kirmiziperuklucuce
kirmiziperuklucuce
Kırmızı Peruklu Cüce ve Pamuk Prenses'in aşk hikayesi
3 posts
Gerçek hayatın absürd parodisi. Lakaplar sadece lakaptır, Şerefsizim ki hasta bi' fetişist değilim.
Don't wanna be here? Send us removal request.
kirmiziperuklucuce · 6 years ago
Text
1. Zabıta tarafından kırılan baskülüne ağlayan çocuk.
Tumblr media
2. Vitrindeki oyuncaklara gözü takılmış küçük bir kız.
Tumblr media
3. Kışın montsuz ve ayakkabısız okula giden Merve
Tumblr media
4. Asıl sorun telefona sahip olamaması değil, koltuğu bile sahiplenememesi.
Tumblr media
5. Kız kardeşini havan saldırısından korumaya çalışan Suriyeli bir çocuk
Tumblr media
6. İnan senin elindeki daha değerli…
Tumblr media
7. Çocuk gelinler
Tumblr media
8. Fotoğraf makinesini silah sanan Suriyeli küçük çocuk.
Tumblr media
9. Soma faciasında yetim kalan çocuklardan sadece biri.
Tumblr media
10. Okulda ya da oyun parkında olması gereken çocuk işçiler.
Tumblr media
11. Çöplerden toplanılmış kağıtların bulunduğu çuvalın içindeki 1.5 yaşındaki minik Erol
Tumblr media
12. Soğuk bir kış gününde oyun oynayanları izleyen çocuk
Tumblr media
13. Kobani'de bir çocuk
Tumblr media
14. Üst geçitte mendil satan ve bir yandan da defterine bir şeyler karalayan küçük kız.
Tumblr media
15. Otobüs egzozunun verdiği sıcaklıkla ısınmaya çalışan bir çocuk.
Tumblr media
16. Savaşın ortasında oyun oynamak
Tumblr media
17. Irak'ta çocuk olmak
Tumblr media
18. Protestolar sırasında tezgahı dağılmış ağlayan simitçi çocuk
Tumblr media
19. Tüm kırılan hayallerin canı cehenneme …
Tumblr media
20. Cevahir AVM önündeki otobüs durağında köpeğine sarılarak uyuya kalmış bir çocuk.
Tumblr media
21. Okul çantası yerine plastik bir torba takmış fakir Filistinli çocuk
Tumblr media
22. Ayakkabıları su geçiriyor diye ailesi tarafından ayaklarına poşet giydirilmiş bir öğrenci.
Tumblr media
23. Üşüdüğü için kendisine kutudan yer yapan belki de her gün bilinçsizce önünden geçtiğimiz çocuk.
Tumblr media
24. Bizlerin işe yaramaz diye çöpe attığı şeylerden bulduklarıyla geçinmeye çalışan bu çocuklar.
Tumblr media
25. Tırnağını annesi keser, parmağını makinası.!!
Tumblr media
26. Babasının hastalığı sebebiyle okuldan sonra ayakkabı boyacılığı yapıp eve ekmek parası götüren Elif
Tumblr media
Yer Osmaniye
27. Daha çocukluğunu yaşayamadan çalışmak zorunda bırakılan ve muhtemelen hiçbir zaman çocukluğunu yaşayamayacak olan bir çocuk.
Tumblr media
28. Şerefinle, namusunla çalışmaktan neden utanıyorsun çocuk. Aç yüzünü de ADAM görsünler.
