Don't wanna be here? Send us removal request.
Photo

Merhaba dostlar, bu seferki ‘Müzik Öneri’ döngümüzde sizler için biricik arkadaşım @kn.yaren ‘in önerisiyle Katatonia’dan City Burials 24 Nisan 2020 çıkışlı albümünü seçtim. [İlk olarak 1987 yılında Stockholm’de bir araya geldiklerinde Melancholium adı altında müzik yapan grup, 1991 yılında adını Katatonia olarak değiştirmiştir.] Katatonia, Stockholm/İsveç'te 1991 yılında Jonas Renkse ve Anders Nyström(Blakkheim) tarafından death/doom metal grubu olarak kurulmuştur. 1991-1994 yılları arasında çeşitli çalışmalar yapan grup, yeterli eleman bulamamak ve Anders-Jonas arasındaki diyalog kopukluğu nedeniyle resmi olmasa da 1994 sonbaharı ve 1996 kışı arasında kısa süreli bir ayrılık yaşadı. *Bu döngüdeki yazımız Katatonia diskografisi olmadığı için biraz daha anlattıktan sonra albüm tanıtımına geçeceğim, Katatonia’yı ileriki zamanlarda işlemeyi düşünüyorum. Sadece grubu bilmeyenler için ufak tefek bahsetmek istedim.* Yani grup arasındaki sürtüşmeler, bazı anlaşmazlıklar, grup üyelerindeki değişiklikler gibi sebepler de olsa Katatonia inişli çıkışlı olarak 30 yılı devirmiş bir gruptur. Bu yolculuğu boyunca radikal değişiklikler yapmaktan da çekinmemiş cesur bir gruptur. Değişiklikler olmasına rağmen değişmeyen tek şey grubun müziğinin içerdiği yoğun melankolidir. Geçen yıllarda bu melankoliyi farklı işleme yaklaşımlarını gösterseler de şarkılardaki melankoli yoğunluğu genel olarak hep aynı kalmıştır ve dinleyicisi için Katatonia’nın yeri her zaman özeldir. Katatonia Üyeleri: Jonas Renkse Anders Nyström Niklas Sandin Daniel Moilanen Roger Öjersson Katatonia Eski Üyeleri: Guillaume Le Huche Mikael Oretoft Mikael Åkerfeldt Dan Swanö Kenneth Eklund Katatonia City Burials-2020: 1-Heart Set to Divide 2-Behind the Blood 3-Lacquer 4-Rein 5-The Winter of Our Passing 6-Vanishers 7-City Glaciers 8-Flicker 9-Lachesis 10-Neon Epitaph 11-Untrodden 12-Fighters Lütfen yorumlara inin ve devamını okuyun, keyifli dinlemeler diliyoruz dostlar. https://www.instagram.com/p/CQPLkeaLQf7/?utm_medium=tumblr
1 note
·
View note
Photo

Merhaba dostlar, bu seferki ‘Dizi Öneri’ döngümüzde aylardır sabırsızlıkla beklediğimiz Loki var. Hepimizin Fesatlık Tanrısı olarak bildiği Loki, çıkmasını beklediğimiz ilk bölümüyle bizleri fazlasıyla tatmin etti diyebilirim. İzlemeyen yoktur ama bundan sonraki yazacaklarım *spoiler* içeriyor o yüzden ilk bölümü izlemediyseniz okumayın. Dizide Marvel Evrenindeki başlıca karakterlerin bile aslında birer hiç olduklarını görüyoruz. Thor, Odin, Hulk, Thanos, Dr. Strange artık en güçlü karakterlerden aklınıza hangisi gelirse adını siz koyun. Dizide Fesatlık Tanrısı Loki haricinde diğer Marvel Evreninden başka karakter yok ama verilen mesaj oldukça net. ‘’Her şeyin üzerinde bir güç var, o güç tüm zamanı kontrol ediyor.’’ Varyantlar yani zamanın dışına çıkmış, alternatif evrenlerin oluşmasına imkân sağlayabilecek hiç kimseye ve tanrı olarak bildiğimiz karakterlere bile izin verilmiyor. Her birinin toplanmasını izlememiz 10 yılımızı aldı, koskoca 10 yıl. Evet, Sonsuzluk Taşlarından bahsediyorum. Sonsuzluk taşlarının hiçbir değerinin, hiçbir gücünün olmadığını görüyoruz. Çekmecelerin içinde öylece rastgele duruyorlar hatta bu kudretli sonsuzluk taşları kâğıt tutucu olarak kullanılıyor. Şahsen 1. Bölümdeki en etkileyici sahne bence siz de bana katılacaksınızdır, Loki’nin bu kudretli koskoca villianımızın ‘Hayatın hiçbir amacı yok’ çöküşünü onun yüzünde ve dikkatli baktığımız zaman tüm ruhunda gördüğümüz sahnedir. Devamı yorumdadır, keyifli seyirler dilerim. https://www.instagram.com/p/CQJzKjRrUa9/?utm_medium=tumblr
0 notes
Photo

