Tumgik
#Hormon Dengesizlikleri
psikologkonya · 19 days
Text
Konya Erken Boşalma Tedavisi
Erkeklerde Erken Boşalma Probleminin Nedenleri!👉🏻Hormon dengesizlikleri, sinir sistemi rahatsızlıkları, kronik hastalıklar ve enfeksiyonlar gibi fiziksel etkenler,👉🏻Stres, kaygı, depresyon, performans anksiyetesi ve ilişki zorlukları,👉🏻Yüksek sıcaklık, nem, stresli ortamlar ve gürültü gibi çevresel koşullar,👉🏻Yeni bir ilişkiye başlama ya da uzun süre cinsel aktiviteden uzak kalma gibi faktörler,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
psikologline · 1 year
Text
Panik Atak Belirtileri ve Tedavisi
Tumblr media
Panik atak, beklenmedik ve şiddetli bir korku ya da rahatsızlık hissiyle aniden başlar ve genellikle 10 dakika içinde zirveye ulaşır. Bu durumlar sırasında kişiler, kalp krizi geçiriyor olabileceklerini ya da kontrolü kaybedeceklerini düşünebilirler. Panik atak belirtileri arasında şunlar bulunmaktadır: hızlı ve düzensiz kalp atışı, terleme, titreme ya da sarsılma, nefes almada zorluk, boğulma hissi, göğüs ağrısı ya da rahatsızlık, bulantı ya da karın ağrısı, baş dönmesi, sıcak basması ya da üşüme, uyuşma ya da karıncalanma hissi, gerçeklikten kopma ya da kendini yabancılaşmış hissetme ve ölüm korkusu. Panik Atak Tedavisi Panik atak tedavisi, bireyin yaşadığı semptomların şiddetine ve sıklığına bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Tedavi genellikle bilişsel davranışçı terapi (BDT) gibi konuşma terapilerini ve/veya ilaç tedavisini içerir. Bilişsel davranışçı terapi, bireyin panik atak sırasında yaşadığı düşünce ve davranışları tanımasına ve değiştirmesine yardımcı olabilir. İlaç tedavisinde ise genellikle antidepresanlar ve benzodiazepinler gibi anksiyolitik ilaçlar kullanılır. Ancak, tedaviye başlamadan önce bir uzmana danışmak ve bireysel ihtiyaçları değerlendirmek önemlidir.
Panik Atak Nedir?
Panik atak, beklenmedik anlarda ortaya çıkan yoğun korku ve endişe dalgalarıyla karakterize edilen bir durumdur. Bu ataklar, genellikle birkaç dakika içinde zirveye ulaşır ve 10 dakika ila bir saat arasında sürebilir. Panik ataklar, bireyin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir ve sosyal izolasyona, depresyona veya diğer anksiyete bozukluklarına yol açabilir. Panik Atak Belirtileri Panik atak sırasında birçok fiziksel ve duygusal belirti yaşanabilir. Bu belirtiler şunlardır: - Hızlı ve düzensiz kalp atışı - Terleme - Titreme veya sarsılma - Nefes almada zorluk - Boğulma hissi - Göğüs ağrısı - Mide bulantısı - Baş dönmesi - Sıcak veya soğuk basmaları - Uyuşma veya karıncalanma - Gerçeklikten kopma hissi - Kontrolü kaybetme korkusu - Ölüm korkusu
Tumblr media
Panik Atak Nedenleri Panik atakların kesin nedeni bilinmemekle birlikte, genetik, biyolojik, çevresel ve psikolojik faktörlerin bir kombinasyonu olarak ortaya çıkabileceği düşünülmektedir. Stres, travmatik olaylar, hormonal değişiklikler veya bazı ilaçların yan etkileri panik atakları tetikleyebilir.
Panik Atak Tedavisi
Panik atak tedavisi, bireyin yaşadığı semptomların şiddetine ve sıklığına bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Tedavi genellikle bilişsel davranışçı terapi (BDT) ve/veya ilaç tedavisini içerir. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) BDT, panik atak sırasında yaşanan düşünce ve davranışları tanımak ve değiştirmek için kullanılır. Bu terapi, bireyin panik atakla ilişkilendirdiği korkuları ve endişeleri anlamasına ve bu korkularla başa çıkmasına yardımcı olabilir. İlaç Tedavisi Panik atak tedavisinde genellikle antidepresanlar ve benzodiazepinler gibi anksiyolitik ilaçlar kullanılır. Bu ilaçlar, beyindeki kimyasal dengesizlikleri düzenleyerek panik atak belirtilerini hafifletebilir.
Tumblr media
Yaşam Tarzı Değişiklikleri Düzenli egzersiz, dengeli beslenme, yeterli uyku ve stres yönetimi tekniklerinin öğrenilmesi panik atak belirtilerini hafifletmeye yardımcı olabilir.
Panik Atakla Başa Çıkma Yöntemleri
Panik atak sırasında veya sonrasında başa çıkma yöntemleri, bireyin rahatlamasına ve kontrolü yeniden kazanmasına yardımcı olabilir. Derin nefes alma, meditasyon, zihinsel imgeleme ve ilerici kas gevşetme gibi teknikler, panik atak sırasında kullanılabilir.
Panik Atak ve Komplikasyonlar
Eğer tedavi edilmezse, panik ataklar komplikasyonlara yol açabilir. Bu komplikasyonlar arasında depresyon, alkol veya madde bağımlılığı, intihar düşünceleri veya eylemleri, sosyal izolasyon ve finansal problemler bulunabilir. Panik atak, tedavi edilebilir bir durumdur. Eğer panik atak belirtileri yaşanıyorsa, bir uzmana başvurmak ve tedavi seçeneklerini değerlendirmek önemlidir. Uygun tedavi ve destekle, panik atak belirtileri yönetilebilir ve bireyin yaşam kalitesi artırılabilir.
Tumblr media
Panik Atak ve Tedavisi Hakkında Sıkça Sorulan Sorular
Panik atak nedir?Panik atak, beklenmedik anlarda yoğun korku ve endişe dalgalarıyla karakterize edilen ani bir durumdur.Panik atak belirtileri nelerdir?Panik atak belirtileri arasında hızlı kalp atışı, terleme, titreme, nefes almada zorluk ve ölüm korkusu bulunmaktadır.Panik ataklarının nedeni nedir?Panik atakların kesin nedeni bilinmemekle birlikte, genetik, biyolojik, çevresel ve psikolojik faktörlerin kombinasyonu olarak ortaya çıkabileceği düşünülmektedir.Panik atak tedavisi var mıdır?Evet, panik atak tedavisi için bilişsel davranışçı terapi ve ilaç tedavisi gibi yöntemler kullanılmaktadır.Panik atak anında ne yapmalıyım?Panik atak anında derin nefes almak, sakin bir ortamda oturmak ve odaklanmaya çalışmak yardımcı olabilir.Panik ataklar tehlikeli midir?Panik ataklar genellikle fiziksel olarak tehlikeli değildir, ancak yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir.Panik ataklarını tetikleyen faktörler nelerdir?Stres, travmatik olaylar, hormonal değişiklikler ve bazı ilaçların yan etkileri panik atakları tetikleyebilir.Panik ataklarını önlemek için ne yapabilirim?Düzenli egzersiz, dengeli beslenme, yeterli uyku ve stres yönetimi, panik atakları önlemeye yardımcı olabilir.Panik atak ve anksiyete bozukluğu aynı şey midir?Hayır, panik atak belirli bir anı ifade ederken, anksiyete bozukluğu sürekli bir durumu tanımlar.Panik atak geçiren birine nasıl yardımcı olabilirim?Panik atak geçiren birine sakin kalmalarını hatırlatarak, onları rahat bir yere yönlendirerek ve destekleyici bir şekilde yanlarında durarak yardımcı olabilirsiniz. İlginizi çekebilecek diğer yazılar; - Manipülasyon (manipüle) Ne Demek? - Şizofreni Belirtileri ve Tedavisi - Demans Nedir? Belirtileri ve Tedavisi Read the full article
0 notes
suleyildirimkopuk · 1 year
Text
Pkos Nedir? Neden Oluşur?
Polikistik over sendromu (PKOS), kadınların üreme sağlığını etkileyen yaygın bir endokrinolojik bozukluktur. Bu blog yazısında, PKOS’un neden oluştuğunu, belirtilerini, tedavi seçeneklerini ve yaşam tarzı değişikliklerini ele alacağız. Ayrıca, PKOS’un adet döngüsüne, hamileliğe, cinsel ilişkilere ve kansere etkilerini de inceleyeceğiz.
PKOS Neden Oluşur?
Polikistik Over Sendromu (PKOS), nedeni tam olarak bilinmeyen karmaşık bir endokrinolojik bozukluktur. Vücutta yeterli miktarda insülin üretilememesi veya bu insülinin etkili bir şekilde kullanılamaması, PKOS riskini artırabilir. Genetik faktörler, aile öyküsü ve obezite de PKOS gelişiminde rol oynayabilir.
Araştırmalar, PKOS’un oluşumunda rol oynayan bazı temel faktörleri tanımlamıştır. İşte PKOS’un neden oluşabileceği ana faktörler:
1. Hormonal Dengesizlikler: PKOS, hormonal dengesizliklerin sonucu olarak ortaya çıkar. Özellikle yüksek insülin seviyeleri ve insülin direnci, PKOS’un gelişiminde kritik bir rol oynar. İnsülin, vücuttaki hücrelere enerji sağlamak için glikozun kullanılmasını düzenler. İnsülin direnci, hücrelerin insülini etkili bir şekilde kullanamadığı bir durumu ifade eder. Bu, vücutta daha fazla insülin üretilmesine yol açar ve hormonal dengesizliği tetikler.
2. Hiperandrogenizm: PKOS’lu kadınlarda, normalden yüksek seviyelerde erkek cinsiyet hormonları olan androjenler bulunabilir. Bu durum, hirsutizm (yüzde aşırı tüylenme), sivilce ve saç dökülmesi gibi belirtilere yol açabilir.
3. Genetik Yatkınlık: Aile öyküsü, PKOS riskini artırabilir. PKOS olan kadınların ailesinde benzer hormonal problemlere sahip kişilerin bulunma olasılığı daha yüksektir.
4. Obezite: Obezite, PKOS riskini artırabilir ve semptomları daha da kötüleştirebilir. Obezite, insülin direncini artırarak hormonal dengesizlikleri tetikleyebilir.
5. Inflamasyon ve İltihaplanma: Vücutta düşük derecede kronik inflamasyon (iltihaplanma) durumu, PKOS’un gelişimini tetikleyebilir.
6. Adet Düzensizlikleri: Adet döngüsünün düzensiz olması, PKOS’un belirtilerini şiddetlendirebilir ve nedeniyle ayrı bir sorun olabilir.
7. Çevresel Faktörler: Çevresel faktörlerin, özellikle hormon içeren kimyasalların maruziyeti, PKOS riskini artırabilir.
PKOS’un tam nedenleri ve mekanizması hala tam olarak anlaşılamamış olsa da, yukarıdaki faktörlerin bir kombinasyonunun PKOS’un oluşumunda rol oynadığı düşünülmektedir. Her kadının durumu farklıdır, bu nedenle doğru teşhis ve tedavi için bir sağlık profesyonelinin rehberliği önemlidir. Tedavi, semptomları hafifletmeyi ve uzun vadeli sağlık sorunlarını önlemeyi amaçlar.
Polikistik Over Sendromu Doğuştan mı?
Polikistik Over Sendromu (PKOS) doğuştan bir durum değildir. PKOS, genetik yatkınlıkla ilişkilendirilse de, hormonal ve metabolik değişikliklerin sonucu olarak gelişir. Genetik faktörler, bu hormonal değişiklikleri etkileyebilir, ancak PKOS’un oluşumu daha sonraki yaşlarda, özellikle ergenlik döneminden sonra ortaya çıkar.
PKOS Belirtileri
PKOS’un belirtileri şunlar olabilir:
Adet düzensizlikleri
Yüzde aşırı tüylenme (hirsutizm)
Sivilce
İnsülin direnci
Ağırlık artışı
Yorgunluk
Saç dökülmesi
PKOS İyileşir mi?
PKOS tamamen iyileştirilemese de semptomları yönetmek ve kontrol altına almak mümkündür. Tedavi seçenekleri arasında yaşam tarzı değişiklikleri, ilaçlar ve cerrahi müdahale bulunabilir. İyi bir tedavi planıyla semptomlar hafifletilebilir ve üreme sağlığı iyileştirilebilir.
Polikistik Over Hangi Yaşlarda Görülür?
Polikistik over sendromu (PKOS) genellikle ergenlik döneminden itibaren üreme çağındaki kadınlarda görülür. Ergenlik döneminde semptomlar başlayabilir ve genellikle 15 ila 30 yaşları arasında tanı konur. Ancak PKOS, her yaşta ortaya çıkabilir ve menopoz sonrası dönemde bile devam edebilir. Yaş, PKOS gelişiminde risk faktörü olabilir, ancak kesin yaş aralığı kişiden kişiye değişebilir.
Polikistik Over Adet Olur mu?
Evet, polikistik over (PKOS) olan kadınlar adet olabilirler. Ancak PKOS, adet döngüsünde düzensizliklere neden olabilir. Bu düzensizlikler, adet kanamasının zamanlaması ve miktarı üzerinde etkili olabilir, ancak adet periyodik olarak devam edebilir. PKOS teşhisi alan kadınlar, adet döngülerinin düzensiz olduğunu fark edebilirler.
Polikistik Over Adet Kaç Gün Gecikir?
Polikistik over (PKOS) olan kadınların adet döngüsü süreleri kişiden kişiye değişebilir. Genellikle PKOS, adet düzensizliklerine neden olur ve adetin gecikmesine yol açabilir. Bu gecikme süresi değişkenlik gösterebilir ve her kadında farklı olabilir. Bu nedenle PKOS’lu kadınlar, adet döngülerinin düzensiz olduğunu fark edebilirler.
Polikistik Over Hamile Kalınır mı?