Tumblr media
29. Sizin hiç babanız öldü mü?
Tumblr media
30. Ve sözün bittiği yer…
Tumblr media
yemin ederim ki ağladım kendimden utandım hayatımdan yaşantımdan günahlarımdan Allah ım sen bizleri affet bizlerede güç verki bizde yardım edelim Allah ım ne olursun onlarada güç ver. Arkadaşlar paylaşalım ki belki toplumumuz birazcık bilinçlenir. lütfen 
46K notes · View notes
kirmiziperuklucuce · 6 years ago
Text
Tumblr media
İşte yeniden oradaydı Malefiz. Yanında aslında pek haz etmediği gündüzleri devlet çalışanı geceleriyse anlık veya birkaç saatliğine haz almaya bağımlı hale gelmiş bir figüranla arabada ilerliyordu. Neden buradaydı? Gözden geçirelim: Son model telefonundan “sıkıldım,” mesajı atmıştı birkaç saat önce; sıcak evinde, onu seven ailesi ve evcil hayvanlarıyla birlikte olmak istememişti her ne hikmetse. Güzel şeylere sahip olması daha can sıkıcıydı çünkü içinde kaldığı durumlar için kendi dışında suçlayacak kimsesi yoktu. Geçmişi suçlayabilirdi elbet; yaşadığı “travma” ve “acı”ların hayaletlerinin kalkıp itiraz edecek halleri yoktu ya... Ama herkesin bunlardan pay aldığını ve seçim şansına sahip olduğunu çok iyi biliyordu. Üstelik dönüp baktığında yaşananlar onu pek fazla etkilememişti de... İşte Malefiz sürekli bu sorunun cevabını arardı; acaba her şeye sahip olduğu için şımarmış bir götveren miydi yoksa empati duygusu olmadan doğmuş, hayattan çok şey bekleyip olmadığını görünce başta hayal dünyasında sonra maddelerde hapsolmuş bir götveren mi?
Çok düşünürdü Malefiz. Yanındaki diğer götverene baktığında gözlerindeki heyecanı görebiliyordu, birazdan gireceği ortamın enerjisine kapılmıştı bile. Düşünmüyordu onun gibi. Düşünüyorsa da ona neydi ki -kendi iç dünyasında debelenirken bir de onunkini dinlemek istemezdi.
İçeri girdiler, o kocaman eve. Evin sahibi yine yanındaki figüran gibi gündüzleri epey iyi bir işe ve maaşa sahip, nişanlısı ve aile hayatı olan başka bir gecelerin adamıydı. Malefiz’e göre bunlar süper kahramanlardı, maske tamam, kendilerini öldürerek toplumu onlarla uğraşma zahmetinden kurtarmak tamam...
İnsanlarla tanıştı, olduğu kötü kraliçe gibi koltuğuna kuruldu; etrafa baktı. O sırada Pamuk Prenses olduğunu bilmediği Pamuk Prenseste gözleri takıldı. İlgiyle süzdü, güzel olduğunu düşündü kızın. Herkesle tanıştı ardından. Tanışma faslı uzun sürmedi; herkes yapmak için geldiği şeyi yapmak istiyordu...
Kafalarındaki şeytanları susturacak, onlara sahte gülümsemeler verecek ve-(aniden duran plak sesi)
Maddenin romantiğini hiç anlamadım, ne kadar şairane betimlersem betimleyeyim yaptığımız şeyin boktanlığını değiştirmeyecek. Kara deliği fotoğraflayabiliyoruz, ama hala daha beynin sırrını tam olarak çözmüş değiliz. Durum buyken sırf “iyi” veya “kafa” hissedebilmek için sonunda kafanı skeceğini bildiğin maddelerle beyin kimyasıyla kumar oynamak düpedüz salaklıktır. Don’t do it, kids.
Gerisini kendi ağzımdan anlatacağım; çünkü eminim 3. şahıs kullanmam bile o gecenin sorumluluğunu almak istemediğime dair Freuden bi’ psikolojik sıkıntı falandır amınakoym, üstelik kafam karışıyo’ öyle.
Herkes epey yüksekti o gece. “Avcı” lakabını koyduğum bir çocuk getirmişti Pamuğu yanında başka bir kızla birlikte. Avcı hakkında söylenecek çok şey var ama tercihen tırtıklı bir duvara sürtülesi bir suratı olduğunu söyleyeceğim sadece. Benim de pislik içten pazarlıklarım var ama neyse ki suratıma bu kadar yansımıyor.
