Tumgik
#şimdilik böyle bir liste vereyim
birkahramanvar · 2 years
Note
Güzel ve sade bir blog listesi rica edebilir miyim🤗🌸
@ahhlaragaci @derinliktesakla @cennetiminkapisi @aya-meftun @noksanbiri @huzeysaid @huzunc-e @evvelvefa @birnevisevda @anka-khann @begonvii @piryazar @akdenizzesintisi @dusleraleminde @ferahlik @kn-arslan @kendihalin-de @kalbimyenik @zey-nep @muptedikul @withnur @imgeliya @olmekicinmivarizsadece
28 notes · View notes
mgmstrateji · 4 years
Text
İSLAM’IN SİYASİLEŞMEYEN BİR KURUMLAŞMASI OLMALI[1]
Tumblr media
İMRALI GÖRÜŞMELERİ -17 17.05.2020 / ANAKARA Katılanlar: Sırrı Süreyya Önder, İdris Baluken, Pervin Buldan. Konular: Abdullah Öcalan’ın yasadışı dinlenmesi, seçim sonuçlarının irdelenmesi, kutlu doğum haftası, demokratik İslam kongresi, BDP’nin HDP’ye evrilmesi, Yazının en sonunda devlet heyeti ile yaptığı görüşmelerin ana başlıklarını belirtir bir liste var.Devlet ile neleri konuştuğuna dair iyi bir izlenim edinmek mümkündür, okumanızı öneririm. Son günlerde Sırrı Süreyya Önder üzerinden bazı atışmalar oldu ve ne olduğu en sonunda ortaya çıktı.Önder’in bir süredir çözüm süreci benzeri yeni bir sürece sıcak bakan ve aralarında bazı mevcut milletvekillerinin de bulunduğu AKP’li isimlerle bir araya geldiği ve ikinci çözüm süreci için nabız yokladığı öğrenildi. Önder’in AKP’liler ile temasları sırasında, kendisinin ve HDP yönetiminin yeni bir çözüm sürecinin öncekinde olduğu gibi ancak AK Parti iktidarında gerçekleşebileceğinin bilincinde olduğunu belirttiği kaydedildi. BAKINIZ. Böylece yanılmadığımız ve bu yazı dizisine başlamamızın nedeni ortaya çıktı. Özgün metin içinde koyu yazı yoktur. Koyu yerler benim dikkat edilmesini önerdiğim yerlerdir. A. Öcalan: (…) Önemli konular görüşeceğiz, toplantıya geçelim. (…) Devlet heyetiyle iki toplantı yaptım, iki toplantının gündemlerini size vereyim. Bir taraftan da onları yazın, önemlidir. P. Buldan: (…) KCK Genel Başkanlık Konseyi ile Yürütme Konseyi Eş başkanlığının beş sayfalık mektubu vardı. Aldınız mı? Teyit için yanımda getirdim. Yorumum: Kadın neyi teyit edecek? Başkanım dediği adamın mektubu okuyup okumadığını mı yoksa mektubun ona verilip verilmediğini mi? Pek tabi ki verilip verilmediğini teyit edecek. İş esasında tam bir karşılıklı güvensizlik üzerine kurulmuş. Zaten bunu öteki bölümlerde hükümetin yaptıkları açısından görmüştük. Teröristle işbirliği yapmak çok büyük bir hatadır, işbirliği içindeyken teröriste içten davranmamak daha büyük bir hatadır. Bu arada bir tespiti yinelemek gerekiyor. Başkan denen adam, muhataplarından daha akıllı ve daha fazla okuyor. Dolayısıyla gündemi belirlemesi ve geleceği görmesi kolaylaşıyor. Bu güzelleme değildir, durum tespitidir. A. Öcalan: Evet, aldım. Okudum. P. Buldan: Demokratik İslam Kongresi çağrı metni ve program taslağını getirdik (Teslim edildi, aldı, bir göz attı). A. Öcalan: Demokratik İslam Kongresine ilişkin altı sayfalık bir mektup yazdım. Daha sonra size iletecekler. P. Buldan: Kongre 10-11Mayıs’ta yapılacak. Ayrıca yarın kadın İslamcılarla kadınların bir çalıştayı var. A. Öcalan: Öyle mi? Hepsi İslamcı kadınlar mı? Bu çalışmalara ilişkin değerlendirmelerde bulunacağım. Zaten mektup da iletilecek. (…) A. Öcalan: (…) Bu on iki adet yasadışı ses kaydından bahsediyorlar. Arkadaşlarla yaptığımız sohbetleri mi yayınlamışlar? P. Buldan: Evet Başkanım. A. Öcalan: Nasıl, aleyhimde çok şey var mı? Bağlamından kopararak mı vermişler? P. Buldan: Evet Başkanım. A. Öcalan: (Yetkiliye dönerek) Sayın Yetkili, nedir bunun açıklaması? Tedbir alamadınız mı? Bilseydim ben ona göre tedbirli olurdum. Gerçeği çekineceğimiz bir şey yoktur. Yetkili: Efendim, burayla ilgili değil o. Bizim bulunduğumuz sahayı ilgilendirmiyor. Cezaevinin diğer kısımlarında yaptığınız konuşmaları dinlemişler. A. Öcalan: Kimdir peki bunlar? Cemaat midir, diğer derin devlet midir? Anlamadım gitti. Yorumum: Akıllı dediğimiz adam bile yeri geldiğinde saçmalıyor. Bu ülkede derin devlet hiç olmadı, keşke olsaydı. Ya ne oldu? Devletin sırtından beslenen organize suç örgütleri oldu. Bilgisizler de buna derin devlet dedi. Bu topraklarda derin devletin olmama sebebi “akıl, zekâ, özveri, hoşgörü, kurumsallık” açısından değerlendirildiğinde hemen bulunur. Yetkili: Bizim alanımızda olmadığı için bir şey diyemiyorum. A. Öcalan: Gerçeği Hakan Bey de, başbakan da kendini koruyamıyor, onları da dinliyorlar. Onları dinleyen burayı da dinleyebilir. Doğal karşılamak lazım. P. Buldan: Başkanım, Selahattin Başkanın bir notu var, size iletmemi istedi. A. Öcalan: (Gülerek) Buyurun, dinliyorum. P. Buldan: “Öncelikle selamlar. Demokratik siyasetin gelişmesi ve güçlenmesi için sizin desteğinize ihtiyaç vardır. Bütün sahaların iç içe geçmiş olması demokratik siyaseti yönetilemez hale getiriyor. Bu haliyle siyaseti büyütmek imkânsızdır. HDP'nin büyümesi de kendi ayaklarının üzerinde