Tumgik
#Çadır Gölge
dogusantente-blog · 7 years
Text
Doğusan Tente Olarak
Gölgelik Sistemleri Üretiyoruz. 
Batman  ve Batman Çevresindeki Bütün  il ve ilçelere  Tente Branda Gölgelik Sistemleri imalatı Yapıyor ve Montajlama  işlemi Yapılmaktayız.
Gölge Sistemleri Tente Branda ÇAdır Pergola’mı Lazım  Bizi Arayın Gelelim Ölçüleri Alalım Siz Arayın Biz Gelelim.
Gölge Sistemlerimiz Sıcağa ve Soğuka Dayanaklıdır.
Çadır Branda Sistemlerimiz 2 Yıl Garantilidir.
Kumaş Tente Gölgeleme Sistemlerimiz. 5 Yıl Garantilidir.
Uzun Süre Kullanabileceğiniz. Güneşten ve Yağmurdan  Korunmak için Gölge Sistemleri 
Doğusan Tente İmalatı Toptan ve Parakende Satış 
0488 214 1 444 
0532 151 91 91
Bayındır Mah Hasankeyf Yolu üzeri. Batman Ek Sanayi Sitesi A2 Blog No: 13 Batman Merkez.
#gallery-0-5 { margin: auto; } #gallery-0-5 .gallery-item { float: left; margin-top: 10px; text-align: center; width: 33%; } #gallery-0-5 img { border: 2px solid #cfcfcf; } #gallery-0-5 .gallery-caption { margin-left: 0; } /* see gallery_shortcode() in wp-includes/media.php */
Kumandalı Tente Sistemleri
tente branda imalatı
bulut baklava midyat
bulut pastahanesi midyat mardin
Tente awning Modelleri
otomatik tente modelleri
otomatik tente
kumandalı tente
Remus Cafe Sanat Merkezi
Çağdaş Kavurma Batman
Hasbihal Cafe Restorant batman
Hasbihal Cafe Ve Restorant
Domino’s Pizza Batman
Dramafon Cafe Batman
batman tente branda çadır imalati
Doğusan Tente Sistemleri Batman
Çif Yönlü Tente Sistemleri
Mafsallı tente
Mafsallı tente
Mafsallı tente
Mafsallı tente
Çif Yönlü Tente Sistemleri
Mafsallı tente
Mafsallı tente
Mafsallı tente
Mafsallı tente
Batman Gölge Sistemleri,Çadır Gölge,Branda gölge,gölgeleme sistemleri,güneş sistemleri,yağmurdan koruma sistemleri,güneşten korunma sistemleri,otomatik gölgelik,kumandali güneşlik,yağmurluk,batman pergola,batman çadırcı,batman brandacı,branda fiyatları,çadır fiyatları,tentene fiyatı,ne kadar fiyatı,çadır imalatı,branda, imalatı,pergola sistemleri
Gölge Sistemleri Doğusan Tente Olarak Gölgelik Sistemleri Üretiyoruz.  Batman  ve Batman Çevresindeki Bütün  il ve ilçelere  Tente Branda…
0 notes
eniyiyerler-blog · 6 years
Text
Hong Kong’da Kamp Yapmak
Hong Kong’da Kamp Yapmak
Eğer doğada olmayı, dağ yürüyüşü ve kamp yapmayı seviyorsanız, size Hong Kong’da bunları nasıl yapabileceğinizi anlatacağız. Hem de bunları ücretsiz yapabileceksiniz.
Herkesin aklına Hong Kong denince tabi ki doğa, kamp ve dağ yürüyüşü gelmiyor. Daha çok büyük bir metropol hayal ediliyor. Ancak Hong Kong’un %75’i el değmemiş ormanlık alandan oluşuyor; ücretsiz kamp yapabileceğiniz, doğanın güzellikleri içinde yürüyüş yapabileceğiniz ormanlardan.
Hong Kong da New York gibi aslında gökdelenleri ile ünlü. Beton ve demirden oluşan uzun binaların üzerinde neon ışıklı reklamlar evet, ilgi çekici. Ama Hong Kong’un asıl büyüleyici olan tarafı doğal güzellikleri: turkuaz rengi okyanusu, beyaz kumdan sahilleri.
Sahile uzanan dağlar yoğun orman örtüsü ile kaplı. Dağ zirvesi de el değmemiş adaların mükemmel manzarasını gözler önüne seriyor. Ne kadar çok güzel doğası olan yer görürseniz görün, Hong Kong’un doğası nefesinizi kesmeye yeter. Ülkede geçirdiğiniz zaman içerisinde şehirden uzaklaşıp müthiş güzellikteki sahillerde kamp ve dağ yürüyüşü yapmak sizi Hong Kong’a aşık edecek.
Hong Kong’da Kamp Yapmak
Şehirden yaklaşık 45 dakika uzakta Sai Kung adında büyük bir sahil kasabası bulunuyor. Hong Kong Küresel Jeopark’ın giriş kapısı olan kasaba, şehir merkezindeki kalabalıktan uzakta güzel vakit geçirmeniz için ideal bir nokta ve Hong Kong’da Kamp Yapmak için en ideal noktalardan biridir.
Pak Tam Chung’dan başlayıp Sai Kung ve Tuen Mun’a doğru devam eden 100 km’lik MacLehose yürüyüş yolu, belki de Hong Kong’daki en güzel manzaraya sahip. 10 bölümden oluşan bu yolun hepsini gezmek oldukça zor ve yorucu olabilir. Bu yüzden ilk ikisine gitmeniz bile yeterli olacaktır.
Ham Tin Sahili
MacLehose’nin 2. kısmının başlangıcı olan Pak Tam Au’dan otobüsle ve sonrasından birazcık yürüyüşle Ham Tin Sahili‘ne ulaşabilirsiniz. Sahil inanılmaz temiz ve suyu oldukça davetkar. Su kenarından birkaç metre geriye çadırınızı kurarak bu güzel doğada kamp yapabilirsiniz. Bu bölge de Hong Kong’da Kamp Yapmak için gayet ideal.
Genellikle çok kalabalık olmadığı için sadece kamp yapan başka birkaç grupla birlikte huzurlu bir şekilde kampın keyfini çıkarabilirsiniz.
Şehirden uzak ve doğanın içinde kaybolmuş hissettirmesine rağmen, yiyecek ve içecek alabileceğiniz kafeler ve barlar bulunuyor. Sahilin tam kenarındaki Hoi Fung restoranında soğuk bira, su ve lezzetli yiyecekler bulabilirsiniz. Hatta çadır, uyku tulumları ve kampta ihtiyacınız olan diğer eşyaları da unutmanız ya da olmaması ihtimalinde burada bulabilirsiniz.
Sahilden 300m kadar uzakta bulunan köyde farklı yiyecek ve içecek seçenekleri de bulunuyor. Önemli bir uyarı: Eğer çok iyi bir yüzücü değilseniz, kıyıya yakın yüzmenizi tavsiye ediyoruz, çünkü bu sahillerde çok güçlü akıntılar olabiliyor. Hang Kong’a giderseniz Ham Tin Sahili’ne mutlaka uğrayın.
Long Ke Sahili
Sai Wan’a gitmek Ham Tin Sahili’nden yaklaşık olarak bir saat sürüyor. Gelişmiş bir bölge olduğu için kafeleri, restoranları ve sörf yapabileceğiniz tesisleri bulunuyor. Yani ister spor ister huzur, ne ararsanız bulabilirsiniz. Eğer fırtınalı bir zamanda Long Ke Sahili’nde iseniz sörf yapmak çok iyi bir fikir olabilir.
Sahi Wan’dan sonra yol biraz daha patikaya dönüşüyor. Yola çıkmadan önce Sai Wan’dan yanınıza yeterince su aldığınızdan emin olun. Oldukça sıcak olması ve gölge olmaması yürüyüşü zorlaştırsa da, tepeden g��receğiniz manzara etkileyici.
Long Ke Sahili de turkuaz rengi ile enfes bir güzellikte. Dilerseniz burada da kamp yapabilirsiniz, ancak su ve yiyecek alabileceğiniz bir yer bulunmadığı için öncesinde almanız gerekiyor.
Geri dönüş yolunda buruna tırmanıyorsunuz. Geriye bakıp arkanızda bıraktığınız sahilin manzarasının bir kere daha keyfini çıkarabilirsiniz. Buradan 1. bölüme ulaşmak bir saatten az sürüyor. Yolda bu parkı özel kılan jeolojik özellikleri de göreceksiniz.
Sai Kung’a dönüş için taksiye binebilir ya da 10 km kadar yürüyebilirsiniz. Bu iki sahil sadece bu 100 km’lik dağ yürüyüş yolunun 2 kısmında bulunan büyüleyici sahiller. Eğer sıkı bir doğa insanı ve dağcı iseniz, geri kalan kısımlarına da kesinlikle gitmelisiniz. Hong Kong’da Kamp Yapmak için diğer mükemmel nokta da Lantau Adası. Turistler arasında popüler olan bu adada da kamp yapabilirsiniz.
Hong Kong daha sayısız sahili ve büyük ormanları ile tam bir doğa sever kenti aslında. Tabi ki gökdelenlerle ve parıltılı reklam panolarıyla süslü şehri de göz alıcı güzellikte. Eğer imkanınız varsa tatil sürenizi uzatarak, bu güzel doğanın içinde kamp ve yürüyüş de yapmalısınız.
Başka yerler hakkındaki yazılarımıza ulaşmak için aşağıdaki linkleri kullanabilirsiniz.
Türkiye’de gezilecek en iyi yerler Avrupa’da gezilecek en iyi yerler Amerika’da gezilecek en iyi yerler
1 note · View note
golge-gezgin · 7 years
Photo
Tumblr media
Cyprus Solo Trekking / Hiking :
http://golgegezgin.blogspot.com.tr/2016/03/cyprus-solo-trekking-hiking.html
.
.
Başlarken Adanın batısındaki Güzelyurt - Lefke' den yürüyüşe başlayıp en batıdaki Yeşilırmak köyünden doğuya doğru, genelde kıyıdan adanın iç kesimlerinin yanında özellikle Beşparmak dağlarına yapacağım günlük ( hiking ) ve birkaç günlük ( trekking ) yürüyüşlerim Gölge Gezgin' in ağzından sizlere ulaşacak. Bu yürüyüşüm aynı zamanda gelecekte yapacağım Türkiye kıyı yürüyüşü için bir deneme olacağına inanıyorum. İlk hedef Girne. Lefkoşa - Girne arasında bir günlük yürüyüşten sonra Karpaz Milli Parkı' na ulaşıp  Zafer Burnu' nda çadır kurma hayalimi gerçekleştirdikten sonra İskele üzerinden Gazimağusa' ya ulaşmak istiyorum. Kıyı haricinde adanın ilgimi çeken diğer yerlerini yürümek için harita çalışmalarım devam ediyor. Merak ettiğim bir iki nokta var fakat buralara yürüyüş hakkında hiçbir fikrim yok; zira her iki nokta da boşaltılmış bölge: birincisi Güney Kıbrıs Rum Yönetimi içinde Erenköy, diğeri ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kontrolü altındaki Maraş. Öncelikle Kıbrıs hakkında biraz genel, biraz tarih, biraz kültür, biraz da iklim hakkında fikir sahibi olmak, bastığım her adımın kıymetini bilmekte bana yardımcı olacak. Yerleşim yerleri ve tarihi yerler hakkında vereceğim bilgiler o noktaya ayak basıp ilk film karesini çektiğimde Gölge Gezgin zaten anlatacak. Genel Akdenizin incisi olarak adlandırılan Kıbrısi Türkiye' ye 40 mil, Suriye' ye 60 mil, Mısır' a 250 mil uzaklıkta, Sicilya ve Sardinya Adalarından sonra Akdeniz' deki üçüncü büyük Ada. Ada' daki 900 bin civarındaki toplam nüfusun yaklaşık 300 bini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde yaşamakta. Tarih Ada' nın tarihi 9000 yıl öncesine dayanmakta. Taş Devri' nden günümüze dek çeşitli medeniyetlerin ev sahibi: Eski çağlarda Hititlilerin, Mısırlıların ve Antik Yunan medeniyetleri. M.Ö. 58 yılında Kıbrıs, Romalılar tarafında alınır ve 350 sene boyunca Roma İmparatorluğu'nun kontrolünde kalır. Erken Hıristiyanlık tarihi önemli yer tutar. Apostle Paul' ün M.S. 45 yıllarında Ada' da Hıristiyanlığı yaymaya başlamasıyla Kıbrıs' ta Hıristiyanlık kuralları uygulanan ilk ve en eski ülke olma unvanına sahip olur. M.S. 395' te, Bizans İmparatorluğu' nun bir parçası olur ve putpereslikten yavaş yavaş Ortodoks Hıristiyanlığına kayar. 1191 yılında Aslan Yürekli Richard, Haçlı Seferleri sırasında Ada' ya yerleşir ve daha sonra Templar Şövalyelerine satar. 1192 yılında Guy de Lusignan Ada' yı satın alır ve 1489 yılında Venedikliler Ada' yı ele geçirene kadar Luzinyanların yönetimi altında kalır. 1571 yılında Kıbrıs' u fetheden Osmanlı İmparatorluğu, 1878 yılında Ada'yı Biritanya' ya kiralayana kadar yönetirler. Osmanlı İmparatorluğu' nun Birinci Dünya savaşı' na Almanya' nın yanında katılmasının sonucu olarak 1925 yılında Kıbrıs Biritanya tarafında ilhak edilerek İngiliz kolonisi haline gelir. 1960 yılına gelindiğinde Kıbrıslı Türkler ve Rumlar tarafından Kıbrıs Cumhuriyeti kurulur ancak 1963 yılında Rumlar anayasayı tek taraflı değiştirmeye kalkarak Kıbrıslı Türkleri Ada' dan göçe zorlarlar. 1974 yılında Kıbrıs' ın Yunanistan' a bağlanmasını hedefleyen darbenin ardından, can güvenliği kalmayan Kıbrıslı Türklerin Rum baskısından kurtarmak maksadıyla Türkiye, Ada' ya 20 Temmuz 1974' te müdahalede bulunur. Kıbrıs Türk Halkı ve Rumlar, Kuzey ve Güney Kıbrıs' ta iki ayrı toplum olarak yaşamaya devam ederler. 1975 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti kurulur, 1983 yılında da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurularak bağımsızlık ilan edilir. 2004 yılında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Avrupa Birliği tarafından AB üyeliğine alınır. Kültür Ada kültürü, herhangi bir ırk, ulus, milliyet, soy sop ilişkisine bağlı olmadan ve bir yerlerden de taşınmadan, kendi toprağında filizlenmiş, kökleri bu adadan beslenen bir yapılanmadır. Zaman zaman egemenlikleri altına girdikleri büyük güçleri kültürel unsurları da bu hamurun içinde yoğrularak çeşitlilik oluşturmuş, zenginliği arttırmıştır. ( Neoptelemos Kotsapas, Girne Düştü ) . Söylenceye göre Aphrodite ( Venüs ) Kıbrıs’ ta karaya çıkmazdan önce Mora yarımadasının güneyinde ve Girit’ in kuzeyindeki Yeni Kythera’ daki dalgaların köpüklerinden doğmuştur. Bu nedenle Kıbrıs’ ta Aphrodite’ ye tapılırdı. Sanat ve edebiyatta, saf aşkın ve hazzın adası olarak anılır. ( Antoine Bougainville, Dünyanın Çevreinde Yolculuk, 1771. ) . Egzotik Kıbrıs mutfağı, kendi tarihi ve deniz kültürü yanında doğu ile batı kültürlerinin ortak sentezi. Kıbrıs kıyıları, deniz kaplumbağaları ile birlikte yüzülebilecek nadir birkaç yerden biri.   İklim Ada' nın tümünde mayıs ayının ortalarından ekim ayının ortalarına kadar uzun, sıcak ve kurak yazlar ve aralık ayından şubat ayına kadar ılık ve yağışlı kışlar ile tipik Akdeniz iklimi yaşanmakta. Yılın 300 gününden fazlası güneşli olup deniz suyu sıcaklığı mayıs ayından aralık ayına kadar  19 - 27 derece santigrat arasında değişmekte.
