"Geçen ay, çok fazla değildi ama aç karnına geldiğim için olmadı herhalde." "Geçen Cumartesi de iyiydi ama uykusuz olduğum için çarptı galiba." "Bugün çok keyifli oldu yahu! Bi' tane daha olursa fazla gelir, tam kıvamındayım şu an!." Şu An Süperim bir müzik grubu değildir.
Don't wanna be here? Send us removal request.
Link
Söz & Beste: Eren Karacaoğlu Kayıt & Düzenleme: Mehmet Sinan Güvenç & Eren Karacaoğlu
0 notes
Photo










Ben Bu Yaz Neredeydim? Fotoğraflarımıza bakarak, bizim bu yaz nerede olduğumuzu bilen ve bildiğini bizden esirgemeyen okurlarımıza konser davetiyesi gönderiyoruz. Evet yanlış duymadınız 8'li bıçak seti. Erenk**
0 notes
Photo

Şu An Süperim 112. yılını pek acayip kutluyor.
Erenk**
0 notes
Text
Babamın Bıyıkları Vardı
Babamın bıyıkları vardı. Yemeğin yanında rakı içti akşam.
Masada gerçek anlamda yemek, meze, anason kokusu varken uyuyakaldım. Kokuların yakınlığından anlaşıldığı üzere çok mesafe yoktu masayla uyuyakaldığım yer arasında. O dönemler, uyumak için tercih ettiğim mekandı sofralar.
Ertesi sabah uyandığımızda kahvaltı masası kuruluyordu. Çay yapıldı. Çay içildi.
Cinsiyeti kadın olan annem de rakı içmişti dün akşam 1 kadeh de olsa, eşlik etmek için babama. O sabah da çay içti. Sonrası ise kahve keyfi yaptı (evet Türkçe’de “q”yok).
Kahvaltı sonrası Kadıköy’e gittik ailecek, balık pazarına. Hem alışveriş, hem gezmek amaçlı...
İşte yukarıdaki tüm bu olaylar gelişirken ben 5 ila 10 yaşları arasında gidip geliyordum.
Gidip geliyordum çünkü senelerce her şey bu kadar basit, keyifli ve olağandı ulan! Bunlar oldu ve bitti biz küçükken. Şimdi aşağıda sıraladıklarıma bayıldıklarını idda edenler bunlar olurken okulda sümüklerini yiyorlardı, biraz daha iyi durumda olanlar kantinden patates kızartması alabiliyorlardı, şimdiki "olmazsa olmaz"ları;
Bıyıklı erkeklere karşı ayrı bir sempatileri,
Rakıdan başka içki ağzınıza koyamamaları (2. Kadehten sonra yamulma garantili)
Sadece çayı olunca mutluluğu yakalayacağını iddia ettikleri cümleler,
Rakı içen kadına diplerinin düşmesi
Kadıköy ve Beşiktaş’tan başka yerde yaşayamayacak olmaları.
Yoktu o zamanlar.
Bir de uzay çıktı şimdi başımıza. Bir süre de oradan ekmek yenecek. O ekmek yenilecek.

Kullanıcı notu: Bunları samimiyetle yapan dostlarımız tenzih ediliyor. Birazdan onlarla buluşup bıyık bırakacağız. Kadıköy’de. Çay/rakı içip absürd mizah öveceğiz. Lafım; moda olduğu için insanların gerçekten keyif aldığı anlara yamananlara. Bu sosyal mecraların gerçek tadını almak isteyenler bir bilenden öğrensinler lütfen. - hayır Aydın Boysan anlatmasın, başkası anlatsın -
Olmasın hiç o ta içten, gülen gözlerde yaş.
Erenk**
1 note
·
View note
Text
İçim Geçmiş
Önemli olmaz olur mu. Uyku ile uyanıklık arasında kalamazsın. Duş seni ayıltmıyorsa Ambien uyutur. Film izlerken uyuyakalırsın, annen yerine yatmanı ister. Rica etmez annen, ister. Anne olunca sen de istersin. Ben anne olmayı planlamıyorum bu ara ama ben de isterim. Film izlerken uyumamanı ister adam. Yemek yerken de film izlememeni ister. Film izlerken konuşulmadığı için. Uyurken de konuşulmuyor. Bazıları uykusunda konuşuyor ama o yorgunluktan. Horlayarak kendini ifade edenler var, devlet bile yönetebiliyorlar. Ben devlet yönetmenin, yönetmenin koltuğundan değil kendi koltuğundan geçtiğini biliyorum. He yönet desen yönetmen o başka.