durabilmesine ve alanlar arasındaki müdahalenin en aza inmesine bağlıdır. Alanlar arasında sadece iyi bir koordineye ihtiyaç vardır, müdahaleye değil. Ben kendim de inşa çalışmalarında aktif olarak çaba sarf edeceğim. BDP’nin 8 Haziran’da, HDP’nin 22 Haziranda kongrelerini yapmayı planlıyoruz. Her iki kongre sürecine dair öneri ve perspektif sunmanızı diliyoruz. Selam ve saygılarımla...” A. Öcalan: Evet, daha sonra Selahattin'in notuna cevap vereceğim. P. Buldan: 10 Nisan tarihinde İdris Bey ile Kandil’e gittik. Cemil Bayık, Mustafa Karasu, Zaho, Ali Haydar ve Revar arkadaşlar toplantıya katıldılar. Hepsinin selam, saygıları var. Görüşmede daha çok süreç ve seçim sonuçları değerlendirildi. Genel görüş seçimlerden hedeflere göre sonuç alamadık. Yakalanan düzey de Önderliğin ve Hareketin çabaları doğrultusunda oldu diye ifade ettiler. Tabii bir zafere dönüşmesini engellemek isteyenler de oldu. Örgütün zayıflığı ve zaafları da etkili oldu dediler. Devlet bunu gördü ve bundan yararlandı. A. Öcalan: Evet, bunların hepsini mektupta da iletmişler. P. Buldan: Devletin AKP'yi desteklediğini, oyların çalındığını ve kazandığımız belediyelerin elimizden alındığını ifade ettiler. Sonuç daha iyi olabilirdi, yani bu atmosferde her yerde ilerleme kaydetmek gerekirdi dediler. Bir de başbakanın yasal düzenleme yanlış olur açıklamasına öfkelendiklerini söylediler. Bir an önce yasal düzenlemenin hayata geçirilmesi gerektiğini ifade ettiler. (…) İ. Baluken: Bizden kaynaklı bazı yanlışlar vardı. Bazı yerlerde yerelden aday gösterilmemesi oy kaybettirdi. Kurtalan, Tatvan gibi yerlerde aday tercihleri yanlıştı. (…) A. Öcalan: Kim belirledi bunları? (…) S. S. Önder: Kandil belirledi. (…) A. Öcalan: Böyle şey olur mu? Siz niye müdahale etmediniz? Devrimci cesaretiniz mi yok? Beni niye uyarmadınız? S. S. Önder: Başkanım, yaşanan sıkıntıları size iletmiştik. Siz de Seçim Komisyonuna yönelik ağır eleştirilerde bulunmuştunuz. A. Öcalan: Ona rağmen mi dikkate almadılar? İ. Baluken: (…) Ancak Seçim Komisyonu buna rağmen BDP, DTK Eş başkanlarıyla, Parti Meclisi ve MYK ile birlikte bu süreci ortaklaştırarak yönetmedi. A. Öcalan: Kimdir bu seçim komisyonundakiler? İsim verin bana. Heyet: (Sessiz kaldı). (…) A. Öcalan: Kim yaptı bu işleri? Sorumlusu kimdir? Bütün sorumlusu Kandil'dir. Kandil'e deyin ki, kim yaptıysa bu işleri onun gözünü oyacağım. Kandil karışmayacak bu işlere! Kandil yazılarında bana çok bağlı gibi görünüyor ama pratikte öyle davranmıyor. Bu böyle olmaz! Ne BDP ne de HDP adına bu yapılamaz. Ders çıkaracak ve çok şiddetli bir özeleştiri verecekler. Ben devlete de söylüyorum, benimle iş yapacaksanız, benimle ciddi konuşacaksınız diyorum. Sizin de daha cesur olmanız lazım. Ben size benim adıma müdahale edin demiştim. Benim yetkilerimi kullanmalısınız demiştim. Selahattin’e de bunları söylemiştim. Selahattin de buradan gittikten sonra 24 saat bile geçmeden bu dayatılanlara boyun eğiyor. (Pervin ve İdris'e dönerek) Kandil'in bana karşı bir tavır alma durumu olabilir mi? Gözlemleriniz nelerdir? Pervin ve İ. Baluken: Böyle bir durum yoktur, aksine hepsi size çok bağlılar, biz bunu gözlemledik. A. Öcalan: Peki, devam edelim. İ. Baluken: Başkanım, bazı yerleri devlet özel ele aldı. Urfa mesela. Önderliğin şehri olması, Hilvan ve Siverek'in hareket için mevcut konumu ve Rojava'ya sınır olması nedeniyle devlet özel strateji uyguladı. Orada sağlanan bazı ilişkilere devlet müdahale etti. A. Öcalan: Evet, bunları mektupta da yazmışlardı. Özetle geçelim. Ama bu Rojava sınırı ve Ceylanpınar meselesine hemen değineyim. (Devlet Yetkilisine dönerek yüksek sesle) Sayın Yetkili, bunu hükûmete de iletin: Ceylanpınar meselesi açık bir savaş ilanıdır. Ceylanpınar’da bu kadar hileye başvurmaları savaş pozisyonudur. Üstelik bana karşı suikast gerçekleştiren derin devletin adamını oraya yerleştirmek istiyorlar. AKP'ye, başbakana söyleyin: Ceylanpınar yeniden ele alınacak. Bunun hiçbir tartışması olmaz. Aksi takdirde bunu savaş dayatması olarak görürüz. Oraya yeni, bizimle düşmanlık yapmayacak bir isim lazım. AKP'yle de gidip bunu ciddi bir şekilde konuşmanız lazım. (…) İ. Baluken: Arkadaşlar seçim sonuçlarının siyasete olan yansımasının önemli olduğunu düşünüyorlar. Seçimde elde edilen sonuçları doğru değerlendirebilirlerse, hedeflere ulaşma noktasında önemli bir başarı yakalanabileceğini belirtiyorlar. Siyasi konjonktür, Ortadoğu’daki gelişmeler ve Türkiye’deki dengeler üzerinden bunun mümkün olduğunu, bu konuda AKP'den daha avantajlı pozisyonda olduğumuzu ifade ettiler. Bunun için hızlı davranmak, konjonktürü doğru değerlendirmek ve hamle yapmak önemlidir değerlendirmesini yaptılar. Ayrıca seçimde yakalanan ilişkilerin kalıcı hale getirilmesinin önemli olduğunu ifade ettiler. Kürtlerin kendi içerisinde sağladığı yeni ittifaklar ve Kürtlerin Türkiye’de diğer halklarla yaşadığı