19 notes · View notes
kampyeri · 3 years
Link
Ordu'nun Perşembe ilçesinde denize sıfır hizmet veren, Gölge Camp tesisi sizleri bekliyor. Tesis, çadır kampı ve karavan kampı için uygundur.
0 notes
nazenderr · 7 years
Text
🌹
Çanakkale savaşında yaşanmış bir hikaye;
O zaman ki şartları hepimiz aşağı yukarı biliyoruz. Ama deseniz ki kimler gerçekten anlayabilmiş? Belirsiz. Hatta belli de.. Belli belirsiz… Siperlerin bulunduğu yere bir çadır kuruluyor. Çadırın içine ameliyathane. Fakat çadıra gelmeden önce bir masa koyuyorlar kenara. Kim yaralı olarak getirilirse öncelikle o masaya yatırılıyor. Masanın başında da elindeki morfin dolu şırıngayla bekleyen komutan.. Gün içinde mesleklerimizden, bize yüklenen sorumluluklardan binlerce kez şikayet ediyoruz. O komutanın omuzlarındaki yükü ve üstlendiği sorumluluğu hayal edebiliyor musunuz? Komutan şuna karar vermekle yükümlü;
Masaya yatırılan yaralı asker ameliyathane çadırına alınıp ameliyat edildiği taktirde yaşar mı, yaşamaz mı? Eğer yaşama ihtimali varsa o zaman o morfin iğnesini ona yapıyor. O ihtimal yoksa iğne de yok.. Çünkü morfin yok denecek kadar az. Ölüme mahkum bir yarası olsa bile o ağrıyı, sızıyı çekmemek belki herkesin hakkı evet ama yaşama ihtimali yüksek olanları elemek zorunda doktor komutan.. Sorumluluğa bakın.. Yapabilir miydiniz?
Bir asker getiriliyor masaya.. Doktor bakıyor ki şansı yok.
“Bunu kaldırın.” diyor.
Bir başkasını getiriyorlar. Çünkü resmen ölüm yağıyor siperlere. Bakıyor ki onda da umut yok.
“Bunu kaldırın.” diyor.
Sonra bir başkası. Bir tane daha, ve bir tane daha… Ve bir asker daha getiriliyor masaya.. Doktor bakıyor ki yarası çok kötü. Cümlesi aynı, değişmiyor.
“Bunu kaldırın.”
Tam o sırada asker kalan takatiyle sesleniyor doktora;
“Baba!”
Doktor ve diğer askerler kaskatı kesiliyor. Asker yalvarıyor;
“Baba beni tanımadın mı? Benim!”
Herkes doktorun ne yapacağına bakarken doktor görmemek için siper ettiği şırıngalı elinin arkasından şöyle diyor;
“Bunu gölge bir yere kaldırın..”
Ve bir başka doktorla nöbet değişimi yaptıktan sonra gittiği çadırda oğlunun öldüğünü öğreniyor…
70 notes · View notes
barkoturktv · 5 years
Text
Bahçeli: CHP’ye diyorum ki, çadır tiyatronuzu ya Kandil’de kurun ya da Pensilvanya’ya açın
Tumblr media
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 9 Temmuz 2019'den sonra ilk Meclis Grup Toplantısı'nı yaptı. Yoğun katılımın olduğu toplantıda konuşan Bahçeli, sözlerine "Geceye sabredene gündüzü bahşeden Allah’a şükürler olsun. Hasret buzlarının vuslat sıcaklığıyla eritilmesini nasip eden Allah’a hamdüsenalar olsun." ifadeleriyle başladı. "Son nefesimize kadar da burada sizlerle birlikte olacağız" Bahçeli, "Uzun bir aradan sonra Meclis grup toplantımıza katılan her kardeşime, her dava ve yol arkadaşıma taşkın bir sel gibi kalbimden kopup gelen en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Tedavi sürecim boyunca arayan, soran, dua eden, şifa dileyen, mesaj gönderen, halisane duygularla iyi niyetlerini paylaşan herkese en kalbi teşekkürlerimi iletiyorum. Ne mutlu bizlere ki duanın gücüyle, doktorlarımızın güvenli dokunuş ve müdahaleleriyle buradayız, son nefesimize kadar da burada sizlerle birlikte olacağız. Derdi veren Allah, Şafi sıfatıyla şifayı da vermiştir. İmanımız budur, inancımız budur, ihtiramla bekleyip itinayla gözlediğimiz de bu şekildedir." diye konuştu. "Hiç şüphesiz en iyisini bilen Allah’tır." diyen Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti: "İlk nefesimizle son nefesimiz arasında geçen hayat serüveninin her safhası onurla yazılmışsa, şerefle mühürlenmişse, dürüstlükle müjdelenmişse, ahlakla süslenmişse bizden daha bahtiyarı, daha bahadırı olmayacaktır. Derler ki kader gayrete aşıktır. Gayret edeceğiz, garaz ve gaileleri birlikte aşacağız. Sabredeceğiz, musallat olan musibetleri beraberce alaşağı edeceğiz. Akledeceğiz, adımlarımızı isabetle atıp yürüyüşümüzü ağız birliği ve ahenk içinde sürdüreceğiz. Düşmemizi bekleyenler Allah’ın izniyle kurumuş ağaca dönecekler, daha çok bekleyeceklerdir. Tuzak kuranlar bilmelidir ki tuzakçılara tuzak kuran vardır, Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır. Kulisçilerin, komplocuların, kumpasçıların, kurnazların, kundakçıların, kuduzların, kuralsızların, kuklacıların, sahte kurtarıcıların hevesleri kursaklarında kalmaya mahkumdur. Bunlar ya bizi tanımıyorlar ya da tanıma ve tarif etme yanlışına kapılıyorlar. Eğer yürek yemedilerse, eğer meydanı boş zannetmedilerse kesinlikle yiyecekleri kurt pençesiyle titreyip kendilerine gelecekler, arkalarına bakmadan da kuytu yerlere saklanmak zorunda kalacaklardır. " "Biz ülkücü doğduk" Şehit ve gazi yuvası MHP'nin üzerinde hesap yapılamayacağını vurgulayan Bahçeli, şunları söyledi: "Yarım asrı aşan bir millet şaheseri üzerinde karalama ve kurcalama yapılamaz. Sağlığım üstünden spekülasyona yeltenenler, kötü dilek ve temennilerini açıktan veya şifreli mesajlarla servis edenler bilmelidir ki biz şer ve şekavet kişilere değil er kişilere, edepli ve erdemli gönüllere bakarız. Dua edenler bela okuyanlardan fazla olduktan sonra ne fırtınalardan korkarız ne de felaketlerden kaçarız. Ecel aman verdiği müddetçe alayı gelsin, bu cepheyi yıkamazlar, millet ve vatan sevgimize gölge edemezler. Çünkü biz ülkücü doğduk, ülkücü yaşadık, vakti saati geldiğinde de ülkücü olarak öleceğiz. Alın yazımız budur, bu kader çizgisi ezelden ebede Türklüğün bekasına başını koyan her mümtaz ve muhterem insanın şaşmaz ve sapmaz istikametidir."  "Türkiye sabrının meyvelerini toplamıştır" İdlib'de tesis edilen ateşkes rejiminin sevindirici olmakla birlikte henüz tam olgunlaşıp temellenmediğini belirten Bahçeli, "Sayın Cumhurbaşkanı ile Putin'in görüşmeleri, Moskova'ya giden Dışişleri Bakanı'nın Libya'daki taraflarla temas trafiği ve uzlaşma arayışları memnuniyet vericidir. Türkiye atak ve aktif bir dış politika aracılığıyla her meselede söz hakkını sabırla kullanmış, nihayetinde sabrının meyvelerini toplamıştır." şeklinde konuştu. Aynı zamanda enerji diplomasisi vasıtasıyla, TANAP ve TürkAkım projelerinin Türkiye'nin ağırlığını belirgin ölçüde artırdığını, arz güvenliği açısından merkez haline getirdiğini ifade eden Bahçeli, Libya'yla yapılan anlaşma ile Akdeniz'deki ezberlerin bozulduğunu, tabuların yıkıldığını, güç kaymalarının yaşandığını belirtti. "Libya'ya asker gönderilmesini esas alan tezkerenin TBMM'de kabulünün düşmanları çatlatırken, CHP'yi, HDP'yi, İYİ Parti'yi, Saadet Partisini aynı anda zıvanadan çıkardığını" dile getiren Bahçeli, "Türkiye'nin deniz yetki alanının Batı Akdeniz'e kadar uzanmasına, dayatmalar ve zorlamalara boyun eğmeyen bir siyasi iradenin varlığına tepki ve karşı çıkış zillet değil midir? Böylesi bir tutum vatanseverlikle nasıl bağdaşacaktır?" diye sordu. Bahçeli, şunları kaydetti: "Kılıçdaroğlu biliyorsa söylesin, Orta Doğu'da olmadan, Libya'daki kanamayı dindirmeden, Misakımilli emniyet ve esenliğe kavuşturulmadan, Anadolu'da nasıl tutunacağız? Barbaros Hayrettin Paşa'nın 482 yıl sonra tekrar dönüşü bu CHP'yi niye ürkütüyor? Akdeniz'de sahne alan güç oyunlarının içine Türkiye'nin girmesi zilleti niye kızdırıp kahrediyor? Emri kimden alıyorlar? Kimin nam ve hesabına huşunet ve husumet akını düzenliyorlar? CHP kimin tarafındadır? Doğu Akdeniz'deki varlığımızdan Yunanistan rahatsız, Rum Yönetimi rahatsız, Hafter rahatsız, Sisi rahatsız, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri veliahtları rahatsız, şu tuhaf işe bakınız ki Kılıçdaroğlu da rahatsız. İP desen CHP'ye dolanmış, HDP'ye ulanmış, çıkar lobilerine dayanmış. Libya'da ilan edilen ve taraflarca kabul edilen ateşkes bölgesel huzur ve istikrar açısından mühim bir kazanımdır. Ancak CHP bundan bile rahatsızdır.  Merhum Menderes yol yapmış, bu CHP 'uçak mı indireceksiniz' diyerek takoz koymaya çalışmıştı. Merhum Demirel İstanbul'a ilk köprüyü dikmiş, bu CHP 'köprüden mutlu azınlığın ve zenginlerin geçeceğini' ileri sürmüştü. Keban Barajı için kazma vurulmuş, inşaat başlamış, bu CHP 'ne yapacaksınız barajı, kurbağa mı yüzdüreceksiniz' demişti. Kanal İstanbul gündeme gelmiş, aynı CHP 'yaptırmam' demiştir. Köprü yapılır, yıkmak isterler; tünel yapılır, kapatmak isterler; denizin altından yol açılır, ray döşenir 'ne gerek var' derler; niye ihtiyaç duydunuz, ihaleleri kime verdiniz diye tahrip etmek isterler. Yerli ve milli silah sanayisinin gelişmesi için saygıdeğer teşebbüslerde bulunanlara yalan yanlış, çürük çarık, eksik gedik ifadelerle saldırıp kara çalarlar. Bu CHP'de hayır yoktur. Bu İP'de umut yoktur. Bu HDP'nin patenti ve paleti Kandil'dir. Tarih tereddüt edenlerin sebep olduğu onlarca felakete şahittir."  "Kılıçdaroğlu’nun kulağına küpe olsun" MHP Genel Başkanı Bahçeli, gündüz ele bir fener alınsa bile CHP'nin hiçbir yöneticisinin bulanamayacağını, görülemeyeceğini belirterek, "Pinokyo adeta bunların yanında masum kalır. Esad, Hafter ve Sisi için neredeyse fan kulübü açacak, taraftar grubu oluşturacak, hayran kitlesi kuracak kadar ahlaki eşikleri yıkmışlar, akıl tutulması yaşamışlardır." değerlendirmesinde bulundu. "Kılıçdaroğlu'na ve CHP'li yöneticilere diyorum ki Türkiye'nin hak ve çıkarlarını savunmak, bekasına destek olmak, korkmayın sizi MHP'li veya AK Parti'li yapmaz, sadece adam yapar, sadece yerli ve milli insan yapar. Vatan ve bayrak sevgisi sizi yoldan çıkarmaz, aksine yola getirir." ifadelerini kullanan Bahçeli, "İnsanın bedeninde ameliyat yapmak için bayıltmak, CHP'nin ruhunda yapmak için de ayıltmak lazımdır." diye konuştu. Siyasetin akıl, mantık, ahlak işi olduğunu ve fedakarlık gerektirdiğini dile getiren Devlet Bahçeli, şöyle devam etti: "Bunların hepsi CHP'de tükenip kaybolmuştur. Terörist Demirtaş'ın Devran isimli sözde kitabından tiyatro oyunu çıkarıp buna övgü düzenler bu milletin ruh köküne yabancı olanlardır. CHP'ye diyorum ki çadır tiyatronuzu ya gidin Kandil'de kurun ya da Pensilvanya'ya açın. Emin olun kapalı gişe oynatırsınız, hasılat rekorları kırarsınız. Fakat Müslüman mahallesinde salyangoz satmayın, satmaya kalkışmayın, zira sattırmayız, müsaade etmeyiz. Diyeceklerim Kılıçdaroğlu'nun kulağına küpe olsun, aksi halde Türk milleti bu siyaset ucubesini affetmeyecek, bulduğu ilk sandıkta da bedelini ödetecektir."  Bahçeli, Cumhur İttifakı'nın, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile parlak başarı ve zaferlere imza atacak inanç ve muktedir iradeye haiz olduğunu dile getirdi. Bahçeli, son olarak, Avrupa Kıta Elemeleri Voleybol Final Maçında Almanya'yı 3-0 yenerek 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunlarına katılmaya hak kazanan A Milli Kadın Voleybol Takımını, teknik kadroyu ve federasyon yönetimini kutladı. Read the full article
0 notes
sananeulen · 4 years
Text
