Tumgik
lafektif · 4 years
Link
0 notes
lafektif · 4 years
Text
Yeni yılın sağlık, huzur, mutluluk ve iyilikler getirmesi dileklerimle...Hoşgeldin 2021🍀 Güle güle 2020!!
2 notes · View notes
lafektif · 4 years
Text
Tesadüflere inanır mısınız? Hayatınızda hiç tesadüf yaşadınız mı? Bana her zaman çok ilginç ve ilgi çekici gelmiştir tesadüfler. Ben inananlardanım çünkü hayatım nereye doğru şekillendiyse hep tesadüflerle olmuştur. En azından ben böyle olduğuna inanıyorum. :) Düşünsenize ömür boyu dostunuz olacak bir kişi sizin anlık bir kararınızla kaderinize bağlanıyor ve onunla karşılaşıyorsunuz. Ya da yürüyüşe çıkmışsınız bir kafede oturmak dinlenmek bir kahve içmek istiyorsunuz ve gözlerinizin temas ettiği bir çift göz var karşınızda ve o kişi hayat arkadaşınız olabiliyor. Klasik hikayelerde var tabi “ elinde kitaplarla çarpışıp toplarken yıldırım aşkı olan hikayeler” değil mi ? Ama o kadarına henüz rastlamadım şahsen. Şimdi bir saniyeliğine gözlerinizi kapatıp hayatınıza önem katan insanları, ya da sizin için önem taşıyan olayları durumları bir düşünün. Hayatımızı bir yönlere çekerken aslında bir sürü şeyin tesadüflerle gerçekleştiğini hissedebiliyor musunuz ? Ben her insanın hayatında en az bir kere bunu yaşadığına inanıyorum . Eğer sizde yaşayan ve inananlardansanız böyle hikayeleriniz varsa paylaşabilirsiniz.
Tumblr media
1 note · View note
lafektif · 4 years
Text
Herşeyi sevmek yanlış mı olur sizce? Dünyanın tüm güzelliklerini sevsek mesela... Ağaçları, denizleri, gecesini-gündüzünü, hayvanları, insanları... Tüm iyilikleri, güzellikleri sevip korumak ne kadar zor olabilir? Her insan içinde birazcık kıpırdayan bu duyguyu ateşleyip elini taşın altına koysa dünyadaki tek düşünen 7,8 milyar canlılar olarak bir fark yaratabiliriz geleceğimiz olan gezegen için.
Tumblr media
1 note · View note
lafektif · 4 years
Text
10/∞
Her insan farklıdır. İstekleri, düşünceleri, ilgi alanları… Bunları çoğaltabiliriz. Çünkü insan kendi dünyasında biraz cesur birazda kırılgan bir yapıya sahiptir. İkisini de dengede tutarak yaşayabildiği zaman kendini sınırlamadan özgür ve mutlu hissedebilir. Kendinizi mutlu edebilecek şeyleri düşünün, size huzur verebilecek şeyleri. Bunları kendiniz için gerçekleştirin. Her birini gerçekleştirdiğinizde yaşadığınız his katlanarak artacaktır. Daha sonrasında bunları çoğaltarak insanlık için, daha iyi bir yaşam için bir şeyler yapmaya odaklanın. Küçük adımlarla başlayın yolda gördüğünüz yaralı bir hayvanı iyileştirin ya da yardıma ihtiyacı olan birine maddi ya da manevi yardım edin. Gücünüz varsa okumaya ihtiyacı olan insanlara ulaşın burs verin, okul yaptırın, uzaktaki çocuklara kitaplar, giysiler gönderin. Çünkü kendimize ettiğimiz yardım bizi 10 üzerinden 10 mutlu ediyorsa, emin olun insanlık için yaptığınız her adım sizi 10 üzerinden sonsuz mutlu edecektir.
