Don't wanna be here? Send us removal request.
Text

2 notes
·
View notes
Text
1 note
·
View note
Text
Saygılar
Hastalığının ilerlemesinin verdiği hüzünle kendisine refakat eden Erdem Bayazıt’ın elinden tutar bir gün. Bayazıt, o anı şöyle anlatır. "O'nu kaybetmeden birkaç gün önce, hastaneden çıkarken bana asla unutamayacağım bir şey söylemişti. O da şuydu: ''Kırlarda çiçekler bensiz açacak.''
Türk edebiyatının usta şair ve yazarlarından Cahit Zarifoğlu'nu aramızdan ayrılışının 36. yılında saygıyla anıyoruz.
207 notes
·
View notes
Text
İnsan her yerde bekleyebilir, beklenen mekanın konforu, beklenene kavuşmayı düşündükçe önemsizleşebilir.. Eğer kavuşmaya inancınız henüz başlamışsa!
Kavuşma anını sıradanlaştıracak, görkemden uzak, alışılagelmiş yerleştirilirmiş mekanlarda beklemek ise "kalkayım da bir çay koyayım"a denktir.
Mutfak penceresinin önünde az ışık alan masa. Bu saatten sonra yavaş yavaş beklenen an önemsizleşir, kalkıp mutfak camı silinir, çay koyulur ocağa.. Bence geçmiş onca eylülün üstüne, yılın bu mevsiminde hâlâ beklemek, her yiğidin harcı değil. Boş verelim zaten arkamdaki de mutfak penceresi değil...
4 notes
·
View notes
Text
Durum Daha Tehlikeli Bir Hâl Aldı!
Sordu dilinden geldiğince, naifçe;
- Neden onunla...?
Aslında defalarca cevabı bulmak için kendimi didiklediğim soruyu başkasının sormasına şaşırmamdandı bir kaç saniye duruşum. Daha şaşılası olan, kendime söylediklerimi O'na aktarırken daha sakin, daha dürüsttüm. Tek seferde anlatıp kurtulmak için aldığım derin nefesin yetmesi umuduyla başladım;
- Çünkü herkes hep tekdüze düşünüp konuşurken, O farklı açılardan bakarak, kendince tespit ettiklerini korkusuzca saçıyordu... Düşündüklerine inanıyordu...
6 notes
·
View notes
Text
Einstein ile Freud'un bilimsel kuramlarından esinlenerek geliştirilen bir anlatı yöntemiyle oluşturulan seriyi yani
"İskenderiye Dörtlüsü"nü okudunuz mu?
İskenderiye Dörtlüsü, Lawrence Durrell'in serinin ilk kitabı olan 'Justine'i 1957'de tamamlamasıyla oluşmaya başlıyor. Daha sonra 1958'de 'Balthazar' ve 'Mountolive', 1960'da da 'Clea'yı bitirmesiyle de seri tamamlanmış oluyor.
Durrell, bu dörtlü roman dizisinin amacını "çağdaş sevginin irdelenmesi" olduğunu belirtiyor. Yazarın sevgiye yaklaşımı diğer yazarlara göre biraz farklı. Durrell romanında, Sigmund Freud'un 'her sevişme olayını dört kişiyi ilgilendiren bir ilişkiler yumağı olarak görme' ve 'her bireyin yapısında hem erkek hem dişi öğenin bulunduğu ancak bu oranın kişiden kişiye farklılık gösterdiği' görüşlerini benimsemiş.
1984 yılında Can yayınlarından çıkan ve çevirisini Ülker İnce'nin yaptığı bu dörtlünün sunuş yazısını da Akşit Göktürk üstlenmiş. Akşit Göktürk'e göre Durrell, Marquis de Sade'ın 'sevişmenin hiçbir türlüsünü suç saymayan' görüşünü de benimser ve D.H. Lawrence'in yapıtarındaki, etkisini ruhbilimsel ayrıntılardan kazanan, karmaşık, bunalımlı, çatışmalı sevgi ilişkisini, bir aşama daha ileri taşır.
Durrell'in romandaki anlatı biçimi de oldukça değişik. Einstein ile Freud'un bilimsel kuramlarından esinlenerek geliştirdiği anlatı yöntemiyle, roman biçiminde bir devrim yapmış. Dörtlünün ilk üç romanı Justine, Balthazar ve Mountolive yaşamı zaman boyutundan soyut uzamsal bir düzeyde yansıtırken, serinin son romanı Clea, dörtlüdeki bütün olay örgüsünün, temaların, zaman boyutunu sağlıyor.
"Justine'de bütün dörtlünün konusu ile başlıca temaları, çağrışımsal bir düzende, uzama yayılmış parçalarla, neredeyse düzyazı şiir örgüsünde sunulur, Balthazar, Mountolive ve Clea aynı konunun ve aynı temaların değişik bakış açıları ile yeniden yazılışıdır. " Akşit Göktürk.
#kitapaşkı#lawrence durrell#iskenderiye dörtlüsü#can yayınları#justine#balthazar#mountolive#clea#neicinlazim
2 notes
·
View notes
Text

Herkes gider
Ne?
Bilmiyor muydun sanki
Sevgili kalbim!
Neden hala apartman boşluğunun
gün ışığı görmeyen penceresinde
kuş sesleri beklersin..
#alilidar
1 note
·
View note
Text

0 notes
Text

4 notes
·
View notes
Text
Sol ayağım sağ ayağımın üstünde hep,
Seni beklerken diyorum, öyle saatler falan durmuyor.
1 note
·
View note
Text
Ben o kadınım.
Yıkılan ocağımın yasını tuttuğum zamanlar çıka gelen yabancıydın, girdin gözlerimden. Sonunda soru işareti olan cümlelerin, bir yer bulup oturdular sağıma soluma. Almayı reddettiğin cevapların izlerinde gezdirdiğin parmak uçların, boş yer mi aramıştı kanatmaya?
Ben o kadınım.
Yaktığı ateşin közünü, esirgemediği sözünü, kaldıramadın diye kalbini dağıttığın...
2 notes
·
View notes