ittifakları doğru değerlendirmenin önemli olduğunu ifade ettiler. Bunun için de HDP projesinin stratejik temelde hızla güçlendirilmesi gerektiğini belirttiler. Grubun HDP'ye geçişinin önemli olduğunu, bu sürecin hızla yerine getirilmesinin güç katacağını ifade ettiler. CHP'nin alternatif olmadığının görüldüğü bir dönemde, HDP'nin hamle yapmak için hızlı davranması gerektiğini ifade ettiler. A. Öcalan: Evet, doğrudur. İ. Baluken: Arkadaşlar HDP'ye yönelik hem devlet tarafından hem de ilkel milliyetçi çevrelerden saldırılar olduğunu, bu nedenle ortam ve zeminin şimdilik sadece grubun geçişi için uygun olduğunu dile getirdiler. Belediyelerin şu anda geçmemesinin daha olumlu olacağını ifade ettiler. A. Öcalan: Evet, belediyelerin geçmesine gerek yoktur. Yerelde demokrasiyi geliştireceğiz, o nedenle doğru tutumdur. İ. Baluken: 14 Nisan Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri yapıldı. A. Öcalan: Evet, bunu çok önemsiyorum. Nasıl oldu? Katılım iyi miydi? Yansıması oldu mu? Bu konudaki gözlemleriniz önemlidir. Doğru bir şey yaptık mı? Yorumum: Doğru bir şey yaptık mı diyerek, aslında, yapılanın doğruluğu hakkında derin bir şüphe yaşadığını belirtiyor. Biri bir yalan attı orta yere ve herkes ve her kesim inandı gitti. İ. Baluken: İlk kez olmasına rağmen etkinliklere katılım iyiydi. Halkın ilgisi iyi bir düzeydeydi. Asıl önemli olan yansımalarıdır. Etkinliğin olmadığı yerlerde de güçlü yansımaları oldu. A. Öcalan: Evet. Bu konu önemlidir. Daha önce Hüdapar bu zemini kullanıyordu. Bu zemini onlara bırakmamak gerekir. İ. Baluken: Demokratik İslam Konferansını da güçlü yapmak gerekiyor. Bu konuda halk düzeyinde güçlü yansımaların ortaya çıkacağını şimdiden görebiliyoruz. A. Öcalan: Evet, doğrudur. İ. Baluken: HDP'nin de kültürel İslam’la barışması gerektiğini arkadaşlar ifade ediyorlar. Sol ile İslam’ı karşılaştırmanın değil buluşturmanın önemli olduğunu ifade ediyorlar. Hak, adalet ve eşitlik temelinde ortak noktalar ön plana çıkarılmalıdır düşüncesindeler. A. Öcalan: Doğrudur. İ. Baluken: Arkadaşlar Rojava’yla ilgili bazı bilgiler paylaştılar. A. Öcalan: Evet, nedir durum? İ. Baluken: Kobani’ye yoğun bir saldırı yapılmıştı. Arkadaşlar bu saldırının arkasında Türkiye ve İran'ın olduğunu düşünüyorlar. A. Öcalan: IŞİD'dir saldıran, değil mi? Suriye rejimiyle ilişkileri biliniyor mu? Direnişin durumu nedir? İ. Baluken: Saldırılar büyük oranda direnişle püskürtülmüş durumda Ancak Rojava'ya dönük KDP'nin de içerisinde olduğu ciddi bir saldırı planlaması var. Rojava'yı ya teslim almak ya da darmadağın etmek istiyorlar. A. Öcalan: Bunu kimse yapamaz! İ. Baluken: Serekaniye'den ikinci bir cephe açarak Kobani’yi de düşürmek istiyorlar. O nedenle Türkiye ve KDP sınıra hendekler kazıyor. A. Öcalan: Hendeklerle ancak kendilerini rezil ederler. Türkiye'nin pozisyonu nedir? İ. Baluken: Türkiye Rojava'da ve Suriye'de yürüyen savaş sürecinin içindedir. Bu konuda arkadaşların elinde bazı bilgilerin olduğunu biliyoruz, A. Öcalan: Evet, başka konu var mı? İ. Baluken: KDP ile ilişkiler konusunda da birkaç şey vurguladılar. KDP ile şu anda bir görüşmenin olmadığını ifade ettiler. Arkadaşlar KDP'nin PKK'yi uluslararası alana yerleştirmemek için Rojava ve Ulusal Kongre tavrını ortaya koyduğunu ifade ettiler. Her yönüyle AKP ile ortak çalıştığını belirttiler. (…) A. Öcalan: Evet Sırrı Bey, senin aktarımlarını alalım. S. S. Önder: Başkanım, öncelikle İstanbul seçimleriyle ilgili bir değerlendirmeyle başlamak istiyorum. Birkaç handikapla ve gecikmeli bir kampanya ile başladık. Son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. Alınan sonuç başarı olarak değerlendirilemez. Gerekçeleri aktaracağım ama bir mazeret kabilinden anlamamanızı diliyorum. Çünkü tüm engellere yeterli bir cevap oluşturamadım. Bu engelleri yeterince bertaraf edemedik ve bunun birinci sorumlusu olarak kendimi görüyorum. Size de mahcup olmuş sayıyorum kendimi. Bunun için özür diliyorum. Kendim bunun üzerine yoğunlaşmaya çalıştım. Ama başta kendime ve sonrasında yaşananlara karşı halen soğukkanlı bakabilecek duruma gelemedim. A. Öcalan: Hayır, böyle düşünme. İki blok da sana karşı acımasız saldırdılar. Senin üzerinden çok kirli bir propaganda yürütüldü. İşte ‘oyları bölüyor’, ‘postacı’ dediler. Buradan izledim. Oranı korudunuz. Daha iyisi olabilirdi. Sen ders çıkartacak şekilde düşünmelisin. Bu halin sağlıklı değerlendirme yapmanı engeller. Buraya takılıp pes etmek yok, öyle değil mi? Sen o babanın oğluysan pes etmezsin. Yani yanlış anlama, düşünsel anlamda kastediyorum. (…) P. Buldan: Nevruz’da hem Almanya hem de İngiltere Nevruz’una katıldım. (…) A. Öcalan: Nasıl, Avrupa’da yeni bir hamle var mı? Kendileri yeni döneme uygun bir yapılanma içerisinde olduklarını söylediler mi? Gözlemleriniz neler? P. Buldan: Nevruz programı olduğu için çok uzun sohbet etme şansımız olmadı. Ama bir