Tumgik
#Fosforlu cevriye
grun-geist · 10 months
Text
Tumblr media Tumblr media
Günler nasıl mı geçiyor işte tam olarak beeyyle canım.
26 notes · View notes
sokaklamban · 14 days
Text
Tumblr media Tumblr media
Nihayet ayın o günü geldi. Fosforlu Cevriye is come back :d
12 notes · View notes
aykutiltertr · 2 months
Video
youtube
Fosforlu Cevriye (Karakolda Ayna Var) - Ayna ✩ Ritim Karaoke (Hicaz Majö...  ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın  👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ✩ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/loX7_6taDR8 ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Fosforlu Cevriye (Karakolda Ayna Var) - Ayna ✩ Ritim Karaoke (Hicaz Majör 4/4 Sofyan Beste Zeki Duygulu) @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ESER ADI           : FOSSORLU CEVRİYE (KARAKOLDA AYNA VAR) SÖZ GÜFTE       : ZEKİ DUYGULU BESTE - MÜZİK: ZEKİ DUYGULU USÜL                 :  4/4 SOFYAN MAKAM - DİZİ :  HİCAZ - MAJÖR Em                B            C     Em Karakolda ayna var ayna var Em                B     C  B Kız kolunda damga var Em                     B        C    Em         Gözlerinden bellidir cevriyem         Em                  B      C                     Em Sende kara sevda var morede fosforlum Em              C          B                   Sende kara sevda var                   Em                 B                C   Em Denizlerin kumuyum kumuyum Em          B     C  Em Balıkların unuyum Em                     B          C    Em         Aç koynunu ben geldim cevriyem       Em            B       C                               Em           Ben de Allah kuluyum morede fosforlum Em                C         B Ben de Allah kuluyum HİCAZ حجاز Türk mûsikisinde bir perde ve makamın adı. Hicaz Perdesi. Türk mûsikisi sisteminde tiz sekizlinin üçüncü perdesi olarak yer alan sestir. Bu perdenin orta sekizlideki adı “kaba hicaz”, en tiz sekizlideki adı ise “tiz hicaz”dır. Çârgâh perdesine bir küçük mücennep diyezi veya nevâ perdesine bir bakiye bemolü getirilerek elde edilir. Ayrıca bûselik perdesine getirilen bir tanînî diyezi ilâvesiyle ortaya çıkan ses de yine hicaz perdesidir. Adının hicaz olmasına rağmen bu perde, Arel-Ezgi-Uzdilek nazariyatının hicaz ailesi makam dizilerinde kullanılmamıştır. Bu makamların, yerindeki dizilerinde bakiye diyezli “do”nun adı “nîm-hicaz”dır. Hicaz perdesi, gerek klasik ebced gerekse Abdülbâki Nâsır Dede’nin ebced nota sisteminde (ٮر) şeklinde gösterilmiştir. Ayrıca Kantemiroğlu notasında (ل) harfiyle ifade edilmiş, Hamparsum notasında ise gerek nîm-hicaz ve gerekse hicaz perdelerini ifade etmek üzere () şekli kullanılmıştır. Hicaz Makamı. “Hicaz ailesi” adı verilen birbiriyle yakın ilişkili dört makamdan oluşan grubun bir üyesidir. Dizisi, yerinde hicaz dörtlüsüne nevâda rast beşlisinin eklenmesinden meydana gelmiştir. Nota yazımında donanımına si için bakiye bemolü (dik-kürdî), fa ve do için bakiye diyezi (eviç ve nîm-hicaz) yazılır, gerekli değişiklikler ise eser içerisinde gösterilir. Yedeni rast, durağı dügâh perdesidir. Ancak bazı klasik formlarda istisna