İSTANBUL 34. AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NE; Sayın Başkan, Sayın Heyet; Öncelikle şunu söylememe müsaade edin. Bu davanın ille de bir yerinde olacaksam savcısı değil, sanığı olmayı tercih ederim. Bunun bir sebebi var. İnsan ancak kafasını kaldırıp ufka baktığı zaman dünyanın yuvarlak olduğunu görebilir. Ben de istikbale baktığımda bu davada verilecek mücadelenin, ülkemin adaletine katkıda bulunacağını ve yargının çürümüş dallarının budanmasına vesile olacağını görüyorum. Emin olun, bu baş aşağı duran fotoğraf düzeldiğinde, bu iddianameleri yazanlar kendilerinden öncekiler gibi işledikleri günahlarla anılacak! Ancak biz; bir fikirde, bir kelimede, bir harfte yaşamaya devam edeceğiz. Sayın Hâkimler… Yargılanırız, varsa suçumuz mahkûm oluruz, ardından infazımız yerine getirilir. Hukukun ilerleyişi budur. Oysa siyasi intikam davaları pek de öyle işlemiyor. Önce infaz ediliyorsunuz, yargılama ona yetişmeye çalışıyor. Biz, Odatv’nin gazetecileri, bu mahkemede sanık olmadan önce yıllarca böyle yaşadık. İktidar içindeki çetelerden beslenen sürülerin hakaretleriyle, tutuklayın çığlıklarıyla, ölüm tehditleriyle terbiye edilmeye çalışıldık. Sonumuzun El Kaidecilerin Charlie Hebdo dergisini katletmesi gibi olacağını söyleyen kamu görevlileriyle bile karşılaştık. Nihayetinde katillerin yapamadığı işe savcılar talip oldu. Bundan dolayı dert yandığımı sanmayın. 1871’de kendi vatanının yandaş medyasında hain ilan edilen Victor Hugo, “insanın kendisine yapılan saldırıları okuması kendi dışkısını koklamasına benzer” diyor. Ben de içinde benden bir şey de olsa bu kokuyu sevmediğim için okumuyorum. Bu nedenle bir gazeteci uyarmasaydı fark etmeyecektim. İktidar içindeki çetelerin bir tetikçisi, bizim hapishane ile uslanmayacağımızı, Alman Devleti’nin Kızılordu Örgütü’ne yaptığı gibi, hapishanede katledilmemiz gerektiğini söylüyordu. Ne güzel fikir özgürlüğü! Katledilmiş bir kamu görevlisinin cenazesini haber yapmak müebbetlik, gazeteci katletme propagandası serbest! Uzağa gitmeyelim. Bu hikâye bana Almanya’yı değil, bizden birini, Mithat Paşa’yı hatırlattı. Mithat Paşa bizim büyük bir reformcumuzdur. Halen hayatımızda olan Ziraat Bankası da meslek liseleri de onun eseridir. En önemlisi, Mithat Paşa demek Meşrutiyet demekti, Anayasa demekti. Yıldız Sarayı’nın bahçesinde çadır mahkemesi kurdular, hükmüne idam yazdılar. Yapamayınca hapishanede gardiyanlarına boğdurdular. Bunu şu nedenle anlatıyorum. Çadır mahkemesinde mahkeme reisi Mithat Paşa’ya “iddianameyi nasıl buldun” diye sorunca, Mithat Paşa “iki mahalini doğru ve sahih buldum” dedi. İki noktasını doğru bulmuştu. Biri başlangıçtaki besmele, öbürü sonundaki tarihti. Mithat Paşa “geri kalan yerleri yalan, yanlış ve tutarsızdır” diyordu. Bir Mithat Paşa geleneği. Ben de bir iddianameyi elime alınca önce başına ve sonuna bakarım. Kendim için de öyle yaptım. Ve dedim ki “başı da sonu da yalan, yanlış ve tutarsız”. 2 BİZİ TUTUKLAYAN YAPILANMA Önce son sayfasından başlayayım... İddianamenin sonunda, herkesin bildiği soruşturma savcısının yanında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan’ın ve vekili Hasan Yılmaz’ın imzalarını görünce şaşırmadım. Hatta “iddianamenin üzerindeki gölge mürekkebe bulanıp suretini göstermiş” diyerek üç imzalı bu iddianameye sevindim. Açıp baktım. 7 Şubat’ta Hakan Fidan’ı tutuklamaya çalışarak MİT’e büyük kumpas kurmakla suçlanan eski yargı mensuplarının iddianamesinin altında tek bir savcı imzası var. FETÖ’nün polislerinin ve imamlarının MİT’e kumpasla suçlandığı iddianamedeyse iki imza. Zaman Gazetesi iddianamesi tek imzalı. TUSKON iddianamesi de, FETÖ Çatı Davası iddianamesi de tek savcının izini taşıyor. Peki bu işin sırrı nedir? Sayın Heyet, Türkiye’de yaşanan sıradışılıkların sebebi sorulduğunda çoğu zaman verilen yanıt “devlet”tir. Oysa yakından baktığımızda müsebbibin “devlet benim” diyen çeteler, tarikatlar, ya da örgütler olduğunu görürüz. Korkunun gerçeğin üstünü örttüğü dönemlerde devlet üniformasının içindeki bu oluşumları anlatmak zordur. Çoğunlukla bir grup öncü vitrine taş atmaya cüret eder. Yazı, haber ya da kitap; aydının yuvasındaki yılana attığı taştır. Çıkan yılan düşmanını sokarken varlığını da herkese gösterir. FETÖ dönemi yargılanmamız böyleydi. Yargıda, poliste, orduda örgütlenmiş yapılanmadan söz edenlerin başına kötü şeyler geliyordu. 1. Odatv davasında yargılananların ortak özelliği FETÖ’yü deşifre eden eserleriydi. İşte buna diyalektik diyorlar. FETÖ’yü gösterenlerin tutuklanması FETÖ’nün görünmesine yaradı. Örnek olsun, Haliç’te Yaşayan Simonlar, Fethullahçıların polisteki örgütlenmesine odaklanırken, Hanefi Avcı’nın kitap yüzünden tutuklanması kitabın tezini ispatladı. Bu iddianamedeki imzalara gelirsek… Biz Odatv’deki haberlerimizde, Barış Pehlivan ile yazdığımız kitaplarda, ben yazılarımda yargıdaki olağandışı işlerden bahsediyorduk. Adliyeleri esir eden grupların adaletin hükmünü değil, kendi özel gündemlerini icra ettiğini anlatıyorduk. Açık söyleyeyim, bizi cezalandırmak için sebep yaratılacağını biliyorduk. İddianamede gördüğümüz ikinci ve üçüncü imzalar “biz de tam da bunu kastetmiştik” dedirtti. Öte yandan bir şey daha var… Bizim duruşmaya çıkana kadarki hukuk serüvenimiz bir dizi olağandışılıklar içeriyor. MİT Kanununa dayanarak tutuklandık. Hem bugüne kadar bu kanunla ilgili uygulamalar, daha doğrusu “uygulamamalar”, hem de hukukçuların kamuya bildirdiği görüşler aynı şeyi söylüyordu. O da bu kanunun karşılığının hapisliği önemsiz kılacak kadar olduğuydu. Buna 3 rağmen birileri bizim tutuklu yargılanmamızı istiyordu. Tabiri caizse hesabı peşin almak istiyorlardı. Olağandışılıklara bir gece yarısı komedisi eklendi. Dolandırıcılara ya da hırsızlara tanınan infaz indiriminden Meclis’e gece 3’te gelen kanunla muaf tutulduk. Türkiye’de halihazırda MİT Kanunundan yargılanan bizden başka kimse muhtemelen olmadığı için bu müdahale bizim için yapılmıştı. Ancak yeni düzenleme yine de 3 yıl hapse denetimli serbestlik hakkı tanıdığı için bir kez daha tutukluluk önemsizleşti. İşte bu durumda, soruşturmaya bir elin değerek tuz eker gibi yeni suçlamalar ekeceğini düşünüyordum. Beklediğim oldu. O elin sahipleri görülüyor ki bu iddianameye 2. ve 3. imza olarak düştü. Kısıtlılık getirilen iddianameden bizzat bu savcıların Sabah Gazetesine yaptığı sızıntıları, ya da açık usul hatalarını herkes biliyor. Ben başka bir noktaya dikkat çekiyorum. Sayın Heyet, buradaki yargılamaya konu olan haberin altında Hülya Kılınç’ın değil, üçümüzün birden adını görseniz ne düşünürdünüz? İşte ben bu iddianame için aynısını düşünüyorum. Belli ki bazı zorunluluklar iddianameyi en azından görüntüde 3 imzalı kollektif bir eyleme dönüştürdü. BU SAVCILAR FETÖ’DEN BAHSEDEMEZ Mithat Paşa usulüyle devam ediyorum. Bu kez iddianamenin başına dönelim… İddianamenin başlangıcında MİT’in FETÖ’nün hedefi olduğu anlatılıyor. Sonra da bir daha FETÖ kelimesi bile kullanılmıyor. Ben bunun ya iddia makamının bilgisizliğinden ya da suçluluk psikolojisinden kaynaklandığını düşünüyorum. Sayın Hakimler, cehalet ne çok okuyanların ne hiç okumayanların meselesidir. Cehalet, çoğunlukla tek kitap okuyanların kusurudur. Söyleyeceğim şu, MİT’in FETÖ’den başka düşmanı yok mu? Yoksa bu savcılar başka bir şey bilmiyorlar mı? Mesela PKK ya da IŞİD de MİT’in düşmanı değil mi? Konumuz Libya, konuyu genel kültür düzeyinde bilenler dahi MİT’in Birleşik Arap Emirlikleri ya da Mısır gibi bir sürü devletin hedefinde olduğunu size söyler. Tek kitaplı savcılar nedense bunlarla değil iddianamenin geri kalanında bir daha bahsetmedikleri FETÖ ile başlıyorlar. Öte yandan suçluluk psikolojisi de var. Çünkü FETÖ, 7 Şubat 2012’den önce de MİT’i hedef aldı. Bizzat Odatv davasında benimle birlikte MİT’in Orta Asya Masası’nın başındaki Kaşif Kozinoğlu tutukluydu. Hapiste şüpheli bir şekilde öldü. Bu şu demek: Biz, savcıların MİT’i hedef almasını milat saydığı tarihten önce FETÖ tarafından hedef alındık. Hem de bir MİT yöneticisi ile birlikte. 4 Şimdi bu salondaki herkese soruyorum: O gün İlhan Cihaner’i tanıyor muydunuz? Elbette. Çünkü o savcılık yetkilerini bu yapıya karşı kullanmış ve bedelini ödemişti. Daha çok tanıdığınız isim sayarım. Peki o gün bu iddianameye imza atanları tanıyor muydunuz? Hayır. İşte suçluluk psikolojisi dediğim budur. Eğer MİT ya da FETÖ ile bu davaya başlayacaksanız öyleyse bize yapılanlarla başlayacaksınız. Savcılar ise “gökten üç elma düşmüş” diye başlamışlar. Bu koca boşluk ülkemizin noksanlığı değil, bu iddianameyi yazanların kendi geçmişlerinin ayıbıdır. BİZE KURULAN TUZAK Sayın Hâkimler, basit bir sorum var: Devlet yurttaşlarına tuzak kurar mı? Hukuk devleti tabii ki kurmaz. Ama devletin üniformasını kendi aidiyetlerine kalkan yapanlar kurar. Bakın, Atatürk’ün harpte başarılı olmanın anahtarını açıkladığı bir söz vardır: “En iyi şekil, zihnen düşmanının tarafına geçmek ve onun bakışıyla meseleyi çözmektir.” Biz de mahkemelerde bunu yaparız. Savcıların gözünden davaya bakarız. Niyetlerini okuruz. Şimdi, bu iddianamenin açıkça ortaya koyduğu bir tablo var: - MİT mensubu S.C.’nin şehadetinin ardından sosyal medyada yüzlerce paylaşım yapılıyor. MİT ve savcılar izliyor. - Ailesinin köyünün muhtarı babasının adını da vererek 19 Şubat’ta duyuru yapıyor. Üstelik bu köyünün neresi olduğunun da bilinmesi demek. MİT ve savcılar izliyor. - Onlarca sitede şehitle ilgili haberler çıkıyor. MİT ve savcılar izliyor. - İddianamede görülüyor ki bu davanın sanıkları olan Murat Ağırel’in ya da Erk Acarer’in 22 Şubat’taki paylaşımlarını da MİT ve savcılar izliyor. - Yeni Yaşam Gazetesi 23 ve 24 Şubat’ta haber yapıyor. MİT ve savcılar izliyor. - Ardından Ümit Özdağ Meclis’te olayla ilgili bütün ayrıntıları açıklıyor. MİT ve savcılar izliyor. - Özdağ’ın açıklaması ertesi gün basında haber oluyor. MİT ve savcılar izliyor. Uluslararası medyada olay haber oluyor. MİT ve savcılar izliyor. 3 Mart akşamı Odatv’de şehidin cenaze haberi yayınlanıyor. 4 Mart sabahı saat 04’te ben evimden gözaltına alınıyorum. Neredeyse iki hafta uyuyan MİT ve savcılar o gece uyumuyor! 5 Dediklerimi doğrulayan bir evrak daha var. İddianame eklerinde yer alan Emniyet Raporu şöyle başlıyor: “Başsavcı Vekili Hasan Yılmaz’ın, 3 Mart 2020 tarihli sözlü talimatları kapsamında Odatv’deki habere ilişkin gerekli araştırmanın yapılarak...” Demek o gece sahiden uyumamışlar. Bakın MİT’in Odatv için suç duyurusunun tarihi 4 Mart. Savcılığa saat kaçta şikâyet geldi, beni gözaltına aldıran Hasan Yılmaz saat kaçta harekete geçti, polisler kaç saatte eve geldi? Belli ki MİT’in suç duyurusu benim gözaltına alınmamı bekledi, ya da bir eksiklik sonradan tamamlandı. Sayın Hâkimler, 10 yıl önce “kumpas” diyorduk. Bugün buna “tezgâh” diyoruz. Serçeler, bıldırcınlar, güvercinler kafese giriyor. Karga gelince kapak kapanıyor. Demek ki Odatv’deki haber olmasa böyle bir dava hiç açılmayacaktı. Bunu nereden biliyorum? Çok basit, İrfan Fidan ve Hasan Yılmaz’ın yönettiği savcılık, bütün soruşturmaları Odatv haberinden sonra başlatıyor. Hatta Ümit Özdağ hakkındaki fezleke bile Odatv Haberinden sonra yazılmaya başlıyor. Bakın burada komik bir şey var. Ümit Özdağ ile ilgili soruşturma, açıklama yaptığı gün değil, hafta değil, benim gözaltına alındığım gün yani 4 Mart 2020’de başlatılmış. Savcı Hamza Yokuş imzalı tutanak “resen soruşturma açılmasına karar verildi” diyor. Yani soruşturma açıldığında orada da MİT’in bir şikâyeti yok. Şimdi gelelim savcının Özdağ hakkında soruşturma açmaya nasıl karar verdiğine. Tutanaktan aynen aktarıyorum: “4 Mart 2020 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığı’mızca yapılan olağan internet taramasında…” Çok acayip değil mi? 26 Şubat ile 4 Mart arasında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nda internet mi kesikti? Savcı bu kadar gün “olağan internet araması” neden yapmadı? Siz savcının yazdığı gibi bunun “olağan” olduğunu düşünüyor musunuz? Elbette hayır! Ortadaki tablo çok açık. İstanbul’daki savcıları da Ankara’daki savcıları da hatta MİT’i de birileri harekete geçirdi. O “birileri” kimse Odatv’den başlamak üzere herkese tezgâh kurdu. MİT KADAR GAZETECİLİK DE GEREKLİ Sayın Başkan, Sayın Heyet; İnsan yalnız kalmaktan korkar. Karanlıktan korkar. Ölmekten ya da yaşamaktan korkar. Oysa ben sadece korkmaktan korkuyorum. Lütfen sözlerimi iktidar içindeki çeteler, savcılar, örgütlü linç güruhları eliyle kurgulanan bu davada onlara bir yanıt olarak kabul edin. Eğer bu tezgâhı kuranların bir vatanı varsa ben o vatanın hainiyim! Ne mutlu bana bir vatanları yok… Eğer bu tezgâhı kuranların bir dini varsa ben o dinin kafiriyim! Ne mutlu bana imanları yok… 6 Eğer bu tezgâhı kuranların bir devleti varsa ben o devletin teröristiyim! Ne mutlu bana onlar çetelerini devlet sanıyorlar... 