Avcının getirdiği diğer kız oldukça üzücüydü. “Yaramıyorsa içmeyeceksin” cümlesinin hayata gelmiş haliydi: o gece sadece yerlerde süründü. Exorcist filmini izleyenler için, kafayı 360 derece döndürme dışında her ele geçirilmiş hareketi yaptı -onu da bekliyorduk, o derece.
Yüksek serotoninden herkes birbirini inanılmaz seviyordu. Ama ben hala hepsinden nefret ediyordum, çünkü dayanıklı bir bünyem var evelallah. O gece öncesinde yaşanmış yüzlerce gecenin aynısıydı, ta ki...
“İyi misin?” dedim Pamuğa, iyiydi gerçi -kızın biri yerde amuda kalkarken bu soru biraz gereksizdi.
“İyiyim...” demişti Pamuk, göz kapakları titriyordu. Konuştuk, iki kafası epey güzel insanın cümleleri kafalarında toplayabileceği kadar. Beş dakika falan yani. “Kronik depresyonum var,” dedi diyaloğumuzun bir yerinde.
Unutmadım, çünkü komik gelmişti. Hangimizin yok ki, etrafına bak demek istedim... Hepimiz, bir şeyler hissedebilmenin kölesi olmuş zavallıcıklarız. İlgi çekmek istediğini düşünmüştüm. Pamuğu gerçekten tanıdıktan sonra -ki bu aylar aldı- yanlış düşündüğümü anladım.
Asıl komik olan bendim; kendimi ‘saldığımda’ bile yeterince özgür değildim, kendimi salmak için ne yaparsam yapayım kafamın içinde oluşturduğum felsefeler ve yargılar sürekli ordan burdan dürtüyordu beni.
Her birimizin “üstün” hissetme ihtiyacı var. O evdeki herkesle aynı gemideyim, rotam aynı. Ama eğer ‘ama’ diyebiliyorsam daha iyi hissedeceğim; “ama ben onlar gibi şunu/bunu yapmadım ki...” Yersen. Bu o ev için kendini bedensel olarak biraz daha tutabilen insanlardan başladı ve yerlerde sürünen o kıza kadar gitti... Yani en azından öyle olması gerekirdi değil mi, gözlerinin neredeyse sadece beyazı gözükürken sol bacağını kafanın arkasına koyuyorsun be kızım.
Öyle olmadı. Kendini “salabilen” insanları o zamanlar ne kadar küçümsediysem de saygım büyüktü; asla yapamadığım şeyi yapıyorlardı, kontrolü tamamen bırakıyorlardı... Severdim o insanları, bana bir şeyler katabileceğini düşünürdüm. Bu yüzden iki buluşma ayarladım biri yerlerde sürünen kızla diğeri ise Pamukla. Yerlerde sürünen kıza esprisi bariz şekilde Paspas diyeceğim... Belki daha iyi biri olsa Süpürgeye çekerdim.
Paspas’ın evine gittim. Sanırım beni ev arkadaşlarının inanılmaz detaylı dedikodusuyla boğmadan önce 7 dakika kadar birbirimizden, kim olduğumuzdan bahsettik. Onu suçlamıyorum çünkü o  7 dakika içinde söylediği tek bir kelimeyi hatırlamıyorum, ama ev arkadaşının onun hoşlandığı bilmem kimle yatıp onu yüzüstü bıraktığı ve onun intikam olarak ev arkadaşının hoşlandığı bilmem kimle flört ettiğini hatırlıyorum. Kendisine ilginç bir şey katmamış yüzden dramdan besleniyor. Olur.
Gelgelelim... Konu geçirdiğimiz geceden açılınca Pamukla o gün tanıştığını öğrendim. Ev arkadaşları yetmezmiş gibi o gece evde olanların ve özellikle Pamuğun dedikodusunu yapmaya başladı. Hayır. Bu kadar az öz farkındalığı olan biriyle asla arkadaş olamazdım. Komik; o gece herkes kulaktan kulağa Paspas’ın ne kadar rezil bir halde olduğunu fısıldaşırken ve hatta birinin yüksek sesle “Napıyorsun, bu kızı kim getirdi,” gibi cümleler kurmuş olmasına rağmen o kadar kafasının içinde ki diğer insanları eleştirme hakkını bulmuş.