olarak nîm-zirgüle perdesinin yeden olarak kullanıldığı da görülmüştür. Makamın güçlüsü nevâ perdesi olup bu perdede rast çeşnisiyle yarım karar yapılır. Ayna Başladığı yer İstanbul, Türkiye Türkiye Tarzlar Rock, Pop Rock Etkin yıllar 1996 - günümüz Müzik şirketi Erol Köse Prodüksiyon (1996-2002) Rüzgar Yapım  · Seyhan Müzik (2002-günümüz) Resmî site grupayna.com Üyeler Erhan Güleryüz Orçun Çolak Kaya Sevinç Arda Algan Umut Çılgın Eski üyeler Cemil Özeren Can Güney Ayhan Öztoplu Alper Çakır Murathan Araz Soner Doğanca Bülent Akbay Türker Otçu Deniz Beydili Ferda Orçun Aca Ayna Konserinden (2016) Ayna Konserinden (2016) Ayna; Erhan Güleryüz, Cemil Özeren, Can Güney tarafından 1996 yılında kurulmuş bir Türk Rock müzik grubudur. Ödülleri Ayna grubu 1996, 1998, 1999 ve 2000 yıllarında Kral TV Video Müzik Ödülleri'nde En İyi Grup Ödülü'nü almıştır. 3 sene üst üste aldığı ӧdül ile Altın Kelebek Ödülü'nün de sahibi olmuş ve daha birçok dalda 100'den fazla ödül almış tek Türk grubudur. 2014 Mevlana Hoşgörü ve Barış Ödülleri'nde Yılın En İyi Grubu Ödülü'ne layık görülmüştür. Başarıları 23 Nisan 1997 tarihinde TBMM bahçesinde 150.000 kişiye konser verdiler. Türkiye'de ve hatta dünyada 2000'den fazla konser vererek Guinness rekorlar kitabına giren tek grup. Türkiye'de albüm satışları 1 milyonu geçen tek grup (Gittiğin Yağmurla Gel: 1996,1997) (Dön Bak Ayna'ya: 1998) 7 ay içinde 151 konser verme rekorunu kıran tek grup. En son yapılan konserle AYNA 2.500 konser vererek rekora devam ediyor. Bugüne kadar yapılan 8 albüm satışlarının toplamı 10 milyonu aşan tek grup. Tunceli ve Muş dışındaki diğer Türkiye illerinde konser verdiler. Üyeler Erhan Güleryüz (Vokal) (1996 - günümüz) Orçun Ünal Çolak (Klavye) (1998 - günümüz) Kaya Sevinç (Solo Gitar) (2021 -günümüz) Arda Algan (Bas Gitar) (2023-günümüz)
0 notes
pazaryerigundem · 4 months
Text
İstanbul'da 'Yeşilçam Şarkıları' nostalji yaşattı
https://pazaryerigundem.com/haber/174363/istanbulda-yesilcam-sarkilari-nostalji-yasatti/
İstanbul'da 'Yeşilçam Şarkıları' nostalji yaşattı
Tumblr media
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sağlık Dairesi, İstanbul Darülaceze sakinleri ve Engelliler Şube Müdürlüğü müzik grubu ile sanatçı Ali Altay ve Orkestrası seslendirdikleri birbirinden güzel “Yeşilçam” şarkılarıyla İstanbullu müzikseverlere nostalji dolu anlar yaşattı.
İSTANBUL (İGFA) – İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Sağlık Dairesi Başkanlığına bağlı İstanbul Darülaceze Şube Müdürlüğü ve Sosyal Hizmetleri Dairesi Başkanlığına bağlı Engelliler Şube Müdürlüğü ortaklığında, Prof. Dr. Adem Baştürk Kültür Merkezi’nde “Yeşilçam Şarkıları” konseri düzenlendi.
Türk sinemasının en çok sevilen eserlerinin seslendirildiği, İstanbullu müzikseverlerin zamanda yolculuğa çıkarak nostalji dolu saatler yaşadığı konserde, sanatçı Ali Altay ve Orkestrası, İstanbul Darülaceze Şube Müdürlüğü sakinleri, Engelliler Şube Müdürlüğü müzisyenleri, Silivri Ahenk Sahne Sanatları Topluluğu ve Büyükçekmece Belediyesi’nden sanatçı Samet Kölemen sahne aldı. Folklor Kurumu da sahne performansına destek sağladı.
