Nasip misiniz bilmem ne zaman gelirsiniz onu da bilmem bir düş kurup ona tutunuyorum hayırla nasip olun..
Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
"Çocuklarımızı ellerinden tutalım.
Çocuklarımızı içlerinden tutalım.
Başlarını gökyüzüne kaldıralım.
Uzun uzun bulutlara, yıldızlara, sonsuza baktıralım."
Gökhan Özcan
1 note
·
View note
Photo










28 Mart 2020 Zeynep Şühedâ’m hayırla nasip olasın kuşum ardından da hayıra nasip olsun sana bunları ellerimle dikip giydrmek
0 notes
Photo










Mus’abımm düşününce içimin kuşlarını cıvıldatanımmm. Nasıl heyecanlıyım sana yazarken ah kuzumm. Hayırla nasip olasın, ardından da sana da ellerimle dikip giydirmek nasip olsun iki gözümün çiçeği
28 Mart 2020
0 notes
Text
Zeynep senin adını Zeynep Şüheda koymak nasip olsun hayırla annem.
5 Mart 2020, Babanız hala yok
0 notes
Text

Zor bir yazıya başlayacağız Mus'ab... Ama bu konuda iç dökmezsem rahatlamayacağım akşamdan beri kaç kez iç döktüm oysa değil mi? Ama sanırım yazmak ya da sana, Zeynebime ve kendime bu konuda birşeyler bırakmak istiyorum sanırım.
Bu bir iş ahlâkı meselesi...
Öyle bir insanla çalışıyorum ki Mus'ab. Varlığı tavrı, duruşu, ağzından çıkan her kelimesi gönlüme yük. Aff nasıl ifade edeceğimi de bilmiyorum. Evvela bilmediğin konuda bilmiyorum demeyi bil evlât. Zira ortalık herşeyi en iyi şekilde bilenlerle dolu.
Bu yazıya ne zaman başladığımı bile hatırlamıyorum ama üzerinden 2-3 hafta geçmiş olmalı en az. Gönlüme yük olan bazı mevzular var. İş ahlâkı... Aslında sanırım ben yoruldum. 2 buçuk yıldır ne için olduğunu bile bilmediğim bir mücadele vermekten. Ve konular o kadar iç içe ki nasıl anlatacağımı da bilmiyorum. Evvela annen bundan 2 sene öncesine kadar bir cam fanusun içinde yetişti Mus'ab. 2 sene önce ben bir fanus akvaryumundan bir gölete bırakıldım. Farklı balık türleri olduğunu gördüm. İlmel yakin biliyordum varlıklarını ama aynel yakin öğrenmiş oldum. Sığ bir ufka sahipken genişledim ben belki de büyümekti bu bilmiyorum.
İşe başladığım zaman çok toydum. Hiç bilmediğim bir dünyada hiç bilmediğim bir işi yapacaktım. Üzerimde ürkekliğimle canımı dişime takıp çalıştım. Herşeyi öğrenmeye çalıştım. Dünyam o kadar saftı ki birine birşey sorduğumda onun bana ego tatmini olarak döneceğimi bilmiyordum. Ben kalbimi bozmamak için çok uğraştım. Bir bildiğim vardı bu gazete ve benim hayatımın yeni sayfası birlikte açılmıştı. Bir bebeğin gün be gün anbean büyümesini izlemek gibi bişeydi bu. Onunla birlikte büyümek.. Belki de bu yüzden çok sahiplendim ve herhangi bir şekilde zarar görmesine tahammül edemez hâle geldim. Çok mu duygusal bağ kurdum belki ama yeri ve zamanlaması çok ama çok başkaydı. Yaşadığım o yıkımdan sonra Allah bana toparlanma ve ayağa kalkma fırsatı ve bir doktor ve bir rehber olarak Ekrem Hoca'yı vermişti. Hamd olsun ki öyle de oldu. Kalbine zeval gelmesin evlat. Biraz zaman geçtikçe iş dünyasının dişleri kanlı kurtlarıyla tanışmaya başladım. Abartı mı oldu hiç sanmıyorum. İçi dışı başka tavırlar, yapay samimiyetler, üstünlük taslamalar, ayak kaydırma çabaları bunları da onların gelişiyle öğrenmiş oldum.
