Tumgik
nedenburadayimki · 4 years
Video
youtube
elimde küçük bir kağıt var, hala daha saklıyorum. Üstüne kocaman harflerle yazmış “BENİ SAKIN BIRAKMA!” diye. O kağıdı atmadım hiçbir zaman. Bakıp da kendi kendime kahroluyorum çünkü. Ben mi bırakmıştım? Evet diyebilirm. Ya da saatin üçü bulduğu bu saatlerde tüm suçu kendime atmak daha acınası bir hal veriyor bana.
Kulağımda son ses İlhan İrem çalıyor. Oysa buraya “hep sonradan” şarkısı da gelebilrdi. O şarkıyı daha da dramitize olduğum bir zaman diliminde dinlemek istiyorum.
Zaman miadını dolduruyor. Sahi biz mi istedik böyle omayı? Bence biz istedik. Sevdiğimiz şairlerin, yazarların sanki şiirilerini yaşamaya ant içtik. Ayrılık dedik, özlem dedik, şarkı dedik hata be hatta türkü dedik. Ne işimiz vardı bizim türkünün içinde? Biz kendimizi şarkılara niye hapsedecektik. Lili şiirini, nazımı, atilla ilhanı, karakoçları, ıhlamurların olduğu zamanları, neşet emmiyi niye istedik?
Saçma sapan haller. Saçma sapan saatler. Uzak durmam lazım kalbimden ve beynimden. Geri ne kalırsa ben diye gezinmeye devam etmeli. Vücudumu hiçbir gayesi olmadan ayakta tutmaya devam etmeliyim. Klavte tıkırdısını duymamak için parça değiştirmeliyim.
Olanlar olmuş.
Sabahın seherinde ötüyor kuşlar. Sabaha kaç saat kaldı?
Ne dedim sana? Yare söyleme. Musa abi de söylemesin yare. Hele kirpiğin kaşına değdiği zaman… zaman anlamsızlaşır o zaman. Yaşım 25 olur, 30 olur. Belki 50 olur, bir dağ yamacında öksürükle boğuştuğum ciğerlerime bi sigara daha yakar ve o dağlara, denizlere, bozkıralara bakarak seni düşünürüm. Burada inşallah olmaz demem lazım dağil mi? İnşallah olur diyerek kendime beddua ediyorum ben.
 Candan ileri.
0 notes
nedenburadayimki · 4 years
Video
youtube
“Seni bekleyeceğim kalbimde en ufak sevgin kalana dek..”
Durdu odanın ortasında. Sigarasına uzandı ve mutfağa geçti. Kapkara, zift gibi kahve yaparak pencereyi aralayıp sigarasını yaktı. Aklına filmlerden kareler geldi. Filmlerde iki aşık genelde birbirinden habersiz bakarlardı gökyüzüne ve kamera ikisini de ayrı ayrı gösterirdi. Acaba dedi? Bir fırt daha.
Aklına yıllar önce okuduğu kitaptan bir bölüm aklına geldi: Yataktan kalktım pencerenin yanına geçip oturdum, bir sigara yaktım. Sigara böyle zamanlar için var; bir hayale duman katmak için. Güzeldir öyle vakitler. Göğe, yıldızlara, aya, onlarla aynı hizadaymış gibi bakarsın; ay bir pencereye oturmuş seni izliyordur hatta.” Tarık Tufan olmaıydı.
Ben aya bakmıyorum. Kalorifer kazanlarının çıkardığı kara dumanlar gök mü bırakmıştı? Camdan gelen yansımasına bakıyordu. Oysa ay ne kadar şanslı, şimdi belki o da mutfağın camından bakarken ay onu bakıyordur. 
Geçelim sayın okur bu ayakları. Romantik filmleri ve gerçeğe gelelim mi?
-Hayır. Gerçeği kaldıracak kadar yüreğim yok benim.
Öyle demiyordun ama yıllardır beri. Gerçekler diyordun, insanlar gerçeklerle yaşar.
-N’olur yapma. Göremem o satırları, o yüzü, o elleri, o resimleri...
Lavaboya geçti. Ayna karşısında dökülen saçlarının yok olmasının hayretinden çok aynanın karşısında kendisi miydi diye sorguladı. 
Kapının eşiğinden bir ses geldi. Sesin olduğu yere dönmeyi bile istemedi. Şu an tüm bina yıkılsa bile umrunda olmazdı. Belki de olurdu. Niye olmasındı? Can telaşı geçer miydi kalp kırıklığını?
-Bilmiyorum ki, o zamanki ruh halime bağlı. 
Bir fotoğraf buldu, içinde yazılar olan bir fotoğraf. Son satır “ Seni bekleyeceğim kalbimde en ufak sevgin kalana dek.. ”
-Niye beklesin? Sen kendini ne zannettin?
1 note · View note