Tumgik
#HipHop Yazıları
cenkdurlu · 4 years
Text
Türkçe Rap - 2019.
Tumblr media
        Merhaba! 2019’un bitmesine artık günler saydığımız vakitler, Türkçe Rap için oldukça verimli, sansasyonel ve üretken geçti. Yıl içinde çıkan ve ses getiren işleri hem derleyip hem de bunlar üzerine konuşmak istiyorum. (ufak bir not: sıralama şeklinde değil rastgele bir şekilde ilerliyor çalışmalar)
Tumblr media
         Tepki  - Output NR.1
               2018’den beri M.O.B çatısıyla hareket eden Tep, M.O.B’nin ne yapabileceğine (yer yer ne yapamayacağına) güzel örneklerle üretime geçti. Tepki’nin albümü bence kariyerinin en sivrilen işi oldu, Alev Alev, Mercedes, Denedim, Ne Denli gibi akılda kalıcı ve yapı olarak başarılı parçalara karşı, albümün Kliplendirilmeleri “fabrikasyon” bir hıza ulaşarak dinleyici gözünde –sıradan- hale geldi.
         Saian – Berhava
               Uzun süredir gözümüz kulağımız gerçekten sert sesler arıyordu. Saian’ın düşürdüğü yeni albüm, Otonom Piyade duruşunu sürdürmekle beraber daha sert ve bana göre daha cesur. Ancak albümdeki Feat’leri hem beklemiyordum hem de bence Çağrı Sinci dışında oldukça sönük çalışmalar olmuşlar.
Tumblr media
         90BPM - Şehir FM
               Yılın tartışmasız en başarılı projelerinden biri Şehir FM’di.  Işıkların Altında, Kötüler gibi çalışmalarla rafine bir müzik ziyafeti olan albümde Sorgu beni çok şaşırtarak neredeyse tek başına albümü kalkındırmış. Ayrıca albümün bazı noktalarda oldukça farklı arayışlara gidişi beni sevindirtti, Ağaçkakan düeti Tekdüze ve Da Proff düeti Umut Var, iki ayrı noktadan bambaşka perspektiflere sahip olmalarına rağmen aynı tepside kalabilmiş ve hiç sırıtmamışlar
          Geldiğim Yer Soundtrack
Onedio ve Basemode işbirliğinden çıkan ve 11 Rapçinin hayatlarını anlattığı belgesel serisi Geldiğim Yer’in soundtrack albümü, senenin en sürpriz işiydi. Da Poet – 2009’la beraber her eski rap dinleyicisi kendi hikayesini dinlerken, Khontkar’ın çalışması ise sevmeyenlerine dahi ulaşıp iyi izlenimler bırakmayı başardı. Türkçe Rap’te göremediğimiz  bir çalışma olan belgesel serisi, haftalık yayınladığı bölümleriyle bence Kültürümüz için oldukça gerekli bir işti. Herkese tekrar ve tekrar saygı, sevgi sunuyorum bu çalışma için.
           Şehinşah – Pirana
               DJ Artz ile beraber başladığı tekrar üretim sürecinin artık zirvesinde olan Şehinşah, 2019’da iyice tekrara düşen Türkçe Rap’e yeni bir yol gösterdi, özellikle bir kısım tarafından dile getirilen “Rap müzik ile bir şeyler anlatabiliriz” mottosunun pratiğe dökülmüş hali olan Pirana, müthiş bir kliple beraber hem göz hem kulaklarımıza bayram ettirdi. Karma ekolünün devamı diyebileceğimiz parça bence Şehinşahın zirve çalışmalarından biriydi.
Tumblr media
           Şam - P.o.P 2
               Yılın en olaylı isimlerinden birine geldik, Istanbul Trip ile 110’u çıkaran ve Yeni Nesilin en ümitlendiren isimlerinden Şam, yaşadığı travmalar ve müzik dışı gündemlerle boğuştuktan hemen sonra, Geçen yıl başladığı P.o.P serisinin devamını bizlere sundu, bence “Sensiz” dışında başarısız bir çalışma olan 2. Albüm, tıpkı Motive gibi hayal kırıklığı oldu.
           Patron & Ati242 – Mayday.
               2019’un en koşan isimlerinden Patron ve Ati, yine oldukça ses getiren çalışmalara imza attılar. Bunların en akılda kalanıysa Mayday oldu. Ati için resmen bir slogan haline gelmiş olan “Ortalığı Taradın Lan Ati”nin çıkış parçası olan Mayday, bence Parçanın şanına yakışmayan bir kliple bizlerle buluşmuş olmasına karşın Türkçe Rap 2019’unun sembol parçalarından birisiydi.
           Ati242 - 242, Flowjob, Junkie Flow.
               Ati bu yıl bir albüm ve bolca tekli verdiği bir dönem geçirdi. Geçen yıldan başladığı çıkışını sürdürmek adına artık neredeyse eküri haline geldiği  Astral ile 242, Zen-G ile Flowjob ve Düet ağırlıklı Junkie Flow’u bizlere dinleten Ati, YİNE YENİDEN YENİ NESİL İSİMLERİN BAŞARISIZ SERÜVENİ başlığı altına taşındı, özellikle Junkie Flow Ati’den bekleneni alamadığımız bir çalışmaydı, neredeyse “yapılmış olmak için yapılmış” bir albüm diyebilirim. 242 ise hem altyapı hem de nakarat olarak oldukça başarılı, kendini dinleten bir parçaydı. Fakat Ati’nin oldukça tekrara düşmeye başladığını söylemek gerek.
           Çağrı Sinci - Çığlık - Hayırlı İşler - Küçük 1 Cinnet
               Bu yıl üretenler kervanında Çağrı Sinci de katıldı, kendisi adına unutulmaz bir sene olduğuna eminim. Set ile Hayırlı İşler, Solo olarak Küçük 1 Cinnet teklileri oldukça beğenildi, Çığlık EP’si ise İndigo düeti Flu ile önplana çıkarken, Hep Biz Öldük albümün net parlayan parçasıydı bence.  Ayrıca Sinci’nin bu yıl duruşu ve çalışmalarıyla Rap’i sert seven arkadaşlar için bir bayrak adam olmaya başladığının da altını çizmek gerek.
           Ezhel & UFO – Wir Sind Kral
               2019’un üretken isimlerinden biri Ezhel’di. Özellikle “Aya” Parçası ile oldukça farklı bir Sound deneyen MC, UFO ile olan çalışmasıyla bir anlamda eski sevenlerini de tatmin etti, sert sözler ve atak vokaller ile Wir Sind Kral, bu yazıyı yazarken çıkmak üzere olan “Ezhel x UFO” albümü için beklentileri oldukça yükseltmiş oldu
Tumblr media
           İstanbul Trip – 110
               Türkçe Rap’in önemli ekiplerinden Trip’in 110 albümü, maalesef müzik dışı olaylar sebebiyle gündemde kalamadı. Ancak bu yılın bence en güzel işlerinden biriydi, Griye İsyan – Rap Rap Rap – Bronx Side gibi işler kulaklarımızı tatmin etti. Ancak Ekiple alakalı “Şam en iyilerinden” görüşünün bu albümle beraber rafa kaldırılması gerektiğini düşünüyorum, albüm içerisinde en başarılı duran kişi Xir iken hemen ardından Maestro geliyor. Şam ise tekrara düşen kafiye örgüsü ve vokaliyle, Rap Rap Rap dışında başarısız bir performans çizmiş.
         Ege Çubukçu - Badd Trip
               Ege Çubukçu, 2019’da Badd Trip ile beni tam anlamıyla mest etti. Chill’in diplerinde dolaşan parça bence Ege Çubukçu’nun, kendisini ve müziğini yeniden tanımlaması için mükemmel bir fırsat, hala sırf isminden dolayı Ege’ye uzak olanlar varsa, mutlaka ve mutlaka şans vermeniz gerekiyor.
          Sayedar & Önder Şahin – Gölge Boksu
               Her yerden EP ve Tekli’ye boğulduğumuz, eskisi gibi tam anlamıyla “Albüm” dinleyemediğimiz yeni müzik dünyasında, Safkan Hip-Hop ile 5. Günün şafağında Gölge Boksu geldi. 12 Parçalık albüm, Ceza – Sansar Salvo – Kezzo – Killah Priest düetlerini içeriyor. O özlediğimiz 2007 – 2009 ruhunu albümde görüyor olmak oldukça güzel ve umut verici bir histi. Ancak tam anlamıyla istenen geri dönüşü alamadı albüm. Bu yıla dair gözden kaçmaması gereken albümlerden biri.
           Ağaçkakan – Gravöl 0 EP
               Solo olarak en son A Nakşvit albümü ile duyduğumuz Türkçe Rap’in gurur verici isimlerinden Ağaçkakan, bu yıla Gravöl 0 ile katıldı. A Nakşvit’e oranla oldukça farklı bir çalışma olan Gravöl benim playlistimde sadece RKS ile tutunabildi.
           Katliam 3    
               Geldik toplu çalışmalara. Benim oldukça mesafeli bulduğum bir seri Katliam serisi. Popülist bir şekilde bulabildiği kadar sanatçıyı 5 dakikalık bir altyapı üzerinde buluşturmak ne ortaya tam bir üretim çıkarıyor, ne de bir mesaj olabiliyor. Doğal olarak bir “herkesin 100 takipçisi dinlese… İyi para”dan öteye geçemiyor bu çalışmalar. Katliam bu sene başarılı bir Marketing ile oldukça dinlendi, özellikle Hayki ve Şanışer’in verse’leri bol tartışmalı gündeme yönelik söylemleriyle ilgi çekti.
           Susamam
               Madem Toplu Parçaları bu kadar eleştirdik, bir de olaya “olmuş” bir örnekten bakalım, Şehir ve Ritim bölümünde bahsettiğim gibi, Susamam oldukça başarılı bir Toplumsal tepki içeriyor. Peki Katliam ile Susamam arasındaki “başarı” nereden kaynaklanıyor ? Çok basit; Susamam’da neredeyse her sanatçı kendi verse’lerinde anlatmak istediğini başarıyla anlatmış, mesajını vermiş ve parçayı bir bütünlükle ilerletmiş (sonlara doğru bu anlatmak istenenler biraz zorlaşmış, benim düşüncem parçanın süresinden kaynaklı olduğu) bu hem bize güzel bir “toplu parça nasıl yapılır” prototipi verdi hem de Türkçe Rap’in protest damarını tekrar harladı. 2019’un En büyük olaylarından biriydi.
Tumblr media
          Farazi & Kodes - Ölmek için Doğanlar
               Bu yıl Farazi hem twitterından bol bol tekrarladı, hem de Kodes Kahra ile birkaç teklileri yayınlandı. Dramelodi’nin Kodesinin geri dönüşü bence oldukça hatırlanabilir oldu çünkü Albüm bence oldukça doyurucu, tatmin edici bir çalışmaydı. Farazi klasik Farazi Beatleriyle Kodes Kahra’yı beslemiş; Kodes ise klasik 9 numara tarzıyla ceza sahası içinde şov yapadurmuş (bu kadar çok futbol terimi kullandığım için utanıyorum. Fakat Çakı gibi albüm.) Umarım Kodes Kahra önümüzdeki süreçte de üretmeye devam eder.
           Allame – AV
               Basemode etiketiyle çıkan yeni Allame albümü, bu yılın benim açımdan beklemediğim işlerindendi.  Benim şahsen tatmin olmaktan uzak olduğum bir albüm oldu, Allame’nin 2015 “Bu Senin Ellerinde” teklisinden bu yana kullandığı vokali bana tek boyutlu ve hissiyattan uzak geliyor. Ancak Allame’nin kendi doğrularıyla yaptığı üretimlerle oluşturduğu kendine has kitlesinin oldukça memnun olduğunu gözlemledim bu albümle alakalı, AV albümü yine senenin konuşulan işlerinden biri oldu.
           Norm Ender – Mekanın Sahibi
               Türkçe Rap’in demirbaş Toxiclerinden Norm Ender’in piyasaya 26. Geri dönüşü ülke genelinde virallerle karşılandı, yaşları küçük kitlesini adeta diğer sanatçıların üzerine salan Norm, tam olarak bildiğimiz gibiydi. Parçanın etkisiyle mainstream medyanın da gözbebeği olan Norm, “Popüler Kültür” eleştirilerini 10. Dakikasında yutup, Reklamlarda ve Magazin programlarında boy gösterdi. Neredeyse müziği ile konuşulmayan tek Müzisyen olan Norm, Beatinin çalıntı çıkmasına yönelik iddialarla bu unvanını kaybetti ve müziği ile konuşulmayı başardı.
           Ezhel – Olay & Lolo
               Mekanın Sahibi’nin magazinde getirdiği gürültü patırtı ardına tüm gözler verilecek cevaplara çevrilmişti, Lolo bu açığı kapatmaya çalışırken (daha sonraları parçanın bir cevap değil daha önce kayıt edilmiş olduğunu öğrendik) yer yer başarılı oldu. Ancak genel anlamda hayranlarının beklediği sertliğe hiçbir zaman yaklaşmadı Ezhel. Olay ise Susamam ile aynı gün çıkarak bambaşka bir hava estirdi. Özellikle Ohal uygulaması ve ülkenin toplumsal problemlerine yönelik sözlerle bol bol konuşulurken, Son yıllarda gördüğümüz en sert kliplerden biriyle herkesin dilindeydi.
           Keişan - Aranan Adam 2            
               “Lamborghini” teklisi ile dönüşünün sinyallerini veren Keişan, Aranan Adam 2 ile tekrar Türkçe Rap’e dönmüş oldu. Albüm öncesi gelen “Ne Bakıyon Dayı Dayı” parçası çok sert eleştirilerle karşılaşmış olsa da, Albümdeki Khontkar düeti “Görmedin Böylesini” bence oldukça başarılıydı. Trap sahnesinde oldukça iddialı olan Kei bakalım 2020 yılında neler yapacak.
           Stabil - Varosh & Serseri Bey
               Adım adım kendine müthiş bir kitle oluşturan Stabil, bu yıl “Varosh” ve “Serseri Bey” ile ön plana çıktı. Kendi adıma Serseri Bey parçasındaki anlatımı dinlemesi yorucu bulsam da Varosh parçası oldukça hoşuma gitti. Stabil her ne kadar yeni nesilde Şam, Ati kadar öne çıkmasa da bence Jenerasyon içerisinde oldukça güçlü isimlerden birisi, özellikle Varosh parçası bunun kanıtı diyebilirim.
           Emboli – Avangart
               Daha önce blogda incelemesini yazdığım Emboli – Avangart 2019’un en sürpriz işlerinden biriydi. Yine Yeni Nesile dair en umut verici işlerden biriydi. İnceleme için tıklayın.
Tumblr media
         Kayra – Bütün Ayazların Ortasında
               2019’da Kayra’yı tekrar dinleyebildik. Parça parça yayınlanan albüm bu açıdan oldukça negatif bir başlangıç yaptı. Zira albüm baştan sona bir hikaye anlatıyordu, belki bir dizi veya film olsa bu bölümlendirmeyi anlayabilirdim ancak Tüm hikayeye kendini kaptırmak heyecanını bölmek hoş değildi. Klibin de etkisiyle Kafamda Cehennem albümden en öne çıkan parça oldu. Ancak albümün son hali oldukça kaliteli bir hikayeyi anlatıyordu. Kayra’nın Hikaye Anlatıcılığı yeteneğinin en oturmuş hali olan Bütün Ayazların Ortasında; Kayra’nın belki en iyi değil ama en hikaye çerçeveli çalışmasıydı.
           Fuat - Omurga 1 & 2
               Rapüstad’ın dönüşü de Parça parça oldu! Yılın hatta belki de son 3 4 yılın en sert çalışmalarından “2 Pushta”, Şanışer’in önlere çıktığı “İstemem”, Saian düeti “Omzuna Al” gibi parçalarla albüm Eski kulağı kesikleri baştan sona memnun etti. Açıkçası benim müzikal anlamda en çok tatmin olduğum parça “İstemem” parçası oldu. Özellikle Şanışer’den beklemediğim performans beni şaşırttı.
