Text
Hayatın anlamsızlaşmasından daha hüzünlü bir olay yoktur, anlam nedir? Anlam umuttur, kahretsin. Her şey o kadar çok umurum dışındaki sanki bütün bu sorumluluklarım yok olup gitmiş ailem sevdiklerim hiç olup bitmiş gibi. Kumarda her şeyi kaybetmek gibi değil de evrenimi kaybetsem umurumda olmamış gibi çünkü her şey anlamsızlaştı. Sıyrılıp çıkabilsem çıkarım ama ne zamandır bu kuyudayım, kahretsin çıkmak için çabalamıyorum çünkü çıkarmayacağımı biliyorum. Çünkü bu kuyuyu çıkamıyım diye yarattım. Kahretsin, nefretimi kusuyorum kağıtlara ama ne boka yarıyor, cümleler gittikçe boka sarıyor.
1 note
·
View note
Text
Abi şu ben çok güzelim havasında olan insanların bakış açısının kalem ucu kadar olmadığını düşünüyorum, o kadar aptal, sakat ve kafasızlar ki neyse
1 note
·
View note
Text
Durağa doğru yürümeye başladım, bir köpek gördüm yolda, yavru, krem beyazı renginde gözünün kenarında kulağının alt kısmında siyah beneği andıran kıl topluluğu vardı. Karşıdaydı, derenin diğer tarafında, sevimli görünüyordu, ellerim ceketimin cebindeyken bu köpeği gördüğüm için içimde birtakım güzel duygular canlandı sanki hayat o andan itibaren değişmiş, güzelleşmişti. Durağa vardığımda durakta kırmızı saçlı, kahverengi gözlü, dudakları dolgun, dişleri düzgün güzel bir kız gördüm. '' merhaba '' dedim usulca, samimi bi sesle. Biraz süzdükten sonra '' merhaba, nereye gidiyorsun? '' dedi, bir yere gittiğimden değildi, canım biriyle herhangi bir yere gitmek istiyordu. '' yolda anlatırım olur mu, kursa mı gidiyorsun? '' bu soruyu sırtında çantası olduğu için sormuştum aynı zamanda başka konuya geçiş yapmak için.
-kaçıncı sınıfsın?
12, sen
Ben de 12 ama yaşım 16, bir sene erken yazdırmışlar okula babamgil, dedi ve hafifçe gülümsedi, bu gülümseme güven işaretiydi, bana güvenebilirsin diyordu sanki.
Güzelmiş, ben de anaokulu okumadım hatta küçükken birkaç olay da yaşadım babama anlattığımdaysa bırak okulu deyip bastı küfrü ama ben yok baba yine de gideyim okula dedim.
Herkesin babası biraz serttir, sen böyle anlatınca kusura bakma ama komik oluyorsun, güldüğüm için afedersin.
Hayır sorun değil zaten gülmen için anlatmıştım, dedim ve gözlerinin içine baktım. O da bana bakıyordu, çifte kumrular gibiydik, hoştu.
1 note
·
View note
Text
Boşverdim, dışarı çıktım. Yapraklar ağaçlardan dökülüyordu rüzgarın etkisiyle, yerler ıslaktı, yağmur yağmaz olmuştu. Böyle havalarda dışarıya nadiren çıkarım, bugün de o günlerden biri. Parkelerin arası çamur olmuş, kirlenmişti. Bizim mahallede Tarhana yaparlar, benim ailemin işi de budur, küçük bir şirket vardı bize ait. Yine Tarhana müşterisi çıktı karşıma, arabanın camını indirdi yirmi yaşlarında güzel bir kadın, '' merhabalar, Selahaddin beyi arıyorum, evi ne tarafta? '' '' ilerden sağa dönün oradaki üçüncü ev'' ''çok sağ olun teşekkür ederim, iyi günler'' '' rica ederim, size de'' dedim ve gitti kadın. Keşke yanına oturup yolu öyle tarif etseydim diye düşündüm sonra biraz daha yürüyünce bu durumun saçma olduğunun farkına vardım. Ağaçlar hışıldıyordu, trenin geçtiği köprüye vardım, aşağı baktım, aşağıda fabrikanın boylarını, pisliğini akıttığı '' karaçay'' vardı, önceden gayet de temizmiş, adı da aksuymuş ama böyle kararınca mahalleli de karaçay demiş. Birkaç çakıl taşı attım suya, atlasam iyi hissederdim sanki, ölüme teslim olmak gelirdi içimden, arada bir düşünürdüm atlasam mı diye, vazgeçerdim. Çay coşmuştu, akan akanaydı. İçine çekiyor gibi hissediyordum, beni çağırıyordu sanki. Hızlıca kafamı salladım, ne yapıyorum ben burda? Gitmeye yeltendim ama ses devam ediyordu, gel bana gel, akıntıma kapıl, seni de götüreyim diyordu ya da ben saçmalıyordum kafamın içinde.