ZAMANDA YOLCULUĞA ÇIKTILAR
İstanbulluların yoğun ilgi gösterdiği büyük konserde, Türk toplumunun çok beğendiği ve defalarca severek izlediği filmlerden seçilen şarkılarla birlikte filmlerden kesitlerin gösterildi, folklorik öğeler ve danslarla içerik zenginleştirilerek sahnelendi. Bülbül Yuvası, Azize, Çöpçüler Kralı, Fosforlu Cevriye, Hasretinle Yandı Gönlüm, Hababam Sınıfı, Selvi Boylum Al Yazmalım gibi Türk sinemasının en çok sevilen şarkıları sanatçı Ali Altay ve Orkestrası, İstanbul Darülaceze Şube Müdürlüğü sakinleri ile Engelliler Şube Müdürlüğü müzisyenleri tarafından seslendirilen eserlerle İstanbullular zamanda yolculuğa çıkarak, duygu dolu anlar yaşadılar.
Tumblr media
Konser sonunda konuşma yapan Sağlık Dairesi Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Önder Yüksel Eryiğit, “Bizlere, muhteşem bir ahenk ve doyumsuz bir sunumla, sahne performanslarıyla; sanatı ruhumuza işleyen birbirinden değerli sanatçılarımız ile sanatın ölümsüzlüğünü tattıran koca çınarlarımız ve engelleri sanatla aşan özel gereksinimli bireylerimiz muhteşem bir sahne şovu izlettiler” dedi.
Eryiğit konuşmasına şöyle devam etti: “Bugün burada bu programın icra edilmesinde ki en önemli paylardan birisi de yine aynı anlayışla hizmetlerini sunan hiç şüphesiz Engelliler Şube Müdürlüğü bünyesinde yer alan özel gereksinimli bireyler. Kendilerine fırsat eşitliği sunulduğunda değerli müzik eğitmenleriyle birlikte engelleri nasıl aştıklarını bize bu gecede bir kez daha göstermiş oldular. Özel gereksinimli bireylerimizin donanımlarını geliştirebilmeleri için İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak Engelliler Şube Müdürlüğümüz çatısı altında çok çeşitli hizmetler veriliyor.  Verilen bu hizmetlerle özel gereksinimli bireylerin sosyal yaşamlarını ve sosyal hayata katılımlarını kolaylaştırarak, bağımsızlaşmalarına ve bireysel kapasitelerini geliştirebilmelerine destek olarak, fırsatlardan eşit yararlanmalarını sağlıyoruz.”
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
morkedisblog · 8 months
Text
Hayatta birşey öğrenebildiysem naçizane şudur:Bencil olup kendin için yaşayıp kendine öncelik vereceksin dünyanın en cömert en iyi niyetli en vicdanlı kişisi bile olsan hiç kimseyi memnun edemezsin rahmetli babaannemin deyimiyle insanların iyiliği uğruna derini yüzdürsen bile kulağının arkasında deri parçası kaldı derler o yüzden dünyanın gelmişine geçmişine mum dikip kendi küçük yaşam ortamımın sorununu paylaşacağım zavallı pamuk ponçik kaybolduğundan beri çok mutsuz ben gibi asosyaldi tek ponçik kediyi arkadaş ve aile olarak kabûllenmişti şimdi diğer kedilerle kavga edip hepsini klüpten kovuyor yalnız kaldı eve getirsem durmuyor ponçik dönüp kendisini bulamazsa geri gider sanıyor aklınca 😭çardağın damına çıkıp sağa sola bakınıp ponçik yolu gözlüyor hayvan toplayıcı çocuk da döndü memleketinden o da görmemiş"klübün kedisi olduğunu hepimiz biliyoruz onu götürmeyiz"dedi hayır kedi düşmanı götürdü desem o hastaydı meydanda yoktu nereye gider bu kedi?