suiuriss
suiuriss
70 posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
suiuriss · 5 years ago
Text
'Hayır! Hayır, böyle bir şey olamaz! Tanrı bu kadar iğrenç bir şeye izin vermez,' diye bağırdı.
'Başkalarına veriyor ya...'
-Suç ve Ceza
0 notes
suiuriss · 5 years ago
Text
Vejetaryen olan erkekler, erkek rolünün önemli bir kısmı­na meydan okur. Onlar kadınların yiyeceklerini seçerler. Ne hadlerine! Eti reddetmek bir adamın kadınsı, “hanım evladı”, "nonoş” olduğu anlamına gelir. Gerçekten de 1836’da, o zamanların vejetaryen diyetine karşılık gelen Grahamizm şöyle yargılanmıştı: “Hadım etme Grahamizmin ilk meyvesidir.''
-Etin Cinsel Politikası
0 notes
suiuriss · 5 years ago
Text
Temeli hayvanların gıda olarak işlenmesine dayanan ekonomilerin ayırt edici özellikleri şunlardır:
• kadınların erkeklerden daha çok iş yapması ama yaptıkları işe daha az değer verilmesi ile ortaya çıkan iş etkinliklerinde cinsel ayrım
• kadınların çocuk bakımından sorumlu olması
• erkek tanrılara inanılması
• babasoyluluk
-Etin Cinsel Politikası
0 notes
suiuriss · 5 years ago
Text
Hayvanlara bağımlı olan toplumlarda kadınlar genellikle yaratıcı gücün kaynağı olarak resmedilmez.” Ek olarak, “Daha büyük hayvanların avlandığı yerlerde, babalar daha mesafeli olur, yani çocuklarla sıkça ya da düzenli olarak yakınlık kurmazlar.”
-Etin Cinsel Politikası
0 notes
suiuriss · 5 years ago
Text
''erkekler günlerinin ne kadarını masaları başında oturarak geçiriyorsa, maçoluğun son simgesi olan o koca kanlı et dilimlerini yiyerek, kendilerini erkeklikleri hakkında o kadar rahatlatmak isterler.”
-Etin Cinsel Politikası
0 notes
suiuriss · 5 years ago
Text
Doğruluğunu kabul ettikleri gibi, etin yerine koyulabilecek birçok uygulanabilir alternatif olduğunu kanıtlamak bir şeydir “ama bifteğinin keyfini çıkaran bir erkeği ikna etmek başka bir şeydir.”Erkeğin et yeme ayrıcalığı, dışsal, gözlemlenebilir bir faaliyettir ve örtük bir şekilde yansıttığı, tekrar eden bir gerçeklik vardır: Et erkek egemenliğinin bir sembolüdür.
-Etin Cinsel Politikası
0 notes
suiuriss · 5 years ago
Text
Et proteininin hiyerarşisi ırk, sınıf ve cinsiyet
hiyerarşisini güçlendirir.
-Etin Cinsel Politikası
0 notes
suiuriss · 5 years ago
Text
Diğer yaratıklara karşı tavırları söz konusu olduğunda bütün insanlar Nazidir. İnsanın diğer türlere istediğini yapabileceği gibi bir kendini beğenmiş­lik, aşırı ırkçı teorileri ve güçlü olanın haklı olduğu prensibini anımsatır.”
-Etin Cinsel Politikası
0 notes
suiuriss · 5 years ago
Text
Masallar bizi genç yaşta yemek yemenin dinamikleri ve cinsiyet rolleriyle tanıştırır. Kral çalışma odasında bir börek içinde yirmi dört karatavuk yerken (hikâyenin aslında yirmi dört yaramaz oğlan), kraliçe ekmek ve bal yer. Masallarda yamyamlık, Jack’in fasulye sırığına tırmandıktan sonra hemen öğrendiği gibi, genelde erkeklerin yaptığı bir eylemdir. Bütün ulusların halk masallarında devler “insan eti yemeye bayılan” erkekler olarak tasvir edilir.6 Cadılar (ataerkil bir dünyanın gözünde çarpık veya azman olan kadınlar) göstermelik dişi yamyamlardır.