1 note
·
View note
Text
Yine de susmalıydım. Uslu olup eve dönmeliydim, ayağa kalktım gözümün yaşını sildim. Eve gitmeye karar verdim. Eve geldiğimde üstümü değiştirdim, yatağa yatınca rahatladığımı fark ettim. Sabah uyandığımda canım o kadar da sıkkın değildi. Yatağımda boş boş yarım saat kadar bir süre civarında tavana baktım. Tavanlar genelde hayal kurmak için bakılan yerlerdir ama hayal kurmadım. Meclisi andıran bu kafamın içindeki kişilikler susmuştu, hiçbir şey düşünmedim. Sonunda ayağa kalktım, su içtim. Dışarı çıkmak istedim, çıkmadım. Odama girdim, perdeyi çektim, kapıyı kapattım. Hayatımı düşündüm biraz, kendimi, küçük çabalarımı, ne için yaşıyordum ulan ben? Bu soruyu bile bana verilen bilgilerle soruyorum kendime, elimde özgürlük yok. Sonluyum. Ne için yaşıyordum abi ben? Gökten melek inse şunun için yaşıyorsun dese güvenmem, güvenemem çünkü neden güveneyim? Belki delirdiğim için gördüm meleği ya da melek yalan söylüyor, neden olmasın? Düşünebildiğim en yüce şey değil de, düşüncelerimin daha da yücesinde bir varlık olmalıyım desem bu da düşüncem arasına girmiş olur. Ne yaparsam yapayım ya da ne dilersem dileyim en yüce olamam çünkü ya en yüce varlık benim akıl seviyemin üstündeyse işte bu yüzden en yüce olamam.
1 note
·
View note
Text
Yürürken genzimi yakan bir şeylerin olduğunu fark ettim, hayatın anlamsızlığını yutkunamamışım. Gözlerimden yaşlar süzüldü, insan olduğumu yeniden fark ettim. Ağlıyordum, canım o kadar da sıkkın değildi ama bilmiyorum. Ne için ağlıyordum onu bile bilmiyorum. Kafam karışmıştı. Kışın soğukluğunu bütün hücrelerimle hissetmiştim. Eve dönmek istiyordum, evde sıcacık yatağımda uyumak istiyordum. Yürüyecek halim kalmamıştı, durdum. Oturdum rayın üstüne, kafamı ellerimin arasına aldım, ilk önce sessizce ağlıyordum oturduktan sonra sesli ağlamaya başladım. İsyan etmek saçmaydı, sitem etmek saçmaydı, sızlanmak saçmaydı salt ağlıyordum. Susmak için çok geçti, susamazdım.
1 note
·
View note
Text
Gittim marketten gazoz aldım, içerek yürümeye başladım. Rüzgar hızlandı, gözlerim yaşarmaya başladı, yine de eve dönmeyecektim. Canım yürümek istiyordu o halde yürüyeceğim. Koluma küçük bir yağmur damlası düştü gökten, bir an eve mi gitsem diye düşündüm ama inatım tutmuştu. Yolun ilerisinde tren rayları, rayların arasındaysa çakıl taşları vardı. Rayların arasından yürümeye başladım, yavaş yavaş ayaklarım ağrıyordu, ağrısın bakalım. Yağmur yağmaya başladı hafiften. Yürümeye devam ediyordum, aklımın ucundan bile geçmiyordu geri dönmek. Yalpalıyordum. Yağmur hızlandı, bütün vücudum sırılsıklam oldu, kıyafetlerim üstüme yapıştı, saçlarım sünger gibi emmişti suyu. Ayakkabılarımın içi ıslanmış, vıcık vıcık ses çıkarıyordu ama yağmurun sesi dindiriyordu bu tiksinç sesi.
