Ses sesten ayrılıyor.
Nesneler sustu.
Dil bütün bağlarının dışında.
Yaşamanın iskeletine geldi adam. İnandığı ne varsa birer harf ölüsü, uzaklık atlası. Zaman gövdesinde sönüyor. Anlamak ve sevmekten iki ağızlı günah.
Tahmin edemeyeceğin kadar çok koştum, ayaklarım patlıyor.
Defalarca kez düştüm aynı dizimin üstüne kabuslar ve cinayetler gördüm.
Aynı yatakta uyudum içimdeki çocuğun katiliyle.
Tahmin edemeyeceğin kadar çok ağladım.
İhanetlere uğradım geçerken bu dünyadan.
Kahırlar çektim ellerim bu yüzden çürük.
Tahmin edemeyeceğin kadar çok kırıldım, kemiklerim batıyor.
Kabul olmamış dua'sıyım annemin, biraz sakatım.
A m a sen bunları u n u t !
A m a sen bunları b ı r a k !
A m a sen bunları b o ş v e r !
-Bir yangından kaçıp kurtulmuş gibi, uçurumdan yuvarlanmış bir otobüs kazasını yarasız beresiz atlatmış gibi, yere çakılmış bir uçağın içinde sağ kurtulmuş gibi, "kaç kurtul benden".
Bildiğin o hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan türemiştir.
Develere çöl gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür...
O kadar dayanıklıdır yani ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır.
Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar.
Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar.
Tuzlu kan dikenle karışınca bu tat devenin daha çok hoşuna gider. Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve.
Bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımı ölmedim genç olarak, ölmedim beni leylak büklümlerinin içten ve dışardan
sarmaladığı günlerde bir zamandı heves ettim gölgemi enginde yatan o berrak sayfada gezindirsem diye ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende.
-
Vakti vardıysa aşkın, onu beklemeliydi genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için halbuki aşk, başka ne olsundu hayatın mazereti demedim dilimin ucuna gelen her ne ise vay ki gençtim ölümle paslanmış buldum sesimi...
-
Hata yapmak fırsatını Adem’e veren sendin
bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana gençtim ve ben neden hata payı yok diyordum hayatımda gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini tanıdım Ademoğlu kimin nesiymiş ter döküp soru sormak nereye sürüklermiş kişiyi.
-
"Çeşme var, kurnası murdar yazgım kendi avcumda seyretmek kırgın aksimi."
Gençtim ya, ne farkeder deyip geçerdim nehrin uğultusu da olur, dalların hışırtısı da gözyaşı, çiğ tanesi, gizli dert veya verem ne fark eder demişim bilmeden farkı istemişim. Vay beni leylak kokusundan çoban çevgenine arastadan ırmaklara çarkettiren dargınlık!
-
Yola madem çöllerdeki satrabı yalvartmak için çıkmıştım hava bozar, yüzüm eğik giderdim yine yaza doğru en kuduzuyla sürüngenlerin sabahlar yola devam ederdim.
Gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim gelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgın onunla ben hep sevişecek gibi baktık birbirimize.
Bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık.
-
Oysa bu sürgün yeri, bu pıtraklı diyar
ne kadar korkulu yankı bulagelmiş gizlerimizde hani yok burda yanlışı yoklayacak hiç aralık bütün vadilere indik bir kez öpüşmek için kalmadı hiç bir tepe çıkılmadık eriyeydik nesteren köklerine sindiğimizce alıcı kuş pençesiyle uçarak arınaydık ah, bir olaydı diyorduk vakar da yoksanaydı doğruydu böyle kan telef olmasın diye çabalamamız ama kendi çeperlerimizi böyle kana buladık gönendi dünya bundan istifade dünya bayındırladı.
Saçlarının hammaddesi bir meleğin sesiydi. Ensesinin üzerine düşen gölgesinde dinlenmek her halimin dingin büyüsüydü. Alnının üzerinden sızıp göz altına kadar inen tek teli için çok uykular katlettim ve ben o cinayetleri kararmış göz torbalarının üzerinde onunla birlikte seyrettim.
-
Bir kadın vardı :
Sevilmek içindi, kendini yitik bir şehirde terk etti.
İçinde uyku hapları, içinde anti depresanlar kişisel meseleleri bütün kimyasal hapları bünyesinde misafir etti.