Merhaba dostlar, bu seferki ‘Film Önerisi’ döngümüzde sizleri Robert Eggers ile tanıştıracağım. Robert Eggers, Amerikalı bir film yönetmeni ve senaristtir. 7 Temmuz 1983 New Hampshire/ABD doğumlu olan yönetmen, 2007 yılından beri kariyerine devam etmekte ve başarılı adımlarla ilerlemektedir. Daha önce kısa film ve tiyatrolar gibi farklı projelerde çalışan Robert Eggers, The VVitch: A New-England Folktale-2015 ve The Lighthouse-2019 yapımı filmleriyle efsane yönetmenler listesine gireceğini en azından benim ve belli bir kitlenin gözünde kanıtlamıştır. Birkaç döngü önce Ari Aster’ı işlemiş ve tanımanızı sağlamıştım. Ari Aster için nasıl dini ritüel ve ayinler onun imzası haline gelmişse, Robert Eggers için de folklorik mitler ve antik efsaneler aynı şeydir. İsmini görünce kaliteli bir film çıkacağına emin olduğunuz tıpkı, Quentin Tarantino ve Christopher Nolan gibi efsane yönetmenler nasılsa Robert Eggers da kendi anlatım tarzıyla emin olun ki hafızalarınızda daima yerini koruyacaktır. The VVitch: A New-England Folktale-2015 Yönetmen, Robert Eggers Senarist, Robert Eggers Filmin kadrosunda: Anya Taylor-Joy/Thomasin, Ralph Ineson/William, Kate Dickie/Katherine, Harvey Scrimshaw/Caleb, Ellie Grainger/Mercy, Lucas Dawson/Jonas, Julian Richings/Governor, Bathsheba Garnett/The Witch, Sarah Stephens/The Witch-Young ve Daniel Malik/Black Phillip rolünde yer almaktalar. Korku film sektöründeki kısırlık çoğumuzun bildiği bir gerçek ve o dönemde korku filmi sektöründeki kısırlığa birebir gelen The VVitch: A New-England Folktale, Robbert Eggers’ın gözünden anlatımıyla müthiş bir atmosfere sahip. Filmin çıkış noktası, 17. Yüzyılda anlatılan masallar, cadılık efsaneleri ve yaşanmış bazı olaylar. Yönetmen, bu hikâyelerden ordet tarzı bir sanat-korku filmi çıkarmıştır. Dini referans Hristiyanlıkla çok bağlantılı olmakla beraber, insanlık ve insan doğası üzerinden evrenselleştiriliyor. Eggers, korkuyu iliklerimize kadar hissettiriyor. Bir sürü sembolik anlatı ve metafor içeren film, mükemmel bir görüntü yönetmenliği ve farklı açılardaki eşsiz anlatımlarıyla oldukça ürkütücü bir atmosferde seyircisine hiç aydınlığı ve huzuru yaşatmıyor. Devamı yorumdadır lütfen okuyun. https://www.instagram.com/p/CQHWSowLSPL/?utm_medium=tumblr
0 notes
Photo

Merhaba dostlar, bu seferki *İlginç/Pratik/Bilimsel Bilgiler ve Toplumsal Sorunlar* döngümüzde konumuz, Tecavüz Kültürü. Bu konu üzerinde sayfalar dolusu yazı da hazırlasam, kitap da yazsam veya hararetli tartışmalara girerek günler boyunca konuşmalar da yapsak, maalesef ki bir kerede silip atamayacağımız kadar derin ve toplumun köklerine kadar yayılmış bir konu var önümüzde. Birkaç gündür birçok farklı kaynaktan araştırmalar yapıyorum ve işin içinden çıkamıyorum açıkçası. O yüzden saatler süren araştırmalarım sonucunda ‘’Net ve Akılda Kalıcı’’ olanlardan bir yazı hazırladım sizler için. Buyurun okuyun ve yayılması için olabildiğince paylaşın, bizler konuştukça, bizler susmadıkça bu ‘’artık balçığa dönmüş olan pisliği’’ gerekirse tırnaklarımızla kazıyarak söküp atacağız. Tecavüz kültürü; toplumsal cinsiyet ve cinsellik hakkındaki toplumsal tutumlar nedeniyle tecavüzün yaygın ve normalleştirildiği bir ortamın sosyolojik bir teorisidir. Tecavüz kültürüyle yaygın olarak ilişkilendirilen davranışlar arasında kurbanı suçlama, aşağılama, cinsel nesneleştirme, tecavüzü önemsizleştirme, yaygın tecavüzü inkâr etme, cinsel şiddetin yol açtığı zararı kabul etmeyi reddetme veya bunların bazı kombinasyonları yer alır. İngilizcede ‘’Rape Culture’’ olarak geçen Tecavüz kültürü, Türkçede tam olarak yerelleşen çeviri bir kavram değildir. Kökeni, ‘’Üretmek, yetiştirmek’’ anlamına gelen ‘’Kültür’’ kavramına İngilizcede nötr/tarafsız, Türkçede ise daha çok olumlu ve aidiyete yönelik anlamlar yüklendiğinden, tecavüz kelimesiyle birlikte kullanılması farklı noktalardan ve farklı gerekçelerle sorunsallaştırılıyor. Kavramın tecavüzü meşru kıldığı, normalleştirdiği gerekçesi bunlardan biri, anlam olarak kültür olmadığının söylenmesi de bir başka gerekçe diyebiliriz. Devamını yorumlara ekliyorum, uzun bir yazı oldu ama okuduğunuz her satıra ve harcadığınız her dakikaya değecektir. Lütfen yorumlara inerek okuyun ve okutturun. https://www.instagram.com/p/CQEuW5VrGXz/?utm_medium=tumblr
0 notes
Photo

Merhaba dostlar, biri dondurma mı dedi yoksa ben mi yanlış duydum? Hem de karpuzluymuş ve yapması inanılmaz derecede basitmiş! Aman aman neler duyuyorum böyle… ^^ Bu seferki ‘Yiyecek Öneri’ döngümüzde havaların ısınmasıyla beraber ilk aklımıza gelen ve en çok tükettiğimiz yaz yiyeceklerinin başında dondurma geliyor. *Tamam, tamam sakin olun. Dondurma kışın da yeniyor, buralar kızışmadan hemen bir dondurma hazırlayıp ferahlayalım.* Özellikle güzel karpuzların çıkmaya başladığı bu dönemde sizlere böyle bir tarif hazırlamak istedim. Buyurun vakit kaybetmeden tarife geçelim. Malzemeler; 125 gr. Pudra şekeri 125 ml. Su 1 vanilya çubuğundan ayırdığınız tohumlar eğer yoksa vanilya özü ya da şekerli vanilin(yarım çay kaşığından biraz azı kadar yeterli) 600 ml. Karpuz suyu(çekirdekleri çıkartılmış ve süzülmüş olmalı) 4 Misket limonu suyu Yapılışı; Pudra şekerini, suyu ve vanilyayı orta ateşte bir tencereye koyun. Şeker eriyinceye kadar ısıtın, ardından ocaktan alın ve soğumaya bırakın. Soğuduktan sonra buzdolabına kapaklı bir şekilde aktarın ve çok soğuyuncaya kadar bekletin. Ardından süzmüş olduğunuz karpuz suyunu ve misket limonların suyunu ekleyin ve iyice karıştırın. Bu karışımı, dondurma kalıplarına dökün ve donana kadar gece boyunca dondurucuda muhafaza edin. Ve ferah mı ferah, leziz mi leziz, tadına doyamayacağınız dondurmanız hazır. Bu kadar basit! Dostlar, sizler için bir de 2. görselde görmüş olduğunuz dondurma için alternatif bir tarif hazırladım, devamını yorumlara inerek okuyunuz. https://www.instagram.com/p/CP_syWyLATI/?utm_medium=tumblr
0 notes
Photo