😢Ölmedi ölecek durumu yoktu şerefsizin o gece kayboldu inanıyorum birgün dönecek😍neee yazacağımı sandınız kocam/sevgilim/çocuğum/param/şöhretim vs uğrunda mücadele edeceğim hiç birşeyim yok bir yaşlı babam kaldı ben gerçekçiyim 87 yaşındaki adam bir 87 yıl daha yaşamaz eee bu hastalıklar bu kilo ile bir 54 yıl daha yaşamam neyin kavgasını verip huzurumu bozayım Harun Reşid deyimiyle"Horasanın sokak köpekleri gibiyim bulursam şükredip yiyorum bulmazsam isyan edip söyleniyorum"(bak şimdi nankörlük olmasın yoksul olsam da zorluk çeksem de şimdiye kadar aç kalmadım ama bundan sonra garanti veremem) ekmek 12 tl olacak diyorlar maaşlar az aman ben oyumu akıllıca kullandım uygun vaad verene şans vermek istedim diğer andavallılar düşünsünler vicdanım rahat😴Hıhıhı doğru okudunuz🎶mendilimde gül oya gülmedim doyadoya polis yolu gözlerim günleri sayasaya al beni kıyamam seni😂En az 100 yıllık bir halk Türküsüdür askerdeki sevgilinin yolu beklenir ama maalesef ülkemizde sözlü yazılı fikrini anlatıyorsan herşeye hazırlıklı olacaksın Merâl Akşener hanımefendi cezaevi çantasını hazır bekletirdi Cumhura katılacağı söyleniyor çantayı boşaltmıştır Sayın Bahçeliyle"fosforlu cevriye"dinlerler artık😠😈ben manyak mıyım😤
instagram
0 notes
firsatme · 9 months
Text
’Fosforlu Cevriye’ Tiyatro Oyunu Bileti 220 TL yerine 189 TL’den Başlayan Fiyatlarla
http://dlvr.it/T0XYY2
0 notes
magazinxhaberler · 1 year
Text
25. Afife Tiyatro Ödülleri sahiplerini buldu
Tumblr media
Bu yıl 25'inci kez düzenlenen "Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri" törenle sahiplerine verildi. Haliç Kongre Merkezi'nde gerçekleşen ödül töreninde sunuculuğu Ayşecan Tatari ve Edip Tepeli üstlendi. "25. Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri"nde, "Yılın En Başarılı Oyunu" kategorisinde kazanan "1984" oldu. "Yılın En Başarılı Yönetmeni" kategorisinde ise "aynı oyunla Murat Daltaban ödülün sahibi oldu. "Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu" kategorisinde ödül, "Aşkın En Kısa Gecesi" oyunuyla Özlem Zeynep Dinsel'e verildi. "Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu" ödülüne ise "III. Richard: Niçin Yaptım"la Hakan Gerçek layık görüldü. Gecede "Yardımcı Kadın Oyuncu" ödülünü "Fosforlu Cevriye" oyunuyla Binnur Şerbetçioğlu, "Yardımcı Erkek Oyuncu" ödülünü "Çember'in Anası" ile Tolga İskit, "Sahne Tasarımı" ödülünü "1984" oyunuyla Burat Etöz ve Cem Yılmazer, "Giysi Tasarımı" ödülünü "Tartuffe" oyunuyla Eylül Gürcan, "Sahne Müziği" ödülünü "Fosforlu Cevriye" oyunuyla Oğuzhan Balcı, "Genç Kuşak Sanatçısı" ödülünü "Talihsiz Çocuk Parkı Yaralanmaları" oyunuyla Yunus Eski, "Işık Tasarımı" ödülünü "1984" adlı oyunla Cem Yılmazer, "Hareket Düzeni (koreografisi)" ödülünü ise "Fosforlu Cevriye" oyunuyla Maral Ceranoğlu aldı. ÖZEL ÖDÜLLER SAHİPLERİNE TAKDİM EDİLDİ Yapı Kredi Özel Ödülü'nün sahibi oyuncu Merve Dizdar'a ödülü usta oyuncu Zihni Göktay verdi. Dizdar, ödül konuşmasında jüri üyelerine teşekkür ederek, "Oyun bitince perde kapanır, beraberce oynamaya devam edeceğimize inanıyorum ve sizleri çok seviyorum." dedi. Haldun Dormen Özel Ödülü'nün sahibi "1923 Müzikali" ekibinin ödülünü ise Haldun Dormen ve Kerem Alışık birlikte verdi. Gecede Muhsin Ertuğrul Özel Ödülü Prof. Dr. Cevat Çapan'a, Cevat Fehmi Başkut Özel Ödülü ise "Güzel Son" isimli oyunuyla Hakan Tabakan'a takdim edildi. Magazine X Haberler Read the full article
0 notes
anamedblog · 1 year
Text
Labor and Rhythm of Beyoğlu, From Suat Derviş to Now
Anıl Aşkın, ANAMED PhD Fellow (2022–2023)
Tumblr media
Fig. 1 . 25 September 2022, Yüksek Kaldırım Street (by author).