Her nerde ve ne koşulda olursa olsun işini sadakatle ve dürüstlük içinde yapabilmeli insan. Sen işini yarım yamalak yapıp başkasının hatasını gördüğün zamanı avını tenhada kıstıran bir aslan gibi atlarsan başkasının gönlüne yük ve özgüveninen yara olursun Mus'ab. Ben bu insanlardan, nasıl biri olmamam gerektiğini öğrendim. Görebildiğim, hissedebildiğim bazı şeyler var Mus'ab ve Rahman'ın bunu bir lütuf olarak verdiğini düşünüyorum. Bunun benden gitmesini istemiyorum. İnsani duygularım ve hassasiyetlerimi kaybetmekten ödüm kopuyor. Çalıştığım insanlar arasında katlanamadığım hatta sırf aynı ortamda bulunmamak için bazen ofise gitmeyip evden çalıştığım insanlar var. Kimseye bunu yaşatmamak lazım. Daha önce söylediğim gibi gönle yük olmayıp yük almak lazım.
Canımı en çok acıtan da bu insanların Müslüman olarak anılması. Adamın kitapları var. Müslüman bir yazar olarak köşeler yazıyor. İlgiyle takip ediliyor. Allah biliyor ya bunlar kendi nefsim adına zerrece istemediğim şeyler. Şurdaki takipçi artışı bile yoruyorken beni. Üzülüyorum biz neden özü ve sözü doğru olamayalım ki..
Sıkıntım karışık aslında. İnsan bilmediği şeye daha kolay tahammül edebiliyor. Bazı şeyleri bilmemeyi yeğlerdim. Mesela keşke o adamın gönderdiğimiz köşe yazılarını okuma dahi okumadan redakte ettim diye siteye girilmek üzere İsmail'e gönderdiğini kanıtlamasaydım. Bunu kanıtlamadan önce aman zanna düşmeyeyim hakkına girmeyeyim diye uğraşıyordum. Ama artık bu gerçekten kurtaramıyorum zihnimi ve bu adamın bunların fark edilmediğini zannederek bize bilgiçlik, hocalık taslaması gerçekten nefis terbiyesi. Kaç kez mütercimlerin arkasından hakaretler yağdırdığına şahit oldum ve tepkimi koydum. Çünkü o insanların orada olamaması haklarının savunulmayacağı anlamına gelmiyor. Ve bu adam bana hadis ve sünnet hakkında yazdığı kitabı hediye etti açıp bir sayfasını dahi okumadım, okuyamadım. Aff.. Benim bu adamla derdim iki temel şeye dayanıyor. Biri dinime zarar veriyor olması çünkü ateist, deist, sosyalist, komünist insanlarla da bir arada çalışıyoruz. Din adına gerçekten bilgisi olmayan ve bu adam gibiler yüzünden ön yargılı insanlar. Ve beyefendi bir Twitter fenomeni olduğu ve gazetecilik geçmişi olduğu için tanınıyor. İkinci mesele ise işime, 2 senedir gözümüzün bebeği gibi büyüttüğümüz gazetemize zarar veriyor olması. Hepimiz aynı gemideyiz ve bu gemi su aldığında batacak olan biziz o değil. Zira gemiyi ilk terk edecek olan bu beyefendiye muhakkak kapı açanlar olacak. Biz onun yaptığı daha doğrusu yapmadıkları nedeniyle batmış olmakla kalacağız. Rezzak Allah. Derdine düşecek değilim lâkin kendi evimin duvarlarınu nasıl ki yıkmıyorsam başkalarıyla birlikte bindiğim gemiyi de delemem...
Yaptığımız işten salim kalmalı tüm insanlar Mus'ab...
Bu yazıyı daha da uzatıp bekletmeyeceğim zira tamamlamak da üzerime yük oldu. Rahman encamımızı hayr eylesin. Gelmesini beklediğimizin hayırla gelip bizi buralardan çekip alması için dua edip, kalbimizi koruması için Rahman'a sığınmaktan başka çaremiz yok.