Merhaba dostlar, bu seferki ‘Hayatınızı Kolaylaştıracak Bilgiler’ döngümüzde sizlere, biz insanlardan bile milyonlarca yıl önce dünya üzerinde var olan ‘Arılar’ hakkında, hem sizlerin hem de arıların hayatını fazlasıyla kolaylaştıracak bilgiler vereceğim. Keyifli okumalar dilerim. 🐝🍯 Şöyle ki bir arı kolonisi evinizin çatısına, bodrumuna, bahçeye veya bulunmaması gereken yerlere yuva yaptıysa arı kolonisine sıcak su atmak gibi çağ dışı bir davranış sergilemek yerine arı üreticilerini aramanız, hem sizlerin arılar tarafından sokulmanızı engelleyecektir hem de arılar zarar görmeden hayatlarına devam edeceklerdir. Üstelik arı üreticileri bunu seve seve bedavaya yapacaklardır. Aile büyüklerimizden veya çevremizdeki yaşlı insanlardan arıları uzaklaştırmak için arı kovanının üzerine sıcak su atıldığını aramızdan belli bir kitlemiz görmüştür. Böyle yapınca arılar sıcak su yüzünden ölüyorlar, bazıları korkunç yaralar alıp yaşıyor ama buna yaşamak denirse. İnsanların arıları defetmek veya yok etmek için kullandığı birbirinden farklı yöntemler var; Haşere ilaçları, böcek tozları, duman, sıcak su gibi. Lütfen bu tarz şeyler yapmak yerine arı üreticilerini arayın. Sizler bir arı üreticisi tanımıyor olabilirsiniz, bu çok normal onun yerine belediyeyi, polisi, itfaiyeyi veya farklı kamu hizmeti veren yerleri arayabilir ve durumu anlatırsınız. (Zahmet olur, aman uğraştırmayalım, yahu onların bu tarz şeylerle ne işi var vs. gibi düşünmeyin ve iletişime geçin çünkü onlar kamu hizmeti için varlar.) Onlar da sizler için arı üreticilerinden biriyle iletişime geçer ve sizin herhangi bir şey için uğraşmanıza gerek kalmadan ve tabii ki en önemlisi arılar zarar görmeden ve de bunun yanında siz bu uğraşı verirken arılar tarafından sokulmanıza gerek kalmadan, arılardan tamamen kurtulmuş olursunuz. Gelin bir de bu muhteşem canlıların özelliklerine göz atalım: Bilinen ilk arı fosili 100 milyon yıl, ilk insan fosili ise 300 bin yıl öncesine aittir, yani bizler yokken arılar vardı. Arıların ‘’vızzz’’ sesini çıkarmasının sebebi, kanatlarını saniyede 230 defa çırpıyor olmalarıdır. Ne kadar da inanılmaz değil mi? Devamı yorumdadır lütfen okuyunuz. https://www.instagram.com/p/CP_g3bqLgxL/?utm_medium=tumblr
0 notes
Photo

Merhaba dostlar, bu seferki kültürel döngümüzde sizlere ülkemizin gündemini son zamanlarda oldukça meşgul eden Deniz Salyasını anlatacağım. Bunu yazarken inanın çok üzülerek yazıyorum, gerçekten insanın gözleri doluyor. Nasıl bu kadar kötü olabildik? Kültürel döngüde ne işi var diye merak ederseniz, okuyun anlayacaksınız. Ülkemiz, üç tarafı denizlerle çevrili ve dört mevsimin yaşandığı bir coğrafyaya sahip. Dört bir yanımız doğa harikaları ile kaplı, bizler içinde yaşadığımız bu cennet ülkenin değerini bilmezsek, bizler sahip çıkmazsak kim çıkacak? Türkiye’nin içinde bulunan doğa harikası örneklerimiz saymakla bitmiyor; Dünyada kendi kendini temizleyen yalnızca 3 denizden biri olan Ege Denizi’nin Kuzey kesiminde yer alan Saros Körfezi, Pamukkale Travertenleri, Yedigöller Milli Parkı/Bolu, Kapadokya, Ölüdeniz Lagünü, Kelebekler Vadisi, Karagöl/Artvin, Göcek Koyları, Yenice Ormanları, Marmaris Kızkumu ve daha niceleri. Konumuz ‘Deniz Salyası’ olduğu için artık daha fazla uzatmadan ona geçiyorum. Deniz salyası 18. Yüzyıldan beri Adriyatik Denizi ve Akdeniz’de bulunuyor ve en çok 15 yıl önce Marmara Denizi’nde görüldü ama öncekilerin hiçbiri bu seviyelere ulaşmamıştı bu bir felaket! Marmara Denizi, kirlilikten ve yüksek sıcaklıklardan beslenen bu sümüksü çamur tabakasıyla mücadele ediyor. Dünyanın dört bir yanındaki deniz yaşamı ve su endüstrileri benzer organik tehditlerle karşı karşıya. Son altı ayda, İstanbul’un güneyinde, Marmara Denizi’nin yüzeyinde, küresel ısınma, atık su ve böcek ilaçları da dâhil olmak üzere aşırı kirletici maddeler nedeniyle büyük bir organik madde kütlesi çiçek açtı. Deniz müsilajı olarak da bilinen kalın, sümüksü gri-kahverengi tabakalar, çoğu fitoplankton olan ölü ve canlı organik maddelerden oluşuyor. Bu mikroskobik algler genellikle okyanus sularını oksijenle doldurmaya yardımcı olur, ancak stres altında olduklarında kontrolden çıkabilirler ve kilometrekarelere yayılabilen yapışkan mukus benzeri bir madde üretirler. Devamı yorumdadır lütfen okuyun. (Marmara Denizi) https://www.instagram.com/p/CP9AtTVrkN6/?utm_medium=tumblr
0 notes
Photo

