Kıymık gibi usulca derine işleyen kelimeler, ruhunun hangi unutulmuş kapısını çalardı, hiç hayal ettin mi?
Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
susmalarla konuşmak
ben,
kendimi en çok
bir çift gözde unuttuğumda buldum.
ne zaman bir bakışta kalbim yerini bilse,
işte o an
topraktım, köktüm, bir eşiğin sessizliğiydim.
sokaklar geçtim içimde,
kimsenin bilmediği koridorlardan
taştım.
susmalarla konuşmayı öğrendim
bir sesin adımı fısıldaması kadar ince,
bir sessizliğin içime yerleşmesi kadar ağırdım.
bazen,
bir insanın kalbinde değil
göğsünde bir boşlukta durur insan
ve orada,
hiçbir şey sorulmadan
her şey tamam olur.
çünkü bazen
en derin bağ,
kelimelerin bittiği yerde başlar
yer açan bir sessizlikte,
varlığın ses bulduğu bir anda.
ben seni hissettiğimde
kendime daha yakın oldum.
yanında susmak bile
bir yuvaya benziyordu.
şimdi ne zaman
dünyaya fazlaymışım gibi gelse
bir elin avuç içindeki hayalini anımsarım
ve bilirim,
bir yer var:
beni tanımadan bilen,
dokunmadan duyan,
sormadan anlayan…
işte orası
benim içimde durduğu gibi
ben de orada kalırım.
sessiz, eksiksiz, tamam.
12 notes
·
View notes
Text
düğmelerine basmak istiyorum. seni rahatsız etmek istiyorum
24 notes
·
View notes
Text
Seninle tanışmak değil bu; hatırlamak. Bir ömrün değil, birçok ömrün birikmiş duygusunu tanımak. Ve belki de en çok bu yüzden ürkütücüydü. Bu kadar derin bir tanıma, insanın içine aynı anda hem huzur hem korku salar. Çünkü bilir: Böyle bir bağın eşi benzeri yoktur. Ve her eşsiz şey gibi, kıymeti kadar kırılganlığı da vardır.
Ama yine de… Korkmadan bakıyorum gözlerine. Çünkü biliyorum: Her şeyin ötesinde, biz zaten birbirimizi çok önceden seçtik.
14 notes
·
View notes
Text
Adı Konamayan
Bir şey var.
Adını bilmiyorum.
Sözcükler susuyor, dil sarkıyor boğazımda;
çünkü bu şey, kelimelerden yapılmamış.
Sanki bir geceyle bir gündüz birbirine yaslanmış,
arası şeffaf bir sızı gibi…
Ne karanlık ne aydınlık.
Bir ara hâl.
Ama orada bir şey var.
Onu ilk fark ettiğimde, bir bakışın ardına gizlenmişti.
Göz değil de sanki zamanın içinden bana yürüyen bir varoluştu.
İnsan değildi belki,
ama insandan başka kim bu kadar sessizce dokunabilir kalbime?
Bir gözdeki nemin, bin yıllık bir yalnızlığı taşıdığı an…
İşte orada, o gözle bakarken içime doğru çözülen şey,
adı konmayan o hâl,
varlığını hissettirdi.
Bir duygu değil o, bir mekân sanki.
İçine adım atıyorsun da, bir anda kendinle yüzleşiyorsun.
Ama bu yüzleşme kanlı bıçaklı değil;
bir merhametin içinde boğulmak gibi.
Bir ağırlık yok ama taşınamaz bir hafiflik var.
Kalbinin altına yerleşen bir boşluk…
Boş, ama yankılı.
Ve her yankı, o varlığı tekrar ediyor:
“Buradayım.”
Ama kim?
Ne?
Aşk mı diyorsun?
Hayır, aşk değil bu.
Aşk da vardı belki bir zamanlar —
ama bu başka.
Aşk, arzuyla bakar; bu, bilerek susar.
Aşk, ulaşmak ister; bu, sadece var olmakla yetinir.
Aşk, kalbini atar; bu, kalbini durdurur.
Zamanı büküp “şimdi”de seni hapseden bir yoğunluk.
Onunla konuşmazsın;
zaten kelimeler burada gürültüdür.
Onunla dokunmazsın;
çünkü tenin yok burada, sadece varlığın çıplaklığı kalır.
Onunla yol almazsın;
çünkü bu, bir yere gitmek değil —
bir yere geri dönmektir.
Çok önceden bildiğin ama unuttu��un bir yere.
Sanki bir rüyanın kıyısından düşmüş bir hatıra.
Bir zamanlar onunla bir şeydin.
Şimdi onunla, hiçbir şey olup her şey oluyorsun.
Kokusu yok, sesi yok.
Ama bir an gelir, bir kelimenin son hecesinde,
bir şarkının kıvrımında,
bir nefesin tam ortasında sana çarpar.
Ve sen bilirsin.
Adını koyamazsın ama tanırsın.
O, geçmişin tozlu aynasında yüzünü ilk gördüğün andır.
O, hiç dokunmadığın halde içini titreten rüzgârdır.
O, gece uykudan uyanıp nedenini bilmeden ağladığın andır.
Bir şey var…
Ama bu “şey” değil.
Bu, kendine rastlamak.
Aşk, bunun sadece eşiği.
Bu, aşktan öte bir hâl.
Birini sevmek değil de, onunla bir olmak.
Yok olmakta çoğalmak.
Birliğin sessiz kıyısında, ayrılığın anlamsızlaştığı o yerde durmak.
Ve orada —
sadece orada —
o bir şey var.
Yalnızca hissedilir.
Söylenmez.
Çünkü her sözcük onu eksiltir.
Her tanım onu sınırlar.
Ve o sınırsız.
Sen hâlâ soruyorsun: “Bu aşk mı?”
Ben sadece gülümsüyorum.
Çünkü artık biliyorum:
Bu, aşkı da içeren ama ondan taşan bir varoluş biçimi.
Bu, bir ruha temas etmek değil —
bir ruhun içinde uyanmak.
Ve bu hâlin adı yok.
Sadece yaşanır.
Bir şey var…
Ve o şey, senin içinde sonsuz bir sessizlikle çoğalıyor.
7 notes
·
View notes
Text
eğer nar kalbin metaforuysa o zaman ben narımı ikiye bölüp sana yedirmek istiyorum
26 notes
·
View notes
Text
şekilsiz içsellik
bazen bir düşünce, bir duyguyu yakalamaya çalışmak, bir bulutun şeklini anlamaya çalışmak gibi bir şey olur. zihnimde bir hareket, bir akış vardır; ama kelimeler, her an yavaşça kaybolan bir hayal gibi, onu kavrayamaz. hislerim, gözlerimin önünde dans eden bir gölge gibi belirir, ama ne kadar uzanırsam uzanayım, asla dokunamam. kimi zaman varlıkları hissederim, ama bir an sonra, onlar bir başka…
8 notes
·
View notes
Text
sen benden önce bildin beni.
ben daha kendime varmadan önce.
73 notes
·
View notes