Biraz zanax biraz belirsizlik kendimi kendine zehir etti.
Ne yazık ki aşırı doz onu bir kez bile öldürmedi.
Kendini cevapsız telefon aramalarının geç kalışlarında farketti.
-
Bir kadın vardı :
Beni sevdi- mi ?
Birlikte kavga etmek bütün ülke meselelerine bedeldi.
Geç kalan yatırım ortaklıklarının, hiç yerine getirilmemiş dini zorunlulukların ve son sözünü söylememiş bütün kitapların içinde adı mutlaka iki üç kez geçerdi.
-
Bir kadın vardı :
Özlenmekteydi.
Bunu biliyor olmanın verdiği düşünceyle içinde beklemek geçen bir şarkıya denk geldi mi, mutlaka iki kez üst üste dinlerdi.
Enstrüman o kadar da mühim bir gereç değildi.
Bütün notalar aynı şeyi söylerdi.
Seni özledim...
-
Bir kadın vardı :
Onu sokakta görenler bir çift bakışın getirebileceği bütün intiharların eşiğinden dönerdi.Beni böyle bir hayatta kalmanın son kelamı içinde terk etti..
Hoşça kal.
Yüzümde yüzünü görecek olmamın eminliği içinde bana sağlığım hakkında güzel şeyler söyledi.
Kendine iyi bak.
-
Bir kadın vardı :
Tarihin en büyük yalanını gözlerimin içine bakarak söyledi ;
sökülen yılllarım vakit geceye dönünce, bütün gün üzerinde koşturduğum ayaklarımın altından çekilip göğsümün üzerine oturur.
Sonra, saatler yürümeyi bilmez kör topal, ağır aksak sabaha varmaya çalışırken gün aydınlanıp uyanmanın alarmı çalınca insan içine çıkıp, akıl inzibatlarının şafak operasyonuyla koç başını alnımın ortasına dayayıp, ellerindeki arama emriyle aklımı yerle bir ederken
b e n
-sanki hiç ölmemiş, hiç delirmemiş gibi hayata kaldığım yerden devam edeceğim.
Ve zihinden uçuşup düşen her bir kelimenin hapsolduğu kafese.
Ahd-ü Misak olsun !
Bağladık gözleri.
Elleri yitirdik akıl dalının ucunda.
Cepleri adaletle doldurduk.
Ahd-ü Misak olsun ! ki ;
İnkar bulutunu yüklenen omuzlar için sözlerim bir parça çimenlik gibi açıktır.
...
...
...
Sizi dahi bir taziye evinde güldüren, ellerinizin çizgisinde size yol gösteren çocuğu, siz ağzında çiğneği kayısı çekirdeğini babasının renksiz seccadesine tükürdüğü o gündeki kadar üzdünüz.
Nesebiniz neydi ?
Ki, siz bir yetimin başını okşayanın dininden değilmiydiniz ?
Bir lokma ekmeğim, biraz aklım, iğne ucu kadar da zevkim kalmış olsa gelincikler olduğu sürece hayat devam edecek ve ben devam eden hayatın içinde,
rüzgar selvilerinin üstünde ezan okunurken,
penceremi titreştiren ışık içinde abdest alırken,
cuma gecesinin kalp çarpıntısı kamedinde gelinciklerin tekbirinden sonra,
namazlığım pınar olup mahpus çayırkuşu sesiyle yalnızlığımın kanat sesi takatsiz düşüp nefesimin ölüm hendeğinden atlayacağı güne dek her gün ama her gün Allah'a söyleyeceğim...
-Allah'ım onlara kendi adaletin ve merhametinle değil, bana olan adaletleri ve merhametleri ile muamele et.
.
.
.
Ruhumun yol ağzında bir taş gibi durduğu yerde ;
-Rabbim sizi kendi adaleti ve merhametiyle değil bana olan adaletiniz ve merhametinizle yargılasın.
.
.
.
0 notes
Statistics
We looked inside some of the posts by
pistantrafobi
and here's what we found interesting.
Average Info
Notes Per Post
0
Likes Per Post
0
Reblog Per Post
0
Reply Per Post
0
Time Between Posts
5 hours
Number of Posts By Type
Text
17
Explore Tagged Posts
Fun Fact
Tumblr has a low social media market share in South America.