26 Kasım 2019
24 notes
·
View notes
Photo

“İbn Teymiyye ve İbn Kayyim cehennemin sonsuzluğunu inkar etmişlerdir. İmam Ebû Hanîfe'ye göre cehennemin sonsuzluğunu inkar eden kafir olur.”
Bugün bu ifadelerin yer aldığı bir paylaşım gördüm. Canım fena halde sıkıldı. Normal bloga mesaj atar üzerinde konuşurdum ama galiba kimseyle münakaşaya girmek istemiyorum artık herhangi bir konuda. Hedefim herhangi bir blog değil arkadaşlar. Paylaşımı tanıyan olursa da rica ederim bilgisini kendine saklasın söz konusu kardeşi tanımam etmem genel itibariyle rahatsız olduğum bir durumu dile getirmek istiyorum sadece.
Neden başkalarının imanı ile bu kadar dertliyiz? Kendi imanımızı ne zaman kurtarıp garantiledik sahi? Neden sürekli birilerini dinden çıkarmakla veya kafir ilan etmekle uğraşıyoruz? Bunu yaparken Allah muhafaza kendimiz küfre düşmediğimizden gerçekten emin miyiz?
Bir sahabi savaşta la ilahe illallah dediği halde birisini öldürmüştü Resulüllah (sa) buna kızdı ve onu azarladı. Sahabi, ‘o bunu korkusundan söyledi’ deyince Resulüllah ‘Kalbini yarıp baktın mı, sen kıyamette bunun hesabını nasıl vereceksin!’ dedi ve öfkeli bir halde bunu o kadar çok tekrarladı ki sahabi, keşke şu ana kadar Müslüman olmamış olsaydım diye temennide bulundu. (Ebu Davud, Sahih).
Resulullah dahi kalbini yarıp baktın mı diye sorarken biz nasıl oluyor da insanların kalplerinin için görebiliyormuşuz gibi sen kafirsin, öteki zındık beriki fasık diyebiliyor da kendimizi bunlardan biri olmadığımız konusunda şeksiz ikna edebiliyoruz?
İbrahim Paşalı katıldığı bir sohbette “Ulan din bu kadar küçük bir şey mi ki hemen dinden çıkıyorsun ya hu. Babanın tarlası mı zannettin dini” diye haykırmıştı. O kadar kendimden hissetmiştim ki ben de zaman zaman çıkıp aynı ifadelerle haykırmak istemiyor değilim. Bazen gerçekten kendimizi haşa Allah yerine koyduğumuzu düşünüyorum. Bir yandan insanları İslam’a davet ederken diğer yandan neden ben Müslümanım diyen adamı tekfir etmeye çalışıyoruz .
Bir zamanlar yani popüler olup ayağa düşürülmeden önce Nouman Ali Khan’ı çok dinlerdim. Dinlememin başlıca sebebi başkalarıyla değil insanın kendisine yönelterek kendi imanını kamilleştirmeye yönelik dersler veriyor olmasıydı. Ben kendi adıma dört dörtlük Müslüman değilim arkadaşlar olmak için dua edip çaba sarf ediyorum ama olamıyorum aciziz ve eksiğiz çünkü. Hiç birimiz değiliz ki kendi noksanımıza bakmadan başkasınınkine odaklanıyoruz. Aff… Ne olur bırakalım artık bu söylemleri…. Öldürülüyoruz, katlediliyoruz, birbirimize kırdırılıyoruz arkadaşlar etmeyelim eylemeyelim ne olur… Bizim bu dünyada emin olun çok daha büyük dertlerimiz var. Ayrıştırıcılıktan ziyade birleşmeye, ötelemekten ziyade benimsemeye Allah’ın ipine sımsıkı sarılmaya ihtiyacımız var.
