hin

[hin]

araftafaray is on Mixlr

[hin]

tüketmiyosan, alana verene karışmayıp, bi kahveyle sabahı, masaya tabak koymadan akşamı, bi çayla muhabbet, gümrüksüz içkilerin, bir güzellikle kendikendine sohbet, geceyi  tüketmiyosan kendince, yeni bi şey de yok biliyorum,  

uyandırmamışlardı her şeyden önce, kurduğun düşün devamında uyuyakaldın. sabah uyanmışına rastlamadığın güne devam.

 edip yenik.

[hin]

kısa sürmüş bir günün akşamı,

gece yarısı da diyebilirdik. ama saatimi tatillerde çıkartırım. havalara bakarım. güneşin batmasından sonraki zamandan bahsedelim. ki en son gökyüzünde ve hatırımda o kaldı.

dağıtmadım bu arada parçalara böldüm. öldür dedi. öldürmedim. ölmedim de. git demezdi. çoğu zaman kal da demezdi. gel derdi en çok. sev de demezdi hani. nefret etmezdim ben de. ama nefret yaşatmayı seçerdi.

[hin]

kaptanın seyir defteri olmaksızın, seyre dalması da anlamsız olurdu bi hayli, haklısın.

kaldığım yerlerden devam etme cesareti bulduğumda, zaman makinesinin icadına oldu merakım. ve sonra o zamanı kaçırdım. olduğum anı. o anı bulmaya çalışıyorum şimdi. zamanı bükmeden ulaşabilir miyim, şimdiki çabamın suali.

yarım yamalak hatırladığım bir kızılderili hikayesi vardı, dur, ruhlarımız geride kaldı demişlerdi, ötelere bakmaktan yorulmuşlar soluklanmaya. oysa ki ben hep ayak ucuma baktım. yorulmuş muydum.

öhöm.

şurada kalmıştık sanırım. mesaiye başlamıştım. telefon kablolarına sarılmış koyunlardan biri (yani ben), bir diğer mevduatlı koyunlara nasıl yardımcı olabileceğini soruyodu. bu dialoglar arasında çeşitli arabulucu çözümlerle vaktimi ve düşünmemi geciktiriyordum. onların dilini öğrenmiştim. o sırada ben de çabalarım karşılığı mevduat sahibi oldum . o birikimleri? belirli boş zamanlarda değerlendirmeye başladım. buna ''tatil'' demeyi uygun buldum. aslında kendmi tüketmemim ödülü olarak dünyayı tüketmeye başlamıştım. o tatil anlarında, yürüdüğüm yolları belirli hızlarda yeniden yürüyerek  anıma ulaşacağımı, kaybettiğim zamana yarattığım bu solucan deliğinden kayacağımı sandım. çünki gerekli teknolojik altyapıya sahiptim.

gemimi tamamlamadan önce geçen yüzyıl devrimlerinden kalma bir köleliğe daha bulaşmam gerekti. bu son yorulduğum kölelik dolaylı kapitaller kazancına ve yaşadığım toplumun bazı aylak sosyal haklarına sahip olmamı sağladı. 1 nisanda başlamıştı  aslen bunlar ve 2 yıl ertesi 1 nisanda bittii. tarih atmak da gerekli seyir defterlerine di mi. ya da tarihsel uyak aramak lazım eski şairane tutumla. sonrası zorunlu bir altı ay, açık bir gökyüzünde yıldızları seyrederek bu gibi gece vakitlerinde geçmek bilmeyen bilmem kaç günün şafağını saydım. her gün aynı açık gökyüzüne maruz kalarak yaşadığınız baharı ben aslen yaşamadım. siz direndiniz, ben o adada yıldız kaymalarına ve o astroidlerin bakırın adasına düşmesine şahit oldum.

sonuç, tabi ki yok, kaptanlıktan turistliğe ya da otostopçuluğun rehberine ek olmalı söyleceklerim. belki şöyle demeliyim shufflenın gücü sizi korusun.

bunları diyebilmek için üç yılı seyrüseferin değişik, anlam aramak istersen; saçma, hallerinde heba etmem gerekti. zaman makinesi mi, hiç ümidim yok, olduğum yere geri dönmek hayalim. ama olsa hani fena olmazdı, kaybettiklerimizin anısına.

sıradaki şarkıyı merak ediyorsan burada arama. hayat sokakta.

uyak olsun diye yazdım sırf. ama istersen git. siktir git deyip ağzı bozuk şairler sekansına denk gelirsem kusra bakma. sağlıcakla.

[hin]

ben bankalar coğrafyasını yeni tarım alanı sanırken, daha yeni yerleşik hayata geçeceklerini murahhas azası kendisi demiş. kendi dillerinde ahtapota benzetiyolar bu durumu. pek vahim.

[hin]

mesaiye başladım.

[hin]

dünyayı nerden yönetiyosun diye soranlara, el cevap;

http://trendsmap.com/

[hin]

ne kullanıyosun diyenlere müstesna cevap;

aklımı kullanıyorum.

[hin]

çağın merkezlerinin camına taş atacağıma, içeride saatli bomba gibi durup durmayı tercih ederim. ykb akademisinden kırılmamış camlara övgü.

[hin]

beyin ölümü gerçekleşmek üzere makineye bağlı bir adam olarak canki emekliliğinden bilgisayar zombiliğine geçmiş bulunuyodum ki o sıralar işe başladım.yine itelerens; de telekominikasinüs da bank. kitle iletişim bölümü onların dediğine göre. saati sakallarımdan öğrendiğim zamanlarda, falcı gibi bi kadın insanın sesi ruhundan gelir, senin ruhun aydan geliyo, sesinin güzelliği ordan demişti. şimdilerde ruhumu satmaya çalışıyorum anladığım kadarıyla. hansel ve gratelin tuhaf bir yorumunda gibiyim, acayip besliyolar beni, ne zamana yerler bilemiyorum.

[hin]

sabah kırılmışına uyandığım aynanın arkasında yazan ismi hatırlamıyorum,  ikibindokuz tabi o zaman.hayaletinin serbest kaldığına yormuştum halbuki:kübik otobiyografi. hulusi?

[hin]

yalnız şunu söyliym, sakın bime girme.

rüyama giren iki yaşlı amca böyle dedi. korkuyla uyandım.

[hin]

visine gözlere izin, derken artık reçetesiz satılmıyormuş.

bir dostu daha cebimizden eksilttik.

[hin]

yarın öbür gün şu adam gibi olucam diye korkmaya başladım, inciği cıncığı eve toplayıp yalnız başıma kalırsam, ki gidişat da o yönde.terazi bulundurmak lazım  boş zamanlar için, tabi bakkal olana, abi de kaptanmış eskiden, nerden nereye işte, iş dedim de hala işsizim.

[hin]

El-cezerinin diğer tasarımlarını gösteren flash formatında hışırtılı,

olağanüstü mekanik araçların bilgisi hakkındaki kitap;

http://www.ebuliz.com/ebuliz22.swf

[hin]