Tumblr media
2 notes · View notes
lafektif · 4 years
Text
2019 dan bu yana hayatımızı yarı yarıya yaşıyor gibiyiz değil mi ? Ancak ne için ? Hem kendi sağlığımızı hem yakınlarımızdaki insanların sağlığını korumak için. Aslında normal bir grip, nezle ya da bulaşıcı olabilecek herhangi bir hastalıkta bile insan olarak sağlığımızı korumak adına alabileceğimiz bir sürü önlem var iken ( maske takmak, ellerimizi temiz tutmak, bulaşabilecek her türlü temastan kaçınmak, bağışıklılığımızı güçlendirmek) biz kalkmış “onlar abartıyor , onlar bizi manipüle ediyor, ben maske takmasamda olur” vb gibi bir sürü söylemlerle hastalığı daha çok yayıyoruz. Başına gelmeyen bilemez değil mi? Aslında biz sınırlarımızı koruyabilirsek bu kadar çok yasağa ya da cezaya da gerek kalmaz. Ancak biz hep en doğrusunu düşündüğümüzü sandığımız için, sanki biz hasta olamazmışız gibi yaşamaya devam ediyoruz. Zaten böyle diye diye şuan da ölüm sayılarımız bu kadar fazla değil mi? Peki o zaman bunun ciddiyetini anlamak için başımıza gelmesi mi gerek ? Hayır. Corona virüs dünya çapında yaşanan ilk salgın olmamakla birlikte son salgın da olmayacağını düşünerek hareket etmemiz gerek. Düşünen, üreten 1.canlılar olarak herbirimize düşen payı yerine getirmeliyiz. Herkes kendi yaşam alanını kendi koruduğu ve dikkat ettiği sürece yayılma riskini en aza indirebiliriz. Grip, nezle bile olsak maske takmamız gerekirken hayatımızda tedavisi olan ya da olmayan her türlü hastalık için tedbirli davranmalıyız!
Tumblr media
2 notes · View notes
lafektif · 4 years
Text
Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem: küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm: yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!
Tumblr media
2 notes · View notes
lafektif · 4 years
Text
Senin Hedefin Ne?
Bize verilen hayatın ne kadarını doğru yaşıyoruz? Kendimizi mutlu etmek için çabalamaya, her günümüzü değerli kılmak için çalışıyor muyuz? Herkes için fedakârlık yaparken kendimize fedakârlık yapmayı unutur hale gelmedik mi? “Aman o mutsuz olmasın, aman o beni yanlış anlamasın “ diye diye kendimizi düşünmeyi bırakıyoruz. Ve nihayet hayatımızda bir şeyler durgunlaştığında, kendimizle vakit geçirmeyi bilemiyoruz. İyi hissetmek için bir kahve ve kitap alıyoruz yetmiyor. Bildiğimiz bir filmi ya da diziyi açıp iyi hissetmeyi istiyoruz. Aslında o filmin ya da dizinin bizi ilk izlediğimiz andaki mutluluğunu hissetmek istiyoruz ve bunun farkında bile olamıyoruz. Etrafımızda olup bitenlerle ilgilenmeye, bir şeyleri kontrol etmeye o kadar odaklanmışız ki kendimize nasıl vakit ayıracağımızı unutmuşuz. En kötü yanı ne biliyor musunuz? Etrafımızdaki insanların da bize bunu vermeyi unutmuş olması. Sizce de bencilce değil mi? Bizimde yaşadığımız bir hayatımızın olması, bir şeyler için çabalıyor olduğumuz halde insanların hep sizlerden bir şeyler almak istemesi. Yanlış anlamayın, bu aklınıza gelebilecek her şey olabilir. Sizin motivasyona ihtiyacınız olduğunda başka şeylerle ilgilenmesi size vakit ayıramaması da olabilir, ya da önemli bir gününüzü bahanesiz unutması da olabilir. Bunlara çok çeşitli örnekler verilebilir. Sizi kötü hissettirebilecek şekilde bilerek ya da bilmeyerek yapılmış her hareketi, davranışı bunlara örnek gösterebiliriz.
   Peki, biz neden etrafımıza bağımlı kalalım ki? Hedeflerimiz olmalı. Bizi ilerleyen hayatımızda sürekli bir üst basamağa taşıyacak hedefler. Kendimize hedefler koyup, o hedefe ulaşmak için elimizden geleni yapmalıyız. Her ulaştığımız hedefte yenisini koyup gerçekleştirmeye devam etmeliyiz.  Hedeflerin büyüğü, küçüğü yoktur bence. Kimine göre yeni çıkan bir telefonu almak bir hedeftir, kimine göre istediği mesleğe ulaşmak, kimine göre gidilebilecek her yeri gezmek… Sizin hedefleriniz neler? Paris sokaklarında aşkı yaşamak mı? Üst düzey yönetici olmak mı? Ünlü bir ressam olmak mı? Anne ya da baba olmak mı? Gözlerinizi kapatıp kendinize bu soruyu sorduğunuzda cevabınızı hiç merak ettiniz mi? Hadi o zaman şu an her ne yapıyorsak beş dakika bırakalım. Kimseyi düşünmeden kendimize odaklanıp bu soruyu soralım. “Kendim için hedef(ler)im ne(ler)?”