Merhaba dostlar, bu seferki oyun öneri döngümüzde sizler için No Man’s Sky oyununu seçtim. Oyunda, 18 Kentilyondan fazla birbirinden benzersiz gezegen var, evet yanlış duymadınız. Rakamla, 18.000.000.000.000.000 adet gezegen var ve bunların tamamını keşfetmeniz imkânsız. Gelin hep beraber bu devasa olduğu kadar ilgi çekici evrene bir göz atalım. Bu evren öylesine büyük ki her saniye bir gezegen keşfedebilseniz dahi, oyunda bulunan tüm gezegenleri gezmeniz 585 milyar yıl sürüyor. Gözlemlenebilir evrenin yaşının 13,8 milyar yıl olduğunu hemen hemen çoğumuz bilir yani bundan bile yola çıkarsak, oyundaki tüm gezegenleri keşfetmemiz gerçekten imkânsız. Buna dünyadaki tüm insanların bu oyunu 7 gün 24 saat boyunca oynadığını ve tamamının her saniye yeni bir gezegen keşfettiğini varsayarsak böyle bile 73 yıl sürüyor. No Man’s Sky, Hello Games tarafından geliştirilen ve yayınlanan bir hayatta kalma oyunudur. Dünya çapında PlayStation 4 ve Microsoft Windows için Ağustos 2016’da, Xbox One için Temmuz 2018’de ve PlayStation 5 ile Xbox Series X ve Series S konsolları için Kasım 2020’de piyasaya sürüldü. Oyun dört temel üzerine inşa edilmiştir; Keşif, hayatta kalma, savaş ve ticaret. Oyuncular, 18 Kentilyondan fazla gezegen içeren, prosedürel olarak oluşturulmuş deterministik bir açık dünya evreninin tamamında oynamakta özgürdürler. Oyunun prosedürel üretim sistemi sayesinde, gezegenlerin benzersiz flora ve fauna formlarına sahip kendi ekosistemleri vardır. Çeşitli yabancı türler, oyuncuyu gezegen sistemleri içinde savaşa veya ticarete dâhil edebilir. Oyuncular, ekipman güçlendirmek ve geliştirmek için kaynak madenciliği yaparak, flora ve faunayı belgeleyerek, kazanılan kredileri kullanarak, kaynakları alıp satarak ya da merkezdeki bir varlık olan Atlas’ın gizemini arayarak ve oyunun kapsayıcı planını takip ederek oyunda ilerlerler. Devamını yorumlara ekliyorum, detaylar ve önemli tespitler için lütfen okuyunuz. https://www.instagram.com/p/CP6doXqLVdF/?utm_medium=tumblr
0 notes
Photo

Merhaba dostlar, bu seferki hayvan tanıtım döngümüzde sizler için seçmiş olduğum hayvan, Altın Maymun. Bu Orta Afrika’ya özgü Eski Dünya maymununa gelin hep beraber göz atalım. Bu rengi sayesinde kolayca tanınan primat, Rhinopithecus roxellana(Köpeksi maymunlar) familyasındandır. Ömrü ortalama 19 yıl, ağırlığı ise 3,5 ila 7 kg arasında değişmektedir. Uzunlukları 45 cm ila 68 cm arasında değişiklik gösteren altın maymunun kuyruğu da şaşırtıcı derecede uzunluğuyla dikkat çekmekte ve kuyruğunun uzunluğu 60 cm’yi bulmaktadır. Geçmişte altın maymunlar, mavi maymunların bir alt türü olarak kabul edilmiştir. Aslında, bu iki maymun yakından ilişkili ve çok benzerdirler. Ormanların devam eden bölünmüşlükleri, türlerin parçalanmasına yol açmıştır ve Cercopithecus türleri, yerel çevreye uyum sağladıkları topluluklarda yaşamıştır. Sonuç olarak altın maymunlar, mavi maymunlardan ayrılmışlardır. Bu nesli tükenmekte olan hayvan, mavi maymunun sekiz alt türünden biridir. Altın maymunun dişileri, daha az renklendirilmiş kahverengi renklerinin yanı sıra daha açık renklere de sahip olabilmektedirler. Altın maymunun doğal aralığı, Orta Afrika’nın Virunga volkanik dağlarıyla sınırlıdır, bu hayvanlar 4 milli parkta bulunmaktadırlar. Bu parklar; Güney-Batı Uganda’da bulunan Mgahinga, Kuzey-Batı Ruanda’da bulunan Volcanoes National Park, Kongo Cumhuriyeti’nde bulunan Virunga ve Kahuzi Parklarıdır. Bu tür için ideal habitat, yeterli meyve ve bambu ile kaplı ormanlardır. Altın maymunların yaşamını sürdürdüğü ülkeler; Angola, Burundi, Somali, Ruanda, Malavi, Kenya, Etiyopya, Kongo, Mozambik ve Güney Afrika’dır. Uyku alanları genellikle bambu bitkileridir, uzun kuyrukları sayesinde zorlanmazlar. Uyurken ortalama 4 ila 6 bireylik küçük gruplara ayrılırlar. Beslenme alanları genel olarak uyku yerlerine yakın yerlerdir ve bu nedenle altın maymunlar günlük beslenirler. Devamı için lütfen yorumlara ininiz, keyifli okumalar dilerim. https://www.instagram.com/p/CP1UOqxLdzV/?utm_medium=tumblr
0 notes
Photo