On 24 September 2022, I was to reside in İstanbul once again, after almost six years. I was very excited to live in Beyoğlu. I promised myself to take a morning walk regularly, before İstiklal Street becomes busy with pedestrian traffic. I could walk to Gezi Park and back to Tünel and perhaps have my morning coffee in a different small coffeeshop each time. At my own pace, paying attention to the carvings on the old buildings, taking small breaks to look at the sky, those morning walks could be the time for me catch up with İstanbul and myself.
One morning I am walking down Yüksek Kaldırım Street to go to Karaköy. I am about to merge with Bankalar Street. There, I saw on my right two identical purple banners. They announce that the “I am the author Suat Derviş” exhibition will remain open until 30 September 2022 in the Avrupa Arcade in Beyoğlu. Born into a wealthy family in late Ottoman İstanbul, Suat Derviş (1903–1972) was a journalist, novelist, feminist, and communist. Fatmagül Berktay describes Derviş as a critical and perseverant outsider both to “ruling bourgeoisie” and “formulaic left” circles of her time, “a rebel refusing to be a victim.” The more I look at these identical banners, the more Derviş becomes alive. It feels like she is slightly bending her head. I have six days to see the exhibition. I should not forget it.
The same but larger Suat Derviş banner welcomes us in the Avrupa Arcade. With a dear friend, we find the modest exhibition hall on the second floor. My friend is surprised that Derviş had done so much politically in her life, yet so little is known about her. I couldn’t agree more. I purchase Derviş’s interviews, entitled Çöken İstanbul (Collapsing İstanbul), and one of her many novels, Fosforlu Cevriye. I enjoy and finish reading them in a week. Given her attention to poverty in İstanbul in the 1930s, some of her interviews remind me of Friedrich Engels’s The Condition of the Working Class in England (1845). Perhaps it is the power of ethnography that I find common in both, almost a century apart. Pınar Öğünç describes Suat Derviş as “a recording device with a heart and a brain.”[1] I agree. Derviş conveys the hardships, feelings, or persona of her everyday interviewees in a non-condescending way, creating a sense that the reader strolls in İstanbul’s backstreets with her. Derviş’s work doesn’t feel old, because similar class realities and experiences prevail today.
Tumblr media
Fig. 2. Avrupa Pasajı, 27 September 2022 (by author).
Let me give some examples from “What Could Be Seen on Beyoğlu Street in a Cold Winter Night?”—an account of her trips to İstiklal between 6 February 1937 and 6 March 1937. Walking on the street with her husband, Derviş is surprised when a woman violet seller appears from nowhere and approaches them to sell some flowers. They don’t buy any.[2] In 2023’s Taksim, there are young school age boys who approach couples on the street to sell red roses day and night. They extend the rose without saying much. It seems that they have mastered all of İstiklal’s backstreets and are very alert to municipal police. If you ask an address from these young boys, their directions would more or less like this: “Take the first left and take the fifth right.” They learn to count the streets as they learn to take cash and give change—the calculus of the streets.
            In February–March 1937, Suat Derviş encounters several Nazis in a restaurant cooking German dishes in Beyoğlu. With the military uniforms they wear in public and greeting each other by praising Hitler, Derviş gets angry at them since they act as if “they live in a colony.” A gramophone in the restaurant plays their national anthem, and soon after, Derviş leaves the restaurant.[3] After this uncomfortable lunch, Derviş wants to have a cup of coffee in one of the “hundreds of Viennese cafes in Beyoğlu.” She sees newspapers in German, Hungarian, Polish, and Czech and overhears conversations about politics or people reading the news while sipping their coffees.[4] She can’t really tell why these people ended up in İstanbul and whether they are political refugees or migrants.[5] A night in Beyoğlu ends when she sees a drunk woman singing a popular song in Germany in the mid-1930s, “Im Berlin an der Ecke von der Kaiserallee.”[6] I cannot help but think whether a version of the “Occupied City” exhibition by the İstanbul Research Institute could be done for İstanbul in the 1930s.