         İmpala - Kim Nasıl Ölür?
               2019’da sesini yavaş yavaş duyurmaya başlayan isimlerden İmpala. İlk olarak geçen yıl çıkardığı Sosyofobi albümden “Bugün Kim Öldü?” parçasıyla tanıdım. Türkçe Rap’te değinilmekten “kaçınılan” sözler ve başarılı vokali İmpala’yı takip listeme ekletmişti, bu sene ise İmpala’dan kulağıma takılan en belirgin iş Kim Nasıl Ölür? Oldu. Şarkı ismindeki Emile Zola – Kim Nasıl Ölüyor? Kitabı göndermesiyle şaşırarak tıkladığım parça beni her anlamda tatmin etti. Bu parçayla beraber benim gözümde İmpala’nın kalemine dair bir soru işareti kalmadı.
           Hayki – Kargalar
               2018’de OL ile dinlediğimiz Hayki bu yıl müzik dışı polemiklerle bol bol gündeme geldi, Susamam ve Katliam parçalarında duyuldu. Solo çalışmalarında öne çıkan işi ise Kargalar’dı. Son dönemde yaşadıklarını açıkyüreklilikle anlatan Kargalar bir Hayki şarkısının tüm özelliklerini taşıyor fakat Müzik dışı tartışmaların gölgesinde kaldı bu parça da.
         Ceg – Şampanya & Sokaklar
               Trapanasyon ile artık bir Star statüsüne yükselen Ceg’in 2019’da önce “Şampanya”sı ardından “Sokaklar” parçası oldukça ses getirdi. Şahsen Şampanya oldukça eğlenceli bir şarkı olmasına karşı “Rap müzik nedir?” tanımının eksikliğinden yararlanmış gibi geldi bana. Rap müzik kümesinde değerlendirmezsek gayet eğlenceli bir yaz şarkısı. Sokaklar ise lirik ağırlıklı ve anlatı anlamında bir ilerleyişe sahip. Bu açıdan ikisini ayrı kümelerde oldukça beğendim.
           Contra - Hayırlara Ola & Zebani & Bir Yana
               Contra kariyerinin en üretken dönemine Anıl Piyancı & Yeşil Oda ile yakınlaşması ile girdi diyebiliriz. Geçen yıl Kibir teklisi ve Yerden Yüksek albümünü dinlediğimiz Cont, bu yıl ise 3 tekliyle bizlerleydi, Hayırlara Ola – Zebani – Bir Yana üçlüsünde Zebani daha Protest bir duruşa sahip. Bir Yana ise Contra diskografisinin sound olarak en farklı işlerinden biri. Hayırlara Ola beni yakalayamadı, bu üçlü arasında en az beğendiğim çalışma oydu.
Tumblr media
           Aspova & Tanerman - Disosiyatif
               Sahnemizin en üretken isimlerinden Aspova bu yıl; Akbabalar – Labirent – Bodrum – Of – Kapı teklilerini, Hell albümünü ve Tanerman ile Disosiyatif EP’sini dinletti. Bu çalışmalar içinde benim kulağımda en çok kalan Disosiyatif oldu. Tanerman ile uyumlarını çok beğendiğim Aspova bence Yasak Yerler parçasıyla müziğinin optimal halini ortaya koymuş.
           Motive – Output NR.1
               MOB tayfasının 2019 atılımında benim en çok heyecanlandığım isim Motive idi. Ancak İnanma dışında potansiyelini yansıtan bir parça yoktu, özellikle Peter Pan bana göre oldukça sıradan bir parça olmuş. Ki Output NR.1 sonrası MOB özelinde bir kelime dağarcığı problemi ortaya çıktı, Rolex & Mahalle arasına sıkışmış lirikler MOB’yi neredeyse bir niş haline getirdi.
           GNG – Output NR.1
               MOB’nin 2019’unun en dişe dokunur 2. Albümüydü, Telefonum Çalıyor kesinlikle başarılı bir çıkış parçasıydı, Hızlı Sokaklar – Bombay – Bağımlılar üçlüsü de albümün omurgasını oluşturan parçalardı ve kesinlikle sırıtmıyorlar. Ekiple alakalı eleştirim ise parçaların birinde UZİ ön plana çıkarken MURDA’nın geri planda kalması, diğer parçada ise tam tersi bir ön plan-arka plan eşleşmesi olması. Ancak GNG MOB 2019 özelinde başarılı bir işti.
Tumblr media
           Şiirbaz – Kulaklık Müziği 8
               Başarılı Kelime oyunları, Sağlam Vokal, Straight Hip-Hop. Şiirbaz tam beklediğimiz gibi. Lirisistlik kavgasını bırakmayan ender MC’lerden Şiir, Kulaklık Müziği 8 ile 2019’a güzel bir imza atmış. Harikalar Diyarı, Sokak Lambasından Kaçış ve Kaybol üçlüsünü oldukça beğendim, diğer albümlerine oranla özellikle nakaratların ilerlediğini söyleyebilirim. Negatif olarak iki düşüncem var, birincisi altyapı tarafında albümün tekdüze olduğu gerçeği. Sample’lar ve özellikle Davulların neredeyse aynı döngüde ilerliyor oluşu “Kulaklık” ile dinlerken albümle ilgili negatif bir izlenim bıraktı. İkincisi ise Üretim sıklığı, Kulaklık Müziği “8” başlı başına bir sorun göstergesi olabilir, daha büyük ve arasında zaman olan albümler belki de Şiirbazın kitlesini daha hareketli tutabilir.
           Furkan Karakılıç – FUEGO.
               Yılın süprizlerinden biriydi benim adıma. “Sabah Silah Gece Bıçak” yılın çarpıcı parçalarından biriydi. Khontkar ile olan Sikimde Değil parçası da ayrıca beğendiğim bir çalışmaydı. RedKeys’in 2019 istilasının (onlar takeover diyor) en büyük göstergesiydi bu albüm.
           Young Ouzo – Peki Peki
               Tanerman ile olan “Jordan” parçasıyla inanılmaz sert tepkilerle karşılaşan Ouzo, Peki Peki ile topu kale çizgisinden çıkarıp atağa çıktı. Ben dahil bir çok insanı çıktığı hafta kendine hapsetti. Özellikle nispeten daha isimli MC’lerin ve YT’ların paylaştığı parça, Epidemik tarafındaki en iyi çalışmalardan biri oldu.
           Server Uraz – Parmaklıklar Ardında
               En son 2018’de 52 Hertz’i yayınlayan Server Uraz’ın 2019’da beni en çok yakalayan parçası, yakın zamanda gelmiş olan “Parmaklıklar Ardında” oldu, 2019 yılı Türkçe Rap’in Hukuk sistemi tarafından anlaşılmaya çalışıldığı bir yıldı, birbiri ardına gelen davalar ve soruşturmalar tüm Rapçileri kaygıya sevk ederken, Parmaklıklar Ardında tam da bu duygu durumunu anlatan bir çalışma olmuş. İkinci Verse ile hızlandıktan sonra nakarat keskin bir düşüş yaşattı, şarkıya yönelik en elle tutulur eleştirim bu.   
3 notes · View notes
manyakejderha · 7 years
Text
Yaptık hatalar şimdi pişman mısın , hayallerimi yedin pek bi iştahlısın
316 notes · View notes
cenkdurlu · 4 years
Text
Türkçe Rap 2020 - takipte kal
Tumblr media
Türkçe Rap’in 2019’unu yazdıktan sonra, bir de bu yıl ümitli olduğum isimlerden bahsetmemek olmazdı. Bazılarının nispeten bilinirliği var, bazıları henüz beklenen patlamayı gerçekleştiremedi ancak 2020 yılında benim gözüm bu isimlerin üzerinde olacak
“Spade427”
Tumblr media
               Ankara’lıların yakından tanıdığı bir isim Spade. Youtube’daki Freestyle videoları ile “Son Freestyle Bükücü” ismini kazanmasına rağmen beklenen –en azından benim oldukça uzun süredir kendisinden beklediğim- patlamayı gerçekleştiremedi. Ancak 2019’da “Panter” – “Derin Nefes” – “Hep Yarına” ve “S.B.Y.O.D” çalışmalarını yayınlayarak kariyerinin en üretken dönemine giren Spade 2020 için beni en çok heyecanlandıran isimlerden biri olmaya başladı.
“Emboli”
               Yılın en sürpriz albümünün sahibi Emboli’yi yaza yaza adeta bitiremedim ancak uzun süredir piyasanın aradığı tarzda isimlerden biri olduğuna inanıyorum. Bu yılı sağlam bir albümle geçiren Embo’nun daha sert vokaller, saldırgan bir tarzla –mümkünse polemikten uzak kalarak- bu yıl hem kitlesini oldukça genişletebileceğini hem de çok sağlam işler çıkaracağına inanıyorum 2020 yılında.
“Stratch”
               Oldukça genç isimlerden biri Stratch bu senenin şaşırtan isimlerinden biriydi, “İllegal Silüetler” bir çıkış parçası için oldukça başarılıydı, “Richie Rich” ise biraz daha “tamam” çalışmaydı, Nakarat konusunda başarılı olmasına karşın Lirikaliteye biraz daha odaklanarak çok daha başarılı işler çıkarabileceğini düşünüyorum. 2020 için gözüm Stratch’in üzerinde.
“Baneva”
Tumblr media
               Listede en fazla öne çıkmayı başaran isimlerden biri Baneva geçen yıldan sağladığı Momentum ile bu yıl üretime devam etti. “Yükseklere” – “YSIV” – “İstiyorum” ile oldukça başarılı çalışmalara imza atmasına karşın 2020 yılında kendisinden piyasanın gidişinin aksine sağlam bir albüm bekliyorum. Çünkü yayınladığı tekliler ile artık yeteneğine dair bir soru işareti bırakmadı, sırada albümle beraber saygı toplamak var.
“Ravend”
2019’da Ravend “hayat çok güzel, ama” albümü içindeki “keşke iyi ki diyebilseydim” ile beni deli gibi yakaladı. 2020 yılında çok farklı kafalara yönelebilir. Özellikle albümde benzer flowların kullanımı beni yer yer sıktı, daha hızlı Ravend’i veya daha “sakin” Ravend’i 2020 yılında merakla bekliyor olacağım, Türkçe Rap’te bence net aradığım kafalardan biriydi.
                 2020 için en heyecanlandığım 5 isim bunlardı. Elbette bana ulaşmamış oldukça fazla isim vardır ancak bir yandan da burada eklediğim isimlerin 2019 boyunca elle tutulur birkaç iş yapmış olmasına dikkat ettim. Peki sizin 2020 yılında en çok heyecanlandığınız Yeni Nesil veya Piyasa isimleri kimler ? Bana Twitter üzerinden ulaşın ve belirtin
2 notes · View notes
cenkdurlu · 5 years
Text
5Element Tartışma Günlükleri - HAFTA 1
Tumblr media
 Selamlar, 5Element isimli Discord sunucumuzun  nevi şahsına münhasır kanalı, “Tartışma”nın, geçtiğimiz haftalarda konuşulan konularının “önemli” noktalarının arşivlendiği seriye hoşgeldiniz. Peki tam olarak ne yapıyoruz ?   “Tartışma” içerisinde, her hafta belli bir “tema” veya “soru” belirliyoruz. Ardından bu sunucumuzun üyeleri bu konu hakkında tartışıyor, fikir yürütüyorlar. Sunucuya ve bu tartışmalara katılmak için şu linke tıklayıp kayıt olmanız yeterli. LİNK
Buyrun, ilk haftanın kayıtları ile başlayalım
HAFTA 1 - "Boom-Bap Rap, Türkiye'de Ana-Akım olabilir mi ? Neden ve Nasıl ?"
cenkdurlu  19.04.2019 : Ben bariz bir şekilde, olamayacağına inanıyorum. Zira Türkiye'nin sosyolojik yapısı bariz bir şekilde 80'lerden bu yana Apolitik, Düşünceden uzaktır. Bildiğimiz anlamıyla, Protest veya Edebi ağırlıklı bir Boom Bap Türkiye sınırlarında dinlenmez 
alparslan 19.04.2019 : Siyasi görüş bir yana ben Boom-Bap Rap olayı için ana akım içinde epey geç kalındığını düşünüyorum, o tren kaçtı demek istediğim, zamanında bunu başarabilecek MC’ler ve ortam vardı, Kral TV’de, Dream TV’de klipleri dönüyordu rapçilerin, fakat hem imkansızlık hem destek alamadıklarından ötürü bu işin devamını getiremediler, şirketler bu kadar pompalamasa ve stream odaklı dinleme bu kadar yaygın olmazsa, TRAP vs gibi janralarda bu günleri göremezdi.  
tardusemre 19.04.2019 : Kişisel düşüncem boom bap-rape bence kurtarıcı bir mesih rolü biçilmemeli sonuçta Türkiye Cezayı fark var ile Neyim Varki ile tanıdı bence bu şarkılar gayet populist ve bahsedilen protest ve şiir pontansiyeli olan rapten ayrı parçalar müzik sonuçta sonsuz sayıda kombinasyon demek ve rap kültürü de bence bu sonsuz sayıda kombinasyon durumunu içinde en iyi yansıtabilen genre olduğu için bugünlere geldi 
`QuasimodoQuasieucalypts - 19.04.2019 : bana kalırsa, ne türkiye'de ne de dünyanın herhangi bir yerinde, ne yazık ki hiçbir zaman toplumun büyük bir kısmı tarafından kabul görecek bir sound olmayacak. rap sound olarak sürekli değişecektir, tahtı da tekrar devralabilir fakat bu yeni akımlar kadar büyük bir kitleye hitap edebileceğini düşünmüyorum. 
mhmetalikartal 19.04.2019 :Bir müzik türünün ana-akım olabilmesi için kesinlikle eğlence sektörüne belli oranlarda katkısının olması gerekiyor. xalicam 19.04.2019 : boombap rap tanımı da detaylı tartışılabilir de herkesin aklına ilk gelen haliyle düşünürsek protest bir çizgiye koyuyoruz ve şu an için oldukça zor görünüyor. @mhmetalikartal ın dediği gibi eğlence sektörü benim de ilk aklıma gelen nedenlerden biriydi ama bunu düşünürken poptan önce arabesk,fantezi müzikler ana-akımdı. tabi bir yandan da globalleşmeyi ve tüketim kültürünün bu kadar yaygınlaşmasını da göz önüne alırsak yeniden ana-akımın eğlenceden başka bir yöne kayması imkansıza yakın görünüyor. (yazıyı yazarken düşünerek kendimi çürüttüm :smile: )  burada bizim ülkede yakalanılabilecek en kolay nokta hiciv kültürü. bu da toplumun apolitik çizgiden çıkıp tabana yayılmış bir vaziyette sesini duyurabilmesiyle alakalı. ve gerçek manada medyanın tekelden çıkıp daha çok sesli bi mecraya dönüşmesiyle alakalı. ben @cenkdurlu kadar karamsar değilim bu konuda bundan on sene sonra çok daha politik bir topluma dönüşeceğimize inanıyorum.  boombap ana akım olur mu olmaz mı sorusuna çok zor diyebilirim ama sanki olursa da tek yolu politik ortamdan geçiyor gibi. o da ne kadar kalıcı olabilir soru işareti :/
GuerrillaFam 19.04.2019 : Ben bu konuda @tardusemre arkadaşımıza katılıyorum. Boom Bap rap'in kesinlikle kurtarıcı rolüne yükseltilmesine gerek yok ki bunun dayandırılabilecek bir mantığı da yok zaten. Boom Bap tarzından duyduğumuz şarkılar hepimizin aklında bu tanım için bir iz bırakmış gibi lakin aslen bunun bir sound olduğunu unutmayalım. Ben boom bap'in ne aktivistliği ne de lirisistliği içerdiğini düşünmüyorum, çünkü bu bir rap türü değil rap sound'u. Peki bu sound ülkemizde popüler olur mu? Neden olmasın, her şey okyanus ötesine bakar. Artık bizim piyasayı, Amerikan piyasasından ayrı değerlendirmek ne yazık ki zor, popüler kültür ögesi haline gelen her şeyin başına geldiği gibi, rap müziği de artık Amerikan piyasası pazarlamakta. Bir bakmışız orada boom bap tarzı işler tekrar tutmaya başladı, etkisinin 1 ay içinde burada görürüz. Ve ayrıca şunu da belirteyim, bahsettiğimiz boom bap sound'u gayet evrimleşebilecek bir sound. Bu saatten sonra tutmaz diye düşünmemek lazım, lo-fi boom bap tarzında bile yapılabiliyorsa, elbette kendine daha yenilikçi ve dikkat çekici bir şerit yaratıp oradan ilerleyerek ses getirebilir tekrar..