Erenk**
0 notes
Text
Hayata Hazırlık Sınıfı
Gözünde herşey büyük olabilir hazırlık sınıfında. Liseye geçtiğin için bir göt kalkması da olur diye hatrılıyorum. Sevdiğin veya sevmediğin şeylere olması gerekenden fazla tepki verebilirsin. Ben verdiğimi hatırlamıyorum. Öyleyse neden Tuncay Şanlı?
Herşeyin uçu çok açıktır hazırlık sınıfında. Kalemin ucu için olan uğraş da lisenin son sınıflarına doğru git gide azalır. Okula olan inancın bitmiştir çünkü. Benim bitmişti en azından. Dışında dönen olaylar ilgini çeker, sinema, müzik, spor vb. Senin ilgi duyduğun konuları meslek olarak yapan ve başarılı olan insanlar pek bir güzel gelir gözüne. Sonra onların nasıl bu seviyelere geldiğini incelersin. Tuncay iyi futbolcuydu ama en sevdiğim futbolcu hiç olmadı. Kadroda Alex vardı o dönem. Ama o ara Alex'i de çok sevmezdim. Hazırlıktayız ulan! Dolayısıyla Tuncay'ın hayatını da hiç incelemedim. Sadece konsolun hızlı basma tuşu sıkışmış hissederdim o oynarken. Yukarıdaki çalışma kağıdını bulunca soruya neden böyle cevap verdiğimi düşündüm ama bulamadım. Yine de Tuncay iyi futbolcuydu, kendini geliştirip yurtdışına adapte olamadı. Bak Tugay'a, Arda'ya. Erenk**
0 notes
Text
Nasılsınız Turhan Bey?
Sizinle diyalog kurmayı çok sevmediği için isminizden sonra Hanım / Bey kullananlar var. Evet onlar sizinle diyalog kurmayı sevmiyor. Antipatik diyemeyiz, sadece sempatik olamıyorlar. Siz onları sevin.
0 notes
Text
Sistemde Sıkıntı Var
"Beyefendi sistemde sıkıntı var, sıra gelince ben çağıracağım. Sıradan alalım!" dedi memur, Hernan daha uykudan uyanmasına yardımcı olacağını düşünerek daire içerisindeki en uzak noktaya bakarken. Çok geç yatmamıştı aslında ama işe gidilmeyen günlerde bünyesini ele geçirecek miskinlik, iş kanunu haricinde heryerde bilinirdi onun ülkesinde. Masanın karşı tarafında hiç gülümsemeden konuşan kadına o da hiç gülümsemeden arkasını döndü ve esneyerek bekleme alanındaki deri koltuklara oturdu. Oda içinde, karşısındaki duvara yaslanmış duran, bu kattaki tek yaşıtı olma ihtimaline sahip kızı görünce beynine oksijen gitmeye başlamıştı afedersiniz. Gelen seslerden anladığı kadarıyla kız "Kendi Kıraç" oynuyordu. Hernan, kendi oynamasa da, kanalları gezerken gördüğünü söylüyor, "Kendi Kıraç"ı yaptığı dizi müziklerinden tanıyordu. Uzun, siyah, deri paltosu bir süredir oturduğu koltuğun derisiyle kaynaşan Hernan, paltosunun cebinden çıkarttığı, katılaşmış mendille burnunu hızlıca sildi ve sağ ayağıyla, sinirlendiğini anlayacağımız şekilde tempo tutmaya başladı. Hernan'ın karşısında oturan, ayağıyla tuttuğu tempodan ve burnunu sildiği sırada çıkarttığı seslerden sonra onu farkeden ve bir hak arama, bir direniş öncesi tepkimeleri verdiğini anlayan iki hamile kadın ona, imrenerek, "doğacak çocuklarımız senin gibi olsun, mevlütlerinde pilava suni deri ceket parçası katacağım." dedikten ve baştan aşağıya onu süzdükten sonra vergi dairesini boşalttılar. İşlerini yarın da halledebilecekleri bir ampul gibi başlarında parlamıştı. Çünkü anlamışlardı. Hernan sinirlenince bağırırdı. Haksız da olsa bağırırdı. Hernan hiç haksız olmazdı. Vergi dairesinde onu daha önceden tanıyan tek kişi, Hernan kapıdan girer girmez onu görüp yanına oturan, Soğanlık'ta müteahhitlik yapan Taco'ydu. Taco'ya, 15 dakika önce söylediği; "Soğanlık'taki binalar da artık ateş pahası" cümlesinden sonra Taco sadece kafa sallamıştı, şimdi ise ikisi de, nefeslerini birbirlerine duyurmamaya çalışır şekilde sessizlerdi.