Tumblr media
6 notes · View notes
lafektif · 4 years
Text
“Kedi mi, Köpek mi?”
Dünya’daki canlılar deyince ilk önce kendimizi düşünsek de hayvanlarda, bitkilerde hayatımızda bizim kadar yer kaplamıyor mu? Kimi insan doğasında sever hayvanı, bitkiyi kimi ise evinde, yakınında sever. Sizin diğer canlılara bakış açınız nasıl hiç düşündünüz mü? Ben ikisini de seviyorum ancak yakınımda olmasını evimin, hayatımın bir parçası olmasını daha çok seviyorum sanırım. Gerçi bitki konusunda annem kadar özenli olamasam da küçük siyah dostumla birkaç senedir ( neredeyse 5 yıl olacak ) gayet iyi idare ediyoruz. Yani en azından birimiz böyle düşünüyoruz bence.
Eminim çoğumuz evinde sevdiği bitkilerle ya da sevdiği hayvanlarla yaşıyordur. Peki ya evcil hayvan beslemek deyince insanların hep sorduğu bir soru vardır ya, eminim çoğunuz duymuşsunuzdur; “Köpek insanı mısınız, Kedi insanı mı?”. Bu sorunun cevabı bence hiçbir zaman net değildir. Mesela benim küçük siyah dostum bir kedi ancak köpekleri de çok severim. Fakat köpekler, kedilere nazaran daha çok ilgi ve alaka istediği için benim çalışma saatlerime uymuyor. Ben bu yüzden köpek besleyemiyorum. Ya da bazı apartmanlarda yasak olabiliyor. Emekli olduğumda ya da çalışma saatlerim uyduğunda köpek beslemeyi de çok isterim. Bazı insanların da hayvanlarla ilgili batıl inançları vardır.  Mesela evime geldiklerinde çoğu arkadaşımın “siyah kedi uğursuzluktur” dediğini ve bu yüzden kedimden korktuğunu biliyorum. Ama o korkan arkadaşlarıma sesleniyorum emin olun onlar sizden daha çok korkuyor. Tabi ki alerjisi olan ya da tiki olanları ayrı tutarak konuşuyorum ama siyahı, beyazı, küçük olması, tüylü-tüysüz olması ne fark eder, o da bir canlı değil mi?  Ya da şöyle bir genelleme yapacak olursak bence sorunun kendisi yanlış olabilir. Çünkü hayvan beslemek iki tür ile kıyaslanmamalı. Kuş, kaplumbağa, tavşan vb. daha birçok hayvan beslemeyi sevenler olabilir. Bizim küçükken biri mavi, biri sarı iki tane kuşumuz vardı. Üniversitede bir tavşanım vardı.  Her insanın dünyaya bakış açısı ve ona kendini iyi hissettiren dostu farklıdır.
Ben küçük siyah dostumu henüz iki aylıkken tesadüfen denk gelip, aklımda yokken sahiplenmiştim. Onun eve alışmasını sağlamak için çabalamak onunla oyunlar oynamak bile insana iyi gelen duygulardan biri. Benim küçük dostum aynı zamanda epilepsi hastasıdır. 3 yıl önce bir anda ortaya çıktı ve sanırım genetik olabiliyormuş. Bir süre ilaç kullandıktan sonra stresten uzak tutarak korumaya başladık. O istemediği sürece sevmiyoruz, korkutacak ya da ürkütecek bir şey yapmıyoruz. Ara sıra hala nöbetleri oluyor. Sadece güvendiği biri gözlerini kapattığında sakinleşebiliyor. Bunlara rağmen evin içinde durduk yerde koşturmasına, ya da bize kızdığında bir şeyler devirmesine sesli gülüyoruz. Birlikte eğlenebiliyoruz. 
Hayvan deyip geçmeyelim. Evde besleyemiyorsanız da arada sırada dışarıda belli alanlara onlar için bir kap su ve mama bırakabilirsiniz.   
Tumblr media
5 notes · View notes
lafektif · 4 years
Text
Şiir sever misiniz?