antimatter 19.04.2019 : Benim bu konu hakkındaki dusumcem, hiphop ın bir alt dalı mevzusunu kenara atarsak her türlü müzik türü için geçerli, eğer bir müzik, müzikal ve lirikal anlamda insanların nezdinde bir karşılık yaratıyorsa o müzik gayet iyi dinlenir.  İster siyasî,ister toplumsal isterse bu konulardan alakasız olarak çok daha farklı bir konuya deginsin, eğer o müzik lirikal ve müzikal anlamda insanlarda bir beğeni oluşturuyorsa o müzik her turlu kendine geniş kitleler tarafından alıcı bulacaktır. Boombap altyapı bazında ne kadar müzikal (nakaratida olaya dahil edelim) ? Bence ilk önce bu konuyu tartışmasız lazım
antimatter 19.04.2019 : aslinda "müzikalite" den kastettiğimi biraz daha acmaliyim. Boombap rapler, genelde loop şeklinde ilerliyor ve tek değişim davul elementleri olan kick snare hi hatlerin eklenip çıkarılması ve ekolayzır üzerinden yapılan frekansl değişiklikleri oluyor. Böyle monoton giden bir altyapının üzerine barlar dolusu söz okununca, genele hitap etmeyecek bir tür ortaya çıkıyor ve bundan dolayı bu turu sadece bizim gibi bu müziği seven insanlar dinliyor
xalicam 19.04.2019 : boombapi sırf lirikal algılamak bizim ülkemizde sıkça düşülen hata (battle raple protest rapi aynı şey sanmak gibi) ancak ben nedense tamamen lirakaliteden bağımsız da kafamda tahayyül edemiyorum. bu soundu kullananların çoğunun bir çok ortak paydada buluşabileceğini ve tabiri caizse ''daha aklı başında'' rapler yapacağını düşünüyorum.  @antimatter in değindiği nokta çok doğru. müzik zaten mc yi bir şeyler anlatmaya zorluyor gibi biraz
`QuasimodoQuasieucalypts 19.04.2019 : yani booming kick + sert snare'ler ile kalsa iyi de hi-hat'ler vs. giriyor hatta hi-hat'ini geçtim müzikal olarak da MC'nin flow'u büyük önem arz ediyor bence
`QuasimodoQuasieucalypts 19.04.2019 : mc'nin flow'unu rap müzik için bir enstrüman olarak görüyorum ben
cenkdurlu 19.04.2019 : Öncelikle şu perdeye geçmek lazım, @GuerrillaFam değinmiş buna zaten, sadece biraz daha genişletmek istiyorum, BoomBap-Lofi birnevi alt kültür haline geldi, Sizce ileride Rap müziğin altında, sounddan ziyade, lofi'ı da eklemleyerek ek bir kültür olabilir mi BoomBap ? örneğin Türkiye'deki Anti-Trap faşizminin bir ucu da aslında bu "ek kültürleşme" diyebilir miyiz?
WuTangBee 19.04.2019 : Boombap in çok daha muhafazakâr olduğu kanısındayım ama modernize olmuş bir boombap anlayışı da gelişecektir diye düşünüyorum. Sadece üreten ve mainstream a göz kırpan starlara ihtiyacı var.
GuerrillaFam 19.04.2019 : Laf lafı açtığı için tabii normal olarak konu dışına çıkıyoruz ama ben bunları bir başka zaman, uygun başlık geldiğinde onun altında tartışmayı uygun görüyorum. Lakin şunu belirtmek isterim, trap olarak ele aldığımız alt-kültür ve rap-janrası en az 20 yıllık bir süreci kapsamakta, hatta 25 küsür sene öncesine de gidip izlerini görebiliriz. Biz trap'i bir nevi sürekli bize öyle yansıtıldığı için yanlış şeylerle bağdaştırıyoruz.
WuTangBee 19.04.2019 : Tabii ki konuşur tartışırız. Lakin ben nüfuzu bu kadar artan bir janranın özerklik ve hatta bağımsızlık kazanacağına inanıyorum.
GuerrillaFam : 19.04.2019 : Aslında bağımsızlık kazanırsa çok hoşnut olurum ben. Çünkü Trap ve Boom Bap bir araya konacak seviyede değil bence, boom bap alt kültür değilken trap bir alt kültür olarak da yer alıyor. Ve ben kendi Hip-Hop anlayışım çerçevesinde trap alt kültürünü kesinlikle Hip-Hop'a yakıştırmıyorum. Ha sanatçılar trap altyapılara girer, o şekilde rap yapar, bunlar gayet olası ve olması gereken renklilikler. Rap sub-janrası olarak tarihini sevmeme ve hâlâ dinlememe rağmen tasvip etmediğim sayılı alt kültürlerden biridir Trap. Bu açıdan da bakıldığı zaman ben aslında Trap'in ülkemiz rap camiasında çok uzun soluklu olacağını sanmıyorum. En azından zamanın boom bap tarzı işlerinin yakaladığı o uzun soluklu maratonu koşmaya trap'in gücü yetmez. Çünkü bizler her ne kadar müzikal olarak incelesek dahi, alttan alttan trap kültürü de geliyor ülkeye. Bir bakıma müzik böyle bir işleve de sahip, kültür erozyonu yaratır. Ve ben o gelen trap kültürünü bu ülkenin benimseyeceğini sanmıyorum, ki benimsememesini de umuyorum.
WuTangBee 19.04.2019 : O kadar güzel ifade etmişsin ki helal olsun. Bu olayın saygınlık ve ötekileştirme tarafı da var ki esas birliği ve barışı parçalayan da o olacak zaten. Trap müziğinin sürdürdüğü iktidarın ülkemizdeki etkisi elbet uzun soluklu olmayacaktır. Bir gün ya bitecek ya da parçalanacaktır çünkü backgroundu hip hop kadar güçlü değil. Sanıyorum ki aramızdan kimse drake ve nas i aynı kefeye koymaz. Wu tang ve migosun aynı müziği üretmediğinin bilincindeyiz Ve rap diyince, en iyi mc ler diyince aklımıza gelen rapçiler asla trap tracklerle anılmayacak Hala still dre, hypnotize, ny state of mind ve cream gibi şarkıları hatırlayacağız
cenkdurlu 19.04.2019 : Yalnız Hip-Hop içerisinde önplana çıkan TRAP olduğu için şuan bu iki sokak birleşti dinleyici özelinde, ben ülkedeki rap anlayışının çok uzun süre TRAP olacağına inanıyorum. Ki bu trap kültürü 80 sonrası gençlik tarafından ölümüne seviliyor. Aslında boombap önce hiphop içinde mainstream'e dönmeli ki bunun için TR'de harun adil & onur uğur ikilisinin yaptığı "Sözlü Dövüş Sanatı" gibi bir albüm, tekrar sert protest damarı harlayabilir, dünyadan da bir çok tarzda albüm yaşatabilir
xalicam 19.04.2019 : önce hiphop içinde main olmalı da mclerin ana motivasyonu -kısmen haklı olarak- para kazanmak olduğu için ana-akımda tutan başka bir tür varken hiphopun içinde o değişimi göstermeleri de çok zor. yani önce hiphopta mainstreame dönüp orada yerleşip ondan sonra ana-akıma sıçrar mı bilemiyorum bu ikisi gerçekleşecekse çok zaman geçmeden ard arda gerçekleşebilir hatta tabiri caizse ''patlama'' olması gerekiyor bence. tabi bu patlamadan ��nce bir çok faktörün doğru yerde doğru zamanda birbirini tamamlaması gerekiyor konudan bağımsız, sözlü dövüş sanatı dinleyicilerden çok camiaya ve ustalara kendini kabul ettirme,saygı duruşu albümü gibi gelmiştir bana hep dinlerken bunu hissederim. şu anki genç mclerin üslubu çok daha farklı tabi daha kendini ön plana çıkarma ve dinleyiciyle de piyasayla da arasına mesafe koyma ,yukardan bakma üzerine. bu da kuşak farkından kaynaklanıyor tabi.
HiPHOPotamus 20.04.2019 : Boombap le trap karışır mı? Bence bal gibi karışır ki karıştırmasanız bile şuan çıkan yine boombap diye adlandıracağınız müziklerde hi hat leri gayet trap düzeninde kullanıyorlar harmanlayarak (Solomon Faye 2015 albümü,Coops, Da Flyy Hooligan) gibi isimler onun dışında (Dot Demo, Mike Floss, Deezy Hallow) gibi trap beatlere güzel barlar yazan ve hala o gerçek boombap havasını verebilenler var ama biz takip etmiyoruz sadece ve  bu adamlar özüne sadık kalarak soundları sentezliyorlsr ve sürekli gelişiyor soundlar biz mainstream olur mu derken sadece 90lardaki halinden bahsediyoruz o zaten olmaz ki belirtildiği üzere olmamalı da
1 note · View note
cenkdurlu · 5 years
Text
MODERN ÇAĞIN OZANLARI
 Muhammed Said Tatar’ın “Harekete Kimse Mani Olamaz” yazı çağrısı için hazırladığı yazısıdır.
 Müzik ve şiir, yüzyıllardan beri farklı toplumlarda birçok önemli görevi üstlenmiştir. Dini törenlerde, düğünlerde, bayramlarda, savaşlarda sazlarını ellerine alan ozanlar, halkın duygularına tercüman olmuşlardır. Kimi zaman halkı eğitmeyi misyon edinmişler kimi zamansa bozulan düzene karşı uyuyan halkı uyandırmaya çalışmışlardır.
Sanayi Devrimi'nden sonra yavaş yavaş önüne çıkan her şeyi metalaştıran akımın kurbanlarından biri de şüphesiz duygular olmuştur. Buna binaen şiir de mânâ kaybına uğramış ve nihayetinde içi boş, şekilden de uzak olan bugünkü halini almıştır. Ancak tarih boyunca hep görülmüştür ki haksızlığa uğrayan, duygusal olarak incinen insanlar kaçınılmaz olarak sanata yönlenmişlerdir. Özellikle de şiire... Fakat değişmeyen tek şeyin değişim olduğu bu dünyada sanat anlayışı da mutlak olarak bu değişimden payını almıştır. Neticede; haksızlığa, ölüme, şiddete tahammül edemeyen insanlar duygularını yine ifade etme ihtiyacı duymuş ve bu ihtiyaç rap müziği doğurmuştur. Yirminci yüzyılın geç ortalarında doğan bu tür, şiirin ve müziğin harmanlanmasının sonucudur. Amerika gettolarından yükselen bu ses önce Avrupa'ya, Avrupa üzerinden de Anadolu'ya ulaşmıştır.
Anadolu halkı bu yeni müzik türüne alışmakta zorlansa da o zaman sayıları gerçekten az olan bir grup genç bu müziği benimsemiş ve bu coğrafyada tutunabilmesini sağlamışlardır. Zamanla duygularını rap müzikle ifade edenlerin sayısı artmış ve rap müzik bugünkü konumuna gelmiştir.
Gerek yüklendikleri misyon gerekse de zamanla gösterdikleri değişim acısından rap müzik ve şiir birbirine son derece benzemektedirler. Başlangıç aşaması atlatıldıktan sonra bin bir emekle uğraşıp didinen gençler, isyanlarını, duygularını, düşüncelerini rap müzikle anlatmaya başlamışlar sonrasında da toplumun eksik gördükleri yanlarını insanlara göstermeye çalışmışlardır. Bir manada ozanların görevlerini üstlenmişlerdir. Dolayısıyla rap müzik sanatçılarına “modern çağın ozanları” demek gayet doğru bir ifade olacaktır.
Zaman içinde teknolojinin gelişmesine bağlantılı olarak harcanan emek azalmış, emeğin azalması da rap müziğin daha hızlı yayılmasını sağlamıştır. Ancak bunun yanında birtakım önemli görüntüleri de olmuştur. Emeğin azalması ve gelişen stüdyo teknikleri üretimi kolaylaştırdığından bu işte kabiliyetli olana da olmayana da üretme şansı tanımıştır. Ayrıca sadece rap müzikte değil, tüm müziklerde önemli olan ses faktörü stüdyolar sayesinde gerçeklikten uzaklaşıp yapaylaşmıştır. Tüm bu gelişmelerin sonucunda rap müziklerdeki fikir arka planda kalmaya başlamış hatta tamamen fikirden yoksun, şekilci bir rap müzik doğmaya başlamıştır.
İşte, rap müzik tüm bu serüveniyle bana şiiri; icracıları ise ozanları hatırlatır. Rap müziğin günümüzdeki haliyle şiirin günümüzdeki hali hemen hemen aynıdır. Tek farkı şiirin, fikrin yanında şekilden de uzak olmasıdır. Fakat ben, şiirin ve rapin üzerindeki kara bulutların yeniden dağılacağına inanıyorum. Şiiri ve müziği hâlâ hakkını vererek icra eden herkese selam olsun!
2 notes · View notes
cenkdurlu · 5 years
Text
“Türkçe Rap Ölürken”
Tumblr media
 Türk Hip-Hop’u tarihi boyunca inişli çıkışlı dönemler geçirdi, önce toplumsal bir fenomene dönüşen Cartel, bir kaç yıl kadar sonra Ceza & Sagopa Kajmer gibi başarılı patlamaların ardından, Türkçe Rap yanlış pazarlanmasının sonucu olarak, bıçak gibi kesildi. Öyle bir kesilişti ki bu, Ankara’nın bağrından çıkan Rastalı bir gencin başarısına kadar, Türkçe Sözlü Rap Müzik Sanatçıları, açız diye sahnelerde bağırdı, videolarda ağladı ve bu kültüre ne kadar aşık olduklarını dile getirip durdular. Ancak bu Rastalı Ankara’lı genç, şimdilerin süperstarı olduğundan beri, Türkçe Sözlü Rap Müzik sanki POP’un tahtına oturmuş gibi bir hava var Türk Rapçilerinde, ancak aslında; her 10 yılda bir olan bi’ olay bu.
Ancak bizim Rapçilerimiz, mainstream’den gelen paranın etkisiyle, gerçek bir dev aynasına bakmaya başladılar. Evet kabul, artık kendimize ait 4 veya 5 şirketimiz var ancak durum hiç pazarladığınız gibi değil. Bugün buna değinmek istiyorum, Türk Hip-Hop’u Akım olarak nereye varabilir ?
Türkçe Sözlü Rap Müzik tüm gayreti ile kendine has olanı eriterek yoluna devam ediyor, önce kimse fark etmedi fakat satır sayıları azaldı, altyapılar “basit”leşti ve sözlere bol bol dinleyicinin bağırabileceği marş kısımları eklendi. Öyle ki piyasa sadece bu marşımsı şeylerle listelerin birinci sırasına oturan bir adam ile karşı karşıya ve bu adamın kültüre yaptığı tüm hakareti sineye çekiyor, çekmek zorunda kalıyor.
