Don't wanna be here? Send us removal request.
Video
youtube
Sofar Sounds Istanbul #26 29/02/2016
Grup: mor ve ötesi
Görüntü ve fotoğraf ekibi: Canberk Ulusan, Buğra Sarıaltun, Ekin Çiftçi
Fotoğraf Ekibi: Cihan Demiral
Ses Ekibi: Volkan Gürkan
Miks: Alp Turaç
24 notes
·
View notes
Photo

#ThrowbackThursday - Modelmakers pulled long hours to make sure the Death Star would be completed on schedule.
3K notes
·
View notes
Photo

Revenge of the Jedi by Archie Goodwin and Al Williamson, originally published in 1982 by the Los Angeles Times Syndicate (Part 4 of 60)
202 notes
·
View notes
Photo


“I’m your Venus, babe.” Şarkının nakarat kısmında, yarı çıplak bir şekilde ayağa kalkıyor ve çalışma masasının kenarına dayanarak kalçasını hafif bir ritimle sallamaya başlıyor. “Burası bir bar olmalı, sen de siyah takım elbisesiyle şehrin bu tarafında, bir bardak viski içmeye gelen, işini pek sevmeyen bir adamsın. Evet, öylesin.” diye mırıldanıyor. Hayal gücü, doğaçlama hikayeler üzerine. 1950′lerden kalma abartılı kibarlığı var, kısa saçları dudaklarına dokunuyor. İkinci el kazakları ve kasvetli şiirleri seviyor. Bazı günler “Poe’yla tanışmalıyım. Yalnızca karanlık ve çaresiz ruhlar birbirini anlayabilir.” diyor fakat ruhunun siyah olmakla alakalı hiç bir yanı yok. Ufak damlalara benzeyen göğüsleri, pencereden dışarı bakanlara selam veriyor. Evin içinde pek eşya olduğu söylenemez. Ev çıplak, bu genç kadın gibi. Adam, kollarını başının altında birleştirip öylece kadını izliyor. “Takım elbiseliyim, viski içmeye geldim ve işimi pek sevmiyorum. Peki ya ismim? İsmim nedir?” Kadın, avucunu yavaşça yanağına dokundururken, çarpık bir gülümseme yüzüne yerleşiyor. “Peter ismine ne dersin?” Adam hafif gülümseyerek, gözlerini kadının göbeğindeki küçük süse dikiyor. Acaba genç kadın bu küçük küpeyi göbeğine yerleştirdiğinde kaç yaşındaydı? Henüz bu soruyu sormamıştı ona. “Peter sıradan bir isim değil mi?” diyor adam, düşüncelerini bir kenara bırakarak. Tenini ezberlemeye çalıştığı kadın, başını iki yana sallıyor. “Peter’ı küçümseme lütfen. Soğuk ve ıssızlık içindeki bir geceyi bir solukta sabaha dönüştürebilen bir adam o.” Adam ufak bir kahkaha atıyor, bir elini başının altından çekip kadına doğru uzatıyor. “Peter olarak hizmetinizdeyim Matmazel… Dur bir dakika, ya senin ismin? Kendine şimdiden bir isim bulduğuna eminim.”
Teatral bir hava var odada, sanki bir tiyatro sahnesine dahil. Kadın, yarı çıplak olduğunun fazlasıyla bilincinde olarak adamın uzandığı yatağa yavaşça yaklaşıyor. “Nora. Benim adım Nora. Aslında kendime fransız bir şair kadın ismi seçmeliydim.” Son cümlesine ufak bir şüphe kırıntısı ekleniyor, olabileceği onca kadın varken kim olacağını seçmek zor olmalı tabi. Adam, yatakta doğrulup kadının beline uzanıyor, kemerli burnunun ucunu, çıplak dolaşmayı seven bu minyon kadının göbeğine hafifçe değdiriyor. Bu kadar güzel kokabilen kaç kadın vardır şu evrende? Kadının boynunda şeftali ağaçları var, vücudunun geri kalanı ise ahududuyla yoğrulmuş. Kendine bir isim verdiğine göre, artık bu genç kadınımıza Nora diyebiliriz. Nora, ellerini adamın kumral saçlarının arasında dolaştırmaya başlarken, dudaklarını büzüyor. “Şarkı sona erdi, benim için bir plak seçebilir misin?” Odanın içinde yankılanan bir dolu öpücük sesi var şimdi, adam başka bir plak yerleştirmek için yerinden ayrılmıyor. Öylece duruyorlar, oda kararıyor. Kalp atışları duyuluyor, bir süre sonra bir şarkının sesi. Nora’nın dudaklarından. Şarkı sözleri sona erdiğinde, Nora şöyle diyor : “Noodle sipariş edelim mi? Telefon yatağın altında olmalı, oraya fırlatmıştım geçen cuma. Yemeğimiz gelene kadar sana bir Poe şiiri okuyabilirim, ister misin Peter?”
157 notes
·
View notes
Photo

Güneş hep sana doğar, gözlerim kamaşsada. Seni görmez hiçbir şey yanmazsam.
495 notes
·
View notes
Photo
Getting into the habit of drawing the ideas that pop into my head. I find it more useful that writing things down.
-Matt
724 notes
·
View notes