1 note
·
View note
Text
Eve geldim, hava kararmıştı yine. Yağmur yağsa güzel olurdu, biraz ders çalıştım. Akşam olunca dolunayın olduğunu fark ettim. Bu dolunay bana bir rüyamı hatırlattı. Boşverdim. Kendimi geçmişimden söküp atmalıydım, yeni bir geçmiş yaratmalıydım. Birtakım planlarım vardı ama çaba ve istikrar istiyordu. Boşverdim. Yüce olmayı da aklımın bir köşesine sakladım, fırsat bulduğum anda çıkarıcaktım yerinden ama bence hayatım boyunca elime bir fırsat geçmeyebilir bu sebepten ötürü fırsatı kendim yaratmalıydım. Yatağımdan kalktım, dolaptan ceketimi aldım, giydim ve dışarı çıktım. Gökyüzü kararmış, ay aydınlığını belirtmişti. Rüzgar ceketimin kenarlarını hafifçe sallayarak hışırdatıyordu.
1 note
·
View note
Text
Aşk felan da değildi, sadece gülüştük. İhtiyacımız varmış diyelim. Birisine kapılma fikri hiç de fena fikir değildi, kapılmak nasıl bir eylem? Diyelim ki ben ve Rabia birer akarsuyuz, birleşirsek daha mı güçlü akarız? Önümüze çıkan engelleri hiddetle aşar, unufak ederiz. Bu da bana rahatlık verir, nasıl olsa ikimiz birlikte olursak her sorunla başa çıkabiliyorduk. O halde ben nasıl büyük birisi olacağım? Rabia'yla olmak iki akarsunun birleşimi demekti ama düşüncelerimin tüm dünyayla birleşmesi okyanus demekti. Okyanusun kendisi olmalıydım, bütün canlılara can veren suların hepsi olmalıydım. Her şekle ayak uydurup, herkese hitap etmeliydim, büyümeliydim. Aşk bir yanılgıydı, bir kişiyle birleşmek bir yanılgıydı.
0 notes
Text
Otobüs geldi, hafif sıra oluştu, belki de diğer otobüse kalırım diye düşündüm. Yer kaldı, bindim. Bindiğimde tanıdık bir sima gördüm, kalbimin içinde bir yerlerde belli belirsiz bir kıpırdanma oldu. Rabia'ydı bu kız, Osman berberin kızı Rabia, karşımda dikiliyordu işte. Selam verip konuşmaya başladım, her cümle kendinden sonrakinin sevgilisiymiş gibi birbirine uyumlu halde devam ettiriyordu sohbeti, neden bu kadar çok gülmeye ve konuşmaya başlamıştık birdenbire? Aman Allah'ım aşk mıydı başıma gelen, aşkı tanırım eski dostumdur ama bu ani misafirliği beni heyecanlandırmıştı. Rabia'nın gözleri neden bu kadar güzeldi? Hayatım onunlayken anlam kazanmıştı resmen, o da bana karşı bu duyguları hissediyor muydu? Elbette hissediyordu, bakışları apaçık aşkın rengindeydiler. Nefes nefeseydik, otobüs ani bir hareket yapsa da bedenlerimiz oracıkta birleşip sonsuza dek öyle kalsak... Rabia benden bir yaş küçüktü, bense on yedi yaşındaydım, gençtim, delikanlıydım. Rabia'nın evine yaklaşıyorduk, hafta sonu planı olup olmadığını sormak istedim ama o an sanki o kadar da önemli değil dedi içimdeki şeytanlarımdan birisi. Umursamazlığım başıma belamdı. Arada sırada korkumla dost olurlardı yine öyle oldu. Hükmen mağlup oldum, Rabia inerken sessizce el salladı. Karşılığını verdim, indi. Bütün o güzel sohbet elektriğin birden kesilmesi gibi bitti.