Merhaba dostlar, bu seferki müzik döngümüzde sizler için Chris Corner’in solo projesi olan Iamx’i seçtim. Chris Corner, 2003 yılından beri sürdürdüğü solo çalışmalarıyla trajediyi şov eden duygusal konseptin yanı sıra karanlık ve harekete geçiren müzikal altyapıyla kendine has bir kabare sunuyor. Iamx ‘’farklı’’ olarak tanımlayabileceğimiz bir şekilde, her türlü güncel sorunu ince bir alayla, iğneleyici, yerici, taşlayıcı bir tutumla ele alarak özellikle siyasal ve toplumsal konulara yoğunlaşarak kendine has bir çekimle bizleri kendisine bağlıyor. Iamx, synthesizer pop/teknopop, karanlık kabare, alternatif, endüstriyel, elektronik ve deneysel müzik türlerini kullanıyor. 2004 yılından beri aktif olarak devam eden Iamx, müziğin içine işleyen çılgın gitarlara ek olarak bir de Chris’in erotik ve kendine özgü vokalleri de eklenince oluşan uyum ile birlikte kendi keskin karakterini ön plana çıkarıyor. Middlesbrough/Kuzey Yorkshire/İngiltere 23 Ocak 1974 doğumlu olan müzisyen; şarkı sözü yazarı, multi-enstrümantalist, plak yapımcısı ve video sanatçısıdır. Chris Corner aynı zamanda öncü İngiliz trip-hop müzik grubu olan Sneaker Pimps’in solisti ve kurucularından biridir. Iamx’in turneleri ve şovları için yardımcı olan diğer müzisyenler, Jon Siren, Janine Gezang, Sammii Doll. Iamx, şarkı sözlerinde genel olarak cinsellik, ölüm, heyecan, uyuşturucunun verdiği sarhoşluk, çöküş, din, ruh hastalığı ve politikaya göndermeler yapıyor. Iamx albümleri: Kiss + Swallow-2004 The Alternative-2006 Live In Warsaw-2008 Kingdom Of Welcome Addiction-2009 Dogmatic Infidel Comedown Ok-2010 Volatile Times-2011 The Unified Field-2013 Metanoia-2015 Everything Is Burning(Metanoia Addendum)-2016 Unfall-2017 Alive In New Light-2018 Echo Echo-2020 Keyifli dinlemeler dilerim. Iamx hakkında çok daha detaylı bilgi edinmek için lütfen yorumlara inin ve okuyun teşekkürler. https://www.instagram.com/p/CPyZvjZLr0e/?utm_medium=tumblr
0 notes
Photo

Merhaba dostlar, bu seferki dizi öneri döngümüzde sizlere @revivalandpower ‘ın önerisi ile 13 Reasons Why adlı diziyi seçtim. Dram, mistik ve gerilim temalı olan bu dizi 2017 yılında Netflix’te yayımlandı ve 2020’de ekranlara veda etti. O zamanlar adından sıkça bahsedilen, sürekli olarak tartışmalara konu olan tansiyonun hiç düşmediği bu diziye gelin biraz göz atalım. 31 Mart 2017’de yayımlanmaya başlanan 13 Reasons Why adlı dizide genç bir kızın intihar girişimi, neden hayatını sona erdirmek istediği ve geride bıraktığı 13 kayıt ile bir lisede yaşananlar ele alınıyor. Dizi, Amerikalı yazar olan Jay Asher’ın 2007 yılında çıkardığı Thirteen Reasons Why adlı romanından uyarlanmıştır. Dizinin yapımcılarından birisi olan ünlü şarkıcı Selena Gomez, zamanında yaptığı bir açıklamaya göre; 13 Reasons Why aslında 2012 yılında bir film projesi olarak düşünülüyormuş ama kendisi, bu hikâyenin dizide daha iyi aktarılabileceğini düşünerek bu fikrini Netflix ile paylaşma kararı almış. Dizi yayımlanmaya başladığında gençler üzerinde olumsuz etkilere neden olduğu sürekli olarak dile getirildi ve bu durumla ilgili Netflix’e yapımı sona erdirmesi için ciddi baskılar yapıldı. Ancak Netflix ne kadar baskı altında kalsa da yapımı devam ettirme kararı aldı. Özellikle Netflix’e olan baskıların başlama kaynağı dizi Mart 2017’de yayımlanmaya başlandıktan sonra Nisan 2017’de çıkan rapora göre 10 ila 17 yaşlarındaki çocuk ve gençlerin intihar oranında %28,9’luk gibi ciddi bir artış gözlemlenmesidir. National Institute of Mental Health (NIMH) tarafından desteklenen ve Journal of the American Academy of Child and Adolescent Psychiatry’de yer alan araştırma, Nisan 2017 itibarıyla özellikle genç erkeklerdeki intihar oranlarının artış gösterdiğini ortaya koydu. Dizinin başladığı tarih ile çakışan bu intihar artışı yüzünden dizi suçlandı. Ancak bazı araştırmacılar, 13 Reasons Why adlı yapımın intihar oranlarına doğrudan bir etkisi olabileceği yönündeki söylemlerin yanlış olduğu görüşündeler. Öte yandan NIMH ise medyanın gençler üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekmeye devam etti. Devamını yoruma bırakıyorum lütfen okuyun. Keyifli seyirler dilerim. https://www.instagram.com/p/CPto0nRLTtM/?utm_medium=tumblr
0 notes
Photo