İnsanın içini eriten, ruhuna dokunan o kelimeler bir araya geldi mi insanı mest edebiliyor değil mi? Yüzyıllardır süre gelen, hissettikleri kocaman, dünyalar kadar duyguları, hisleri birkaç dizede bizlere her şeyi anlatabilen insanlar. Sanki bildiğimiz bir dilin içerisinde bambaşka bir dil okuyor gibi oluruz. Yazılan birkaç kelimenin her insanın zihninde farklı şekillerde betimlenmesi, canlanması… Şiirin asıl gizemi burada sanırım. Her okuyanın farklı şeyler hissedip, farklı anlamlar yükleyerek farklı düşünceler içerisinde aynı kelimeleri okuyor olması. Şiir içindeki tek bir kelime bizi alıp eski bir anıya götürebilir. Bazen güzel bir anı, bazen ise hatırlamak istemediğimiz, derinlere gömdüğümüz bir anı olabilir. Bazen harekete geçirir, bazense kendi zihnimizde bizi dinlendirebilir. Bazen bir kalbin aşk için neler yazdırabildiğine tanık oluruz, bazense bir kederin. Bazen doğa için aşkı görürüz dizelerde, bazense bir isyanı. . Ama her şekilde de insana iyi hissettiren bir yönü olması değil mi onu güzel kılan? Aklına gelebilecek her duyguyu bir şiir dizelerinde görebiliriz. Bizlerde yazabiliriz, isteyen herkes yazabilir ve yazdıklarımızı paylaştığımızda kimlerin kalbine, ruhuna dokunabileceğimizi düşünün. Şiir yazmanın, okumanın verdiği haz da bu değil midir zaten? 
Size en sevdiğim şairimden en sevdiğim bir şiirini bırakıyorum buraya.
Tumblr media
5 notes · View notes
lafektif · 4 years
Text
🎃”ŞAKA MI, ŞEKER Mİ?”🍭
Çoğumuz Batı gelişmelerine ayak uydurma hevesindeyken, eğlence anlayışlarımızı da farkında olmadan batı ile özdeşleştirmeye çalışabiliyoruz. Bunlara verilebilecek en iyi örnekler arasında; Yılbaşı kutlamaları, doğum günü partileri, baby shower partileri ve tabii ki son yıllarda aşina olduğumuz cadılar bayramı(Halloween) kutlamaları… Sizce bu özentilik mi? Yoksa insanların diğer insanlarla eğlence anlayışlarını ortak bir dile dönüştürdükleri evrensel bir döngü mü? Bana soracak olursanız eğlencenin, sınırlar dahilinde olduğunda ırk, din, dil, ülke fark etmeksizin insanlar arasında ortak bir dili vardır. Biz ailemle doğduğumdan beri her yıl yılbaşını, her yıl doğum günlerini birlikte ya da kalabalık şekilde hediyelerle ya da yemeklerle kutlarız. Baby shower yapan arkadaşlarımda oldu ve gördüğüm en tatlı kutlamalardan biri olduğunu söyleyebilirim. Bu tür etkinlikler, insanların bir araya gelip kaynaşmasında büyük bir rol oynadığı gibi herkesin ihtiyacı olan eğlenceyi de sağlamış bulunuyor. Peki “Halloween” yani bizim dilimizle “Cadılar Bayramı” kutlamaları neden olmasın? Kökenine baktığımızda aslında Britanya’dan ABD’ye göçlerle gelmiş olan bir bayram olduğunu görüyoruz. Ancak kutlama temalarına baktığımızda oldukça eğlenceli bir tarafının olduğunu ve en önemlisi 7’den 70’e her insanın eğlenebildiği bir bayram olduğunu görüyoruz. Açıkçası 1 günlüğüne de olsa böyle bir eğlence için bende bir kostüm giyebilir ve birkaç balkabağını şekillendirip içine mum koyabilirim. Peki ya siz?
Merak edenler için aşağıda “Cadılar Bayramı” nın nasıl günümüze geldiğini içeren bir yazı hazırladım.
Tumblr media
“Cadılar Bayramı” nasıl oluştu?
  Cadılar Bayramı’nın kökeni antik Britanya’da pagan Keltlerinin kutladığı Samhain Festivali’ymiş aslında. Keltlerde “1 Kasım” yazın bitişi ve kışın başlangıcı olarak kabul edilirmiş. Keltlerde, yaz sonu aynı zamanda evliliklerin gerçekleştiği, ölülerin kutsandığı ilahî bir dönem olarak kabul edilir ve bu günde, ölülerin ruhlarının geçmişte yaşadıkları evleri ziyaret ettiğine inanılırmış. Bu yüzden tepelerde bu evlere yakın yerlerde ruhları uzak tutmak için ateşler yakılır ve ruhlara tanınmamak için  maske takılırmış. Bu gelenekler nedeniyle Samhain Festivali zamanla cadılar, goblinler, periler ve iblislerle özdeşleştirilmiş. Romalılar 1. yüzyılda Kelt topraklarını fethettiklerinde, kendi ölüm festivalleri Feralia ve hasat festivalleri Pomona'yı Samhain ile birleştirmişler. 7. yüzyılda Papa IV. Boniface 13 Mayıs'ta kutlanan Azizler Günü'nü -muhtemelen pagan festivalinin yerini alması için 1 Kasım'a taşıdı. Azizler Günü'nün arifesi (31 Ekim) kutsal kabul edilmiş ve Batılı dillerdeki “Halloween” adını almış. 19. yüzyılda başta İrlandalılar olmak üzere Britanya'dan Amerika'ya göç eden çok sayıdaki göçmen Cadılar Bayramı kostümlerini beraberlerinde getirmişler ve Cadılar Bayramı zamanla ABD'deki başlıca çocuk bayramlarından biri haline gelmiştir.
