psychebox
psychebox
PsycheBox
11 posts
Aylin Tunalı
Don't wanna be here? Send us removal request.
psychebox · 4 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Bizleri var olduğumuz bu noktaya bizi getiren sadece nesiller boyu devam eden genetik aktarımlar değildir. İnsanın evrimsel olarak gelişim süreci ve insanlık tarihiyle ilgili tüm olay ve objelerin izleri bilincimizin derinliklerindedir. Bu da, tür olarak taşıdığımız ortak ve örtük bir hafızadır. Carl Gustav Jung bu ortak ve örtük hafızayı, "Kolektif Bilinçdışı" olarak isimlendirmiştir. İnsanlık serüvenimizde yaşadığımız her olay ve karşımıza çıkan her obje kolektif bilinçdışımızdaki belirsiz bir imgedir. Bu imgelerin bir diğer ismi de "arketipler"dir.✨ Bugünün uygar insanının ve geçmişin ilkel insanının arasındaki en derin bağlardır arketipler. Bu yüzden insanlığa ait her şey, ilk canlılık kıpırtısından bugüne izler taşır. Kişilik dediğimiz kavram, yalnızca genetik ve çevresel faktörlerle açıklanamaz. Türümüze ait birikim de oradadır.👥 Carl Gustav Jung'a ait olan ve zaman zaman spiritüel bulunan bu görüşler, bugünlerde travmaların da aktarılıyor olmasına ilişkin olarak yapılan çalışmalarla güncellik kazanmıştır. Bu yüzden bilinçdışı olarak bizle yaşamaya devam eden bu belirsiz imgelerin üzerimizdeki etkilerinin farkında olamasak da, orada bir yerde oldukları ve bizi biz yaptıkları ile ilgili bir bilgiye sahip olmak, "beni" ve "bizi" anlamayı kolaylaştırabilir. 🌱😌
1 note · View note
psychebox · 4 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
"Kendini hemen savunmaya geçiyor?" cümlesinin bize yönelik ya da bir başkasına yönelik olarak söylendiğine şahit olmuşuzdur. Peki neden kendimizi savunmak zorunda hissederiz?🤔 Kaygı ile başa çıkmaya ya da yeni bir duruma uyum sağlamak için gerekli çabayı göstermeye psikolojik olarak kendimizi korumak için ihtiyaç duyarız. Kendimizi korumak için de; duygularımızı yadsırız, olaylara duygusal katılımımızı azaltırız ya da yaşadığımız duruma karşı savaşırız. Bunların hepsini benliğimizin değerini koruyabilmek için yaparız. Çünkü insanın baş etmekte en çok zorlandığı duygulardan biri değersizliktir. Benlik değerimizi koruyabilmek için bilinçdışı şekilde yani farkında olmadan savunma mekanizmalarına başvururuz.🍃 Savunma mekanizmaları kişinin yaşadığı duygu ile baş etme yöntemine göre farklılık gösterebilir. Ancak en çok karşımıza çıkan ve üzerinde en çok çalışılan savunma mekanizması "bastırma" dır. Birey uygun görmediği istek, anı ya da duygu ve düşünceleri baskılayarak bilincinden uzaklaştırır ve bunların farkında olmadan bir hayat sürer. Bastırılan bu materyaller kendini zaman zaman bedensel belirtiler ve problemler olarak dışarı vurur.😐 Savunma mekanizmaları bireyin farkında olmadığı süreçlerle ilgili olduğu için bireyin hayatında yarattığı aksaklıklar kendisini yaşam problemleriyle gösterir. Bu yüzden bunları bilinç düzeyinde algılayabilmek için bir uzmanla çalışılması önemlidir. 🌿😌