önceki gidişimde onlarla bir toplantı yapmıştım zaten, onu da size aktarmıştım. Yeni döneme ilişkin yapılandırma tartışmaları ve örgütleme çalışmalarının devam ettiğini söylemişlerdi. Hepsinin size selamı var. (…) A. Öcalan: BDP ve HDP Kongresi için bildiriler yazdım. Onları size iletecekler. BDP'ye yazdığım yazıya DTK için de bir kaç hususu ekleyerek verebilirsiniz. (Sırrı’ya dönerek) Bana zarar verecek şeyler varsa redaksiyon yapabilirsin. DTK için vereceğiniz bildiride BDP için yazdığım yazıdaki BDP'yi silip DTK yazabilirsiniz. Şu hususları da ekleyin: DTK, proto bir parlamento modelidir. Şimdiye kadar yaşadıkları bir deneyimdi, Dernekler Yasası kapsamında çalıştılar. Şimdi durum farklıdır, Kürt meselesinde çözüme gitmenin iki ayağı var. 1- Avrupa yerel yönetimler şartına uygun bir yerel yönetimler yasası çıkarılacak. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartına koydukları şerhi de kaldırmaları gerekir. 2- DTK'nın kendi varlığını ilgilendiren ve mevcut Dernekler Yasasını aşan demokratik sivil toplum yasasının çıkması gerekir. Bunu demokratik sivil toplumun parlamentosu olarak düzenlemeliler. Hatta bir örnek vererek açıklayayım. TBMM’den önce Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri vardı. DTK Müdafaa-i Hukuk cemiyeti konumundadır. Kürt meselesi bu iki yasa üzerinden çözüme gidiyor. Yorumum: Koyulaştırdığım yerlere dikkat ediniz. Adam resmen “devlete” giden bir yol döşüyor. S. S. Önder: Daha sonra Kuvayı Milliye'ye dönüştü. A. Öcalan: Evet. Milli demeyelim. Bunu da Kürtlerin Kuvayı Demokrasi Cemiyeti gibi düşünebiliriz. BDP'yi de bu temelde organize ediyoruz. Yerel demokrasiyi inşa edecek. Fransızlar Mitterand döneminde bunu yaptılar. O dönem Mitterand'ın bir sözü vardı. Bunu dışarıya da yansıtın. Mitterand “Fransa Cumhuriyeti'nin kuruluşunda Fransa'nın bütünlüğü için merkeziyetçilik ne kadar gerekli idiyse, şimdi sürdürülmesi de o kadar gereksiz ve sakıncalıdır” demişti. İspanya’nın da on yedi bölgesi var, İtalya'nın yirmi bir, Almanya'nın on üç federe bölgesi var; İngiltere'nin dört, ABD’nin ellidir eyaleti, Rusya'nın seksen bir özerk bölgesi var. Türkiye Avrupa'yı bu kadar taklit ediyorsa, neden bu reformları taklit etmiyorsunuz diye sormak gerekir. CHP'ye deyin ki, reformları niye takip etmiyorsunuz? Atatürk olsa kabul ederdi. En büyük reformları Atatürk yaptı. CHP'ye Mecliste “Utanmıyor musunuz? Siz niye reformları kabul etmiyorsunuz” diye sorabilirsiniz. Yorumum: Atatürk üzerinden CHP’yi ajite kışkırtmak istiyor. Biliyor ki önündeki en büyük engel CHP’dir. A. Öcalan: Yeni Başkanlık tartışmalarında ABD ve benzeri gibi bir sistem olursa tartışılabilir. Bunun için sivil toplum yasası ve yerel yönetimler özerklik yasası çıkacak. Cumhurbaşkanlığı seçimi önemlidir. Potansiyelimizi önemsemek lazım. Bunu ikiye katlayabiliriz. İlk turda adayımız olacak. Kendi adayımız etrafında azami toplanacağız, oylarımızı çoğaltacağız ve gücümüzü ortaya çıkartacağız. Bu hem büyük bir silahtır hem de ilk defa kendi oyumuzu görme şansı verir. Hem Ulusalcılara hem de AKP'ye karşı elimizde önemli bir müzakere silahı olur. Müzakereye kim yanaşırsa onu da destekleyebiliriz. Aynı zamanda Türkiye emekçi halkına da sesleneceğiz. Bireysel, sendikal, siyasal tüm halklar bu durumda talep edilebilir. Sol sınıfa da bunları anlatın, tarif edin. Haşim Kılıç’la da, Tayyip Erdoğan’la da müzakere edilebilir. (…) (…) A. Öcalan: HDP'ye eş başkan Türk olmalı. O nedenle çok uygun değil. Selma DTK'ya nasıl olur? Onunla konuşun. Kendini adayacak mı? İstekli mi? O ağır sorumluluğu yerine getirebilecek mi? Eğer bunları yapabileceğini söylerse uygun olur. A. Öcalan: HDP için kongreye gidin, orada tartışın, önemlidir. Eş başkanlar için öneriniz var mı? Tempo, tarz, hitabet konusunda kimle götürülebilir? Selahattin'in dün bir açıklaması vardı, dinledim. Niye ben yapmıyorum diyor. Sanırım biz ona gençken fazla yüklendik. Ama şimdi deneyim kazandı, kendini geliştirdi. Sanırım farklı kesimler de sevmeye başladı. Eğer kendisi de istiyorsa yapmalı. İ. Baluken: Başkan, BDP MYK'sında da Selahattin Beyin devam etmesi yönünde bir eğilim vardı. S. S. Önder: Bizim HDP meselesini Kürtlere anlatmamızda da etkili ve en kısa yol olur Selahaddin Beyin Başkanlığı. A. Öcalan: Selamlarımı söyleyin, bu sorumluluğu almalı. Bana gönderdiği mesajdaki önerilerini dikkate alacağız. Sorumluluk alanların yetkileri de olmalı. Bundan sonra bütün görevlendirmelerde bir Kürt bir Türk olmasına da dikkat edeceğiz. Kadın eş başkanı ben önereceğim. ESP Başkanı Figen Yüksekdağ. Buradaki arkadaşlarla da görüştüm, onlar da öneriyorlar. Selahattin Beyle çalışabilir mi sizce? Hitabeti, temposu, tarzı nasıl? S. S. Önder: Bileşenlerimizin içerisinde en hakiki yapıdır ESP. A. Öcalan: Tamam, o zaman uygundur. Ertuğrul Kürkçü’ye selamlarımı söyleyin, ben ondan memnunum. Tarihi bir görev yaptı, artık