0 notes
Text
Oturduğum kamelyadan kalktım, restorandan dürümle ayran aldım. Geri kamelyaya yürüdüm. Oturdum yemeğimi yemeye başladım, heyecandan midem bulanıyordu, dürümü hiç yemek istemiyordum ama yemeliydim. Ağlayasım gelmişti, gözümden bir yaş düştü istemsizce. Öyle çok yalnızdım ki ölsem birkaç yıla unutulurdum. Elimle gözyaşımı sildim, dudaklarım titredi. Dürümün yarısını yedim, yarısını da kamelyaya koydum. Ayranımdan usul bir yudum aldım. Kendime '' boşver Eşref ne olacak sanki, yalnızsan yalnızsın ne var bunda? '' dedim. Ayağa kalktım, esnedim. Dürümü oracıkta bıraktım, her şeyi yarım bırakırdım zaten. Durağa gittim, durakta mantolu yaşlı bir adam ayakta bekliyor, arkasında oturan birkaç genç kız duruyordu. Yanımdaysa otuz yaşlarında, büyük ihtimal iş görüşmesinden gelen, takımlı bir ağabey vardı. Karşımda iki yolun arasındaki çam ağaçları dikkatimi çekti, onlara öyle bakınca güzel bir manzara beliriveriyordu kendimce. Bu büyük ağaçlar güçlü duruyordu, gücün sembolü gibiydiler.
1 note
·
View note
Text
Kahvaltımı yaptım, kahvemi içtim. Çarşıya çıkıp gezeyim diye düşündüm. Çarşıya vardığımda yalnız olursam kızlarla konuşma ihtimalim artar belki dedim içimden. Etrafıma baktım, kimsecikler yoktu. Karşımdan bir kız geliyordu, güzeldi, sarışındı ama bana göre değildi. Öyle olsa bile cesaretim yoktu, hevesim vardı ama kırmam için vardı. Yine kırdım hevesimi, huzurum kaçtı. Aşıklar parkına gittim, orda da birkaç arkadaş grubu vardı. Tek başımayken zihnimde mutluluk bir seçimdir cümlesi canlandı. Seçim felan değildi, mutlu olmanızı sağlayan birtakım şeyler vardır, pozitif düşünmek gibi ama ya pozitif düşünemiyorsak ve alışkanlıklarımızı terk edemiyorsak o zaman biz nasıl mutlu olmayı başaracağız?
1 note
·
View note
Text
Bilincim yerine geldiğinde kendimi hala gülerken buldum, terim kurumuş, soğuktan donmuştum. Ağlamaya başladım, kumarda her şeyini kaybeden bir insan gibi karanlık duyguların avucundaydım. Hayatım boyunca böyle içten, acınası bir şekilde ağlamamıştım. Babamı uyandırdım, olayları anlatamadan ağladım. Endişelendiler, anlatamıyordum ama anlaşılıyordum, durumum ortadaydı. Gözlerimi açıverdim, içime bir rahatlık geldi. Uyandığımda bütün bu rüyamın sadece güldüğüm kısmını hatırladım. İçimde acı, derin hüzne benzer, yakınımı kaybetmişim gibi bir his vardı ama yavaş yavaş huzura dönüşüyordu bu his. Ayağa kalktım, tuvalete gittim. Tuvalete giderken biri seslenecekmiş gibi biraz korktum. Mutfağa gittim, anneme yemekte ne olduğunu sordum. '' tava yapıyorum '' dedi. Telefonumu aldım, dizi izlemeye başladım. Yorgundum, üzgündüm bu sebeple ölümü düşünüyordum. Ölüm kurtuluş muydu? Hayır, ölümden sonra ne olacağını bilmiyorsam kurtuluş diyemezdim. Hem ya daha kötü olursa her şey ya cehennem varsa ve intihar ettiğim için yanacaksam... Ölümün kendisi belirsizlikti fikrimce, ölmek de istemiyordum. Biraz gülmek, eğlenmek istiyordum o kadar.
1 note
·
View note
Text
Korkmuyordum ama tedirgindim. Bir tür paralel evren geçişi mi yapıyordum yoksa delirmiş miydim? Umurum da değildi, gülesim geliyordu, gülmeye başladım. Kapıyı açtım, balkonda olan tuvaletten çıktım. Buz gibi rüzgar bütün vücudumu sarstı. Terlemiş halde bir tür gülme krizine girmiştim. Ağzımı ayırmış, cam parçalarını yutmaya çalışırmış gibi gülüyordum. Gülmeyi severdim ama böyle değil, bu şekilde olmamalıydım, delirmemeliydim, içimi yine o burukluk doldurdu ama bu seferinki çok ağır. Bütün bunları hissederken balkona oturmuş, sırtımı duvara yaslamış gülüyordum. Ayağa kalkıp babamın yanına gitmek istiyordum, elimden gelmiyordu. Kontrolümü kaybetmiştim, doğru düzgün bir şeyler düşünemiyordum. Denizde kulaç atmaya çalışırken hırpalanıyormuşum gibiydi.