Merhaba dostlar, bu seferki film öneri döngümüzde sizlere korku, mistik ve gerilim temalı The Conjuring: The Devil Made Me Do It-2021 yapımı olan filmi seçtim. Korku filmi sevenler arasında The Conjuring filmlerini beğenmeyen çok azdır, tüylerimizin diken diken olduğu sahneler ve başarılı hikâye anlatımlarıyla The Conjuring Serisinin bende ayrı bir yeri var. Gelin bir göz atalım. Yönetmen, Michael Chaves (Bu sefer yönetmen koltuğunda James Wan yok) Senaristler, David Leslie Johnson-McGoldrick ve James Wan Filmin kadrosunda, Patrick Wilson/Ed Warren, Vera Farmiga/Lorraine Warren, Ruairi O’Connor/Arne Cheyenne Johnson, Sarah Catherine Hook/Debbie Glatzel, Julian Hilliard/David Glatzel, John Noble/Kastner, Eugenie Bondurant/The Occultist, Shannon Kook/Drew, Ronnie Gene Blevins/Bruno, Keith Arthur Bolden/Sergeant Clay, Steve Coulter/Father Gordon, Vince Pisani/Father Newman, Ingrid Bisu/Jessica, Andrae Andrade/Katie, Ashley LeConte Campbell/Meryl, Sterling Jerins/Judy Warren ve Paul Wilson/Carl Glatzel yer almaktalar. Gerçek hayattaki paranormal araştırmacılar Ed ve Lorraine Warren’ı bile şok eden tüyler ürpertici bir terör, cinayet ve bilinmeyen kötülük hikâyesi. Warren ailesinin, dosyalarındaki en sansasyonel davalardan biri, genç bir çocuğun ruhu için bir savaşla başlıyor. Daha önce gördüklerinin tamamen ötesinde bir kötülük düşünün. ABD tarihinde ilk kez bir cinayet zanlısının şeytan tarafından ele geçirildiğine dair bir iddia söz konusu bakalım neler olacak? Bu seferki farklı bir Conjuring, bu sefer perili ev yok. Aynı zamanda yeni yönetmen olan Michael Chaves’in, James Wan’ın tarzından daha farklı bir deneme ve yenilikçilik yaptığı (ama iyi yönde) bir film izleyeceksiniz. Korku açısından ilk iki film kadar başarılı mı? Orası tartışılır *spoiler* olayına girmeden kısaca bahsedeyim. Filmde güçlü korku anları var mı evet var ama bir önceki filmin gerilimini tam olarak veremiyor. Warren ailesi bir kez daha harika bir iş çıkarıyor ve farklı bazı göndermeler var. Imdb puanı: 7,1 Metascore: 53 Film henüz yeni gösterime girdiği için bütçe ve hasılat bilgileri şu anda elimde yok. Belli olduğu zaman paylaşacağım. Keyifli ve bol korku/gerilimli seyirler dilerim. https://www.instagram.com/p/CPq93a2rupL/?utm_medium=tumblr
0 notes
Photo

Merhaba dostlar, bu seferki ilginç/pratik/bilimsel bilgiler döngümüzde sizlere çok önemli bir konudan bahsedeceğim. Eğer saldırıya uğruyorsanız ‘’İMDAT!’’ diye değil, ‘’YANGIN VAR!’’ diye bağırın! Dikkatlice okuyunuz, bu şaşırtma/dikkat çekme taktiği aynı zamanda bazı ülkelerde okullarda veya toplum yararına olan kurslarda öğretilen bir ‘’öz-savunma’’ dersidir. Maalesef ki hemen hemen her gün bir şiddet olayıyla karşılaşıyoruz. Söylemesi veya duyması ne kadar üzücü ve korkunç olsa da hırsızlık, tecavüz, şiddet, cinayet her gün devam ediyor. Bazılarımızın günlük hayatını bile etkiliyor böyle olaylar. Yeterince caydırıcı olmayan cezalar ve sistemsel bozukluklara pek girmeden yazımı biraz daha detaylandırmak istiyorum. Araştırma ilk olarak 1964 yılında New York’ta bulunan Kitty Genovese adlı kadının, sokak ortasında 60 bıçak darbesi ile katledilmesinden sonra başlatılıyor. Kadın yardım istiyor ‘’İmdat beni öldürüyorlar! Yardım edin!’’ diye bağırıyor ama çevrede iddiaya göre cinayeti gören 38 kişi olmasına rağmen hiçbiri yardıma koşmuyor. Ve yine araştırmaya göre bu 38 kişiden hiçbiri bırakın yardım etmeyi polisi dahi aramamış. Eğer siz ‘’İmdat!’’, ‘’Yardım Edin!’’, ‘’Saldırıya Uğruyorum Koşun!’’ gibi ifadelerle yardım istemeye kalkarsanız muhtemelen çevredekiler size yardım etmeyecektir. Literatürde buna ‘seyirci efekti’ deniyor yani bu bir psikososyal davranıştır. Konumuzu fazlasıyla uzatacağı için psikososyal davranışlara ve bununla alakalı konuyu açtıkça uzayacak olan olaylar zincirine girmiyorum ama merak ederleriniz olursa, Alman psikolog Erik Erikson tarafından geliştirilmiştir psikososyal davranış kuramı. Ve kısaca bu kurama göre, insanın çevresiyle olan ilişkisi ve sosyal etkenler, bireyin psikolojisinde belirleyici olmaktadır. Erikson'a göre insanın yaşamı toplam 8 evreden oluşur ve her evreye özgü farklı risk etmenleri mevcuttur. Uzun bir araştırma ve farklı ağlardan bilgiler toplayarak hazırladığım bu yazının devamını lütfen yorumlara inerek okuyunuz. Umarım kimsenin başına böyle üzücü/korkunç olaylar gelmez ve kimse ‘’Yangın Var!’’ çığlığını atmak zorunda kalmaz. https://www.instagram.com/p/CPoZviOrscX/?utm_medium=tumblr
0 notes
Photo

