lakinndegil

[lakinndegil]

hiçbir şey yok, hiçbir şey yok, hiçbir şey yok

[lakinndegil]

[lakinndegil]

[lakinndegil]

[lakinndegil]

“Yüzüme bakıyorsun ama içinde bir şeyler bana sırtını dönmüş.”

[lakinndegil]

“Eskiden pencerenin önüne çiçekler koyardın, şimdi çiçekleri sulama telaşın bile yok.”

[lakinndegil]

Odamı topladım sıra kendimde

[lakinndegil]

Ellerini uzatıp avucunun içine yüzünü dolduracaktın. Ama elinin tersiyle gözlerini silmekle kaldın.

[lakinndegil]

Okyanus cayır cayır yanıyor, hissediyor musun?

Aptal balık.!!

[lakinndegil]

Bir şeyleri hissediyorum ama ne olduğu bilmiyorum. Bir yerden kaçıyorum ama nereye olduğu belli değil. Bir şeylerden soğuyorum ama yaşamdan mı insanlardan mı çözebilmiş değilim. Birileri beni üzüyor ama sorsalar isimlerini söyleyemem.

[lakinndegil]

tüm dünya gelirdi üstüne, dağ gibi dururdun. yıkılıyorsun bir gidişle. yapma kızım.

[lakinndegil]

Sana seni seviyorum demek yetmez ben sana düşkünüm. Ne yaptığını, başından geçen her şeyi, ne yediğini, ne düşündüğünü merak edecek, seninle bebek gibi ilgilenecek kadar düşkünüm.

[lakinndegil]

Sen benim hayatın içinde koştururken dinlendiğim tek yersin ben sana nasıl evim demeyeyim

[lakinndegil]

dağlara ve sana dağlarca vurgun olduğuma inanıyorum.

[lakinndegil]

“alışırsın, ve tilki dönmesin diye dükkanı yakarsın.”

[lakinndegil]

Küçük detaylara kafayı takıp kendine işkence etmek.. nasıl bir cehennemsin sen

[lakinndegil]

öylesine söylenmiş bir sözün akıldan hiç çıkmayışı.