Evet, polikistik over (PKOS) olan kadınlar hamile kalabilir, ancak PKOS bazen doğurganlığı etkileyebilir ve gebelik şansını azaltabilir. Doktor gözetiminde tedavi ve yaşam tarzı değişiklikleri, hamilelik olasılığını artırabilir.
Polikistik Over Cinsel İlişkide Ağrı Yapar mı?
Evet, polikistik over (PKOS) bazı kadınlarda cinsel ilişki sırasında pelvik ağrıya yol açabilir. Bu ağrı, hormonal değişiklikler veya yumurtalıklarda oluşan kistler nedeniyle ortaya çıkabilir. Ağrıya yol açan bu faktörler kişiden kişiye farklılık gösterebilir ve doktorun gözetiminde değerlendirilmelidir.
Polikistik Over Sendromu Olanlar Nelere Dikkat Etmeli?
PKOS’u yönetmek için yapabileceğiniz bazı adımlar şunlar olabilir:
Sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek (dengeli beslenme, egzersiz)
İlaçları düzenli olarak kullanmak
Doktor randevularını ihmal etmemek
Polikistik Over Ne Tetikler?
Polikistik Over Sendromu’nun (PKOS) tetikleyicileri tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik yatkınlık, hormonal dengesizlikler, yüksek insülin seviyeleri, obezite ve yaşam tarzı faktörleri gibi etkenler PKOS’un gelişiminde rol oynayabilir. Bu faktörlerin bir kombinasyonu PKOS’u tetikleyebilir veya semptomlarını şiddetlendirebilir.
Polikistik Over Kansere Yol Açar mı?
Hayır, PKO kansere yol açmaz. PKO, yumurtalıklarda kist oluşumuna neden olan bir hormonal bozukluktur. Kistler kanserli değildir ve kansere dönüşmezler. PKO’nun, endometriyal kanser, meme kanseri ve yumurtalık kanseri riskini hafifçe artırabileceğine dair bazı kanıtlar olsa da, bu riskler hala düşüktür.
Polikistik over sendromu, kadınların üreme sağlığını etkileyen bir durumdur. PKOS’un nedeni tam olarak bilinmese de, belirtilerini yönetmek ve tedavi etmek mümkündür. Doktor gözetimindeki uygun tedavi ve yaşam tarzı değişiklikleri, PKOS’un etkilerini azaltabilir ve kadınların sağlıklı bir yaşam sürmelerine yardımcı olabilir.
❤️ Detaylı Bilgi İçin : 📞 0537 368 16 00 🌐 www.tupbebekturkey.com
0 notes
Text
Kadınlarda Cinsel İsteği Artıran Bitkiler
Kadınlarda Cinsel İsteği Artıran Bitkiler
Tumblr media
#BitkiselCinselUyarıcılar, #BitkiselTedavi, #CinselArzuArtırıcıBitkiÇayları, #CinselIsteğiArtıranBitkiÖnerileri, #CinselIsteğiArtıranBitkiler, #CinselIsteğiUyarıcıBitkiMacunları, #CinselIsteğiUyarıcıBitkiler, #CinselIstekArtırıcıBitkiHapları, #CinselIstekArtırıcıBitkiYağları, #CinselIstekSorunlarınaKarşıBitkiselIlaçlar, #CinselIsteksizlik, #CinselIsteksizlikIçinBitkiselDestekler, #CinselSağlık, #DoğalAfrodizyaklar, #DoğalCinselIstekArtırıcıBesinler, #DoğalCinselIstekArtırıcıYöntemler, #DoğalCinselPerformansArttırıcılar, #DoğalLibidoArtırıcılar, #KadınAfrodizyakBitkiÇözümleri, #KadınAfrodizyakBitkiler, #KadınAfrodizyakları, #KadınCinselPerformansArtırıcıBitkiler, #KadınCinselPerformansınıArtıranBitkiselKürler, #KadınCinselSağlığı, #KadınCinselSağlıkIçinBitkiselÇözümler, #KadınLibidoArtırıcıBitkiTakviyeleri, #KadınSağlığı, #KadınlardaCinselArzuyuArtırıcıBitkiler, #KadınlardaCinselArzuyuTetikleyenBitkiselTakviyeler, #KadınlardaCinselIsteğiArtıranBitkiler, #LibidoArttırıcıBitkiler https://is.gd/rU5AZA https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/kadinlarda-cinsel-istegi-artiran-bitkiler/
Kadınlarda cinsel isteği artıran bitkiler, tıbbi ve aromatik bitkilerin şifalı özellikleri ile cinsel sağlık arasındaki ilişkiyi inceleyen bir konu olarak dikkat çekmektedir. Doğanın sunduğu bu özel bitkiler, yüzyıllardır çeşitli kültürlerde cinsel sağlığı desteklemek ve cinsel isteği artırmak için kullanılmaktadır. Bu bitkilerin içerdikleri doğal bileşenler, hormonal dengeyi desteklemek, stresi azaltmak ve cinsel fonksiyonları iyileştirmek gibi etkiler sunabilir. Bu yazıda, kadınlarda cinsel isteği artıran bazı etkili bitkileri ve bu bitkilerin nasıl kullanılabileceği konusunda daha fazla bilgi sunacağız.
Cinsellik, insan yaşamının önemli bir parçasıdır ve cinsel isteğin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesi, birçok kişi için önemlidir. Ancak stres, yaşam tarzı faktörleri, hormonal değişiklikler veya diğer nedenlerle cinsel istek bazen azalabilir. Neyse ki, doğanın sunduğu bazı bitkiler, kadınlarda cinsel isteği arttırmak için potansiyel çözümler sunabilir.
Kadınlarda Cinsel İsteği Artıran Bitkiler
Maca Kökü: Maca kökü, Peru’da yetişen ve cinsel isteği artırmak için geleneksel olarak kullanılan bir bitkidir. Hormonal dengesizlikleri düzeltebilir ve enerji seviyelerini yükseltebilir.
Ginseng: Ginseng, libido artırıcı etkilere sahip olduğu düşünülen bir bitkidir. Cinsel performansı artırabilir ve enerji seviyelerini yükseltebilir.
Kırmızı Biber: Kırmızı biber, içerdiği kapsaisin bileşiği ile kan dolaşımını artırabilir ve vücutta serotonin üretimini teşvik edebilir, bu da cinsel isteği artırabilir.
Çikolata: Kakao içeren bitter çikolata, içindeki feniletilamin sayesinde mutluluk hissi yaratarak cinsel isteği artırabilir.
Zencefil: Zencefil, kan akışını artırabilir ve cinsel uyarılma sırasında daha fazla zevk almanıza yardımcı olabilir.
Safran: Safran, cinsel isteği artırmada yardımcı olabilecek bir bitki olarak kabul edilir.
Karanfil: Karanfil, kadınlarda cinsel isteği uyandırmak için geleneksel olarak kullanılan bir bitkidir.
Morsalkım (Ashwagandha): Stresi azaltmaya yardımcı olabilir ve bu da cinsel isteği artırabilir.
İncir Keçisi Otu (Epimedium): Cinsel isteği artırıcı özelliklere sahip olduğuna inanılır ve bu nedenle “doğal Viagra” olarak adlandırılır.
Cinsel isteğin kişiden kişiye değişebileceğini ve bitkilerin etkilerinin bireysel olarak farklılık gösterebileceğini unutmayın. Ayrıca, cinsel sağlık konularında bir uzmana danışmak her zaman önemlidir. Sağlığınızı ve iyi hissetmenizi en çok etkileyen faktörlerden biri olan cinsel sağlığı korumak için bir uzmanın rehberliği önemlidir.
Bitkisel Macunlar
Kadınlarda cinsel isteği artırma amacıyla kullanılan ürünler arasında yer alabilir. Ancak bu ürünlerin etkisi kişiden kişiye farklılık gösterebilir ve bilimsel olarak kanıtlanmış bir cinsel istek artırıcı olarak kabul edilmemektedir.
Bitkisel macunlar, içerdikleri bitki özleri, mineraller veya vitaminler gibi doğal bileşenlerle cinsel performansı artırmayı veya cinsel isteği uyandırmayı amaçlayabilirler. Örneğin, bazı bitkilerin kan akışını artırıcı etkileri olduğu bilinmektedir, bu da cinsel uyarılma ve isteği artırabilir. Ancak bu ürünlerin güvenliği ve etkinliği hakkında daha fazla bilimsel araştırma yapılması gerekmektedir.
Bitkisel macunları kullanmadan önce dikkatli olunmalı ve doktorunuzla veya bir sağlık profesyoneliyle konuşmalısınız. Ayrıca, sağlıklı bir yaşam tarzının cinsel sağlık üzerinde olumlu etkileri olduğunu unutmamak önemlidir. Dengeli beslenme, düzenli egzersiz, stresten kaçınma ve uyku düzenine dikkat etmek cinsel sağlığınızı destekleyebilir.
0 notes
saglikevreni · 1 year
Text
Kramp Nedir? Neden Olur?
Tumblr media
Hiç beklenmedik bir anda, kaslarınızda ani ve şiddetli bir ağrı hissettiğinizde, büyük olasılıkla kramp yaşadığınızı düşünebilirsiniz. Peki, kramp nedir ve neden olur? Bu makalede, krampın ne olduğunu anlatacağım ve neden ortaya çıkabileceğini açıklayacağım. Kramp, kasların istem dışı olarak kasılmasıdır. Bir kasın normalden daha sert şekilde ve uzun süreli olarak kasılması sonucunda meydana gelir. Kramp genellikle bacak, ayak veya el gibi bölgelerde hissedilir ve çok acı verici olabilir. Uyku esnasında veya egzersiz yaparken sıklıkla ortaya çıkar. Peki, krampın nedenleri nelerdir? Birincil sebep, kasların yeterli miktarda oksijen alamamasıdır. Egzersiz yaparken veya uzun süre hareketsiz kaldığınızda, kaslarınıza yeterli oksijen gitmeyebilir ve bu da krampa neden olabilir. Ayrıca, kaslarda sıvı ve elektrolit dengesizlikleri de kramplara yol açabilir. Özellikle su kaybı ve potasyum eksikliği durumlarında kramp riski artar. Kramp, bazı altta yatan sağlık sorunlarıyla da ilişkilendirilebilir. Örneğin, diyabet, böbrek hastalığı veya dolaşım bozuklukları gibi durumlar, kramp sıklığını artırabilir. Ayrıca, bazı ilaçlar ve hormonal değişiklikler de kramp oluşumuna katkıda bulunabilir. Kramp yaşamınızı etkileyebilecek bir sorun olabilir, ancak çeşitli önlemler alarak riski azaltabilirsiniz. Bol su içmek, elektrolit seviyelerini düzenlemek, düzenli egzersiz yapmak ve germe egzersizleri yapmak kramp oluşumunu önlemeye yardımcı olabilir. Ayrıca, altta yatan herhangi bir sağlık sorununun tedavi edilmesi de önemlidir. Kramp kasların istemsizce kasılmasıyla ortaya çıkan bir durumdur. Oksijen eksikliği, sıvı ve elektrolit dengesizlikleri ve bazı sağlık sorunları krampın nedenleri arasında yer alır. Kramp riskini azaltmak için sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıkları benimsemek önemlidir. Eğer kramp sık sık tekrarlıyor veya aşırı acı verici hale geliyorsa, bir sağlık uzmanına danışmanız önerilir.
Gece Krampı: Nedenleri ve Tedavi Yöntemleri
Birçoğumuzun yaşadığı bir problem olan gece krampı, uykunuzun aniden bölünmesine neden olabilir ve oldukça rahatsız edici olabilir. Genellikle bacaklarda ortaya çıkan bu kas spazmları, uyandığınızda şiddetli ağrılara sebep olabilir. Peki, gece krampının nedenleri nelerdir ve nasıl tedavi edilebilir? Gece krampı birçok faktörden kaynaklanabilir. Sıvı eksikliği, elektrolit dengesizlikleri, düşük potasyum veya kalsiyum seviyeleri gibi beslenme eksiklikleri gece krampına yol açabilir. Aynı zamanda düşük kan akışı, sinir hasarı veya bazı ilaçlar da bu sorunu tetikleyebilir. Hamilelik dönemi, yaşlanma süreci ve aşırı egzersiz gibi durumlar da gece krampının ortaya çıkmasında etkili olabilir. Gece krampını tedavi etmek için birkaç yöntem bulunmaktadır. İlk olarak, bol miktarda su içmek ve vücudunuzu iyi hidrate etmek önemlidir. Diyetinize yeterli miktarda potasyum ve kalsiyum eklemeniz, kasların düzgün çalışmasına yardımcı olabilir. Bir sıcak su torbası veya sıcak bir duş ile kasları rahatlatabilirsiniz. Gece yatmadan önce bacaklarınızı germe ve esneme egzersizleri yapmak da faydalı olabilir.
Tumblr media
Eğer gece krampı sık sık tekrarlıyor ve şiddetli ağrılara neden oluyorsa, bir sağlık uzmanına danışmanız önemlidir. Doktorunuz, altta yatan bir sağlık sorunu olup olmadığını belirlemek için sizden bazı testler isteyebilir. Buna bağlı olarak, vitamin veya mineral takviyeleri, ilaçlar veya başka tedavi yöntemleri önerilebilir. Gece krampı yaşayan kişiler için rahatsız edici olabilir ve uykuyu olumsuz etkileyebilir. Beslenme dengesizlikleri, sıvı eksikliği, düşük kan akışı gibi faktörler bu soruna katkıda bulunabilir. Ancak, uygun tedavi yöntemleriyle gece krampının kontrol altına alınması mümkündür. Eğer sürekli olarak gece krampı yaşıyorsanız, bir sağlık uzmanına başvurarak uygun tedavi seçeneklerini değerlendirebilirsiniz. Unutmayın, kaliteli bir uyku için sağlıklı kaslar çok önemlidir.