bizim kurucu fahri onursal Başkanımız olur. Sürekli katkı sunsun, teorilerle beslesin. Sabahat'a selamlarımı söyleyin. Bu değişimler için Sabahat ve Ertuğrul'un da görüşlerini alın. Görüşleri önemlidir. Sabahat kendini fazlaca hedefleştirdi. Onun üzerinden bir şeyler geliştirebilirler. O nedenle biraz geriye çekiyoruz. Güvenlik nedeniyle olduğunu söyleyin. P. Buldan: HDP'ye geçtikten sonra grup Başkanvekilliklerini ne yapalım? A. Öcalan: Burada da bir Türk, bir Kürt önemlidir. İki Kürt olmaz. (Pervin Hanım'a dönerek) Siz bu konuda bir tecrübe kazandınız, bir Kürt olarak devam edersiniz. Yanınıza Sırrı Süreyya’yı öneriyorum. İkiniz beraber yaparsınız. Hem de müzakere heyetini aynı zamanda konumlandırmış oluyorum. (İdris Beye dönerek) Yanlış anlamayın, ikiniz de Kürt olduğunuz için bu değişikliği yapmak zorundayız. Halka vereceğimiz görüntü önemlidir, bir Kürt bir Türk olması önemlidir, değişikliği bu yüzden yapıyoruz. Müzakere heyetini konumlandırmak adına siz de İdari Amirliği yapabilirsiniz. Böylece heyet olarak orada da koordinasyon halinde olabilirsiniz. BDP'ye geçiyorum. Parti Meclisi ve yürütmesi tamamen kadro yoğunlaşması olacak. Milletvekillerinin kadro yoğunlaşmasını yapmalarına ne gerek var ne de vakitleri var. Partinin büyük kadro eğitimini, yönetimini milletvekilleri yapamaz. Onlar zaten sürekli koşturuyorlar. Milletvekilleri HDP grubu üzerinden HDP’nin gövde gösterisini başarmalılar. HDP yönetiminde yer alabilirler, HDP yönetimi hepsi de, kısmen de milletvekillerinden oluşabilir. BDP için sizden 60 kişilik bir aday önerisi istiyorum. Kandil kesinlikle karışmayacak. Bunun için Amed'de bir sondaj çalışması yapın. Beni temsilen bir önerim olacak. Mehmet Aslan, Ömer Öcalan ya da Dilek Öcalan (Gençtir gerçi, deneyimsizdir), üçünden biri girebilir. (…) Yorumum: Dilek Öcalan’ın nasıl milletvekili olduğu belli oldu. Bunlar da resmen kast sistemi uyguluyor tüm diktatörlüklerde olduğu gibi. S. S. Önder: Çok uzun süre cezaevinde yatan, bu süreci dirayetli geçiren, kesin hüküm giymiş olmalarından dolayı da şimdilik seçilme engeli olan yetkin arkadaşları da değerlendirebiliriz Başkanım. A. Öcalan: Evet, bu vasıflarda olanları da önerebilirsiniz. Bu tür kadroları bulun, tartışın, bana getirin. DTK Kürt halkının karar organıdır, yereldir. Yerel parlamento komisyonlarla, küçük birimlerle çalışır. Benim sekiz komisyon önerimi hayata geçirebilirler. Komisyon sayısını arttırabilirler. On beş komisyon uygundur. İhtiyaca göre daha da arttırabilirsiniz. Yeni bir içtüzük hazırlanmalı. Parlamentoyla senkronize bir çalışma ortaya koyabilirler. Yaz aylarında çalışmayabilirler. Üye sayısı 400-600 olabilir. Üyelerin hepsi iş çıkarabilecek kadrolar olmalı. Çünkü dediğim gibi DTK protodur. Çözüm planımıza göre yerel parlamentoya dönüşecek. Yorumum: Bir zaman gelir ve “bu adamlar yerel parlamento kurmuşlar, ne zaman, nasıl kurdular, kim örgütledi” diye sorar mevcut zihniyet ve yandaşları. Ama kimse de çıkıp sizin gözünüz, kulağınız önünde, güvenliğini sağladığınız yerde, korumalığını üstlendiğiniz adam emretti diyemez. HDK, bunun için iki meclis önereceğim. Birincisi 100 kişilik Demokratik Ulus Meclisi üyesi (DUM). Ulus-devletçi meclisi aşan bir modeldir. Kavramsal ya da teorik bir zaferi getirecek. Türkiye’nin kavramsal ufkunu açacak kişilerden oluşmalı. Bölgelerden temsiliyet önemli. Seçim şart değil. Senatörler gibi, senato çalışması gibi yapabilirler. İkinci meclis 25 bölgeye ayrılır. Eski Osmanlı vilayet sistemi gibi kültürel, ekonomik ve coğrafi komşuluk üzerinden bu bölgeler oluşturulabilir. Şırnak ve Hakkâri örneğin. Bunların birbirinden farkı yoktur. Botan bölgesi de tek bölge olarak değerlendirilebilir. Tüm Türkiye’de bu şekilde bölgeler tespit edilir. Bu bölgelerin temsilcilerinden oluşan Bölgeler Meclisi oluşturulur. Sayı 400 ya da 500 olabilir. Bu temelde yeniden yapılandırılmaya ihtiyaç var. Yorumum: Hemen üstteki yorum bunun için de geçerlidir. Bunun yanında adamlar Türkiye’yi kendilerine göre 25 parçaya bölüyorlar ve bunu bu ülkenin yöneticileri sessizce seyrediyor. Değil mi yani, üst aklı emretti… (…) Demokratik İslam Konferansı için altı sayfalık bildiri hazırladım. En hoşuma giden bildiridir. Onlardan gelen bilgilendirme belgelerine çok değer verdiğimi söyleyin, özel selamlarımı iletin. Bir de şu konu önemli: İslami tanımlamayı başörtülü ve başörtüsüz ayrımına tabi tutmak Batı kültürünün yansımasıdır. Bunu katı bir din ilkesi gibi sunmak doğru değildir. Kıyafet özgürlüğü olmalıdır. Aşırı açık giyim tarzı Avrupa kapitalizminin, Burka tarzı, aşırı kapalı tarz da Afganistan gericiliğinin yansımasıdır. İslami bir ilke olarak koymak saptırmaktır. Başı açık olmak da bu şekilde yorumlanabilir. Kıyafet özgürlüğü esas alınmalıdır. Devletin de, erkeğin de kıyafet dayatması yanlıştır. Bunun İslam’la alakası yoktur. Türkiye İslam’ı, İran İslam’ı, benzeri tanımlamalar da milliyetçidir, yanlıştır. Kürdistani İslam diye bir kavram da olmaz. İhvan’ı inceliyorum, Tunus’takini beğeniyorum, ama Mısır’daki kendini mahvetti. Türkiye’deki İslam'ın (Diyanet İslami'ni bir kenara bırakın) siyasileşmeyen bir kurumlaşmasını öngörmek lazım. Kürdistan’daki o medrese kültürünü de bildirime ilave edebilirsiniz. O medrese kültürü yenilenebilir. Diyarbakır, Bitlis, Van ya da Urfa'da merkezi bir kurumsallaşma olabilir. Urfa’yı özel olarak öneriyorum. Okullarını açar, dini eğitimini yaparlar. Kuran eğitimi verilebilir, ama eğitimler verilirken Kürtçe eğitime önem verilmeli. Bu mektubumu çok değer verdiğim Şeyda Abdurrahman Timoki'nin anısına ithaf ediyorum. Devlet heyetiyle de görüştük. Rojava politikasında bazı değişiklikler olacağını tahmin ediyorum. Devlet Salih Müslim ile görüşebilir. Kendisi bu görüşmelere açık olsun. Acilen kapıların açılması gerekir. Barzani meselesi ve kapılar konusunda gelişmeler olacak. Ayrıca Yüksek Konsey yerine Demokratik Konsey olabilir. Suriye Demokratik Koalisyonu ile Üçüncü Cenevre Konferansı’na gidilebilir. Tutsakların tahliyesiyle ilgili gelişmeler oluyor, daha da olacak. Zaten onlar rehineydiler, bırakılmaları önemlidir. Tahliye olan arkadaşlara selam söyleyin. MİT Yasası için görüşmelerin önünü açıyor, bundan sonra görüştürmek istediği herkesi gönderebilirler. Bunun önünde bir engel olmaması lazım. (…) Ancak bu MİT Yasası eksiktir. Hükûmetle görüşün. Bunu tamamlamaları gerekiyor. Sizin hukukçularınızla bir çalışma yapsınlar. Siz hala güvencede değilsiniz. Kandil’e gidip geliyorsunuz. Yarın farklı biri çıkıp bunun üzerinden sizi idamla yargılayabilir. O nedenle önerilerinizi oluşturup tamamlayıcı yasalar konusunda hükûmetle görüsün. (…) Birinci belge -15 Nisan 2014- Kişisel durumum 1- Müzakeresiz her gün ve ilişki devlet, toplum ve sorunlar için kayıptır. 2- Doğru rol oynamam bireysel, örgütsel ve bölgesel düzeyde hayatidir. 3- Müzakereci konumum tam yasallıkla yasadışılık arasında bir özgünlüğü ihtiva etmektedir. 4- Yoğun bir ilişkisellik olmadan dev bir sorunlar yumağında başarıyla rol oynamam akıldışıdır. 5- Ara yol denemeleri ancak kendimi ve muhataplarımı aldatmakla, oyun oynamakla mümkündür ki, buna da koşullar ve GERÇEKLER müsaade etmemektedir. Gündem-15 Nisan 2014- 1- ABD ve AB (lobilerle anlaşma temelinde) Erdoğan'a tanıdıkları krediye devam ediyorlar (Hocayı ve paralel yapıyı dışlayarak yapacaklar). 2- Bunda Kürt Özgürlük Hareketi belirleyici oldu. 3- Cemaat’in Kandil üzerinden “Katil MİT-Erdoğan’dır” söylemiyle ilişki araması. 4- MİT-Öcalan ilişkisinin bu nedenle krize girmesi (MİT Yasasıyla bu kriz aşılmıştır). 5- AKP Hükûmeti özel savaştan hiç vazgeçmedi. 6- Barış söyleminin içi tamamen boşaltıldı. 7- Türk gladiosu özünde ve örtülü olarak, genelde üçlü lobi ve destekçilerinin, özelde sağ-milliyetçi Ermenilerin intikam örgütüne dönüşmüştür. NATO’daki rolü budur. 8- Perinçek'in kendisini Türk milliyetçisi biçiminde sunması CHP ve MHP’nin (tüm benzer varyantların) Beyaz Türkleştirme projesinin bir parçasıdır. 9- Bildirgede (Nevruz Bildirgesi 2013) gecen demokratik siyaset için Öcalan’a pratik imkân verilmemesi büyük ahlaksızlıktır. 10- Düşmanla ya vuruşulur ya da anlaşılır. Gerisi savaş hilesidir. Pek kazancı yoktur. 11- Ancak demokratik sözleşme için oturum düzenlenir. 12- Filipinler-Moro ve Pakistan-Taliban müzakere sistemi AKP’ye hatırlatılmalı. 13- Tek taraflı politikaların sonuçları, tehlikeleri. 14- Darbeyi ret ve meşruiyete destek için ulusal ittifak hareketini İhvan Nisan 2014’te özgürlükçü demokrat harekete açıyor. 15- AKP’nin neden kardeş örgütleri olan Mısır İhvanı’nın bu modelinin yakınından bile geçmediği iyice sorgulanmalı. 16- Diyalog sürecinde Öcalan’a cevabi mektupların örneğinin bile verilmemesinin nedenleri sorgulanmalı. 17- Israrla müzakerelerden niye kaçınılıyor? 18- Karşılıklı bir intikam için mesafe çok açılmış. Tersine, bir barış çok özel yaklaşım ister (Gladio tam bir karşılıklı intikam üretme gücü olarak tasarlanmıştır). 19- AKP iktidarı devleti kendi içinde ve vatandaşla vuruşturarak kendi elitini egemen kılıyor. 20- Önümüzdeki dönemde olası tek taraflı inşa politikalarının doğuracağı askeri sonuçların, savaşım düzeyinin geçmiş dönemlerle kıyaslanması. 2 1 - Legal demokratik siyasetin adresi olarak HDP. 22- BDP’nin kendini yerel demokrasi olarak yenilemesi. Yeni adres olarak Bölgesel Demokrasi Partisi. 23- Erdoğan'ın Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı yürütülen özel savaşta Tansu Çiller’den farkı, Çiller’in askeri yöne daha çok ağırlık vermesi, Erdoğan'ın ise siyasi yöne daha fazla yüklenmesidir. Özde aynı ‘özel savaş’ yürümektedir. Aradaki fark askeri ve siyasi değildir (hele hele demokratik çözüm). Ek Taslak-15 Nisan 2014- 1- Kürtlerin devleti sorunu. 2- Süreç hem siyaset hem de devlet düzeyinde ittifakları zorunlu kılıyor. AKP problemi ciddi. 3- Statükocular direniyor. Eskisinden daha fazla darbeci eğilimi sürdürüyorlar. 4- Yeni cumhurbaşkanı ve genel seçimler, siyaset ve devlet düzeyinde yeni ittifaklar temelinde yeni ve net mevzilenmeleri gerektiriyor. 5- Darbeciliğin yakın tarih ve güncel durumunu açık ve gerçekçi değerlendirmek. 6- Yeni demokratik İslami düzenlerle laik-milliyetçi ulusalcı düzenleri doğru tanımlamak. İkinci Belge -25 Nisan 2014- Kişisel durumum için çözülmesi gereken sorunlar 1- Mevcut koşullar içinde diyalog yürütmek mümkündür. 2- Mevcut koşullar altında ne devletle ne de BDP, HDP ve KCK ile müzakereler mümkündür. 3- Müzakere için İmralı’daki yasal çerçeve ancak sembolik ve geçici bir süre (en az üç ay, en çok altı ay) için geçerli olabilir. 4- Mevcut koşullarda müzakereye zorlanmam ne zihnen, ne moral, ne de biyolojik olarak mümkündür. Daha müzakerelere geçmemiş iken geceleri kaskatı kesilmem ve uykusuzluk bu gerçeğin basit bir yansımasıdır. 5- İç içe sağlık, güvenlik ve özgürlük sağlanması başmüzakerecilik için esastır. 6- Geniş komisyonlar, danışmanlar, sivil toplumla diyalog, medyayla yeterli ilişki olmadan anlamlı bir müzakere olamaz. 7- Hareketin başta Kandil olmak üzere çeşitli alanlardaki birimleriyle yeterli ilişki gereği vardır. Müzakere yönteminin benimsenmesi halinde plan taslağı (Müzakerelere ilişkin koşullar, hususlar) 1- Tarafların heyetler halinde eşit ve yasal temini. 2- Varılan sonuçların, kararların denetiminden sorumlu bir İzleme Kurulu. 3- Silahlı güçler arasında gerçekçi iki taraflı bir ateşkes ve buna tutuksuzluk halinin eklenmesi. Müzakere sürecinin içeriğine ilişkin gündem maddeleri 1- Siyasi, hukuki sorunlar ve çözüm için yeterli komisyon teşkili. Demokratik siyasi çözümün yasal güvenceye alınması. 2- Sosyoekonomik sorunlar ve çözüm komisyonu, toplumun özgürlük düzeyi, ekonomik model, yasalara yansıtma. 3- Kadın sorunu, özgürlük durumu ve komisyon teşkili, yasal, siyasal ve ekonomik haklar. 4- Ekolojik sorunlar ve çözüm komisyonları, yerel demokrasiler ve çevre hakları. 5- Sivil toplum ve demokratik çözümdeki rolü, her turlu milliyet, cemaat ve kültürel sorunları kapsamlı bir sivil toplum demokrasisiyle aşma, sivil toplum ve yerel demokrasi ilişkisi, çözüme etkisi. 6- Güvenlik sorunu, devlete ve grupların birbirine karşı güvenliği, varlıklarını koruma ve özgür yaşama hakları nasıl güvenceye kavuşacak? Bunun için komisyonlar. 7- Kültürel varlıklar ve haklar sorunu. Tarih, dil ve eğitim sorunları. Çözüm yolları ve komisyon teşkili. 8- Diplomatik ve Misak-ı Milli'den kaynaklı sorunlar. Ortadoğu’da demokratik konfederalizm çerçevesinde çözüm arayışları. Bunun için komisyon ve konferanslar. 9- Yakın geçmişte yaşanan çatışmalar, kayıplar, neden ve nasılın araştırılması ve yüzleşme için Hakikatler Komisyonu. Devlet heyeti ile görüşme gündemi-25 NİSAN 2014- 1- Son diyalog sürecinin temelindeki ana fikir neydi? 2- Sürecin MGK'nın kriz yönetmeliğiyle sürdürülmeye çalışılması çözümsüzlüğün esas nedeniydi. 3- Yeni MİT Yasası sürecin yasal olarak müzakereye evrilmesi için bir tarafı güvenceye alırken karşı tarafa aynı güvenceyi vermiyor. 4- Sürecin en önemli kazancı paralel devletin ortaya çıkışının resmen de kabul edilmesidir. 5- Gelinen aşamada devletle diyalogun devamı mümkün iken KCK, Hükûmet ve BDP-HDP adına müzakerenin ve yasal siyasetin devamı mümkün değildir. 6- Bundan sonraki sürecin askeri, siyasi ve ekonomik yönden olası gelişmesi. 7- Hükûmetin Kürt Özgürlük Hareketini tasfiye etmede temel dayanakları: Geleneksel Kürt işbirlikçiliğini modernize etme, paralel devletin direkt kendisiyle ittifakını arama. Hegemonik meşruiyet arama 8- Hükûmet önümüzdeki dönemde devlet geleneğini gerek özgürlük ve demokrasi hareketine, gerekse vatandaş özgürlüğü ve haklarına karşı daha etkili kullanacaktır. 9- Hükûmet Özal tarzından ziyade Çiller tarzının siyasi versiyonuna ağırlık vermiş görünmektedir. 10- Kürt-Türk ilişkilerinde süreç tam bir yol ağzındadır. Ya sert bir kırılma ve savaş ya da gerçek siyasi bir çözüm için müzakere. 26 Nisan 2014 Kaynak: Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa (İmralı Notları), Abdullah Öcalan, Weşanen Mezopotamya, 1. Baskı, Kasım 2015, ISBN:978-3-941012-97-4 BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE Özgün metin içinde geçen bir cümledir. DTK: Demokratik Toplum Kongresi, merkezi Diyarbakır’da. Ahmet Türk Ezilenlerin Sosyalist Partisi Halkların Demokratik Kongresi, 2011 yılında Ankara’da kuruldu. Read the full article
0 notes
bogartbeyler-blog · 7 years
Text
Takım Elbise Vebası
Şimdi ben bu yazıya başlamadan önce yatakta uyku beylerin gelmelerini bekliyordum, bi anda aklıma birazdan anlatacağım olay geldi akabinde bi’ tık dellendim ve fırladım yataktan. Sigara içmekten ekşimiş mide sıvıma bir avuç beyaz leblebiyle altlık yaptım ve sigaramı yaktım. 