Marş haline gelen verse’ler artık iyiden iyiye Sosyo-ekonomik konulardan, Tarih’ten ve bireyin iç dünyasından uzaklaştı, Akım-Rap’in bir numaralı hedefi bir ütopya pazarlamak, bu akımdaki herkes Marijuanasından fırt alıyor, parlak cafcaflı ayakkabılar giyiyor ve “başarıyor”lar, endorfin aşığı bir gençlik var karşımızda, sosyal medya sayesinde 0dan herhangi bir şey başarmayı tatmadılar. Başarı duygusu onlar için like - izlenme’den ibaret. İşte bu akım bu gençlere, “Başarma” duygusunu satıyor. “Gucci-Prada, bunları istiyorum. Altımdaki Dolce Gabbana” derken, D&G giyebilme başarısı ve Gucci-Prada giyecek olma hırsı var. Olay gerçekten isteyip istememeleri değil, dinleyenin bunu hedeflediğinin gayet bilincindeler. Peki ama, burada kötü olan şey ne? Bu iş sonuçta bir ticaret değil mi ?
Olayın en üst tarafına bakarsak evet, başarılı bir ticaret. Ancak Pop kültürü kendisini tam olarak “tüketim” ile endeksledi, o popçu mankenler zaten arkalarında onlarca yıldır süregelen şirketlerin güçleri ile oradalardı ve tüketilmek için yaratıldılar, Peki bu Rapçi arkadaşların 12 şarkılık bir Albüm boyunca anlatabilecekleri ne var ? Bu formül ile olabilecek olan 1 intro, 4 şarkı, 1 düet olabilir en fazla. Peki sonrası ? Sonrası bir tür çakılış olacak, çünkü bu ticaret kalıcı bir ticaret değil, bir çocuğun şekeri gibi düşünün, eriyecek.
Ancak bunun içine “kültür”ü empoze edebilirsek, bilinçli bir nesil yaratmayı başarabilirsek, hem autotune’lu Akım-Rapçiler, Hem Boom-Bap dinleyicileri hem DJ’ler rahatça özgür üretim sahibi olacaklar, daha açıkça söylersek, Kültürden kazanılan para devamlı ve daha geniş olacak.
PMC-EPİDEMİK-HİPHOPLİFEPRO-BASEMODE gibi Hip-Hop şirketlerinin tamamının, belli başlı isimler dışında dişe dokunabilir bir dinlenme sayısına ulaşamadığını görüyoruz. Öyle ki, 4-10bin arası dinlenmeler artık bu kanallar için oldukça normal zira amaçları seri üretim ile adeta bir “unkapanı” modeli kurmak.
Şimdi burada karşımıza iki soru çıkıyor, birincisi: Bu şirketler kalitesiz isimlerle çalıştıkları için mi dinlenmeleri bu kadar az ? ikincisi: yoksa bu isimlerin yaptığı müziğin ne yeraltında ne mainstream camiada bir karşılığı yok mı ? Bu iki sorunun cevabı hemen hemen aynı noktada, gelin cevaplayalım
Bu isimlerin kalitesiz olma ihtimali şunu doğuruyor, bir noktadan sonra “Türkçe Rap” tekrar bitecek, aynı Cartel sonrası dönem gibi, yani Türkçe Rap bir akımdır. Eğer bu müziğin alıcısı yoksa şuan popüler olan şey Rap değildir, Rapçilerin kendileridir. Yani bu rapçilerden piyasa doyduğu anda “Rap Akımı” bitecektir.
İşte şuan piyasaya hükmeden Hip-Hop şirketleri, gittikleri yolun çıkacağı noktayı “Poplaşmış Rap” olarak hayal etseler dahi, geldikleri yer “Pop Müzik” oldu. Yapılan müzik ile çok değil, 3 yıl önce yapılan müzik arasındaki uçurumvari fark artık kemik kitleyi kendine çekmiyor, ancak inşa edilen yapı mainstream kitle için oldukça uçucu, kalıcı olabilmekten uzak bir nokta. Burada bu şirketlerin yapması gereken, Poplaşma skalasında biraz daha tutucu bir noktaya kaymak, İşin içine hızlıca eklenen “Günlük Müzik” yerini biraz daha Hip-Hop’a biraz daha ruhu olan işlere bırakmak zorunda. Bırakmalıdır önermesinin artık bir etkisi olmayacağı için, “bırakmak zorunda”
1 note · View note
cenkdurlu · 5 years
Text
Hip-Hop’un Genelleşme Sorunu
Tumblr media
1970’lerdeki doğuşundan itibaren, Hip-Hop Amerikan toplumunu 1950’lerin RockNRoll’unun yaptığı gibi yansıtmaktadır, 50’lerde RockNRoll dönemin Beyaz düzeni ve zevkleri üzerinden bir eğlence, bir refah ve parti kültürü pazarlamış, Hip-Hop ise bu defa Siyahın düzenii yansıtmıştır.
               Ancak, 2014 yılında Hip-Hop albüm satışları neden %25 düştü ? Bu düşüş son üç ile dört yıl arasında gözlemlenen bir eğilim ve birçok hiphop aşığını meraklandırdı. “National Monitor Website” bu düşüşün nedenlerini belirtmeye çalışmıştı:
“Batı Yakasının Rapçilerinden Kendrick Lamar dahi, siyahi nüfusun artık Hip-Hop endüstrisini desteklememeye başladığını söylüyor, artık bu kültürün kendilerini yansıttığına inanmıyorlar. Günümüz Ana-Akım Rap’i -Özellikle Radyo/Kulüplere yönelik olanlar- Tamamiyle basit, dile takılmaya yönelik nakaratlara, basit sözlerle oluşuyor. Bu Siyahi yaşam ile alakası olmayan bir nokta.”
Tumblr media
               Satışlardaki bu büyük düşüşün nedenlerinden biri, Hip-Hop kültürünün Pop Müziğe benzeyen genelleştirilmiş ve kendini tekrarlayan, sıradan bir hale gelmesidir. Bu genelleme bir çok dinleyicinin artık bu kültürden sıkılmasına ve satışların düşmesine sebep oluyor.
               Çözüm olarak, albümlerin satışlarını arttırmak için ve ana-akım hip-hop’u tekrar tanımlamak için, türün “Anlamlı” ve “Popüler Hip-Hop” olarak iki etikete ayrılması gerekiyor. Anlamlı Hip-Hop bu kültürün asıl yüzü haline gelmeli. Bu önergemin başlıca sebebi, Anlamlı Hip-Hop 90’larda Hip-Hop’u şu an olduğu yere getirmesidir. Demek ki bu, doğru ve sosyolojik olarak karşılık görendir.
                 ALTIN ÇAĞ
               Öncelikle, Hip-Hop’un tüm dünyayı sardığı Golden Age – Altın Çağ, anlamlı sözlerle doluydu. Dönemin bir çok lirik MC’si -Nas, 2Pac, Eminem, Ice Cube, Notorious BIG- gelmiş geçmiş en iyi rapçiler sıralamasına en üstte oluyor.
               Hip-Hop’a bu yolda şöhret kazandıran sanatçıların ortak noktası, Amerikan toplumundaki siyasi konular, yolsuzluk, hükümet – yargı sistemlerinde oluşan siyahi önyargısı, ırk grupları ve sosyal yapı arasındaki uçurumlar’ı anlatıyordu bu sanatçılar.
youtube
Eminem, Bu şarkısında, Toplumun nasıl, yeteneğinden ziyade deri rengine ve onun “çılgınlığına” hayran kaldığından bahsediyor. Aynı zamanda şarkıda bulundurduğu ironi ile dinleyen ana akım dinleyiciye bunun yanlışlığını hissetitmeye çalışıyor.
youtube
The Notorious BIG bu parçada, Eğitim sistemi ve Yönetimin nasıl Genç Siyahi erkekleri başarısızlığa zorladığını, ama herşeye rağmen tayfasının bunu başardığını anlatıyor.
Bu sanatçıların başarısı ile mesajı iletme arasındaki korelasyonu ve bu korelasyonun hip-hop’un asıl “sattığı” şey olduğunun ortada olduğunu düşünüyorum. Bu, aynı zamanda bugünlerde yaşanan düşüşün sebebi olur. Bu nedenle, piyasa hip-hop satışının tekrar yükselişi için anlam barındıran rap müziğe dönmek zorundadır.
                  GÜNÜMÜZDE LİRİKAL BAŞARI.
Bu dönüş için, son zamanlarda büyük satış başarısı yakalamış, manalı rap müzik üreten sanatçlara tekrar bakmalıyız. J.Cole, Logic ve Kendrick Lamar. 2009’dan beri çok az Hip-Hop Albümü platin plağa ulaştı. Bunlardan dört tanesi; “Good Kid Maad City” – Kendrick Lamar. “Under Pressure” – Logic, “Born Sinner” – J.Cole ve “2014 Forest Hills Drive” – J.Cole’du. Bu albümlerin tümü, Hayatın içerisindeki duygusal mücadeleler, çocukluk travmaları, ırksal bazda eşitsizlik ve günümüz ekonomik problemleri özelinde eleştiri ve mesajlar barındırıyor. Bu mesaj, birçok Afrikalı Amerikan vatandaşı, eşitlik destekçisi ve Hip-Hop hayranı için de anlamlı. Bu anlam, Bu albümlerin Platin’e gidişinin temel nedeni ve aynı zamanda neden Anlam taşıyan Rap müziğin ön plana çıkmasını istememin de nedenidir. 
youtube
Burada, Kendrick Afrikalı Amerikalıların Compton bölgesinde nasıl bir ekonomik çıkmazda olduğundan bahsediyor
               Zenginler Paçavra!
               Kendrick Lamar, Amerika’da aşırı derecede fakir ve şiddet barındıran Compton’da büyüdü ve emin olun, çok az insan orada bulunan ekonomik çıkmazdan kurtulur ve çoğu çete şiddeti olmadan büyüyebilir. Kendrick 2012’de Aftermath ve Interscope şirketleri ile anlaşma imzaladı. Good Kid Maad City albümü ile Compton’a dönük bir hikaye anlattı, ardından da “To Pimp a Butterfly” albümüne imza attı, albüm Afrika kökenli Amerikalıların Amerikan Tarihi boyunca süregelen mücadelesinden, hayranlarından birinde gördüğü intihar depresyon düşüncesine çok geniş bir skalada hikayeler barındırıyordu. Lamar’ın durumunda ortaya koyulup düşünülmesi gereken, müziğin nasıl insanlar olumlu yönde etkilediği ve hip-hop’a bu mesajlarla beraber nasıl katkıda bulunmaya devam edebileceğidir.
                 Hip-Hop satışları ve Dikenler..
               Son olarak, daha önce “Popüler Hip-Hop” olarak tanımlanan şey, akılda kalıcı nakarat ve sınıflandırılmış biçimde basit beatler kültürü ve endüstriyi aşağıya çekiyor, Commonplace isimli blogda Sam Rakoczy Hip-Hop’un neden Amerika’da popülerlik ve satış kaybettiğini kendince açıklamaya çalıştı :
               On Yıl Önce olmasına rağmen, “Marshall Mathers LP” hala tüm zamanların en hızlı satan albümü. Bir yılda on milyondan fazla kopya sattı ve bu hiç duyulmamış bir rakamdı, onunla hemen hemen aynı rakamlarda Nelly sattı, 9 Milyon. Müzik Ticaret Dergisi Billboard’a göre, rap müziğin satışları 2000 yılından bu zamana %44 düşüş gösterdi, aynı zamanda Dünya çapındaki Rap müzik satışları %13’ten %10’a geriledi. Hip-Hop’un neredeyse tükeniş safhasına geçmeye başlamak üzere olduğu bu günlerde, Rapçiler medyayı suçlamayı tercih ediyorlar ancak suçlu kendileri. Konu nerede ? Yaratıcılık nerede ? Günümüzde artık sözlerden çok beatler ön plana çıkıyor. Gerçek Hip-Hop aşıkları asıl olayın sıradan beatleri hareketlendiren sözler ve yaratıcılık olduğunun farkında.
//Jon Dough’un Medium’da yayınladığı yazının çevirisidir\\\
2 notes · View notes
cenkdurlu · 5 years
Text
Türkçe Rap’te İsa figürü olarak Server Uraz.
Tumblr media
              Bildiğimiz tüm Türkçe Rapçilerin bir çok sevmeyeni, bir çok seveni var, onların hayran kitlelerinin stereotiplerini çıkarabiliyoruz, ancak Server Uraz bu isimlerin arasında en gri kitleye sahip olanı. Çünkü kariyeri boyunca bir çok defa deri değiştirdi ve birden fazla kez katledildi.
               2009 Yılında, eski Persona’sı Pit10 olarak çıkardığı ilk bandrollü albümü “En Sevilen Nefret Edilen Adam”, bu deri değiştirmeye giden yolun ilk taşlarından biriydi, açık bir şekilde albüm Hip-Hop camiasında ve çevresinde bulunan insanlara bir tepki içerirken kendi içerisinde de bir sound arayışına sahipti, ki bu arayış 10 yıl sonra gelecek 52Hertz albümüne kadar devam edecekti. Albüm içerisindeki Tüm Bedenler Aynıdır, Metropol, En Sevilen Nefret Edilen Adam, Beni Buradan Çıkarın gibi parçalar birbirinden farklı noktalarda olsalar bile Server Uraz’ın müzikal arayışını yansıtıyordu. Ancak bu arayışlar onu pek sevilen bir Rapçi haline getirmedi, çünkü 2009 yılı Türkçe Rap kitlesinin değişimden kaçtığı bir çağın içindeydi. Bu “pek sevilen olmama” durumunu 2009 Ekim’de Sabah gazetesine verdiği röportajda gayet iyi açıklıyor
Tumblr media
- Hem sevilip hem de nefret edilmeyi nasıl beceriyorsunuz?
- O benim becerim değil de, piyasanın süregelişinden kaynaklanan bir tanım. On senedir bu işi yapıyorum. Bilen bilir, bu rap camiasında insanlar birbirini yiyor sürekli. Herkes birbirinin arkasından kuyular kazıyor. Benim arkamdan da çok kuyu kazıldı. Sonuçta benden nefret eden tipler ortaya çıktı. Farkımdan dolayı nefret ediyorlar. Standart bir tip değilim ben. Yaşam tarzı olarak da, tavır olarak da, müziğe bakış açısı olarak da...
Tumblr media
               Server Uraz bu dönemin öncesinde ve hemen ardından peşpeşe 3 albüm yayınladı ve bu “arayış” o üç albümün üçünde de vardı. Önce 2008 yılında, albümden bir yıl evvel Beta ile beraber “Beton” isimli 7 şarkılık proje geldi ki burada olan “Usher – Yeah” cover’ı “Evet” çok eğlenceli bir ruha sahipti, o dönem oldukça dinlendiğini, dönemin forumlarında da sevildiğini hatırlıyorum, ki bu albüm aynı zamanda Beta’nın “MC Kubur” isimli tiplemesinin ilk ortaya çıktığı Skit’e sahiptir, tarihe not düşmüş olalım.
Tumblr media
               Albümden bir yıl sonra “Bu İşte bir Terslik Var” isminde yine Beta ile olan bir çalışma geldi, albüm konsept olarak Türkçe Rap’te hala görülmemiş bir olaydır, İki MC birbirlerinin şarkılarını kendilerine has hallere getirdiler, örneğin Pit10 Beta’nın ünlü hitlerinden “Pişti”yi coverladı, Beta ise “Beni Burdan Çıkarın”ı.