Egzersiz Krampı: Önleme ve Tedavi Yolları
Egzersiz yaparken kas krampları sıkça karşımıza çıkabilen bir sorundur. Egzersiz krampı, aniden ortaya çıkan keskin ağrılarla kendini gösterir ve egzersiz performansını olumsuz etkileyebilir. Ancak, uygun önlemler alarak bu hoş olmayan deneyimi minimize etmek ve hatta tamamen önlemek mümkündür. İşte egzersiz krampını önlemenin ve tedavi etmenin yolları: 1. Isınma ve Soğuma: Her egzersiz seansına ısınma rutiniyle başlamak, kasları hazırlayarak kramp riskini azaltır. Düşük yoğunluklu aerobik egzersizler veya esneme hareketleri ile kasları ısıtabilirsiniz. Egzersiz sonrasında ise soğuma egzersizleri yapmak, kasların rahatlamasına yardımcı olur. 2. Yeterli Hidrasyon: Egzersiz sırasında vücuttan su kaybı oluşur ve kas kramplarını tetikleyebilir. Bu nedenle egzersiz öncesinde, sırasında ve sonrasında yeterli miktarda su içmek çok önemlidir. Su, elektrolit dengesinin korunmasına yardımcı olarak kramp riskini azaltır. 3. Düzgün Beslenme: Egzersizden önce ve sonra sağlıklı bir şekilde beslenmek, kas kramplarını önlemeye yardımcı olur. Potasyum, kalsiyum ve magnezyum gibi minerallerin yeterli miktarda alınması kasların iyi çalışmasını sağlar. Doğal kaynaklardan bu mineralleri içeren gıdaları tercih etmek önemlidir. 4. Esneme ve Streching Egzersizleri: Esneme ve streching egzersizleri, kasları esnek ve gevşek tutarak kramp riskini azaltır. Egzersiz öncesi ve sonrasında doğru tekniklerle yapılan esneme hareketleri, kasların uzamasına ve rahatlamasına yardımcı olur. 5. Doğru Ayakkabı Seçimi: Egzersiz yaparken uygun ayakkabı kullanmak, ayak ve bacak kaslarının desteklenmesine ve kramp riskinin azalmasına yardımcı olur. İyi bir spor ayakkabısı, ayak tabanını destekler ve ayağın doğru pozisyonda kalmasını sağlar. Egzersiz krampını önlemenin ve tedavi etmenin yolları arasında kişisel deneyimleriniz ve bedeninize en uygun yöntemleri bulmak da önemlidir. Eğer sürekli tekrarlayan kramp sorunları yaşıyorsanız, bir uzmana danışmanız faydalı olacaktır. Unutmayın, egzersizlerin keyifli ve sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilmesi için kas kramplarını önlemek veya tedavi etmek önemlidir.
Hamilelikte Kramp: Nedenleri ve Rahatlama İpuçları
Hamilelik dönemi, bir kadının hayatındaki en heyecan verici ve önemli dönemlerden biridir. Ancak, bazı hamile kadınlar, bu süreçte karşılaştıkları kramp sorunuyla mücadele etmek zorunda kalabilirler. Hamilelikte kramp, birçok farklı nedenden kaynaklanabilir ve anne adayları için oldukça rahatsız edici olabilir. Neyse ki, bu makalede hamilelikte krampın nedenleri ve rahatlama ipuçları hakkında bilgi bulacaksınız. Hamilelikte krampın başlıca nedeni, vücuttaki mineral dengesizlikleridir. Özellikle kalsiyum, magnezyum ve potasyum gibi minerallerin eksikliği, kaslarda kramp oluşmasına yol açabilir. Hormonal değişiklikler ve artan kan hacmi de bu konuda rol oynayabilir. Bebeğin büyümesiyle birlikte rahme baskı yapması da kaslarda gerginliğe sebep olabilir.
Tumblr media
Bu rahatsızlıkla başa çıkmak için bazı ipuçları mevcuttur. İlk olarak, bol miktarda su içmeye özen göstermek önemlidir. Vücudun susuz kalması, kas kramplarını tetikleyebilir. Ayrıca, beslenmenize dikkat etmek ve yeterli miktarda kalsiyum, magnezyum ve potasyum içeren yiyecekleri tüketmek faydalı olacaktır. Hamilelik sürecinde doktorunuz tarafından önerilen vitamin ve mineral takviyelerini kullanmak da önemlidir. Hamilelikte krampı rahatlatmanın bir diğer yolu, egzersiz yapmaktır. Tabii ki, doktorunuzun onayını almadan önce hafif egzersizlere başlamak önemlidir. Yürüyüş yapmak veya hamile yogası gibi düşük etkili aktiviteler, kasları rahatlatabilir ve kramp riskini azaltabilir. Ayrıca, ayaklarınızı yükselterek dinlenmek de krampı hafifletebilir. Uzun süre ayakta kalmak veya ağırlıkları taşımak, bacak kaslarında kramp oluşumuna neden olabilir. Bu yüzden dinlenmeye zaman ayırmak, rahatlamanızı sağlayabilir. Hamilelikte kramp, bazen kaçınılmaz olabilir, ancak yukarıda bahsedilen ipuçları sayesinde rahatsızlık seviyesini azaltmanız mümkündür. Unutmayın, her hamilelik deneyimi farklıdır ve bazı yöntemler diğerlerine göre daha etkili olabilir. Eğer kramp şiddetli ise veya endişe verici bir durum söz konusuysa, mutlaka doktorunuza danışmalısınız. Sağlıklı bir hamilelik için, bedeninizi dinlemek ve ona iyi bakmak önemlidir.
Sıcak Havalarda Kramp Oluşması: Nedenleri ve Öneriler
Sıcak havalarda kramp oluşması, birçok insanın karşılaştığı rahatsız edici bir durumdur. Peki, bu kramp nedenleri nelerdir ve nasıl önlenebilir? İşte sıcak havalarda kramp oluşmasının nedenleri ve öneriler: 1. Dehidrasyon: Sıcak hava, vücudun su kaybına yol açabilir. Terleme yoluyla kaybedilen suyun yerine konulmaması, kaslarda kramp oluşumuna neden olabilir. Bu nedenle, sıcak havalarda yeterli miktarda su içmek oldukça önemlidir. 2. Elektrolit Dengesizliği: Terleme sadece suyu değil aynı zamanda vücudun elektrolitlerini de kaybettirir. Potasyum, magnezyum ve kalsiyum gibi mineral eksiklikleri kas krampı riskini artırır. Dengeli bir diyetle elektrolitlerinizi takviye etmek, kramp olasılığını azaltabilir. 3. Aşırı Egzersiz: Yoğun fiziksel aktivite, kasların yorulmasına ve kramp oluşumuna yol açabilir. Özellikle sıcak havalarda, vücut daha zorlanabilir. Bu nedenle, egzersiz yaparken sıcak saatlerden kaçınmak ve uygun dinlenme süreleri sağlamak önemlidir. 4. İyi Isınma ve Esneme: Kasları esnetmek ve ısınmak, kramp riskini azaltmaya yardımcı olur. Egzersiz öncesi ve sonrasında düzenli olarak germe rutinleri yapmak, kasları rahatlatır ve kramp oluşumunu engeller. 5. Serin Ortamlarda Kalma: Sıcak havalarda mümkün olduğunca serin ortamlarda bulunmak önemlidir. Uzun süre güneş altında kalmak veya sıcak ortamlarda çalışmak, vücut sıcaklığını artırarak kramp oluşumunu tetikleyebilir. Gölgeli bir alanda dinlenmek veya klimalı bir ortamda vakit geçirmek, kramp riskini azaltır. 6. Giyim Seçimi: Hafif, nefes alabilen ve terlemeyi önleyen giysiler tercih etmek, sıcak havalarda kramp oluşumunu önlemeye yardımcı olur. Pamuklu kıyafetler tercih etmek, vücudunuzun serin kalmasına yardımcı olur. Sıcak havalarda kramp oluşmasını önlemek için bu önerileri uygulamak önemlidir. Yeterli miktarda su içmek, elektrolit dengesini sağlamak, uygun egzersiz yapmak ve serin ortamlarda kalmak, kramp riskini azaltır. Unutmayın, herhangi bir sağlık sorunuyla karşılaştığınızda uzman bir doktora danışmak en doğrusudur.
Tumblr media
Krampın Beslenmeyle İlişkisi: Hangi Gıdalar Kramp Riskini Artırır?
Kramp, birçok kişinin yaşadığı acı verici bir kas spazmıdır. Özellikle egzersiz yaparken veya gece uykuda oluşabilir ve günlük aktiviteleri de olumsuz etkileyebilir. Ancak, birçok insan krampın beslenmeyle ilişkisini göz ardı eder. Oysa, doğru besinleri tüketerek kramp riskini azaltmak mümkündür. Öncelikle, kas kramplarının en yaygın nedenlerinden biri elektrolit dengesizliğidir. Vücuttaki sodyum, potasyum, magnezyum gibi minerallerin yetersiz alımı kaslarda spazmlara yol açabilir. Bu nedenle, beslenmenizde bu mineralleri içeren gıdalara yer vermek önemlidir. Potasyum açısından zengin kaynaklar arasında muz, avokado ve ıspanak bulunurken, magnezyum açısından zengin olan badem, kabak çekirdeği ve tam tahıllı ürünler tercih edilebilir. Bununla birlikte, hidrasyon da kramp riskini etkileyen önemli bir faktördür. Yeterli su içmek kasların düzgün çalışmasını sağlar ve kramp oluşumunu engeller. Ayrıca, spor yaparken ter ile kaybedilen sıvıyı geri kazanmak için elektrolit içeren spor içecekleri veya hindistancevizi suyu da tercih edilebilir. Bazı gıdalar ise kramp riskini artırabilir. Özellikle yüksek miktarda tuz içeren işlenmiş gıdalar ve fast food ürünleri, vücutta sodyum seviyesini yükselterek kramp oluşumuna zemin hazırlar. Aynı şekilde, alkol ve kafein de dehidrasyona neden olarak kas spazmlarını tetikleyebilir. Bu nedenle, bu tür gıdaların tüketimini sınırlamak veya mümkünse tamamen kaçınmak önemlidir. Kramp riskini azaltmak için beslenmeye dikkat etmek gerekmektedir. Elektrolit dengesini sağlamak için potasyum ve magnezyum açısından zengin gıdalar tüketmek, yeterli miktarda su içmek ve tuz, alkol ve kafein gibi kramp oluşumunu tetikleyebilecek gıdalardan uzak durmak önemlidir. Beslenmeyle ilgili bu küçük değişiklikler, kramp şikayetlerini önlemeye yardımcı olabilir ve daha rahat bir yaşam sunabilir.
Tumblr media
Kramp Önleyici Egzersizler: Kasları Güçlendirerek Kramp Riskini Azaltma Yolları
Kramp, birçok kişinin yaşadığı rahatsız edici ve acı verici bir durumdur. Genellikle aniden ortaya çıkar ve kas spazmlarına neden olur. Neyse ki, kramp riskini azaltmanın etkili yolları vardır. Bu makalede, kasları güçlendirmeye yönelik egzersizlerle kramp önleme konusunu ele alacağız. Kas krampları genellikle kasların yeterince güçlü olmadığı durumlarda ortaya çıkar. Bu nedenle, kasları güçlendirmek, kramp riskini azaltmanın önemli bir adımıdır. Egzersiz yapmak, kasları güçlendirirken aynı zamanda esnekliklerini artırabilir ve kramp oluşumunu engelleyebilir. Kalça ve bacak kaslarını hedefleyen egzersizler, kramp riskini azaltmada etkili olabilir. Squatlar, lunges, hamstring (arka baldır) streçleri ve kalça açıcı egzersizler gibi aktiviteler, bu kas gruplarını güçlendirmenize yardımcı olur. Ayrıca, düzenli olarak germe ve esneme egzersizleri yapmak da kasları rahatlatır ve kramp riskini azaltır. Ayrıca, hidrasyonun önemi de göz ardı edilmemelidir. Yeterli su tüketimi, kasların iyi çalışmasını sağlar ve kramp riskini azaltır. Egzersiz yaparken ve sıcak havalarda terleme nedeniyle sıvı kaybı yaşandığını unutmayın. Bu nedenle, egzersiz öncesi, sırası ve sonrasında yeterli miktarda su içmek önemlidir. Kramp riskini azaltmak için beslenmeye de dikkat etmek gerekir. Potasyum, kalsiyum ve magnezyum gibi mineraller kas sağlığı için önemlidir. Muz, ıspanak, badem gibi yiyecekler bu mineralleri içerir ve kramp riskini azaltabilir. Kasları güçlendirmek ve esnetmek, kramp oluşumunu engellemek için etkili yöntemlerdir. Kalça ve bacak kaslarını hedefleyen egzersizler ile birlikte hidrasyona ve beslenmeye dikkat etmek, kramp riskini azaltmanızda yardımcı olacaktır. Düzenli egzersiz yapmak ve sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek, krampları minimize etmek için önemli adımlardır. Kramp sorunu yaşıyorsanız doktorunuza başvurabilirsiniz. Sağlık Bakanlığı üzerinden randevu alarak doktorunuza başvurabilirsiniz. Hastalıklar ile ilgili diğer yazılarımıza Hastalıklar bölümünden göz atabilirsiniz. Read the full article
0 notes
ucretsizreklam · 1 year
Text
Asemptomatik Vajinal Akıntı Ve Bilinmeyen Yönleri İle Yüzleşin
Vajina, kadının en mahrem ve değerli organlarından biridir. Bu özel organ, bir ömür boyu gizlenerek korunur ve bazı toplumlarda açıkça göstermek bile suç sayılabilir, hatta hapis cezasıyla sonuçlanabilir. Bu sosyal baskılar, vajinanın göz ardı edilmesine ve ihmal edilmesine yol açan bir gizleme dürtüsü oluşturur. Ancak, bu durum tedavi sürecini zorlaştırabilir ve sağlığımızı riske atabilir. Neyse ki, sabit bir jinekolog hekimle çalışarak vajinal sağlık sorunlarından kaçınmak mümkündür. Ben, sürekli olarak vajina konusunda bilgi edinmeye ve uzmanlaşmaya devam eden bir profesyonelim. Vajinal akıntı, muazzam derecede karmaşık nedenlerin bir araya gelerek oluşturduğu bir denklemin sonucudur. Bu nedenle, basit bitkisel çözümlerle kendine şifa arayanların çabalarını gördükçe içimde bir huzursuzluk oluşuyor. Ancak, sizin için buradayım ve vajinal sağlığınızı önemseyen bir jinekolog olarak, size en iyi teşhis ve tedavi yöntemlerini sunmak için elimden gelenin en iyisini yapacağım. Size sağlıklı bir yaşam sunmak için sürekli olarak güncel gelişmeleri takip ediyor ve en son teknikleri kullanıyorum. Vajinal sağlık, hayati öneme sahip bir konudur ve sizin için değerli bir hazine olarak kabul edilmelidir. Bu nedenle, kendinize ve sevdiklerinize bu değerli hediyeyi vermek için bir jinekolog hekimle düzenli olarak iletişimde olmanız önemlidir. Unutmayın, vajinanız sizin sağlığınızın ve mutluluğunuzun temel bir parçasıdır. Kısacası, vajinal sağlığınızı önemseyin, bir jinekolog hekimle çalışın ve hayatınızı güvence altına alın. Kendi sağlığınıza verdiğiniz değer, sizin için en değerli olanın korunmasına yol açacaktır.