1 note
·
View note
Text
Akşam oldu, beynimin her bölmesinde söylenen düşünceler büyük bir meclis kaosu gibi bütün vücudumu kirletiyordu sanki. Bu tartışmalar ne zaman bitecek diye bekliyordu rüyalarım. Bittiği zaman uyurdum genelde yine öyle oldu, uyudum. Uyumak toprağın altına gömülmek gibiydi benim için, yaşamdan uzakta, stresli bir işti. Yine kara topraktan düşünceler kapatmıştı gözlerimi. Bir ses duydum rüyamda '' Eşref! '' diye çınladı kulaklarım. Bir anda gözlerimi açtım, karanlık tavana baktım. Ayağa kalktım, gözlerimi ovuşturdum, bir ses daha duydum '' Eşref'' irkildim. Tüylerim diken diken oldu, sanki birisi kulağıma fısıldıyormuş gibi çıkmıştı bu ses. Donup kalmıştım, sesim kitlenmişti, içsesim de gitmişti. Hemen ayağa kalktım babamgili uyandırmak için, ayağa kalktığım anda kendimi tuvalette buldum. Işık açıktı ve çişimi yapıyordum. Terlemekten saçlarım ıslanmıştı. Allah'ım neler oluyordu?
1 note
·
View note
Text
Biraz kibirliyim sanırım, büyük işler başaracağıma pek de inanırım. Tüm dünyayı istiyorum, sınıfta olunca herkes birbiriyle konuşup şakalaşıyor, bir daha ömrü boyunca hatırlamayacağı konuşmalar ediyor bense aklımdan büyük biri olmalıyım diye tutturuyorum. Bunu söyleyince büyük olacağıma inanıyorum, büyük olabilirdim ama büyüklük neydi ki? Çok paramın olması mı? Evet neden olmasın, para iyi bir etken büyük olmakta ama sadece bu yeterli değil, akıllı olmam da lazım. Tanrıyla satranç oynayabilecek bir akla sahip olmalıyım, kaybetmek sorun değil o çıtada olmalı aklımım seviyesi. Diğer türlüsü her zaman aptallıktır. Paranın ne kadar değersizleştiğini gördünüz mü akılın yanında, akıl değer biçilemezdir. Çünkü en değerli şeyi diğerleriyle kıyaslayıp o şeyin değerini ölçemezsiniz ancak en değerli olduğunu anlarsınız. Akılın değerinin sayısal bir değeri olmadığı için matematik de işlemez. Siz akılın seviyesini test eden birtakım şeyler yapmışsınız ama her farenin labirenti farklı işler. Genellik başka detaya girip asıl yeteneği bulmak başkadır. En iyi yaptığı şeyi bulmak, bu da aklın sırrıdır.
1 note
·
View note
Text
Eve gelir gelmez uyudum. Sabahleyin çarşıya çıktım, bir ininal kart aldım şoktan. YouTuber olmayı planlıyorum, belki çok ünlü olurdum. Neden olmasın? Bunu yapabileceğime inanıyorum. Bence bir şeyleri yapabilmek için kararlı olmak lazım ve fırsatları iyi değerlendirebilmek. Fırsat oluşturayım dedim ardından ışıklandırma sistemi alayım diye düşündüm. Her şey duygulardan ya da derin mevzulardan ibaret değil, bazen eve ekmek getirebilmek için çalışmak lazımdır. Şahsen ben eve YouTuber olsam da getiririm olmasam da getiririm, benimkisi tamamen zevk meselesi. Keyfim ve kahyası nereye ben oraya. Züleyha'yla konuştum(sanal ilişki yaşadığım eski sevgilim). Biraz kavga ettik, iğneleyici sözler ettim, keyfim yerine geldi. Neden böyle yaptın derseniz, ben kötü bir insanım. Daha önce söylemedim evet ama okuyorsunuz işte kötüyüm.
1 note
·
View note