0 notes
psychebox · 4 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
"Ego" sık sık karşımıza çıkan ve konuşma dilinde "egolu", "egoist" gibi kullanımlarla hayatımızda yer tutan bir kavramdır. Peki "ego" kavramı ile aslında kast edilen nedir?🤔 "Ego" dürtülerimizin ve dış dünyanın farkında olmamızı ve bunlar arasında denge kurmamızı sağlayan zihinsel ve psikolojik işlevlerin bütünüdür. "Ego", "benlik" demektir. Ben olmak ve ben bilinci ego ile ilgilidir. İnsanda egonun ilk gelişimi, 6 aylık yaşam serüveninin sonunda başlar. Benliğin farkındalığı, insanın aynada kendini fark ederek "ben" ve "öteki" ayrışmasını zihninde oluşturması olarak metaforlaştırılır. Bu yüzden insan hayatının 6-18 aylık dönemi, "ayna evresi" olarak ele alınır. Ayna evresi, Jacques Lacan tarafından çalışılan psikanalitik bir konsepttir. 🙃🌱 "Ben" ve "öteki" ayrışması ve benlik bilinci toplumsal varoluşun temelidir. İnsanı, insan yapan "ben" olabilmesi, yani egosudur. Konuşma dilinde egonun yanlış kullanılan bir kavram olduğunu bu açıklamalara dayanarak söyleyebiliriz. Ancak tabi ki insanın benlik bilincini neye hizmet etmek için kullandığına göre egonun denge mekanizması olarak işlevini gerçekleştirip gerçekleştiremediği tartışılırsa, "egoizm" ya da "egoist" kelimeleriyle kast etmek istediğimizin aslında ne olduğu daha iyi anlaşılabilir. 🤗🍀
1 note · View note
psychebox · 4 years ago
Photo
Tumblr media
Yineleyen bir şekilde sürdürdüğümüz erteleme davranışı içinden çıkılmaz bir hale mi geliyor? En son noktaya geldiğimizde ve artık erteleyemediğimizde, bu durum kaygı ve huzursuzluk gibi duygular yaşamamıza sebep mi oluyor? Bu soruların cevabı evet ise bu demek oluyor ki erteleme döngüsü içindeyiz. 😉 Peki neden erteliyoruz? 🤔 Başarısızlık korkusu, kendimizden beklentimizin yüksek ya da düşük olması, zamanın yapacağımız iş için yeterli olduğunu düşünmemiz, bize haz verecek davranışları yapmayı daha fazla tercih etmemiz ya da yapacağımız işin getirileri (bittiğinde daha fazla sorumluluk doğurması) bizi ertelemeye itebilir. Ertelememizin sebebini gerçekçi bir şekilde yorumladıktan sonra bu öğrenilmiş davranışla nasıl baş edebiliriz?🌸🌸 🍀Ertelemenin hayatımıza olan etkisini bulmak için "zaman günlüğü" tutarak çalışmalarımızı nasıl yönettiğimizi keşfedebiliriz. 🍀Geçmiş başarılarımızdan motive olarak bu başarıları hangi yeteneklerimizin ve hangi faktörlerin sağladığı üzerine düşünüp bu yönlerimizi harekete geçirebiliriz. 🍀Motivasyonumuzu olumlu ya da olumsuz etkileyen faktörlerin tespitini yapabiliriz. 🍀Rutinlerimizi ve önceliklerimizi belirleyerek ve çalışma aralarını düzenleyerek de erteleme döngüsünü kırmak için kendimizi yeni bir yol açabiliriz. Bu konuyu güzel bir şekilde ele alan Michael Ende'in "Momo" isimli kitabını da tavsiye ederim. 😊