               Bu bahsettiğim iki albüm de kesinlikle Dönemin piyasasının yoğurulmamış bir halde olmasına kurban gitti, şahsen o dönemler için Rap müzik çok kalın hatları olan, başka renklerin katiyyen hoş karşılanmadığı bir yapıya sahipti. Bu albümler dinlenme olarak ne noktalara ulaştı bir fikrimiz yok, çünkü şu an olduğu gibi Spotify, Youtube gibi ölçüm cihazlarına sahip değildik. Fakat söyleyebilirim ki “Evet” dışında sahiplenilen çalışmalar olmadılar, Sever Uraz tarafından bile.
               Ancak bu arayışların sonuncusu, “Ezoterik” Türkçe Rap için oldukça keskin dönüşlerine yaşanmaya başladığı 2010 yılında yayınlandı, Ezoterik kişisel analizlerin buram buram bulunduğu ve şahsi kanaatimce Türkçe Rap tarihinin en içsel yolculuğunun albümleştirilmiş bir hali. 2010 yılında Pit10 personasının Birey ve Toplum üzerine iki gözüyle gördüklerinin kafiye bütünlüğüne kavuşmuş bir dökümantasyonu.
Tumblr media
               Ancak Pit10 Personası ve dolayısı ile Server Uraz bu albümle ve hatta albümün ardından yaptığı açıklamalarla bile tepki gördü, çünkü kendisinin de söylediği gibi bulunduğu konum, yaşadığı hayat ve baştan aşağıya kişiliği ile Türkçe Rap camiası tarafından en kolay ötekileştirilebilen insanlardan biriydi. Türkçe Rap’in herhangi bir dinleyicisi bile yaş, eğitim vb. bir özeleştiri yapmadan bu personayı taşlayabildi. Çünkü 2010 yılında ve daha öncesinde de Pit10, lafını asla esirgemeyen bir yapıya sahip biri olarak karşımıza çıkıyordu. Ancak bu paragrafı iyice anlamak önemli, zira burada bahsedilen durum bir döngüden ibarettir. Persona sürekli olarak gördüğü tepkiden bunalarak kendini sivri bir şekilde koruyor, bu sivri koruma ona daha çok tepki getiriyordu.
Tumblr media
               Bu dönemin ardından Pit10 olarak son yeraltı albümü “Sosyal İtici” ortaya çıktı, albümün ismi yine En Sevilen Nefret Edilen Adam gibi, Persona’nın durumu kabullenişi üzerine oturtuluyor ve bir nevi bu durumu kişilik haline getirdiğini yansıtıyordu. Albümün içeriği, artık alışılagelmiş bir durum olarak bir sound arayışına sahipti, “Kara Kutu”, “Hadi Konuş!”, “Birden”, “Boğazımıza Kadar” gibi şarkılar arasından özellikle “Birden” müzikalite olarak birkaç gömlek yukarıdaydı. Günümüzde ortaya çıksa çok daha farklı reaksiyonlar alacağını tahmin ediyorum.
                 Ancak Server Uraz’ı “İsa Figürü” yapan şey nedir ? Bu konu hakkında birkaç kelam etmek istiyorum, öncelikle Pit10’un 2006 yılında Ebru Destan ile yaptığı düet, korkunç bir linç girişiminin altına sokmuştu onu. Ki kendisi bu işi Mainstream olarak yapmak istediğini o yıllarda da (oldukça küçük bir yaştaydı kendisi de) açıkça söylüyordu. (Bu konuda kaynak olarak bir röportajı hatırlıyorum, netrap.net adresinde yayınlanmıştı, sanırım foruma özeldi. Forum doğal olarak artık varolmadığı için ekleyemiyorum.) Ancak bu Düet sonrasında yaşanılan tüm bu linç, günümüze kadar gelen süreçte Popçular ile Düet yapmanın zararsız ve kültürü yok etmeyecek bir durum olduğunu kabul ettirdi camiaya. O gün açıkça edilen küfürler daha sonrasında hiç yaşanmamış gibi yok oldu.
               Daha önceleri veya o döneme yakın yapılan tüm Pop düetleri, bu kadar ağır eleştiriler almadı. Bunun sebebi onların daha iyi olması veya bu isimlerin bunu başka motivasyonlarla yapması değildi, bu bariz bir şekilde Pit10 personasının çarmıha gerilmesinin getirdiği özgüvendir. O dönem için camia bu personayı çarmıha oturtmuş ve tüm günahı bir kişiye indirgemiştir. Bu personanın, dönemin (?) cahil ve rutubetli Türkçe Rap camiası için Günahsızlar için çarmıha gerilmeye katlanan İsa figüründen hiçbir farkı yoktur. Tüm Türkçe Rap o dönemin itibarsızlaştırmasını izlemiş ve bu durumdan bariz bir zevk almıştır, bugün Türkçe Rap kültürünün bariz bir şekilde zirveye tırmanışı sırasında Server Uraz’ın piyasanın diğer ağır toplarından birkaç adım uzakta yürüyüşünün altında eğer varsa, yatan sebebin bu olduğunu düşünüyorum. Sırtında tüm günahları taşıyan bir Figürün böylesine ayrı bir pozisyon almasını anlayabilirim.
               Server Uraz’ın kabuk değiştirip daha kurumsal bir yola girmesi -Epidemik- ile Türkçe Rap yeni bir İsa figürü aramaya başladı, ancak Bolsözlük, YOSözlük ve Twitter / Youtube etkisi ile bu İsa figürü arayışı çok daha sert bir duruma geldi, artık “Popçu” çok hafif bir tabir kalıyor. Örneğin Epidemik’ten yayınlanan “Yung Ouzo - Jordan / Altın” klibinin altında yeralan yorumlar, en hafif tabirle yüz kızartıcı. Evet, parça’nın tam olarak yakaladığı bir ruh hali yok ve bir çok anlamda başarısız fakat bu bir MC’ye küfür etmek için gerçekten yeterli mi ? Yeterli olmadığına inanmak istiyorum, eğer jenerasyon jenerasyon her farklı ve Sound arayan MC’ye edilen hakaret artacaksa sırada ne var ? bir sonraki Günah arındırıcıya ne yapacağız ?
Matta 26:51: İsa'yla birlikte olanlardan biri, ani bir hareketle kılıcını çekti, başkâhinin kölesine vurup kulağını uçurdu.
Matta 26:52: o zaman isa ona, "kılıcını yerine koy!" dedi. "kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek.
2 notes · View notes
cenkdurlu · 4 years
Text
Yeni Dönem, Yeni Türkçe Rap
Tumblr media
2016 yılından bu yana değişmekte olan Türkçe Rap, sonunda maddi karşılık bulabilmesine karşın yeni sanatçılar için gereğinden fazla kompleks, problemli ve soru işaretleri barındıran bir hale geldi. Bu kompleks halin yeni sanatçıları etkilediği, gözünü korkuttuğu bu “Yeni” Türkçe Rap içerisinde, yeni sanatçılar ve prodüktörlere bir fikir olması adına yeni bir Sohbet serisi başlatmanın iyi bir fikir olduğuna kanaat getirdim. Bu başlıkta ilk yazıya gelin Şiirbaz ile başlayalım, o ne düşünüyor ? neler yapılabilir ? 
Cenk : Türkiye’de “Rap Müzik Sokağı Anlatmalıdır” diye, kalıplaşmış ve “sığ” bir düşünce yapısı var. Sığ diyorum çünkü ortada bir “sokak” tanımı yok, burada sokak denen şey “Politik Erk’e Muhalefet” mi yoksa “Sosyal Eşitsizlik” mi? Bunun adına hiçbir şey konuşulmuyor. Ya da belki de sadece “Sokakta Kullanılan Dil ile yapılan Hikaye Anlatımı” mı ? Türkçe Rap’in modern dinleyici kitlesi bu üç düşünce arasında bol bol gel git yaşıyor. “Sokakta Kullanılan Dil” içerisinde kullanılan “Motor gibi Manita”yı şarkıda duyduğunda tepki gösteriyor, “Sosyal Eşitsizlik” üzerine bir parça dinlediğinde “Rap sadece bu değil, eğlence de lazım” diyor, “Muhalif” bir parça dinlediğinde Siyasi görüşü ile eleştiriyor. Bu noktada bu tabir bana yanlış ve boşlukta geliyor.
Şiirbaz : ''Sokak'' kavramının; Amerika'daki kökenlerinden,bizim topraklara maalesef pek yüzeysel translate edilmiş kavramlardan biri olduğunu düşünüyorum(freestyle ve daha sayısız hiphop kavramı gibi) Bu kültürün mental temeli atan Afrika Bambaata,Grandmaster Flash,Run DMC, Krs One,Rakim gibi zihinlerin ''sokak''ı hangi kavramda kullandıklarına dikkat eden genç ve meraklı arkadaşlar görecekler ki; bu insanların ''sokak''ı çok daha derin bir entelektüel birikimi işaret eden bir ''gerçeklik ve bununla mücadele etmeni sağlayacak bilgi'' çemberi. Bi bakıma ''madem okula gidemiyorsun,sokakta olmak zorundasın; işte burada mücadele etmen için gerekenler'' denilmek istendi Hiphop'ın üstüne inşa edildiği topluma(bkz;Biggie Smalls - Ten Crack Commandments) Bizdeyse bu sanırım ''okula gitme'' falana indirgendi,üzücü bir kayıp. ''Street intellectual'' kavramını diğer nesillere daha iyi aktarmalı. zira tek başına ''street'' de hiphop değil, tek başına ''intellectual'' da.
Cenk: Bu kafa karışıklığı, yeni başlayan insanlarda da bir zorluk yaratıyor olabilir. Sence bu yeni şekle bürünen piyasada yeni MC ve Prodüktörler ne tarz zorluklarla karşılaşabilir ?
Şiirbaz : Bence şu an en zor parkurdan geçenler ''lirisist'' olma çabasındaki çocuklar. Bu memlekette ''bişeyler söylemek'' ama öyle kenarından-köşesinden degil,gerçekten bi lirisiste yakışır şekilde birini ciğerinden yakalayarak bişeyler söylemek daima diğerlerinden daha dik bi yokuş. Kendine has olmak; eskisine nazaran daha zor,fakat içinde bulunduğumuz dönemde bunun bi kıymeti var mı,pek emin değilim; sanırım bunu benim gibi eski kafalı rapçiler takdir ediyo. Bir de en tehlikelisi olan ''illüzyon imaj'' var ki; bu en karanlık olanı. Ne zaman bu işi yapmaya hevesli bi gençle karşılaşsam; sorduğu ilk soru daima ''abi ne kadar kazanıyosunuz?'' oluyor... Bu çocuklar henüz lise çağında ve sevdikleri rapçilerin instagramında gezinirken altın kolyeler,pahalı arabalar görüyolar. Tabi ki senin-benim gibi yaşlı kurtlar bunun bir ''imaj'' olduğunu biliyoruz,fakat genç zihinler henüz bunu kavrayamıyorlar ve hayatlarını ''aa,adam iki şarkı yaptı zengin oldu,ben de olurum; siktir et dersi falan'' gibi bir yanılsama üzerine kuruyorlar. E tabi hiçbişey gerçeğin tokadı kadar can yakmıyor sonra. Bu çocuklara Türkiye'de bu işten karnını doyurmanın(özellikle kendin kalarak,onurlu bi duruşla) ne denli imkansıza yakın olduğunu söyleyince de hayal kırıklığına uğruyorlar. Sevdikleri rapçiler ''imaj''larını bozmamak için asla bunu söylemeyecekler ama; ben burdan genç arkadaşlarıma apaçık(kendini beğenmiş bla bla olmak pahasına) söylemek isterim; yok öyle bi pasta. Varsa en fazla 10-20 kişiyi gerçekten doyurur. Çok çalışman gerekecek.
Cenk: Hadi bu soruyu biraz daha genele taşıyalım, “yeni bir” isim değil, yola başlayalı zaman geçmiş. Artık bir “MC” diyebileceğimiz biri için aşılması gereken en büyük hendek nedir ?
Şiirbaz:  Dünya'nın daha özgür memleketlerinde cevabım ''müzik formülü ekseninde kendini gerçekleştirmek'' olurdu,fakat Türkiye'de ''baskıya rağmen bişeyler söyleyebilmek'' demeliyim sanırım. Buradaki ''rap dinleyici''sinin öyle garip bir ikiyüzlülüğü vardır gençler. Şu ''artıg rep hep popüler yeaaa,pırotest rap yapan galmadı'' diye tweet atan abileriniz var ya? Onların hayatı ağzını açan rapçilere ''törörüst,vatan hayini'' demekle geçti,emin olun. Hiç yüklemeyin öyle yükleri kendinize. Biz yandık,siz yanmayın; Allah aşkına:)
Cenk: Yeni isimlerin birey olarak hareketten ziyade, Tayfa –Crew- Mantığı ile hareket ettiğini gözlemliyorum bir süredir. Ancak bu Tayfa mantığı Türkiye’de hala çabuk bozulan, suni bir noktada. Sence ileride bu Mantığın Türkiye’de oturması Rap Müzik için Pozitif bir gelişme mi yoksa bir engel mi olur ?
Şiirbaz : Eğer bu ''kamplaşma''ya değil,daha çok işbirliğine yol açarsa; şüphesiz biz icra edenlerin mental olarak daha gürültü-patırtıdan uzak olması ve ''sağlıklı rekabet''le gelişmesi adına hoş bi adım olur diye düşünüyorum. Maalesef yaşadığımız coğrafyada ''rekabet'' daima ''haset'' ve benzeri şeylerle karıştırılıyor. Ben daha ''demir,demiri döver''ci bi elemanım. Özellikle ''dost'' olduğum insanlara,parça yaparken ''mahvedicem olum seni'' vs.lerle sataşmayı pek severim:) Bunu zehirli duygularla yaşamadıkça; eninde sonunda yapacağı tek şey,sürekli potansiyelimizin daha uç noktalarını ortaya çıkartmak olacağına inanıyorum.
Cenk: 2010’a doğru bir bakış atalım, 2010 dönemi ve 2016 sonrası dönem arasında Müziği icra etme açısından nasıl farklar görüyorsun ?
Şiirbaz: Teknik olarak bişeylere ulaşmak,ögrenmek,edinmek çok daha kolay. Fakat aynı sebepten dolayı ''bir fark yaratmak'' da öyle. Bu çocuklar beat yapmayı,rap yazmayı,mix yapmayı aynı kaynaklardan ögreniyolar... Biz biraz daha ''kurcalayarak bul'' nesliyiz,bilirsin. Zaten bu yüzden çok farklı soundlar üretmiş olduğumuzu düşünüyorum. Konu ''müzik'' olduğunda ''mixin ille de şöyle olmalı,ille de şu drumları kullanmalısın'' falan gibi tatavalara kanmayın gençler! Kendinizi gerçekleştirin,önemli olan bu.
Cenk: 2016 sonrası dönemde oldukça yaygınlaşan “Eğlence Odaklı Rap Müzik” soundu sence Türkiye’de kalıcı olabilir mi ? yoksa bir akım mı ?
Şiirbaz:  Neden olmasın? Bence her şey hakkında ''kalıcı'' bişeyler yazılabilir. Bi gece kulübünde gördüğün güzel bi kadınla sevişmek istemek hakkında da şüphesiz. Önemli olan bunu ''salla,çalkala''yla değil de,içine daha çok zeka katarak yapmak. Eş,dostla sohbette de hep bunu diyorum; şu masadaki çay bardağıyla ilgili iyi bi 16'lık yazabilirim. Mevzu konudan çok konuyu ne denli zekice,sanatçı penceresinden ve kendine has ifade edebildiğin.
Cenk : Türkiye’de dinleyici kitlesi bu “Eğlence Odaklı Rap Müzik” duruşuna korkunç bir direniş halinde, Rap dinleyicisinin bu denli “Muhafazakar” oluşu, yani 2010 öncesi sounda sadık kalma isteğinin temelinde sence ne yatıyor ? 