Semptomsuz Vajinal Akıntı
Asemptomatik terimi, bir hastalığın veya durumun belirgin semptomlar veya işaretler göstermeksizin var olduğunu ifade eder. Asemptomatik vajinal akıntı, kadınlarda ortaya çıkan vajinal akıntının belirgin bir belirti veya semptom göstermeksizin meydana gelmesidir. Bu durumda, genellikle vajinadan gelen akıntı miktarı ve görünümü kadınlara şikayet , rahatsızlık yapmadığı için normal gelebilmektedir . Asemptomatik vajinal akıntı, çoğu kaynakta ve klasik tıp kitabında normal bir fizyolojik süreç olarak kabul edilebilir. Vajinanın doğal florası, hormonal değişiklikler veya ovulasyon dönemleri gibi faktörler nedeniyle vajinadan akıntı gelebileceği yazılmaktadır ve bunlara bağlı olarak hafif bir akıntı ortaya çıkabilir şeklinde cümleler tamamlanmaktadır. Bu tür durumlarda, akıntı genellikle berrak veya beyaz renkte olabilir ve hoş olmayan bir koku veya kaşıntı gibi belirtiler eşlik etmez. Fakat, bu durumun normal kabul edilmesi, önemli bilgilere sahip olmadan sağlığı riske atabilir. Ancak, bazen asemptomatik vajinal akıntının altında patolojik nedenler de olabilir. Örneğin, enfeksiyonlar (mantar enfeksiyonu, bakteriyel vajinozis veya cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar gibi), alerjik reaksiyonlar veya vajinal pH dengesizlikleri, doğum hasarları, immünolojik problemler gibi faktörler asemptomatik vajinal akıntıya neden olabilir. Bu durumda, profesyonel bir jinekolog tarafından değerlendirme yapılması önemlidir. Asemptomatik vajinal akıntı, bazen kişisel hijyen alışkanlıklarının veya vajinal ürünlerin yan etkisi olarak da ortaya çıkabilir. Bu nedenle, uygun hijyen ve bakım uygulamalarına dikkat etmek önemlidir. Her durumda, asemptomatik vajinal akıntıyla YAŞAYAN kadınların bir TECRÜBELİ jinekoloji uzmanına danışmaları önemlidir. Jinekolog , bu durumu değerlendirir, gerekirse testler yapabilir ve uygun tedavi veya yönetim planını belirleyebilir.
Semtomlar
- Vajinal Akıntı: Asemptomatik vajinal akıntının en önemli semptomu vajinal akıntıdır ama semptom yoktur, genellikle şu özelliklere sahip olabilir: - Berrak veya beyaz renkte olabilir. - Yoğunluk veya kıvam açısından değişkenlik gösterebilir. - Kokusuz veya hafif bir kokuya sahip olabilir. - Kaşıntı, yanma veya tahriş gibi rahatsızlık verici belirtiler göstermez. - İdrar yaparken veya cinsel ilişki sırasında herhangi bir rahatsızlık hissi uyandırmaz. - Bel ağrısı ve diş çürükleri, gebelik bulantı kusmaları, gebelik komplikasyonları ise asemptomatik vajinal akıntıyla doğrudan ilişkili semptomlar olarak, kadınlar ve çok sayıda Hekim tarafından görülmez. Bu semptomlar farklı sağlık sorunları veya durumlarla ilişkilendirildiği için asemptomatik vajinal akıntı kronikleşerek devam eder. Asemptomatik vajinal akıntının, en belirgin semptomu vajinal akıntı olmasına rağmen, şikayet olmayan bir durum olduğundan, genellikle kadın tarafından normalleştirilerek kronikleştirilir. Asemptomatik vajinal akıntı genellikle kadının normal vajinal florasının bir parçası veya normal hormonal değişikliklerden kaynaklandığı olarak görülmesi, vajinal akıntı ile yaşayan insan kitlelerinin oluşmasına neden olmuştur. Hatta bu durumlarda, vajinal akıntı düzenli olarak ortaya çıkabildiği, ancak kadında rahatsızlık veya semptomlar meydana getirmiyorsa sağlık göstergesi olarak bile belirtilmektedir. Oysaki çok basit bir gerçek vardır: Sıfır vajinal akıntı sağlıktır. Ancak, asemptomatik vajinal akıntı, altta yatan bir enfeksiyon veya başka bir sağlık sorunu tarafından tetiklenirse, kronikleşebilir, rahim iltihabına, nabouth kistlerine, dış gebeliklere, miyomlara, poliplere neden olabilmektedir. Ek olarak mantar enfeksiyonu veya bakteriyel vajinozis gibi enfeksiyonlar asemptomatik vajinal akıntıya neden olabilir. Eğer bu enfeksiyonlar tekrarlayıcı hale gelirse veya tedavi edilmezse, asemptomatik vajinal akıntı kronikleşebilir. Kronikleşmiş vajinal akıntı durumunda, semptomlar belirgin hale gelebilir ve şunları içerebilir: - Yoğun, kötü kokulu veya anormal renkte akıntı. - Kaşıntı, yanma veya tahriş. - Vajinal tahriş veya kızarıklık. - İdrar yaparken veya cinsel ilişki sırasında rahatsızlık veya ağrı. - … Bu durumda, kronikleşmiş vajinal akıntıya neden olan altta yatan durumu belirlemek ve uygun tedaviyi sağlamak için bir jinekoloji uzmanına başvurmak önemlidir. Jinekolog , doğru teşhis ve tedavi planını belirleyebilmek için gereken testleri yapacak ve uygun ilaçlar veya tedavi yöntemlerini önerecektir. Asemptomatik vajinal akıntı ile başa çıkmak için kadınlar genellikle aşağıdaki çabasal davranışlara girmektedirler: - Hijyen alışkanlıklarına yoğunlaşmak: - Vajinal bölgenin ekstradan temiz ve kuru kalmasını sağlamak için günlük hijyenik ped kullanımı. - Sık duş almak veya agresif temizlik ürünleri kullanmak , - Ilık suyla nazikçe genital bölgeyi yıkamak - Pamuklu iç çamaşırı tercih etmek: Hava alabilen ve nemi uzaklaştıran pamuklu iç çamaşırlarını tercih ederek vajinal akıntının semptom vermesini (azmasını) engellemek yayğın bir kadın davranışıdırr. - Sentetik malzemelerden yapılan iç çamaşırlarının hava almadığı şeklinde yaygın bir yanlış bilgi vardır. Sentetik iç çamaşırlar mükemmel hava alırlar fakat termojenik olmaları nedeniyle, terlemeyi artırırlar buda vulvar – vajinal nem dengesini bozmaktadır. - İç çamaşırlarını ütüleyerek enfeksiyon olmaktan korunma çabasına girmek; inanın sıfır vajinal akıntısı olan birisinin gündeminde bunlar yoktur. - Gün içerisinden birden fazla iç çamaşırı değiştirerek enfeksiyonun azmasını geciktirmek. - Parfüm veya kimyasal içeren ürünlerden kaçınmak: Vajinal bölgeyi parfümlü sabunlar, duş jelleri veya kokulu losyonlarla yıkamaktan kaçınma ile asemptomatik vajinal akıntının bu şekilde devam etmesi, semptom üretmesi kadın tarafından geciktirilmektedir. - Antibiyotik kullanımına dikkat etmek: Antibiyotikler, vajinal flora dengesini etkileyebilir ve asemptomatik akıntıya neden olabilir. Antibiyotik kullanımı gerektiğinde, doktorunuzun talimatlarını takip etmek ve probiyotik takviyeleri almak, flora dengesini korumaya yardımcı olabilir. Asemtomatik vajinal akıntı oluştuğunda tecrübeli jinekolog tarafından tedavi almanız gerekmektedir. Çünkü vajina; akan kokan, sızdıran aksıran, kaçıran bir organ değildir. - Seksüel ilişkide kondom kullanmak: Cinsel aktivite sırasında kondom kullanarak, asemptomatik vajinal akıntının , belirgin enfeksiyon oluşturan forma dönüşü azaltmaya bazı kadınlar tarafından denenmektedir. Bu şekilde bozulmuş ama semptom vermeyen vajinal floranın , aynı şekilde (bu iyi bir durum zannedilerek) idamesi ve mevcut semptomsuz vajinal akıntılı durumun korunması için çaba sarf edilir. - … Asemptomatik vajinal akıntıya sahipseniz ve herhangi bir rahatsızlık hissetmiyorsanız, genellikle endişe edilecek bir durum olmayabilir. Ancak, vajinal sağlığınızı önemseyen bir jinekoloji uzmanıyla düzenli olarak iletişimde olmanız ve herhangi bir değişiklik veya rahatsızlık hissettiğinizde onlara başvurmanız önemlidir. SIFIR VAJİNAL AKINTI SAĞLIKTIR ! VAJİNA; Akan, kokan, kanayan , acıyan, çatlayan, aksıran, tıksıran, kuruyan BİR ORGAN DEĞİLDİR. Vajinal Akıntının Tedavisi; Hasta Disiplini & Hekime Uyum Gerektirir ! *** 1 Hekime Gidip *** 1 Muayene Olup *** 1 Reçete Alıp *** 1 Kutu Kullanıp *** 1 Kür Tedavi İle İYİLEŞMEYE ÇALIŞMAK İM-KAN-SIZ ! Fitil Bağımlılığı, Krem Kullanmak, Günlük Ped Alışkanlığı Sizi İyileştirmez. Sizi Hasta Eden Durum İle İlgili Atfetmediğin Jinekolojik Hastalık Olamaz mı? Kök Sebep , Gizlide Kalmış Jinekolojik Hastalık Olamaz mı?Biliyorum Kadın Doğum Doktoruna Gittin… Normal Dediler…. Hatta Tüm Tetkiklerin Sorunsuz Çıktı… Bunu – Bunları Bir Kenara Bırakalım Artık Düşünmeyelim… İyileşmeye Giden Yol , 1 ( Bir ) Muayene İle Başlar. Bu Başlangıcı Başlatmak İsterseniz WhatsApp +90546 774 01 59 Üzerinden Online Randevu Talep Ediniz. Kliniğim Tamamen Temiz, Kesinlikle Mahremiyet Tabanlı Hususi Doktorluk Hizmeti Sunmaktadır. Zaman Sınırlaması Olmadan (60 – 180 Dakika) Bire Bir İlgilenme Kişiye Özel Tedaviler İle Yanınızdayız. Sağlınızı Gönül Rahatlığıyla Mesut Bayraktar’a Emanet Edebilirsiniz. Jinekolojik Problemlerinizden Derinlemesine Ve Kalıcı Kurtulmanız Hayat Kalitenizi Artırdığını Vurguluyorum. İyileşmeniz Beni Mutlu Edecektir.