0 notes
psychebox · 4 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Aleksitimi; "duygular için söz yokluğu" anlamına gelen ve duyguları tanımak ve ifade etmekle ilgili yaşanan güçlüğe ve düşlemlerin yetersizliğine odaklanan bir kavramdır. Aleksitimi kavramı başlangıçta bir bozukluk olarak ele alınsa da günümüzde bir kişilik özelliği olarak kabul edilmektedir. Ancak duyguları tanımakla, ifade etmekle ve hayal kurmakla ilgili yaşanan güçlük birey için rahatsız edici bir hale gelebilmektedir. Çünkü tanımlanamayan ve ifade edilemeyen duygular kendisini bedensel belirtiler ve sorunlarla göstermektedir.😶🌵 Çevremizdeki kişilerde ya da kendimizde duyguları tanımak, ifade etmek ve hayal kurmakta yaşanan güçlüğün göstergelerine rastlayabiliriz. Bu durumda kendimize ya da karşımızdaki kişiye yapacağımız en iyi yardım, grup içinde kendimizi ya da karşımızdaki kişiyi cesaretlendirerek yüzeysel olarak da olsa duyguların ifade edilip konuşabileceği bir ortam oluşturmak olacaktır. Sözel iletişim, oyun oynamak ve hayal kurmaya yönelik olarak yapılacak çalışmalar, kişi için duyguları tanıma ve ifade etmeyi kolaylaştıracaktır.🤗🍃 Toplumsal olarak da insanların birbirlerine duyguları tanıyabilecekleri ve ifade edebilecekleri bir ortam sağlaması, aleksitimik kişilerin problemlerini azaltacaktır. Bu yüzden aleksitimin ne olduğunu bilmek ve bu konuda farkındalık kazanmak bu konuda gözlem yapıp yardımcı olabilmek için değerlidir. 😇🌱
0 notes
psychebox · 4 years ago
Photo
Tumblr media
Bağlanma kuramı; insanların doğdukları günden itibaren kendileri için önemli olan başkalarıyla güçlü duygusal bağlar kurma eğilimlerinin nedenlerini açıklayan ve kurulan bağın güvenlik hissi ve psikolojik gelişim üzerindeki önemini tanımlayan bir kuramdır. İnsan, memeliler arasında doğduktan sonra en fazla bakıma muhtaç olan türdür. Bu bakım ihtiyacı karşılandığı sırada, bebeğin bakım verene geliştirebildiği güven duygusu, hayatı boyunca sürdüreceği ilişkilerdeki pozisyonunda belirleyici olacaktır. Bakım verenle kurulan bağı güvenli bir bağ olarak algılayan bebekler; yetişkinlikte kendini ve diğer insanları güvenilir, ilgi ve sevgi sunmaya hazır bireyler olarak algılar ve yakınlık kurmada rahat ve özerk olurlar. Bireyin sosyal ve psikolojik gelişiminde bu kadar büyük bir öneme sahip olan bu konu için çabalaması gerekenler ebeveynler ve/veya bakım verenlerdir. Sevgi ve duygusal yakınlık gösteren, krizleri yönetebilme becerisi geliştiren, kendine olumlu ya da olumsuz bakım verme ve duygusal ihtiyaçları giderme konusunda geri dönütler veren, duyguları tanımayı, yönetmeyi ve ifade etmeyi öğrenen, özdisiplin kavramı ile tanışan ve eğlenme kapasitesini geliştiren ebeveynler ve/veya bakım verenler güvenli bağlar geliştiren bebekler yetiştireceklerdir.