Şiirbaz : Bu coğrafya insanlarındaki dindirilemez ''geçmişe özlem'' sanırım. İtiraf etmeliyim; bu, benim de aşamadığım lanetli bir tutku:) Seviyoruz nostaljiyi. Geçmişi hatırlamanın en yanıltıcı kısmı; onu daima öznel bir ''güzel'' yanıyla anışımız. Annemizden yediğimiz dayağı hatırlarken bile gülümseyişimizin başka bi açıklaması olamaz sanırım. 90'larda doğmuş,hayatın o ''analog'' döneminde şekillenmiş ve bu ''dijital'' çağa ayak uydurmak zorunda olan bir nesil olarak biraz kafası kırığız zaten.
Cenk:  Piyasada ilerleyen MC’ler arasında bir şirketle beraber değil, kendi yolunda yürüyen ender isimlerden birisin, sence bu günümüz piyasası için optimal yol mu yoksa müziğini daha fazla insana ulaştırmak için ekstra bir çaban olacak mı ?
Şiirbaz : Müziğimi kimseye ulaştırmak gibi bi çabam yok. Çoğu başka arkadaşın bunu bir ''savunma mekanizması'' olarak kullandığının farkındayım ama,benim gerçekten umurumda değil. Ünlü olmak,alkışlanmak bla bla. Mizacım değil,öyle bi eleman değilim. Çok seviyorum fiziksel dünyada her anlamda ''sıradan'' ve ''önemsiz'' olmayı. Hatta önemsiz olmanın, özgür olmakla paralel bir ilişkisi oluşu konusunda bir hipotezim var. Şirketlere gelince; şu an bana ''istediğini yaz delikanlı,biz yayınlarız'' diyecek kadar mert bi şirket ortada yok. Şirketlerle çalışan arkadaşlarıma bakınca üzülmüyor değilim... İmzalattıkları şartlar utanç verici,köleleştirici. Ha,ciğerden hiphop seven bi şirket çıkıp ''al sana bütçe,zerre karışmıyoruz işine'' derse seve seve. 21. yüzyılda ''ifade özgürlüğü'' demek ''finansal bağımsızlık'' demek. Şu an şirketlerin rapçilerle imzaladıkları anlaşmalar ''bu albümlük karnını doyur,diğer albümde yine kapımıza gel.'' matematiğiyle ilerlemekte. E haliyle senin albümüne para veren ''eski müteahhit'' yapımcı gelip ''şunu giy,bunu deme'' dediğinde ''sanane len'' diyemiyorsun. önce para veren,sonra emir verir. Hiç bişey bedava değil. İfade özgürlüğü benim gözümde daima bir lirisistin ''namus''udur. Ben,ifade özgürlüğümden taviz vermektense 8-6 fabrikada çalışıp,haftasonları müzik yapmaya razıyım. Şirketle çalışan kimseyi yargılamıyorum,haddim degil. Herkesin kendince ihtiyaçları,asla vakıf olamayacağımız yaşam şartları var. Her kuruşu helalleridir,alın terleridir. Ama ben kendim olanı inşa etmek istiyorum. Sadece koltukta oturan birinin,hayatı boyunca benim ürettiğim şeyden,benden misli misli fazla kazanması; konu müzik olunca benim zoruma gidiyo. Ben ''yalnızca bu albümlük karın doyurmak'' istemiyorum. Ben fikri ve söylemi hür bi lirisist olarak yaşamak,ölmek istiyorum. ''mucizevi ve özgürlükçü bir şirket'' kapımı çalarsa bakılır mı? bakılır.
Cenk : Peki, Az önceki “Tek Başınalık” üzerinden devam edeyim;  Türkiye’de Label olayının oturmasının senin bakış açından pozitif ve negatif yanları neler ?
Şiirbaz : Pozitif yanları kesinlikle daima yanında olduğum ve olabildiğince insanları bu yönde motive ettiğim ''sanatçı merkezli endüstrileşme'' yolu. Bunun nedeni de apaçık şu; artık bu müzik ''para'' ediyor ve eninde sonunda birileri bu pastayı yiyecek. O halde neden gerçekten bu kültürün içinden ve neyin ne olduğunu bilen birileri yemesin? Zira diğer seçenek 100 yıl boyunca pop yapımcılığı yapmış ruhsuz Unkapanı artıkları. Kan,ter ve gözyaşıyla yarattığımız şeyin; doğru ellerde ilerlediğine emin olmak zorundayız. Aksi halde tüm bu mücadele fena halde bok yoluna gidecek. Negatif yanını görmedim ya açıkçası. Özgürlüğün karanlık yanlarından korkmamak lazım. Biraz acemiyiz tabi bu konularda, ama öğreneceğiz kendi kendimize yetmeyi. Akbabaların payı gittikçe azalacak.
Cenk : Haydi o zaman son soru, Geleceğe dönük “mutlaka yapacağım” dediğin bir müzik hayalin var mı ? Varsa sence bu hayalin önündeki engeller veya imkanlar neler ?
Şiirbaz : ''Mutlaka yapacağım'' dediğim tek şey sürekli iyi bi lirisist olmak:) Bu sıralar Jadakiss'in ''ME'' parçasını dinliyorum ağzım kulaklarımda. Kırkıma da gelsem parçamda ''never had a wack verse'' demek istiyorum göğsümü gere gere:) Ben 17'imde mikrofon başına geçtiğimde aklımdaki tek soru ''lan acaba hayk,şehinşah,saian,kayra benim rapimi takdir edicek mi?'' idi ve Hiphop'a çok şükür kalemine özenerek büyüdüğüm daha bir sürü isimle tanıştım,onların sevgisine,saygısına mazhar oldum. E bir de ufaktan OG oluyoruz artık:) ki çok hoşuma gidiyor bu durum. Arada bir gözlerinde çok umut gördügüm genç insanlarla karşılaşıyoruz sokakta,kulislerde vs. işte Baneva'sıdır,Ohash'ıdır,Şam'ıdır. Hepsi sağolsun çok alçakgönüllü çok saygılı davranıyorlar ki bu genç insanlar benden çok daha ünlü. Sanırım bu insanlara ilham vermiş olmak; bi lirisist olarak milyonlarca albüm satmaktan daha kıymetli bi kıstas benim için. Tıpkı Kayra'nın ''bişeyler yapalım'' deyişinin verdiği gurur gibi... Başarı,sanıldığının aksine öznel bi kavramdır. Senin başarın rakamlar,kolyeler vs. ise saygı duyarım,benim başarım bu. Ölene dek bu genç insanların,hayran olarak büyüdügüm abilerimin,ablalarımın dinleyip gurur duydugu çok hiphop şeyler yapmaya çalışıcam. bu hayalin önündeki tek engel ''finansal bağımsızlık'' meselesi. onu aşmam gereken bi dönemdeyim. halledicez.Vaktin için teşekkür ederim,hiphop kal. daha sık podcast yap.
Şiirbaz’a asıl ben bu sohbeti gerçekleştirme fırsatı verdiği için Teşekkür ederim, Kulaklık Müziği 9’u beklerken, Şiir’in dünyasını ve bir MC’nin perspektifinden yeni Türkçe Rap’in nasıl gördüğünü anlamak adına güzel bir sohbetti. Umarım okuyucular için de keyifli bir okuma olmuştur.
Şiir’i takip etmek için : Twitter | Spotify
0 notes
cenkdurlu · 4 years
Text
Enteresanlıklar : Ice Cube vs Cypress Hill
Tumblr media
               Hip-Hop tarihinde bir çok kaliteli anlaşmazlığa, dissleşmeye, Beef’e tanıklık ettik. NWA vs Eazy E, Jay-Z vs Nas gibi. Ancak benim öğrendiğim zamanlarda en çok şaşırdıklarımdan biri Ice Cube ve Cypress Hill oldu.
           Peki Ama Nasıl ?
               Aslında Ice Cube ile Cypress tayfasının arası gayet iyiydi. Aynı stüdyolarda kayıt alan beraber zaman geçirecek kadar samimi olmalarına karşın, Ice Cube Cypress Hill’in yayınlanmamış bir parçasındaki nakaratı aynen alıp kullanmasıyla işler karıştı. Cypress Hill’in “Throw ya Set In Air” parçasının nakaratı, Ice Cube - Friday parçasındaydı artık.
               İlk önce bir Hip-Hop beef’i olarak başladı tüm bu olaylar, karşılıklı disslerden bazıları şunlardı:
               Cypress Hill – Ice Cube Killa
               Ice Cube – King of the Hill
               Cypress Hill – No Rest for The Wicked
               Fakat ardından “Solo” isimli kardeşimiz, arabası ile giden Ice Cube’ü kırmızı ışıkta yakaladı, arabadan indirdi ve dövdü. Boynundaki “Westside Connection” (Cube’un ekibi) kolyesini ve Rolex saatini aldı, kolyeyi Cypress Hill’e ulaştırdı. Hill ise Kolyeyi konserde seyircilere gösterdi ve bununla fotoğraf çektirdiler. Büyük aşağılanmaydı.
Tumblr media
                 Ardından sahneye Ice T çıktı, İki tarafa da itidal çağrısı yapan T, iki tarafın da barışabileceğini, olayın daha fazla büyümesinin kimseye faydası olmadığını söyledi. Ortalık biraz da olsa yatışmak üzereyken Surenos çetesi (Güney Kaliforniya’nın en büyük Hispanik çetelerinden biri) B-Real’a ulaşarak Ice Cube’un yaptıklarının bir bedeli olduğunu söylüyor ve o dönem bu beef’le bağlantılı şekilde Kaliforniya sokakları az da olsa karışıyor. Aslen Surenos çetesinin bu işi sahiplenmesinin bir diğer sebebi, Kaliforniya’da sıkışan uyuşturucu trafiğini biraz daha Hispanikler lehine çevirmekti. B-Real röportajlarından birinde açıkça “Bana gelip, “sadece söylemen yeterli, bu işi bitirelim” dediler. Adamı hakikaten hedef tahtasına koymuşlardı.”
               Kaliforniya’da sokaklar iyice ısınmışken, 2Pac ve Biggie’nin ölümü tüm bu gerginliğin başka yere kanalize olmasını sağladı. “Nation of Islam” lideri Louis Farrakhan 3 Nisan 97’de bir çok Rapçiyi aynı masa etrafında topladı ve barışmaya ikna etti. Ancak bu Cypress Hill beef’i üzerine değildi, Hill beef’i sürerken Cube aynı zamanda Common ile de bir beefe girmişti ve orada durumlar çok daha karışıktı, Nation of Islam’da görev alan Şikago’lu MC D.A o dönemi şöyle anlatıyor
               “Her MC artık kendi ekibini kurmuş ve sokakta hesaplaşmaya oldukça hazırdı. Özellikle Common ve Cube’ün tayfaları gerçekten silahlanıyordu. Common’un Farrad ve Nation of Islam” ile arası iyiydi, böylece Cube Common çekişmesi kolayca bitebilirdi.”
Tumblr media
               O gece Şikago’daki Nation of Islam binasındaki toplantıya katılan isimler : Snoop Dogg, Tha Dogg Pound, Bone Thugs ‘N Harmony, Channel Live, Nate Dogg, Mack 10, WC, Too $hort, Fat Joe  idi. Toplantı sonrası yapılan açıklamanın ardından B-Real ve CH ekibi de daha fazla kan dökülmemesi kararına katıldıklarını duyurarak bu oldukça kanlı ve karmaşık Beef’in sonuna gelindiğini duyurdu.
               Benim açımdan Ice Cube’ün “Stüdyo Gangster”liğinin belki de en zor zamanları bunlar sanırım. Çünkü –gerçekten- ama –GERÇEKTEN- adamı hedefe koymuşlar ve kendisi tam anlamıyla şansını zorlamış. Cypress Hill açısından da tüm piyasaya “gangsta” köklerini gösterme fırsatı vermiş bir beef. Tabii Cube’ün aynı zamanda Nation of Islam üyesi olması kendisini kurtarmış olsa da, hakikaten ucuz yırtmış.
                 Kaynaklar :
Beef 2 Belgeseli
Does anybody remember the Ice Cube/ Cypress Hill beef in the mid 90's? it almost got REAL serious
Did Ice Cube Really Get Beat Up By Cypress Hill?            
The Bitch in You: Revisiting Ice Cube and Common’s Vicious 90s Rap Battle
0 notes
cenkdurlu · 5 years
Text
Kimlik İnşası ve Hip-Hop. (1)
Tumblr media
“Popüler müzik, hem kişisel hem de kolektif düzeyde kültürel kimliklerin oluştuğu sürecin ayrılmaz bir bileşenidir.”
Bu ifade, tam olarak bu yazıda gösterilmek istenenleri destekliyor. Popüler müzik ve popüler kültürün, kişinin kimliğinin oluşma sürecinde oynadığı önemli rolü ortaya koyuyor. Bu yazıda, nispeten kısa bir zamanda zirveye çıkan Hip-Hop kültürüne yakından bakacağız. 2000’li yıllarda, kimlik oluşturma - belirleme süreci hiç olmadığı kadar karmaşık görünüyor. Çünkü artık kimlikler, dünyanın herhangi bir yerinde olan olaylar, süreçlerin etkisiyle çok daha kompleks şekilleniyor. Yerel, ulusal, küresel, hem çevrimiçi hem de çevrimdışı olarak çoklu etnisiteye sahibiz. Artık kimlik bu yüzden birçok farklı katmandan oluşuyor ve Modern Hip-Hop kültürü, bunun anlaşılması için mükemmel bir örnek.
Tarihçe, Terminoloji ve Bakış Açısı
1970’lerin sonunda Güney Bronx’ta yeni bir müzik ve sanat hareketinden, 2017’de ABD’nin en popüler müzik türü haline geldi Hip-Hop (McIntyre, Forbes, 2017). Öncelikle bu yazı boyunca, Hip-Hop terimini sadece rap müziğin bir tanımı olarak değil, Rap müziğin, dans tarzının, moda anlayışının ve yaşam tarzının bir çatısı olarak kullanıyorum. Diğer müzik türlerine oranla kırk yıllık bir sürede Hip-Hop büyük kırılmalar ve değişimler geçirdi. Bu fenomen kültür, çoğunlukla “Afro-Amerikan Kültürü” olarak görülüyor ancak Hip-Hop’un dünyanın her noktasına ulaştığı günümüzde bu tanım, oldukça basmakalıp bir halde. Günümüz Hip-Hop’u kültürlerarası bir harekettir. Araştırmacı Gordan Pennycook 2007 tarihli makalesinde şöyle diyor:
“Hip-Hop ve Rap müzik, yalnızca Afrika kökenli Amerikan kültürünün bir ifadesi olarak görülemez; küresel gençlik akımları için bir araç ve tüm dünyadaki yerel kimlikleri tekrar inşa etmek için bir çatıdır”
Bu yazıda, Modern Hip-Hop kültürünün neden çok katmanlı kimlikler için mükemmel bir örnek teşkil edebileceğini değerlendireceğim. Bir başka amacım da modern toplumun ifade biçimini daha iyi anlamamızdır.
Bunu yaparken izleyeceğim yol, Dünyanın farklı yerlerinden, farklı, popüler ve modern hip-hop örneklerini analiz etmekten ve bu çalışmaları akademik çalışmalarla ilişkilendirmekten ibarettir. Porto Riko kökenli Amerikalı Rapçi Princess Nokia, Hollandalı Rap grubu Broederliefde ve Güney Kore Hip-Hop sahnesine bakacağız.