6 notes · View notes
lafektif · 4 years
Text
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!
Bir 90’lar çocuğu olarak şunu söyleyerek başlamak isterim; “Ahh! Nerede o eski bayramlar?”. Demek istediğimi anlayan çok olacaktır elbette ama ben size o kuşağa yetişememiş olanlar için neden iç çektiğimi anlatayım. Milenyum çağına giriş zamanlarından lise çağıma kadar( yani 2008’e kadar) bayramlar bir çocuk için en neşeli günler olarak yaşanırdı bizde. Tabi o zamanlar Türkiye’nin çoğu yerinde öyleydi. Ama benim büyüdüğüm yer birazda küçük bir yer olduğundan daha da bir coşkulu yaşanırdı. Her bayramda her çocuk dışarıda olurdu, okullarda öğrencilerin hazırladığı gösteriler, bando eşliğinde okulların sırayla yaptığı yürüyüşler, geceleri düzenlenen etkinliklerde atılan havai fişekler( her ne kadar o zamanlar o renkli ışıkları üstüme düşecek sanıp korksam da) altında seyrederken hayran kalırdım ve bu benim gibi hisseden tüm çocuklar için büyük bir eğlence olurdu. Her yıl yapılan bu etkinliklerde beni en çok coşturan şey ise oradaki herkes ile birlikte avaz avaz söylenen 10. Yıl marşı olurdu. Evet, bu beni her zaman çok etkilerdi çünkü sözlerindeki anlam yaşanılan her zaferin altında yatan o mücadeleyi, milletçe kazanılmış demokrasiyi iliklerimize kadar hissederdik. Şimdilerde(tabi yıllardır çoğu etkinliklerin kaldırıldığı ülkemizde) bunun ruhunu yaşatmaya çalışan anne-babaları, öğretmenleri gördüğüm zaman o eski günlerime dönüyorum. 29 Ekim’in milletçe bayram gibi kutlanabildiği nice yıllar diliyorum herkese. 29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN !
Tumblr media
3 notes · View notes
lafektif · 4 years
Text
🌈Her insanın hayatında bir dönüm noktası vardır. Eskilere takılıp kaldığı, hayatta bir fark yaratmak için sürekli düşünüp durduğu ancak her zaman ertelediği bir fikri vardır. Beyninizde size sürekli “Şimdi olmaz” , “Bu beni aşar oğlum” ya da “Ben bununla nasıl başa çıkarım”  dedirten şeyin sadece üzerinizdeki korku olduğunu anlamalısınız. Evet, bir insan her şeyi yapamaz. Daha doğrusu her şeyi doğru yapamaz. Ancak bir insan istediği ve yapabileceğini düşündüğü her şeyi deneyebilir. Bu her ne kadar bizi korkutsa bile denemeye değer olduğunu düşündüğünüz ne varsa çok geçmeden bir şans vermelisiniz. Tabi, söylemesi kolay diyebilirsiniz, haklısınız. Benimde denemek isteyip de korktuğum bir çok şey var hayatımda. Yazmak da bunlardan biriydi aslında. Ama korkumu bir kenara bırakıp “Neden olmasın? Yazdıklarımı, paylaştıklarımı okumaya değer görecek bir sürü insan vardır, onlara ulaşmalıyım” dedim kendime. Çünkü bu “Blog” kapsamında insanlar için, hayvanlar için, bitkiler için ve en önemlisi Dünya için yararlı olabilecek her ne varsa araştırmaya ve yazmaya hazır hissediyorum. O zaman başlangıcımızın ilk temasıyla sizlere “Merhaba” diyerek, yapmaktan korktuğum şeyler listesinden “blog yazmak” satırını çiziyorum. Hadi Sıra Sende!
Tumblr media
4 notes · View notes