1 note · View note
psychebox · 4 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
"Yaşamımın anlamı ne?" bu soru herkesin zaman zaman aklından geçtiğini düşündüğüm bir sorudur. Bu soru şu soruları da doğurabilir. "Herkes yaşamda bir anlam bulmak zorunda mı? Yuvarlanıp giden bir tekerlek olsak ne olur? 🙃" Bunları da kendimize sorabiliriz ve her zaman da aynı cevapları alamayabiliriz. Ama anlam arayışı içindeki canlılar olduğumuz gerçeği, yaşamda bir anlam bulamadığımızda da bizi anlam üzerine düşünmeye itmektedir. Frankl, yaratımda bulunmanın, iyilik, doğruluk, güzellik gibi kavramları barındırmanın ve insanı/insanları severek yaşamanın, yaşamda anlamı keşfetmek için gereken yollar olduğunu ifade etmesinin yanı sıra, acıya karşı geliştirdiğimiz tavrın da yaşamda anlamı keşfetmenin bir yolu olduğunu ifade etmiştir. Bu görüşün çok değerli bir görüş olduğunu düşünüyorum. Acıdan bir anlam çıkarmak, ölüm gerçeğinden bir anlam çıkarmak ve bunlarla ilgili kendimizi dışarı vurabilmek, bunlar üzerine düşünebilmek, herkese yaşama bakış açısıyla ilgili farklı bir kapı açabilir. Yaşamın anlamını; yaşamın bütününde yani iyi taraflarında ve acı taraflarında birlikte aramak, anlam yolculuğunda ve yaşam serüveninde daha gerçekçi cevaplara ulaşmamızı sağlayabilir. 😊🍃
0 notes
psychebox · 4 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Beden farkındalığı olarak açıklanan propriosepsiyon kavramı; altıncı duyumuz olarak kabul edilir. Propriosepsiyon, bedenimizdeki parçaların ve bedenimizin bütününün "bize ait" olduğunun farkındalığı olarak açıklanabilir. Duyuların bir arada çalışması bizlere uzayda kapladığımız yerin, var olan bedenimizin ağırlığının hissiyatını yaşatır. Bedenimizin varlığını hissetmek; bedenimizi ve kendimizi tanımak ve anlamak için başlangıç noktasıdır. Çünkü bedene yabancılaşma durumu "ben" e olan yabancılaşma ile sonuçlanabilir ve kişide yaşamdaki varlığı konusunda soru işareti uyandıran bir his yaratabilir. Çocukluk çağında başlayarak bedensel farkındalığı arttıracak kas, eklem ve tendonları kullanarak yapılan aktivitelere yer vermek ve beden farkındalığını geliştirmek, bilişsel ve psikolojik iyilik hali için de etkili olacaktır. 🍀🙃
0 notes
psychebox · 4 years ago
Photo
Tumblr media
İnsan hakları, cinsiyet eşitliği, barış ve şiddetsizlik kültürü, kültürel çeşitlilik gibi kavramların göz önüne alındığı ve takdir edildiği bir eğitim sistemiyle yetişen her çocuk tüm canlılara değer veren, toplumsal etiketlerin önüne geçebilen, sevgi ve saygının gerçek anlamını bilen bireyler olacaklardır. Eğitim sisteminin bu kavramlara yer vermediği ülkelerde ise çocukları bu kavramlarla inisiyatif alarak tanıştırmak eğitimcilerin elindedir. "Learning to Be" raporu sadece okul yaşamıyla da sınırlı değildir. Bu rapora göre eğitim yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Bu yüzden başta eğitimciler olmak üzere herkes tarafından okunması ve anlaşılması oldukça değerlidir. 🌱😊 
0 notes
psychebox · 4 years ago
Text
Tumblr media
İletişim "ben" den başlar. Kendi duygularını ve düşüncelerini paylaşarak kurulan iletişim taraflar için en faydalı iletişimdir. Karşımızdaki kişiyi olumsuz bir şekilde odağımıza almak ve nasihat etmek, suçlamak, ani tepki vermek, yargılamak, emir vermek ve etiketlemek taraflar arasında iletişimin sür(e)memesine neden olacaktır. İletişimde bu engellere takılmamanın yolu da "ben" dilinden geçer. 🌱☺️ 
0 notes
psychebox · 4 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media
Kontrolümüzün dışındaki her şey ile ilgili yaşadığımız kaygı, öfke, suçluluk gibi duygular bizi geliştirecek bir yöne doğru ilerlememiz yerine, kendi çabalarımızla çözüme kavuşturamadığımız için aynı noktalara saplanıp kalmamıza sebep olacaktır. Kendi kontrolümüzdekilerle ilgili yaşadığımız her duyguyu ise kabul edebildikçe, çok daha kolay bir şekilde değişmesi gerekenleri değiştirip yolumuzda ilerleyebiliriz. Bu yüzden değişimin "diğerlerinden" değil, "bizden" başladığını unutmayalım. :))
1 note · View note