Deep into the night in a restaurant-club with live music, Suat Derviş hears different people competing to make the band to play Yanık Ömer, a song narrating the sorrows and joys of a male peasant returning from the First World War, or Harmandalı, a track to perform the zeybek folkdance. I am not sure if I heard these on İstiklal, but I was surely exposed to 1990s Turkish pop, either played live or on playback a lot. Perhaps entertainment patterns have changed over the decades, but the order of songs in the playlists remains almost the same every night. Everything reminds me that it is work for someone and commodified leisure for others. Of course, I also listened to the children trying to play Bella Ciao on their melodica for hours to collect a bit of cash. They only played the first five notes right. It could not really go further in the duration of the nine months that I have had in Beyoğlu. The streets are fast-paced and not very suitable to learn some things. Engaging with Derviş’s work on workplace injuries of women in the 1930s, Aslı Odman describes the bodies at work as “accelerating bodies.” İstiklal, as a sphere of circulation and of entertainment, makes me think about speed and acceleration while I witness children playing their melodicas, as well as many other modes of existing, like the feminization of municipal sanitation work and of minimum wage jobs.
Tumblr media
Fig. 3. Cover of Suat Derviş’s book İstanbul’un Bir Gecesi (by author).
Inspired and encouraged by Suat Derviş, I have become more attentive to my surroundings and life in Beyoğlu. I could not take morning walks as regularly as I wanted, partly because İstiklal in the mornings is full of white trucks of almost identical size racing each other to deliver commodities to their stores of destination. Packs of frozen potatoes to be deep fried leave the refrigerated trucks. These packs are smaller than the sacks of potatoes that one would normally think of or bigger than the packs that one could find in grocery stores. Yes, the size of these industrial packs must be adjusted according to the industrial fryers. I continue walking. In front of almost every famous retailer, I see trucks stacked with all kinds of attire in very thin and unvacuumed bags. Do those stores really sell that much, to replenish their stocks every week or twice a week? I can’t really tell. Maybe they do, considering consumerism, credit cards, and installments.
I decide to warn the driver of another truck one morning who drove too close to me and stopped in front of a candy store, killing the engine before coming to a full stop. I see three young males—the driver is older than the other two. Two in the passenger seats run to the back of the truck and unload the supplies. The driver half opens the door, holds it with his left elbow, stretches his right arm to reach to a list by the front window, takes the list and places it on his lap, crosses off something, and then immediately takes the cigarette from behind his ear and lights it. The list is probably of places to make deliveries to on the same day. They speak Arabic, so I want to communicate with them, but I am not confident with my colloquial skills, as I was trained more in fusha. I am terrified to sound formal and, even worse, not to make sense. In no time, I start thinking about the wars and displacement. Do these three men have proper health insurance? How much do they make? They are in a rush that they do not seem to enjoy or own; it must be an undesired pace of work. I am in Tünel.
I am heading to Karaköy again. “Tourism is the new plantation.” This sentence stuck in my mind after someone in the classroom said it in the Caribbean history course that I took very early in my doctoral studies. I think about tourism as a new cash crop. İstiklal’s early morning rush becomes more understandable: İstiklal as an open-air tourism factory or plantation. My mind loves analogies and aphorisms. They have fueled my working-class soul: İstiklal’s mornings as a late moment in the sphere of circulation, İstiklal’s afternoons as a shopping mall to realize value. Let’s not get charmed by the world of commodities, and don’t forget “the hidden abode of capital” in “the abode of felicity.” Yet, this time there is more. I overhear over days and weeks that many residential buildings in and around Karaköy have been purchased by investors to be repurposed as hotels. I notice it has already happened in the back streets of İstiklal. The cruise ships anchoring at the Galata Port seem to confirm all this. I wonder whether some horn blasts I tended to associate with the city ferries belonged to the cruise ships. Capital, labor, and rent—one must think about them all at once.
Tumblr media
Fig. 4. Topkapı Palace from Cihangir (by author).