Jinekolog Op. Dr. Mesut Bayraktar
Kadın Hastalıkları Ve Doğum Uzmanı Mesleğini Serbest İcra Eden Özel Hekim https://muglakadindogum.net Ortaca/Muğla Read the full article
0 notes
hamilelikte · 1 year
Text
Boş gebelik, bir yumurta döllenir ancak anne karnında yerleşmez. Bu durumda, rahimde boş bir gebelik kesesi oluşur. Bu nadir bir durumdur, ancak 50 hamileden birinde görülür. Boş gebeliğin nedenleri arasında rahim iç tabakasının yanlış gelişimi, hormon dengesizlikleri ve genetik faktörler sayılabilir. Boş gebelik belirtileri gebelik belirtileri kadar net değildir. Sık sık belirtiler yoktur ve kadınlar bu nedenle bebeklerinin öldüğüne dair hiçbir işaret almayabilirler. Ancak, düşük riski arttığından, belirtiler tespit edilmelidir. Boş gebelikte sık görülen belirtiler arasında kanama, düşük ağrıları ve karın ağrısı sayılabilir. Bununla birlikte, boş gebelikte hiçbir belirti olmaması da mümkündür. Boş gebelik tanısı ultrason testi ile konulabilir. Bu test, gebelik kesesinin içindeki bebekle ilgili hiçbir işaret olmadığını gösterir. Bu tanı, gebeliğin ne zaman olduğuna bağlı olarak birkaç hafta ila bir ay arasında yapılır. Boş gebeliğin tedavisi genellikle kanamayı durdurmak ve düşüğü tamamlamaktır. Bu, rahmin tam olarak temizlenmesini sağlar ve enfeksiyon riskini azaltır. Boş Gebelik Nedir? Boş gebelik, anne adayının rahminde bebeği olmayan bir hamilelik durumudur. Embriyo gelişmez, ancak anneye hamile olduğuna dair belirtiler vardır. Genellikle gebeliğin ilk üç ayında ortaya çıkar. Boş gebelik, gebeliğin başarısız olduğu bir durumdur ve bazen kendiliğinden sonlanır. Ancak bazı durumlarda, düşük yapmak için kürtaj yapılması gerekebilir. Boş gebelikte rahimde bir boş gebelik kesesi oluşur. Ayrıca, Boş Gebelik Ne Zaman Belli Olur? başlıklı yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz. Boş Gebelik Kesesi Nasıl Oluşur? Boş gebelik kesesi, rahim duvarında küçük bir kesedir. Bu kesede bebeğin geliştiği yer olurdu ancak kendisi gelişmediği için içi sıvı doludur. Boş gebelik kesesi, anne adayının gebeliğin varlığına dair belirtiler hissetmesine neden olur. Ancak ultrasonda veya vajinal ultrasonda belirgin bir embriyo veya kalp atışı bulunamaz. Boş gebelik kesesi, annenin sağlığı açısından ciddi komplikasyonlara neden olmaz. Ancak aynı zamanda, anne adaylarının fiziksel ve duygusal sağlığı açısından stresli bir durumdur. Bu nedenle, tıbbi müdahale genellikle önerilir. Boş Gebelik Belirtileri Nelerdir? Bos Gebelik Belirtileri Boş gebelik, rahim boşluğunda gebelik kesesi bulunmasına rağmen, içerisinde fetüs gelişmemiş bir hamilelik durumudur. Bu durum genellikle kendini belirtiler olmadan gösterir ve doktor muayenesiyle fark edilir. Ancak bazı durumlarda belirli semptomlar ortaya çıkabilir. Bu semptomlar arasında en yaygın olanı kanama ve lekelenmedir. Bu kanama, normal adet kanamasından farklı olabilir ve daha az ya da daha çok olabilir. İleri dönemlerde ise kasıkta ağrı, sırt ağrısı ve kramplar yaşanabilir. Boş gebelik, erken teşhis edilip tedavi edilirse, ciddi bir sağlık sorunu olmaktan çıkabilir. Ancak belirtiler göz ardı edilirse ve boş gebelik ilerlerse, ciddi kanamalar ve enfeksiyon riski gibi ciddi sağlık problemleri ortaya çıkabilir. Bu nedenle, hamilelik sürecinde herhangi bir belirti hissedildiğinde mutlaka doktorunuzla iletişime geçmelisiniz. Boş gebelik belirtileri aşağıdaki gibi olur: Kanama: Miktar ya da renk farklılığı hissedilen bir kanama Lekelenme: Kanama kadar yoğun olmayan bir lekeleme Kasık ağrısı: Orta şiddette ya da şiddetli kasık ağrısı Sırt ağrısı: Bel bölgesinde ya da omuzlarda ağrı hissedilmesi Kramplar: Mide krampı gibi kasılmalar hissedilmesi Boş gebelik belirtileri yaşayan anne adayları, paniklememeli ve doktorlarına danışarak gerekli kontrolleri yaptırmalıdırlar. Erken teşhis sayesinde, sağlıklı bir gebelik süreci yaşanabilir. Boş Gebelik Neden Olur? Boş gebeliği, gebelik sırasında fetusun gelişmemesi veya tamamen yok olması neden olur. Diğer bir deyişle, boş gebelik, rahimdeki gebelik kesesinin oluşmasıyla beraber fetusun gözle görülür şekilde olmaması durumudur. Bu durumun birçok nedeni olabilir; Genetik faktörler: Bazı genetik anomaliler, fetusun normal gelişememesine neden olab
ilir. Hormonal faktörler: Hormonal dengesizlikler, özellikle progesteronun yetersiz salgılanması, boş gebeliğe neden olabilir. Rahim anomalileri: Rahim içi anomaliler, fetusun doğru bir şekilde yerleşememesine neden olabilir. Boş gebelik nedenleri hakkında birçok teori olsa da, aslında net bir nedeni bulunmamaktadır. Bu nedenle, gebelik sırasında düzenli tıbbi takibe dikkat edilmesi ve olası bir boş gebeliğin erken teşhis edilmesi, hem anne hem de fetüs açısından önemlidir. Boş Gebelikten Sonra Tekrar Hamile Kalınır Mı? Bos Gebelikten Sonra Tekrar Hamile Kalma Boş gebelikten sonra tekrar hamile kalınması, birçok kadının endişe duyduğu bir konudur. Ancak, boş gebelik sonrası birçok kadın normal bir şekilde hamile kalabilir. Boş gebelik, döllenme sonrası embriyonun rahim içine yerleşmesine rağmen gelişememesi ve düşük ile sonuçlanmasıdır. Boş gebeliklerin çeşitli nedenleri olabilir ve nadiren tekrarlanabilir. Yine de, tıp uzmanları, boş gebeliğin bir sonraki hamilelik için bir engel teşkil etmediği konusunda hemfikirdir. Teşhis konulduktan sonra, rahmin iyileşmesi için genellikle birkaç hafta beklemek gerekir. Sonra doktorunuzun önerdiği şekilde yeniden hamile kalmaya çalışabilirsiniz. Boş gebelikten sonra tekrar hamile kalmak güvenli olmasına rağmen, bazı durumlarda riskli olabilir. Örneğin, boş gebeliğin nedeni rahim anomalileri, fibroidler veya endometriozis gibi durumlar ise, bu durumlar tekrar edebilir ve tekrarlanan boş gebeliklere neden olabilir. Bu nedenle, hamile kalmaya karar vermeden önce doktorunuzla konuşmanız önemlidir. Doğru tedavi planı ve düzenli izlem ile sağlıklı bir gebelik mümkündür.
0 notes
terapidestek · 1 year
Text
Anksiyete Nasıl Oluşur?
Anksiyete, bir kişinin belirsizlik, tehlike veya stresle başa çıkmaya çalıştığı normal bir tepkidir. Ancak anksiyete bozukluğu, günlük yaşamı etkileyen aşırı ve sürekli bir kaygı durumudur. Anksiyetenin tam olarak neden ortaya çıktığına dair net bir yanıt olmamakla birlikte, genellikle bir dizi faktörün etkileşimi sonucunda gelişebilir. İşte anksiyetenin oluşmasına katkıda bulunan bazı faktörler:
Genetik Yatkınlık: Genetik faktörlerin anksiyete bozukluğunun gelişiminde rol oynadığı düşünülmektedir. Ailede anksiyete bozukluğu öyküsü olan bireyler, diğerlerine göre daha yüksek bir risk altındadır.
Beyin Kimyası ve Nörotransmitterler: Anksiyete bozukluklarıyla ilişkili beyin kimyasal dengesizlikleri ve nörotransmitterlerdeki değişiklikler de önemli bir faktördür. Örneğin, serotonin ve gamma-aminobütirik asit (GABA) gibi nörotransmitterlerin düzeyindeki dengesizlikler anksiyete semptomlarına katkıda bulunabilir.
Stres ve Travma: Stresli yaşam olayları, travmatik deneyimler, kayıplar veya çocuklukta yaşanan olumsuz deneyimler anksiyete bozukluklarının ortaya çıkmasında etkili olabilir. Bu tür olaylar, anksiyetenin tetikleyicileri olabilir.
Kişilik Özellikleri: Bazı kişilik özellikleri, anksiyete bozukluklarının gelişimine katkıda bulunabilir. Mükemmeliyetçilik, düşük özsaygı, çekingenlik, sürekli endişe gibi özellikler anksiyete riskini artırabilir.
Biyolojik Faktörler: Bazı sağlık durumları, hormonal değişiklikler, tiroid problemleri, kalp hastalıkları gibi biyolojik faktörler anksiyete bozukluklarıyla ilişkilendirilebilir.
Çevresel Faktörler: Aile veya çevresel faktörler de anksiyetenin gelişiminde rol oynayabilir. Aile içindeki stresli ilişkiler, iş stresi, sosyal baskılar, ekonomik zorluklar gibi çevresel faktörler anksiyete semptomlarını tetikleyebilir.
Bu faktörlerin her biri, anksiyete bozukluklarının gelişiminde etkili olabilir, ancak her bireyde farklı şekillerde etkilerini gösterebilir. Ankara psikolog
0 notes
tupbebektedavisi1 · 1 year
Text
Kısırlık
Kısırlık Nedir?
Kısırlık (infertilite), çocuk sahibi olma çabasına rağmen 1 yıl boyunca düzenli korunmasız cinsel ilişkiye rağmen gebelik oluşmaması durumudur. Kısırlık çiftlerin %10-15’inde görülmektedir. Günümüzde birçok sebep nedeniyle kısırlık oranları artmaktadır. Peki, kısırlığın nedenleri ve tedavileri nelerdir? İşte, kısırlık hakkında bilmeniz gerekenler.
Kısırlık Nedenleri
Kısırlık erkek veya kadın kaynaklı olabilir. Kadın kaynaklı kısırlıkta genellikle yumurtlama problemleri, tüplerin tıkalı olması, endometriozis, rahimde şekil bozukluğu veya myomlar (kabartılar) gibi problemler söz konusu olabilir. Erkek kaynaklı kısırlıkta ise sperm sayısı, hareketi ve morfolojisi (şekli) gibi faktörler önemlidir. Bunun yanı sıra, bazı çiftlerde kısırlık nedeni tam olarak tespit edilemeyebilir.
Kısırlık Tedavileri
Kısırlık tedavisi, kısırlığın nedenine, süresine ve çiftin yaşı gibi faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterir. Tedavi seçenekleri arasında şunlar yer almaktadır:
Yumurtlama İlaçları: Yumurtlama problemi olan kadınların tedavisinde kullanılan ilaçlardır. Bu ilaçlar, hormonal dengesizlikleri düzenleyerek ve yumurtlamayı teşvik ederek gebelik şansını artırır.
IVF (Tüp Bebek): IVF, kadının yumurtalıklarından alınan yumurtaların laboratuvar ortamında spermle döllenmesi sonrasında elde edilen embriyonun rahime yerleştirilmesi ile gerçekleştirilen bir tedavi yöntemidir.
IUI (Yapay Tohumlama): IUI, yumurtlamayı takiben hazırlanan sperm hücrelerinin özel bir kateter yardımıyla doğrudan kadının rahmine yerleştirilmesi işlemidir.
Cerrahi: Tıkalı tüplerin açılması, myomların çıkarılması, rahim şekil bozukluklarının düzeltilmesi gibi cerrahi işlemler de kısırlık tedavisinde kullanılan yöntemler arasındadır.
Donor Yumurta/Sperm: Kadının veya erkeğin yumurta/sperm üretiminde bir sorun varsa, donor yumurta veya sperm kullanılabilir.
Sonuç
Kısırlık, çiftler için zorlu bir durum olsa da günümüzde pek çok tedavi seçeneği bulunmaktadır. İlk olarak, her iki partnerin de bir doktora başvurarak bir doğurganlık değerlendirmesi yaptırması önerilir. Bu değerlendirme, nedeni belirlemeye ve uygun tedavi planını belirlemeye yardımcı olabilir.
Tedavi seçenekleri arasında ilaç tedavisi, ameliyat, yardımlı üreme teknolojileri (YÜT) ve alternatif tıp yöntemleri yer alır. İlaç tedavisi, hormonal dengesizlikleri düzenlemeye, yumurtlama problemlerini gidermeye ve sperm kalitesini artırmaya yardımcı olabilir. Ameliyat, rahimde veya tüplerdeki yapısal problemleri düzeltmek için kullanılabilir.
YÜT seçenekleri arasında yapay tohumlama, in vitro fertilizasyon (IVF) ve intrasitoplazmik sperm enjeksiyonu (ICSI) yer alır. Bu teknolojiler, yumurta ve spermi laboratuvar ortamında birleştirerek döllenmeyi sağlar. Embriyolar daha sonra rahme yerleştirilir ve gebelik oluşması için beklenir.
Alternatif tıp yöntemleri arasında akupunktur, yoga, meditasyon ve bitkisel takviyeler yer alır. Ancak bu yöntemlerin etkisi hakkında net bir bilimsel kanıt yoktur.
Sonuç olarak, kısırlık durumu her ne kadar üzücü olsa da pek çok tedavi seçeneği mevcuttur. Her çiftin durumu farklıdır, bu nedenle en uygun tedavi planı için bir uzmana danışmak önemlidir. Ayrıca sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek ve doğurganlığı olumsuz etkileyebilecek faktörlerden kaçınmak da gebelik şansını artırmaya yardımcı olabilir.
1 note · View note
hcagla · 1 year
Text
En Erken Hamilelik Belirtileri
Tumblr media
En erken hamilelik belirtileri oldukça fazla merak ediliyor. Tatlı telaşı yaşamak tabi ki çok keyifli ve bir o kadar da stresli. 7 günde hamilelik belirtileri görülür mü derseniz eve bazı kadınlar 1. haftada hamilelik belirtileri göstermezken, diğerleri yorgunluk, göğüs hassasiyeti ve hafif kramp gibi belirtiler yaşayabilir. Her hamilelik farklıdır bunu unutmamak gerekir. Düzenli bir aylık adet döngüsüne sahipseniz, hamileliğin en erken ve en güvenilir belirtisi adet gecikmesidir. Burada en erken gebelik testi sonucuna bakabilirsiniz. 5 günde gebelik testi sonucu verdiğini iddia eden birçok gebelik testi var eczanelerde. Hamileliğin ilk birkaç haftasında, biraz lekelenme ile çok hafif bir regl dönemine benzer bir kanama olabilir. Buna yerleşme kanaması denir. Sabah bulantısı belirtileri genellikle yaklaşık 4-6 haftalık hamileyken başlar. İmplantasyon yani yerleşme kanaması, gebe kaldıktan yaklaşık 6-7 gün sonra başlar . Bu, döllenmiş yumurtanın rahmin astarına yapışmasıdır. Yumurtanın bu hareketi rahim duvarındaki kan damarlarını parçalayarak hafif kanama ve kramplara neden olabilir. - Hamile olup olmadığınızı görmek için regl döneminiz geciktiyse erken gebelik testi yapın. - Olumluysa, ilk doğum öncesi randevunuzu planlamak için doktorunuzu arayın. - Herhangi bir ilaç kullanıyorsanız, doktorunuza bunların büyüyen bebeğiniz için herhangi bir risk oluşturup oluşturmadığını sorun. Hamilelik sırasında, özellikle ilk 12 hafta boyunca, yorgun ve hatta bitkin hissetmek yaygındır. Bu dönemde vücudunuzdaki hormonal değişiklikler kendinizi yorgun, hasta, duygusal ve üzgün hissetmenize neden olabilir. Erken gebelik belirtileri arasında yer alan bir diğer belirti ise göğüsleriniz, adet döneminizden önce olduğu gibi büyüyebilir ve hassaslaşabilir. Ayrıca karıncalanabilirler. Damarlar daha belirgin olabilir ve meme uçları koyulaşabilir ve öne çıkabilir. Hamile miyim? sorusu özellikle gebelik bekleyen kadınları heyecanlandırıyor. Hamile olup olmadığınızı anlamanın en net yolu hamilelik testi yapmaktır. Hamilelik testi yaptığınızda, insan koryonik gonadotropin (hCG) adı verilen bir hormonu ölçüyor. Bu hormon, gebe kalma anından itibaren vücudunuzda oluşmaya başlar ve hamileliğinizin başlangıcında hızla çoğalır.  HCG hormonunun vücudunuzda birikmesi zaman aldığından, evde hamilelik testi yapmadan önce adetinizin gecikmesini beklemek genellikle en iyisidir. Bu noktadan önce, gerçekten hamile olsanız bile test negatif çıkabilir. Yaşayabileceğiniz çeşitli erken gebelik belirtileri vardır. Bu semptomların tümü herkeste görülmeyebilir ve bazı kadınlar bunlardan hiçbirini hissetmeyebilir. Tüm hamilelik boyunca hamilelik belirtileri, kadınlar arasında önemli ölçüde değişebilir. Hamileliğinizi ve erken gebelik belirtileri işaretlerini başka birininkiyle karşılaştırmamak önemlidir.