101 yıl önce bugün Mustafa Kemal de Saray’dakilerin haini, işgalcilerin teröristi, işbirlikçilerin kafiriydi! Milletin hürriyetini şahsi ikbalinin önüne koyanlar korkusuz olmalı, küfrün üzerine yürümelidir. Bu girişi, şunun için yaptım. Ben yıllardır yazı yazıyorum, Cumhurbaşkanı’nı eleştiriyorum, bakanları eleştiriyorum, genelkurmay başkanlarını eleştiriyorum. Efendim MİT kutsal bir örgüt müdür? MİT dokunulamaz mıdır? MİT sorgulanamaz mıdır? MİT; hatası, eksiği gösterilemez midir? Haşa, MİT mensupları peygamberin sahabeleri midir? Farkında mısınız, bu dava üzerinden ne yapmaya çalışıyorlar. Bu davayı kurgulayanları sevindirecek bir karar verirseniz yukarıdaki tüm sorulara “evet” yanıtını vermiş olacaksınız. Türk tarihinde 12 Eylül gibi karanlık işlere bulaşmış askerler vardır. İşkenceye karışmış polisler vardır. Aynı zamanda mensubiyetini kötüye kullanmış hem de çok kötüye kullanmış MİT mensupları da vardır. Örnek olsun, ben daha birkaç ay önce Cumhuriyet Gazetesinde hapishaneden bana mektup yazan bir MİT mensubunun anlattıklarından yola çıkarak, MİT kimliğini adam kaçırıp fidye istemek için kullandığı iddiasıyla cezalandırılan bir personeli yazdım. Bunu yazarken güç bela MİT’in basın müşavirliğini aradım, MİT mensubunu askeri alanda yakalayan kamu görevlileri ile konuştum. Siz eğer bu davayı tezgâhlayanları sevindirirseniz, bir sıradışılıkta karşısına MİT mensubu çıkınca bir gazeteci sorgulamaya araştırmaya devam edebilir mi? Şimdi söyleyeceğimi bana güvenmezseniz açıp kontrol edebilirsiniz. Biz Odatv’de 15 Temmuz’dan önce aylarca “darbe geliyor” haberleri yaptık, yazıları yayınladık. Yanlış anlamayın, gayrimeşru bir kaynaktan öğrenmedik. Dış basında işaret veren yazıları, Washington’daki enstitülerin raporlarını çevirdik. Zaman Gazetesi’nde adeta darbeyi işaret eden haber ve yazıları analiz ettik. Çeşitli davalara yansıyan ifadeleri aktardık. Hatta bizzat soruşturma savcılarının iddianamelerine giren darbe uyarılarını anlattık. Emin olun bunları yaparken öyle saldırılara maruz kaldık ki… “Ordunun içine fitne sokuyorlar”, “Ordumuz terörle savaşırken darbe iddialarıyla ihanet ediyorlar” diyenler oldu. Bunları da açıp okuyabilirsiniz. Odatv’deki gazeteci ağabeyimiz Soner Yalçın’ı arayıp tehdide varan konuşma yapan, benim ve Barış Pehlivan’ın işten çıkarılmasını isteyen ve bu darbe uyarısı yazıların susturulmasını isteyen oldu. Vazgeçmedik. Sonunda darbe günü geldi çattı. MİT Müsteşarına öğlen saatinde darbe ihbarı anlamına gelecek itirafın yapıldığı ortaya çıktığı halde MİT Müsteşarı darbeye akşam yemeğinde yakalandı. Bu durumu herkes eleştirmedi mi? Sorular sormadı mı? Bunu da yapmak gerekmez mi? 7 “’İstihbarat” diyoruz, Arapça’dan geliyor. “Haber” ve “’ihbar” aynı kökten doğmuş. Batı dillerinde “intelligence” kelimesiyle karşılamışlar. O ise “akıl” ve “zeka”dan geliyor. Şu tabloya bakarak söylüyorum. İster istihbarat deyin ister intelligence. Sadece 15 Temmuz bile gösteriyor ki doğru düzgün bir istihbarat kurumu bu ülkeye gerekli ise iyi gazetecilik ondan daha çok gerekli. Bakın gazeteci en azından istihbarat kurumunun eksikliklerini gösterebiliyor. Daha da ileri gidiyorum. Bu davaya konu olan haber bir yorum içermiyor. Basit bir haber. Her ölümün ardından olağan cenazeyi anlatıyor. Peki vatansever bir gazeteci bu haberle yetinmese, 27 yaşında gencecik bir istihbaratçının katledilmesinde bir ihmal var mı araştırmak istese, ki bence yapılmalı, yapabilir mi? Bunu pek çok terör saldırısından sonra yaptık. Şimdi Libya’daki bu saldırı ile ilgili ülke savunmasına faydalı, belki de yeni şehitler gelmesini önleyecek böyle bir çalışma yapılabilir mi? Bu davayı kurgulayan akıl “yapamazsınız” diyor. Hadi “vatansızların haini”, “devletsizlerin teröristi”, “imansızların kafiri” olarak biz yapmayalım. Bu iddianameye imza atan savcılar böyle bir inceleme yapacaklar mı? Hatırlayın, Mavi Marmara saldırısının ardından bu adliyede davası görüldü. Bir savcı çıkıp şehidin uğradığı saldırının soruşturmasını yapabilir mi? Bu davayı kurgulayanlar “kesinlikle hayır” diyor. Bu dava bize bunu söylüyor. Oysa 20-30 yıl önce Türkiye, kurumları çok daha sorgulanabilir bir ülkeydi. Kamu görevlilerinin en azından gazeteciler peşini bırakmazdı. Şimdi bizi daha da geri götürmeye çalışıyorlar. Tekrar söylüyorum, Odatv’de yayımlanan haberde böyle bir sorgulama yok. Ama bu dava hiçbir ifşa içermeyen sade bir cenaze haberini yargılayarak bütün sorgulamaların şimdiden önünü kapatıyor. MİT KANUNU NEDEN ÇIKTI Sayın Hâkimler, Mahkemelere eşlik eden kanunlar tarihsiz değildir. Gökten yere düşmemiştir. Sokakta bulunmamıştır. Kahve içerken akla gelmemiştir. Kanunların bir ruhu vardır. Kendilerini doğuran bir eylem vardır. Ve kanunlar da eylemleri doğurur. MİT Kanununun 2014 yılındaki dönüşümünün mahkemelerdeki canlı tanığıyım. 9 yıl önce bu Adliye’de MİT yöneticisi Kaşif Kozinoğlu da benimle birlikte sanıktı. Bugün sözüm ona MİT Kanunundan bahsedenler, o gün Kozinoğlu’nu linç ediyor, özel hayatını didik didik ediyordu. O gün altlarında Başbakan’ın zırhlı aracı olan savcılar, MİT’e kumpasları derinleştirdiler. 7 Şubat oldu, daha fazlası yaşandı. İfşalar sıradan hale geldi. Nihayetinde görev başında faaliyet yürüten ve doğal olarak gizli olan istihbaratçıların kimliği korunsun diye bu yasa çıktı. Şehit olan bir MİT mensubunun cenazesi haber yapılmasın diye değil. 8 Ne Kozinoğlu’nun cenazesinde ne de bu kanun doğarken ortada olan savcılar, bugün bu kanunu ruhuna aykırı bir şekilde kullanıyor. MİT Kanununu yerde buldukları taş gibi alıp başımıza fırlatıyor. Bu dava MİT Kanununun uygulaması gibi görünse de aksine gayrimeşru çocuğudur. BİZİM DOĞAL ŞAHİTLERİMİZ Elbette son dönemde her hikâye gibi bu dava da kamuoyunu ikiye böldü. Tutuklanmamızı savunanlar tutarlı bir gerekçe sunmadı. Onlara göre lanetli sayılan görüşlere sahip olan bizler çoktan cezalandırılmalıydık. Yargılanmamız bile gereksizdi. Şimdi size bunun karşısında bize doğal tanık olan üç ses getireceğim. Biri, Kumpas-Der. Bu iddianameyi yazanları kimsenin tanımadığı dönemlerde kumpaslarla hedef alınanların ve onların yakınlarının kurduğu dernek. Bu dernek, bu yargılama için diyor ki: “Maalesef devletten FETÖ kalıntılarının temizlenmesi yerine her türlü eleştirinin her türlü muhalefetin tehlike olarak görüldüğü, yargı bağımsızlığının ve evrensel hukukun göz ardı edildiği yeni bir sürece girildiğini görüyoruz. Sizlerin karşı karşıya kaldığınız hukuksuzluğu, bu sürecin bir parçası olarak değerlendiriyor ve bunun ülkemiz ve demokrasimiz açısından büyük bir talihsizlik olduğunu düşünüyoruz.” FETÖ ile gerçekten karşı karşıya gelmiş insanlar bu davanın savcılarının değil bizim yanımızda. İkincisi Cevat Öneş. Şehit MİT mensubu S.C. gençti. Öneş ise 1966-2005 aralığında yani 39 sene MİTte görev yapmış eski Müsteşar Yardımcısı. Öneş, bizim tutuklanmamızın ardından şunları söyledi: “Olay ve MİT mensuplarının isimleri TBMM’de bir milletvekili tarafından açıklanmış ve kamuoyu bilgi sahibi olmuştur. Manisa’da cenaze töreni açık olarak yapılmış, gizlilik kuralı uygulanmamıştır. MİT Başkanı tarafından da çelenk gönderilmiştir. Bu durum, MİT Yasası’nın 27. Maddesinin uygulanamayacağını göstermektedir. Ayrıca, yasal ve idari uygulamalar olarak da önceki benzer (Kaşif Kozinoğlu ve bazı MİT mensupları) cenaze törenleri dikkate alındığında, teamül olarak da bir kriterden söz edilemez. Gazetecilerin konuyu işlemeleri ise ‘Devlet sırrı ve gizlilik kurallarının ortadan kalktığı’ bir olayla bağlantılıdır. Basın özgürlüğü, kamuoyunun bilgilendirilmesi amaçlı bir faaliyet söz konusudur.” Üçüncüsü, bizzat MİT Kanunu hazırlayıp Meclis’e getiren dönemin AKP milletvekili İdris Şahin. O da bu olaydan sonra konuştu. Bugün dedi ki: “MHP’nin Grup Başkanvekilleri Oktay Vural ve Mehmet Şandır idi. Bu maddenin yorumlanmasını bizden talep etti. O günkü Meclis tutanaklarında vardır. Asılsız haber yapanlar ve MİT mensubu ve ailelerini ifşa edenlerin ceza almalarını öngören bir düzenlemeydi. Yoksa Meclis’te açıklanmış, cenaze törenine de o yörenin siyasi erklerini 9 çağırmak suretiyle alenileştirilmiş bir törenin buna bağlı olarak da teşkilatın çelenginin haber yapılmış olmasının, bir MİT mensubunun kimliğinin ifşa edilmesinden bahsedilemez. Bu olayla ilgili Meclis gündeminde dokunulmazlığı olan bir milletvekilinin açıkça beyanı var. TBMM kürsüsünden söylememiş olmakla birlikte 83 milyona ifşa edilmiş bir hadise söz konusu. 83 milyonun bildiği ve Meclis’te ifade edilmiş bir konunun haber yapılmış olmasının bu kanunun özüyle örtüşmediği açık şekilde ortada. Arkadaşlarımız kanunun gerekçesine bakarsa burada ne murad ettiğimizi çok net görürler. Sadece bir kanun çok açık değilse orada açılır kanun yapanların neyi murad ettiklerine dair görüşme tutanaklarına bakılır. Kanunun gerekçesiyle şu an itibariyle mahkemelerin değerlendirmesi dışında bir düzenlemenin olduğunu da çok rahat görebilirler.” Gerçekten de tutanaklara açıp bakın, MHP bu kanuna karşı. O gün İdris Şahin, biraz önce okuduğum şekilde anlatarak Meclis’i ikna etmeye çalışıyor. Size sadece 3 tane kritik tanık seçtim. Demek bu dava dünkü FETÖ kumpaslarının devamıdır. Demek bu dava MİT Kanununun ruhuna aykırıdır. Demek bu davanın MİT mensuplarını korumakla ilgisi yoktur. Demek hak bizimle, hukuk bizimle, demek alnına kara yazılmış mağdurların ruhu bizimledir. DAHA ÇOK DAHA AZ ŞEHİTLİK OLMAZ Çok daha kritik bir şey var. Asker, polis ya da istihbaratçı… Kamu görevi yaparken ölür, şehit olur. Vatan toprağının altında eşitlenir. Hepsi vatan şehididir. Sizce öyle değil mi? Size “hangisi daha çok şehit” diye sorsam buna yanıt verebilir misiniz? Veremezsiniz. Öte yandan insan ölü atların peşinden koşabilir mi? Ölü ağacın meyvesini yiyebilir mi? Olmaz değil mi? Haliyle ölülerin kanunu yoktur. Varsa da bu dünyaya ait değildir. Cenaze aracı trafik ihlali yapsa cezası ölüye yazılmaz. Şoföre yazılır. Ya da adı dağları da devirse ölüye maaş bağlanmaz. Şehit olmuş bir vatan evladına da MİT Kanunu uygulanamaz. Bakın, iddianamede Anayasa Mahkemesi’nin kanuna itirazı reddederken ifade ettiği şu gerekçesi irdelenmiyor: “Dava konusu kuralla MİT mensuplarının ve ailelerinin kimliklerinin ifşa edilmesinin suç olarak öngörülme nedeninin, bu kişilere ve ailelerine kendileriyle aynı durumda bulunan kişilere nazaran özel bir imtiyaz ve ayrıcalık tanımak değil, yürüttükleri görevleri nedeniyle kimliklerinin ifşa olmasının, MİT mensuplarının görevlerini yerine getirme imkanını ortadan kaldırması ve kendileri ile birlikte ailelerinin güvenliklerini tehdit altına sokmasıdır.” Burada kanunun gerekçesi, şehit olan bir MİT mensubuna MİT Kanununun uygulanmayacağını açıkça söylüyor. Yani açıkça diyor ki bir polis ile bir MİT mensubu kanun önünde eşittir. Ancak MİT mensubunun ifşa olması “görevini yerine getirme imkanını ortadan kaldırır”. Kanun, MİT mensubunun yaşarken görevini yerine getirebilmesi için yaratıldığını anlatıyor. 