Serdar Tuncer geçen yıl dinlediğim ve bugün yeniden dinleyip daha çok zevk aldığım bir sohbetinde “ Bir adam düşünün yürürken ayakkabısının topuğu vuruyor, beli ağrıyor, ciddi fıtığı var. Aynı adamda boyun fıtığı da var, baş ağrısı da var, migren var, hepsiyle beraber sokakta yürüyor. Birden kör bir kurşun omzundan girer. O kurşunun acısıyla birlikte topuk vurmamaya başlar, fıtık hissedilmez, migren kalmaz, baş ağrısı kaybolur. Bütün mesele o kurşunun acısı olur. Sezai Karakoç der ki; “Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı. Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum.” Şimdi dert dediğimiz şeyin adı ne? Evliya-i kiram hazeratının anladığı manada aşk koyarsak ve o aşkı kalbimizde kurşun gibi taşırsak başka derdimiz kalmayacak. O derdi bulduğumuz vakit, öbür dertlerin dermanını bulacağız. Peki, bu derdin dermanını nasıl bulacağız? Daha çok dertlenerek. Bu dert arttıkça içinden derman çıkacak.” demişti. Bir derdimiz olmalı arkadaşlar, bu dine nasıl hizmet edebiliriz diye dertlenmeliyiz belki bugün dinlediğim bir başka hikayede bir abimiz kendine benim bir derdim olmalı dediğinden Müslümanlara nasıl olur da hizmet ederimin derdine düştüğünden ardından Allahın ona açtığı kapılar sonucu bugün Balkanlar’dan gelen Müslüman öğrencilerin barınma ihtiyacını gideren 2000 kişiye hizmet veren bir derneğin başında olduğundan bahsetti.
Sen bunun neresindesin Seyyâhe? Ben niyetinde ve derdindeyim Rahman nasip eder lütfundandır etmez yine lütfundandır.
Aff Mus’ab bugün ilk kez buraya birileri okusun diye bir şeyler yazdım iyi mi kötü mü ettim bilmiyorum. 3 yıldır buralardayım din dağıtanlar ve bunları eleştirenleri gerçekten artık çok yorulduğumu ve susmak istemediğimi fark ettim. Şimdiye çoktan uyumalıydım gece kalkıp çeviri yapacağım dinlenmem gerek ama gönlümü yoran şeyler var Mus’ab… Dert edinmeliyiz ama dert olmamalıyız canpârem. Dua etmeliyiz Rahman imanımızı kamil eyleyip son nefese kadar muhafaza edebilmemize yardım etsin. Elimizden, dilimizden selamette olsun insanlar.. Kalkıp gidip uyuyalım Mus’ab Rahman bize merhamet etsin de gönüllere çiçek tohumları ekmeye vesile kılınalım. Zehirli ok saçmak kolay ve etrafta inan çok var Mus’ab önemli olan zahmete katlanıp toprağı kazıp tohumu ekmek ve filizlenmesi için emek vermek. Rahman yardımcımız olsun. Ha bir de biliyorsun değil mi kuzum söyleyen biz değiliz Söyleten var, yazan biz değiliz Yazdıran var. Muhabbetle kal canımın içi.
2 Kasım 2019
42 notes
·
View notes
Photo

Aslında bugün oldukça kötü başlamıştı. Dünün etkisi vardı üzerinde bolca. Dün 10 dakikalık bir iş için evden çıkmam gerekmişti. Çıkarken içerden üzerinde anahtarı takılı unutmuşum eve döndüğümde elimde anahtarımla kapının önünde öylece kaldım. Evde tek olduğum için çilingir muhabbetine girmeksizin kendim açmaya uğraştım yaklaşık bir yarım saat cebimde akbilim ve öğrenci kartım vardı. Akbili gözden çıkardım. Onunla kardeşimin gönderdiği videoda gösterdiği gibi kimliğimle açmaya çalıştım nafile. En son babamı arayıp durumu izah ettim bizim buralarda Müslamanlıkları ile gözümüze giren bir züccaciye var. Babam orada çilingir olacaktı git konuş dedi. Her neyse çilingir abinin de yaklaşık yarım saatlik uğraşı sonucu kapı sonunda açıldı. Abi dualar ederek pazar paramı da beraberine alarak gitti. Helal-i hoş olsun nasıl uğraştığına gözlerimle şahit oldum. Tabi bu arada mesaimin de canına okunmuş oldu.
Pazara çıktım babamlar gittiğinden beri adam akıllı bir şey yemiyorum evde ama yine de dolap tam takırdı. Alışverişimi yapıp döndükten sonra meyvelerden birinin parasını ödeyip kendisini almadığımı fark ettim. Normal zamanda olsa umrum olmaz nasip değilmiş der geçerim. Üst üste gelince ağır geldi. Ardından istemeden birini incittiğimi öğrendim. Kendimi anlatmaya çalışmayı sevmesem de anlatmaya çalıştım karşımdakinin gönlünün yumuşamadığını hissetmiş olmak üzdü. Yanlış da hissetmiş olabilirim Allahu a’lem.