"Ne sistemi abi ya?" diye çıkışarak, tempo tutan ayağı ile Taco'nun ayağına, sigara izmariti ezercesine yüklendi Hernan. Taco, onun aksine mantıklı, sakin çocuktu ve Hernan'ın bu çok ani çıkışına biraz içerlemiş, bu içerleme de gözlerinde hafif ıslaklık olarak yer etmişti. Hernan, Taco'nun üzüntüsünü de görmezden gelerek, adeta bir muhtar adayı edasıyla, onu takip eden siyah paltosunun kuyruğu ile birlikte, odanın içinde, karşı duvarın bitişiğinde çalışan vergi memurlarına doğru yürümeye başladı. "Hanımlar! İki dakikanızı alacağım." girişi, vergi dairesinde çalışan kadınları biraz rahatlatsa da konuşmanın bu kadar yumuşak geçmeyeceğini biliyorlardı. Yürüdükçe, masalara olan mesafesi adeta uzuyordu. "Gelmedi mi hala sistem!?" diyerek tepkisini dile getiren Hernan'ı artık vergi kontrol memurları bile durduramazdı. Vergi dairesinde çalışan kadınlar koltuklarına sinmiş, Hernan'ı izliyor ve onu çıt çıkartmadan dinliyorlardı. "Yahu sistem mi kaldı allahısen? Tek kurtuluşunuz "sistem" olmuş" derken, ne kadar zorlasa da aklından kapitalizm karşıtı bir tavır geçmiyordu. "Beceriksizliğinizin, isteksizliğinizin adı olmuş bence sistem." derken de Olacak O Kadar'ın hiçbir skecinden alıntı yapmıyordu. Hernan'ın salt olarak tepkisi, karşısındaki memurların kelime dağarcıklarının yetersizliğinden ve "sistemde sıkıntı var." savunmasına karşı, avukat Petrocelli'nin bile vücut bulup buraya gelse, lafı gediğine koyamayacağını, kös kös deri koltuklara döneceğini bilmesindendi. Dünya üzerinde hiç bir insanoğlu bu cümleye, deri koltuğa geri dönmekten başka çözüm üretemiyordu. Arkadan cılız bir ses; "Sistem yok. Ülke genelinde çökmüş beyefendi, biz buradan birşey yapamıyoruz!" dese de Hernan, kadın sanki bunları hiç söylememiş gibi devam etti: "İhtiyacım olan anda yoksa yanımda n'eyleyim sistemi?! Misal; overlok makinasının bir gün takıldığını gördünüz mü? Onun sistemi yok mu?" gibi birbiri ardına gelmeyecek ama bizim onu anlayışla karşılayacağımız ve haklı olduğunu hissettiğimiz şekilde sözlerini sürdüren Hernan kapıdan çıkmadan önce, işlerini hızlıca tamamlamak için fareye ardı ardına basan kadının masasına iyice yanaştı ve korkudan titremekte olan kadının kulağına doğru eğilerek; "sizden U-235 isotopu ve atomların "zincirleme parçalanması" işlemi için gerekli "kritik kütle" miktarını bir araya getirmenizi istememiştim, sadece veraset ve intikal vergisinin 2. taksitini ödeyecektim. Baksana, kız orada hala "Kendi Kıraç" oynuyor be ne sistemi! Yazıklar olsun!" diyerek kapıya yöneldi.
Erenk**
1 note
·
View note
Text
Redler Reddi
Askerler, radyodan açıklama yaptılar dün; el koyuyoruz! 6 ay, 15 ay, eserse kafamıza 24 ay! Toparlayın hayatlarınızı! Dostlarınızı, eşlerinizi, anne - babalarınızı, kardeşlerinizi sevmeyi yavaşlatıp, sağa çekerek durdurun. Ellerinizi, başlarınızın üzerine koyarak Latin dansı yapmaya başlayın. "Şimdi karşıya geçebilirsiniz!" Arkanızdan damla gözlüklü askerler yanaşacak ve silah altına alınacaksınız. Silah altından Chicken Limbo oyunundaki dansı yaparak geçip, büyük demir kapıdan "sadece kağıt para girişi yapabilirsiniz." İçeride, traş olmak, yemek, içmek gibi bir sürü ihtiyacınız için para harcayacaksınız. Bir sonraki durak; Meciidiyeköy! Erenk**
0 notes
Text
"Hayır Açıköğretim Olduğu Yazmıyor"
2013 yılı LYS sonuçlarının açıklamasıyla birlikte Açıköğretim Fakültesi'ne yerleştirilen 205 bin 367 adayın, yakınlarının (ailesiyle, arkadaşıyla falan -kişi başı 6 kişi olsa - 1.232.202 kişinin) bol keseden savunduğu "en iyisini yapmışsın, Açıköğretim diplomasında da "Açıköğretim" olduğu yazmıyor ki" tezi bugün açıklığa kavuştu! Bu tezi açıklığa kavuşturmak için araştırmalarını 6 seneye yayan dostumuz Hup, artık umutların tam azaldığı o noktada, araştırmasını tamamlayıp, 14 Ağustos sabahı büromuzun yolunu tuttu. İlk sözleri, "hayır abi, bitti! Ve yazmıyor!" olan Hup'un açıklamaları ise şöyle devam etti; "hayır abi, bitti! Ve yazmıyor! Sabah bir öğrenciymiş gibi büroya gittim, kartımı uzattım ve diplomamı aldım. diplomayı zarftan çıkartırken 6 sene boyunca tüm biralı masalarda, bayram ziyaretlerinde, ev gezmelerinde söylenen o cümleler kulağımda yankılandı. O, örgün öğretimde okumayacak olan çocukların meraklı, sorar gibi bakışları gözümün önünden bir saniye olsun ayrılmadı. Ve zarfı açtım... "Faculty of Business Administration" bile yazıyordu! Ama Açıköğretim olduğuna dair en ufak bir ibare bile yoktu, yoktu..."

Hup'un bu görüntü karşısında gözyaşlarını tutamayarak, kısa süreli hafıza ve algılamada güçlük sorunları yaşadığı da gelen bilgiler arasında. Ama bir şeyden emin; "mesela adam Anadolu Üniversitesi İşletme mezunu oldu, o da aynı diplomayı alıyor. En iyisini yapmışsın!"
Erenk**
2 notes
·
View notes
Quote
Ben, sadece namuslu olmakla övünen kişiyi adamdan saymıyorum; toplumu iyiye, güzele götürmek için kendi gibi namuslu insanlarla birlikte bir çaba harcamamışsa, çevresindeki uygunsuz gidişe başkaldırmamışsa, o kişi namussuzdur benim için.
"Tutunamayanlar", Oğuz Atay (via grizine)
69 notes
·
View notes
Conversation
500T ile Bayrama Giris
- Birisi çocuklu bayana yer verebilir mi!?!
Kucağında çocuk ile oturan kadınlara bakarak;
+ Nha! Verecez de, hepsi bayan.
Gelişmelerle 15dk'ya evimizde olacağız.
Erenk**
0 notes
Text
Ben anlamadım neye koştun öyle?
Uzak diye mi devam etmedin? Giymedin, yedirdin. Bağlılığının bağlandığı noktaya çaput bağla, Orada bir dilek tut ve dön etrafında 3 kere. Çünkü unutacaksın, Yarın, dünü unutacaksın. Yarın, dün öldüğünü,
Yarın, dün neden öldüğünü, Dün öldün mü ki? Yok, hayır! Unutacaksın. Suçlayacaksın, Senle lunaparktaki gondola binmediği için suçlayacaksın. Lunaparktaki gondollar çok saçma değil mi ama? Adrenalin isteseydin 1000 metreden düşerdin. Adrenalin isteseydin kar / zarar tablosuyla uğraşmadan, Yüzüne rüzgar vurduktan sonra toplam maliyeti neyse, öderdin. Sakın, olmadığı için "yine mi güzeliz?" deme, Sakın, "olsaydı çok farklı olacaktı bu sefer" deme. Önce biraz otur bekle, beraber gideriz. Ben de o tarafa gidiyorum.
Erenk**
1 note
·
View note