10 Şehit olan bir MİT mensubu halihazırda en büyük görevini tamamlamıştır. Başka bir dünyada yerine getirsin diye ona bu dünyadan kanunla görev verilemez. Yani bu kanun şehit bir personele görev başında gibi uygulanamaz. Öte yandan yine okuduğum ifadelerden anlaşılacağı gibi bu dünyada görevini şehadetle tamamlamış bir MİT mensubuna MİT Kanununu uygulamak şehitler arasında eşitsizlik yaratır. Şehitler ve daha çok şehitler ayırımını oluşturur. Anayasa Mahkemesi açıkça “niyet bu değil” derken böyle bir uygulama kanunu ortadan kaldıran ve kanunsuz bir uygulama olacaktır. Ayrıca yine görüldüğü gibi kim olduğu bilinmeyen tabut taşıyan vatandaşların arasında MİT personeli olması da meselenin özüyle ilgili değildir. Nitekim iddianame bile defalarca bir fotoğraftaki şahısların MİT mensubu olduğunu belirtmeden yayınlamanın suç olmadığını kabul ediyor. Sayın Hakimler, bırakalım şehitlik birer yıldız olarak birbirinden farklı ışıklarla yanmaya devam etsin. “Bu MİT mensubunun yıldızı” diyerek dünyevi kanunlarla onların ışığını söndürmeyelim. BURADA ŞEHİDİN MEZAR TAŞI YARGILANIYOR Sayın Başkan, Sayın Heyet; Siz bizim kim olduğumuzu da, niyetimizi de bilmelisiniz. Bakınız, iddianameye konu olan MİT mensubu Odatv’nin haberinde “şehit” olarak anılıyor. Odatv hükümetleri eleştirir, onların politikalarını sorgular. Ancak biz ülkesi için hayatını kaybeden kamu görevlisinin hatırasına her zaman saygı duyarız. Bu ikisini ayırmak önemlidir. Bu, Odatv için kuruluştan bugüne değişmeyen bir gerçektir. Biz, gençlerimizin emperyalistlerin çıkarları için Kore’ye gönderilmesini eleştiririz. Ama Kore’de ölen çocuklarımızın mezarlarında gözyaşı dökeriz. Çanakkale’de ülkemizi işgale yeltenen devletlere lanet okuruz. Ama onların dünyanın dört yanından toplayıp üstümüze sürdüğü yoksul gençlerin mezarlarına emanet gibi bakarız. Ancak açık bir başka gerçek var ki şehitlerine ve gazilerine hak etmedikleri kadar kötü muamelede bulunan bir ülkedir Türkiye. Bu benim şahsi kanaatim değil. “Vatan sağ olsun” diye kaldırılan cenazelerin ardından unutulduklarının, eğer gazi olmuşlarsa bir protez için neler yaşadıklarının sayısız haberini okumuşsunuzdur. Ben size birinden bahsedeceğim. Afyon Sandıklı’daki şehitlikte yatan Reşat Bey’den. Şehitliğe “Çiğiltepe Şehitliği” denmesinin sebebi de odur. Osmanlı’nın çöküş döneminde sayısız harbe katıldı, esir düştü ve yine de vazgeçmedi. Son olarak Kurtuluş Savaşı’nda 57. Alay Komutanlığı görevine getirildi. Mustafa Kemal tarafından stratejik Çiğiltepe’nin ele geçirilmesi vazifesi verildiğinde Albay Reşat Bey, söz verdiği saatte Çiğiltepe’yi ele geçiremeyince intihar etti. Şehit ilan edildi. Mustafa Kemal’in Türk askeri için söylediği sözü onu düşünerek ifade ettiğini biliyoruz: “Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir.” 11 Ailesi onun anısına Çiğiltepe soyadını aldı. Şehitlik de Çiğiltepe Şehitliği oldu. Emin olun sokaktaki 10 kişiden 9’u Reşat Bey’in öyküsünü bilmez. Benim dikkat çekmek istediğim ise başka. Çiğiltepe Şehitliği her yıl milyonlarca vatandaşın gittiği tatil beldelerinin üzerindeki yoldadır. Ama ıssızdır, pek az ziyaretçisi vardır. Size katledilen aydınlarımızdan Necip Hablemitoğlu’nun Cumhuriyet’in 77. yıldönümünde Çiğiltepe Şehitliği’nden yazdığı şu satırları okumama izin verin: “Onların sizin ziyaretine de, dualarınıza da ihtiyaçları yoktur; çünkü erişebilecekleri en yüksek mertebeye zaten ulaşmışlardır. Belki birkaç damla gözyaşı ve kalpten gelen minnet ve teşekkür!.. İsteseniz de başka bir şey veremezsiniz. Yapabileceğiniz tek şey, onları hissetmektir. Bir de çevrede duyarsız insanlarımızın bıraktıkları çöpleri toplayabilir; tozlanmış mezar taşlarını, Reşat Bey’in büstünü ve kitabelerini silebilirsiniz” Necip Hablemitoğlu’nun bir Kurtuluş Savaşı kahramanının mezarı başında gördüğü manzara bu. Çöpler, kirlenmiş kitabeler ve mezar taşları… “Albay Reşat Beyler bile unutuluyorsa” diye nutuk atmıyorum. Bizim için 19 yıl hapis isteyen savcılarla da bu salondaki herkesle de iddiaya hazırım. Gelin 19 yıl sonra ömrümüz yeterse birlikte şehit MİT’çinin mezarına gidelim. İddia ediyorum o gün (ömürleri uzun olsun) ailesi yaşıyorsa onlardan başkasını görmeyeceğiz. Yaşamıyorsa kimseyi bulamayacağız. Bu haber yayınlandığı gün doğmuş, o gün 19 yaşında olacak gençlere “bu mezarda yatan kim” diye soralım. Acı bir gerçek var ki “bilmiyorum” diyecekler. Eğer meraklıysa adını cebindeki telefona yazacak. Önüne yasaklanmış Odatv haberi ve bu dava çıkacak. Emin olun o sayede haberdar olacak. Şehitlik bir ölüm değil toplumsal hafızadır. Siz burada bir hafızayı yargılıyorsunuz. Siz burada şehidin mezar taşını yargılıyorsunuz. İDDİANAME DEĞİL HAYALNAME Sayın Başkan, Sayın Heyet; İddianame hayal metni değildir. Uydurmalara dayanmaz. Delillerle güçlendirilmiş varsayımdır. Bakın, iddianame 15. Sayfasında AYM’nin “ifşa edilmiş olsa dahi…” dediğini iddia eden bir kararına dayanıyor. Ancak AYM’nin kararında öyle bir ifade yok. İddianame defalarca Odatv haberindeki fotoğraflardan birinin, tekrar söylüyorum sadece birinin gizlice çekildiğini yazıyor. Buna dair tek bir delil koyamadığı gibi sonunda gizli çekilmediğini kabul ediyor ki boynunda fotoğraf makinasıyla cenazeye giden basın danışmanının çektiğini onaylayıp onu sanık yapıyor. 12 İddianame “bir plan dahilinde, sistematik ve koordineli ifşa” diye başlıyor. Bütün çabasına rağmen “torba” bile değil; Odatv, Birgün, Yeni Yaşam, Yeni Çağ gazetecilerinden oluşan “çorba”da en küçük bir koordinasyon bulamıyor. Hal öyle ki ben, Odatv’deki haberi yapan Hülya Kılınç ile hayatımda hiç konuşmadığım gibi mahkeme kapısında tanıştım. Bu kadar koordinasyonsuzuz. İddianamede cenazede tabut taşıyan insanların fotoğrafı için “MİT mensuplarını açık kimlik, görev ve ünvanlarıyla birlikte ifşa etme kastıyla yayınlandığı açık” yazıyor. Kimsenin tabut taşıma stilinden MİT mensubu olduğu bilinemeyeceği için, MİT’in yazısı sayesinde bu kişilerin MİT personeli olduğunu ilk kez kendisi açıklıyor. Şu hale bakın... Cenazenin MİT’ten olduğu anlaşılmasın diye “Teşkilat Başkanı” pankartıyla gönderilen çelenk, koca fotoğraf makinesiyle yapılan “gizli çekim”, belediye başkanından milletvekiline koca ilçenin katıldığı “gözlerden uzak” tören, aynı zamanda kahvehane işleten muhtardan öğrenilen “devlet sırrı“, 100 yaşındaki Millet Meclisi’nde kameralar önünde açıklandığı halde “kimsenin bilmediği bilgi”, MİT mensubu olduğu anlaşılmayınca savcılığa “bunlar MİT mensubu“ diye yazı yazan bir “istihbarat kurumu”... Bu Pembe Panter kılıklı trajikomik senaryoya neyse ki bir kanun bulunabilmiş, bir dava açılabilmiş! Ortada tek gerçek, bu iddianamenin altındaki Avrupa’nın en büyük adalet sarayının başsavcısı ve vekilinin imzası ve bizim bu davaya ciddiyet katmak için tutuklu yargılanıyor olmamız. SUÇLU DEĞİLİM SUÇUM İddianame üzerine belki de hak ettiğinden fazla konuştum. Kendimle ilgili ise tek bir şey söyleyeceğim. İddianamenin son iki buçuk sayfası beni ilgilendiriyor. Aynı ifadeler çevrilerek tekrar tekrar söylenmiş. Size iki cümleyi okumama izin verin: “03.03.2020 tarihinde Odatv isimli internet sitesinde yayımlanan cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının deşifre edildiği soruşturmaya konu olan yazının şüpheli Hülya Kılınç tarafından Odatv isimli internet sitesinin Genel Yayın Yönetmeni şüpheli Barış Pehlivan ile irtibatlı olarak yayına hazırlandığı, haberde yayınlanan ve cenazeye katılan MİT mensuplarının deşifre edildiği fotoğrafların şüpheli Eren Ekinci tarafından çekilerek şüpheli Hülya Kılınç’a gönderildiği, haberin şüpheli Barış Pehlivan’ın bilgisi ve talimatı doğrultusunda yayına girdiği, internet sitesinin sorumlu haber müdürünün şüpheli Barış Terkoğlu olduğu anlaşılmıştır.” İkinci cümle şöyle: 13 “Şüpheli Barış Terkoğlu’nun sorumlu haber müdürü olduğu Odatv isimli internet sitesinde 03.03.2020 tarihinde Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklamak maksadıyla yayınlanan haberde, dış istihbarat vazifesi olan şehit MİT mensubunun kimlik ve görevine ilişkin bilgilerine, şehide ait fotoğraflara ve özellikle de halen görevde olan bazı MİT mensuplarının katıldığı cenaze törenine ait görüntülere yer vermek suretiyle yayınlayarak MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklamış, yayınlamış, yaymış ve MİT mensuplarının açık kimlik, görev ve ünvanlarıyla birlikte ifşa etmiştir.” Halen görevde bulunan MİT mensuplarının açık kimlik, görev ve ünvanlarıyla ifşa edildiğinin açık bir yalan olduğunu tekrar söyledikten sonra kendimden bahsedeyim. Ben savcıların bu cümlelerden ne demek istediğini anlıyorum, ancak onlar kendilerini anlatmak istiyorlar mı sahiden? İddianame hukuki bir metin ise, öznesi ve fiili açık, kanunlaştırılmış cümlelerden oluşmalı. Ne yazık ki bu cümleler böyle değil. Ben bu ifadelerde fiil gerçekleştiren bir özne olarak kendimi göremiyorum. Ancak bu cümlelerden benim anladığım bir şey var ki İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na göre benim suçlu olmam için bir şey yapmam gerekmiyor. Odatv Sorumlu Haber Müdürü olmak bu savcılara göre suç. Dikkat ediyor musunuz, Meclis’in Libya tezkeresinin tam metnini iddianameye koyan savcılar nedense gazetecilerin sanık olduğu iddianameye tek bir basın kanununu, bir tek internet yasasını yazmamış. Yani ortada maç var ama ortada bir top yok. Haliyle ben bir boşluğun peşinden koşuyorum. Ama olsun, Odatv Haber Müdürü olarak bu iddianameye göre ben oturan ve kalkan halihazırda tutuklu olan kendi başına bir suçum. Pantolon, gömlek, ceket giyen ve konuşan, yazan bir suçum. 1 metre 92 santim boyunda ve 85 kiloluk bir suçum. Hapisten çıkmamam için sabaha karşı özel infaz kanunu yapan Meclis, ben yolda gelirken yeni kanun yapmadıysa, hala suçlu olmak için kanunu arayan bir suçum. Kendimle ilgili özel olarak söyleyeceğim sadece bu. ORGANİZE DEĞİLİZ ORGANİZELERLE MÜCADELEDEYİZ Sayın Başkan, Sayın Heyet; Tarihte “cadı” diye bir şey gerçek anlamıyla hiç olmadı. Ama “cadı avı” çok oldu. “Cadı” diyerek bazen kendileri gibi inanmayanları, bazen cüzzamlı gibi hastaları, bazen sahtekâr büyücüleri katlettiler. Bu “cadı avı” çağlar boyu şekil değiştirerek sürdü. Hedef aldıkları siyasallaştı. Suçlama da ona göre şekillendi. Bir zamanlar kendilerinden olmayanları biraz odun ve ateşle yakarlardı. Şimdi bir parça kanunla her şeyi beceriyorlar. Bugün burada baskı altında fikrini değiştiren bir insan yok. Bu salonda konuşurken, hapishanede bile yazı yazarken ne düşünüyorsa onu söyleyen, 10 yıl önce nereye bakıyorsa bugün aynı çizgide ilerleyen, duruma göre şekil almayan, katılmasanız da hoşlanmasanız da inandığını söyleyen biri var. 14 Bu davanın size ya da bu davayı izleyenlere düşündürmesini istediğim tek bir şey var… Bu iddianameyi yazanlar çok uğraşsalar da buradaki sanıklardan bir organizasyon yaratamadılar. Ancak bu süreçte gördük ki gizli soruşturma dosyasından organize şekilde sızıntılar oluyor, organize şekilde sanıklar hedef alınıyor, cezaevine kadar uzanan organize bir operasyon var. Soruşturmanın başlangıcından sonuna sıra dışı, organize olduğu açık işler oluyor. Düşündürmek istediğim şu: Tıpkı 9 yıl önce bizi örgütle suçlayan kişilerin bir örgüt üyesi çıkması gibi, acaba bugün de karşımızda kamu görevlilerinin ve tabii siyasi uzantılarının olduğu bir organizasyonla mücadele ediyor olabilir miyiz? Bu soru inanıyorum ki bir gün yanıt bulur. BİZİ BOĞMAK CUMHURİYETİ NEFESSİZ BIRAKIR Sayın Başkan, Sayın Heyet; Türk aydını pamuk elli annelerin hazırladığı kundaklarda büyümedi. Üzerinde kestane pişen kuzinelerin sıcağında büyümedi. “Hürriyet” dediği için atıldığı soğuk sularda büyüdü. “Bağımsızlık” dediği için sürüldüğü gurbette büyüdü. “Laiklik” dediği için patlayan bombalarda büyüdü. “Eşitlik” dediği için elektrik tellerinin, falaka sopalarının ucunda büyüdü. “Adalet” dediği için sırtına saplanan kurşunla büyüdü. Biz de mahkeme salonlarında büyüdük, büyüyoruz. Mithat Paşa Meşrutiyet’ti. Mithat Paşa’yı boğmak Meşrutiyet’i boğmaktı. Bir bahaneyle Mithat Paşa’yı yargılamak Meşrutiyet’i yargılamaktı. Elbette biz onun son nefesi, onun dünyaya son bakışı olamayız. Lakin biz de cam kırıkları üzerinde yürüyen Cumhuriyet’in ayağının altına oturmuş kan, parmaklarının ucundaki nasırız. Biz Cumhuriyet’iz. Bizi boğmak Cumhuriyet’i nefessiz bırakır. Bu Cumhuriyet’in maalesef ihale duyunca koşan patronları var. Bu Cumhuriyet’in maalesef imtiyazlıları Adliye’nin arka kapısından bırakan savcıları-hakimleri var. Bu Cumhuriyet’in maalesef kamu mallarını yağmalayan vakıfları, hizipleri, grupları var. Bu Cumhuriyet’in maalesef devlet içinde hiç bitmeyen çeteleri, tarikatları, örgütleri var. Kendilerinden başka olmasın istiyorlar. “İzin verin biz de olalım” demiyorum. İçerde ya da dışarda, ateşte ya da külde olmaya devam edeceğiz. Pirinçte taş, gözün üstünde kaş, eğilmeyen baş olacağız. Ama olacağız. İnsanın hayatı kendi eylemleridir. Hayat yalnız mavi gökyüzü, yalnız zümrüt deniz değildir. Keskin kayalıklar da hayatın dikenidir. Latince de “Arx Tarpeia, Capitolia proxima”, “Tarpeia kayası Capitol’e yakındır” deyimi vardır. Eski Roma’da zafer kazanan güç sahipleri şehrin en yüksek tepesi Capitol’de kutlama yaparken, Tarpeia kayalıklarından hain saydıklarını aşağı atarlardı. İki tepe birbirine pek yakındır. Bugün Capitol’de zafer kutlayanların yarın günah keçilerinin kurban edildiği Tarpeia kayalıklarından atıldığı 15 görülür. Zaferi kendilerinin sananlar bizi sık sık Tarpeia kayalıklarına çıkarır. Biz oradan düşmeden inmesini biliriz. Sonra Capitol’den gelenlerin oradan düşüşünü izleriz. İnsanın kaderi kendi eylemleridir. Biz kaderimize kendi eylemlerimizle karar verdik. Siz bizim için görünse de aslında hem kendiniz hem de ülkemiz için karar vereceksiniz. Bu nedenle sizden sadece adalete uygun, gerçekle barışık, vicdanla örtüşen, tartışmasız sadece ama sadece millet adına bir karar beklediğimi söylemek istiyorum. Teşekkür ediyorum. 24.06.2020. BARIŞ TERKOĞLU