Merhaba dostlar, bu seferki yemek döngümüzde sizler için ‘’Patlıcanlı Beyaz Tart’’ tarifi hazırladım. Göze hitabının yanında harika bir lezzete sahip hem de yanında gurme salata ile beraber! Malzemeler; 2 adet patlıcan - uzunlamasına ince dilimlenmiş 100ml zeytinyağı 300-350gr arası hazır milföy hamuru Küçük bir adet yumurta hafif çırpılmış 4 yemek k. kurutulmuş domates salçası 2 diş doğranmış sarımsak 1 çay k. kuru fesleğen 100gr beyaz peynir Tuz ve taze çekilmiş karabiber Bir avuç taze fesleğen yaprağı Salata için malzemeler; 5 diş sarımsak 150ml zeytinyağı 50ml balzamik sirke 1 yemek k. tam yağlı mayonez 4 büyük avuç roka 1 küçük kırmızı soğan ince dilimlenmiş 50gr kızarmış çam fıstığı Hazırlanışı; Patlıcan dilimlerini zeytinyağı ile fırçalayın ardından tavada orta ateşte iki tarafını da pişirip kenara alın. Milföy hamurunu açın ve yapışmaz büyük bir fırın tepsisine yerleştirin. Küçük bir bıçak kullanarak hamurun kenarına 1cmlik kenarlık yapın ve kabarmasını önlemek için tabanını delin. Az çırpılmış yumurtayı kenarlarına sürün. Küçük bir kapta salça, sarımsak ve kuru fesleğeni karıştırın ve kenardan kaçınarak tabanın üzerine yayın. Üzerine patlıcanları dizin. Beyaz peyniri ufalayın ve patlıcanların üzerine serpin. Önceden ısıtılmış 200-220°C fırının içine yerleştirin. Orta rafta 25-30 dakika ya da kenarlar kabarıp hamur iyice pişene kadar pişirin. 10 dakika beklemeye bırakın. Üzerine karabiber, tuz serpiştirin ve birkaç yaprak taze fesleğen ile taçlandırın. Salata için, sarımsakları orta boy bir tavada tavanın ortasına gelmeyecek bir şekilde kenarlara dizin ardından ocağınızın en küçük bölmesinde en kısık ateşte pişirin böylece sarımsaklarınız yanmadan karamelize bir kıvamda kararır. Gazı kapatın, sarımsağı biraz soğumaya bırakın ardından onları ince doğrayın ve bıçağın tersiyle ezin. Sarımsak, yağ, sirke, mayonez ve bir tutam tuzu kapaklı bir kavanoza koyun ve pürüzsüz güzel bir kıvam alana kadar iyice çalkalayın. Rokaları, soğanı ve kızarmış çam fıstığını geniş bir kâseye koyun ardından hazırladığınız sosu üzerine dökün ve hafifçe karıştırın. Üzerine birkaç damla zeytinyağı serpin ve salatanız hazır. Şimdiden ellerinize sağlık dostlar, afiyet olsun. 😋 https://www.instagram.com/p/CPl3bzVL9Uz/?utm_medium=tumblr
0 notes
Photo

Merhaba dostlar, bu seferki hayatınızı kolaylaştıracak bilgiler döngümüzde sizler için, yabancı dil öğrenmenin basit ama en etkili yollarını araştırıp buldum. Gelin bir göz atalım, unutmayın her şey küçük bir adımla başlar. Yeni bir dil öğrenmek istiyorsanız, ilk önce o dilde en sık kullanılan 100 kelimeyi bulun ve onlarla başlayın. Bu kelimeler günlük konuşmanın ortalama %50’sini oluştururlar ve başlangıç için basit ama sağlam bir temel sağlarlar. Bir dili öğrenirken başlangıçta ‘’kelime kasmak’’ önemli evet ama unutmayın ki ileri düzeylerde kelimeler tek başlarına yeterli değiller. Önemli olan sadece dili öğrenmek değil, dili meydana getiren kültürü de öğrenmektir. Bunun için de en basit yollardan birisi o kültürün film ve dizilerini izlemekten geçer. Bu durum size dilin içerisinde barındırdığı deyim ve atasözlerini ve daha başka derin anlamlı cümleleri de öğretir. Üstüne bir de o dilin ve kültürün yaklaşımını da öğrenirsiniz. Sevdiğiniz şarkıları çevirmekle de başlayabilirsiniz. Şahsen benim için müzik yardımı ile yabancı dil öğrenmek daha büyük kolaylık. Örneğin, sevdiğiniz bir şarkıyı dinlerken kulağınıza anlamını bilmediğiniz bir kelime takılabilir böyle bir durumda hiç üşenmeden o kelimenin anlamına bakın ve onu ezberleyin. Daha sonraki dinlemelerinizde artık o kelimenin ne anlama geldiğini biliyor olursunuz ve cümle içerisine oturduğunda artık sizi rahatsız etmeyen bir kelime haline gelir ve de o kelime sayesinde cümle ‘’kafanızda boşlukları doldurmanıza’’ gerek kalmadan anlam kazanır. Sosyal medyadan yararlanın. Özellikle sıkça sosyal medya kullanıyorsanız, öğrenmek istediğiniz dili konuşan fenomen hesapları takip edebilirsiniz ve bu sayede dilin direkt olarak mutfağında pişersiniz. Youtube, Instagram, Twitter, Tumblr, TwitchTv, Facebook, 9GAG, Reddit ve daha aklıma gelmeyen pek çok sosyal medya platformunu kullanabilirsiniz. Sırf fenomen diye takip etmek zorunda değilsiniz, sizin ilgi alanınıza giren karşınızdaki insandan bir şeyler öğrenebileceğinizi düşündüğünüz hesapları takip etmeniz sizin için daha bile yararlı olabilir. Devamı yorumdadır lütfen okuyun. Keyifli okumalar dilerim. #yabancıdil #dilöğreniyorum #kesfet #takipet #paylaş #dil #dilöğren https://www.instagram.com/p/CPjPzCTrqHO/?utm_medium=tumblr
0 notes
Photo

