nedbe

[nedbe]

hani böyle yutkunursun, yutkunursun da aşağı inmez ya o yumru. hani asılı kalır ya tam boğazında. öyle işte.

[nedbe]

ben bu sancılı sancıya nasıl katlanayım. ben bu yer bilmez, yurt bilmez acıyı nere sığdırayım. ben bu kendimi nere vurayım.

[nedbe]

kapat şu camı fikret. insanın atlayası geliyor.

[nedbe]

çatım uçmuş hâla penceremi soruyorsun.

[nedbe]

benim içime umutsuzluk düştü ali. bu ne demek biliyor musun? artık çiçeklerime senin yerine gülümserken tedirgin oluyorum, her gün yeniden umut ekerken senden daha az ekiyorum demek. bu benim yorulmuşluğum, senin görmeyişin. benim yavaş yavaş çekilişim senin dur demeyişin. canın sağ olsun.

[nedbe]

bir şeylerin olmayacağını kabullen ve ayağa kalk artık. açtıramadığın çiçeği öldürürsün. 

[nedbe]

nasıl yorgunum bir bilsen. bir ölü duysa, ayakucunda yer açar bana.

[nedbe]

mevcut bir savaş yok aslına bakarsan, uğruna doldurulmuş bir vazo çiçek bile yok. yol yok, yolcu yok. ama hancı hep dargın, bu bekleyişe.

[nedbe]

biri de beni düşünseydi keşke. taş mı taşıyorum ben göğsümde.

[nedbe]

kimsede kimseyi toparlayacak cesaret yok

[nedbe]

veda etmek ağırmış ali. bir sese, bir nefese veda etmek içini târumar ediyor imiş. günlerini paylaştığın insanlara hoşça kal demek kuşların yuvalarını bozuyormuş meğer. çiçeklerin soluyormuş, göğün kararıyormuş. içinde bir yara büyüyor da büyüyormuş ali,

[nedbe]

“aynı kuyuya bi kaç kez düşen insanı anlarım o insan salak değil biliyo yedi yüz yedinci adımda da kuyu var ama o su tanıdık anlatabildim mi?” diye bağırmak istiyorum acayip sıkılıyorum şu an.

[nedbe]

gerçekle rüya arasında kayboluyorum. kabusumuz burada başlıyor verity. nefes almayı unutma.

[nedbe]

senin iyiliğin için diye bir savunma yok. keşke diye bir pişmanlık yok. iyi olacağına inanıyorum diye bir teselli yok. beni düşünme diye bir söz yok. ben her gece kafamı dizlerimin üzerine koyup ağlarken senin benim uzağımda olmak gibi bir lüksün yok. ağlama diye bir şey yok. beynimin uyuşması için bütün gün uyumaya çalışırken senin bana iyi uykular dilemen gibi bir saçmalık yok. 

[nedbe]

Sevdiğin kadar ölür, sevilmediğin kadar gömülürsün. Ben çiçeksiz toprakları evim belledim.

[nedbe]

İçinde camı pencereyi indirmişsin, yüzünde hâlâ bir tebessüm.

[nedbe]

bazı şeyler hemen geçse keşke. uyuyunca geçse mesela, bir gün sonra geçse, iki gün sonra üç gün sonra geçse. senelerce sürmeden hemencecik geçiverse.