Hepsi birleşince sarsaklaştım. Sabah aşağıdaki yazıyı yazıp çıktıktan sonra yağmur altında koşturarak metrobüse gittim. Turnike akbilimi okumadı evet tahmin edileceği üzere dün kapıyı açmaya uğraşırken manyetiğini bozmuşum akbilim çalışmaz hale geldi. Islanmış ve dokunulsa ağlayacak vaziyette eve dönecekken sivil akbilimi buldum. Binip işe gittim. Plazaya girerken döner kapıdan giriyoruz. Nasıl bir kafayla girdiysem çıkışı kaçırıp bir tur daha dönerek camdan çıkmaya çalıştığımı hissettim. O sırada diğer ekipten Hüseyin de arkamdaymış meğersem birden ne yapıyorsun sen dedi valla ben de bilmiyorum ne yaptığımı dedim ama ağlamamak için zor tutuyorum kendimi. Hayırla girdim içeri adam hal hatır soruyormuş ben boş boş bakıyorum. Sesini yükseltip nasılsın diyorum deyince uyandım cevap verdim. Birden kısaca başıma gelenlerden bahsettim acıyarak baktı yüzüme olur öyle falan dedi. Sonra kendime bunları Hüseyin’e niye anlatıyorsun ki diye sordum. Cvpsız kaldı soru. Ama ikiz kızı olmuştu ve herkes gruptan hayırlamıştı ben yazmamıştım. Aklıma o geldi hayırlayıp dua ettim belki buna vesile kılınacaktı dedim sonra.
Ofisin içinde durum iyiydi. Ben bedenen ordayım ama ruhen nerde olduğumu bilmiyorum sık sık camdan dışarı bakıp yağmur damlalarının camda bıraktığı izleri seyrederken buldum kendimi.
Mutlu etmenin mutlu olmanın en iyi yolu olduğunu bildiğim için birkaç dostuma çevremdeki gönlü güzele hoşluk yapmak istedim. Çok güzel dönüşler ve dualar aldım. Şifa oldu her biri tek tek. Hamd ettim Rabbim böyle güzel dualar alabilmem için beni mutluluğa vesile kıldığı için. Biraz toparlandım. Elhamdülillah.
Bir ara Fatih Abiyle konuşmuştuk. Ona göre ben okula başladıktan sonra yaşama sevincimi kaybettim hakkı var aslında. Fatih Abi yüreği güzel imtihanı zor insan çıkarken bana dikkat et kendine ama bunu ciddi söylüyorum dedi. Mukayyet ol kendine girdiğin çıktığın yere dedi. Allah biliyor ya seviyorum Fatih abiyi Rabbim de çok sevsin kızını salihalardan eylesin inşallah.
Eve geldim. Yemek yapıp yemek için kendimi ikna etmeye çalışırken attığım bir mesaja bir yanıt geldi. Benim için çok kıymetli bir dostum mr a girecekti. Korktuğunu hissediyor fakat çaktırmamaya çalışmasına saygı duyuyordum. Ona mr a girince sesi kulak ardı ederek güzellikler düşünüp güzel hayaller kurmasını söyledim. Ardından oturduğum yerde kendim ne hayal ederdim acaba deyip gözlerimi kapatıp hayallerime bıraktım kendimi. Derken telefon çaldı.Tanımadığım bir numara açtım. Eski bir öğrencimin velisi adaşım olan diğer hocayla karıştırıp beni aradı. Artık öğretmenlik yapmadığımı söyledim içim acıyarak. Esmanur nasıl diye sordum. Esmanur benim dikkat eksikliği olan bir öğrencimdi. Çocuktaki sorunu tespit edip veliyi pedagoga gitmeleri için ikna etmeye çalışmıştım. Unutmamışsınız bizi dedi Handan hanım sesinde neşeyle. Nasıl unuturum onlar benim ilk göz ağrılarımdı aklıma geldikçe dua ediyorum özlüyorum onları dedim. Hocam biz ilaca devam ediyoruz dedi. Siz farkına varmıştınız deyip dua etti. Üzüldüm hayr olur şifa bulur inşallah dedim. Esmanur çok daha iyi ama hala dikkat sorunu yaşıyor ama ilaçla barışığız liseye geçince bırakacağız inşallah dedi. Bir takım tavsiyeler istedi. Dilim döndüğünce verdim. Haberleşelim bir Çarşamba günü kızları görmeye geleyim inşallah deyip dualaşarak ve haberleşme sözü vererek kapattık telefonu.
Bu konuşmanın verdiği gönül ferahlığı var ya işe yaramış olma hissinin verdiği mutluluk. Bir şekilde bir çocuğun hayatına dokunmuş olmak. Annelik duygularımın depreşmiş olduğu şu günlerde öğretmenlik hasretimin nüksetmesinin sırası mı bilmiyorum hayra varsın yollar inşallah.
Mus’ab’ı burda ifşa ettiğime göre iki gözümün çiçeği olan Zeynep Hüda’m seni de ortaya çıkarabiliriz hem belki gören hayırla nasip olmanız için dua eder. Nasip olup olmayacağını bilmediğim düşümsünüz ve Rahman sizin adınıza bir ağaç yeşertsin diye ümit ediyorum. Sizin için çok güzel bir dua aldık aslında bugün Rahman izzeti dergahından kabul buyursun inşallah. Umut yeşertmek lazım kuzularım gönle yük olmak değil gönülden yük almak lazım.. Hayırla nasip olasınız der “Allah büyüktür der ve susarım buraya kadardır cümlem” dizesini bırakır giderim..
1 Kasım 2019-2
Okumaya üşenin diye bilerek uzattım zıvalıyorum göz nurunuzu yormanıza değmez benden söylemesi…
23 notes
·
View notes
Text
Fazlaca huzursuz fazlaca sıkıntılıyım. Kendimi züccaciye dükkanına giren fil gibi hissediyorum. Kim değsem incinir oldu.İncitir oldum. Bu irademle olmuyor. Fakat sonuçta incinen incinmiş oluyor. Düşünüyorum kendimi yerlerine koyuyorum ben bu kadar incinir miydim diye incimezdim diyorum ama işte gönül rikkati kişiden kişiye değişiyor. Yoruyor bu durum beni. Dayak yemiş gibi hissediyorum her yanımda bir ağırlık bir ağrı..
Akşam birinin beni okumasını istedikten sonra aklıma İbrahim Sadri’nin ‘Oku anne ağrımız dinsin’ dizesi düştü. Ardından şiiri döngüye alıp dinlemeye başladım. İbrahim abi,Oku anne yoruldum dedikçe kendimi buldum. O Kuran okurken başımı dizine koyup gözlerimi kapatacağım annemle aramda da kilometreler var. Telefonla oku anne yoruldum desem gönlüne dert düşecek. Öyle kendimi Mus’abımın başını okşayarak bu şiiri okuduğumuzu hayal ederek uyudum. Dua ettim bolca ve çokça bedenin Allah rızası uğruna yorulsun, çok yorulsun Mus’abım ancak Rabbim gönlüne yorgunluk nedir bildirmesin dedim döne döne.Bunun hayali ile uyudum. Belki ondandır rüyamda bir bebeğim olduğunu gördüm.
Dışarıda yağmur var şehir boydan boya yıkanıp paklanıyor. Sema yükünü boşaltıyor. İsmail dün ıhlamur almamı rica etmemiş olsaydı bugün de evden çalışırdım masayı balkona atıp yağmura nazır hafiften üşüyerek. Ama ıhlamuru götürmek için ofise gitmem gerek.
Ölümden konuşuluyor her yerde geçen gün B. ile buluştuğumuzda sıkça ölümden bahsettik. Sümeyramın ölüm yıl dönümü geçti. Morgda görüşümü, tebessümünü, omuzlar üzerinde taşınışını hepsi gözümün önüne bir film şeridi gibi akarken görüyorum bu aralar sık sık. Sümeyram, benim nazenin çiçeğim. ağlayamadım seni gördüğümde çünkü sen bana acı değil huzur verdin .Bir ölüm böyle güzel olmalıydı çünkü ancak. Ağlayamadım gidişine sen giderken hamd olsun ağrılarından kurtuldu diye bildim. Rabbim bana da böyle bir gidiş nasip etse ben daha ne isterim ki Sümeyram. Eve döndüğümde seni münker ve nekire bırakıp geldiğimizde ağladım esas hem de nefesim kesilene kadar ah benim güzel hayırhahım. Aklımda ve gönlümdesin.
Hadi dayan anne dayan cennetin yolu burdan geçiyor dediğinde İbrahim Sadri, Mus’ab sesini duyuyorum. Anne dayan deyişini… Dayanmalıyım Mus’ab dayanmaylıyım cennetin yolu Rahman’ın rızasının yolu burdan geçiyor. Dua edelim yağmurun altına bıraktığımızda kendimizi içimizdeki huzursuzluk da onunla birlikte aksın gitsin…
1 Kasım 2019
23 notes
·
View notes
Text
Beni size birkaç adım daha yaklaştıran bir sabah olsun bu. Sabahımız, ömürümüz huzur, hayır ve bereket dolsun.. Her yerden susup size konuşmak istiyorum kuzularımm..
Şimdi kalkıp hazırlanıp işe gitmeliyim.. Sizi çok ama çok seviyorum çiçeklerimm
1 Ekim 2019, Salı
0 notes
Text
Zeynep, ruhumu çiçeklendirenim...
Hayırla nasip olur musun ha annem? Nasip olur mu kendi ellerimle sana böyle kıyafetler örüp dikmek? Hayırla olsun diye çok dua ediyorum inan bana... Hayırla gelse de babanız şöyle sizlere versem kendimi de dünyaya dair ne varsa unutup gitsem, tek dersim sen ve abini salih olarak yetiştirmek olsa...
Gözlerimi kapatınca seni göğsümde uyuttuğumu görüyorum. Sonra büyüyorsun kuzum ve karşıma geçip bıcır bıcır konuşurak gönlümde çiçekler açtırıyorsun. Zeynep... Neye hasretsem sana zarar vermeden onu vermek istiyorum annecim. Seni ne prensesim göreceğim ne de hizmetçim. Senin bir kişiliğin olduğunu aklımda tutarak aff Zeynep ne çok yaram var. Sen gelene dek bunları iyileştirip seni yaralamadan yetiştirmem gerek.
1 Ekim 2019, Salı








Bazen bazı şeylere çok amin..
23 notes
·
View notes
Text
Musab iki gözümün çiçeği;
Ben bir gün olur da falanca bizden iyi biz kötüyüz filanca bizden zengin biz fakiriz diyecek olursam beni sars ve kendime getir olu mu?
Rahman’a şükür hayat dusturumuz olsun evlat. O değil mi şükrederseniz arttırırım diye müjde veren o değil mi bunu dünyada bize lutfeden. Her daim sen kötü olanı düşüüp haline şükretmeyi bil yavrum. Bizden yalnızca takva olarak önde olana baıp gıpta ederek takvamızı artırmaya çalışacağız.
Gönlüm, annecim gönlüm o kadar yorgun ki yazamıyorum. Belki gece kalkarız inşallah
18 Eylül 2018 23.20
0 notes
Text
Musab, deyip kokunu içime çekiyorum canım kuzum özledim be evlat hayırla nasip olasın..
25 Temmuz 2019
0 notes
Text
Yağmurlar dinmeden gelin, kesilmeden dermanım :) Özleştik ha annem. Hayli zaman olmuş buralara uğramayalı. Zor zamanlardan geçtim çocuklar, geçti ama çok şükür Allah bizimle kuzularım görmeyi bilirsek Allah hep bizimle ;)
03.04.2019
0 notes
Text
Musab ve Zeynebimm,
Benim canım evlatlarım, amel defterimizi kapattırmayasıcalar:)
Sizi buralarda bıcır bıcır yürürken gülüşleriniz kalbimizi ısıtırken hayal ediyorum. Öyle güzeliz ki ailecek. Musab sen babanla birlikte Harem-i Şerif'te saf tutuyorsun. Zeynep biriciğim sen ufaksın benim eteklerime tutunıyorsun.
29 Ocak 2019 Mekke 05.33
0 notes