0 notes
yenicagkibris · 5 years
Text
Kıbrıs’taki olayları NATO talimnamelerine veya özel harp psikolojik savaş yöntemlerine göre yorumlamak -18- Ulus Irkad
https://wp.me/pXsHy-Kyq Ulus Irkad   KIBRIS’TAKİ OLAYLARI NATO TALİMNAMELERİNE VEYA ÖZEL HARP PSİKOLOJİK SAVAŞ YÖNTEMLERİNE GÖRE  YORUMLAMAK -18- Ecevit Özel Harp Dairesi’ni Nasıl Öğrendi ? Ecevit’in kendi ağzından: “1974’deki Başbakanlığım sırasında, zamanın Genelkurmay Başkanı rahmetli Orgeneral Semih Sancar, Başbakanlığın örtülü ödeneğinden acil bir ihtiyaç için, birkaç milyon lira istedi. O yıllarda milyonlarca büyük paraydı.  Ve benden istenen miktar da örtülü ödenekteki paranın tümüne yakındı. Üstelik ben, örtülü ödeneği ancak sosyal yardımlar için kullanıyordum ve mecbur olmamakla birlikte, bu kaynaktan yapılan tüm ödemeleri belgelere bağlatıp, Başbakanlık Müsteşarı’nın kasasında saklatıyordum. Onun için Genelkurmay’dan bu paranın ne amaçla istendiğini sormak zorunda kaldım. ‘Özel Harp Dairesi için’ dediler. O güne kadar böyle bir dairenin adını bile duymamıştım. Daha önce onlara parayı ABD veriyormuş. Bir anlaşmazlık çıktığı için ödeneği kesmişler. Özel Harp Dairesi’nin nerede bulunduğunu sordum. ‘Amerikan Yardım Heyetiyle aynı binada’ yanıtını aldım. Ecevit, duydukları karşısında hayrete düşmüştü: “Kaygılandım, bu da son derece doğal” (Kılıç,2007,188-189). Ecevit’i Asıl Dehşete Düşüren Olay “Ecevit’i asıl dehşete düşüren ise Özel Harp Dairesi’nin “sivil unsurları”nın da bulunduğunu öğrenmesi oldu: “Adları gizli tutulan bazı ‘vatansever gönüllüler’ Özel Harp Dairesi’nin sivil uzantısı olarak çalışmak üzere ömür boyu görevlendirilmişlerdi. Gerektiğinde bu gönüllü sivil vatanseverlerin kullanmaları için de Türkiye’nin bazı yerlerinde gizli silah depoları oluşturmuşlardı (NATO talimnamelerinde bunun yeri olduğunu ve gizli silah depolarının çok gereklilik arzettiğini daha önce yazmıştım. Bizim TMT’ciler buna “çadır” adını vermişlerdi,u.ı.). Ecevit brifingten sonra daha da endişelendi. Duydukları hem Ecevit hem de Hasan Esat Işık için ürkütücüydü. Brifingten sonra Ecevit ile Milli Savunma Bakanı Hasan Esat Işık, Özel Harp Dairesi’nin sivil uzantılarını ortadan kaldırmaya karar verdiler. Ama brifingte Türk Mukavemet Teşkilatı’nın adı verilmeden Özel Harp Dairesi’nin Rum baskısına karşı Kıbrıs’ta direnişi örgütlediği, Rumlar arasında istihbarat için bulunan onlarca daire görevlisinin bulunduğu da Ecevit’e anlatılmıştı: “O yüzden sorunun üzerine gitmeyi Kıbrıs Barış Harekatı sonrasına ertelemek zorunluluğunu duyduk”. Ancak Kıbrıs Harekatı’ndan sonra CHP hükümetten ayrıldı. Böylece Ecevit’in Özel Harp Dairesi’nin sivil uzantılarının üzerine gitme kararı kesintiye uğradı”(Kılıç, 2008,191).   Adları Kıbrıs’la Geçen Özel Harpçiler ve Özel Harp Dairesi’nin teşhir Olayı 1974 olaylarıyla Özel Harp Dairesi bu defa da Türkiye’nin içinde sola karşı tedbirler almaya başlar. Özel Harp faaliyetlerinde adı çok geçen bir komutan da Sabri Yirmibeşoğludur. Ecevit Kılıç, “Özel Harp Dairesi-Türkiye’nin Gizli Tarihi” adlı kitabında bakın bu komutan hakkında neler yazmıştır: “ Sarıkamış’ta tam dört yıl  görev yaptı. Bu kez yeni görev yeri eğitim amaçlıydı; Türkiye dahil üye ülkelerdeki gizli orduları yönetenlerin eğitime alındığı Napoli’deki NATO karargahı. Buradaki özel Harp eğitimini tamamlayan   Yirmibeşoğlu’nun gideceği yer Brüksel’deki NATO karargahı olacaktı. Ancak bu görev Kıbrıs’a gitmesi için ertelendi. Özel harpçilerin Pratik yaptığı birlik olan Kıbrıs Türk Alayı’na katıldı. Alayın başında sonradan Genelkurmay Başkanı olacak olan ve Abdi İpekçi cinayetinde karşımıza çıkacak olan Albay Necdet Üruğ vardı. Alayın istihbaratından sorumlu olan Yirmibeşoğlu, Türk Mukavemet Teşkilatı’nın yer üstüne çıktığı ve kanlı olayların başladığı 1963 yılında adadaydı. Adadan döndükten sonra İzmir’deki NATO karargahına atandı. Dört yıl da burada görev yaptıktan sonra tayini NATO’nun merkezine çıktı. Brüksel’e giden Yirmibeşoğlu’nun görev yeri ise Nükleer Silahlar bölümüydü” (Kılıç,2008,201).   Ülkücülerin Saldırıları Başlıyor “Tuğgeneral Sabri Yirmibeşoğlu’nun Özel Harp Dairesi’nin başına geçtiği 1974 yılında ülkücülerin içinde yer aldığı cinayet ve saldırılar yeniden başladı. 12 Mart Darbesi’nin gerçekleşmesiyle birlikte ülkücü saldırılar, cinayetler kesilmişti. Darbe öncesi ve sonrasında sol hareket liderleri “özel ekipler tarafından düzenlenen operasyonlarla katledilmişlerdi. Geriye kalanlar, aydınlar ve düşünürler ise özel işkence yerlerinde özel eğitimli ekipler tarafından ağır işkenceler gördüler”(Kılıç, 2008,202). “Yamak’ın başkanlığı Özel Harp Dairesi’nin en aktif olduğu dönemlerden biriydi. Bugün dairenin suçlandığı operasyon ve suçlamaların büyük bölümü Kemal Yamak’ın dönemiyle ilgili. Yamak’ın dairenin başına geçtiği 1971 yılının Ağustos’undan başlayarak yine 1974 Ağustos’una kadar Türkiye’de failleri hala ortaya çıkartılmayan çok sayıda katliam, sabotaj eylemi ve cinayet işlendi. Sol hareketin liderleri peş peşe düzenlenen operasyonlarla öldürüldü. Hepsi de NATO’nun özel harp konseptine denk düşen eylemlerdi. Tıpkı diğer NATO üyesi olan ve gizli ordular oluşturulan ülkelerdeki eylemler gibi…” (Kılıç, 2008,198).   Ecevit’e Suikast İhbarı “CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’in 3 Haziran 1977 günü İstanbul Taksim Maydanı’ndaki CHP Mitingi sırasında Sheraton Oteli’nin üst katlarındaki odalarından birinden uzun namlulu ve dürbünlü bir silah ile ateş edileceği, bu teşebbüsün 29 Mayıs 1977 günü İzmir-Çiğli Havaalanı’nda cereyan eden olayla birlikte, 1 Mayıs 1977’de Taksim’de vukua gelen olaydan cesaret alan, iç barışı büyük ölçüde sarsabilecek kanlı tertiplere karar veren ve ayrıca 5 Haziran 1977 tarihinde yapılacak olan seçimlerden bir fayda ummayan, seçimlerin yapılmasını arzulamayan  veya seçimlere gölge düşürmek isteyen memleketimizi iç meselelerle uğraştırmak isteyen yabancı kuruluşların ve uluslararası tedhiş teşekküllerinin muhtemel suikast ve sabotaj eylemleri ile özellikle vazifelendirilmiş kimseler tarafından yapılmak istendiği alınan haberler meyanındadır”(Kılıç, 2008,225).                     İstanbul’da Öğrencilere Bomba Atılması “Ecevit kontrgerillayı “o yıllar” ve “bunalımlı dönem” tespiti ile geçmişe dönük ve sanki kendi döneminde işlevsiz kalmış bir örgüt gibi yorumluyordu. Oysa bu açıklamadan kısa bir süre sonra İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin üzerine bomba atılıyor, bombalı eylemler birbirini izliyor ve aynı aralık ayında Maraş katliamı gerçekleştiriliyordu. Ancak bu süreçte ne kontrgerilla soruşturuluyor, ne de silah depoları ve kadroları dağıtılıyordu. CHP Hükümeti , devletin çelik çekirdeği ile bütünleşen, NATO ve ABD destekli bu örgütü görmezden geliyor ve tam bir ortak yaşarlık ilişkisi geliştirerek, halkı, vebayı göstererek sıtmaya razı ediyordu. Oysa aynı Ecevit, ana muhalefet partisi lideri olarak Giresun’da yaptığı 26 Eylül 1974 tarihli konuşmada, daha farklı bir çizgi, izleyerek şunları söylüyordu: “12 Mart sonrası dönemde adı sanı ortaya çıkan ve tedbirlerin ve hatta soruşturmaların hukukiliğine de ve insaniliğine de gölge düşüren Kontrgerilla adlı örgütün, bu resmi görüntülü fakat gayrı resmi örgütün niteliği ve amacı üzerindeki örtü kaldırılmamıştır. Bu örtü kaldırılmadıkça bazı perde arkası kişi veya örgütlerin yeni birtakım karanlık roller oynamakta oldukları ihtimalini akla getirecektir (27 Eylül 1974, Milliyet;aktaran Parlar,2006,125).  Ecevit Kontrgerillanın Üzerine Gitmiyor Ecevit Kontrgerilla ile ilgili bilgilere sahip bulunmasına ve örgütün gerçek yüzünü bilmesine , üstelik ona rağmen iktidarda olunamayacağını kavramasına rağmen, ne bu yapının üzerine gidiyor, ne de etkisizleştirilmesi için halkın desteğini harekete geçiriyordu. Böylece hükümet oluyor ama iktidar olamıyordu ve “karanlık roller” oynadığını bildiği bu “enternasyonal” gayrı milli şebekeye halkın umutlarını rehine veriyordu. Oysa yine muhalefette bulunduğu sırada, halkın yükselen tepkisini saptırarak, kendi siyasi yelkenlerini şişirecek tarzda bu örgütle ilgili olarak 1 Mayıs 1977 katliamı sonrasında Cumhurbaşkanı’na bir mektup gönderiyordu. 7 Mayıs 1977 tarihli bu mektup, 4 Şubat 1978 tarihinde Hürriyet gazetesinde de yayınlanıyordu. Ecevit bu mektupta şunları söylüyordu:  Kontergerilla Gizlilik İçinde Çalışıyor “Sayın Cumhurbaşkanım, söz konusu örgüt , gerilla ve kontrgerilla savaşları için ve her türlü yeraltı faaliyeti için planlar yapar ve insan yetiştirir, gizlilik içinde çalışır, demokratik hukuk dışındadır. 1974’e kadar gizli olarak Amerikalılardan destek görürdü. Amerikan askeri heyetiyle aynı binada çalışırdı. Amerikan desteğinin 1974’te sona erdiği bildirilmiştir. Bu örgütte iyi niyetli kimselerin dışında siyasi düşünceleri yönünden yurt savunması için gördükleri eğitimi Türkiye’deki şiddet eylemlerinde kullananların bulunabileceği güçlü olasılıktır”. Ecevit,”Amerikan desteğinin 1974’te sona erdiği bildirilmiştir” diyor, oysa kendi hükümeti döneminde ABD Büyükelçilik örtüsü altında çalışan CIA ajanları Çorum, Sivas gibi bölgelerde cirit atıyorlar, CIA istasyon Şefi Paul Henze darbe sürecini hızlandıracak koşulları yaratma adına doğrudan operasyonları yönetiyordu. Kontrgerilla asıl olarak 1974 sonrasında ABD ve Federal Almanya destekli, NATO’nun stratejik planları doğrultusunda gücünü, imkanlarını artırıyordu. Ecevit, kontrgerilla kadrolarını “niyet” ölçütü ile değerlendiriyor ve örgütü “siyasi düşünceler” dışında stratejik bir çerçeveye oturtmuyordu. Bu aynı zamanda ortakyaşarlık ilişkisine ve emperyalist karargahlara  verilen, örgüte dokunulmayacağı mesajı anlamına geliyordu. Ayrıca uluslararası sermayenin ve yerli büyük sermaye güçlerinin sadece partisindeki “aşırı sol” muhalefetin baskısı nedeniyle “tereddütlü” buldukları Ecevit’e genel anlamda güvenleri sürüyordu. Tekelci grupların ekonomik, finansal, politik güçlerine en küçük bir zarar vermeyen, IMF ve Dünya Bankası’nın önerileri ile partisindeki sol muhalefetin baskısı elverdiği ölçüde uzlaşan Ecevit’in sadece dar bir siyasi manevra karşısındaki içeriksiz, temelsiz “anti-faşist” söylemiydi. Ancak bu çizgi asla MHP’nin arka planında bulunan uluslararası ve yerel egemen güçlerle çatışma anlamına gelmiyordu. Ecevit, kitle desteğini korumak için sürekli bu umacıdan yararlanıyor, ancak onu yönlendiren finanse eden, silahlandıran güçlere asla dokunmuyor, üstelik POL-DER gibi veya 16 Mart katliamı sonrasında genel greve giderek “faşizme ihtar eylemi” yapan DİSK  gibi toplumsal muhalefetin en dinamik güçlerine saldırıyordu. POL-DER Ecevit tarafından ve kontrgerillanın iradesi doğrultusunda kapatılıyordu. Ecevit’in temsil ettiği “temiz” ulusal güvenlik doktrininden yana olan sermaye gruplarının, bir süre daha toplumsal muhalefeti saptırıp, sahte umutlar ve can kaygısı ile CHP siperinde tutumları için MHP’ye ihtiyaçları vardı. Egemen blok adına MHP vuruyor, CHP tutuyordu…”(Parlar, 2006,126-127).   KAYNAKÇA Kılıç,E. (2008) Özel Harp Dairesi-Türkiye’nin Gizli Tarihi, Güncel Yayıncılık, İstanbul. Parlar,S.(2006) Kontrgerillanın İşgal Kuvvetleri,Bağdat Yayınları, İstanbul.