Tumblr media
Princess Nokia
Marina Terkourafi’nin “Küresel Hip-Hop Dili” kitabında belirtilen tanım, yukarıda saydığım tüm sanatçılar için kullanılabilir:
“Küresel gençlik kültürü” aslen Uluslararası Pazar İdeolojisidir, rap müziği ve rap müzik sanatçılarını pazarlanabilir ürünler olarak tanımlıyor. Bununla birlikte, özellikle daha az gelişmiş bölgelerde, Hip-Hop’un pazarlanabilitesi yerelleşmesi ile yakından bağlantılıdır. Hip-Hop, dünyadaki tüm gençleri kendine bağlarken bir yandan da kendisini bu gençlerin ulusal dokunuşlarına açıyor. Hem statükoya meydan okuyor hem de şekil değiştirerek onun gibi davranabiliyor, bu sayede gençlerin tarzları sayesinde her şekile giriyor ve ulusal seviyede tutarlı temalara sahip oluyor.” Terkourafi, Küresel Hip-Hop Dili, 2010, sf. 139
“Hip-Hop’un tüm gençleri kendine bağlayan bir dil oluşu” oldukça geçerli bir tanımdır, Princess Nokia, Porto Riko aslına uygun şekilde İspanyolca isimli “Brujas” parçasındaki sözleriyle bu dilin ulusal seviyedeki temasına bir örnek:
“Ben Yoruba’dan gelen Kara bir Bruja’yım”
Halkım Afrika Diasporasından, Küba!
Arawak ile orjinali karıştırsan da
Ben Siyahi ve Yerli Amerikanım, tüm kötülükleri yok ediyorum.”
Yoruba, Nijeryada olan bir etnik grupken, Bruja İspanyolca cadı demek, Arawak ise Latin Amerika’nın ilk insanları olarak kabul gören Karayip ve Güney Amerikalılara deniyor.
Bu dörtlükte aynı anda hep Afrika kökenini, hem PortoRiko özelinde İspanyolluğunu, aynı anda Latin Amerika bağlarını ifade ediyor ve Ulusal-Uluslararası kimliğini tek tek ortaya çıkarıyor.
Bu örnekte işaret ettiğim, bir kişinin atasının temel mirasının bile, modern hip-hop kültürü içerisinde çok katmanlı ve üst bir yapıyı inşası için kullanılabileceği. NOKIA kimliğini diğer konseptlerde de tanıtabiliyor, VICE 2017 yılında yaptığı röportajda NOKIA’yı şöyle tanımlıyor:
“Bir BRUJA ve Erkek Fatma, Klasik bir New York feministi ve queer. Kompleks kişiliğiyle gittikçe güçlenen bir figür.”
Bu bölümlük bu kadar, okuduğunuz için Teşekkürler! Bir sonraki bölümde, Hollandalı Rap grubu Broederliefde ve Güney Kore Hip-Hop sahnesine bakacağız.
Bu yazı Diggit Magazine - Bibi Bonten tarafından 2018 yılında yazılan “Modern hip-hop culture: Creating multi-layered identities in a globalized society” makalesinin çevirisidir.
0 notes
cenkdurlu · 5 years
Text
“BreakDans’ın Kökeni üzerine.”
“Break Dans nedir?” sorusunun cevabı maalesef beklediğiniz kadar kolay bir cevap değil.
Tumblr media
Aslında, ’70’lerin ortalarında New York’Ta doğmuş olan Hip-Hop kültürü ile ilişkilendirilen bir “Sokak Dansı” olan Breakdans, önceleri yani 70’lerden 80’lerin ortasına kadar baskın olarak “Breaking” olarak adlandırılıyordu.
Breaking, Bronx bölgesinden başlayarak, Wild Style -Beat Street ve Breakdance : The Movie gibi filmler sayesinde dünyaya yayıldı, aslen isminin “breaking” oluşunun sebebi de en başında dansın, Funk ve Rock parçalarındaki solo diyebileceğimiz “Break” bölümü üzerinde yapılmasından geliyordu.
Tumblr media
Breaking, 80’lerin ortasından sonuna kadar yavaşça ölmeye başladı çünkü aynı zamanda kültür değişmekteydi, Müzik yavaşça yavaşlıyor, kafa sallama müziğine veya “Boom Bap” sounduna evriliyordu. Bu değişim, Hip-Hop Freestyle olarak adlandırılan, müziğe daha uygun hareketlerden oluşan bir dans türünün çıkmasına neden oldu, Hareketlerin isimleri ve tarzlar o dönem Populer Kültür içinde parlayan olaylar çerçevesinde isimlendi. The Prep, Fila, Roger Rabbit, Steve Martin, Cabbage Patch, Humpty Dance, Robocop gibi hareket isimleri ortaya çıktı. Sıklıkla, bir filmde yapılan basit bir dans hareketinin abartılması veya taşlanması da yapılırdı ve bu “Cakewalk” gibi erken dönem Afrikan-Amerikan danslarıyla bulunan ortaklıklardan biriydi Break Dans için.
Oldukça hızlı şekilde yeni hareketler ortaya çıktı ve repertuar hızlıca büyüdü. Buddha Stretch, Link, Shaik gibi dansçılar bu dönemlerde bu yeni tarzın öncüsü oldular, aynı dönemlerde Break Dans artık şarkıcıların sahne şovlarında görülür olmuştu. Ayrıca o dönemlerde, bir çok alt dans daha medya tarafından Hip-Hop çatısı altında tanımlanmaya başlamıştı. “Locking” “Popping” “Krump” bunlardan bazıları.
“Locking” ve “Popping” aslında 1970’lerin Kaliforniya’sında, Hip-Hop’tan bağımsız olarak yaratılmıştı. Ancak olayın Medya tarafından yanlış anlaşılması sonucu, tüm dünyada Hip-Hop dansının bir parçası olarak görülmeye başlandı, aynı “Breaking” gibi funk müziklerle yapılan danslardı. O dönem Yakalarda düzenlenen yarışmalarda tanışan genç dansçılar birbirleriyle yeni şeyler paylaşıp yeni tarzlar ortaya çıkarıyorlardı.
youtube
“Krump” ise bunların en yenilerinden biri, 2000’lerin hemen başında Los Angeles’tan Ceasare “Tight Eyez” Willis ve Jo’Artis “Big Mijo” Ratti tarafından yaratılan tarz çok hızlı bir şekilde kültürün bir parçası haline geldi. Krump en basit haliyle, Enerji dolu bir şekilde dans yoluyla öfkeyi, saldırganlığı ve hayal kırıklığını dışarı atarak, çete hayatından kaçmanın bir yolu olarak görülen etkileyici bir dans kolu.
youtube
21. yüzyılda BreakDans ya da daha net ismi ile Hip Hop Freestyle, tüm bu stillerin ve daha fazlasının bir birleşmesidir. Sürekli gelişmeye ve zamana uyum sağlamaya devam ediyor.
\\\\Bu yazı, BBC ARTS için DJ RENEGADE tarafından 2015 yılında yazılan “The History of Hip-Hop Dance” yazısının çevirisidir\\\\\
0 notes
cenkdurlu · 5 years
Text
Türk HipHop Kültüründe Yazılı Basın : Geleceği ve Günahları
2016 Yılında, kişisel blogspot adresimde yayınladığım yazı’nın güncellenmiş hali.  Tunç Dindaş, Necip Mahfuz ve Teoman Karadeniz’e tekrar teşekkür ederim.
Türkiye sınırları içerisinde gelişime ve eleştiriye en kapalı kültürlerin başında gelen Hip-Hop, kabul ettiğimiz başlangıç tarihinden itibaren belli başlı süreli yayınlar gördü, bazıları kalıcı olmayı başarırken bazıları bir “Magazin”den öteye gidemedi, amaçları ve gidecekleri yolların titrekliği, beni bu yazıyı yazmaya ve bu durum hakkında konuşmaya itti.
Tumblr media
Türkiye’de şu ana kadar ortaya konulan yazılı işleri bildiğim kadarıyla sıralamak istiyorum, Blue Jean sayfaları, HiphopTR, Blue Jean HipHop fanzini, Flow Magazine, Hit-Hop Magazine, HipHopSkool.
Yapılamayanlar
Yukarıdaki işlerin bir çoğunun ortak noktası içeriklerin tekdüze olmasıdır, yenilikçi ve eleştiri ipini göğüslemekten uzak, bir noktadan ileri gidemeyecekleri gayet belli olan bu işlerin uzun vadede unutulup gitmesi bariz. Bunun sebeplerini ararken, Necip Mahfuz’a danıştım :
Bugüne dek -bir hiphop dergisi dışında- Türkçe rap ile ilgili hazırlanan tüm dergi, kitap, blog vb. girişimlerde en başta editoryal anlamda sıkıntı var. Bu tip materyalleri çıkartan insanların daha evvel yayıncılıkla ilgili tecrübelerinin olmamış olması çok büyük eksi
-Necip Mahfuz
Dünyanın hiçbir yerinde süreli yayınlar kişisel görüşlerin paylaşıldığı alanlar değillerdir, bu yayınlar internette ve televizyonda kolayca bulamayacağınız içeriklerin bulunduğu alanlardır. Bunun en basit kanıtı ise ilk yazılı basınımız olan Blue Jean Hip-Hop sayfalarında yatmakta. Dönemin sayfalarında eğer şehrinize gelmiyorsa duyamayacağınız underground isimlerin albüm haberleri, albüm incelemeleri bulunuyordu. Bu sayede Blue Jean’in o sayfaları bir çok insan için hala manevi değerlerdir.
Tumblr media
O dönemlerde internek yaygın değil ve underground piyasa bu kadar büyük değildi. o dönemde çıkan underground albümlere de ulaşmak zordu. Rap yapanları bandrollu çıkarmaya teşvik edip, tanıtımlarını yapmaya çalışıyorduk. Dergininde bir kuralı vardı. Albüm çıkarmamış grup yada MC’ler muhakkak demo kaset yada CD’lerini göndermek zorundaydı. Basın bülteni ve görsel (fotoğraf vs) göndermeyenler dergide yeralamıyordu.
-Tunç Dindaş
Blue Jean sayfalarının kriterleri, şu an hiçbir kritere sahip olmayan “Hip Hop” yayınları için güzel bir yol haritası aslında. Blue Jean’in o sayfalarının anlatacakları varken, Bugünün dergilerinin ise isimlerindeki “Magazin” takısının hakkını vererek yapmaya çalıştıkları hakkında soru işaretlerinden ibaret düşüncelerim var.
Bugünkü örneklere bakınca son albümüyle ilgili bir rapçiyle konuşuluyor ve ses kaydındaki dosya birebir yazıya aktarılıyor. Üzgünüm ama röportaj yapmak böyle bir şey değildir. HiphopTR sonrası çıkan dergilerin tek pozitif tarafı çok daha güzel kağıtlara, çok daha güzel tasarımlarla basılması
-Necip Mahfuz
Mahfuz’un burada bahsettiği aslında yukarıda da belirttiği Editöryel sıkıntıyla alakalı, Günümüzdeki HipHop komünitesinin içerisinde bulunduğu “Kitap & Dergi & Gazete Okumama” bermuda şeytan üçgeninin getirdiği bazı dezavantajlar var.
İyi veya kötü olarak değerlendirmekten ziyade çocukluğumuzdan kalmış boyama kitapları olarak değerlendiriyorum tüm dergileri. Ele alınca gülümsetiyorlar. Ve o dönemlerde de onları boyarken geçirdiğimiz vakit bizleri yaramazlıklardan uzak tuttu. Önemli olan da buydu. Bugün ve yarın için de önemli olan bu olacak; yaramazlık değil, dergi yapmak.
-Teoman Karadeniz
Elimizdekiler…
Okumayan bu kitleye yönelik, Rapçilerin dergi ve yazılı basında kendine yer verme ihtiyacıyla doğan bir “Yazılı basınımız olmalı” duruşu bu güne kadar çoğu noktada ortaya çıktı, İndigo’nun da Flow zamanları öne çıkardığı “bir hiphop dergisi” duruşu maalesef uzun vadede patlayacak bir gelişmeden öteye gidemedi ve bir süre daha gidemeyecek.
Tumblr media
Türkiye içerisinde kabul edilmesi gereken realitelerden biri, Rap camiasının cahil ve oturaksız olduğudur (maalesef.), bunun devamında çıkan dergilerin bir yapılarının olmasını beklemek anca benim gibi hayalcilerin işidir, Bu dergiler ve içeriklerinin sadece Magazin veya İnternetten 10 dakikalık google aramları sonucunda bulunabilecek şeyler sunması, yanında ise sadece “kişisel görüş belirten sayfalar” vermesi, bu “Basılı yayın kültüründen geri kalmak” durumunun bir sonucudur, ancak eklemek istiyorum ki : Dergilerde bu kişisel görüş alanları dergiyi oluşturmaz ve derginin içerisinde çok az bir kısmında yer bulur, Buna en basit örnek şu an Türkiye’de çıkan en kaliteli dergi olarak gördüğüm Sokrates Dergisinde görülebilir, Sokrates içerisindeki “Serbest” alan sadece 4 sayfadır. Dergi ise 143 sayfa. (3. sayı rakamları) Sorulabilecek sorulardan biri “Demek ki bu tarz dergilerin talebi var ?”olabilir, bu noktadan sonra cevap verilmesi gereken, aslında HiphopTR sonrası ortaya çıkan içeriklerin hangisinin bu talep dışında bir ürün sunduğudur. Aynı şekilde Arz talebi yaratmaktadır. Uzun vadede arz talep ilişkisi inişli çıkışlı olsa da talebin sonsuza kadar sürmeyeceği açık ve yadsınamaz Günümüzde Basın endüstrisi hızla gelişirken, kendilerini oldukları yerin dışına taşırmadan her alana girmektedirler, Gazetelerin video servisleri, Dergilerin internet sitelerindeki aktiflik. Ancak her biri ön planda dergilerini gazetelerini tutmaktadır, hiç biri Türk HipHop dergileri gibi “Portal” olmaya çalışmadan yaptıkları işleri güçlenerek ayakta tutmaya çalışmaktadırlar Arzın talebi yaratmasıyla ilgili söylenecek noktalardan biri, 2015 Türkiye’sinde içerisinde gerçekten “Magazin” dışında içerik sunan Dergilerin olmasıyla alakalı, eğer tek bir ürün var ve rekabet yoksa, o ilk ürünün “olması gereken” şekilde olduğuyla ilgili hiç bir kesin sonuca ulaşamayız. Son dönem ortaya çıkan tüm Hip-Hop dergilerinde ortada olan duruş, bir sayıyı belli bir miktar satınca (eli para görünce) “Bunu büyütelim” anlayışıdır. Özkaynaklarımızdan çıkan en uzun süreli dergi olan Hit-Hop Magazin daha sonraları, Menajer ve daha bir çok hizmeti sunmayı planladığı bir “Ajans” haline geldi. Bu ajansın sesi soluğu ise 2014 Aralık ayında attığı son Facebook postu ile kesildi.
Tumblr media
Yurtdışı, Başarılı Örnekler, Çalışma Prensipleri.
Yurtdışındaki işler ile Türkiye sınırlarındaki işleri karşılaştırmak abesle iştigal olmakla beraber, Elimizde başka bir pusula olmadığı için şartlarımızı onlara göre belirlemek durumundayız, Avrupa sınırlarında çıkan başarılı magazinleri ve Amerika sınırlarındaki magazinleri kendimize örnek alabilir, bu yönde ilerleyebiliriz.
Avrupa’nın saygıdeğer dergilerinden biri olan Balcans Magazine, 8 Ülkede bulunabiliyor, İsminden anlaşılacağı üzere Balkanlardaki Graffitiler üzerine içerikler sunan Balcans, yukarıdaki bahsettiğim hataların bir kısmını yapsa da, Uzun vadeli olarak Yüksek Kalitesi, Kaliteli Baskıları ve Dergi tasarımları ile oldukça saygın bir noktada bulunuyor, 5. Sayısını çıkaran Balcans. Diğer graffiti dergilerine oranla çok büyük farklılıklar barındırıyor. İçeriklerini graffitiyle sınırlı tutması ve bir Graffiticiler için bir Prestij Arenası olmasıyla saygıyı oldukça hak eden bir dergi.
