suchbeautyyetdeadly-blog

[suchbeautyyetdeadly-blog]

“Kusura bakma ama gerçekten sormam gerekiyor; gerizekalı mısın?”

[suchbeautyyetdeadly-blog]

CASSIOPEIA "CASSIE" BLACKTHORN || MOODBOARD

[suchbeautyyetdeadly-blog]

[suchbeautyyetdeadly-blog]

[suchbeautyyetdeadly-blog]

Uzatması gerekir miydi, yoksa konuyu mu değiştirseydi kararsızdı. Bu Aaron’dı, ne yapacağı belli olmazdı ve... Ve yine merakına yenik düşüyordu. Onu tanımak istiyordu. Herhalde şu sıralar en çok istediği, arzuladığı şey buydu. “Olanları?” dedi çünkü herkesin kişiliğini tetikleyen bir şeyler vardır. Aaron’ın ki ise bir gizemdi.

Onunla olmak istiyordu. Hep istemişti. Onu o denizden çıkarken gördüğü ilk günden beri seviyordu Aaron. O güzeldi, narindi fakat güçlüydü de. Fakat yapamazdı.  O olmadan Cassie daha çok mutlu olurdu. Kendisine daha çok mutlu edecek birini bulabilirdi ve bu kadarı bile Aaron’ın mutlu olmasına yeterdi. Acı çekerken, mutlu olacaktı. İronik. ‘’Neyi sormalı mısın?’’

[suchbeautyyetdeadly-blog]

Yine oluyordu. Dalıp gitmişti, içindekileri döktüğü bir andı. Ama sonrasında neler olacağını adı gibi biliyordu. Ya onu tersleyecek, ya da hiç konuşmamış gibi yapacaktı. Bir an hiçbir şey söylememeyi düşündü, ama sonrasında belki bir şans diyerekten... “Sormalı mıyım?”

‘’Öyle durman hoşuma gidiyor. Yardıma muhtaç gibisin ama aslında ihtiyacın yok, çünkü göründüğünden güçlü gözüküyorsun. Senin gibi olabilsem keşke.’’ Dedi dalgın bir tavırla. Bazen aklındaki her şeyi ona söylüyor, sonra da her zaman yaptığı gibi insanları itiyordu. Kendisinin kimseye bu kadar değer vermeye ve değer görmeye hakkı yoktu. O ailesini bile koruyamamıştı. Cassie’yi nasıl koruyacaktı ki?

[suchbeautyyetdeadly-blog]

youdidnseethxtcoming:

‘’Eh, bu senin kaybın. Binlerce kız bunu görmek için deliriyor.’’ Omuzlarını silkti. O… şuanda hiç üşümüyordu. Nedenini adı gibi biliyordu ama elbette kendisine söylemiyordu. ‘’Ben üşümüyorum, önemli değil. Hem tanrı aşkına, narin olan sensin. Porselen bebek gibi duruyorsun.’’ Hafifçe gülümsedi ve kollarıyla kızı daha sıkı sardıktan sonra yürümeye başladı. Kokusu.. çok güzel kokuyordu. Eğer güneşin bir kokusu olsa, muhtemelen Cassie gibi kokardı.

“Ben bir sirenim, tabii ki öyle duracağım. Ama soğuğa da dayanıklıyım, biraz daha ıslansam bir şey olmazdı. Ne de olsa kuru alana gidiyoruz.” İç geçirdi ve kollarını daha sıkı tutunmak adına boynuna sardı. Will’e yakın durmak istemiyordu. Ne zaman ona yaklaşsa, onu iteceğini biliyordu ve... Kırılmak istemiyordu. Herhalde en doğru kelime buydu, kırılmak.

[suchbeautyyetdeadly-blog]

Gözlerini kıstı. “Hayır, hayır kesinlikle istemiyorum.” Aaron saçlarına dokunduğunda, gereğinden fazla yakınlardı. Bir an afalladı. Umarım kızarmamışımdır. “Ciddi değildim! Bu sefer de sen donacaksın.” dedi iç geçirerek. Aaron kollarını sanki nadir bulunan bir porselenmişçesine bedenine sardığındaysa, kızarmamış olma umutları geri döndü. Yakınında olmak rahatsız ediciydi, ama iyi anlamda. Ki iyi anlamda bir rahatsız olmak gibi bir tanım, muhtemelen ne kadar deli olduğunun sandığının göstergesiydi.

‘’Ah, tabi canım. Eminim vücudumun mükemmelliğini görmek istemiyorsun. Ve kafanı sıcacık göğsüme koyarak ısınmak istemiyorsun. Anlıyorum tabi.’’ Gömleğinin düğmelerini açtı ve üzerinden çıkardıktan sonra, ıslak saçlarını savurdu. Ardından kızın yanına doğru çöken Aaron, kızın ıslak saçlarını kulağının arkasına  sıkıştırdıktan sonra, ona baktı. Gözlerini ayırmadan gömleğini kızın narin bedenine sarmaladıktan sonra ıslanan bedenine aldırmadan ceketini de kızın üzerine sardı. Sonra kolları, narin bedeni tuttu ve havaya kaldırdı. Sanki en küçük bir harekette incinecek gibiydi.

[suchbeautyyetdeadly-blog]

“Pekala, gömleğini çıkarman gerekiyor. Yanlış anlama, sana meraklı olduğumdan falan değil. Daha fazla ıslanmamam için.”

‘’Şey, aslında aklımdan geçirmedim değil.  —Yağmur yağıyor ve bu şekilde seni kamuya açık bir alana da götüremem. Birimizin evine gitsek en iyisi olur. Sakın yanlış anlama, hani sana meraklı olduğumdan falan değil.’’

[suchbeautyyetdeadly-blog]

“Başka nasıl olmasını bekliyordun ki? Tüylü, peluş bir şey? Hayır! Hayır, beni yol boyunca sürüklemeni kesinlikle istemiyorum!    Tamam, kuru bir alana götürsen yeter sanırım...”

Başımı çevirip neye bakmam gereki-Tanrım, kuyruğunun böyle olduğunu bilmiyordum. Pekala… sanırım seni kucağıma almam gerekiyor. Tabi yol boyunca sürüklememi falan istemiyorsan.’’

[suchbeautyyetdeadly-blog]

“Bana yardım edene kadar. Başını çevirip bakarsan anlarsın.”

‘’Kafamı şişirmeyi ne zaman bırakacaksın?’’

[suchbeautyyetdeadly-blog]

“Aslında deniz kızından çok sireni tercih ederiz.”

[suchbeautyyetdeadly-blog]

[suchbeautyyetdeadly-blog]

[suchbeautyyetdeadly-blog]

[suchbeautyyetdeadly-blog]