0 notes
Photo
Tumblr media
Barida Tente Sistemleri
Barida Tente Sistemleri
Müşterilerimizin eksiksiz bir şekilde ihtiyaçlarının karşılanması neticesinde de müşterilerimizin firmamız için sahip olduğu güven duygusunda büyük ölçüde bir artış yaşanmakta ve sürekli olarak hizmetlerimiz için firmamızı tercih etmeye devam etmeleri sağlanabilmektedir. Bu sayede firmamızı sürekli olarak her geçen sene büyük işler yapmakta olan ve daha da büyüyen bir firma konumuna getirebilmekteyiz. Siz de hizmetlerinizin tam manası ile karşılanabilmesi ve ihtiyaçlarınızın eksiksiz bir şekilde muhatap bularak giderilebilmesi için firmamızı tercih edebilirsiniz.
Kurucu ilkelerimiz arasında, değişime ve gelişime açık olma, müşteriye güven verme, sektörde öncü ve yenilikçi olma, ekip çalışmasına önem veren, istikrarlı ve kaliteye önem vermek gibi unsurlar yer almaktadır. Bu ilkelere bağlılığımız firmamızı diğer rakiplerine göre, saygın, marka değeri olan, teknolojik gelişmelere açık ve insan ilişkilerine önem veren bir pozisyonda bulunmasına her geçen gün katkı sağlamaktadır.
Sunduğumuz kaliteli hizmetler firmamız tarafından yılladır başarılı şekilde sunulmaktadır. Bu konuda sizlerden çok ilgi gören firmamız bu çalışma sistemini yıllardır başarılı bir şekilde sürdürmektedir. Bundan sonrada başarılı şekilde ve sürekli geliştirilerek bu hizmetlerimizin sürdürülmesi devam edecektir. Müşteri memnuniyetini ön planda tutan firmamız sürekli hizmetlerini geliştirmektedir.
ısparta merkez mafsallı tente sistemleri,ısparta merkez şeffaf kapama sistemleri,ısparta merkez branda çadır imalatı,ısparta merkez çadır tente imalatı,ısparta merkez gölge sistemleri,ısparta merkez tente ve pergola sistemleri,ısparta merkez mafsallı tente fiyatları,ısparta tente sistemleri,ısparta pergola sistemleri,ısparta şeffaf kapama sistemleri,ısparta mafsallı tente sistemleri,ısparta gölge sistemleri,ısparta çadır tente imalatı,ısparta mafsallı tente fiyatları,ısparta branda çadır imalatı,ısparta tente ve pergola sistemleri,ısparta merkez pergola sistemleri,ısparta motorlu mafsallı tente,ısparta mafsallı tente montajı,ısparta merkez tente sistemleri,ısparta merkez mafsallı tente montajı,ısparta merkez motorlu mafsallı tente Barida Tente Sistemleri
0 notes
adhaberoku · 7 years
Text
Erdoğan’dan ABD’de dışişleri bakanı değişikliğinin ardından Münbiç mesajı
New Post has been published on https://damhaber.com/2018/03/18/erdogandan-abdde-disisleri-bakani-degisikliginin-ardindan-munbic-mesaji/
Erdoğan’dan ABD’de dışişleri bakanı değişikliğinin ardından Münbiç mesajı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Erzurum’da yaptığı konuşmada, Avrupa Parlamentosu’na Afrin’le ilgili olarak yanıt vererek, “Ey Avrupa Parlamentosu siz bu millete ne zamandan beri akıl vermeye başladınız?” dedi. Erdoğan, kongredeki konuşmasında “İdlib’deki gözlem noktalarını tahkim edecek, diğer yandan da Münbiç’e yöneleceğiz” diye konuştu
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Erzurum 6. Olağan İl Kongresi’nde konuştu. Erdoğan, “İdlib’deki gözlem noktalarını tahkim edecek diğer yandan da Münbiç’e yöneleceğiz. Amerika yeni bir yöntem önermişti. Yeni gelen kadronun nasıl bir yol izleyeceğini bilemiyoruz” dedi.Erdoğan’ın açıklamaları:
AK Parti Erzurum teşkilatlarında vazife yapmış tüm kardeşlerime en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Kongremizin Erzurum ile birlikte ülkemiz, milletimiz ve demokrasimiz için hayırlara vesile olmasını Allah’tan niyaz ediyorum. Yüzde 75’lik evet oranı ile Türkiye genelinde 5. sırada yer alarak bize olan desteğini gösteren Erzurum’a bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. 
Yahşi, güzel Erzurum’a herkes gelsin. 15 yılda 22 katrilyon liralık yatırım yaptık Erzurum’a. Siz bize aşıksınız ama biz de siz aşığız. 140 bin üniversite öğrencisi ile ülkemizin de en büyük eğitim öğretim üslerinden biri. 
“KOMUTA KADEMESİ İLE GÖRÜŞÜYORUM”
Komuta kademesi ile görüşüyorum, gençler “bizi Afrin’e götür” diyor ne dersiniz diyorum. Diyorlar ki, sayın Cumhurbaşkanım şu anda ihtiyaç yok, olduğu anda müracaat edeceğimiz sizsiniz. Siz Cumhurun reisisiniz, başkomutansınız, ben de o zaman diyeceğim ki, buyurun gidiyoruz. O zaman Afrin’e gideceğiz. 
FETÖ, Erzurum’un bir köyünden çıkmıştı değil mi? Şimdi hala Pensilvanya’da. Niye dönmüyor. Dön gel. Dönsen bile Dadaşlar seni sokmaz buraya. Sen bu milleti parçaladın. Dadaşların içinden bu milleti parçalayan çıkmaz. Onun için sen yerini buldun. 
“2026 KIŞ OLİMPİYATLARI ADAYLIĞI İÇİN MÜRACAATIMIZI YAPACAĞIZ”
Üniversite öğrencilerimiz için 11 bin 800 yatak kapasiteli yeni yurtlar inşa ettik. Erzurum’a kış sporları için çok ciddi yatırımlar yaptık. Çatısı altında bulunduğumuz burası Buz Hokeyi Spor Salonu. Şimdi, bu altyapıdan aldığımız cesaretle Erzurum’a 2026 Kış Olimpiyatları’na, bakın alıyoruz demiyorum, orada rekabet edeceğiz. Bizim dışımızda 6 ülke daha var. Müracaatımızı yapacağız. Temenni ederiz ki sonu hayrolur. 
Erzincan-Erzurum-Kars Hızlı Tren Projesi ile ilgili hazırlıklar sürüyor. Amacımız, Çin’e kadar kesintisiz bir raylı sistem ulaşımını tesis etmektir. Erzurum Havalimanı’nı büyüterek yıllık 1 milyon 400 bin yolcu trafiğine ulaştırdık. Şimdi de hem pistin elden geçirilmesi hem de kötü havalarda uçakların iniş kalkışını kolaylaştıracak sistemin kurulması ile bütün bunlarla ilgili ihale için çalışıyoruz. Palandöken Barajı ile şehrimizin içme suyu sorununu çözdük. 
Bunları bilmeyen arkadaşlarınıza da söyleyin. Bunları biz size anlatıyoruz diye tüm Erzurumlular biliyor zannetmeyin. Erzurum’a 15 yılda verdiğimiz tarımsal destek rakamı, 1 katrilyon 200 trilyon liradır. Yeni bir adım atıyoruz. Erzurum’u ülkemizin et ihtiyacının karşılandığı bir merkez haline getirmek için her türlü desteği veriyoruz, vereceğiz. Bir adım daha var. Elektrikli otomobillerin şarj aksamlarının geliştirilmesi ve üretilmesi yatırımları için şehrimizin tercih edilmiş bulunması Erzurum’un geleceğine güven için bir işarettir. 
Bu şehir her ne kadar çeşitli devletler arasında el değiştirdiyse de İslami karakterini hiçbir zaman terk etmemiştir. Erzurum, Türklerin Anadolu’ya gelişlerinde de bir giriş kapısı vazifesi yapmıştır. Malazgirt Zaferi’nden sonra Bizans’ın anlaşmaya uymayacağını anlaşılması üzerine Sultan Alparslan emrindeki beylere, “Bundan böyle aslan yavrusu gibi olunuz, yeryüzünde kartal gibi uçunuz” diyerek hepsine de Anadolu yolları açılmıştır. 1828’deki Osmanlı-Rus savaşında uğradığı kısa işgal gelişimine büyük darbe vurdu. Ardından meşhur 93 Harbi ile bir kez daha işgale uğradı. 
12 Mart Erzurum’un kurtuluşunun 100. yıl dönümüydü. Bir kez daha tebrik ediyorum. Erzurum, bu arada kurucu bir şehirdir. 1919’da toplanan Erzurum Kongresi İstiklal Harbimizin müjdecisi olmuştur. Erzurum’un böyle önemli bir yeri var. Erzurum bu toprakların bizim vatanımız olarak kalmasının mücadelesini verdi. Allahınıza kurban sizin dadaşlar.
Afrin’i teröristlere dar eden kahramanlarımızı görüyorsunuz değil mi? Irak sınırlarımızı dağ demeden, taş demeden hallaç pamuğu gibi atan aslan parçalarını görüyorsunuz değil mi? Türkiye artık kendi güvenliği için bin yıllık kardeşleri yardıma ihtiyaç duyduğunda kimseden yardım istemeden harekete geçebilecek güce sahip bir ülkedir. 
Sadece son 7 yıldaki hadiseler sırasında 4 milyonu aşkın Iraklı ve Suriyeli ülkemize sığındı. Ne Amerika’dan ne Avrupa’dan kayda değer bir destek almadık. Kendi imkanlarımızla bu yükü omuzladık. Hala da 4 milyona yakın sığınmacıya ev sahipliği yapıyoruz. AB önce 3 milyar avro, ardından bir 3 milyar avro, ne yazık ki daha birincisi bile gelmedi. Sonra da size bu parayı BM vasıtası ile aktarırız diye tutturdu. Arkadaş eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri. İnanmıyor musun? Gel Gaziantep’e, Hatay’a, Kilis’e, Urfa’ya. Konteyner kentleri, çadır kampları gez. Gördükten sonra da vermen gereken parayı ver. Adamlar oyalamaktan başka iş yapmıyor. Verirseniz verirsiniz, vermezseniz vermezsiniz. Biz yolumuza devam ediyoruz. Bu milleti kapıkulu mu zannettiniz? Avroları bekleyecek olsaydık, bu 4 milyon insan ölümler halkasına çok daha farklı bir şekilde ilave olurdu. 
Üstlendiğimiz riskler de ortada. Adam, terör örgütüne envaiçeşit silah veriyor bir kuruş para almadan. 5 bin TIR silah gönderdiler. Biz paramızla verin dedik, kongreden izin yok dediler, vicdansızlar. Biz paramızla alamıyoruz, terör örgütlerine bedeva veriyorsunuz. Sonra da terör örgütlerinin yanında değiliz diyorsunuz, nasıl değilsiniz ya. Bunlar ne? 
Batı, biz 4 milyona yakın mazluma kucak açmışsız. AB Komisyonu ikinci 3 milyar avro için de teklif vermiş, iyi etmiş, ama önce ilk dilimi dahi doğru dürüst kullandırsalar, onu bir verin bakalım. 
“AFRİN’İN 4’TE 3’ÜNDE KONTROLÜ SAĞLADIK”
Türkiye, Afrin meselesini büyük ölçüde çözmüş durumda. Afrin’in 4’te 3’ünde kontrolü sağladık. Cerablus, Rai, Bab’da 2 bin kilometrenin kontrolü bizde. Biz 780 bin kilometre karelik bu topraklara nereden geldik biliyor musunuz? 18 milyon kilometre kareden geldik. Küçüldük, küçüldük 780 bin kilometre kareye düştük. Buna bile göz diktiler. Kimlerin göz diktiğini biliyorsunuz. PKK göz dikti. Kendine göre bazı parseller yaptı, sonra böyle hesabımız yok dedi. Vicdansızlar, hepinizin planları programlar elimizde. 
“MÜNBİÇ’E YÖNELECEĞİZ”
İdlib’deki gözlem noktalarını tahkim edecek diğer yandan da Münbiç’e yöneleceğiz. Amerika yeni bir yöntem önermişti. Yeni gelen kadronun nasıl bir yol izleyeceğini bilemiyoruz. Amerika Münbiç’te niye vardı? DEAŞ’ı kovmak için. Şu anda var mı? Sayın Başkan bana yok dedi. PYD/YPG var. Onları 3 ayda çıkarırız… Hayır onlar da çıkmadı. Bunları Fırat’ın doğusuna sürün dedik fakat sürmediler. Aynı yerde tuttular. Biz oyalanmaya gelemeyiz. Amerika Mümbiç’i tümüyle boşaltırsa bu işi çok daha hızlı ve kolay bir şekilde gerçekleştiririz. Bunların zaten bizim bu faaliyetlerimize en küçük bir değişiklikleri olmayacak. Onlardan ihsan istemiyoruz, gölge etmesinler yeter. İnşallah Mümbiç’teki kardeşlerimizi çok fazla bekletmeyeceğiz.  Afrin’de kontrolümüze geçen alan 1320 kilometre kare. Yavaş yavaş artık siviller yerlerine yerleşiyor. 
Yıllarca “Acaba bunlarla birlikte bir şeyler yapabilir miyiz?” diye çok sabrettik, çok bekledik, çok uğraştık ama baktık ki bunların her şeyleri lafta. Biz denizlerden 6 yılda 170 bin kişiyi kurtardık. Onlar sınırlarına tel örgüler çekiyorlardı. Demokrasiyi sadece kendisi için isteyen, ekonominin kurallarını sadece kendi çıkarları için belirleyen bu anlayışın devri sona ermek üzeredir. 
Erzurum’dan yükselecek ışık hüzme hüzme tüm Anadolu’yu katedip Balkanlara, Avrupa’ya kadar ulaşacaktır.
ERDOĞAN, KONGRE ÖNCESİ VATANDAŞLARA SESLENDİ
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Erzurum 6. Olağan İl Kongresi öncesinde halka hitap etti. Erdoğan, Avrupa Parlamentosu’nun Afrin kararına sert tepki göstererek, “Avrupa Parlamentosu meydan okuyor. Askerlerinizi çekin oradan diyorlar, bu doğru değil diyorlar, ey Avrupa Parlamentosu siz bu millete ne zamandan beri akıl vermeye başladınız?” diye konuştu. 
Erdoğan’ın açıklamaları:
Pazartesi günü 3 aylar başlıyor. Recep, Şaban ve Ramazan. Bugün aynı zamanda Muhammed Kır’ı ebedi aleme uğurladık. Bir şehidimiz. Zaten, Allahımız böyle buyurmuyor mu? Şimdi bizi Muhammed evladımız kabirden ebedi alemden takip edecek. O sevgili Peygamberimize en yakın makamda, onu da Akifimiz de teyit ediyor. Sevgili Peygamberimiz Allah yolunda, din yolunda komşularını bekliyor. Allah bizlere de o makamı nasip etsin. Şehitler tepesini boş bırakmayacağız. 
