Kalbinde ve niyetinde safiyet varsa düşsen de heba olmazsın. Yıpranırsın, yaralanırsın, yorulursun ve düştüğün yerden kalkıp yoluna devam edersin. Hiç bitmeyecekmiş gibi uzayan ve yayılan karanlık, bir sabahın aydınlığına yakalanır ve mağlup olur.
Düzenin bozulmalı. Evden çıkmak budur aslında. Yolculuk, bir düşmek ve kalkmak meselesidir. Eve yaralarla dönülmüyorsa hiç gidilmemiştir. Ece Temelkuran
“Yan yanayız.
Yalnız.
Ve dünyanın ortasında…
Kalabalıktan örülmüş bir dairedeyiz
El yordamımız, kıpırdayan her şeyi çeperlerinden tanımakla dolduruyor vaktini.
Körlüğü tutkulu bir gayretle bütün vadilere yayıyoruz.
Bütün mütenâ serinlikleri tek tek kaybediyoruz.
Bu fâsit yürüyüşü engellemeye ne niyetimiz yetiyor, ne de gücümüz
Tutsağız; kendi dipsiz kuyularımızda debeleniyoruz.”
İbrahim Tenekeci, Ali Ural, Kemal Sayar ve Ahmet Murat’sız, bol kalabalıklı, her zamanki gibi indirimsiz, tatsız bir Ankara Kitap Fuarının daha sonuna geldik...
Ve yine İstanbul’u kıskandık...
Öyle olsun...
Yürüyorum
Azarlanıyorum fışkıran başaklarla
İki bomba gibi taşıyorum koltuğumdaki bir çift somunu
Hurdahaş bir sancıyla geçiyorum badem çiçekleri altından
Gözlerim nemli değil.
Gözlerim namlu.
Yüksekten mi yoksa düşmekten mi korkarsın?
Yer inanılmaz güvenli gelmişti. Zaten düştüğüm ve daha fazla düşmeyeceğimi bildiğim için rahattım.
Sylvia Plath
Dipte olan, daha ne kadar batabilir ki?
Plath demişken Nilgün Marmara’yı da not düşelim;
dünyayla yaralı...
“Kalbime döneceğim, ama hangi yolla?” diyenler için alternatif uçuş denemeleri:
Bir ayet: Mülk Suresi 13. Ayet
Bir kitap: İbrahim Tenekeci - Geldik Sayılır
Bir şiir: Güven Adıgüzel - Sınavda Çıkmayacak Sorular ( “Nerde hata yapıyoruz?” sorusuna küçük bir cevap )
https://www.youtube.com/watch?v=cYu2-rYl4HY
Bir hayat: Kimsenin hayatı kolay değil.
https://www.youtube.com/watch?v=9LcWd69MVVI
Bir dergi: Her sayısı birbirinden kıymetli Dergâh (347)
“aranan bir şey var bulunmuyor
bende havada bulunmuyor
ve pirinç tanelerinde
sonra herkes mutlu bulmuş kadar
hiç aramamış kadar “ (Ufuk Aksoy)
Bir köşeyazısı: Akif Emre - Çürüme de Umut da Hep Olacak https://www.yenisafak.com/yazarlar/akifemre/curume-de-umut-da-hep-olacak-2037964
Bir nasihat:
“Lokmalar
Besmelesiz,
meşguliyetler
bereketsiz,
evler muhabbetsiz,
dostluklar sadakatsiz,
şehirler merhametsiz,
çocuklar edepsiz,
yaşlılar sahipsiz kalmadan önce
nereye doğru gitmekte olduğumuza
bakalım...”
Başkalarının hayatlarına bakarak imrenerek kendi hayatını, kendi yaşadıklarını değiştirme arzusu kalbi yavaş yavaş zehirler. Hayırlısı istenerek eller açılmışsa, olanda her zaman hayır vardır. Farklı arzuların peşine düşmek kişiyi zora sokar. Münacaat’ı hatırlarsak: “Ne fark eder demişim, bilmeden farkı istemişim” Bilmeden kendine zulmedenlerden olmayalım. Herkese taşıyabileceği bir yük yüklenir. Bir tarafta severek evlendiği eşini öldürmüş bir adam, evladını kaybetmiş bir anne, alzheimer teşhisi konulmuş bir prefosör olsun... Diğer tarafta da sevdiğine kavuşamamış bir kadın, çok istese de evlat sahibi olamamış bir adam, finalde iki dersinden kalmış bir üniversite öğrencisi... Kimsenin bunları yüklenecek iki sırtı yok, hangi tarafın ağırlığı daha çok desek, aslında böyle bir soru da yok... Herkese, merhamet ölçülerinde, taşıyabildiği kadar...
“Fe inne meal usri yusrâ” bir umuttur... Bu güzellikten sonra “İnne meal usri yusrâ” denmesi daha büyük bir umuttur...