Erken Hamilelik Belirtileri
Yaygın erken gebelik belirtileri şunlardır; - Adet gecikmesi : Gebeliğin en yaygın ve kesin belirtisi adet gecikmesidir. Gebe kaldıktan sonra, vücudunuz yumurtlamayı ve rahminizin zarının dökülmesini durduran hormonlar üretir . Bu, döngünüzün durduğu ve bebek doğana kadar bir daha adet görmeyeceğiniz anlamına gelir. Ancak adet görmemek her zaman hamilelik belirtisi değildir. Ayrıca stres, aşırı egzersiz, diyet, hormon dengesizlikleri ve adet düzensizliğine neden olabilecek diğer faktörlerden de adet döneminizi atlayabilirsiniz . - Sık tuvalete gitme: Adet gecikmeden önce, daha sık idrara çıkmanız gerektiğini fark edebilirsiniz. Bu aslında eskisinden daha fazla kanınız olduğu için olur. Hamilelik sırasında vücudunuzun kan akışı artar. Böbrekleriniz kanınızı filtreler ve fazla atıkları uzaklaştırır. Bu atık vücudunuzu idrar olarak terk eder. Vücudunuzdaki kan ne kadar fazlaysa, o kadar çok idrara çıkmanız gerekecektir. - Yorgunluk (yorgunluk hissi) : Birçok kadın hamileliğin erken döneminde aşırı derecede yorgun hisseder. Bu hamilelik belirtisi, progesteron hormonunun yüksek seviyeleri nedeniyle olur. Diğer erken gebelik semptomlarına benzer şekilde, yorgunluk ikinci trimesterde iyileşme eğilimindedir. Bununla birlikte, birçok kadın için üçüncü trimesterde geri gelir. - Sabah (ve öğlen ve gece) bulantısı : Adına rağmen, bu hamilelik belirtisi günün veya gecenin herhangi bir saatinde ortaya çıkabilir. Bulantı, hamileliğin iki haftası kadar erken bir tarihte ortaya çıkabilir veya gebe kaldıktan birkaç ay sonra başlayabilir. Herkes mide bulantısı yaşamaz ve çeşitli mide bulantısı seviyeleri vardır. Kusmadan mide bulantınız olabilir - bu kadından kadına değişir. Hamile kadınların yaklaşık yarısında kusma görülür. Hamilelik sırasında mide bulantısı oldukça normal olsa da, susuz kalırsanız sorun olabilir. - Ağrıyan (ve büyüyen) göğüsler : Göğüsleriniz hamilelik sırasında dokunulduğunda hassaslaşabilir. Ağrı, göğüslerin adet öncesi hissettiklerine benzer olabilir, ancak daha çok. Meme uçlarınız da koyulaşmaya ve genişlemeye başlayabilir. Bu ağrı geçicidir ve vücudunuz artan hormonlara alışınca kaybolur. Ayrıca göğüslerinizin büyüdüğünü ve sütyeninizin normalden daha sıkı olduğunu fark edebilirsiniz.
Erken gebelikte daha az görülen bazı belirtiler nelerdir?
Erken gebelikte o kadar yaygın olmayan bazı ek belirtiler vardır. Tıpkı en yaygın semptomlarda olduğu gibi, bu hamilelik belirtileri olabilir veya olmayabilir. Herkesin farklı olduğunu ve benzersiz semptomlar yaşayacağını hatırlamak önemlidir. Erken hamilelik belirtileri daha az yaygın olarak şunları içerebilir: - Lekelenme (yerleşme kanaması olarak da adlandırılır) : Kötü bir işaret gibi görünse de, hafif kanama (lekelenme), embriyonuzun rahminizin iç kısmına yerleştiğinin bir işareti olabilir. İmplantasyon, gebe kaldıktan birkaç gün sonra gerçekleşir. Yerleşme kanaması, vajinadan küçük kan damlaları veya kahverengimsi bir akıntı gibi görünecektir. Normal adet döneminiz civarında başlayabilir ve birkaç günden birkaç haftaya kadar sürebilir. Lekelenme, bazı kadınların hafif bir adet dönemi geçirdiklerini ve hamile olmadıklarını düşünmelerine neden olabilir. - Yiyecek istekleri, sürekli açlık ve yiyecek isteksizlikleri : Hamileliğin erken döneminde yiyeceklerkarmaşık olabilir. Bazı kadınlar belirli yiyecekleri yemeye veya sürekli aç hissetmeye başlar. Bazı yiyecekler ve tatlar hamileliğin erken döneminde harika görünse de, diğerleri aniden tatsız olabilir. Hamilelik boyunca gıda isteksizlikleri olabilir, bu da daha önce zevk aldığınız şeylerden hoşlanmamanızı sağlar. - Ağızda metalik tat : Birçok kadın, hamileliğin erken dönemlerinde ağızlarında metalik bir tat hissettiklerini söyler. Ağzınızda bozuk para varmış gibi tadı olabilir. Bu, belirli yiyecekleri yediğinizde veya gün boyunca rastgele olabilir. - Baş ağrısı ve baş dönmesi : Baş ağrısı ve baş dönmesi ve baş dönmesi hissi, hamileliğin erken döneminde yaygındır. Bunun nedeni hem vücudunuzdaki hormonal değişiklikler hem de artan kan hacminizdir. - Kramp : Adetiniz başlamak üzereymiş gibi hissedebileceğiniz kramplar da yaşayabilirsiniz. Bu kramplar esas olarak vücudunuzun bir tarafında hissedilirse veya şiddetliyse, derhal sağlık uzmanınıza başvurmanız önemlidir.  - Ruh hali değişimleri: Hormonlarınız değişmeye devam ettikçe, ruh hali değişimleri yaşayabilirsiniz. Bu normaldir ve hamilelik boyunca olabilir. Bununla birlikte, kendinizi endişeli, depresif hissediyorsanız veya kendinize zarar verme düşünceleriniz varsa, sağlık uzmanınıza başvurmanız önemlidir. Read the full article
1 note · View note
antalyamemurlarcom · 2 years
Text
Progestan nedir? Ne için ve nasıl kullanılır? Vajinal kullanımı ve yan etkileri
Tumblr media
Progestan Nedir? Progestan içerisinde progesteron içeren bir ilaçtır. Progesteron bir hormondur. Adet döngüsünde veya hamilelikte erken evrelerin korunmasında önemli rol oynar. Bu hormon kadınları hamilelik dönemine hazırlar. Progestan ise progesteron hormonunun takviyelerinin genel adıdır. Progestan adet öncesinde sendrom yaşama, adet düzensizliği, anormal şekilde vajinal kanamalar, kısırlık, menopoz ve düşük tehlikesi gibi durumlarda yardımcı üreme tekniklerine destek amacı ile kullanılır. Progestan, progesteron hormonu eksikliğinde veya gerekli olan durumlarda kullanılan özel takviyedir. Kadınlarda üreme sağlığının önemli noktalarından birisidir. Bu hormon ovulasyon adı verilen dönemde salgılanarak vücudu hamileliğe hazırlar. Hamilelik döneminde salgılandığında bebeğin rahimde tutunmasını kolaylaştırır. Rahmin sağlıklı şekilde büyümesini ve gelişmesini sağlar. Bu hormon aynı zamanda rahim kasılmalarının önüne geçer ve gebelikte düşük riskini azaltır. Gebeliğin son dönemlerinde salgılandığında doğumun vaktinden önce olmasını önler. Progestan Ne İçin ve Nasıl Kullanılır? Progestan; hap, ampul, iğne veyahut vajinal fitil olarak satışa sunulan bir hormon takviyesidir. Bu hormon hap ve/veya tablet olarak ağız yoluyla, iğne yapılarak enjeksiyon yoluyla ve vajinadan fitil olarak vajinal yol ile kullanılabilir. Progestan Hangi Durumlarda Kullanılır? Progestan kullanmak isteyen kişilerin kendi kendine karar verme lüksleri yoktur. Bu ilaca başlayacak olan kişiler mutlaka doktor kontrolünde kullanmalıdır. Ayrıca hali hazırda kullanan kişilerin ise doktor onayı olmadan bırakmaları önerilmez. Sentetik yapıya sahip olsalar da vücut içerisinde hormon gibi davranır veya bu davranışın yanı sıra hormon üretimini tetikler. Vücutta ciddi yan etkiler oluşturabileceği için kullanımda bazı noktalara dikkat edilmesi önem taşır. Progestan Fitil Vajinal Kullanımı Progestan fitil olarak kullanılacaksa olarak ellerin temiz olması önemli ve gerekir. Fitil kullanılırken yatay pozisyon almanız faydalı olur. Yatay pozisyondayken ayaklar çeneye doğru çekilmeli ve sonrasında ise fitilin uç kısmı vajinanın ağız tarafına yerleştirilmelidir. Vajinanın ağız kısmına fitilin ucunu yerleştirdikten sonra biraz beklemek gereklidir. Sonrasında ise fitil kendiliğinden içeri doğru kayacaktır. Bu işlem yatay pozisyondayken yapılmalıdır. Çünkü dikey pozisyonda işlem zorlaşacak ve fitil kendini dışarıya doğru atacaktır. Fitilin eridiğinden emin olmak için biraz yatar pozisyonda kalınmalıdır. Emin olunduğunda ise ayağa kalkılabilir. Fitili her gün kullanmadan önce hijyen çok önemlidir. Ellerde genellikle bakteriler yoğun olduğu için enfeksiyon riski olabilir. Bu yüzden işlemler gerçekleştirilirken hijyeni ön planda tutmak önemlidir. Progestan Fitilin Faydaları Progestan, menopoz semptomlarının hafifletilmesine yardımcı olur. Bu semptomlar arasında sıcak basmaları, uykusuzluk ve ruh hali değişiklikleri bulunur. Adet döngüsünü düzenlemeye yardımcı olur ve/veya adet düzensizliği sorununu çözer. Gebelik sırasında düşük riskini azaltmak ve doğumdan sonra emzirme döneminde kullanılan doğum kontrol haplarından daha güvenli bir alternatif sağlamak için kullanılır.   Endometriozis yani rahim içi dokunun rahim dışında büyümesi durumunu azaltır. Progestan, kadınların yumurtlama sorunlarını çözmelerine yardımcı olur ve doğurganlığı arttırır. Progestan Ne İşe Yarar? Progestan, progesteron adı verilen bir hormonun sentetik bir formudur ve hormon dengesizlikleri veya kadın doğurganlık sağlığı sorunları için kullanılır. Progestan, gebelik sırasında anne karnındaki bebeğin gelişimini desteklemek için kullanılır. Ayrıca menopoz sonrası hormon tedavisi sırasında hormon değişikliklerinin neden olduğu semptomları hafifletmek için de kullanılabilir. Polikistik over sendromu gibi kadın üreme sistemi bozuklukları, adet düzensizlikleri, tekrarlayan düşükler, endometriozis ve düşük progesteron seviyeleri gibi durumların tedavisinde de kullanılır. Progestan’ın Yan Etkileri Nelerdir? Progestan, progesteron hormonunun sentetik bir formudur ve vajinal kullanım için tasarlanmıştır. Bu ilacın bazı yaygın yan etkileri şunlardır: - Vajinal kaşıntı veya yanma - Vajinal akıntı - Karın ağrısı veya krampları - Baş ağrısı - Göğüs hassasiyeti veya ağrısı - Bulantı veya kusma - Baş dönmesi veya bayılma hissi - Ruhsal veya duygusal değişiklikler (örneğin, sinirlilik veya depresyon) - Ciltte döküntü veya kaşıntı Bu yan etkiler genellikle hafif ve geçicidir ve tedaviye devam edildiğinde azalabilir veya ortadan kalkabilir. Ancak, bazı durumlarda daha ciddi yan etkiler de görülebilir, bu nedenle ilacı kullanmadan önce doktorunuza danışmanız önemlidir. Daha ciddi görülen yan etkileri ise şunlardır: - Şiddetli baş ağrısı - Görme veya işitme kaybı veya bozukluğu - Kanama veya kan pıhtılaşması sorunları - Yüksek ateş - Solunum problemleri - Karaciğer sorunları - Depresyon veya anksiyete belirtileri - Şiddetli alerjik reaksiyonlar Bu tür yan etkiler nadir görülür, ancak eğer ilacı kullanırken bu tür semptomlar yaşıyorsanız, hemen doktorunuza başvurmanız gerekir. Progesteron Hormonu Yan Etkileri Progesteron reçeteli ürünler, doktor tarafından verildiğinde güvenlidir. Ancak bazı durumlarda mide ve iştah sorunları, sıvı birikimi, kilo alma, ödem, yorgunluk, akne, uykusuzluk, uyuşukluk, alerjik deri döküntüleri, kurdeşen, ateş, baş ağrısı, depresyon, meme rahatsızlıkları, meme büyümesi, adet öncesi sendrom gibi semptomlar, düzensiz kanamalar ve değişmiş adet döngüleri gibi farklı yan etkiler yaratabilir. Progesteron takviyesi gebelik sırasında sadece doktor önerisiyle alınmalıdır. Emzirirken progesteron almak da sorun teşkil edebilir. Atardamar hastalığı olan kişilerin progesteron kullanmaması tavsiye edilir. Ayrıca meme kanseri durumlarında doktorun bilgisi dışında progesteron kullanılmamalıdır. Majör depresyon geçmişi olan veya halihazırda majör depresyon durumlarında da doktor önerisi dışında progesteron alınmamalıdır. Progesteron, karaciğer hastalıklarını kötüleştirebileceği için porfiria hastalığı olan kişilerde de kullanılmamalıdır. Progestan Kullanımında Yan Etki Görüldüğünde Ne Yapılmalı? Eğer ilacı kullanırken seyrek görülen ciddi yan etkilerle karşılaşırsanız, hemen doktorunuza başvurmalısınız. Doktorunuz, müdahale ederek ilacın kesilmesi gerekip gerekmediğine karar verecektir. Daha hafif yan etkilerle karşılaşırsanız dahi ilacı bırakmadan önce doktorunuzla konuşmanız önemlidir. Doktorunuz gerekli ise ilaç değişikliğine giderek yan etkileri hafifletebilir veya ortadan kaldırabilir. Örneğin, ağız yoluyla alınan hap veya tabletler yerine vajinal yoldan kullanılabilen tek içimlik ampul veya progestan iğnesi takviyesine de geçebilirsiniz Read the full article
0 notes
sifabul · 5 years
Photo
Tumblr media
STRESTEN ARINMAK VE YORGUNLUKTAN KURTULMAK İÇİN BU NOKTAYA MASAJ YAPIN!!! #şifabul Akupresür noktaları Çin tıbbında sağlık kazanmak için yüzyıllardır kullanılmaktadır. SAN YİN JİAO noktasına masaj yapmak sizi bir çok sorundan kurtarabilir.
NEREDE BULUNUR? Ayağınızın iç kısmının bilek bölgesine dört parmağınızı koyun. Hemen üstteki noktadır.
NASIL MASAJ YAPILIR? Baş parmağınızla bu noktaya 6 saniye bastırarak daireler çizin. 2 saniye bekleyin. Bu şekilde 5 dakika kadar masaj yapmaya devam edin. Geceleri yapın. 1 ay sonra farkı hissedeceksiniz.
NELERE İYİ GELİYOR? 1. Uykusuzluk problemini çözer. 2. Halsizlik ve kronik yorgunluğa iyi gelir. 3. Adet düzensizliklerini ve ağrıları geçirir. 4. Hazımsızlık ve şişkinliği alır. 5. Hormonal dengesizlikleri düzenler. 6. Libidoyu kuvvetlendirir. 7. Tansiyonu dengeli tutar. 8. Cilde parlaklık ve canlılık kazandırır.
UYARI: Erken doğuma neden olacağı için hamilelerin  bu masajı yapmaması gerekir.
3 notes · View notes
dustylipscom · 7 years
Text
Hormon Dengesizlikleri, Doğal Olarak Dengelemenin Yolları
Hormonlar, adrenalin, östrojen, testosteron, insülin gibi, genel sağlığınızın birçok yönünü etkileyen son derece önemli kimyasal habercilerdir. Hormonlar tiroid, adrenal, hipofiz, yumurtalıklar, testisler ve pankreas çeşitli bezler ve organlar tarafından salgılanır. Hormonal dengesizlikler için tedaviler genellikle sentetik hormon replasman tedavileri, doğum kontrol hapları, insülin enjeksiyonları, tiroid ilaçları ve daha fazlasını içerir. Ancak, hormonal bozukluklar yaşayan insanlara bu tür sentetik tedaviler genellikle üç şey yapar:
• İnsanları semptomların kontrol altında tutmak için ömür boyu reçeteli ilaç almaya bağımlı kılar. • Hastanın semptomlarını maskeler, bunları çözmemektedir. Bu, bozukluk ilerledikçe hastanın vücudun diğer bölgelerinde anormallikler geliştirmeye devam edebileceği anlamına gelir. • Felç, osteoporoz, anksiyete, üreme sorunları, kanser gibi ciddi yan etkiler için daha yüksek bir risk oluşturur.
Hormonlarınızı doğal olarak dengeleyebileceğiniz yollar var. Aşağıda, spesifik semptomlarınızın hangi hormonal dengesizliğin işaret edebileceğini, hormonal sorunun kökeninin nedenleri ve sentetik tedavilerle ilgili olumsuz yan etkileri yaşamadan problemi nasıl tedavi edebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Hormon Dengesizlikleri Belirtileri
• İnfertilite ve düzensiz regl • Açıklanamayan ve diyetinizdeki kasıtlı değişikliklerden ötürü kilo alma veya kilo kaybı • İştah değişikliği • Sindirim sorunları • Depresyon ve kaygı • Düşük libido • Yorgunluk • Uyku problemleri • Saç dökülmesi ve saç incelmesi
Hormonal dengesizlik belirtileri, hangi rahatsızlığa veya hastalığa neden olduklarına bağlı olarak dramatik bir şekilde değişebilir. Örneğin, yüksek östrojen, endometriozis ve üreme sorunları içeren problemlere katkıda bulunurken, diyabet semptomları kilo alımı, iştahta değişiklikler, sinir hasarı ve görmede katkıda bulunur. En yaygın hormonal dengesizlikleriyle ilişkili bazı özel sorunlar şunları içerir:
• Yüksek Östrojen: Uyku düzeni, kilo ve iştahta değişiklikler, yüksek seviyede stres, yavaş bir metabolizma • Düşük östrojen: düşük cinsel isteği, üreme problemleri, menstrüel düzensizlik, ruh halinde değişiklikler • Düşük testosteron: erektil disfonksiyon, kas kaybı, kilo alma, yorgunluk, ruh hali problemleri • Polikistik Over Sendromu: Kısırlık, kilo artışı, şeker hastalığında yüksek risk, akne, anormal saç büyümesi • Hipotiroidizm: Metabolizmanın yavaşlaması, kilo alımı, yorgunluk, kaygı, sinirlilik, sindirim sorunları, düzensiz regl • Hipertiroidi & Grave hastalığı: kaygı, saç incelme, kilo kaybı, İBS, uyku sorunları, düzensiz kalp atışları • Diyabet: kilo alma, sinir hasarı (nöropati), görme kaybı riski, yorgunluk, nefes alma sorunları, ağız kuruluğu, deri problemleri • Adrenal yorgunluk: yorgunluk, kas ağrıları, kaygı ve depresyon, uyku bozukluğu, beyin sisi, üreme problemleri
Hormonal Dengesizliklerin Risk Faktörleri ve Nedenleri
Hormonal dengesizlikler çok faktöre bağlı bozukluklardır, yani diyet, tıbbi geçmiş, genetik, stres seviyeleri ve çevrenizdeki toksinler gibi faktörlerin bir kombinasyonundan kaynaklanır. Bazı hormonal dengesizliklere katkıda bulunan en yaygın faktörler şunlardır:
• Gıda alerjileri ve bağırsak sorunları: Bağırsak sağlığınız hormon regülasyonunda önemli bir rol oynamaktadır. Sızıntılı bağırsak sendromu olması veya bağırsak duvarınızı kaplayan yararlı probiyotik bakterilerin olmaması durumunda şeker hastalığı ve obezite gibi hormonal sorunlara daha yatkın olursunuz çünkü iltihaplanma genellikle barsağınızdan kaynaklanır ve sağlığınızın neredeyse her yönünü etkiler. • Fazla kilolu veya obez olmak • Zayıf beslenme ve yerleşik bir yaşam tarzının neden olduğu yüksek seviyedeki iltihaplanma • Genetik duyarlılık • Toksisite; böcek ilacı, toksin, virüs, sigara, aşırı alkol ve zararlı kimyasallara maruz kalma • Yüksek miktarda stres, uyku ve dinlenme yetersizliği
Hormonları Doğal Olarak Dengelemenin Yolları
Karbonhidrat Yerine Sağlıklı Yağlar Tüketin
Kısa, orta ve uzun zincirli yağ asitleri bakımından zengin çeşitli gıdalar yemek hormonlarınızı kontrol altında tutmanın anahtarıdır. Vücudunuz, hormonlar oluşturmak için doymuş yağ ve kolesterol gibi çeşitli yağlara ihtiyaç duyar. Bu önemli yağlar sadece hormon üretimi için temel yapı taşları değil, aynı zamanda iltihap seviyelerini düşük tutarak metabolizmayı artırır ve sağlıklı kilo vermeyi teşvik eder. Sağlıklı yağların, iltihaplanmaya yol açan ve hormonlarınızın dengesini bozan rafine edilmiş karbonhidratların ters etkileri vardır. Anti-inflamatuar, sağlıklı yağ kaynakları şunları içerir: hindistancevizi yağı, avokado, somon.
•Hindistan cevizi yağın birçok kullanımı vardır. Hindistan cevizi yağı veya doğal anti bakteriyel ve yağ yakıcı etkilere sahiptir. • Avokado’nun faydaları arasında kalp sağlığının iyileştirilmesi, iltihaplanmayı azaltması, iştahınızı kontrol etmesi ve günlük olarak lif ve potasyum gibi besin maddelerinin alımına katkısı vardır. • Somon, enflamasyonu düşürmesi ve bilişsel işlevlerle yardımcı olduğu bilinen omega-3 yağ asitleri en iyi kaynaklarından biridir. Omega-3 yağ asitleri, beyin hücre zarlarının büyük bir bileşenidir ve beyindeki hücre-hücre iletişimi için önemlidir. Araştırmalar, omega-3 yağ asitlerinin, hipokampal nöronal kayıplara karşı korunmaya ve pro-inflamatuar cevapları azaltmaya yardımcı olduğunu gösteriyor.
Uçucu Yağlar kullanın
Hormonlarınızı doğal olarak dengede tutmak için, DEA, parabenler, propilen glikol ve sodyum lauril sülfat gibi potansiyel olarak zararlı kimyasallarla yapılmış geleneksel vücut bakımı ürünlerini kullanmaktan kaçınarak vücudunuzdaki toksinleri atmanız önemlidir. Daha iyi bir alternatif, uçucu yağlar, hindistancevizi yağı, shea yağı ve hint yağı gibi malzemelerle yapılan doğal ürünleri kullanmaktır. Toksik vücut bakımı ve temizlik ürünlerin yerine, bu hormon dengeleyici uçucu yağları kullanın:
• Adaçayı Yağı: Doğal fitoöstrojenler içerdiği için östrojen düzeylerini dengelemeye yardımcı olur. Adet döngüsünü düzenlemek, PMS semptomlarını hafifletmek, infertilite ve PCOS tedavisinde kullanmak ve hatta rahim ve yumurtalık kanseri şansını azaltmak, depresyon ve kaygı gibi duygusal dengesizlikler için kullanılabilir. • Lavanta Yağı: Lavanta yağı kaygı, depresyon, huysuzluk ve stres tedavisinde yardımcı olabileceği için duygusal dengesini geliştirir. Ayrıca, hormon düzeylerini dengelemeye yardımcı olacak dinlendirici bir uykuyu teşvik etmek için de kullanılabilir. • Rezene Yağı: Vücudunuzu rahatlatmak, sindiriminizi iyileştirmek ve bağırsakların sağlığı, metabolizmanızı artırmak ve iltihaplanmayı azaltmak için rezene özlü yağ kullanın. • Kekik Yağı: Kekik yağı, infertilite, PCOS, menopoz, depresyon, saç dökülmesi ve uykusuzluk gibi sağlık sorunlarını tedavi etmeye ya da rahatlatmaya yardımcı olan progesteron üretimini geliştirir. • Sandal Ağacı Yağı: Sandalağacı esansiyel yağı libidonunuzu artırmak, stres azaltmak, gevşemeyi teşvik etmek, zihinsel netliği artırmak ve rahatlamanıza yardımcı olmak için kullanılabilir. Güçlü kokusu vardır ve huzur duygularını tetikler ve hormon dengesizliklerine neden olabilecek genel stres azalmasına neden olur.
Adaptojen Bitkiler Kullanın
Adaptojen bitkiler, hormon dengesini teşvik eden ve vücudu çok çeşitli hastalıklardan (aşırı gerilimin neden olduğu olanlar da dahil olmak üzere) koruyan benzersiz bir şifa bitkisi sınıfıdır. Ba��ışıklık fonksiyonunu artırmanın ve stresle mücadele etmenin yanı sıra, araştırmalar, çeşitli adaptotojen (ashwagandha, şifalı mantar, rhodiola ve kutsal fesleğen gibi) aşağıdakileri yapabileceğini gösteriyor:
• Doğal olarak kolestrol seviyelerini düşürür • Endişe ve depresyonu azaltır • Kan şekeri ve insülin seviyelerini stabilize eder • Tiroid fonksiyonunu geliştirir • Beyin hücre dejenerasyonunu azaltır • Adrenal bez fonksiyonlarını destekler
Beslenme Boşluklarını Doldurmak İçin Takviye Alın
Bazen hormon dengesizliğine yol açabilecek beslenme boşluklarını doldurmak için ilave gerekiyor. Hormonlar için tavsiye edilen en iyi takviyeler:
• D vitamini: D vitamini neredeyse vücutta bir hormon gibi davranır ve inflamasyon seviyelerini düşük tutmak için önemli etkileri vardır. Karanlık bölgelerde yaşayan insanlar genellikle D vitamini takviyesi almayınca mevsimsel depresyon ve diğer sağlık sorunları yaşarlar. • Çuha çiçeği yağı: Genel hormonal fonksiyonu destekleyen LA ve GLA gibi omega-6 yağ asitleri içerir. Çuha çiçeği yağı takviyesi, adet öncesi ve PCOS semptomlarını hafifletmeye yardımcı olabilir. Ayrıca, gebelik için sağlıklı bir ortam yaratmaya yardımcı olur. • Kemik suyu: Sindirim sistemini rahatlatır ve vücuda kolaylıkla emilebilen besin maddeleri sağlar. Kemik suyu, genel sağlığınızı iyileştirme gücüne sahiptir. Kollajen, prolin, glisin ve glutamin gibi şifa veren bileşikler içerdiği için sağlığınız için özellikle yararlıdır. • Probiyotikler: Probiyotikler, hormonlarınızı dengeleyebilen bağırsak astarını onarmaya yardımcı olabilir. Probiyotikler, insülin, grelin ve leptin gibi anahtar hormonların üretimini ve regülasyonunu iyileştiren sağlıklı bakterilerdir. Örneğin, gluten gibi sindirilmemiş gıda parçacıkları bağırsaktan kan dolaşımına sızdığında tüm vücudu etkileyen hastalıklara neden olan iltihaplanmaya, özellikle de yüksek inflamasyona çok duyarlı tiroid bezlerine neden olur. Sızdıran barsak hastalarının çoğunda bağırsakta probiyotik eksikliği vardır.
İlaçlara ve Doğum Kontrol Haplarına Dikkat Edin
Bazı ilaçların yan etkileri hormon dengesini bozabilir, yorgunluk, iştah değişiklikleri, değişen uyku düzenleri, düşük libido, depresyon içermektedir. Hormon dengesizliğinizi bozabilen bazı ilaçlar arasında kortikosteroidler, uyarıcılar, statinler, dopamin agonistleri, rezinoidler ve glukokortikoidlerdir. İlaçlarınıza dikkat edin, mümkün olduğunda doktorunuzla yan etkileri hakkında konuşun ve doğal alternatifleri araştırın. Doğum kontrol hapı, hormon düzeylerini değiştiren tehlikeli bir başka ilaçtır. Hap birçok komplikasyona neden olabilecek tehlikeli denilebilecek seviyelere östrojen düzeylerini yükselten bir hormon terapisi türüdür. Çalışmalar, özellikle uzun vadede almanın risklerini aşağıdakileri içerebilir:
• Göğüs kanseri riskini artırabilir • Rahim kanaması, kan pıhtılaşması, kalp krizi ve inme riskini artırabilir • Migren • Artan kan basıncı • Kilo almak • Sırt ağrıları • Duygu değişiklikleri • Mide bulantısı • Benign karaciğer tümörleri • Göğüslerde hassasiyet
Yeterince Uyku Alın
Her gece 7-8 saat uyumadığınız sürece, vücudunuza iyilik yapmıyorsunuz. Uyku eksikliği veya doğal sirkadiyen ritminin rahatsız edilmesi, hormon dengesizliğine katkıda bulunan en kötü alışkanlıklar biri olabilir çünkü hormonlarınız bir programa göre çalışıyor. Örneğin, birincil stres hormonu olan kortizol gece yarısı düzenlenir. Bu nedenle, geç yatan insanlar asla stres tepkisinden bir ara veremezler. Uyku eksikliği, uzun süreli kortikosteroid kullanımı ve kronik stres, yüksek kortizol düzeylerine en büyük katkıda bulunan üç faktördür. Uyku, stres hormonlarını dengeli tutmaya yardımcı olur, enerji oluşturur ve vücudun düzgün şekilde iyileşmesine imkân tanır.
Duygusal Dengesizlikleri Kontrol Altında Tutun
Geleneksel Çin Tıbbı‘na göre, iç duyguların kişinin sağlığı üzerinde doğrudan etkisi vardır ve duygusal dengesizlikler, dış faktörler ve yaşam tarzı seçimleri ele alındığında, hormonal dengesizliklerle ilişkili sağlık koşullarının önlenmesine yardımcı olabilir. Geleneksel Çin Tıbbı uygulayıcıları, korku duygularının üreme organlarınızdaki, böbreklerinizdeki ve adrenallerinizdeki kortizol düzeylerini etkileyen hastalıklara neden olduğuna inanmaktadır. Bu, polikistik over sendromu ve infertilite gibi ciddi durumlara neden olabilir. Hayal kırıklığı, sabırsızlık ve affedilmemiş duygular karaciğerinizde östrojen dengesizliğine neden olabilecek hastalıklara neden olur. Endişe ve kaygı duyguları insülin düzeylerinizle ilgili sorunlara neden olabilir ve bu da daha sonra çeşitli hormonları etkileyebilir. Hormonlarınızı doğal olarakdengede tutmanın önemli bir bileşeni, üzerinde çalıştığınız duygusal dengesizlikleri gidermektir. Bunu, stres düzeylerini azaltarak, kişisel yansıtma yaparak ve kendiniz için zaman ayırarak yapabilirsiniz. Meditasyon son derece yararlı olabilir ve bu nedenle derin nefes egzersizi, açık havada vakit geçirmek ve her gün egzersiz yapabilirsiniz. Akupunktur ve masaj gibi geleneksel Çin tıbbı terapiler de hormonal dengesinin geliştirilmesine, stresle mücadeleye ve kan akışını geliştirmeye yardımcı olabilir. Unutmayın ki duygularınız ve hormonlarınız birbirine bağlıdır.
Facebook | Twitter | Instagram | Pinterest | Youtube
The post Hormon Dengesizlikleri, Doğal Olarak Dengelemenin Yolları appeared first on DustyLips.com.
Kaynak: http://ift.tt/2r0q3xR
0 notes
doseistanbul · 3 years
Text
Magnezyum
Magnezyum son yıllarda oldukça popüler bir mineral haline geldi ve bunun iyi bir nedeni var.
Vücutta 600'den fazla enzimatik reaksiyonda yer alır, ancak yüksek oranda işlenmiş diyetlerimiz ve tükenmiş topraklarımız nedeniyle çoğumuz yeterince alamıyoruz. Stres, dehidrasyon, yaşlanma ve diğer faktörler de magnezyum tükenmesine katkıda bulunur.
Magnezyum, birçok rolü arasında özellikle protein sentezi (kas ve kemik oluşturmayı ve hormon oluşturmayı içerir), sinir fonksiyonu, kan şekeri kontrolü, enerji üretimi ve kan basıncının düzenlenmesi için önemlidir. DNA, RNA ve ana antioksidan glutatyonumuzun sentezi için gereklidir. Magnezyum ayrıca bir elektrolit görevi görür ve diğer minerallerin hücrelerimizi etkileme şeklini düzenler.
Magnezyumun pek çok farklı işi olduğu göz önüne alındığında, tam gelişmiş bir eksikliğin veya optimal olmayan bir seviyenin birçok farklı şekilde ortaya çıkması şaşırtıcı değildir. Hastalarımda gördüğüm en yaygın şeylerden bazıları kaygı ve uyku güçlüğü, kas krampları, yüksek tansiyon ve baş ağrılarıdır. Bu semptomların birçoğunun başka nedenleri de olabilir, bu nedenle, fonksiyonel uygulayıcınızla birlikte hissettiğiniz dengesizlikleri keşfetmeniz önemlidir.
Koyu yapraklı yeşillikler, kabak çekirdeği, badem ve bitter çikolata gibi magnezyum açısından zengin besinler yemek, herhangi bir diyet için sağlıklı bir odak noktasıdır. Ancak tek başına diyet yoluyla yeterli magnezyum elde etmek zor olabilir, bu nedenle bu, takviye olarak sıklıkla önerdiğim bir mineraldir.
Arkadaşım ve iş ortağım Dhru Purohit'in son blog yazılarından birinde güzelce parçaladığı, ek formda tipik olarak gördüğümüz birkaç farklı magnezyum formu var. Denemek için yeni bir şey arıyorsanız, en sevdiği markalardan birkaçını da paylaşıyor!
Hangi formların ne için iyi olduğu konusunun özü şudur:
Magnezyum sitrat: Bu, magnezyumun sitrik aside bağlandığı bir formdur. Ozmotik bir müshil olarak çalıştığı için kabızlık için genellikle yararlıdır, yani bağırsaklarınızı rahatlatır ve suyu bağırsaklarınıza çeker. Düzenli kalmakta zorlanıyorsanız, bu, piyasadaki diğer laksatiflerden daha fazla sisteminize zarar vermeyen güvenli bir seçenektir.
 
Magnezyum glisinat: Bu formda magnezyum, amino asit glisine bağlanır. Kandaki seviyeleri gerçekten artırabilen ve magnezyum sitrat ile aynı müshil etkisine sahip olmayan, biyolojik olarak kullanılabilirliği yüksek bir magnezyum türüdür. Pek çok insan, banyoya fazladan gitmeden dinlendirici bir uyku ve kaygıyı teşvik etmek için bu formu kullanmayı sever.
 
Magnezyum L-treonat: Treonine bağlı olduğu bu magnezyum formu, kan-beyin bariyerini geçme kabiliyeti nedeniyle beyin fonksiyonu için güçlüdür. Magnezyum L-treonatın beyindeki sinir kanalı aktivasyonu ve sinaptik plastisite ile ilgili reseptörleri geliştirdiği bulunmuştur, bu da öğrenme ve hafıza süreçleri için kritik olduğu anlamına gelir. Ayrıca uyku, anksiyete, depresyon ve TSSB'deki gelişmelerle bağlantılıdır.
Bu, genellikle bireysel olarak önerdiğim ilk üç magnezyum formunun yalnızca bir anlık görüntüsüdür. Orada başka birçok form var ve bazı ürünler vücutta maksimum etki için birden fazla türde magnezyumun karışımlarını bile içeriyor.
Umarım magnezyum ve sizin için neler yapabileceği hakkında yeni bir şeyler öğrenmişsinizdir. Magnezyum veya başka herhangi bir bireysel besin takviyesi yapmayı seçseniz bile, bunları besin açısından yoğun bir diyetle tamamlamanın her zaman iyi bir fikir olduğunu unutmayın.
0 notes
fiyatinedir · 3 years
Text
Primolut Fiyatları
Tumblr media
Güncel Primolut Fiyatları
Primolut Fiyatları arayışı içindeyseniz doğru yerdesiniz. Sizler için güncel Primolut Fiyatları fiyat bilgisine ulaştık ve eczanelerden aldığımız fiyat doğrultusunda bu yazımızı paylaştık. Ülkemizde çok tercih edilen ürünler arasında yer alan Primolut Fiyatları da güncel zamlardan etkilendi. Peki Güncel ve Zamlı Primolut Fiyatı 2021 yılında ne kadar olacak ? Bu yazımızda güncel Primolut fiyat bilgisi yer almaktadır. Primolut fiyatları 2021 yılı içerisinde güncel ve doğru olarak eczanelerden ve satıcılardan öğrenilmiştir.
Tumblr media
primolut fiyat
Primolut Fiyatları
- PRIMOLUT-N 5 mg 30 tablet = 19,50₺ Primolut Nedir? Primolut, adet geciktirici olarak bilinen ve kullanılan bir haptır. Adet döngünüzü düzene sokar. Hap içerisinde hormonlarınızın dengesini sağlayacak ve düzenleyecek maddeler bulunur. Hap sayesinde düzensiz adet dönemleri yaşıyorsanız bu problemi çözebilir ve hormonlarınızın dengesini sağlayabilirsiniz. Adet (REGL) Nedir? Âdet, hayız, menstrüasyon veya regl, kadınlarda ve bâzı diğer yüksek dişi primatlarda, rahim iç yüzeyinde oluşan damar ve dokuların kan ile birlikte vücuttan atılması şeklindeki fizyolojik olay. Doğurgan kadınlarda üreme ve döllenme amacıyla meydana gelen değişiklikler için kullanılan bilimsel bir terimdir. Menstrüasyon halk arasında aybaşı olarak da bilinir. Fiil olarak genellikle âdet görmek ya da regl olmak şeklinde kullanılır. Âdet döngüsü (menstrual siklus) çerçevesinde kadınların ergenliğe erişmesinden menopoza girmelerine kadar yaklaşık her 28 günde bir tekrarlanan bu süreç, sadece gebelik süresince durur. Kadınların çoğu düzenli olarak 28 günde bir âdet görmez; 21-35 günde bir âdet görmek normal kabul edilir. Adet kanamaları azalarak 3 ila 7 gün devam eder. Bu süre zarfında yaklaşık 35-40 ml. kan kaybedilir. Bu miktar çoğu kadında 50 ml'nin altındadır.
Tumblr media
primolut n fiyatı Hormonal Bozukluk Nedir? Hormon dengesizlikleri, vücutta hormonların düzenli olarak salgılanamamasına denilmektedir. Düzensizlik gösteren bu hormonlar; kadınlık hormonları olabildiği gibi, tiroit hormonları da olabilir. Stres ve düzensiz beslenme, en sık karşılaşılan hormon bozukluğu nedenidir. Bitkisel Adet Geciktiriciler Nedir? - Maydanoz çayı, - Biberiye, - Böğürtlen yaprağı, - Elma sirkesi, - Salatalık, - Karpuz, - Tarçın, - Zencefil, - Cıvan perçemi. Adet Geciktiricilerin Yan Etkileri Nedir? - Duygu durum bozukluğu ve mutsuzluk hali, - Sivilce (akne), - Göğüs hassasiyeti, https://www.youtube.com/watch?v=tT-iBa3y4EY&ab_channel=FaniBeyin Thincal Fiyatı - Sennalax Fiyatı - Tansiyon İlacı Fiyatı - Duphalac Şurup Fiyatı - Ginera Fiyat - Ponstan Forte Fiyat -Atomy Ürünleri Fiyatları - Madecassol Fiyatları - Nerisona C Fiyatları - Primolut Fiyatları Read the full article
0 notes
campplay · 4 years
Text
Adet Dışı Anormal Kanama Sebepleri Nelerdir?
Adet Dışı Anormal Kanama Sebepleri Nelerdir?
Adet dönemi dışında görülen kanama, bazı kadınlar için endişe verici olabilir. Hemen hemen her kadın, yaşamın bazı dönemlerinde intermenstrüel kanama olarak adlandırılan bu durumla karşılaşır. Anormal kanama genellikle hormon dengesizlikleri, hamilelik, stres veya doğum kontrol haplarından kaynaklanır. Ancak nadiren de olsa, rahim ağzı, rahim veya yumurtalık gibi belirli kanser türlerinin ya da…
View On WordPress
0 notes