-Etin Cinsel Politikası
0 notes
suiuriss · 5 years ago
Text
İktidar sahibi insanlar hep et yemişlerdir. İşçi sınıfı karbonhidratlardan oluşan bir karışımı tüketirken, Avrupa aristokrasisi her çeşit etle dolu büyük öğünler yemiştir. Kadınların, ikinci sınıf yurttaş­ların, ataerkil kültürde ikinci sınıf sayılan yiyecekleri yemesi daha olasıdır: etten ziyade sebzeler, meyveler ve tahıllar. Et yemedeki cinsiyetçilik sınıf ayrımlarının altını yeniden çizerken bir de anlam sapması doğurur: Tüm sınıflara nüfuz etmiş olan etin erkeksi bir yiyecek olduğu ve et yemenin bir erkek faaliyeti olduğu miti.
-Etin Cinsel Politikası
0 notes
suiuriss · 5 years ago
Text
Tumblr media
-Fleabag
0 notes
suiuriss · 5 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
0 notes
suiuriss · 5 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media
0 notes
suiuriss · 5 years ago
Text
Dünya kötü planlara kurban giderken onunla birbirimize sokulabileceğimizi hayal edebiliyordum ama onsuz bir dünya hayal edemiyordum.
-Tanrı'nın Unutulan Çocukları
0 notes
suiuriss · 5 years ago
Text
Kuleler, gemiler, tufanlar ile ilgili hikayelere veya günahlarla ilgili kurallara ihtiyacım yok. Hepsi içindeki o yere ulaşmak için fazlasıyla karmaşık yollar ve bence dürüstçe değil. Kendimi başka birinin dinlediğine veya hatta umursadığına inandırmaya ihtiyacım yok, çünkü fark etmez. Önemli olan benim ve ben iyi olacağımı biliyorum. Çünkü iyi bir kalbim var.
-Tanrı'nın Unutulan Çocukları
0 notes
suiuriss · 5 years ago
Text
En azından onun hala bir yerlerde olduğuna inanabilirlerdi. Ne kadar küçük olsa da orada bir hayat kurduğu olasılığını düşünebilirlerdi. İyi olduğunu. Bu rahatlatıcı mı, yoksa can yakıcı mı olurdu; asla tam olarak bilmemek, konunun peşini asla bırakamamak? Sanırım zaman içinde o küçücük umudu korumak isterdiniz; bir mağaranın derinliklerinde küçük bir muma sımsıkı tutunacağınız gibi. Zaman içinde o umut, o inanç bir tür gerçeğe dönüşürdü. Ortaya çıkacak. Ortaya çıkacak. Bu hem iyi hem de kötü olurdu. Ama asla tam anlamıyla devam edemezdiniz, değil mi? Kalbinizde bir şeyleri asla çözümleyemezdiniz. Bütün hayatınızı içinde bulunduğunuz tünelin karanlığında ve mumun ışığında gidip gelerek, mağaranın sonundaki gerçek ışığa yönelmek yerine her seferinde o küçük yalanda teselli bularak geçirirdiniz. Sanırım tesellimiz çok sığ olurdu. Bilmemek en kötüsü olurdu. Kükreyen hayal gücünüzün eseri olurdunuz. Sizi asla serbest bırakmazdı. Olasılıklar, parçacıklar ve senaryolar sonsuza dek ulaşamayacağınız bir yerde kalırdı.
En çok da gerçeği merak ederdiniz, değil mi? Ne anlama gelirse gelsin. Kızınızın, ablanızın bir su birikintisinin dibinde olduğunu, saldırıya uğradığını, dayak yediğini ve asıldığını öğrenseniz bile. Sizden alındığını. Çalındığını. Ve geride tanık bırakmadan onu gömmenize veya vedalaşmanıza fırsat vermeden ortadan kaybolduğunu.
-Tanrı'nın Unutulan Çocukları
0 notes
suiuriss · 5 years ago
Text
Anne babaları öldüren, çocukları öksüz bırakan, kriket toplarını tekmeleyen ve sivri dişlerini gösteren bir dünya. Normal bir insanın bütün hayatı boyunca kendini çöplük gibi hissetmesine neden olurdu, çünkü daima daha yoksul, daha koyu tenli, daha annesiz kalırdı. Her biri diğeri kadar yalnız olan üç milyar insan. Dörtte üçünün susuzluğunu asla gideremediği, sularla kaplı olan bir dünya.
-Tanrı'nın Unutulan Çocukları
0 notes