Merhaba dostlar, bu seferki kültürel döngümüzde sizlere Türkmenistan’da yer alan Cehennem Kapısı’nı seçtim. Darvaza Krateri olarak da bilinen bu gaz krateri, 40 yılı aşkın bir süreden beri sönmeden yanmaya devam etmekte. Gelin hep birlikte ‘’Dünyanın En Büyük Kamp Ateşi’ne’’ bir göz atalım. Literatürde, Derveze Gaz Krateri olarak geçen bu doğal gaz kuyusu, Türkmenistan’ın %80’ini kaplayan Karakum Çölü’nün tam ortasında yer alıyor. Ahal Bölgesinde yer alan Derveze kasabasının çok yakınında bulunan Cehennem Kapısı, Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’a 260 km mesafededir. Kaynağı tam olarak net bir şekilde bilinmese de, 1971 yılında Sovyet yönetimi Orta Asya’daki petrol varlığı üzerine jeologları görevlendiriyor ve bölgede bir çalışma başlıyor. Sondaj kararı alındıktan sonra ekip petrol ararken sondaj sırasında bir göçük oluşuyor ve bu esnada zehirli olduğu düşünülen bir gaz yayılıyor. Yayılan gaz, metan gazı ama ekip zehirli gaz sızıntısının etrafa daha da yayılmasından korkup bu çukuru ateşe veriyor ve sönmesini bekliyorlar ancak alevler günümüzde bile hala tüm canlılığıyla yanmakta. (Metan gazı; Aslında zehirli olmayan metan, eğer maden havasında, kuyularda, kanalizasyonlarda, çöplüklerde ve bataklıklarda oksijen oranını %12’nin altına düşürecek kadar mevcutsa boğucu özellik göstermektedir.) Türkmenistan, dünyanın en büyük 4. doğalgaz rezervine ve dünyadaki gaz rezervlerinin %6’sına sahip. Yani bu verilerden rahatlıkla anlayabileceğimiz üzere neden bu kadar uzun süredir yandığı çok bariz. 2013 yılında National Geographic’in Kanadalı kâşifi George Kourounis, çukura giren bilinen ilk insan olmuştur. Deneyimini anlatan National Geographic kâşifi George Kourounis –a coliseum of fire- yani ateş kolezyumu tabirini kullanmıştır. Devamı yorumdadır lütfen okuyunuz. #cehennemkapısı #darvaza #turkmenistan #darvazacrater #karakumçölü #karakumdesert #ahal #aşkabat #ortaasya #sondaj #metan #doğalgaz #takipet #paylaş #beğeni #yorum #etkileşim #kültürel #culture #culturetrip #keşfet #kesfet #nationalgeographic #kaşif #georgekourounis #cehennemçukuru #ateş #kamp #kültüreldöngü #spiralnine https://www.instagram.com/p/CPgj3Z1gv0M/?utm_medium=tumblr
#cehennemkapısı#darvaza#turkmenistan#darvazacrater#karakumçölü#karakumdesert#ahal#aşkabat#ortaasya#sondaj#metan#doğalgaz#takipet#paylaş#beğeni#yorum#etkileşim#kültürel#culture#culturetrip#keşfet#kesfet#nationalgeographic#kaşif#georgekourounis#cehennemçukuru#ateş#kamp#kültüreldöngü#spiralnine
0 notes
Photo

Merhaba dostlar, bu seferki oyun öneri döngümüzde sizler için seçtiğim oyun Elden Ring! Karşınızda bildiğiniz tüm oyunları unutturacak Dark Souls’un ‘’doğal-evrimi’’ olacağı söylenen bir oyun var. İlk olarak E3 2019’da duyurulan Demon’s Souls, Dark Souls, Bloodborne ve Sekiro gibi yapımlarla adından sıkça söz ettiren, kendi özel tarzı ile oyun dünyasını değiştiren Fromsoftware’in yeni oyunu Elden Ring için elimizde herhangi bir çıkış tarihi ne yazık ki yok. Yalnızca ben, sizlerle elimde olan bilgileri paylaşmak istiyorum. Belki de başarılı ve yüksek takipçili oyun sayfalarının bile henüz haberinin olmadığı bilgiler! Elimdeki bilgilerin bazıları onaylanmış bazıları ise sızdırılmış bilgilerden oluşmaktadır. Yukarıda da bahsettiğim gibi oyun, 9 Haziran 2019 tarihinde E3’te Xbox konferansında CGI bir fragman ile birlikte duyuruldu. Fromsoftware tarafından tasarlanan oyuna, mitos yazması için Game of Thrones dizisi ve kitaplarının yazarı George R.R. Martin yardımcı oldu. Fromsoftware'in şimdiye kadar gelmiş geçmiş (boyut bazında) en büyük oyunu olacak. George R.R. Martin yalnızca mitosu yazdığından oyunun hikâye anlatımı diğer oyunlardan çok da farklı olmayacak. Ana hikâyenin, karakterlerin ve diğer pek çok şeyin anlatımı Hidetaka Miyazaki tarafından yapılacak. Kısaca oyunun mitolojisini yazan kişi George R.R. Martin, oyunun hikâyesini yazan kişi ise Hidetaka Miyazaki. Xbox'ın direktörü Phil Spencer, verdiği bir röportajda oyunu bir miktar oynadığını ve Fromsoftware'in şimdiye kadar ki en hırslı çalışması olduğunu söylüyor. Daha önce Fromsoftware oyunlarında çalışmış olan Yuka Kitamura, oyunun müziklerinin yapımını tekrar üstleniyor. Elden Ring’in Hikâyesini, Oynanış Detaylarını, Açık Dünya ve Genel Bilgisini ve Geliştirmeye Yönelik Bilgilerini ve Oynanış Bilgilerini yorumlara bırakıyorum. “I doubt you could even imagine it. That which commanded the stars, giving life its fullest brilliance. The Elden Ring, oh Elden Ring, shattered by someone...or something. Don’t tell me you don’t see it. Look up at the sky. It burns." #eldenring #fromsoftware #oyun #oyuncu #gaming #game #hidetakamiyazaki #georgerrmartin #darksouls #kesfet #takipet #paylaş #keşfet #xbox #ps #fps https://www.instagram.com/p/CPeCUV7gHhq/?utm_medium=tumblr
#eldenring#fromsoftware#oyun#oyuncu#gaming#game#hidetakamiyazaki#georgerrmartin#darksouls#kesfet#takipet#paylaş#keşfet#xbox#ps#fps
2 notes
·
View notes