Tumblr media
Bir konuya odaklı olarak ilerlemesini sürdüren ve zaman içerisinde asla bu çizgisinden sapmayan dergilerin geldikleri noktalar hakkında güzel bir örnek olmakla beraber, Ülke coğrafyamızın en saygıdeğer işlerinden biri olarak kabul görmesi de not alınabilir bir gerçek.
Amerikadan örneklemek gerekirse, daha elegant okuyuculara yönelik olan RESPECT dergisi, Görsel olarak daha ağırlıklı bir dergi temeli yaratmakla beraber, 2009 yılından beri çıkmakta, bu süreç boyunca derginin ana hat ve konsepti değişmemekle beraber, ağırlıklı olarak reklam yerine satışlardan gelen bir kaliteyi yansıtıyorlar, okuyucu için daha bilgi ve “bilinmeyen” içerik yaratan RESPECT, ortalama 250.000 satıyor, Kadrosunda magazin açısından yıldızlar geçidine sahip olan RESPECT’in eski Genel Yayın Yönetmeni Elliott Wilson vardı (RapRadar’ın kurucusu), Elliott ayrıca bu kadar büyümeden önce XXL’in de kadrosunda bulunmuş ve Amerikan HipHop basını için saygıdeğer isimlerden birisi.
Tumblr media
RESPECT’i diğer dergilerden ayıran en önemli özelliklerden biri satış miktarının getirdiği kazanımla beraber çalışanlarına sağladığı prestij, RESPECT bünyesinde her çalışana 1 Aylık ücretli izin gibi şartlarla beraber, Maaş ortalaması olarak Amerikan HipHop endüstrisinin en saygın kurumlarından bir tanesi. Türkiye’de parayla satılan Dergilerin çalışanlarını gönüllü çalıştırma prensibinin yanlışlığı her noktadan görülmekle beraber, bir fanzin gönüllü çalışma ürünü iken Para karşılığı satılan bir ürünün çalışanlarına maaş ödememesi ise kabul edilemez bir davranış. Burada gelebilecek eleştirilerden biri olan “Türkiye’de Dergiler bu kadar satmıyor” bahanesi ise “O zaman derginin basım kalitesini düşürün ve kar edin, kar ederek çalışanlarınıza sembolik de olsa para ödeyebilirsiniz” ile cevaplanabilir. Bir insandan karşılıksız bir iş beklemek maalesef “çok 90'lar”
Son Söz
Tumblr media
Sonlara gelirken yayıncıların artık karar vermesi gereken gerçeklerden biri, kaçak katlarla beraber gelişmekte olan bir bina olan HipHop kültürünün gelişen mi yoksa sabit kalan bir parçası mı olacaklarıdır. Sabit kalan ve kendine bir şey katmayanların akıbetine bakarak çıkarılabilecek dersleri “Kendilerini başarılı sanarak” görmemezlikten gelen tüm yayın organlarının kaderi Türkiye yakın tarihinde yatmakta ve apaçık ortada durmakta. Zaman içerisinde okuyucu bazında hafızalarımızda yer tutmuş tüm Dergilerin ortak noktasının keşfedilecek içerikler olduğu günümüzde Dergilerimiz sadece “İnternet sitesindeki haberin 3 satır fazlası olan” bir noktada mı olacağı veya daha ileride “Şunu gördün mü ? Bunu nerede okudun ?” tepkisi yaratacak bir kalite bandına mı çıkacağına karar verecek olanlar bu işler için çabalayan insanlardır. Türk HipHop kültürünün temel taşı olarak hala ve hala yazılı basının olması için bir şans varken, yapılabilecek olan “arşivsel” içerikten kopup geleceğe dönük içeriklerin olması gerekliliğidir, Türk HipHop camiasının buna ihtiyacı olduğu da oldukça açık. Türk HipHop camiasının kendi yağında kavrulmasının kaliteli içerikler sayesinde bir sonraki aşamaya geçişi oldukça kolay olabilecekken, yazılı basın kültürünün bu kadar gerisinde kalmış komünitemiz için geçişin bu kadar zor olmasını anlamam da mümkün değil. Temel olarak bakıldığında yıkılmaya yatkın bu içeriklerin, “Amatör Ruhu”nu bırakmadan, Daha profesyönel hale dönüşü her birimizin sabırsızlıkla beklediği bir hareket. Heveslerimiz ve Heyecanımızın profesyonel iş çıkarmamıza yardımcı olacağı günleri hep beraber bekleyeceğiz.
0 notes
cenkdurlu · 5 years
Text
The Chronic : LA İsyanı ve Değişen Hip-Hop
Tumblr media
            Güney Los Angeles’taki ilk Afrika kilisesinin dışında, bir avuç genç duygularını dile getiriyordu.. içlerinden birinin omzunda küçük bir çocuk vardı.. ve bağırmaya başladı
“Yeni Nesil! Şimdi size söylemek isterim ki… Eğer bu Afrikalı çocuk ben öldüğümde düzgün bir geleceğe erişecekse.. Beni ölü sayın!”  Tarih 92 Nisan’ı gösteriyordu ve LA mecaz ve gerçek anlamıyla yanıyordu, siyasi ve sosyal açıdan aktif kilise içerisinde bu söz oldukça ajite bir kalabalığa yol açtı..
               Bir yıl evvel, Rodney King otoyolun biraz yanında dört polis memuru tarafından vahşice dövüldü. Dayak başka bir vatandaş tarafından kaydedildi ve bu video on yıllar boyunca polis şiddetinin en büyük görsellerinden biri haline geldi. Video görüntülerinde bile açıkça görünmesine karşın, dört memur aşırı güç kullanımından suçlu bulunmadı… Los Angeles, milyonlarca dolarlık maddi zararla sona eren, “6 Gün İsyanı” ile karşılaştı, 2.000 kişi yaralandı ve 63 kişi öldü.
youtube
               Bu isyanın ortasında, efsanevi LA Hip-Hop radyosu KDAY’de stajyer olan Matthew McDaniels, kararı takiben olanları filme kaydetmek amacıyla kamerasını yanına aldı ve çekmeye başladı, McDaniels’ın görüntüleri nesiller boyunca polis vahşeti ile uğraşan Compton, California gibi bölgelerde dahi ses buldu ve daha sonraları tüm zamanların en iyi hip-hop albümlerinden birine ilham oldu.
               McDaniel’ın gerilla belgeseli “Birth Of Nation 4-29-92” aynı zamanda Dre’nin Chronic albümünün “Little Ghetto Boy” ve “The Day Niggaz Took Over” parçalarında da intro olarak kullanılan parçalara sahip oldu. 15 Aralık 92’de yayınlanan The Chronic, Güney Kaliforniya’daki şehirdeki siyah hayatın tüm açlığını, öfkesini, paranoyasını daha önce hiç duyulmamış güçlü bir ses ve duygu ile ortaya çıkardı.
youtube
               “Chronic” Snoop Doggy Dogg’u ve G-Funk’ı ana akıma tanıtmasıyla ünlüdür, ayn zamanda Dre’nin tarzındaki ciddi lirikler ve karanlık hayal kırıklıklarını gösterir, ancak hepsinden öte The Chronic hip-hop tarihindeki en iyi protest müzik örneklerine sahipti.
               Chronic’ten bugünün protesto marşlarını yaratan Kendrick Lamar’a uzanan doğrusal bir yol var, 87 doğumlu olan Kendrick, McDaniels’ın belgeselinde o omuzda duran çocuk olabailirdi. Ki burada Kendrick’in sadece Chronic’ten beslendiğini söylemek bence doğru olmaz, zira Kendrick direkt olarak o Ghetto sokaklarda oynayan “Küçük Ghetto Çocuğu”ydu (Little Ghetto Boy)
youtube
               Ek olarak, Dre, Snoop, Daz, Kurupt, The D.O.C, RBX, The Lady of Rage ve diğer katılımcıların her biri, polis şiddeti ve LA’deki yüksek suç oranını protesto etmiyorlardı, aynı zamanda 92’de Hip-Hop’u yöneten, sarmış olan sesi protesto ediyorlardı.
Albümü çevreleyen canlı enstrümanlar, Parlamento-Funkadelic sample’ları, yüksek perdeden synth’ler ve melodik tempoları ile Chronic dönemin tüm hiphop sounduyla ters bir yönde duruyordu. “Nuthin but a G Thang”, “Dre Day”, “Let Me Ride” gibi şarkılar Hip-Hop tarihinin akışını değiştiren hit şarkılardı. Albüm ertesi yıl Hip-Hop tarihi için büyük işler yapacak olan Snoop için de bir yıldız olarak doğmasının ilk adımıydı.
               Dre işin sonunda sadece yeni bir Sound yaratmadı, aynı zamanda yeni bir jenerasyonun da ilham kaynağı oldu. Chronic her gün yeni bir travma ve zorlukla karşılaşanlar için sesi yükseltti, 2017 yılında polisler hala genç siyahi erkek ve kadınlara şiddet uyguluyor ve günümüzde bile hepsinin peşine düşemiyoruz, ancak Hip-Hop bu insanlara konuşmaları için yeni bir dil vermeye çabalıyor, “YG ve Nipsey Hussle’ın “Fuck Donald Trump”ı ve daha önce bahsettiğimiz gibi Kendrick Lamar ve onun “Alright”ı The Chronic’in soyundan geliyorlar. Bahsedilen bu adaletsizlik için atılmış ilk taşlardan biri, The Chronic’e ait.
//consequenceofsound.com’daki “The Chronic: How the LA Riots Inspired Dr. Dre’s Hip-Hop Classic” yazısının çevirisidir\\
0 notes
cenkdurlu · 5 years
Photo
Tumblr media
1977 New York Elektrik Kesintisi ve Hip-Hop Kültürü.
Grandmaster Caz, Bronx civarında hayatın kendisi için “yolunda” veya daha popüler tabirle “standart” gittiğini düşünüyordu.
Bronx’ta, Slattery Playground Basketbol sahasında MasterPlan Bunch’a karşı bi DJ Battle’ı yapacaklardı, arkadaşı Disco Wiz ile beraber tüm ekipmanları kurdular, pikapları sıraladılar. Fakat ikinci Plağa geçtiğinde bir şeyler ters gitmeye başladı.
Devamını Oku
“Pikap dönmeyi bıraktı, güç gitti. Ekipman çalışmıyordu” diyor “Açıkçası voltajla alakalı bi halt yediğimizi düşünüyorduk, “Yandık” diyordum içimden, ancak daha sonra Puf! Puf! Puf! Birbiri ardına ışıklar gitmeye başladı, tüm semt karanlıkta kalmıştı.”
Bilmediği şey, tam o anda, ışıkların New York'un her yerinde “puflamaya” başladığıydı. Günümüzde “1977 Karanlığı” olarak bilinen olayın başlangıcı aslında Bronx'taki bir sanat hareketinin gelişmesine yardımcı oldu: Hip-Hop.
77 Karanlığının Kültür üzerindeki etkisini değerlendirirken, 1977’de Hip-Hop’un ne kadar küçük çapta olduğunu anlamak önemlidir. Gruplar sadece DJ’lerden oluşuyordu neredeyse ve sayıları iki elin parmaklarını geçmezdi.
“O Dönemin isimlerinin hepsiyle bir tanışıklığım var, tabii herkesle aynı samimiyette değildim ama yine de bu kültürle alakalı olan, ekipmanı olan herkes birbirini tanırdı çünkü çok az kişiydik.”
13 Temmuz 1977 gecesi, bir doğa olayı bu işi değiştirmeye karar verdi.. Bir yıldırım yedek üniteler ve yönlendirme tesislerinin aşırı yüklenmesine sebep oldu ve ertesi sabah 09:30’a kadar New York’un çok büyük bir çoğunluğu karardı, Şehir ise kaosa sürüklendi. Resmi verilere göre 16 bin mağaza yağmalandı, Bine yakın yangın çıktı, toplam maliyeti ise 300 milyon olarak tahmin ediliyor.
Caz kendisi için bir mikser çalmak için harekete geçmişti.
“Bu olaydan sonra çok sayıda DJ çıkmaya başladı çünkü ekipmanlar ulaşılabilir hale gelmiş, sayılar artmıştı” diyor. “Bu ekipmanın çoğu satıldı veya çalındı. Ancak DJ teçhizatına erişimi olan insanların sayısını arttırdı. ”
Yazar ve hip-hop bilgini Joe Schloss'a göre, ihtiyacı  kişilerin bir şekilde pikaplar, mikserler ve hoparlörler bulabildiği, özgün bir “paylaşım ekonomisi” de ortaya çıktı.
Ve Gruplarda olan, Battle’lara hazırlanan DJ'ler sık sık kendi aralarında bir ses sistemini birlikte antrenman yapabilir hale gelmişlerdi.
“Aynı anda bu ekipmanları kullanabilmek için yerler keşfetmeye de başladık (ÇN: yangın sonrası boşaltılan yerlerden bahsediyor) bir çok insan Karanlık sırasında ekipmana ulaşmıştı ancak ulaşamayanlar yine de kullanabilir haldeydi”
Eşiyle Beraber “The Get Down”ın yazarlarından olan Allison Glcok Cooper’a göre “Karanlık, Hip-Hop’a gerekli olan kıvılcımı sağladı. Yıldırımdan gelen enerji bu enerji arayan küçük kültüre gerekli olan tüm momentumu sağladı”
Yazar ve hip-hop bilgini Joe Schloss : “Hip-Hop, toplumun geri kalanının doğru dediğine yanlış demek, o kurallara göre oynamamak” diyor. “Bu kurallar ile adil bir şekilde muamele görmeyeceksek, Neden kurallara uyalım? Neden kendi kurallarımızla oynamıyoruz?” demek” diyor.
||The 1977 NYC blackout and the hip-hop spark that ignited soon after ismiyle Robert Spuhler tarafından yazılan yazının çevirisidir||
Çeviri : Cenk Durlu @cenkdurlu
4 notes · View notes
cenkdurlu · 5 years
Photo
Tumblr media
               Selamlar, uzun süredir belli sebeplerden [işte o sebepler] dolayı yazamadığım blog yazılarının devamında, Soundcloud üzerinde bulunabilen Sanatçılara kulak kabartacağız.
Devamını Oku
Jazzquarterz.
İsviçreli Jazzquarterz, 90’lar BoomBap’ını belli noktalarda LoFi Hip-Hop ile yakınlaştırıyor. Fakat kendisine bir LoFi Artist demenin yeteneğine hakaret olacağını düşünüyorum, özellikle 2017 WRECK! Records çıkışlı Block Rockin’ Beats Vol.1’a verdiği Usual Suspects ve Cash Money parçaları bu janr genişliğinin en güzel örneği.
Kaçırmayın : Usual Suspects, Cash Money, Knocking Wheels. 2019 Çıkışlı “Wayz of Da Underground” Albümü.
AK420
Benim “Liberty City” parçasıyla tanıdığım Alman Müzisyen AK420, Özellikle Youtube taraflarında çoktan keşfedilmiş bir isim. Jazzquarterz’dan farklı olarak biraz daha spesifik bir üretime sahip Beatmaker’ın öne çıktığı alan Sample’ı işlerken öldürmeyişi. Different Perspective ve Liberty City parçalarında bu özelliği oldukça belirgin.
Kaçırmayın : Faze, Front Street (AK420 Remix), Midnight Chill
SubSkrilla
İngiliz Prodüktör SubSkrilla, listenin en şaşırtıcı ismi bana göre. Crab N-ggaz parçasındaki nakaratlar ve perküsyon ağırlığı, Allover’daki müthiş sample, kendisini gerçekten sürpriz bir isim haline getiriyor. Ancak kimi noktada bu müthiş sampleları biraz “olduğu gibi” bıraktığını da söylemek gerekir, yine de bence önü inanılmaz açık. Dinlemeden geçmeyin
Kaçırmayın : High Voltage, Allover, 41st Side, Recognise The Real
1 note · View note