Kaçarcasına evden çıkarken Pamuk beni arıyordu. Bira içmek için sözleşmiştik, yanına gittim... Birbirimize sırıttık.
1 note · View note
kirmiziperuklucuce · 6 years ago
Text
Tanıtım
Kim kimle nerede?  
Tumblr media
Pamuk Prenses: Canım Pamuk bildiğin gibi. Bi’ yerde prensini beklerken evi çevirip döndürüp güçlü kadınlığını yaşamaya çalışıyor. Metaforlar buraya kadar,  masaldan kopuyoruz çünkü evinde kalan cüce müce yok; aşk acısı çeken abisi, ensesinde ebeveynleri var. Bu yetmezmiş gibi on saat ayakta kalıp insanlarla uğraşmak zorunda kaldığı stresli bir işte çalışıyor, şu sıralar Pamuk tükenmişlik sendromunda. Acaba zenginin daha zengin kalması için kurulmuş bu zincirleme sistemin içinde mi yaşamalı ve servis sektörü gülümsemesini korumalı mı, yoksa mental ve fiziken meşgul olmadan olmayan bir anlamı arayarak küçük hedonist zevklerle hayatı mı geçirmeli bilmiyor. Pamuk ikisini de kötü buluyor. İyi kızdır, “tanısan seversin”.
Lakabına aldanma sakın, dark side’a geçtiği çok oluyor. Artık o kadar masum değil. Al başka bir metafor: zehirli elma. Sevmiyor değil tabi zehirli elmayı bazen, onun durumunda bu Xanax veya alkol oluyor. Daha çürük elmaları da denedi tabii; cam tabuta bi’ kere düştü. Aslanlar gibi kalktı.
Tumblr media
Kırmızı Peruklu Cüce: Sahnelerin adamı! (cücesi?) Aslında cücelik hiçbi’ yanı yok, kazık kadar herif. Lakabı çok bulanık ve dumanaltı gecelerin hasta zihinlerine dayanıyor. Kırmızı Peruklu Cüce hakkında çok şey bilmiyoruz. Kendileri solist; bu nedenle sürekli suratına bol gelen bir maske (metafor korkma) takar. Pamuk ve ben o maskenin arkasında daha fazla şey yok diye çok korkuyoruz. Yaşı büyük, fak dı sistem kafasına tamamen girip (lisede değil, eski anarşistler gördüm sizi) işi mişi bırakıp grup kurmuş. Hala da devam ediyor. Saçları dökülüyor, muhtemelen ayağı da kokuyodur. Salak.
Tumblr media
Malefiz. Veya Kötü Cadı. Benim bu. Hikayeden alakasız olarak Pamuk canım bi’ kankamdır. Zaten galiba Malefiz filminde ancelina coliyle o buzları kırmıştık.
İnsanlara yasak elma vermeyi severim, sınırlarını zorlamak ve bir gün meydan dayağı yediğimde içimdeki acıların sonunda kan ve kırıklarla dışarı çıkabileceğini düşünmek beni rahatlatır. Nihilist bir cadıyım ben, inanmam pek, hiç inanmam - inanmıycam lan. Keyfime çok düşkünüm, empati yapma yeteneğim neredeyse hiç yok ve bencilim. Ama iyi özelliklerim de var, örneğin:
-Eğlenceli
-Param var
-??
Pamukla bir sene önce tanışıp yanlışlıkla çok samimi olduk. Hayatımız absürd bi’ komediye çok dönüştüğü için neden yapmayayım dedim. Bana işsiz diyenler, hayır siz işsiniz, zaman gerçek değil bi’ kere; biz bu filozofiyle vicdanımızı rahatlatıyoruz sana noluyo?
Tanıtım şuanlık bu kadar, figüran karakterler bölümlerle birlikte devam edecek. Hadi bakalım bi’ işe başladık...
1 note · View note