With the constant police radios that I hear every day on the İstiklal Street, perhaps louder when the street is closed to public gatherings, I think about Fosforlu Cevriye. To be able to meet with her dissident lover who tries to live a low-profile life, Cevriye runs away from the police or often tries to act without drawing much attention. Nergis Ertürk points out that Derviş does not just simply merge detective books and love novels in her writing. Rather she investigates “the possibilities and promises of left literature under the state of exception” and “demystifies the technique of writing” by weaponizing or instrumentalizing “the realist novel and realist representation.” As I walk through the streets of Beyoğlu, I am thinking about Suat Derviş, literature-history-politics, Derviş’s İstiklal, and now, how much capitalism has changed over the decades or has remained the same.
Anıl Aşkın
1 May 2023, Monday
İstiklal, Beyoğlu
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
[1] Pınar Öğünç, “Kalpli, Beyinli Bir Kayıt Cihazı,” in Çöken İstanbul Röportajlar (İstanbul: İthaki, 2021), 333–42.
[2] Suat Derviş, Çöken İstanbul Röportajlar (İstanbul: İthaki, 2021), 311.
[3] Suat Derviş, Çöken İstanbul Röportajlar, 319.
[4] Suat Derviş, Çöken İstanbul Röportajlar, 320.
[5] Suat Derviş, Çöken İstanbul Röportajlar, 321.
[6] Suat Derviş, Çöken İstanbul Röportajlar, 332.
1 note · View note
guzelhaber · 2 years
Text
‘Bana derler Fosforlu’
“Karakolda ayna var/Kız kolunda damga var/ Gözlerinden bellidir cevriyem/Sende kara sevda var” şarkısı ile bize fısıldayan namıdiğer “Fosforlu”… Anne babasını tanımadığı için gökteki yıldızlardan doğduğuna inanan, denizin kucağında bir sokak çocuğu olarak büyüyen, Galata’da karnını doyurabilmek için “icra-i sanat” eyleyen Cevriye, sıradan bir sokak kızı değil, İstanbul sokaklarının ta…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kitapyorumluyorum · 2 years
Text
Tumblr media
2023'ün ilk kitabı Suat Derviş'ten "Çılgın Gibi". Daha önceden Fosforlu Cevriye kitabını okumuştum. O zaman okurken de karakterle kendimi bağdaştıramamış ama yazarın karakteri anlatış biçimine mest olmuştum.
Bu kitabında da anlattığı kadın karakterle kendimi özdeşleştiremedim çünkü birini artık sevmeyip başka birini seviyor olmayı anlarım ama kocasından bu kadar uzak olmasını ve sonra yaşanan şeyleri paylaşmaması beni ondan çok uzaklaştırdı. Halbuki o ışıltı saçan halleriyle nasıl bir karakter okuyacağımı çok merak ederken bu kadar suskun ve kabız bir karakteri okumak beni çok zorladı. Kocası hakkında pek bir yorumum yok klasik bir erkekti bana kalırsa. Ama o Muhsin... Allah belanı versin Muhsin. Kadını elde edene kadar nasıl hayrandın kadın da seni sevince nasıl da sönüverdi tüm hevesin. Sözde hâlâ aşıkmış seviyormuş. Kendi "ismin" her şeyden daha önemliydi senin için. Kendini bile ismin için sattın çünkü kendi hislerine ihanet ettin. Muhsine çok kızgınım. Kafasında kurdu kurdu sonra noldu? İlişkiyi mahvetti ya mahvetti. Sevdiğin kadınla onur duyup herkesle tanıştırman gerekiyordu.
Neyse görüldüğü üzere kitabı okurken karakterlerle çok kavga ettim. Normalde karakterlere karşı daha uzaktan bakarım ama bu hikayede öfke hissettim zaman zaman. Bu kitabı okutan şey Suat Derviş'in o muazzam cümlelerinden başka bir şey değil. Çok güzel yazıyor ya. Kitabı okurken ne yazsa okurum ben diye düşündüm hep. Diğer kitaplarını da okumayı çok istiyorum. Kitap bittikten sonra biraz araştırdım hayatı da çok ilgi çekici.