“AFRİN’DE SONA DOĞRU GELİYORUZ”
Afrin’de de sona doğru geliyoruz. Avrupa Parlamentosu meydan okuyor. “Askerlerinizi çekin oradan” diyorlar. Bu doğru değil diyorlar. Ey Avrupa Parlamentosu, siz bu millete ne zamandan beri akıl vermeye başladınız? O aklı kendinize saklayın. 3,5 milyon Suriyeli’ye 7 senedir ev sahipliği yapan biziz. Kapıları açıp gönderseydik, kaçacak delik arayacaktınız, delik. Şu anda da istediğiniz kararı alın, bir kulaktan girer öbür kulaktan çıkar. Sizin aldığınız kararların kıymeti harbiyesi yok. Bunlar maksuda geçemediler, hala binadalar. 
Afrin’de yola devam. Asla sivil insanlarla bizim işimiz yok, Suriye topraklarında bizim işimiz yok ama biz Suriye topraklarında  mazlum, mağdur insanları kurtarıyoruz. O namussuzlar Afrin’den kaçmak isteyen sivillere bile nasıl zulmettiler, gördünüz değil mi, bombaları sakladıkları yeri de yakaladık mı, ininize girdik, gireceğiz. Nereye kaçarsanız kaçın kovalayacağız. Çünkü, namerte kaçmak merte kovalamak yakışır. Dadaşlar, zaten dadaşın önünde bunlar duramaz da evellallah. 
FETÖ sen Erzurum’dan çıktın, Pensilvanya’da ne işin var ya? Arkasında George var, onlara güveniyor. Seni er ya da geç orası da kabul etmeyecek, oradan da kovacaklar seni. Arkana takılanlar var, gece gündüz Tayyip Erdoğan’a da çok beddua ettiler. Elhamdülillah, Tayyip Erdoğan meydanlarda. Burada. Biz şu anda milletimizle el eleyiz. Beraberiz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak hedefimiz 2023’te istiyoruz ki dünyanın ilk 10 devleti arasına girmek. 
Dün akşam ittifakla ilgili imzayı attım, kasımda da Cumhurbaşkanlığı seçimini yapacağız. İnşallah milletimize, ülkemize hayırlı olsun. 
Kaynak:HaberTürk
0 notes
dogusantente-blog · 7 years
Text
Hobi Market Batman Tente
Hobi Market Batman Tente
Batman İlinde Tente Hizmeti sunduğumuz HOBİ Market.
Tente sistemi Mekanınıza Çok Ayrı Bir Hava Katmış Çok Yakışmış Hayırlı Olsun..
Batman’da Tente Tente ihtiyacınızmı Var Doğusan Tente’yi Arayın Size Seçeneklerimizi Sunalım.
Kaliteli Tente uygun  Tente Sistemlerimiz ile Size Tam Hizmet için Varız.
Pergola Tente ve Branda Çadır imlatıYapan Kaliteli Firma Ariyorsanız Doğusan Tente’yi Aramadan Karar…
View On WordPress
0 notes
izmirvergicom-blog · 7 years
Text
İzmir Escort Peşini Bırakma
Perhaps Fakat ikinci içki nin iç söyleminde kendimi bütün kulaklarımı İzmir escort sevdiğinden vazgeçmez dinlerken dirsek üzerine buldum ve yolun platformda bulut bıraktığı bodur ağaçların yoğunluğuna geniş gerilmiş İzmir gözlerle baktı. Benim atımın yanı sıra orada bir şeyler vardı. Kusursuz bir doğa sesleri yakalayabilirim. Yolcu bir patron çıkıyordu.Yerlerime geri dönerek, açılışa yakın iki veya üç pabuç yatan doktora yöneldim. O da kalktı ve bir süre sonra çadırın dışındaydı. Hareketimi gözlemlediğini sanmıyorum, çünkü yattığım yerin ve sırtımın bana döndüğü çok karanlıktı. Diğerleri gelince, onlar İzmir Escort ölü gibi yattı, sadece daha fazla ses çıkardı.İlgileniyor her şey o kadar ilginçti ki gözümü çıkıntının üzerine getirip getirdim ve yakında dolunaydaki gökyüzünün ışığında gözlerimin sabitlendiği İzmir ağaçların sert ve kısa dallarını gördüm Ilerleyen bir atın ve binicinin yoludur.Doktor onu koluyla yakalayıp yüzünü hasta çadırdan çevirdi. Ardından iki kafayla bir araya geldi ve bir argüman başladı.Bir kelime bile duyamadım, fakat hareketleri anlamlıydı. Tabii ki sempatimi sulh yargıcıyla yaptı ve heaveyle ayın ışığında okumaya çalıştığı doktora bir mektup gönderirken hevesle izledim. Bunu imkansız buluyordu, öyleydi. Geri dönmek için, diğer bir maça çarptı ve eyerinin boynuzundan asılı bir fener yaktı.
İzmir escort sevdiğinden vazgeçmez
İki kafa tekrar biraraya geldi, ancak uzlaşmazlık her görüntülendiğinde hızla ayrıldı ve büyük bir hayal kırıklığı hissi ile geri döndüm, gecede bir ses düştükten sonra herkesin umursamadığını İzmir Escort dile getirdi; ortak bir dürtü ile her İzmir göz hasta arandı çadır. Su, biri bana su verecek mi? Bir ses sessizce ve şimdiye dek doğal olmayan hale getiren deliryumdan hiçbiriyle ağlamadı.Doktor çadır için başladı. Hareketi sürpriz oldu ve jandarmaya verdiği jest, götürüldüğünde mememdeki beni iki kez dikkatli kılan bir beklentiyi yeniden canlandırdı.İyilik lehine müdahale ediyordu ve onu, kısa bir konferansa katılan ağaçların gölgesine çektiği hemşireyle tekrar gönderdiğini görmek şaşırtıcı değildi. İzmir Bu konferanstan sonra çadırın içine yalnız başına dönmüş olsaydım meselenin bittiğini ve doktorun hakim idaresine karşı yetkisini korumaya karar verdiğini bilmeliydim. Fakat o dışarıda kaldı ve hakim belediye meclisine katılmaya davet edildi; Ağaçların gölgesinden yine ayrıldıklarında çadıra yaklaşıyorlardı.Arkada olan hakim, açılışı aşan güce sahip olamadı, ancak içeride İzmir Escort herhangi bir hareketi tespit etmemeye yetecek kadar çok İzmir düşündüm, bu yüzden kendimden kurtulmak için durumumdan yararlandım. Çadırın ay ışığında gölge oluşturduğu yere çıkıntı.Bastırıp kulağımı İzmir escort sevdiğinden vazgeçmez tuvale yaslayarak dinledim. Click to Post
0 notes
Photo
Tumblr media Tumblr media
VADİ TENTE PERGOLA SİSTEMLERİ
0532 623 6837
0544 437 0474
#tente  #tente, #tente sistemleri, #gölgelik tente, #güneşlik tente, #tente modelleri, #branda tente, #bahçe tentesi, #mafsallı tente, #tente çadır, #çadır tente,
#satılık tente, #tente firmaları, #tente branda, #tente çeşitleri, #tente imalatı, #sabit tente, #cafe tente, #tente güneşlik, #gölgelik sistemleri, #sistem tente,
#gölgelik fiyatları, #ışıklı tente, #ucuz tente, #tente gölgelik, #güneş tente, #raylı çatı sistemleri, #tente görselleri, #ışıklı tente fiyatları, #bahçe tente sistemleri,
#çift taraflı tente, #tente fiyatları, #tente fiyatları, #açılır kapanır tente fiyatları, #mafsallı tente fiyatları, #balkon tente fiyatları, #tente branda fiyatları,
#tente sistemleri fiyatları, #açılır tente fiyatları, #açılır kapanır tente sistemleri fiyatları, #otomatik tente sistemleri fiyatları, #katlanır tente fiyatları,
#tente modelleri ve fiyatları, #branda tente fiyatları, #güneşlik tente fiyatları, #otomatik tente m2 fiyatları, #tente fiyat listesi, #kasetli tente fiyatları,
#katlanır tente sistemleri fiyatları, #branda modelleri, #balkon branda tente fiyatları, #raylı tente metrekare fiyatları, #açılır kapanır branda sistemleri,
#gölgelik tente fiyatları, #motorlu tente sistemleri fiyatları, #balkon çadırı, #balkon tente modelleri ve fiyatları, #tente güneşlik fiyatları, #bahçe tente fiyatları,
#çift açılır tente fiyatları, #en ucuz tente fiyatları, #katlamalı tente fiyatları, #katlanır branda fiyatları, #açılır branda fiyatları, #açılır kapanır branda fiyatları,
#körüklü balkon tentesi fiyatları, #gölgelik branda fiyatları, #hazır tente, #çift taraflı tente fiyatları, #pergole tente, #pergole tente, #pergola tente,
#pergole sistemleri, #pergola tente fiyatları, #tente pergola, #otomatik pergola, #pergola tente sistemleri, #otomatik pergole, #açılır kapanır pergole fiyatları,
#pergole tente fiyatları, #otomatik pergola sistemleri, #pergole tente sistemleri, #açılır kapanır pergola fiyatları, #tente pergole, #motorlu pergola fiyatları,
#raylı tente, raylı tente, #raylı tente fiyatları, #katlanır tente, #raylı tente sistemleri, #seyyar tente, #açılır tente sistemleri, #raylı tente sistemleri fiyatları
#katlanır tente sistemleri, #raylı pergola tente fiyatları, #raylı tente modelleri, #katlamalı raylı tente fiyatları, #katlamalı tente, #elektrikli tente fiyatları,
#teras gölge sistemleri, #elektrikli pergole fiyatları, #açılır kapanır tente, #açılır kapanır tente, #açılır tente, #elektrikli tente, #açılır kapanır tente sistemleri,
#açılır kapanır branda, #güneşlik tente modelleri, #çatı tente sistemleri, #kumandalı tente fiyatları, #çatı tente fiyatları, #acilir kapanir tente,
#hareketli tente sistemleri, #otomatik tente, #otomatik tente, #motorlu tente, #otomatik tente sistemleri, #otomatik tente fiyatları, #motorlu tente sistemleri,
#otomatik branda, #motorlu tente fiyatları, #otomatik branda fiyatları, #çift açılır tente, #otomatik raylı tente, #otomatik pergole fiyatları,
#otomatik pergola fiyatları, #teras tente, #teras tente, #teras için tente, #teras tente fiyatları, #teras için tente fiyatları, #otomatik teras kapama sistemleri,
#teras branda modelleri, #teras tente modelleri, #pergola sistemleri, #pergola sistemleri, #açılır kapanır pergola sistemleri, #motorlu pergola,
#açılır kapanır pergola, #teras pergola, #alüminyum pergola
0 notes
berayazilim · 7 years
Text
Tribün Çadır Kiralama
Kiralık çadır ürünlerimiz arasında bulunan tribün modellerimiz sayesinde çok sıcak havalarda gölge, yağmurlu ve soğuk havalarda ise korunma sağlayabilirsiniz. Özel günlerinizde(düğün,nişan,doğum günü partisi, sünnet düğünü) kullanabileceğiniz ve oldukça işlevsel olan bu çadırların fiyatları da gayet uygundur. Kiralanmasının ardından gelip kurulumu sağlanır ve belirtilen süre bittikten sonra teslim alınır. Sizde özel günleriniz için tribün kiralık çadır arıyorsanız doğru adrestesiniz demektir.
0 notes
Video
youtube
(https://www.youtube.com/watch?v=xgxkAC7HtsE gönderdi)
Motorlu Tente Pergola 0212 495 74 87 Vadi Tente raylı tente ithal alman marka motorlu 5 yıl garantili komple bütün sistem kurumsal firmadan sözleşmeli olarak sorunsuz şekilde montaj yapılıp uzun yıllar dört mevsim kullanabileceğiniz alanlar kurmaya özen göstermekteyiz. İthal sioen marka ısı yalıtımlı isveç marka üç boyutlu 850 gr/m2 gramajlı kumaşlarımız ile sizlere kaliteli ortamlar üretmekteyiz. 3mm lik hurda karışımı bulunmayan termikli alüminyumlarımızla mukavvemetimizi arttırmaktayız. Led ışıklandırmasıyla ortamlarınıza şıklık katmaktayız.
Tente, tente, tente sistemleri, gölgelik tente, güneşlik tente, tente modelleri, branda tente, bahçe tentesi, mafsallı tente, tente çadır, çadır tente, satılık tente, tente firmaları, tente branda, tente çeşitleri, tente imalatı, sabit tente, cafe tente, tente güneşlik, gölgelik sistemleri, sistem tente, gölgelik fiyatları, ışıklı tente, ucuz tente, tente gölgelik, güneş tente, raylı çatı sistemleri, tente görselleri, ışıklı tente fiyatları, bahçe tente sistemleri, çift taraflı tente, tente fiyatları, tente fiyatları, açılır kapanır tente fiyatları, mafsallı tente fiyatları, balkon tente fiyatları, tente branda fiyatları, tente sistemleri fiyatları, açılır tente fiyatları, açılır kapanır tente sistemleri fiyatları, otomatik tente sistemleri fiyatları, katlanır tente fiyatları, tente modelleri ve fiyatları, branda tente fiyatları, güneşlik tente fiyatları, otomatik tente m2 fiyatları, tente fiyat listesi, kasetli tente fiyatları, katlanır tente sistemleri fiyatları, branda modelleri, balkon branda tente fiyatları, raylı tente metrekare fiyatları, açılır kapanır branda sistemleri, gölgelik tente fiyatları, motorlu tente sistemleri fiyatları, balkon çadırı, balkon tente modelleri ve fiyatları, tente güneşlik fiyatları, bahçe tente fiyatları, çift açılır tente fiyatları, en ucuz tente fiyatları, katlamalı tente fiyatları, katlanır branda fiyatları, açılır branda fiyatları, açılır kapanır branda fiyatları, körüklü balkon tentesi fiyatları, gölgelik branda fiyatları, hazır tente, çift taraflı tente fiyatları, pergole tente, pergole tente, pergola tente, pergole sistemleri, pergola tente fiyatları, tente pergola, otomatik pergola, pergola tente sistemleri, otomatik pergole, açılır kapanır pergole fiyatları, pergole tente fiyatları, otomatik pergola sistemleri, pergole tente sistemleri, açılır kapanır pergola fiyatları, tente pergole, motorlu pergola fiyatları, raylı tente, raylı tente, raylı tente fiyatları, katlanır tente, raylı tente sistemleri, seyyar tente, açılır tente sistemleri, raylı tente sistemleri fiyatları, katlanır tente sistemleri, raylı pergola tente fiyatları, raylı tente modelleri, katlamalı raylı tente fiyatları, katlamalı tente, elektrikli tente fiyatları, teras gölge sistemleri, elektrikli pergole fiyatları, açılır kapanır tente, açılır kapanır tente, açılır tente, elektrikli tente, açılır kapanır tente sistemleri, açılır kapanır branda, güneşlik tente modelleri, çatı tente sistemleri, kumandalı tente fiyatları, çatı tente fiyatları, acilir kapanir tente, hareketli tente sistemleri, otomatik tente, otomatik tente, motorlu tente, otomatik tente sistemleri, otomatik tente fiyatları, motorlu tente sistemleri, otomatik branda, motorlu tente fiyatları, otomatik branda fiyatları, çift açılır tente, otomatik raylı tente, otomatik pergole fiyatları, otomatik pergola fiyatları, teras tente, teras tente, teras için tente, teras tente fiyatları, teras için tente fiyatları, otomatik teras kapama sistemleri, teras branda modelleri, teras tente modelleri, pergola sistemleri, pergola sistemleri, açılır kapanır pergola sistemleri, motorlu pergola, açılır kapanır pergola, teras pergola, alüminyum pergola
#tente #pergola #0212 495 74 87 #otomatik tente #raylı tente #ışıklı tente #pergole #ankara tente #istanbul tente #tente imalatı #tente firmaları
0 notes