Hikayemize başlamadan önce size bu yazıya çok güzel bi’ isim bulduğumu, sonra o ismin ingilizce olduğunu ve türkçeye çevirince sik gibi durduğunu o yüzden başka bir türkçe başlık attığımı falan anlatıcam. Şakır şakır ingilizce yazacağımı bilsem ingilizce başlık atar cakkıdı cakkıdı yazardım ama yazabilir mıyım bilmiyorum, daha önce böyle dertlerimi ingilizce anlatma durumunda kalmamıştım, şu an da kalmıyorum o yüzden zibidi gibi türkçe devam edicem.
Neyse olay birkaç ay öncesinde geçiyor, karakterlerimiz bendeniz ve bir tane bay arkadaşım, o arkadaşın backgroundundan başta bahsetmeli miyim bilmiyorum, şimdilik bahsetmicem belki birazdan bahsederim.
Şimdi bu eleman yok yok bu dürzü okulunu bitirdi askerliğini yaptı geldi evlenecek falan iş bulamıyor, bi yandan da ağlanıyor parasızım bilmemne diye, gel diyorum seni bi kafeye bara sokalım para kazanmayı geç evde kurdeşen dökmezsin en azından sıkıntıdan gibilerinden. “Ay ben öyle iş istemem okul okudum ben mesleğimi yapacam” falan fişman gibisinden bi cevap alıyorum. Tamam, olabilir, çok normal yani istememesi, aklı olan istemez, isteyedebilir, parasızlık durumuna bağlı, neyse. Aradan bir ay mı iki ay mı tam bilmiyorum bi vakit geçiyor, bu kardeşimiz iş buluyor, istediği gibi bi iş değil, kötünün iyisi bile değil “bana sorarsanız” sorusunun cevabı da değil hani bu, ona da sorsak o da der kötünün iyisi bile değil diye. Tahsilini tamamlerken öyle bilimler böyle araştırmalar yapmış nanolu manolu bişeyler çalışmış, bu yolda kariyer yapmak isteyen bu kardeşimiz hatırladığım kadarıyla bi tane petrokimya şirketinde satış bölümünde, sabah oturuyor liste geliyor milleti arıyor madeni yağ alır mısınız alırsanız ne kadar alırsınız falan filan soruyor, bunlar gerçekten önemli değil yani napıyo nediyo ama sözün özü yapmak istediği işi yapmıyor ama atladığımız birşey var, artık o bir takım elbiseli.
Neyse biz hergün bıdır bıdır konuşuyoruz bu adamla öyle de içli dışlıyız falan, “abi şirkette excel bilmiyolar” falan diye söyleniyor böyle, neyse iş falan bulunca düğün hazırlıkları hızlandı fotoğraf mevzusuna geldi, abi dedi photobooth bulduk günlük kiralık ama gazilyon dolar istediler kirasına o yüzden bizim hanımın polaroid makineye film alalım bol bol sen de fotoğrafçı falan bi arkadaşını getir 50 lira(100 de demiş olabilir ama sikiyim yani 500 lira verilse çekilcek çile anca düğün fotoğrafı) vereyim gelsin düğünde hatıra defterine yazanların falan fotoğraflarını çeksin dedi, buraya kadar siz de okurken belki dürzüye hak verip e ne var bunda adam bi eş dost para kazansın istemiş falan diyosunuzdur eğer öyleyseniz şu an okumayı bırakınagskalas yok yok okuyun da olay burda sizin ne düşündüğünüz değil zaten, hatta ben sizin ne düşündüğünüzü öğrenmicem bile.
Neyse velhasılı kelam bu bana bu teklifi yaptı ben de kelimesi kelimesine olmasa da şöyle bişeyler dedim abi fotoğraf çekecek diyorsun 50 ne? bu adamın makineyi iç mekanda kullanmayı bilmesi lazım yüzler patlar makyajlar patlar şöyle pozlaması lazım falan diyorum makineyi geçtim adamın kadrajı şöyle önemli böyle önemli anlatıyorum da anlatıyorum bu dürzü ne dese beğenirsiniz? “Sen günlüğü 50 liraya barda çalışmıyor musun? fakir arkadaşlarından biri para kazansın” gerçekten iyi ki yüzyüze söylemedi bana bunu diye şükrettiğim gündür bu, yoksa bu satırları size mamak cezaevinden yazıyor olabilirdim.
Yukardaki hikayede değinilmesi gereken bir çok nokta olabilir, bilemiyorum ama ulan gavat, sen sevmediğin bir işi yaparken, artık kravattan mı alıyosun bu cesareti, takım elbiseden mi, rugan ayakkabıdan mı bilmiyorum ama hepsi götüne girsin yani senin, hayır kim sanıyorsun lan sen kendini de insanları böyle yargılayıp böyle laflar edebiliyorsun? Kimse edemez böyle laflar yani sadece sen değil, omurgasız yavşak ya, ulan ciğeri beş para etmez, maaşlı işinden kazandığından daha çok kazandım ben o barlarda ayrıca, hala ağlıyorsun sosyal medyada patronum masamın yerini değiştirdi tam önündeki masaya koydu artık internette şöyle takılamicam böyle takılamicam diye ahaha. Varayım ben gene barda çalışayım da patronum masamı değiştirdi ühühühü diye ağlamiyim ya. 
Neyse baya fena eyyorlamışım son bi kez üstünkörü okudum, imla hatası da vardır kesin ama saat 6.21 yani, give me a break be kardeşim.
Yazının sonuna kadar sabredenler yazının ingilizce başlığını öğrenmeye hak kazandı! Suit and Tie Fever olacaktı, ama olmadı. Arrivederci o/
0 notes