1 note · View note
kadinruhu · 2 years
Text
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Şehir Tiyatroları, Aralık ayının yeni haftasında 16 oyunla İstanbul seyircisiyle buluşuyor
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Şehir Tiyatroları, Aralık ayının yeni haftasında 16 oyunla İstanbul seyircisiyle buluşuyor
İBB Şehir Tiyatroları 2022-2023 tiyatro sezonunun ana temasını “İstanbul Klasiklerle Buluşuyor” olarak belirledi. Şehir Tiyatroları yerli ve yabancı klasikleri seyirciyle buluştururken, yeni yazarlar ve oyunlarına da sahnelerinde yer veriyor.   Bu hafta; Benim Küçük Yıldızım (Yeni Oyun), Fosforlu Cevriye, Veba, Hastalık Hastası, Hamlet, Rüstemoğlu Cemal’in Tuhaf Hikâyesi, Yaftalı Tabut, Sen…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
listemakale · 2 years
Text
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Şehir Tiyatroları, Aralık ayının yeni haftasında 16 oyunla İstanbul seyircisiyle buluşuyor
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Şehir Tiyatroları, Aralık ayının yeni haftasında 16 oyunla İstanbul seyircisiyle buluşuyor
İBB Şehir Tiyatroları 2022-2023 tiyatro sezonunun ana temasını “İstanbul Klasiklerle Buluşuyor” olarak belirledi. Şehir Tiyatroları yerli ve yabancı klasikleri seyirciyle buluştururken, yeni yazarlar ve oyunlarına da sahnelerinde yer veriyor.   Bu hafta; Benim Küçük Yıldızım (Yeni Oyun), Fosforlu Cevriye, Veba, Hastalık Hastası, Hamlet, Rüstemoğlu Cemal’in Tuhaf Hikâyesi, Yaftalı Tabut, Sen…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
netbilge · 2 years
Text
Yelda Baskın Kimdir? Nereli? Kaç Yaşında? Evli mi? Oyunları?
Yelda Baskın Kimdir? Nereli? Kaç Yaşında? Evli mi? Oyunları?
Yelda Baskın Kimdir? Nereli? Kaç Yaşında? Evli mi? Oyunları? İnstagram hesabındanda da aktif olarak paylaşımlarda bulunan Yelda Baskın, Fosforlu Cevriye adlı oyunuyla yönetmenlik kariyerine de devam etmektedir. 1976 yılında dünyaya gelen Yelda Baskın, dizi-film ve tiyatro oyuncusudur. Lisans eğitimini 2002 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nde…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
gazetehaberi · 2 years
Text
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Şehir Tiyatroları Bu Hafta 9-12 Kasım 2022
0 notes
korkutkalkan · 2 years
Text
“Fosforlu Cevriye” Ev’ine Döndü “Burada Bir Fosforlu Var”
“Fosforlu Cevriye” Ev’ine Döndü “Burada Bir Fosforlu Var”
Suat Derviş’in müzikal olmasını düşlediği romanı Fosforlu Cevriye’yi, Gülriz Sururi tiyatroya uyarlamış ve İBB Şehir Tiyatroları’nda sahnelenmesini çok istemişti. “İstanbul’un ta kendisi” olarak tanımlanan Fosforlu’nun hikâyesi, evi bildiği İstanbul’da ve Şehrin Tiyatrosu’nda sahnelenmeye başladı. Artık “Burada Bir Fosforlu Var” 2022-2023 sezonunun yeni müzikali “Fosforlu Cevriye” 2 Kasım 2022…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kadinfikri · 2 years
Text
“Fosforlu Cevriye” Ev’ine Döndü “Burada Bir Fosforlu Var”
“Fosforlu Cevriye” Ev’ine Döndü “Burada Bir Fosforlu Var”
Suat Derviş’in müzikal olmasını düşlediği romanı Fosforlu Cevriye’yi, Gülriz Sururi tiyatroya uyarlamış ve İBB Şehir Tiyatroları’nda sahnelenmesini çok istemişti. “İstanbul’un ta kendisi” olarak tanımlanan Fosforlu’nun hikâyesi, evi bildiği İstanbul’da ve Şehrin Tiyatrosu’nda sahnelenmeye başladı. Artık “Burada Bir Fosforlu Var”   2022-2023 sezonunun yeni müzikali “Fosforlu Cevriye” 2 Kasım 2022…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes