Tumgik
#Kaynama Sıcaklığı
bilgilikus · 10 months
Text
Kahve Tiryakilerine Öneriler - Evde Mükemmel Kahve Hazırlama Tüyoları
Tumblr media
Kahve içmeyi sevenlerin sıklıkla karşılaştığı sorunlardan biri, evde hazırladıkları kahvenin istedikleri gibi olmamasıdır. Bu durumu düzeltmek için bazı tüyoları dikkate alabilirsiniz. İşte kahve tiryakilerine öneriler: 1. Kaliteli Kahve Tercih Edin: İyi bir kahve deneyimi için kaliteli kahve çekirdekleri kullanmanız önemlidir. Tercihinizi taze ve öğütülmemiş çekirdeklerden yana yaparak lezzetli bir kahve elde edebilirsiniz. 2. Su Kalitesine Dikkat Edin: Kahve suyunun kalitesi, kahvenin lezzeti üzerinde doğrudan etkilidir. Mümkünse filtreli veya damacana su kullanmanız, kireçli suyla yapılan kahvelerin tadını daha iyi hale getirecektir. 3. Doğru Ölçüm Yapın: Kahvenin aroması ve lezzeti, doğru ölçümlerle elde edilir. Öğütülmüş kahveyi tartarak veya önce suyu, sonra kahveyi ölçerek birebir orantıda kullanmanız önemlidir. 4. Tam Anlamıyla Öğütün: Kahve çekirdeklerini kullanmadan hemen önce öğütmeniz, taze bir kahve demlemenize yardımcı olacaktır. Kahve öğütücüde çekirdekleri istediğiniz öğütme derecesine gelene kadar öğütün. 5. Sıcaklık Kontrolü Yapın: Su sıcaklığı, kahvenin aromasını ve lezzetini etkiler. Suyun kaynama noktasına ulaşmadan, yaklaşık 90-95 derece arasında olması idealdir. Bunu sağlamak için suyu bir süre dinlendirerek kullanabilirsiniz.
Evde Mükemmel Kahve Hazırlama Tüyoları
Evde kahve hazırlamak, profesyonel bir barista olmasanız bile mükemmel sonuçlar elde etmenizi sağlayabilir. İşte evde mükemmel kahve hazırlama tüyoları: 1. Düzgün Demleme İşlemi: Kahveyi demlerken, suyu kahve üzerinde eşit olarak dağıtmanız gerekmektedir. Bu nedenle, el ile veya otomatik bir demleme yöntemi kullanırken dikkatli ve düzgün bir şekilde suyu eklemelisiniz. 2. Demleme Süresini Ayarlayın: Kahveyi demlemek için ideal süre, genellikle 4 ila 6 dakika arasında değişmektedir. Ancak, kullanılan öğütme derecesi, kahve miktarı ve tercih edilen kahve kuvvetine bağlı olarak süre değişebilir. Deneme yanılma yoluyla kendi tercihinizi bulmanız önemlidir. 3. Kahve Makinesini Temiz Tutun: Kahve makineleri, düzenli olarak temizlenmezse kötü bir tat bırakabilir. Bu nedenle, kullanmadan önce ve sonra kahve makinesini temizlemeye özen göstermelisiniz. Makinenizin kullanım kılavuzunda belirtilen temizlik talimatlarını takip ederek kahvenizin lezzetini koruyabilirsiniz.
Kahve Rehberi
Kahve deneyimini geliştirmek için bir kahve rehberine başvurmak faydalı olabilir. İşte size bir kahve rehberinde bulunan bazı öneriler: 1. Farklı Kahve Çeşitlerini Keşfedin: Kahve rehberi size çeşitli kahve türlerini tanıtacak ve lezzet profilleri hakkında bilgi verecektir. Farklı tatları denemek ve kendi tercihinizi bulmak için bu rehberi dikkatlice okuyun. 2. Kahve Ekipmanları: Kahve hazırlamanın bir sanat olduğunu unutmayın. Kahve rehberi, farklı ekipmanları (French press, aeropress, ibrik vb.) ve bunları nasıl kullanacağınızı size anlatacaktır. Farklı ekipmanları deneyerek farklı sonuçlar elde edebilirsiniz. 3. Kahve Eşleştirmeleri: Kahvenin yanında hangi yiyeceklerin iyi gideceğini öğrenmek, kahve deneyiminizi daha da zenginleştirecektir. Kahve rehberinde, kahve ile uyumlu olan yiyecekler ve atıştırmalıklar hakkında bilgi bulabilirsiniz. 4. Doğru Saklama Yöntemleri: Kahvenin tazelik ve aroma özelliklerini korumak için doğru saklama yöntemlerini kullanmak önemlidir. Kahve rehberi, kahveyi nasıl saklamanız gerektiği konusunda size bilgi sağlayacaktır. Bu kahve rehberi, kahve tiryakilerine evde mükemmel kahve yapma konusunda faydalı bilgiler sunmaktadır. Kaliteli kahve çekirdekleri kullanarak, doğru ölçülerle demleyerek ve kahve rehberine başvurarak mükemmel bir kahve deneyimi yaşayabilirsiniz. Unutmayın, kahve hazırlamak bir sanattır ve pratik yaparak kendinizi geliştirebilirsiniz. Read the full article
0 notes
cevapolojicom · 5 years
Photo
Tumblr media
1- Kaynama Sıcaklığı, 2- Donma Sıcaklığı, 3- Özkütle, 4- Çözünürlük Yukarıdakilerden hangileri katı,sıvı,gaz halinde bulunan arı maddelerin her üçü içinde ortak ayırt edici özelliklerdir ? 1- Kaynama Sıcaklığı2- Donma Sıcaklığı3- Öz kütle4- ÇözünürlükYukarıdakilerden hangileri katı,sıvı,gaz halinde bulunan arı maddelerin her üçü içinde ortak ayırt edici özelliklerdir ?
0 notes
pdfsayar · 2 years
Text
Fen Bilimleri Atölyem 5 Sınıf
Fen Bilimleri Atölyem 5 Sınıf
10 sonuç bulundu. Dosya Boyutu Önizleme Bağlantıları İndirme Bağlantıları 5.sınıf Fen Bilimleri – Sakaryaodm.meb.gov.tr5. SINIF FEN BİLİMLERİ Kazanım Listesi F.5.4.2.1. Yaptığı deneyler sonucunda saf maddelerin erime, donma, kaynama noktalarını belirler. F.5.4.3.1. Isı ve sıcaklık arasındaki temel farkları açıklar. F.5.4.3.2. Sıcaklığı farklı olan sıvıların karıştırılması sonucu ısı alışverişi…
View On WordPress
0 notes
olcumcihazlari · 4 years
Text
Ölçüm Cihazları Modelleri ve Fiyatları Nedir?
Ölçüm Cihazları Modelleri ve Fiyatları Nedir?
Ölçüm Cihazları modelleri ve markalarımızı sizlere tanıtmak için detaylı bir makale yazısı hazırladık. Faydalı bilgilerimiz sonrasında işletmenize uygun en iyi ve verimli cihazlardan bir tanesini seçeceğinize inanıyoruz.
Sizlerin de bildiği gibi gelişen teknolojiye ayak uydurmak zor. Ram Limited şirketi olarak sizlerin yerine tüm yinelenen teknolojiyi takip ederek ve inceleme test imkanlarımız ile sizleri bilgilendirmeye çalışıyoruz.
Ölçüm cihazları modelleri ve fiyatları bakımından değişiklik göstermesinin en büyük nedenlerinden bir tanesi marka, model, kalite ve işlevsel durumlarıdır. Bunun yanında diğer ikinci bir neden ise döviz kurlarının değişken olmasıdır. Bu durumdan bir çok elektronik Ölçüm cihazı etkilenmiştir. Ölçüm cihazlarının fiyat etkileşiminden kullanıcı firmalar da nasibini almış durumdadır.
Ölçüm cihazlarının temin etme konusundaki en büyük sıkıntı ise Covid 19 virüsünün hızla dünyada yayılması ve ülkeler arası nakliye hizmetlerinin hiç olmaması yada çok yavaşlamasından kaynaklanmaktadır. Bu durum ölçüm cihazı fiyatlarını etkilemekle birlikte, piyasa da hali hazırda bulunan ölçüm cihazlarının azalmasına neden olabilmektedir. Stokların erimesi ve model eksikliğinin gittikçe düşüşe geçmesi hem ithalatçı firmaları hem de Ölçüm cihazı kullanıcılarını zor durumda bırakmaktadır.
Ölçüm Cihazları Modelleri
Ölçüm cihazları modelleri başlıklarına göz attığımızda, Datalogger, Termal Kamera, Baca Gazı Ölçer Cihazları, Transmitter, Anemometre, Manometre, Termometre, Debimetre gibi cihazlar göze çarpıyor. Bahsettiğimiz ölçüm cihazları da kendi aralarında bazı kriterler ve özellikler ve yine kullanım alanlarına göre ayrılmasıyla bizlere iş alanlarında kolaylıklar sağlıyor.
Datalogger
Termal Kamera
Baca Gazı Ölçer
Transmitter
Anemometre
Manometre
Termometre
Debimetre
Ölçüm Cihazı Datalogger
Ölçüm cihazlarından Datalogger,  belirlenen aralıklar içerisinde veri alma, kaydetme, toplama işlemlerinde sağlamış olduğu kolaylık sayesinde iş verimliliğinin artmasını sağlamaktadır. Data logger, (veri-kaydediciler) genellikle enerjinin kolayca götürülemediği uzak alanlarda kullanılır. Saha çalışmalarında, taşıma (nakliye) sırasındaki izlemelerde, ısıtma/soğutma/havalandırma (HVAC) testlerinde, problem belirlemede, kalite çalışmalarında, genel araştırma ve eğitim bilimlerinde çalışanlar için idealdir.
Veri toplama adına data logger son derece kullanışlıdır. Birçok farklı fiziksel veriyi anlık olarak izleyebilmenin yanında, Kayıt altında tutarak raporlama ve verileri proses sonrası analiz etme imkanı sunarlar. Analiz yazılımları ile sürekli veri takibinde sistem şartlarının izlenmesini sağlar.
Veri kaydediciler yani datalogger, geniş uygulama alanı olan cihazlardır. Uygulamanın cinsine göre değişiklik göstermektedir. Örneğin sıcaklık değişimlerini gözlemlemek için sıcaklık datalogger cihazları kullanılırken, medikal sektörde sıcaklık gibi nem de önemli olduğundan dolayı, bu sektörde sıcaklık nem datalogger cihazları kullanılmaktadır. Dataloggerlar kompakt yapıları ile zorlu ortam koşullarında yapılacak ölçümlerde kullanıcılara kolay kullanım imkanı sunarlar.
Ölçüm Cihazı Termal Kamera
Termal kameraların yanlış bir düşünceyle alınması, ödenen rakamların da boşa gideceğinin habercisidir. Bizler de siz müşterilerimiz için Ram Limited Kontrol ve Ölçüm sistemleri olarak bu değerli makaleyi hazırladık. Termal kameralar ile ilgili bilmek istediğiniz ya da merak ettiğiniz bir çok konuyu bu sayfamızda bulabileceksiniz.
Termal Kamera görüntüleme yöntemi olarak gözle görülmeyen IR enerjiyi (ısıyı) esas alan ve görüntünün genel yapısını IR enerjiyi göre oluşmuş renkler ve şekillerin belirlendiği görüntüleme sistemidir. Termal kamera üzerinden genel olarak yüksek sıcaklık değerleri açık renkle ifade edilir düşük sıcaklıklar ise koyu renklerle ifade edilir.Bu ısıya duyarlı sensörler objelerden yayılan termal enerjiyi ölçmeye yarayan lenslerden ve algılayıcılardan oluşur.
Elektromekanik ve Mekanik Uygulamalarda kullanılabilir fabrikada kullanılan motorlarda veya döner ekipmanlarda oluşan problemler sonucunda yüksek ısı meydana gelir termal kamera ile pratik bir şekilde arızalı parçayı tespit edip kısa sürede sisteme müdahale edebilirsiniz. Bina yalıtımı ve bina içerisinde ısı kayıplarını termal kamera ile tespit edip maddi anlamda tasarruf sağlayabilirsiniz. Binanın içerisinde oluşan nemi,küfü ısı farklılığından tespit edip gerekli bölgelerin onarımı kolayca yapabilirsiniz. Tesisat işlerinde su kaçağı olan bölgedeki su kaçağını tespit etmede kolaylıkla kullanılabilir.Su kaçağı olan bölgeyi kırmadan önce termal kamera ile görüntülendiği zaman bölgede oluşan kaçak sonucunda ısı farklılığın zemine yansıması sonucunda termal kamera ile kolaylıkla kaçağı tespit ederek kaçak olan bölgeyi minimum tahribatla hızlı bir şekilde onarımı gerçekleştirebilirsiniz.
Ölçüm Cihazları Baca Gazı Ölçer
Baca gazı ölçümü neden gereklidir? Neden yapılmalıdır; Baca gazı,karbondioksit içeren maddelerden oluşmaktadır.Bu baca gazları azami ölçüde çevreyi kirletmektedir.Bu sebepten dolayı uluslararası standart ve normlara uygun olarak baca ölçümü yapılması gerekir.”Karlab Çevre Laboratuvarı” olarak bizler bu baca ölçümü hizmetini TS EN ISO/IEC 17025 standardına uygun kalite yapmaktayız.Baca ölçümü sonucunda kazan verimliliği artar,ekstra yakıt tasarrufu sağlamaktadır.Tabiki bunun için doğru baca gazı ölçümü uygulanması gerekir.Bunun için gazı toz partikül maddelerinde ayrıştırılması önem teşkil etmektedir.Hepimizin bildiği gibi hızlı kentleşme ve sanayileşme çevre koşullarını olumsuz yönde etkilemektedir.
Havayı kirleten çok sayıda kirletici gazlar bulunmaktadır,bunlardan bazıları O2, CO, CO2, SO2, HC, NOx’ler (NO ve NO2) gazlardır.Hava kirliliğine neden olan oksijen karbon gazlarını kontrol altına almak için baca ölçümü analizinin iyi yapılması gerektiğini unutmamak gerekir.
Ölçüm Cihazı Transmitter
Transmitter kelime manası “dönüştürücü” demektir. Çeşitli yapılarda bulunan proseslerdeki değer değişimlerini algılayan cihazlardır.
Transmitterler bir nevi sinyal dönüştürücüdürler. Sensörlerin algıladığı akış, sıcaklık, seviye, nem, ph gibi çevresel değişkenleri ölçerek kontrol cihazlarının anlayabileceği düşük akımlı elektriksel sinyallere dönüştüren ara cihaz ekipmanlarıdır. Bu elektrik sinyalleri kullanıcının isteğine bağlı, yaygın olarak tercih edilen 0-10 V veya 4-20 mA aralıklarında olabilirler. Bu kontrol cihazları gösterge, PLC, HMI, sinyal çevirici gibi cihazlar olabilmektedir. Bu temel yapı sayesinde bulunduğu prosesi işler hale getirebilirler.
Ölçüm Cihazlarında Anemometre
Rüzgar hızının doğrudan doğruya ölçmek pratik olmamakla birlikte rüzgarın diğer maddeler üzerindeki etkilerine bakılarak hızı ölçümlenebilmektedir. Basınç ve hız değişikliğinin ses üzerinde etkili olması gibi fiziksel etkenler göz önüne alınarak rüzgâr hızını belirlenebilmektedir. Anemometre, rüzgârın ya da farklı gazların akım hızlarını ve yönlerini ölçmeye yarayan test ve ölçüm cihazıdır. Kimi bölgelerde rüzgar ölçer ya da yel ölçer olarak anılan anemometre ürünleri; hava tahminleri, hava araçları, iklimlendirme ve havalandırma sistemleri, eğitim, araştırma gibi amaçlarda kullanılmaktadır. Rüzgar gücü, ülkemizin coğrafi konumu ve iklim koşulları gereği yenilenebilir enerji kaynakları arasında önemli bir yere sahiptir. Rüzgarın hızını ve yönünü saptamaya yarayan anemometre ürünleri, rüzgar tribünlerinin inşasında da oldukça önemli bir yere sahiptir.
Ölçüm Cihazı Manometre
Manometre dendiğinde aklınızda ne canlanıyor? Günlük hayatımızda karşılaştığımız; fakat hakkında fazla bir bilgimiz olmayan manometreler ile ilgili olarak genel hatları ile bilmeniz gereken hususları bu blog yazımızda sizlerle paylaşacağız.
Öncelikle manometre nedir? Tanımını şu şekilde yapabiliriz: Kapalı kapta, basınç altında bulunan sıvı ve gaz basıncını ölçmeye yarayan ölçüm aletlerine denir. Ayrıca basınç ölçer olarak da adlandırılırlar. Sıvı veya gazların bulundukları kapların birim alanlarına uyguladıkları kuvvete basınç denir.
Manometreler, kendi içlerinde sıvılı ve metal manometreler olarak ikiye ayrılır. Kullanım amacı; basınç altında çalışan sistemlerde yeterli basıncın sağlanıp sağlanmadığını ölçmek üzerinedir. Ayrıca minimum ve maksimum basınç değerlerini üzerinde bulunduran tipleri de mevcuttur.
Ölçüm Cihazları Termometre
Bir referans sistemine göre sıcaklık ölçen cihazlara termometre veya sıcaklık ölçer denir. Termometre ifadesi Yunanca’dan gelmektedir. Thermos yani sıcaklı ifadesi ile ölçü anlamına gelen metron ifadesinden oluşmuştur. Günümüzde kullandığımız termometreler, sıcaklık değişiminde gerçekleşen sıvıların hacimsel değişmesine dayanır. Bu şekilde olan ve yaygın bilinen termometreler ise cıvalı termometrelerdir.
Termometrede sıcaklığı değerlendirmek için kullanılan özelliğe termometrik özellik denir. Uzunluk, hacim, basınç, elektrik direnci, potansiyel fark, renk değişimi ve yüzeylerin ışınım şiddetleri termometrik özelliklerdir. Bu termometrik özellikler kullanılarak çeşitli sıcaklık ölçerler geliştirilmiştir. Normal atmosfer basıncında (101325 Pa), Suyun donma ve kaynama noktaları referans alınır.
Ölçüm Cihazı Debimetreler
Debimetre, akışmetre ya da akış ölçer olarak da bilinir. Debimetre nedir kısaca bahsederek başlayalım yazımıza. Debimetre; gaz, sıvı ya da buhar gibi akışkanlığı olan, bir tesisat üzerinden geçen maddeleri birim miktar / birim zaman cinsinden ölçen cihaza verilen isimdir. Ölçüleri mekanik ya da elektronik olarak ölçer.
Debimetre bir başka tanımla; bir gaz ya da sıvının hacmini ya da kütlesini ölçmek için kullanılan bir cihaz türüdür. Akış ölçer cihazlar belirli bir endüstriye bağlı olarak birden fazla isimle de ifade edilebilirler. Bu ifadeler yoğunlukla şunlardır; akış ölçer, akış göstergesi, sıvı ölçer, akış hızı sensörü ve benzeri gibi.
Tüm bu farklı isimler aslında akış ölçer çatısının altına yer alır. Örneğin açık kanallar, akış ölçer cihazlar ile ölçülebilir ya da borularda bulunan sıvı ve gazın ölçülmesi için de kullanılabilir. Debimetre ne işe yarar sorusunun yanıtını da şu şekilde verebiliriz; debimetre, sıvı ölçümünün hassasiyetini, doğruluğunu ve çözünürlüğüne maksimum düzeyde iyileştirmek için kullanılır. Debimetrenin en büyük faydalarından biri de sıvının çözünürlük bakımından maksimum düzeyde olmasını sağlamasıdır.
Debimetre cihazları değişik şekillerde tasarlanmış olan cihazlardır. Debimetre cihazları kimi zaman boru içerisine yerleşik şeklide ölçüm yapılarak kullanılır. Kimi zaman ise boru üzerinden ölçüm yapılabilir. Bu durum debimetre cihazının özelliklerine bağlı olarak değişir.
Katı, sıvı ya da gaz halinde olan maddelerin akış hızını ölçen debimetre cihazları genellikle motor, kompresör, pompa ya da ısı değiştirme cihazları için kullanılan cihazlardır. Hem imalatın doğruluğunu ölçmeye yarar hem de ürün performansını değerlendirmek için kullanılır. Debimetrenin kullanıldığı alanlara baktığımızda daha çok makine mühendislerinin yoğun olarak kullandığını görmekteyiz.
Ölçüm Cihazı Çeşitleri
Ölçüm Cihazları Modelleri
Ölçüm Cihazı Fiyatları
Ölçü Cihazı Fiyatları
Ölçüm Cihazları Sitesi
Ölçüm Cihazlarının Fiyatları
Ölçüm Cihazı Fiyatları
https://www.ramolcum.com/olcum-cihazlari-modelleri/
0 notes
dataloggers · 4 years
Text
Ölçüm Cihazları Modelleri ve Fiyatları Nedir?
Ölçüm Cihazları modelleri ve markalarımızı sizlere tanıtmak için detaylı bir makale yazısı hazırladık. Faydalı bilgilerimiz sonrasında işletmenize uygun en iyi ve verimli cihazlardan bir tanesini seçeceğinize inanıyoruz.
Sizlerin de bildiği gibi gelişen teknolojiye ayak uydurmak zor. Ram Limited şirketi olarak sizlerin yerine tüm yinelenen teknolojiyi takip ederek ve inceleme test imkanlarımız ile sizleri bilgilendirmeye çalışıyoruz.
Ölçüm cihazları modelleri ve fiyatları bakımından değişiklik göstermesinin en büyük nedenlerinden bir tanesi marka, model, kalite ve işlevsel durumlarıdır. Bunun yanında diğer ikinci bir neden ise döviz kurlarının değişken olmasıdır. Bu durumdan bir çok elektronik Ölçüm cihazı etkilenmiştir. Ölçüm cihazlarının fiyat etkileşiminden kullanıcı firmalar da nasibini almış durumdadır.
Ölçüm cihazlarının temin etme konusundaki en büyük sıkıntı ise Covid 19 virüsünün hızla dünyada yayılması ve ülkeler arası nakliye hizmetlerinin hiç olmaması yada çok yavaşlamasından kaynaklanmaktadır. Bu durum ölçüm cihazı fiyatlarını etkilemekle birlikte, piyasa da hali hazırda bulunan ölçüm cihazlarının azalmasına neden olabilmektedir. Stokların erimesi ve model eksikliğinin gittikçe düşüşe geçmesi hem ithalatçı firmaları hem de Ölçüm cihazı kullanıcılarını zor durumda bırakmaktadır.
Ölçüm Cihazları Modelleri
Ölçüm cihazları modelleri başlıklarına göz attığımızda, Datalogger, Termal Kamera, Baca Gazı Ölçer Cihazları, Transmitter, Anemometre, Manometre, Termometre, Debimetre gibi cihazlar göze çarpıyor. Bahsettiğimiz ölçüm cihazları da kendi aralarında bazı kriterler ve özellikler ve yine kullanım alanlarına göre ayrılmasıyla bizlere iş alanlarında kolaylıklar sağlıyor.
Datalogger
Termal Kamera
Baca Gazı Ölçer
Transmitter
Anemometre
Manometre
Termometre
Debimetre
Ölçüm Cihazı Datalogger
Ölçüm cihazlarından Datalogger,  belirlenen aralıklar içerisinde veri alma, kaydetme, toplama işlemlerinde sağlamış olduğu kolaylık sayesinde iş verimliliğinin artmasını sağlamaktadır. Data logger, (veri-kaydediciler) genellikle enerjinin kolayca götürülemediği uzak alanlarda kullanılır. Saha çalışmalarında, taşıma (nakliye) sırasındaki izlemelerde, ısıtma/soğutma/havalandırma (HVAC) testlerinde, problem belirlemede, kalite çalışmalarında, genel araştırma ve eğitim bilimlerinde çalışanlar için idealdir.
Veri toplama adına data logger son derece kullanışlıdır. Birçok farklı fiziksel veriyi anlık olarak izleyebilmenin yanında, Kayıt altında tutarak raporlama ve verileri proses sonrası analiz etme imkanı sunarlar. Analiz yazılımları ile sürekli veri takibinde sistem şartlarının izlenmesini sağlar.
Veri kaydediciler yani datalogger, geniş uygulama alanı olan cihazlardır. Uygulamanın cinsine göre değişiklik göstermektedir. Örneğin sıcaklık değişimlerini gözlemlemek için sıcaklık datalogger cihazları kullanılırken, medikal sektörde sıcaklık gibi nem de önemli olduğundan dolayı, bu sektörde sıcaklık nem datalogger cihazları kullanılmaktadır. Dataloggerlar kompakt yapıları ile zorlu ortam koşullarında yapılacak ölçümlerde kullanıcılara kolay kullanım imkanı sunarlar.
Ölçüm Cihazı Termal Kamera
Termal kameraların yanlış bir düşünceyle alınması, ödenen rakamların da boşa gideceğinin habercisidir. Bizler de siz müşterilerimiz için Ram Limited Kontrol ve Ölçüm sistemleri olarak bu değerli makaleyi hazırladık. Termal kameralar ile ilgili bilmek istediğiniz ya da merak ettiğiniz bir çok konuyu bu sayfamızda bulabileceksiniz.
Termal Kamera görüntüleme yöntemi olarak gözle görülmeyen IR enerjiyi (ısıyı) esas alan ve görüntünün genel yapısını IR enerjiyi göre oluşmuş renkler ve şekillerin belirlendiği görüntüleme sistemidir. Termal kamera üzerinden genel olarak yüksek sıcaklık değerleri açık renkle ifade edilir düşük sıcaklıklar ise koyu renklerle ifade edilir.Bu ısıya duyarlı sensörler objelerden yayılan termal enerjiyi ölçmeye yarayan lenslerden ve algılayıcılardan oluşur.
Elektromekanik ve Mekanik Uygulamalarda kullanılabilir fabrikada kullanılan motorlarda veya döner ekipmanlarda oluşan problemler sonucunda yüksek ısı meydana gelir termal kamera ile pratik bir şekilde arızalı parçayı tespit edip kısa sürede sisteme müdahale edebilirsiniz. Bina yalıtımı ve bina içerisinde ısı kayıplarını termal kamera ile tespit edip maddi anlamda tasarruf sağlayabilirsiniz. Binanın içerisinde oluşan nemi,küfü ısı farklılığından tespit edip gerekli bölgelerin onarımı kolayca yapabilirsiniz. Tesisat işlerinde su kaçağı olan bölgedeki su kaçağını tespit etmede kolaylıkla kullanılabilir.Su kaçağı olan bölgeyi kırmadan önce termal kamera ile görüntülendiği zaman bölgede oluşan kaçak sonucunda ısı farklılığın zemine yansıması sonucunda termal kamera ile kolaylıkla kaçağı tespit ederek kaçak olan bölgeyi minimum tahribatla hızlı bir şekilde onarımı gerçekleştirebilirsiniz.
Ölçüm Cihazları Baca Gazı Ölçer
Baca gazı ölçümü neden gereklidir? Neden yapılmalıdır; Baca gazı,karbondioksit içeren maddelerden oluşmaktadır.Bu baca gazları azami ölçüde çevreyi kirletmektedir.Bu sebepten dolayı uluslararası standart ve normlara uygun olarak baca ölçümü yapılması gerekir.”Karlab Çevre Laboratuvarı” olarak bizler bu baca ölçümü hizmetini TS EN ISO/IEC 17025 standardına uygun kalite yapmaktayız.Baca ölçümü sonucunda kazan verimliliği artar,ekstra yakıt tasarrufu sağlamaktadır.Tabiki bunun için doğru baca gazı ölçümü uygulanması gerekir.Bunun için gazı toz partikül maddelerinde ayrıştırılması önem teşkil etmektedir.Hepimizin bildiği gibi hızlı kentleşme ve sanayileşme çevre koşullarını olumsuz yönde etkilemektedir.
Havayı kirleten çok sayıda kirletici gazlar bulunmaktadır,bunlardan bazıları O2, CO, CO2, SO2, HC, NOx’ler (NO ve NO2) gazlardır.Hava kirliliğine neden olan oksijen karbon gazlarını kontrol altına almak için baca ölçümü analizinin iyi yapılması gerektiğini unutmamak gerekir.
Ölçüm Cihazı Transmitter
Transmitter kelime manası “dönüştürücü” demektir. Çeşitli yapılarda bulunan proseslerdeki değer değişimlerini algılayan cihazlardır.
Transmitterler bir nevi sinyal dönüştürücüdürler. Sensörlerin algıladığı akış, sıcaklık, seviye, nem, ph gibi çevresel değişkenleri ölçerek kontrol cihazlarının anlayabileceği düşük akımlı elektriksel sinyallere dönüştüren ara cihaz ekipmanlarıdır. Bu elektrik sinyalleri kullanıcının isteğine bağlı, yaygın olarak tercih edilen 0-10 V veya 4-20 mA aralıklarında olabilirler. Bu kontrol cihazları gösterge, PLC, HMI, sinyal çevirici gibi cihazlar olabilmektedir. Bu temel yapı sayesinde bulunduğu prosesi işler hale getirebilirler.
Ölçüm Cihazlarında Anemometre
Rüzgar hızının doğrudan doğruya ölçmek pratik olmamakla birlikte rüzgarın diğer maddeler üzerindeki etkilerine bakılarak hızı ölçümlenebilmektedir. Basınç ve hız değişikliğinin ses üzerinde etkili olması gibi fiziksel etkenler göz önüne alınarak rüzgâr hızını belirlenebilmektedir. Anemometre, rüzgârın ya da farklı gazların akım hızlarını ve yönlerini ölçmeye yarayan test ve ölçüm cihazıdır. Kimi bölgelerde rüzgar ölçer ya da yel ölçer olarak anılan anemometre ürünleri; hava tahminleri, hava araçları, iklimlendirme ve havalandırma sistemleri, eğitim, araştırma gibi amaçlarda kullanılmaktadır. Rüzgar gücü, ülkemizin coğrafi konumu ve iklim koşulları gereği yenilenebilir enerji kaynakları arasında önemli bir yere sahiptir. Rüzgarın hızını ve yönünü saptamaya yarayan anemometre ürünleri, rüzgar tribünlerinin inşasında da oldukça önemli bir yere sahiptir.
Ölçüm Cihazı Manometre
Manometre dendiğinde aklınızda ne canlanıyor? Günlük hayatımızda karşılaştığımız; fakat hakkında fazla bir bilgimiz olmayan manometreler ile ilgili olarak genel hatları ile bilmeniz gereken hususları bu blog yazımızda sizlerle paylaşacağız.
Öncelikle manometre nedir? Tanımını şu şekilde yapabiliriz: Kapalı kapta, basınç altında bulunan sıvı ve gaz basıncını ölçmeye yarayan ölçüm aletlerine denir. Ayrıca basınç ölçer olarak da adlandırılırlar. Sıvı veya gazların bulundukları kapların birim alanlarına uyguladıkları kuvvete basınç denir.
Manometreler, kendi içlerinde sıvılı ve metal manometreler olarak ikiye ayrılır. Kullanım amacı; basınç altında çalışan sistemlerde yeterli basıncın sağlanıp sağlanmadığını ölçmek üzerinedir. Ayrıca minimum ve maksimum basınç değerlerini üzerinde bulunduran tipleri de mevcuttur.
Ölçüm Cihazları Termometre
Bir referans sistemine göre sıcaklık ölçen cihazlara termometre veya sıcaklık ölçer denir. Termometre ifadesi Yunanca’dan gelmektedir. Thermos yani sıcaklı ifadesi ile ölçü anlamına gelen metron ifadesinden oluşmuştur. Günümüzde kullandığımız termometreler, sıcaklık değişiminde gerçekleşen sıvıların hacimsel değişmesine dayanır. Bu şekilde olan ve yaygın bilinen termometreler ise cıvalı termometrelerdir.
Termometrede sıcaklığı değerlendirmek için kullanılan özelliğe termometrik özellik denir. Uzunluk, hacim, basınç, elektrik direnci, potansiyel fark, renk değişimi ve yüzeylerin ışınım şiddetleri termometrik özelliklerdir. Bu termometrik özellikler kullanılarak çeşitli sıcaklık ölçerler geliştirilmiştir. Normal atmosfer basıncında (101325 Pa), Suyun donma ve kaynama noktaları referans alınır.
Ölçüm Cihazı Debimetreler
Debimetre, akışmetre ya da akış ölçer olarak da bilinir. Debimetre nedir kısaca bahsederek başlayalım yazımıza. Debimetre; gaz, sıvı ya da buhar gibi akışkanlığı olan, bir tesisat üzerinden geçen maddeleri birim miktar / birim zaman cinsinden ölçen cihaza verilen isimdir. Ölçüleri mekanik ya da elektronik olarak ölçer.
Debimetre bir başka tanımla; bir gaz ya da sıvının hacmini ya da kütlesini ölçmek için kullanılan bir cihaz türüdür. Akış ölçer cihazlar belirli bir endüstriye bağlı olarak birden fazla isimle de ifade edilebilirler. Bu ifadeler yoğunlukla şunlardır; akış ölçer, akış göstergesi, sıvı ölçer, akış hızı sensörü ve benzeri gibi.
Tüm bu farklı isimler aslında akış ölçer çatısının altına yer alır. Örneğin açık kanallar, akış ölçer cihazlar ile ölçülebilir ya da borularda bulunan sıvı ve gazın ölçülmesi için de kullanılabilir. Debimetre ne işe yarar sorusunun yanıtını da şu şekilde verebiliriz; debimetre, sıvı ölçümünün hassasiyetini, doğruluğunu ve çözünürlüğüne maksimum düzeyde iyileştirmek için kullanılır. Debimetrenin en büyük faydalarından biri de sıvının çözünürlük bakımından maksimum düzeyde olmasını sağlamasıdır.
Debimetre cihazları değişik şekillerde tasarlanmış olan cihazlardır. Debimetre cihazları kimi zaman boru içerisine yerleşik şeklide ölçüm yapılarak kullanılır. Kimi zaman ise boru üzerinden ölçüm yapılabilir. Bu durum debimetre cihazının özelliklerine bağlı olarak değişir.
Katı, sıvı ya da gaz halinde olan maddelerin akış hızını ölçen debimetre cihazları genellikle motor, kompresör, pompa ya da ısı değiştirme cihazları için kullanılan cihazlardır. Hem imalatın doğruluğunu ölçmeye yarar hem de ürün performansını değerlendirmek için kullanılır. Debimetrenin kullanıldığı alanlara baktığımızda daha çok makine mühendislerinin yoğun olarak kullandığını görmekteyiz.
Ölçüm Cihazı Çeşitleri
Ölçüm Cihazları Modelleri
Ölçüm Cihazı Fiyatları
Ölçü Cihazı Fiyatları
Ölçüm Cihazları Sitesi
Ölçüm Cihazlarının Fiyatları
Ölçüm Cihazı Fiyatları
https://www.ramolcum.com/olcum-cihazlari-modelleri/
https://www.ramolcum.com/olcum-cihazlari-datalogger-veri-kaydedici/
https://www.ramolcum.com/olcum-cihazi-termal-kamera-goruntuleme-cihazlari/
https://www.ramolcum.com/olcum-cihazi-termal-kamera-goruntuleme-cihazlari/
https://www.ramolcum.com/olcum-cihazi-baca-gazi-olcer/
https://www.ramolcum.com/olcum-cihazi-termometre-sicaklik-olcer/
https://www.ramolcum.com/olcum-cihazlarindan-datalogger-kimo/
0 notes
haberlernews · 4 years
Photo
Tumblr media
Kurşun Nedir, Nerelerde Kullanılır? Özellikleri Nelerdir? Kurşun elementinin atom numarası 82’dir. Rengi ise mavi ve gümüş karışımına benzemektedir. Kaynama sıcaklığı ise oldukça yüksektir ve 1740 derecedir.
0 notes
yemektarifiblog · 4 years
Photo
Tumblr media
Cocostar Pasta Tarifi
Cocostar hem çocukların hem de yetişkinlerin çok sevdiği bir çikolatadır. Bu çikolatayı ve Hindistan cevizi lezzetini sevenler mutlaka Cocostar Pasta Tarifi deneyerek, sofralarına zenginlik kazandırmalıdırlar. Genellikle farklı bir tat arayanların tercihleri arasında olan bu eşsiz lezzeti eminiz ki sizler de çok seveceksiniz. Peki Cocostar Pasta Nasıl Yapılır? Cocostar pasta yapımı için gereken malzemeler nelerdir? İşte en önemli püf noktalar…
Tarifi ve Yapılışı
Rulo Cocostar Pasta Tarifi için öncelikle derin bir kabın içerisinde yumurta ve şeker alarak iyice çırpın. Ardından sıvı yağ ve sütü ekleyerek çırpma işlemine bir süre daha devam edin. Borcamda Cocostar Pasta kekinin diğer malzemeleri olan un, kakao, vanilya, kabartma tozu ve bir miktar da karbonatı elde ettiğiniz sıvı karışıma dökün ve bu defa bir çırpıcı uç yardımıyla kıvam alana dek çırpın. Kek hamurunu yağlanmış borcama ya da tercihe göre tepsiye dökerek önceden 170 derece ısıtılmış fırında pişirin.
Pişmeyen Cocostar Pasta tarifinde en önemli püf nokta ganaj yapımı olacaktır. Bunun için bir tencerede kremayı kaynama aşamasına gelinceye kadar ısıtın. Sonra içerisine dilediğiniz miktarda çikolata ilave edin. Ocaktan alarak, çikolataların kendi kendine erimesini sağlayınız. Böylece daha lezzetli bir tat elde edeceksiniz. Bu esnada pişen kekinizi fırından çıkarıp, sıcaklığı gittikten sonra 1.5 su bardağı kadar süt ile iyice ıslatın ve kekinizi soğumaya bırakın.
Bisküvili Cocostar Pasta için de aynı işlemleri tekrarlamanız gerekecektir. Kek ve elde ettiğiniz ganaj soğurken üzerine paket kremşanti hazırlayın. Elde ettiğiniz kremşantinin içine bir miktar pudra şekeri ve Hindistan Cevizi ilave edin. Kek soğuduğunda kremşantinizi üzerine yayın. Kremşanti üzerine ganajı da dökerek dilediğiniz şekilde süsleyerek bir süre dolapta beklettikten sonra tatlınızı servis edin. Afiyet olsun.
Gerekli Malzemeler
Çocukların en sevdiği tariflerden biri olan Cocostar pasta yapımı aslında son derece basittir. Ayrıca bu lezzeti misafirleriniz için de özel olarak hazırlayabilirsiniz. Cocostar pasta malzemeleri şu şekildedir;
Keki için;
3 yumurta
1 su bardağı şeker
1 su bardağı sıvı yağ
1 su bardağı süt
3 yemek kaşığı kakao
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
Yarım çay kaşığı karbonat
Aldığı kadar un
Cocostar pasta keki ıslatmak için:
 1, 5 su bardağı süt
Cocostar pasta üzeri için:
2 paket kremşanti
2 su bardağı süt
3 su bardağı Hindistan cevizi
2 yemek kaşığı pudra şekeri
Cocostar pasta ganaj için:
1 paket sıvı krema
160 gram çikolata
Diğer Tariflerimize'de Bakın
Köstebek Pasta Tarifi veya Profiterol Tarifi
Daha çok tarifler için sayfamızı takip etmeyi ve beğenmeyi unutmayın! :) https://yemektarifi.blog/cocostar-pasta-tarifi/ Etiketler: #yemek #yemektarifleri #yemektarifi #yemekdeyemek #yemektariflerim #yemekvideo #yemekyemek #yemekrium #yemekaşkı #yemektakip #yemekler #yemekgram #yemekteyiz #yemekneredeyenir #yemeklerim #yemeksunumu #yemekblogu #yemekhane #yemekfotografciligi #anayemek #yemekgünlüğü #nefisyemektarifleri #tatlıtarifleri #suluyemek #fityemek #yemekkeyfi #yemek_instanbul #yemekneredeyenir #yemekteyiz #yemektarifiblog
0 notes
swencor · 4 years
Text
Sonuç Yayınları 9. Sınıf Kimya Ders Kitabı Çözümleri ve Cevapları Sayfa 34
Sonuç Yayınları 9. Sınıf Kimya Ders Kitabı Çözümleri ve Cevapları Sayfa 34
Yeni ve eski sağlık ve güvenlik uyarı işaretleri ve anlamları
Tumblr media
Yanıcı İşareti
Yanıcı:Yanıcı ve parlayıcıdır. Alevlenme sıcaklığı 0° C’un altında ve kaynama sıcaklığı en fazla 35°C olan sıvılardır. Ağız,deri ve solunum yolu ile zehirlenmelere yol açar. Vücut ile temas ettirilmemelidir. Ateş, kıvılcım ve ısıdan uzak…
View On WordPress
0 notes
enginalgul · 5 years
Text
Çevre Kirliliği
1.ÇEVRE
Bireyin ve toplumun fiziksel, biyolojik, sosyal-psikolojik, sosyal-ekonomik ve kültürel yaşamını etkileyen tüm etmenleri ÇEVRE olarak tanımlamamız mümkündür. Ekoloji ve Çevre Bilim yönünden çevreyi Doğal ve Yapay Çevre olarak sınıflandırabiliriz.
Doğal Çevre :Doğa güç ve etkilerinin oluşturduğu, insan faaliyetlerinin henüz etkileyip değiştiremediği çevredir.
Yapay Çevre: Birey veya toplumun kendi gereksinimlerini karşılayabilmek için doğal kaynakları kullanmaları, teknolojiler geliştirerek ekonomik değerde ürünler meydana getirmeleri ve bu ürünlerin üretimi, tüketimi veya tüketimi sonrasında meydana getirdikleri atıklar ile Doğal Çevrenin yapısında oluşan  değişiklerle meydana gelen çevreye Yapay Çevre denir.
2.1.ÇEVRE KİRLİLİĞİ
İnsanların her türlü faaliyetleri sonucu havada, suda ve toprakta meydana gelen olumsuz gelişmelerle ekolojik dengenin bozulması ve aynı faaliyetler sonucu ortaya çıkan koku, gürültü ve atıkların çevrede meydana getirdiği arzu edilmeyen oluşumlara Çevre Kirliliği denir.
Ekolojik olarak ;Doğadaki dengeyi bozabilecek her hareket sonucu  ortaya çıkan oluşumların tamamı Çevre Kirliği’dir.
Mühendislik yönünden ;Doğal kaynakların kullanım amacı ile, doğanın su, hava ve toprak kalitesinde yapılan değişiklikler sonucu ortaya çıkan, kısa ve uzun vadede insan yaşamını ;biyolojik,sosyal-psikolojik,sosyal-ekonomik ve kültürel yönden tehdit eden oluşumların tamamını Çevre Kirliliği olarak tanımlamak mümkündür.
2.2.KİRLENME TÜRLERİ
Doğa ve insan yaşamı için tehdit oluşturan kirlenme türleri aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir.
2.2.1.SU KİRLENMESİ
Sanayiden kaynaklanan atık sular; sanayinin türüne bağlı olarak çevrede yaptığı fiziksel değişiklikler yanında, alıcı ortamın oksijenin tamamının tükenmesine ve toksin olmaları nedeniyle canlıların tamamen yok olmasına neden olmaktadır.
“Kent içi Ulaşım” araçlarının atmosfere saldığı kükürt dioksit, azot dioksit ve partiküller; “asit yağmuru” şeklinde yeryüzüne geri dönerek, kentin su toplama havzaları ve barajlarındaki suların yaş ve kuru çökeltme yoluyla kirlenmesine neden olmaktadır.
( Bkz :  http://ulasimkaynaklicevresorunu.blogspot.com/ )
Ülkemizde bir taraftan su kullanımı hızla artarken, diğer taraftan tüketimi hızla artan içme ve sanayi suyunun, özellikle yüzeysel kaynaklarına kirli su olarak dönmesi dikkat çekicidir.
"Su Kaynaklar" ve "Sulak Alanlar" ın kirliliği giderek artmaktadır.
Hızlı kentleşme; kentlere su sağlanmasını zorlaştırmakta ve yüzeysel kaynakların daha çok kullanılmasını zorlamaktadır.
Suyun stratejik değeri giderek artmaktadır.
Su kirlenmesi aşağıda belirtilen çeşitlilikler arz etmektedir .
2.2.1.1.Mikrobiyolojik Kirlenme
Et endüstrisi ve evsel atıklardan kaynaklanan bu tür kirlenme sonucunda ;atık suların içinde bulunan bağırsak orijinli patojen mikroorganizmalar,bulundukları alıcı ortamlardaki yoğunluklarına bağlı olarak, halk sağlığını önemli ölçüde tehdit etmektedir.Mikroorganizmalar; atıldıkları alıcı ortam şartlarına uyamamaları ve fiziksel,kimyasal, biyolojik olaylar nedeni ile ;ölmekte,yok olmakta veya etkisiz kalmakta iseler de ;kirlenmenin  yoğunluğuşması için ,alıcı ortamın fiziksel ve kimyasal özelliklerine bağlı olarak değişen, zamana ihtiyaç vardır.
Söz konusu bu sürenin, bilimsel olarak hesaplanma olanağı vardır
2.2.1.2.Organik Kirlenme
Evsel ve endüstriyel atık suların, hayvan, bitki, ve tarımsal atıkların alıcı ortam
sularına karışmasından meydana gelen organik kirlenme ; suda bulunan oksijen  miktarının azalmasına neden olmaktadır Yüzeysel sulardaki oksijen miktarının
(4mg/lt) altına düşmesi bir çok balık türünün ölmesine neden olmaktadır. Organik kirleticilerin çok fazla olduğu durumlarda aeorot bakteriler, alıcı ortam su içindeki organik maddeleri parçalayıp ayrıştırırken oksijeni tüketir ve anaerobik veya septik durumlar meydana getirirler Bu şartlar altında biyolojik ayrışım anaerobik bakteriler tarafından sürdürülür.
2.2.1.3.İnorganik Kirlenme
Çeşitli endüstriyel atık sularda bulunan Demir (Fe), Manganez   (Mn), Klor (Cl),Azot(N), Fosfor (P) gibi bir çok  madde, inorganik kirlenmeye neden olur. Bu maddelerin her birinin çevreye etkisi farklıdır Fenol (C5H6OH), Arsenik (As), Siyanür, Kadmiyum (Cd), Krom (Cr)  gibi, su ürünlerinin bünyesinde birikerek, gıda maddeleri olarak  tüketimleri esnasında insan sağlığını doğrudan tehdit ederler . İnorganik kirlenmeye neden olan,çok farklı karmaşık yapıda ve çevresel etkiye sahip bu tür maddeler, alıcı ortamda yok olmadan biriktikleri için, gittikçe artan bir kirlilik meydana getirirler . Bunları doğada kararsız hale getirmenin yolu çökeltme ve seyreltmedir.
2.2.1.4.Ötrofikasyon
Yapay ve doğal gübrelerden , sentetik deterjan üretiminden kaynaklanan atık sulardaki Fosfat miktarı; sucul hayat için bulunması gereken miktardan fazla olması, yüzeysel sularda aşırı bitki üreyerek “Ötrof” ortamlar oluşur. Ötrofikasyon olayı, yüzeysel sularda estetik kirlenmeye ve oksijen azalmasına neden olur.
2.2.1.5.Petrol ve Petrol Ürünleri Kirlenmesi
Tanker ve boru hatları ile taşınan petrolün sızması, rafineri  ve tanker kazaları sonucu meydana gelen bu tür kirlenmenin boyutu, genellikle petrol ile kaplanan alanların büyüklüğü ile ölçülmektedir .Petrol ve türevlerinin yoğunluğunun, deniz suyu yoğunluğundan ortalama % 10 daha az olması nedeniyle, su yüzeyinde kalan maddelerin, sahile vuruncaya değin bu konumlarını muhafaza edebileceklerini düşünsek de, gerçekte durum böyle değildir .
Bu tür ürünlerinin uçucu kısımlarının buharlaşmasından dolayı, hacimleri azalır ve geri kalan kısım emülsiyon proseslerine tabi tutularak suya karışır ve foto oksidasyon ve oksidasyon sonucu ayrışır.
Böylece petrol ve türevlerinin, denize dökülmelerinden birkaç ay sonra hacim olarak % 85 i azalır, kalan kısım siyah yoğun katranımsı bir madde olarak dibe çöker veya sahile vurur.
Petrol ürünlerinin kıyıya yakın yerlerde denize akması halinde ;yukarda anlatılan reaksiyonların tamamlanması için yeterli zaman olmadığından , kıyıya sürüklenirler ve değdikleri yüzeylerin üzerinde yapışkan bir tabaka oluştururlar .
Petrol ürünleri toksin olup, düşük kaynama noktalarına sahip bazı bileşiklerin sularda canlıların bir kısmına, anestetik ve narkotik etkileri vardır.Ayrıca kanserojen içermektedirler .
Petrol ve türevleri bu anlatılanların dışında aşağıdaki olumsuz etkilere  de sahiptirler
A-)Petrol ve türevlerinin,suların yüzeyinde meydana getirdikleri tabakalar ;  
a-)Işık geçirgenliğini engelleyerek, ortamdaki bitkisel hayatın foto sentez olayını engellerler .
b-)Oksijen transferinin engellenmesi nedeniyle alt tabakalardaki canlıların yaşamsal faaliyetleri için gerekli su içindeki çözünmüş oksijen miktarını azaltırlar
c-)Dalıcı ve yüzücü kuşların; tüylerinin birbirine yapışarak, uçma yeteneklerinin ve soğuğa karşı olan dirençlerinin azalmasına, giderek kaybolmasına neden olurlar .
B-)Petrol ürünlerinin dibe çöken kısmı bu bölümde yaşayan canlıları olumsuz olarak etkiler.
2.2.1.6.Isısal Kirlenme                                                                           
Isısal Kirlenme, alıcı ortamda ki doğal sıcaklığı değiştirerek ekolojik dengeyi bozan kirlenmedir.Ana kaynağı, termik santraller ve endüstri nün  soğutma sularıdır.Alıcı ortama sıcaklığı farklı olan atık suların deşarj edilmesi aşağıdaki etkilenmelere neden olur.
A-)Ekolojik Etkiler
Su sıcaklığının artması, plankton ve deniz dibi canlılarının çoğalma hızın da etkili olarak sudaki canlıların  metabolizma hızının ve dolayısıyla yaşamlarını değişikliğe uğramasına neden olur.Örneğin mavi- yeşil algler in hızla çoğalması bu tür istenmeyen bir durumdur.
B-)Su Kalitesine Etkiler
Sıcaklığın artması, suyun oksijene doygunluk seviyesini düşürürken, canlıların metabolizma hızındaki değişiklik,oksijen kullanımını (tüketimi) arttırarak anaerobik şartlara daha hızlı varılmasına neden olur.
C-)Sedimantasyon Etkiler
Sıcaklığın artmasına bağlı olarak suyun içinde bulunan katı parçacıkların çökelme hızının artması deniz dibi kompozisyonun değişmesine neden olur
Su kirliliği açısından kısa dönemde yapılması gerekenleri aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz.
a) Her türlü planlama ve denetim güvenirliği açısından sağlıklı / sürekli veriler gereklidir. Bu nedenle DSİ veya TÜBİTAK bünyesinde bir veri bankası kurulmalıdır.
b) Özellikle sanayi tesislerinin yer seçiminde; su sağlanması kadar, oluşacak atık sanayi sularının etkisinin de ne olacağını kestirmek de çok önemlidir. Her türlü su kaynağının planlamasında sanayi nin bu etkisi çok dikkatle gözetilmelidir.
c) Türkiye sularının kalite haritası hazırlanmalı ve sürekli güncelleştirilmelidir.
d) Sanayi tesislerinin atık sularını arıtmadan alıcı ortamlara geri verilmesi önlenmelidir.
Bu nedenle sanayi kuruluşları ;
· *Kendi atık sularını tekrar kullanmaya
· *İkinci kalite suları süreçlerinde kullanmaya
· *Daha az su tüketen teknolojik süreçlere
Yönlendirilmelidir
e) Başta İstanbul, İzmir, Kocaeli ve Adana olmak üzere tüm kentlerimizde sanayi ve evsel atık sularının su kaynaklarına karıştığı yerlerde; atık sular ön ve biyolojik arıtmaya tabi tutulmalıdır. Arıtılmış suların, sulamada / sanayide kullanımı, farklı fiyat uygulamaları ile önceleri özendirilmeli daha sonra da zorunlu hale getirilmelidir.
2.2.2.HAVA KİRLİLİĞİ VE KÜRESEL ISINMA
http://havakirliligivekureselisinma.blogspot.com/
Bilimsel olarak, hava kirliliği ; toz,kül,is,duman,sis,buhar,gaz v.s.gibi,insana ve doğadaki diğer canlı,cansız varlıklara zarar veren atmosferdeki tüm kirleticilerin varlığı olarak tanımlanabilir.
Yakın Çevredeki,yakma sistemlerinden oluşan “Birincil Kirleticiler” ile Uzak çevrede     oluşan “İkinci Kirleticiler” in toplamı bir bölgede ki “Hava  Kirliliğini”  oluşturur.
Dünyada zaman,zaman ölümcül boyutlara ulaşan hava kirliliğinin ülkemizdeki önemi,su ve toprak kirliliğine nazaran yeni kavranmıştır.
·         Konut
·         Sanayi
·         Enerji
·         Ulaşım ( Bkz : http://ulasimkaynaklicevresorunu.blogspot.com/ )
sektöründe kullanılan yakıtlar ve bunların yakma   sistemleri aracılığıyla oluşan emisyonlar ,hava kirliliğini oluşturan en önemli faktördür.
Atmosfer kirleticilerinin en önemlilerini
·         Co veCo2  (Karbon monoksit ve Karbon dioksit)
·         Hidrokarbon lar ve bunlardan türeyen Aldehit ve Keton lar
·         Azot oksitleri No ve No2
·         Oksidan lar (O3 ,PAN,Peroksitler)
·         Yapısında halojen (Cl) bulunanlar
·         Yapısında kükürt bulunanlar teşkil eder.    
          (So2,H2S,So3,H2So4)                                                          
Tozlardan gazlara atmosfer kirleticilerini oluşturan en önemli iki kaynak; “Sanayi” ve
Ulaşım” dır. Ulaşım dan gelen kirlilik, Sanayi,Enerji ve Isınma dan gelen
kirlilikler toplamından daha fazladır.
Örneğin ABD verilerine göre, orijinleri itibarıyla hava kirliliği oranları şöyledir.
·                     Ulaşım  % 60  (Bkz: http://ulasimkaynaklicevresorunu.blogspot.com )
·                     Sanayi  % 17
·                     Enerji    %14
·                     Isınma  %  9                                                                                          
Ulaşım dan gelen kirlilik,trafik teki taşıt egzozgazlarının oluşturduğu kirliliktir.
Taşıtların oluşturduğu kirlilik;
·   Taşıtların cinsine bağlı olarak yakma sisteminin özelliğine
·   Sıyırma ve filtre sistemlerinin özelliklerine
·   Taşıtların yaşına ve bakım koşullarına
·   Kullanım yeri ve o andaki meteorolojik koşullara
·   Alışkanlıklara
bağlıdır.
Kalitesiz yakıtların kullanılmasından ve tam yanmanın geçekleşmemesinden atmosfere salınan kükürt dioksit, azot dioksit ve partiküllerin oluşturduğu asit yağmurları, canlıları ve kültürel varlıkları olumsuz yönde etkilemesi yanında ileriki aşamalarda, karasal yapı ve suların yaş ve kuru çökeltme yoluyla kirlenmesine neden olur ki, bu da bir çevre kirliliğidir.
Günümüzde Kent içi Ulaşım sorunu, trafikteki araç hızlarının düşmesi ve duraklamalara bağlı olarak egzozlar aracılığıyla atmosfere salınan karbon monoksit (Co) miktarı artar. Gerek atmosferdeki karbon monoksit (Co) gerekse Ozon tarafından oksitlenerek kuvvetli bir zehir haline dönüşen Aldehitlerin,öncelikle insan sağlığı üzerinde ölümcül sonuçlara varabilen etkileri, konunun nedenli bir öneme haiz olduğunu  göstermektedir.
Enerji tesislerinden çevreye yayılan ısı,atmosferde sera etkisine yol açan karbon dioksit gazının artmasına neden olmaktadır.
Karbon monoksit (Co) ve Kurşun (Pb) ,Çinko (Zn) ,Kadmiyum (Cd) gibi ağır metaller, Hidrojen klorür ve Hidrokarbonlar ikinci derece hava kirleticileridir.
Birçok kirlilik şeklinde olduğu gibi,Hava Kirliliği de siyasi sınır tanımaz, meteorolojik koşullar yardımıyla oluştuğu ortamdan çok uzak mesafeler de etkili olur.  
2.2.2.5. KÜRESEL ISINMA
Bilindiği üzere, Havadaki diğer gazlardan daha ağır olmaları nedeniyle yeryüzüne daha yakın bulunan   karbondioksit gazı (CO2) ile türevleri diğer gazlar ve tozlarla birleşerek belirli bir yükseklikte yeni bir kitlenin oluşmasına yol açmaktadır.
Güneşle dünya arasına giren bu yapay tabaka enerji döngüsünü ve dengesini bozarak yeryüzündeki iklim koşullarını değiştirmektedir.
Bunun iki temel sonucu vardır: yeryüzüne gelen ışınların atmosfere yansıması yapay tabaka nedeniyle engellenmekte ve dünya ısısı artmakta ya da yatay tabak nedeniyle dünyaya daha az güneş enerjisi gelerek dünya ısısı soğumaktadır.  Bir başka değişle    güneşten gelen ışımanın (Radyasyonun)  dünyaya çarpıp yansıdıktan sonra ,bir yandan  uzaya gidişini engellemekte ve diğer yandan da  bu ışımadaki  ısıyı soğutarak yerkürenin ısınmasına yol açmaktadır.
Bu nedenle yeryüzündeki kara parçaları ve denizler canlıların yaşamasına olanak verecek şekilde ısınmaktadır. İşte bu etkiye “SERA  ETKİSİ” diyoruz.
Küresel Isınma ise bu sera etkisinin artışı demektir.
Bu etkinin artışı çeşitli şekillerde olmakla birlikte bizi ilgilendiren en büyük etken, atmosfere salınan Karbon türevi ve   “Sera Gazları” dır.
Bugün için bilim çevrelerinde küresel ısınmada başrol; atmosferdeki karbondioksit oranının artmasına bağlanmaktadır.
Her ne kadar atmosferdeki karbondioksit; yeşil bitkilerin fotosentez olayında ve litosfer yüzeyinde suda çözünmesiyle, atmosferden çekilmekte ise de, bu mekanizmaların kapasitesinin üzerinde karbondioksit salınımı, dünyamız üzerinde sera etkisi yaratmaktadır.
Sera gazları dolayısıyla gezegen yüzeyindeki ortalama ısının artması, buharlaşmanın artmasına yol açar. Bu ise atmosferde daha fazla su buharı, yani bulut oluşmasına yol açar.
Bulutlar, güneşten gelen radyasyonun bir bölümünü dış uzaya yansıtırken bir bölümünü soğurarak ısınırlar, bir bölümünü de yeryüzüne geçirirler.
Litosfer ve hidrosfere ulaşan bu radyasyonun da bir bölümü soğurularak ısınmaya yol açarken bir bölümü dış uzaya yansır.
Dış uzaya yansıyan radyasyon yeniden bulut kütlesi ile karşılaştığında, aynı olaylar yaşanır, yansıtılır, soğutulur, dış uzaya kaçar.
Bu mekanizma, su buharı dışındaki sera gazlarının atmosferde artması sonucu bulutların sera etkisini artırmakta, küresel ısınmaya yeni bir katkıya yol açmaktadır.
Su buharı ; diğer sera gazlarından farklı olarak güneşten gelen radyasyonun şiddetine ve gezegenin ortalama ısısına göre sabit olan bağlı bir değişkendir. Dolayısıyla küresel ısınma konusunda pasif etkiye sahiptir.
Karbon Dioksit (CO2) , Metan (CH4), Diazotmonoksit (N2O) , Kloro-floro-karbon       (CHC-11) , Hidro-floro-karbon-23 (HFC-23) , Perfloro-metan (CF4)                                İnsan etkinlikleriyle olusan temel sera gazlarıdır.
Küresel ısınma; son 50 yıldır saptanabilir duruma gelmiş ve önem kazanmıştır. Dünya'nın atmosfere yakın yüzeyinin ortalama sıcaklığı 20. yüzyılda 0,6 (± 0,2) °C artmıştır.
İklim değişimi üzerindeki yaygın bilimsel görüş, "son 50 yılda sıcaklık artışının insan hayatı üzerinde fark edilebilir etkiler oluşturduğu" yönündedir.
2.2.2.5.1. KÜRESEL ISINIMANIN NEDENLERİ
·      Doğaya salınan sera gazı miktarının artmış olması
Bugün için bilim çevrelerinde küresel ısınmada başrol; atmosferdeki karbondioksit oranının artmasına bağlanmaktadır
Karbondioksit ; yoğun volkanik etkinlik sonucu ya da insanlar tarafından fosil yakıtların yakılmasıyla yoğun olarak atmosfere salınabilir.
İnsan gibi pek çok canlı da yine havadan aldığı Oksijeni (O2) solunum organlarında Karbon ile birleştirip Karbon Dioksit (CO2) olarak atmosfere salmaktadır.
Karbon (C)  elementi ve türevleri hemen hemen bütün canlıların yapısında,atıklarında  bulunmakta ve  yaşam süresi sona ermiş bulunan canlılar (fosiller) bile bu elementi taşımaktadırlar. Kömür, petrol gibi yer altı kaynakları da birer fosilleşmiş yakıt ve enerji türleridirler.
1750’lerde başladığı kabul edilen Sanayi Devrimi ile birlikte kömür ve petrol gibi yakıt ve enerji hammaddelerinin kullanımı da yaygınlaşmış, 20. yüzyıl sonlarında ise en üst düzeye ulaşmıştır. Ayrıca elektrik enerjisinin insan kullanımına sunuluşu ile elektrik santralleri de kömür, petrol ve doğal gaza dayalı olarak yapılmağa başlanmış, bu süreç sonucunda doğaya oldukça büyük miktarda karbon gazı salınmıştır.
Son yıllarda yine Metan ve Kloro-Floro Karbon gazı üreten aygıtlar icat edilmiş ve bilinçsizce kullanılmıştır. Buzdolabı, kuru temizleme makinaları, tıraş köpüğü ve koku giderici -deodorant sprey denilen- fıs-fıslar ise bir kâbus gibi atmosfere salınan sera gazları etkisinin artışına yol açmıştır.
Bu etki şu anda bile öyle büyük boyutlardadır ki, bilim adamlarına göre son 10.000 yıldaki sıcaklık artışı yalnızca 2 derece olduğu halde, 20. yüzyılda 2-4 derece ısı artışı olmuştur. Gerekli önlemler alınmaz ise 21. yüzyıl sonunda ise bu artışın 1.1 ile 6.4 dereceye kadar ulaşacağı öngörülmektedir.  
·      Yeryüzü  ormanlarının tahrip edilmiş olması.
Yeryüzündeki ormanlar ve bitki örtüsü Küresel Isınıma karşı önemli bir sigorta görevi üstlenmiştir. Bitkiler atmosferde bulunan Karbon gazını emerek büyümekte, hattâ yerine Oksijen gazı üretmektedirler. Böylece hem hava temizlenmekte, hem insanlar ve diğer canlıların solunumu kolaylaştırılmakta, hem de Küresel Isınım süreci geciktirilmektedir.
Dünyanın akciğerleri olan ve yaşamın en önemli kaynaklarından biri olan ormanların tarım ve yerleşime açılması veya global ısınma sonucu yangınlarla yok olması iklim değişikliklerini hızlandırmakta ve eko-sistemi geridöndürülemez bir biçimde yok etmektedir.
Son 200-300 yılda dünyadaki ormanlar ve bitki örtüsü (Flora) önemli ölçüde azalmıştır. Bunun en büyük nedeni de yine insanların verdiği zararlardır. Önceleri yalnızca ısınmak ve mobilya türü eşyalar yapmak için ağaçlar kesilirken daha sonraları nüfusun da hızlı artışıyla ekilecek arazi elde etmek, yerleşim birimleri ve fabrikalar kurmak için ağaç ve orman tahribatı hızlanmıştır. Bu da yine Sanayi Devrimi’nin ve hızlı nüfus artışının sonuçlarından birisidir.
·      Güneşin yaydığı radyosyon miktarının artmış olması.
Küresel Isınımın nedenlerinden birisi de son 60 yıldaki güneşin yaydığı radyasyonun hızla yükselmeğe başladığı ve bu durumun dünya çapında sıcaklıkların artmasına yol açtığıdır. Güneş üzerinde bulunan ve “Güneş lekesi”olarak bilinen manyetik bölgeler hakkındaki yüzyıllar öncesine ait bilgileri karşılaştıran bilim adamları, son yüzyılda bu lekelerin sayısının önemli ölçüde arttığını da kaydetmektedirler.  
·      "Gamma Işıması Patlamaları"
1960'lı yıllarda başlayan "Gamma Işıması Patlamaları" küresel ısınmaya neden oluyor olabilir. Bu patlama ışımaları çok yüksek enerji ve radyasyon yayarak sadece Dünyamızı değil, Güneş'i, Güneş Sistemimizi ve yakın uzayımızı etkilemektedir.
Gamma Işıması Patlamalarının etkisiyle daha da ısınmakta olan dünya iç çekirdeği de atmosfere salınmakta olan  " iç çekirdek kaynaklı gazların ” çıkışını arttırmaktadır.
·         Ozon tabakasının incelmiş ve delinmiş olması.                                                     Dünyadaki yaşamın en önemli kaynaklarından biri olan atmosferdeki Ozon (O3) tabakasında atmosferse salınan sera gazları nedeniyle olşan  incelme ve delinmeler; güneşten gelen ışınların hem doğrudan hem de daha yüksek enerjiyle yerküreye ulaşmasına neden olmaktadır.
Küresel Isınmanın sonucu olan  bu durum; aynı zamanda döngüsel olarak küresel ısınmanın hızlanışı nedenlerinden birisidir.
Amerika kıtasının yüzölçümünün üç katı büyüklüğünde ki  Ozon tabakasınındaki delik ;   güneşten gelen zararlı ışınların yeterince emilmeyişi sonucu kanser vakalarının çoğalışına neden olmakta ve dünya ısısını yükselterek iklimleri değiştirmekte, buz dağlarını eritmekte, tüm yerküreyi tehdit eden geri dönüşümsüz zararlara neden olmaktadır.
·         Doğal alanların tarım ve yerleşime açılması iklim değişikliğinin yoğunluğunu artırmaktadır ve bu nedenle hassas eko-sistemler ve biyolojik çeşitlilik olumsuz yönde etkilenmektedir.
·      Doğal olmayan yöntemlerle tarım ve hayvancılık yapılmış olması.
Küresel Isınmanın bir diğer nedeni de tarımdaki gelişimler olup, doğal olmayan yöntemlerle tarım ve hayvancılık yapılmış olması sera etkisinı attırmıştır.
·     Tundralarda  Metan gazının açığa çıkmış olması.
Küresel Isınımanınn hem sonucu, hem nedeni olarak; geçtiğimiz yılllarda  ortaya çıktı. Rusya’nın kuzeyinde buzlarla örtülü tundralardaki buz katmanlarının eriyişi sonucunda yine Karbon türevi olan Metan gazı açığa çıkmağa başladı. Avrupa kıt’asının yaklaşık üçte biri büyüklüğündeki bu alanda meydana gelen olağanüstü değişiklik ürkütücüdür.  Çünkü bu etki Küresel Isınımın hem sonucu, hem de süreci hızlandırıcı ve üstelik tetikleyici bir oluşumdur.
2.2.2.5.2. KÜRESEL ISINIMANIN GÜNÜMÜZDE  GÖRÜLEN SONUÇLARI
·      Grönland eriyor: Kuzey Yarımküre’nin en büyük buz kütlesi olan Grönland adası, Küresel Isınım nedeniyle eriyor. Grönland kütlesinin eriyişi, düşük seviyedeki sahil şeridinde bulunan yerleşim yerlerinin sular altında kalışına neden olacaktır.
·      Amazon ormanları yok oluyor: Brezilya’nın araştırmalarına  göre, dünyanın akciğeri sayılan Amazon’un 2003 yılında rekor düzeyde ormanlık alan yitirdiği görülüyor. Büyüklüğü 4.2 milyon kilometrekare olan Amazon ormanlarının şimdiye dek yüzde 20’si yok oldu.
·      Buzullar eriyor: Küresel Isınım, buzullarıyla ünlü Arjantin’i etkisi altına aldı. Buenos Aires’in 3 bin 200 kilometre güneybatısında bulunan Lago Argentino şehri, bugüne kadar buzullarıyla turistleri kendine çekerken, artık turistler dev buzulların sıcaklığın etkisiyle yıkılmasını izlemek için şehre geliyor.
·      Hollanda kıyılarının 100 yılı kaldı: Hollanda sahillerinde, zeminin gelecek 100 yıl içinde 40 santimetre dolayında çökmesi bekleniyor.
·      Avustralya'da 2002 yılında şiddetli kuraklık yaşandı.
·      Balık ve Kuş populasyonunda düşüşler başladı: Kuzey Pasifik'te somon balığı popülasyonunda, bölgedeki sıcaklığın normalden 6 derece artması yüzünden büyük düşüş görüldü. California kıyılarında binlerce deniz kuşu, denizlerin ısınmasının yol açtığı besin kıtlığı yüzünden öldü.  
·      Şiddetli fırtına (El Nino ve Katrina gibi), şidetli yağış ve seller ile aşırı sıcak ve  soğuklar gibi birçok felâketin nedeninin Küresel Isınma  olduğu biliniyor.
·      İklim Değişikliği, Hastalıkların Artmasına Neden Oluyor.
İklim değişikliği nedeniyle yükselen hava sıcaklıkları, hastalıkların artmasına neden oluyor. Bu sonuç Kaliforniya Üniversitesinin Davis Halk Sağlığı Okulundan yürütülen bir çalışmayla bulgulandı. Çalışmaya ABD’nin dışında Afrika, Asya, Avrupa, Hindistan ve  Ortadoğu’dan 10 bilimadamı katıldı. Sonuçlar Proceedings of the American Thoracic Society dergisinde yayınlandı
Çalışmaya katılan bilimadamlarına göre iklim değişikliğiyle gelen olumsuzluklar bazılarımız için büyük sorunlar yaratacak. Çünkü küresel ısınma, astım ve alerjileri körükleyecek ve aynı zamanda bulaşıcı hastalıklarla kalp rahatsızlıklarını da tetikleyecek.
Büyük şehirlerde ozon seviyesinin şiddetli boyutlara çıkacağı, orman yangınlarının artmasıyla kuru, kül ve dumanın kurumun artacağı, çölleşme sonucu ortamdaki toz miktarının yükseleceği, çiçektozu ve polen yoğunluğunun üst seviyelere tırmanacağı tahmin ediliyor.  Bütün bunların sonucu olarak hastalık taşıyan böcek ve hayvanların yaygınlaşacağı düşünülüyor.
Tahminlere göre alarjilerde artış görülecek fakat alerjiler mevsimsel nezlelerle sınırlı kalmayacak. Değişen iklim şartlarıyla oluşan alerjik reaksiyonlar öksürük, hapşırık, burun akması ve göz sulanmasının ötesinde sevimsiz problemlerle görünecek. Mevsime bağlı alerjilerin gitgide daha uzun zaman dilimlerini kapsayacağı da tahmin ediliyor.
Solunum yolları ve pulmoner hastalıkları olanların alerjik reaksiyonları fazlasıyla şiddetli hissedeceği ve oldukça ağır geçirebilecekleri düşünülüyor. Şiddetli astım ataklarının, toz ve kurum solumaya bağlı olarak kalp ve damarlar komplikasyonlarının, kardiyak aritmilerinin ve düzensiz kalp atışı gibi sorunların artış göstereceğine kesin gözüyle bakılıyor. Felç ve kalp krizi vakalarında da artış görülmesi bekleniyor.
Bilimadamlarının ortaklaşa vardığı bir diğer sonuç da; üst solunum yolları doktorlarının ve konu uzmanlarının, solunumla ilgili problemlerin iklim değişikliğine bağlı artışından habersiz olmalarıdır.
Son zamanlarda yeni hastalıkların türediği de çalışma sonucu bulgulanan gerçekler arasında. Örneğin, sadece Akdeniz ülkelerinde görülen bazı hastalıkların İskandinavya ülkelerinde görülmeye başladığı biliniyor.
Çalışmaya katılan bilimadamları hükümetlerin, Dünya Sağlık Örgütünün ve diğer global halk sağlığı uzmanlarının konuya dikkatle eğilerek yeni kuralların aciliyetle oluşturulması gerektiğini düşünüyorlar. Böylece iklim değişikliğiyle artan hastalıklara maruz kalan hassas ve mudafasız kişilerin sağlığının korunacağı düşünülüyor. Müdafasız grupta yeni doğmuş bebekler, çocuklar ve ihtiyarlar bulunuyor.
Geçtiğimiz yarım yüzyılda, küresel ısınma nedeniyle oluşan iklim değişikliği son zamanlarda kendini daha da çok hissettirir oldu. Hastalıkların artması ve daha da artacağına ilişkin tahminler moral bozucu olsa da, küresel boyutta yeni kural ve uygulamalar getirilerek medikal görevlilerin bu değişiklilerden neler beklemeleri gerektiği anlatılmalıdır.
Küresel ısınma, değişen iklim, artan hava sıcaklıkları ve sevimsiz hastalıklar herkes tarafından çoktandır hissedilmiyor mu? İklim Değişikliğiyle Artan Hastalıklar, henüz etkilemediyse, pek yakında hepimizi etkileyeceğe benziyor!
Kaynak: http://www.fuzyonblog.com/2012/04/05/iklim-degisikligiyle-artan-hastaliklar/
2.2.2.5.3.KÜRESEL ISINIMANIN GELECEKTEKİ ETKİLERİ
2007    Yılının Şubat ayında yayınlanan Birleşmiş Milletler raporuna göre;
·      Dünyada “İklim Değişikliği” yaşanacak. İlkbahar ve Sonbahar gibi ara mevsimler yok olacak, bu “İklim Değişikliği” nedeniyle doğadaki bitki örtüsü (Flora) ve hayvan toplulukları (Fauna) dengeleri bozulacak, birçok canlı türü yok olacak. Doğal dengeyi kurmak için belki yeni canlı türleri ortaya çıkacak.
-  Sıcaklıklardaki 2 C’lik bir artış canlı türlerinin %30’unun yok olma riskini doğuracaktır.
-  Sıcaklık 5°C arttığında denizlerin seviyesinin 5 m yükselmesi, bu yüzden kıyı kesimlerde toprak kayıplarının artması ve dünyanın yiyecek stoklarının tükenme seviyesine yaklaşması tahmin edilmektedir.
-   Küresel ısınmanın aynı hızda artarak devam ederse 2050 yılına kadar bitki ve hayvan türlerinde kitlesel bir yok oluşa sebep olabileceğini tahmin ediliyor.
Leeds Üniversitesi’nden Profesör Chris Thomas’in Nature dergisinde yayınlanan bir yazısında küresel ısınmanın 2050’ye kadar bitki ve hayvan türlerinde kitlesel bir yok oluşa sebep olabileceği (dörtte birinin yok olma riski) belirtiliyor.
-     iklim değişikliğinin eko sistem üzerinde biyolojik çeşitliliğini etkileyerek,insan sağlığını etkiliyeceği ,özellikle  astım, alerjik nezle gibi bir kısım solunum sistemi ve kalp damar hastalıklarına bağlı ölümlerde  artışa sebep olacağı tahmin edilmektedir.
-     Öte yandan, iklim değişikliği su eko-sistemlerini olumsuz yönde etkilemek suretiyle su kaynaklarındaki biyolojik çeşitliliği ortadan kaldıracağı
-     Artan hava sıcaklığı ve nüfus su talebini artırmakta ve suyun kalitesinin bozulmasına yol açacağı tahmin edilmektedir.
·       Denizlerdeki su akıntıları ve sıcaklık rejimleri değişecek. Balıkların göç yolları bozulacak, denizlerdeki bitki ve hayvan toplulukları olumsuz etkilenecek ve birçok tür yok olacak.
-  Yüksek sıcaklıklarla birlikte orman yangınları ile tarımsal hastalık ve tarım zararlılarında büyük artışlar görülecek. Kavurucu sıcaklar ve kuraklık;tarımsal ürünlerin hem çeşidinin hem de miktarının azalışına neden olacak.
-  Kar yağışı giderek azalacak. Hattâ kış mevsimi ortadan kalkacak.
-  Deniz seviyesinde yükselişlerle birlikte kıyı şeridi ve deltalardaki tarım alanları, plajlar ve yat limanları, kullanılamaz hale gelecek, kıyı kentleri sular altında kalacak.
İngiltere’de ve Kuzey Avrupa ülkelerinde “Sibirya” soğukları yaşanacak. Buzulların eriyişiyle birlikte Atlas Okyanusu’nda ekvatordan gelen “Gulfstream” sıcak su akıntısı kuzeyden gelen erimiş buzul kütleleri ve soğuk deniz suyu etkisi nedeniyle yok olacak.
- Küresel Isınmanın kuruttuğu bölgelerdeki ülkeler ile su kaynaklarına sahip ülkeler, ellerindeki doğal kaynakları korumak için savaşacaklar, belki de nükleer silâhlara başvuracaklar.
·      Grönland ve Antarktika’da buz tabakaları inanılmaz hızla eriyecek. Bu nedenle dünya çapında deniz seviyesi 10 metreden fazla yükselecek. Bu, dünya çapında, sahil yerleşim alanlarında büyük felaketler yaşanmasına yol açacak. Kategori 4 ve 5 olarak nitelendirilen güçlü kasırgaların sayısı son 30 yıl içinde 2 misline çıkmıştı. Bu sayı önümüzdeki yıllarda daha da artacak.
-  Kentsel alanlarda ulaşım ve ısınma için fosil yakıtların kullanılması sadece sera gazları emisyonunu artırmaz; bunun yanı sıra, aynı anda hem havayı kirleten hem de ozon tabakasına zarar veren gaz ve bileşiklerin ortaya çıkmasına neden olurlar.                                                                                         Bu gaz ve bileşikler bitkilerin yok olmasını sağlayan asit yağmurlarının da nedenidir.
-  Çölleşme, toprak kalitesinin bozulması ve gıda üretiminde azalma. Global ısınma, başta Afrika olmak üzere birçok bölgede çölleşmeye, gıda üretiminin azalmasına ve toprak kalitesinin bozulmasına yol açmaktadır. Öte yandan, tahıl üretiminde yaygın olarak kullanılan gübreler sera gazı emisyonunu artırarak ozon tabakasına zarar vermektedir.
·      Salgın hastalıklar artacak ve yeni hastalıklar ortaya çıkacak. Önümüzdeki 25 yıl içinde Küresel Isınım sonucunda ölen insan sayısı yılda 300 bine ulaşacak.
2.2.2.5.4.KÜRESEL ISINIMANIN GELECEKTE TÜRKİYE’DE ETKİLERİ
·      Küresel Isınıma önlenemediği taktirde Türkiye 100 yıl içinde Kuzey Afrika’ya dönecek.
·      Daha sık ve uzun süreli kuraklıklar olacak. 2030 yılında Türkiye’nin büyük bir kısmı oldukça kuru ve sıcak bir iklimin etkisine girecek, sıcaklıklar 2-3 derece artacak. Deniz seviyesinin 2030’da 30, 2050-2100 arasında da 100 santimetre yükselecek. Denizlerin yükselişinden kıyı kesimleri etkilenecek. Kıyı kesimlerdeki birçok yerleşim birimi, yalılar ve ekili araziler su altında kalacak. Kıyı şeridi ve deltalardaki tarım alanları, plajlar ve yat limanları, kullanılamaz hale gelebilecek.
·     Denizlerimizdeki su akıntıları ve sıcaklık rejimleri değişecek. Balıkların göç yolları bozulabilecek.
·      Yüksek basınç kuşağının kuzeye kaymasıyla ülkemizde hakim olabilecek tropikale benzer bir iklim; düzensiz, ani ve şiddetli yağışlar, seller, hortum, kasırga, heyelan ve erozyona yol açacak. Kasırga ve fırtınaların tetikleyeceği seller can ve mal kaybına neden olacak.
·       Yağışlar azalınca, başta GAP bölgesi olmak üzere, tüm nehirlerin taşıdığı su miktarı düşecek. Baraj göllerinin su seviyesi azalacak, hidroelektrik enerji üretimi ciddi oranda aksayacak.
·      Yüksek sıcaklıklarla birlikte orman yangınları ve tarımsal hastalık ve böcek zararlılarında büyük artışlar görülecek.
·      İklim değişiklikleri, göçlere neden olacak.
2.2.2.5.5.TÜRKİYE’DE SERAGAZI EMİSYONU
Türkiye’de Sera Gazı Emisyon envanterini ;
·      Enerji, endüstriyel işlemler, solvent ve diğer ürün kullanımı, tarımsal faaliyetler ve atıkdan kaynaklananlar
- Karbon dioksit (CO2), metan (CH4), nitroz oksit (N2O) ve F-gazları gibi  doğrudan seragazları
- Azot oksitler (NOx), metan dışı uçucu organik bileşikler (NMVOCs) ve karbon monoksit (CO) gibi dolaylı seragazları
kapsamaktadır.
Ulusal seragazı emisyonları, 1996 Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Rehberi kullanılarak hesaplanmıştır.Arazi kullanımı ve arazi kullanım değişimlerinden kaynaklanan emisyonlar ve yutaklar hesaplamalara dahil edilmemiştir. Solvent ve diğer ürün kullanımından  kaynaklanan emisyonlar 1990-2009 yılları için ilk defa hesaplanmıştır.
Envanter sonuçlarına göre, 2009 yılında toplam seragazı emisyonu; CO2 eşdeğeri olarak 369,6 milyon ton (Mt) olarak tahmin edilmiştir.
2009  yılı toplam seragazı emisyonlarında  (CO2 eşdeğeri olarak )
·      Enerji kaynaklıların  payı                                         %   75
·      Endüsstriyel işemler ve Atık kaynaklıların  payı      %     9  
·      Tarımsal faaliyet kaynaklıların  payı                        %     7  
CO2 eşdeğeri olarak 2009 yılı toplam seragazı emisyonu 1990 yılına göre %98 artış göstermiştir.
2009 yılı CO2 emisyonunda 1990 yılına göre;
·      Enerji sektöründe                                                     % 114
·       Endüstriyel işlemlerde                                             %   91                                                                                
artış gözlenmiştir.
2009 yılı CO2 emisyonlarının
·      Enerji üretimi kaynaklıların payı                               %   91
·      Endüstriyel işlem kaynaklıların  payı                        %     9
 CH4 emisyonlarının
·      Atık berterafı kaynaklı                                             %  59
·      Tarımsal faaliyet kaynaklı                                         % 30
 N2O emisyonlarının
·      Tarımsal faaliyet kaynaklı                                          % 74
Olduğu görülmüştür.
 2009 yılında enerji kaynaklı CO2 emisyonu incelendiğinde,
 CO2 emisyonunun
Çevrim ve enerji sektörü kaynaklı                                 % 38
Sanayii sektörü kaynaklı                                               % 20
Ulaştırma sektörü kaynaklı                                             % 17  [1]
Diğer sektörlerlerdeki enerji üretimi  kaynaklı                %  25                                                            
 [1] (Bkz: http://ulasimkaynaklicevresorunu.blogspot.com )
  1990
1995
2000
2005
2009
CO2
141,36
173,90
225,43
259,61
299,11
CH4
33,50
46,87
53,30
52,38
54.37
N2O
11,57
16,22
16,62
14,18
12,53
F Gazları
0,60
0,52
1,66
3,73
3,64
Toplam
187,03
237,51
297,01
329,90
369,65
  Sektörlere göre toplam seragazı emisyonları (milyon ton CO2 eşdeğeri)
 1990
1995
2000
2005
2009
Enerji
132,13
160,79
212,55
241,75
278,33
Endüstriyel İşlemler
15,44
24,21
24,37
28,78
31,69
Tarımsal Faaliyetler
29,78
28,68
27,37
25,84
25,70
Atık
9,68
23,83
32,72
33,52
33,93
Toplam
187,03
237,51
297,01
329,90
369,65
1990 yılına göre artış yüzdesi
-
26,99
58,80
76,39
97,64
 Doğrudan seragazı emisyonlarının sektörel dağılımı (%)
  1990
1995
2000
2005
2009
CO2
Enerji
89,63
89,33
91,85
91,04
90,64
1.  Çevrim ve Enerji Sektörü
24,06
27,21
34,06
34,11
34,27
2.  Sanayi
26,55
24,14
26,56
25,96
18,42
3.  Ulaştırma
18,36
18,88
15,51
15,61
15,62
4.  Diğer Sektörler
20,66
19,10
15,72
15,36
22,33
Endüstriyel İşlemler
10,37
10,67
8,15
8,96
9,36
1.  Mineral Üretimi
9,71
10,05
8,04
8,69
9,36
2.  Kimya Endüstrisi
0,58
0,55
0,07
0,23
(*)
3.  Maden Üretimi
0,08
0,06
0,05
0,04
(*)
CH4
Enerji
13,24
9,23
7,86
7,42
10,50
A. Yakıt Yanması
8,97
6,15
4,82
4,59
6,82
1.  Çevrim ve Enerji Sektörü
0,04
0,04
0,06
0,06
0,06
2.  Sanayi
0,19
0,15
0,21
0,24
0,21
3.  Ulaştırma
0,21
0,25
0,25
0,23
0,23
4.  Diğer Sektörler
8,53
5,71
4,30
4,05
6,32
B. Kaçak Emisyonlar
4,27
3,08
3,03
2,83
3,68
Endüstriyel İşlemler
0,15
0,11
0,09
0,09
0,09
Tarımsal Faaliyetler
61,73
42,92
33,61
31,70
30,23
Atık
24,89
47,74
58,44
60,80
59,19
N2O
Enerji
8,59
6,85
7,84
10,68
12,09
1.  Çevrim ve Enerji Sektörü
1,00
1,00
1,40
1,73
2,15
2.  Sanayi
1,22
0,89
1,41
1,67
1,55
3.  Ulaştırma
2,26
2,06
2,47
4,64
4,85
4.  Diğer Sektörler
4,12
2,90
2,57
2,64
3,54
Endüstriyel İşlemler
1,11
31,36
25,83
12,41
(*)
Tarımsal Faaliyetler
78,68
52,80
56,89
65,11
73,91
Atık
11,63
8,98
9,43
11,80
14,00
(*) 5429 sayılı Kanun gereği gizlilik ilkesine göre istatistiki birim sayısı üçten az olduğu için birimlere ilişkin bilgiler verilememiştir.
2.2.2.5.6. KYOTO PROTOKOLÜ
 1997 yılında hazırlanan “Kyoto  Protokolü” ;Küresel Isınım ve iklim değişikliği konusunda mücadeleyi sağlayacak uluslararası   en ciddi girişimdir.
 Protokol, imzalayan ülkelerin atmosfere saldıkları gaz miktarlarının, iklimi tehlikeye atmayacak seviyelerde dengede tutulmasını öngörmektedir.                                              
 Kyoto Protokolü, Protokolü 141 ülke imzaladı.(ABD imzalamadi) Protokol, ülkelerin atmosfere saldıkları karbon miktarını 1990 yılındaki seviyelere düşürmelerini gerekli kılıyor. Biz de Türkiye olarak geç de olsa 2009 yılında bu anlaşmayı imzalamış bulunuyoruz.
 Sözleşmeye göre:
 - Atmosfere salınan sera gazı miktarı yüzde 5'e çekilecek.
 - Endüstriden, motorlu taşıtlardan, ısınmaktan kaynaklanan sera gazı miktarını azaltmağa yönelik mevzuat yeniden düzenlenecek.
 - Daha az enerji ile ısınmak, daha az enerji tüketen araçlarla uzun yol almak, daha az enerji tüketen teknoloji sistemlerini endüstriye yerleştirmek, ulaşımda, çöp depolamakta çevrecilik temel ilke olacak.
 - Atmosfere bırakılan metan ve karbondioksit oranının düşürülmesi için alternatif enerji kaynaklarına yönelinecek.
 - Fosil yakıtlar yerine örneğin Biyo dizel yakıt kullanılacak.
 - Çimento, demir çelik ve kireç fabrikaları gibi yüksek enerji tüketen işletmelerde atık işlemleri yeniden düzenlenecek.
 - Termik santrallerde daha az karbon çıkartan sistemler, teknolojiler devreye sokacak.
 - Güneş enerjisinin önü açılacak.
 - Fazla yakıt tüketen ve fazla karbon üretenden daha fazla vergi alınacak.  
 Bu protokolü imzalamayan ülkelerden biri olan A.B.D. atmosfere en fazla zarar veren ve çevreyi kirleten ülke konumundadır. Yaklaşık 5 milyon kişiyi işsiz bırakacağı gerekçesiyle bu protokolü imzalamayan A.B.D. gelecekte yaşanacak felâketlerin de en büyük sorumlusu olacaktır. Tüm dünyadaki sera etkisi yapan gazların yaklaşık olarak % 25’ini tek başına bu ülke üretiyor. Protokolü imzalamayan diğer önemli ülkeler ise Çin, Hindistan ve Avustralya’dır. Bu ülkelerde de çok fazla miktarda sera gazı emisyonu yapılmakta. Avustralya kişi başına en çok sera gazı üreten ülkelerden birisidir. Avrupa Birliği ülkelerinin ise tamamı Kyoto Protokolü’nü imzalamış durumda.  
 2.2.2.5.7. KÜRESEL ISINIMA YA KARŞI ÖNLEMLER
 ·      Dünyada bu konudaki tek kapsamlı protokol olan Kyoto Protokolü’nün tüm dünya ülkeleri tarafından imzalanışı gereklidir. İmzalamayan ülkelere ise çeşitli yaptırımlar uygulanabilir. Basın-yayın organları, televizyon, sinema gibi görsel etkinlikler kullanılarak tüm insanların bu konudan haberdar edilerek çözüme katkılarının sağlanmalıdır.
 ·      Yerel yönetimler, Valilikler ve ilgili kamu kuruluşları bu konularda gerekli yasal ve yapay düzenleyişleri yapmakla doğal olarak yükümlüdürler. İklim değişikliği etkilerine uyum hazırlığında işbirliği yapılmalı, kıyı kuşağı yönetimi, su kaynakları, tarım ve özellikle kuraklık, çölleşme ve sellerden etkilenen alanların korunuşu için entegre planlar hazırlanmalı ve geliştirilmelidir.
 ·      Gönüllü kişiler ve  Sivil Toplum Örgütleri  çeşitli etkinlikleri ile Küresel Isınmaya karşı önlemler alabilir, bu konuda gerekli yasal düzenlemeleri yapılıp teşvikler ve kaynak aktarımları sağlanmalıdır.
 ·      Küçük yaşlardan başlayarak insanlara çevre ve doğa sevgisi aşılanarak bilinçli yaşam öğretilmeli. Bu konularda Okullarda ödüllü yarışlar düzenlenmeli, Fizik, Kimya ve Biyoloji gibi derslerde   Küresel Isınıma konusu işlenmelidir.
 ·      Toplum bireysel olarak    ise ağaç dikmek, enerji tasarrufu yapmak, doğaya zarar vermeyen yakıt ve enerji türleri kullanmak, enerjiyi verimli kullanmak, tasarruf sağlayıcı önlemler almak konularında bilinçlendirilmeli ve teşvik edilmelidir.
 ·      Enerji üretiminde fosil yakıt kaynakları yerine temiz enerji kaynaklarına, yani Biyo enerji, Güneş, Rüzgâr ve Dalga Enerjisi yöntemlerine ağırlık verilmelidir.
 2.2.3.TOPRAK KİRLİLİĞİ
 Günümüzde önemli boyutlara varan toprak kirliliği;
·   Tarımsal verimi arttırmak için kullanılan gübreler ve zararlılara karşı kullanılan zirai mücadele ilaçlarının bilinçsizce kullanılmasından
·   Endüstri ve madencilik kaynaklı katı ve sıvı atıklardan
·   Hastane ve araştırma merkezlerin den kaynaklanan radyo aktif gibi tehlikeli atıklardan
·   Kent içi ulaşım araçlarında kalitesiz fosil yakıtların kullanılmasından ve tam yanmanın geçekleşmemesinden atmosfere salınan kükürt dioksit, azot dioksit ve partiküllerin oluşturduğu asit yağmurlarından (Bkz :http://ulasimkaynaklicevresorunu.blogspot.com/ )
Kaynaklanır.
 2.2.4.KATI ARTIK KİRLİLİĞİ
 Çöp adı altında evlerden ve ticarethanelerden kaynaklana katı atıklar la sanayiden kaynaklanan katı atıkları bu bölümde incelemek mümkündür.
Bu atıkların; hiçbir standart a uymayan “Çöplükler”e atılması,Toprak Kirliliği ne,çöplerden sızan sular da, yer altı su kaynaklarını kirlenmesine neden olur.
Kaynakta ayıklanıp geri kazanılmamaları nedeniyle,büyük hacimde biriktirildikleri depo alanlarının ömrünü kısaltarak,yeni depo alanlarının açılmasına dolayısıyla toprak kaybına neden olurlar. Katı atık kirlenmesine kaynak teşkil eden sektörleri aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz.
 2.2.4.1. Evlerden Kaynaklana Katı Atıklar
2.2.4.2. Ticarethanelerden Katı Kaynaklanan Atıklar
2.2.4.3. Yeşil Alan Bitki Atıklarından Kaynaklanan Katı Atıklar
2.2.4.4. Sanayi den Kaynaklanan Katı Atıklar
2.2.4.5. Dış Kaynaklı Sanayi Katı Atıkları
 Evsel ve ticarethane atıkları ile yeşil alan park bahçe orijinli bitkisel katı atıkların miktarı ve özellikleri hakkında takribi bazı değerler bilinmektedir. Sanayi ürünleri imalatının ortaya çıkardığı kirlenmelerin kirletici yük değerlerinin; doğal kaynaklardan hammadde aranması ve çıkarılması,enerji tüketimi esnasında ve ürünlerin tüketiciler tarafından kullanıldıktan sonra çevreye atılmasının meydana getirdiği kirlenmelerdekilere oranla çok fazla olması,bu bölümde “Sanayi Kaynaklı Katı Atık Kirliliğinin” anlatılmasına öncelik kazandırmaktadır.
 2.2.4.4.1.Üretim Sırasında Meydana Gelen Atıklar
 Proses sonucu oluşan katı atıkların toplandıkları alanlarda oluşturdukları “Estetik Kirlenme” yanında; yağmur,rüzgar v.b. etkiler sonucu yer altı sularının kirlenmesine de neden olurlar.
 2.2.4.4.2.Ürünlerin Kullanımından ve Kullanım Sonrası Ambalajlardan Kaynaklanan Atıklar
 Sanayi ürünlerinin cazibesini daha fazla arttırmak amacıyla, bir kez kullanılıp atılan  PET;PVC v.b diğer gereksiz ambalajlarlar  ile ömürlerini doldurdukları için atılan PİL ve benzeri kimyasal  ürünler;doğadan yok edilmesi veya uzaklaştırılması kolay olmayan, günümüzün en önemli katı atık kaynağını oluşturmaktadır. Bu konuda tüketicinin (toplumun) yeteri şekilde bilinçlendirilmemiş olması sorunun daha da büyümesine neden olmaktadır.
 2.2.4.5.Dış kaynaklı Sanayi Katı Atıkları
 Katı Atıklar dan özellikle halk sağlığını tehlikeli boyutta tehdit edenlerin ; yok edilme işlemlerinin pahalı ve ülke ekonomilerine yük getirmeleri; Sanayileşmiş Ülkeler den bazılarının ;ürettikleri bu türden çöpleri ,az gelişmekte olan ülkelere ihraç edip,oralarda ucuz işgücü  ve iptidai yöntemlerle yok etme teşebbüsünde bulunmalarına neden  olmaktadır.
Ülkemiz çimento fabrikalarına yakıt olarak gönderilen atıklar,Gemiler den asbest sökme işi, Karadeniz’e atılan variller, bu tür kirlenmeyle ilgili örneklerden bazılarıdır.
Bu konudaki mevzuat ve denetimdeki  yetersizlik ile toplumsal duyarsızlığımızdan  cesaret bulan yabancılar ve onların yerli işbirlikçileri; Ülkemiz dede halkımızın sağlığını birinci dereceden ilgilendiren ve ulusal onurumuzu rencide eden bu tür eylemlerini  zaman,zaman da olsa gerçekleştirebilmektedirler
 2.2.5.TEHLİKELİ ATIKLAR
 Üretim  Endüstrisin den Kaynaklanan Tehlikeli Atıklar
Nükleer Enerji Santralleri,Tekstil Fabrikaları,Orman Ürünleri,Mobilya  ve Aksesuar,
Matbaa ve Yayıncılık, Plastik ve Lastik ürünleri,Deri ve Deri Ürünleri,Cam ve Kil Ürünleri,Akü Sanayii,Maden arama ve çıkarma  gibi Üretim Endüstrileri bu kapsamdaki Tehlikeli Atık kaynaklarıdır.
 Üretim Yapmayan Tesisler den Kaynaklanan Tehlikeli Atıklar
Kimyasal Madde Depoları,Oto Tamir ve Servis İstasyonları,Hastane ve Klinik
ve Eğitim ve Araştırma Merkezleri üretim yapmayan Tehlikeli Atık kaynaklarıdır.
 Ayrıca
·         Arıtma Tesislerinde toplanan Çamurları
·         Çöplüklerden kaynaklanan ve yer altı sularını kirleten sızıntı suları
·         Fırınlar da yakılan atıklardan kaynaklanan gazları
Tehlikeli Atıklar sınıfında değerlendirmek  mümkündür.
  2.2.6.GÜRÜLTÜ  KİRLİLİĞİ
Gürültü kirliliği veya diğer adıyla ses kirliliği; insan veya hayvan yaşamını olumsuz etkileyen, dengesini bozan her türlü insan, hayvan ya da makine kaynaklı ses oluşumudur.
Ses; sahip olduğu özellikleri ile kişide gereksiz bir stres yaratıp fizyolojik yıkıma neden olduğunda GÜRÜLTÜ olarak tanımlanır. Bu sırada sesin şiddeti 55-60 dB (desibel)’in üzerine çıkmıştır. Bir başka deyişle insanın duymak istediği sesleri bastıran ve onları duymasına engel olacak şekilde araya giren bu ikinci şiddetli ses, kişi için artık gürültü haline gelmiştir.
 Gürültü; içinde yaşanan ortama göre 2 ye ayrılır:
A- ) Bina içi gürültüler:
a) Müstakil ve müşterek evler,
b) Hastaneler,
c) Okullar,
d) İstasyon, sinema, tiyatro, lokanta, bankalar,
 B-)  Bina dışı gürültüler:
a) Ticaret ve alışveriş bölgeleri,
b) Endüstri bölgeleri,
c) Otoban, karayolu, tren yolu, cadde ve sokaklar,
d) Hava alanları, gemi liman ve geçiş yolları,vb                                                                                
    (Bkz: http://ulasimkaynaklicevresorunu.blogspot.com )
e) Dinsel uyarı sesleri (Çan sesi ve yüksek sesli ezan),
f) Bina  ve diğer bakım onarım  yapım işleri,
Gürültü kirliliğinin en yaygın biçimlerinden biri, özellikle motorlu araçların neden olduğu kirliliktir.
Dünya çapında en yaygın gürültü türü ulaşım sistemlerinden kaynaklanır. Motorlu araçların yanı sıra uçak ve demiryolu araçlarının yarattığı gürültü de önemli bir yer tutar.
Şehir planlamacılığında yanlışlar yapılması sanayi ve yerleşim alanlarının birbirine bitişmesine neden olabilir ve sonuç olarak sanayi alanının yarattığı gürültü kirliliği komşu yerleşim birimlerinde yaşayanların sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir.
Gürültü kirliliği yaratan diğer etmenler arasında araba alarmları, acil durum sirenleri, çeşitli beyaz eşyalar ile ev âletleri, fabrika makineleri, yapım ve onarım çalışmaları, ses çıkaran hayvanlar, ses sistemleri, hoparlörler ve konuşmakta olan insanlar sayılabilir.
Sinir sistemini bozma,stres yaratma,işitme duyularını azaltma gibi etkileriyle insan sağlığını doğrudan tehdit eden “Gürültü Kirliliği” çalışanların verimini de düşürdüğü için Ulusal Ekonomiyi olumsuz yönde etkiler.
Gürültü doğal yaşamı da etkilemekte,kuş barınaklarının bulunduğu yörelerde yavru kuşların ölmesi,diğerlerinin de çevreden uzaklaşması dolayısıyla “Doğal Ekolojik Denge” de hızlı bir bozulmaya neden olmaktadır.
 Gürültünün insan sağlığı üzerindeki etkilerini 4’e ayırabiliriz.
a-)  Fiziksel etkiler: Geçici veya sürekli işitme kaybı,
b-)  Fizyolojik etkiler: Kan basıncının artması, dolaşım bozuklukları, solunumda  
      azalma, kalp atışlarında yavaşlama, ani refleks, uyku bozuklukları,
c-)  Psikolojik etkiler: Davranış bozuklukları, aşırı sinirlilik ve stres,
d-)  Performans etkileri: İş veriminin düşmesi, konsantrasyon bozuklukları,
      hareketlerin
 Herhangi bir sesin gürültü olarak kabul edilmesi, kişiden kişiye ve o kişinin içinde bulunduğu duruma göre farklılık göstermektedir. Örneğin; bazı kimselerin kulağına hoş gelen ve onları dinlendiren bir müzik türü, başkaları için sıkıcı, itici ve rahatsızlık verici bir gürültü nedeni olabilmektedir
 Halkımızı, gürültü kirliliğinin sağlıkları üzerinde ki  olumsuz etkileri konusunda bilgilendirilmelidir.
 Halk sağlığının korunması amacıyla tüm kentlerimizde; ses kirliliği haritalarını çıkarıp, gürültü kaynaklarını belirleyip, gereken önlemler alınmalıdır.
Örneğin; ses kesici-soğurucu paneller ile otoban, karayolu, demiryolu, vb gibi gürültü kaynaklarına karşı yerleşim yerleri ses kirliliğine karşı korunmalıdır.
Sanayii,Hava Alanları,Trafik ve Eğlence Yerleri bu türden kirliliğinin önemli kaynaklarındandır.
 2.2.7.ELEKTRO MANYETİK ALAN KİRLİLİĞİ
          http://elektromanyetikalankirlilgi.blogspot.com/
 Manyetik alan kirliliği; gözle görülemeyişi , etkisinin çoğu zaman doğrudan hissedilemeyişi ve uzun zaman sonra birikerek görülmesi nedeniyle insanlar tarafından yeterince önemsenmemektedir.
 Manyetik alan kirliliği ve bunları  oluşturan cihazların  olası zararlar bilindiğinde; kısmende olsa gerekli önlemler alınabilecektir.
Hava, gürültü vb kirliliklerin (Bknz http://cevresorunu.blogspot.com ) yanında  manyetik alan kirliliği  konusunda da     toplumun duyarlılığı arttırılmalıdır.
 2.2.7.1.MANYETİK ALAN NEDİR NASIL OLUŞUR ?
 Manyetik alan; hareketli ve elektrik yüklü zerrelerin, güç etkisinde kaldığı boşluk olup atomların içindeki elektronların çekirdek etrafında ve kendi etraflarında dönmeleri sonucu oluşur.
 Her mekanda dolayısıyla tüm canlıların içindeki ve dışındaki tüm boşluklarda yüksek yada düşük birer manyetik alan mevcuttur.
 Biyo manyetoloji ilkelerine göre; canlı veya cansız tüm maddelerin zayıf ya da güçlü manyetik alanları vardır.
 Dolayısıyla her madde gibi insan vücudu da manyetik özelliğe sahiptir ve bir manyetik alanı bulunmaktadır. İnsan vücudundaki manyetik alan, biyoelektrik yüklerinin hareketinden meydana gelir.                            
Güneş, hava ve su gibi mıknatıslık da insanların vazgeçilmez bir parçasıdır.
 İnsan vücudundaki manyetik alan, biyoelektrik yüklerinin hareketinden meydana gelir. Biot – Savar Teorisine göre, hareketli elektrik yükleri manyetik alan oluşturur. Biyoelektrik oluşan herhangi bir bölgede mutlaka manyetik alan vardır.
Dolayısıyla kalp, adale, sinir ve beyin gibi organlar belli bir manyetik alana sahiptir.
 İnsanı oluşturan maddelerin birbiriyle haberleşmek için kullandıkları manyetik alanın sinyalleri birbiriyle uyum içindedir. Bu sinyaller ile kişininin  yaşadığı çevrede etkisi altında bulunduğu  manyetik alan  uyum içindedir, (Widgery, 2002).
 İnsanın kendi iç manyetik alanı ile dünyanın oluşturduğu manyetik alan arasındaki uyumluluk çeşitli nedenlerden dolayı bozulabilmektedir. Bunun bir nedeni de insanın yaşadığı yerin manyetik alanının büyüklüğüdür. Yer kabuğunun doğal bir manyetizması vardır. Bütün alanlar üç değişken içerir; frekans, spinin yönü, spinin büyüklüğü veya gücüdür. Bu üç değişken insan vücuduna uyduğunda vücut kendi enerjisini destekler, (NBC, 2002).
Manyetik alan doğrudan gözle görülemeyen veya kolayca hissedilemeyen fakat sonuçları görülebilen veya hissedilebilen bir olgudur.
*Max Planck “… Gerçekte madde yoktur, her şey ışından ibarettir.”
*Albert Einstein “Bize madde olarak görünen şeyler aslında en küçük alandaki enerjinin yüksek yoğunluğudur.”
*Amerikalı kuantum fizikçisi David Bohm; maddeyi yoğunlaşmış, donmuş ışık olarak kabul etmektedir. “ Her şey enerjiden şekillenmiştir ve enerji ile yaşamaktadır. Elektromanyetik dalgalar bu enerjinin taşıyıcılarıdır ve tüm yaşam fonksiyonlarına ilişkin bilgileri aktarmaktadırlar.
 Bizzat enerjilendirilmiş bir sistem olan ve enerji yayan vücudumuz; ışın yayan bu çevre ile çok sıkı bir ilişki içindedir. Vücudumuz enerjisini sadece besin çevriminden tedarik etmemekte, bunun yanında yaşamını düzenlemek için dışarıdan, kozmik ışın alanından da enerji enformasyon absorbe etmekte ve böylece yaşam güçlerini organize etmektedir.”
 Yeryüzünün manyetik alanı dünyanın çekirdeğinin sahip olduğu özellikler nedeniyle oluşmaktadır . Dünya çekirdeği, demir ve nikel gibi manyetik özelliği olan ağır elementleri içerir. Dünya çekirdeği 2 kısımdan oluşmakta olup iç çekirdek katı, dış çekirdek ise sıvı haldedir. İç çekirdeğin etrafında hareket eden dış çekirdeğin bu hareketi mıknatıslanma etkisi yaparak manyetik alan oluşturur. Dünya küre şeklinde bir mıknatıs gibidir. Dolayısıyla etrafında ,vektörel büyüklük niteliğinde bir manyetik alan oluşturmaktadır. Dünya'nın manyetik alanı, dünyanın dönme ekseniyle 11 derecelik bir açı yapar. Bu 11 °’lik açı nedeniyle coğrafik kuzey ve güney kutupları ile manyetik kuzey ve güney kutupları farklıdır.Yıldızlardan gelen öldürücü kozmik ışınlar dünya atmosferi tarafından emilmektedir. Dünya atmosferine giren göktaşı sürtünmeden dolayı yanarak parçalanmaktadır. Dünya atmosferine düşen göktaşlarının insanlara zarar vermesini önleyen atmosfer içindeki gazlardır. Atmosfer içindeki gazlar yanında dünya atmosferinin koruyucu tabakalarından biri de dünyayı saran manyetik alandır.
 2.2.7.2. ELEKTRO MANYETİK ALAN VE  KİRLİLİĞİ
Elektromanyetik Alan ve Dalga Nedir?
Elektromanyetik alan ve dalgalar gözle görülmez. Bizler nasıl hava içinde yaşıyorsak aynı zamanda elektromanyetik alan denizi içinde de yaşıyoruz. Güneş, dünya; elektromanyetik alan kaynaklarıdır. İnsan bedeni de ısısını sabit tutmak için, besinlerle elde ettiği ısıyı elektromanyetik dalgalarla uzaklaştırır. Bunun gibi yeryüzünün ve bedenimizin her bölgesinin ayrı elektromanyetik özellikleri vardır ve tümü birbiriyle uyumludur.
Elektromanyetik Kirlilik Nedir?
Elektrik ve manyetik alan bileşenleri olan dalgaların oluşturduğu alanın insan ve çevre sağlığı için RİSK oluşturacak yoğunluğa ulaşmasıdır.
İnsanlar doğada var olan iç ve dış manyetik alan yanında, çağımız ileri teknoloji ürünü elektronik araç ve gereçleri ile elektrik dağıtım şebekelerinden yayılan elektro  manyetik alan kirliliğinin etkisi altındadırlar.
Elektromanyetik kirlilik; yaşadığımız alanlarda bulunan elektrik akımı taşıyan kablolar,radyo frekans dalgaları yayan radyo ve televizyon vericileri, cep telefonu baz istasyonları, yüksek gerilim hatları, trafolar, mikrodalga yayan ev aletleri vb.nin yarattığı, insanın ve diğer canlıların üzerinde bozucu etkiler yaratan “elektromanyetik alanlar” dır.
Söz konusu cihaz ve tesislerin yaymış olduğu sinyaller;hem birbiriyle ve hem de dünya manyetik alanı ile de uyum içindedir. Fakat bu uyum çeşitli nedenlerden dolayı bazen bozulmaktadır. Bu dengenin bozulması durumunda, faydanın yanında zararlarda meydana gelebilmektedir.
Şöyleki;yaşamın bir parçası haline gelmiş bulunan çağımız ileri teknoloji ürün ve  şebekelerinin imalatı,tesisi ve kullanımında belirli standartlara uyulmaması halinde; gerek aktif konumdaki kullanıcılar gerekse pasif konumda olsalarda kapsama alanı içinde kalan canlılar tek,tek veya kitlesel olarak Elektro  manyetik Alan Kirliliğinden, Elektronik Kirlilik den etkilenirler.
 Hava kirliliği denince akla hemen genzinizi yakan bir duman, gri bir bulut tabakası geliyor. Oysa elektromanyetik dalgalar. Havamızı kirleten ve görünmeyen kirleticidir.   Buna “elektronik pus” anlamına gelen “electrosmog” denmektedir.
 Gözle görülmeyen bu elektromanyetik kirlilik, kimi zaman cep telefonunuzun çalmasıyla televizyonda karlanma yaparak, kimi zaman ise yüksek gerilim hatları yakınında uçan helikopterleri bile düşürerek kendini gösteriyor.  
 2.2.7.3. ELEKTROMANYETİK ALAN (EM) KAYNAKLARI
 2.2.7.3.1. DOĞAL EM KAYNAKLARI
 • Güneş
• Bazı uzak yıldızlar
• Atmosferik deşarj yani yıldırımlar.
 2.2.7.3.2. DOĞAL OLMAYAN EM KAYNAKLARI
 • Elektrik akımı taşıyan yeraltı ve yerüstü elektrik hatları,
• TV ve bilgisayarlar,
• Elektrikli ev aletleri (Elektrikli süpürge, saç kurutma, traş makinesi vb.)
• Mikro dalga fırınlar
• Radyo ve TV vericileri
• Telsiz haberleşme sistemleri,
• Kordonsuz telefonlar
• Hücresel telefon sistemleri ( GSM Baz istasyonları.)
 2.2.7.4. ELEKTROMANYETİK DALGA  VE TÜRLERİ
Elektromanyetik radyasyon; enerjinin dalga ya da parçacık şeklinde yayılması olarak tanımlanmaktadır.
Elektromanyetik radyasyonun frekans ve dalga boyuna göre sınıflandırılması elektromanyetik spektrum olarak adlandırılmaktadır.
Şekil de Elektromanyetik Spektrum ve dalga boyu ilişkisi verilmektedir.
 Elektromanyetik dalga; frekans ve dalga boyu cinsinden tanımlanır.                           Birbirine dik iki alanın birleşiminden oluşur. Biri elektriksel alan (mV), diğeri ise manyetik alan (Tesla, Gauss, amper/m).
Günümüzde özellikle haberleşmede sınırsız ortamda kullanılan elektromanyetik dalgalar elektrik ve manyetik alan bileşenleri birbirine dik olacak şekilde ve boşlukta 300.000 km/s hızla yayılmaktadır. Boşlukta söz konusu dalgaların hızı sabit olduğundan dalgaların frekansları, dalga boyları ile ters orantılı olmaktadır.
Elektromanyetik dalgaların ortamda bulunan madde ile etkileşmesi sırasında elektromanyetik dalgalar madde içinde bulunan atom ve moleküllerle etkileşmekte ve içinden geçtiği ortama enerji aktarmaktadır.
Radyasyon etkisi altında elektronun çekirdekten koparak serbest hale gelmesi iyonlaşma olarak tanımlanmaktadır.
Madde içinde elektronları çekirdekten kopararak iyonlaştırmayan radyasyona “iyonlaştırmayan radyasyon” denir. Radyo ve TV dalgaları, mikrodalgalar, kızıl ötesi ışınlar, görülen bölgedeki ışınlar iyonlaştırıcı özellik taşımamaktadır. Elektromanyetik spektrumun bu bölgesinde yer alan elektromanyetik dalgalar enerjilerini ortama ısı şeklinde aktarmaktadırlar.
Bunlara karşılık üst mor ötesi ışınlar, X ışınları, nükleer reaksiyonlar veya radyoaktif parçalanma sonucu ortaya çıkan alfa, beta ve gamma ışınları, nötronlar, protonlar ve diğer temel parçacıklar “iyonlaştırıcı radyasyona” sebep olmaktadırlar.               Molekülleri iyonlaştırarak yapıyı bozan bu radyasyon genetik yapıda da bozulmalara sebep olmakta ve biyolojik yapıya zarar vermektedir.
İyonlaştırmayan radyasyon olarak tanımlanan elektromanyetik radyasyonun etkileri; düşük frekanslı radyasyon etkileri ile yüksek frekanslı radyasyon etkileri olarak iki ana başlık incelenmesi söz konusudur.
Düşük Frekanslı Radyasyon:
0-10 kHz arasındaki düşük frekanslı radyasyonun irdelenmesi:
Sıfır ile 10 kHz frekans aralığındaki statik ve düşük frekanslı elektrik ve manyetik alanlara maruz kalan insanlardaki olumsuz etkilerin önlenmesi için spektrumun bu bölgesindeki elektrik ve manyetik alanlar ; “doğrudan etkiler”, “dolaylı etkiler” göz önüne alınarak ayrı ayrı ele alınmaktadır.
İnsan vücudunun elektrik ve manyetik alanlarla doğrudan etkileşmesi sonucu olan etkiler “doğrudan etkiler” ; elektrik ve manyetik alan etkisinde kalmış olan metal cisimlere temas sonucu olan etkiler “dolaylı etkiler” olarak tanımlanmaktadır.
Doğrudan etkilenmede; insan vücudunda değişken elektrik veya manyetik alanın şiddetine, frekansına ve vücudun yüzey alanının büyüklüğüne bağlı olarak bir akım oluşmaktadır.
Dolaylı etkilenmede; elektrik veya manyetik alan etkisinde kalmış olan metal cisimlere dokunma sonucu “temas akımı” oluşmaktadır.
Yüksek Frekanslı Radyasyon:
10 kHz – 300 GHz arasındaki yüksek frekanslı radyasyonun irdelenmesi:
Elektromanyetik spektrumda 10kHz – 300 GHz frekans aralığında çalışan sistemlere örnek olarak radyo, televizyon ve telsiz sistemleri, radar sistemleri, uydu haberleşme sistemleri, mikrodalga fırınlar, tıpta ve sanayide RF frekansında çalışan sistemler ve GSM haberleşme sistemleri verilmektedir.
Söz konusu sistemlerin yarattığı elektromanyetik radyasyonun canlı doku ile etkileşiminin ölçüsü olarak “özgül soğurma hızı (SAR)” tanımlanmaktadır.              
Temel limit olarak “ortalama insan vücudunda vücut sıcaklığını bir derece artıracak elektromanyetik enerjinin soğurulmasının zararlı olduğu” tanımından gidilerek 4W/kg değeri kabul edilmiştir. Bu kabule göre kilogram başına dokuların soğurabileceği en yüksek güç değeri 4Watt ‘dır
2.2.7.4.1. MD  (Mikro Dalga) :  
                Dalga boyu:  0.1-100 cm ;                    
                Frekansı :     0.3-300GHz    (1GHz (Giga Hertz) =107 Hz)
 Mikro dalga yayan araç ve cihazlardan bazıları şunlardır.
·         Cep telefonu ve onların dam veya kule antenlerİ (baz istasyonları)
·         Radar
·         MD fırınları
·         TV ve Radyo  verici antenleri
·         Uydu iletişim istasyonları
 Manyetik alanın sağlık üzerinde etkileri bölümünde genişçe açıklandığı üzere;           Mikro dalgalar; dokular da  termal (Isı) ve kimyasal olmak üzere iki temel etki yaparak uykusuzluk,unutkanlık, baş ağrısı,baş dönmesi, kulak çınlaması bunama (Alzheimer),titreme (Parkinson),beyin,kalp,kanser hastalıkları, hamileliklerin  riske girmesine ve DNA  tahribine neden olmaktadır.
 2.2.7.4.2. VLF  (Very Low Frequence = Çok  düşük frekanslı)
                  Frekansı:
 2.2.7.4.3. ELF (Extremely Low Frequence = Çok,çok düşük frekanslı)
                  Frekansı 50-500 Hz
 Yüksek gerilim hatları (havai ve yer altı)  kanser yapıcı ELF dalgaları yayarlar
Bilgisayar ekranları (filtresizse) VLF ve ELF dalgaları yayarlar.
 2.2.7.5. MANYETİK ALANIN SAĞLIK ÜZERİNDE  ETKİLERİ
  2.2.7.5.1. MANYETİK ALANININ SAĞLIK ÜZERİNDE OLUMLU ETKİLERİ
  Uzaya gönderilen astronotlarda ; haftalarca sürebilen yorgunluk, adale ağrısı, baş ağrısı ve baş dönmesi nedeninin   kapsamlı araştırmalar sonucu, bu belirtilerin dünyanın manyetik alanının eksikliğinden kaynaklandığı belirlenmiştir.
Yer kabuğunun statik manyetizmasından daha da etkin olan pulsatif manyetik alan, hücre zar hareket periyodikliği ile daha uygun bir etkileşim oluşturmaktadır.
Kazuo Shimodaira‘a göre; enerji eksiklği, genel ağrı, baş ağrısı, yorgunluk manyetik alanı eksikliği sendromunun belirtileridir. Bunlar kronik yorgunluk sendromuna benzemektedir, ama dışarıdan manyetik alan verilince hasta düzelmektedir.
 Neurobiolojistler ; manyetlerin, depresyonda olan insanların ağır işleyen sol beyini uyardığına inanıyorlar. (Chandrasekaran, 2002).
 Zihinsel ve fiziksel rahatsızlığı olan hastalar üzerine yapılan klinik araştırmalarda %90 başarı sağlandığı belirtilmektedir.   Japonya’da bir üniversite 11.648 kişi üzerine yapılan manyetik tedavinin (%43 erkek) %92 başarı gösterdiği görülmüştür (Blackman ve Friedman, 2002).
 Bu manyetik etkileşim; hücre zarlarında madde alışverişlerini mümkün kılmaktadır.             Böylece bir fabrika gibi çalışan hücrenin;  atık maddeleri ve toksinleri bünyesinden uzaklaştırıp  su, besin maddeleri, oksijen ve gerekli mineralleri alarak işlevinin uygun bir seyirde ve canlılık içinde sürdürmesi mümkün olmaktadır.
 Bunun nedeni olarak manyetik alan vücuda uygulanınca manyetik dalgalar dokudan geçer ve ikinci akım oluşturur. Bu akımlar manyetik alan ile birleşince hücrelerdeki elektronlara ısı verir. Bu ısı adale ağrısı, kaslardaki şişmelere çok iyi gelir. Kandaki kalsiyum ve kolesterol miktarı azalınca haemoglobin daha hızlı hareket eder. Yüksek tansiyona sebep olan diğer maddelerde de azalma görünür. Kan temizlenir ve akışı hızlanır. Kalp rahatlar ve acı azalır veya yok olur. Yönetici sinirler normale döner ve onların yönettiği organlar düzgün şekilde çalışır. Kan akımının iyileşmesinden dolayı besleyiciler daha kolay ve verimli şekilde taşınır. Manyetik dalgalar cilt, yağlı dokular ve kemikleri canlandırır. Sonuçta hastalığa karşı direnci arttırır. Manyetik alan düzensizliği azaltarak enerji aktarır, sağlığa katkıda bulunur. Hücrelerin büyümesini destekler. Manyetler diş ağrısı, omuzlar ve diğer birleşimlerdeki uyuşukluk, ağrıya iyi gelir.
 Vücudun kendi kendini iyileştirme özelliğini destekler (Shimodaira ,2002). Hayatımızı etkileyen biyomanyetik alanın ay, güneş, diğer yıldız veya gezegenler gibi dünya dışı etkenler ve içinde bulunduğumuz yakın çevre ile kullandığımız cihazların etkisinin bilinmesi tedbir alma ve tedavi açısından önem taşımaktadır.
 2.2.7.5.2. MANYETİK ALANININ SAĞLIK ÜZERİNDE OLUMSUZ ETKİLERİ
 Teknolojinin gelişmesiyle birlikte günlük hayatta sıkça kullandığımız elektrikli ve pilli cihazların oluşturduğu elektromanyetik alanların insan sağlığı üzerine etkisi önem kazanmaktadır.
 Diğer yandan sara hastaları üzerinde yapılan bir deneyde ; dışarıdan deneklerin manyetik alanının değiştirilmesi durumunda, beyindeki biyoelektrik faaliyetin, dolayısıyla snapsların kirlenmesi sağlanarak hastalık durumundaki etkiler aynen oluşturulmuştur.
 Toksik madde radyasyon gibi Elektro Manğetik  Kirleticilerden gelen sinyaller; canlının elektromanyetik dengesini bozmaktadır. (Widgery, 2002).
Bu tip elektromanyetik alanların genelde iki etkisinden bahsedilir.
 Birincisi ısı etkisidir. Elektromanyetik alanların yaydığı enerji, insan vücudundan geçerken bir miktar emilir, tutulur ve içerde bir ısı birikimi oluşur. Bu ısı da istenmeyen sonuçlara sebep olabilir.
 İkincisi ise; canlı organizma içindeki birbirine bağlanmış olan molekülleri, atomları etkiler ve bozar.
 Organizma kendini tamir eder, düzeltir. Ama bir an kontrolden çıkabilir. Kontrolden çıktığında ise basit bir iki hücrenin ölümüne veya kanser gibi ölümcül bir hastalığa neden olabileceğinden şüphelenilmektedir. (Kalkan, 2002).
 Dünya manyetik alanı; geceleri hücresel oksijeni arttırır, uykuyu destekler, biyolojik iyileşmeyi desteklerken iltihaplanmayı azaltır, acıyı dindirir.
 Güneş doğduğunda beraberinde getirdiği pozitif manyetik alan; hücresel oksijeni azaltır, uyanıklığı destekler, biyolojik iyileşmeye engel olur ve acıyı arttırır.
 Kafamızın merkezinde bulunan hormonlar ; enzimleri ve bağışıklık fonksiyonlarını yöneten pineal bezi manyetik kristallerden oluşan bir manyetik organdır.
 Manyetik enerjiye çok duyarlı olan melatonin hormonu; geceleyin dünya manyetik alanı etkin olduğu zaman ortaya çıkar. İyi uyku için melaton seviyesinin yüksek olması gerekir. Büyüme hormonu melatonin seviyesi ile ilişkilidir. İnsan yaşlandıkça bu asıl hormonları daha az üretmeye başlar. Büyüme hormonu saç, cilt (deri) ve adaleleri kontrol altında tutar, (Philpott, 2002).
 Multiple Sclerosis (MS) hastalığını başlatan sebeplerden biri dünya manyetik alanıdır. Dünya manyetik alanının haritası incelendiğinde alanın yapısı ile MS hasta sayısı arasında kuvvetli ilişki bulunmuştur. Manyetik alanın düşey bileşeni biyolojik maddeleri etkiler. MS hastalığına yakalananların sayısı 60 (°E) boylam civarında en yüksek değere ulaşırken Orta Asya, Hindistan, Çin, Japon, Afrika ülkeleri, Orta Amerika gibi ekvatora yakın yerlerde vaka sayısı yok denecek kadar azdır.Düşey manyetik alanı bileşeni kutuplara yakın yerde hemen hemen yoktur ve MS hastalığına düşey bileşenin zayıf olduğu bölgelerde çok sık rastlanır.
 Başka bir araştırmada çocukların büyümesinin dünya manyetik alanın güneş aktivitesine göre değişmesine bağlı olduğu tespit edilmiştir, (Tatarin et al., 2002).
 İnsan vücudunun manyetik alanla olan dengesini bozan etkenlerden birisi de kimyasal kirleticiler, haberleşme frekansları, elektrik güç taşımalarından gelen sinyallerle çevrenin kirlenmesiyle ortaya çıkar.
 Araştırmacılar ; Elektromanyetik kirlilik veya smog olarak bilinen elektromanyetik alanın birikiminin; insanda  genel keyifsizlik, boyunda sertlik, göğüs acısı, hafıza kaybı, baş ağrısı, kalp atışı ve kan kimyasını değişime uğratma, sindirim ve dolaşım sorunları oluşturabildiğini belirtmektedir.
 Elektro smog adı verilen, teknolojinin beraberinde getirdiği elektromanyetik kirlenme; insan sağlığını tehdit eden ciddi unsurlardan birisidir. Yüksek gerilim hatlarından cep telefonu dalgalarına, radyo ve TV dalgalarından ev ve iş yerlerindeki bilgisayar ve elektrikli diğer eşyaların yaydığı elektromanyetik dalgalara kadar maruz kalınan elektromanyetik kirlilik sosyal yaşam ortamında hemen hemen her yerde sağlıksız bir atmosfer oluşturmaktadır.
Elektromanyetik smog; beyinden hücrelere gönderilen sinyalleri engelleyerek vücudun bağışıklık sistemine zarar verir, (Paulines, 2002).
 Son yıllarda büyük çapta araştırmalar yapılmasına neden olan bir etki ise insan yapımlı kuvvetli manyetik alan kaynağından doğan hastalıklardır. Kuvvetli manyetler Hall etkisinden dolayı, anestesia oluşturuyor, (Pawluk, 2002; Komor, 2002).
 Kalp krizi yaşlarının 20’li yaşlara düşmesi, bağışıklık sistemlerinin çöküşü, sık hastalıklara maruz kalma, beyin kanamaları sıklıklarında artışlar ve de kanser olgularında görülen tırmanışlarda manyetik alanların etkisi vardır.
 Tunaya’nın araştırmalarına göre yüksek gerilim hatlarının çocuklarda lösemi ya da beyin kanseri yaptığı bilinen bir gerçektir.
 Birkaç araştırmada; ortalamadan yüksek manyetik alanı olan bölgede yaşayan çocukların kanser olma olasılığının daha yüksek olduğu sonucuna varılmıştır.          
Yine söz konusu bölgelerde ;   uzun süre kalan hamile kadınların, zor doğum yaptıkları gözlenmiştir. Yüksek manyetik alanın, anne adaylarının düşük yapma olasılıklarını 3 kat artırdığı vurgulanmıştır. (ARPNSA, 1999).
 1988 ve 1991'de ABD'de, 1992 'de Isveç ve Meksika'da ,1993 'de Danimarka'da yapılan araştırmalarda; çocuklarda görülen kanserlerle ve özellikle de lösemiyle iletişim hatlarına yakın yaşama arasında bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur.  (Tutev, 2002).
 Cep telefonu zararları üzerinde birçok araştırma yapılmaktadır. Kandaki zararlı proteinlerin ve toksinlerin beyne girmesini engelleyen savunma mekanizmasını devre dışı bırakmaya, yorgunluk, baş ağrısı, deride yanma hissi ortaya çıkarmaya, yüksek tansiyon oluşmasına, baş ağrıları, baş dönmesi ve dikkatin dağılmasına sebep olduğuna dair bulgular elde edilmiştir (Tutev, 2002).
 Cep telefonu alzheimer, parkinson ve multiple sclerosis (MS) gibi sinir hastalıklarının oluşma riskini arttırıyor. Kulaklık-mikrofon seti kullananların %80'inde bu tip sorunların olmadığı gözlenmiştir.
 1994'te ve 1998'te ABD ve Finlandiya'da yapılan araştırmalarda; elektromanyetik alanların çok sık etkisinde kalan (radyo operatörleri, endüstriyel donanım işçileri, veri işleme aygıtı tamircileri, telefon hattı işçileri, elektrik santralleri ve trafo merkezlerinde çalışan) işçilerde alzheimer hastalığının normal insanlara göre erkeklerde 4-9 kat kadınlarda 3-4 kat daha çok görüldüğü, enerji iletim hatlarına 40 m.'den daha yakın yaşayan çocukların, normal çocuklara göre 2-3 kat daha fazla kansere yakalandığı, Finlandiya'da yapılan bir başka araştırma erkek çocukların merkezi sinir sisteminde oluşan tümörlerle iletim hatları arasındaki ilişkinin olduğu sonucuna varılmıştır.
 Diğer bir etken ise uzaydan ve güneşten gelen kozmik ışınlardır. Dubrov (2002) 1228 kişi üzerinde yaptığı deneylerinde kozmik ışınların kalp krizi, işyerindeki ve karayolu kazalara ve ani şizofren dönemlerle ilişki içinde olduğu sonuca varmıştır.                   (Harris, 2002).
 EMF sağlık raporunda (1995); mevsimsel stres maksimumları ile güneş rüzgarının maksimumu arasında ilişki olduğu vurgulanmıştır. İnsan sağlığına zararlı kozmik olayları; uzay arası manyetik alanın radyal bileşeni olduğu zaman en fazla etkiler.           Bu olay da güneş rüzgarı dünyadan geçtiği zaman olabilir. Nikolaev ve ark. (1976) 85 tane ruh hastası insan üzerine yapılmış deney sonucunda gök cisimleri arasındaki manyetik alanın pozitif olduğu zaman hastaların sayısının arttığı gözlenmiştir.
(Parkinson,1983).
 Zayıf manyetik alanın insan sağlığına zararlı olup olmadığı hala tartışılıyor. Bu zayıf alanların hemen gözle görülür zararları yoktur. Fakat hayvan hücresi üzerinde yapılan deneylerde zayıf manyetik alanın hormon ve enzim seviyesini değiştirmek, dokulardaki kimyasalların hareketini engelleme gibi biyolojik etkenlere sebep olduğu kararına varılmıştır (NRPNSA, 1999)
 Çevre etkilerin den meydana gelen hastalıklardan özellikle kanserler yıllar sonra başlar.
Çocuklarımız Neden Tehlikede                                                                                     Küçük ve yere yakın nesneler elektromanyetik kirliliği daha çok soğurlar (bünyesine alırlar). Yaşanacak süre dikkate alındığında da çocukların soğuracağı elektromanyetik kirlilik büyüklerden çok fazladır.
2.2.7.5.2.1 CEP TELEFONUNUN SAĞLIK ÜZERİNDE  OLUMSUZ ETKİLERİ
Bu konuda yapılmış geniş çaplı yeni araştırma sonuçları, hiçte iç açıcı değildir.           Cep Telefonu da tıpkı sigaradaki gibi kanserin baş etkenlerinden biridir.
Avrupa’nın en genç nüfusuna sahibiz. Mobil telefon daha ziyade gençler arasında revaçta. Bu durum, cep telefonunun sağlığa zararında, ülkemiz için yadsınamaz bir dezavantaj oluşturuyor.
 Cep Telefonunun sağlığa verdiği zararda ana unsur, cihazın kullanım süresi ve kullanırken vücuda yakınlığıdır. Cep telefonu üreticileri ve onları destekleyen araştırmacılar maalesef bu kriterleri önemsemiyor.
 Radyo frekans dalgaları ve Elektromanyetik alanlar; iyonlaştırıcı ve iyonlaştırıcısız olmak üzere iki tür özelliktedir. Cep telefonu kaynaklı radyo frekans dalga ve manyetik alanların iyonlaştırıcısız olmalarına bağlı olarak sağlığa zararlı olmadığı iddiasının doğru değildir. Gerçek sanılanın aksinedir.
Son yıllarda; Kuzey Avrupa ülkeleri, Japonya ve Amerika da bu alanda yapılan araştırmalarda ciddi bir yoğunlaşma var. ” Amerikan Ulusal Sağlık Örgütü’nün phone - brain’ (cep telefonu ve beyin) konulu yayınlarında insan sağlığına maksimum önem atfedilerek, çalışmalarda varılan sonuç şöyle özetlenmektedir.
“10 yıl süreyle aynı el ve kulağını kullanarak cep telefonuyla konuşan kişide glial (beynin kendi hücrelerinden köken alan) beyin tümörü ve işitme siniri kökenli tümör oluşma ihtimali yüzde 30 artmaktadır ” Süredeki eşik 10 yıl, başka bir söyleyişle 2 bin saat.  
 ABD’li ve Danimarkalı bilim adamları; 1990’ların sonunda dünyaya merhaba diyen 13 bin 159 çocuk üzerinde yaptıkları inceleme sonucunda, hamileliğinde günde 2–3 defa cep telefonu kullanmanın, davranış bozukluğu yaşayan çocuk sahibi olma ihtimalinin yüzde 54 e yükselmesine neden olduğunu belirtiyor. Bu tür annelerin doğurduğu çocukların, karşı karşıya bulunduğu diğer risk yüzdeleri; hiperaktivite de 35 duygusal ve psikolojik problem yaşama da 25 arkadaşlarıyla sıkıntılı iletişim kurma da 34 ve çevresiyle uyum bozukluğu nda 49 dur.
                          Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC), cep telefonları ve temel istasyonlarının yaydığı radyo dalgalarının meydana getirdiği elektromanyetik alanları, muhtemel kanserojen içeren 2-B grubuna dâhil etti.
İngiltere Radyolojik Koruma Kurulu da, cep telefonunun bilhassa küçük çocuklarda tümör riski doğurduğunu bildirdi.
 ‘Elektromanyetik dalgaların insanda yol açtığı tahribatın açık bir dille ortaya konulmamasında teknoloji firmalarının baskıları ne derece etkin?’
 Günde yarım saat cepten konuşan bir kişi, yaklaşık 10 yılda saat limitini dolduruyor.
GSM operatörlerinin ‘sınırsız konuş’ kampanyalarıyla olayın hangi boyutlara ulaştığını tahmin etmek zor olmasa gerek. Kaba bir hesapla, günde 1 saatlik görüşme, tehlikenin kapıyı çalacağı yıl limitini 5’e indiriyor.
 Çevreye dağılan radyasyon cep telefonu çaldığında ve aranan numaranın bağlandığı anlarda yoğunlaşıyor. Telefonun kulak mesafesindeki hayatiyet derecesi, konuşma süresindekini aratmıyor. Ha bir inç ( 1 inç 2,54 cm ), ha 8 inç dememek gerekiyor. Telefondaki çağrıyı onayladıktan ya da karşıya bağlandıktan bir iki saniye sonra kulağı cihaza yaklaştırmak da sağlık açısından göz ardı edilememesi gereken bir önlemdir.
 Beynimiz yaratılıştan koruma altında. ‘Kan beyin bariyeri’ sayesinde her mikrop beyne geçemiyor. Bazı deney hayvanları üzerinde bu nüans irdelenmiş. Fareler bir hafta boyunca günde ikişer saat elektromanyetik alana bırakıldığında, koruyucu bariyerin bozulduğu; durumun, hayvanlarda baş ağrısı ve ateşlenme yaptığı belirlenmiştir.
Cep görüşmesinde radyasyonun yüzde 40-50’si kulak bölgesiyle kafatasını çevreliyor. Artanı geriye dönüyor. Ama çocukların kafatasları yetişkinlere nazaran bir hayli ince. Radyasyon çocuktaki beynin tümünü etkiliyor.
Bilim Adamları; çocukların ölçüleri ile cep telefonu dalgaları birbirine çok yakın olması nedeniyle çocuklar büyüklerden çok daha fazla enerjiye maruz kaldığını belirtiyor.
Medya çalışanları ve havaalanı radar görevlilerinin sık sık baş ağrısından yakınmalarının ardındaki gerçek, elektromanyetik ortam içinde olmalarıdır.  Aslında cep telefonu yakın tutulan her organı sağlıksızlaştırıyor. İşin açıkçası cebimizde baz istasyonu taşıyoruz. Genellikle kulak ve beyne yaklaştırıldığından bu organlarda gelişen zararlar öne çıkıyor.
 Özetle :
 Kısa Vade de Geçici işitme aksaklıkları, Gözlerde kararma, sulanma ve yanma, Kalp ritminde bozukluk, Kalp pilinin arızalanma riski, Yoğun stres ve yorgunluk hâli, Konsantrasyon ve dikkat dağılması, Baş ağrısı ve sersemleme, Unutkanlık, refleks zafiyeti, Kulakta çınlama ve ısınma, Görüş alanında daralma, Gözlerin çapaklanması.
 Uzun Vade de: Beyin tümörü, işitme siniri kökenli tümörler, Lenf oma (beyaz kan hücresi) kanseri, Cilt kanseri, Yüksek tansiyon, Görme bozukluğu, Kan hücrelerinin deformasyonu, Kan beyin bariyerinin zedelenmesi, Kalıcı işitme kayıpları, Kalp hastalıkları, Hafızada zayıflama, Embriyo gelişiminin zarara uğraması, Düşük ihtimalinde artış, Sperm sayısının azalması, Bağışıklık sisteminde arızalar
Cep Telefonunun Tespit Edilen Zararlarıdır.
 2.2.7.6. ELEKTRO MANYETİK ALAN KİRLİLİĞİNE KARŞI ALINACAK ÖNLEMLER
2.2.7.6.1.Birinci Gurup Önlemler:
Yaratacağımız Kamuoyu Baskısıyla Devletin Bireyleri Elektromanyetik Kirlilikten Korumasını Sağlamak.
Ülkemizde baz istasyonları/cep telefonları yanında yüksek gerilim hatları, trafolar vb tesisler de yakın çevrede insan sağlığı ve çocuklarımız için çok ciddi risk oluşturmaktadır.
Özellikle Ankara ve İstanbul gibi büyük kentlerde yerleşim mahalleri, okullar, kreşler üzerinden yüksek gerilim hatları geçmektedir. Bunların bazıları çamaşır asma girişimleri olacak kadar yakındır. Yer altına alınacakları sözü verilmişse de kaynak yetersizliği gerekçesiyle vatandaş oyalanmaktadır.
Buna son yıllarda Belediyelerin spor alanları ve koşu yollarını yüksek gerilim hatları altına yapması eklenmiştir.
Bu durumda olan vatandaşlar ve çocuklar yüksek gerilim hatları altında sağlıklı yaşıyor ve spor mu yapıyor?
Okulların, kreşlerin yanı başlarına bazen de cami minarelerine konuşlandırılan baz istasyonları altında çocuklarımız sağlıklı bir ortamda mı eğitim alıyor?
Günümüzde, baz istasyonları ve yüksek gerilim hatları vb. kabul dışı elektromanyetik kirliliğe karşı kamuoyunun tepkisi göstermesi ancak başa gelince söz konusu olabilen ve trafik kazası gibi kadercilik içinde kabul edilen bir oldubitti olmaktan çıkarılmalıdır.  
Evimizde ve yakın çevremizde kullandığımız, çocuklarımızın elinde dolaşan cep telefonları dahil tüm elektrikli eşyaların üzerinde ve kullanma talimatlarında, SAR (soğurulma/bünyeye alınma hızı) ve manyetik alan şiddeti değerleri ve bu yöndeki tehlikeler niye yazılmalıdır.
2.2.7.6.2.İkinci Gurup Önlemler:
Birey Olarak Alabileceğimiz Basit Koruyucu Önlemler. Evimizde ve yakın çevremizde kullandığımız, çocuklarımızın elinde dolaşan cep telefonları dahil tüm elektrikli eşyaların çocuklarımızdan olduğunca uzak tutulması esastır.
Önlemlerden Bazıları:
Cep Telefonu
·   SAR değeri düşük cihazları tercih edin.
·   Kısa sürelerle konuşun.
·   Gerekmedikçe konuşmayın.
·   Sabit hatları tercih edin.
·   Zararı tümden engelleyemese de kulaklıkla görüşün.
·   Kısa bilgi iletimlerini mesajla (SMS) gerçekleştirin.
·    Geceleri cep telefonunu kapatın.
·   Hamileyseniz, mecbur kalmadıkça kullanmayın.
· Cihazlardan mümkün olduğunca uzak durun.    
·   Acil vaziyetler haricinde çocukları cepten görüştürmeyin.
·   Siz görüşürken yakınınızda çocuk bulundurmayın.
·    Telefon çalar çalmaz ya da karşı tarafı arar aramaz cihazı kulağınıza dayamayın.
·    Cep telefonu bilhassa kalp, beyin ve üreme organlarına yakın yerlerde taşınmamalı.
·    Dar ve kapalı alanlarda görüşme yapmaktan kaçının. Örneğin asansör ve otomobil  
gibi mekânlarda cihaz çekmediği için iletilen radyasyon artacaktır.
·   Cep telefonu bir oyun ya da müzik dinleme aracı değildir.
·   Elektronik fren sistemi olan taşıtlarda, benzin istasyonlarında ve hastanelerde cep telefonu kullanmamak.
·    Kreş, okul, hastane, bakımevi alanlarında cep telefonu kullanımını en aza indirmeye çalışmak ve bu alanlarda baz istasyonu kurulmasına kesinkes karşı olmak, Yakın çevremizdeki baz istasyonlarının ‘farkında olmak’, meskûn mahal çatılarında ve yakınlarında bulunan baz istasyonlarının kamu sağlığı açısından daha güvenli yerlere taşınmaları için çaba sarf etmek.
·   Manyetik alanın şiddeti kaynaktan uzaklığın karesi ve içinde yayıldığı ortamın yoğunluğu ile ters orantılı olduğundan, yüksek gerilim hatlarından ve trafolardan mümkün olduğunca uzaklaşmak, elektrikli ev aletlerini tabloda belirtilen asgari uzaklıklarda tutmak, yeterli olacak kadar kullanmak vb.
0 notes
cevapolojicom · 5 years
Photo
Tumblr media
Ağzı açık iki özdeş kaba, aynı koşullarda eşit kütlelerde X ve Y saf sıvıları ayrı ayrı konulmuştur. Bir süre sonra X sıvısının tamamının buharlaştığı, Y sıvısının ise bir kısmının buharlaştığı gözlenmiştir. Buna göre X ve Y sıvılarıyla ilgili, I. X’in buharlaşma ısısı Y’ninkinden büyüktür. II. X’in moleküller arası çekim kuweti Y’ninkinden küçüktür. III. Y ‘nin kaynama sıcaklığı X��inkinden daha düşüktür. karşılaştırmalarından hangileri doğrudur? Ağzı açık iki özdeş kaba, aynı koşullarda eşit kütlelerde X ve Y saf sıvıları ayrı ayrı konulmuştur.
0 notes
Photo
Tumblr media
Silindir Kapağı Contası (Üst Kapak Contası) Nedir? Silindir Kapağı Contası (Üst Kapak Contası) silindir bloğu ile üst kapak diye tabir edilen eksantrik yuvasının olduğu bölümün arasına konulan, ince lastik yapılı malzemeden yapılmış parçaya denilmektedir. Silindir Kapağı Contası (Üst Kapak Contası) Ne İşe Yarar? Silindir Kapağı Contası (Üst Kapak Contası) otomobilin motor bloğu ve silindir kapağının birbirine montajı sırasında, iki parça arsında boşluk oluşmaması için kullanılan dolgu malzemesi görevindeki parçaya verilen isimdir. Peki Üst Kapak Conta Neden Yanar? En önemli nedenlerinden bir tanesi antifriz yerine motorda genellikle musluk suyu kullanmaktır. Musluk suları motor bloğunda asidik bir yapı oluşturarak silindir kapak contasını zamanla aşındırır. Bu sebeple yaz kış antifriz kullanmak silindir kapak contanızın ömrünü uzatır. Hararet meydana geldiğinde aşırı ısıdan ilk etkilenen parçalardan bir tanesi silindir kapak contası olup hararet conta yakma nedenidir. Sıcak motorun su haznesini açmak. Sıcak motorda su sıcaklığı 110 dereceye kadar ısınmıştır ancak motor bloğunun kapalı olması ve belli bir basınçta çalışmasından dolayı su kaynamaz. Bu halde motor su haznesi kapağını açarsanız basınç aniden düşer ve motor bloğundaki suyun kaynamasına neden olur. Bu kaynama esnasında silindir kapak contanızın su ile teması anlık kesilip yanabilir. Yanma odasında yada motor bloğunda oluşan kurum ve tortular. Bu tortular ısının toplandığı bir merkeze dönüşür ve contanızı yakabilir. Motor alt yada üst bloğundaki çatlaklarda silindir kapak contanızın yanmasına neden olabilir. https://www.tech-worm.com/silindir-kapagi-contasi-ust-kapak-contasi-nedir-yanar/ #volvocars #volkswagengolf #bmwe46 #bmw❤️ #bmwm5 #skodafan #reno #toyotasupra #fiat500 #opelastra #automotive #autolike #fordmustang #fordfocus #fordfiesta #fordranger #motorcycle #motorsport #motorbike #peugeotsport #hondacivic #mercedes_benz #mercedesclub #porsche #landrover #citroen #nissanskyline #nissan350z #daciaduster #tofas https://www.instagram.com/p/BwxUuItFNrg/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=7b0jcbowzv1b
0 notes
ansiklomedia · 6 years
Text
Tungsten (Volfram) Metali Nedir?
Tungsten (Volfram) Metali Nedir?
Tungsten simgesi W olarak gösterilen adı itibariyle ”ağır taş” olarak anlamlandırılan sert molibdene (gümüşümsü meyaz renkli metal ) benzeyen bir metaldir. Ayrıca atom numarası: 74, Atom kütlesi : 183,35, yoğunluğu: 19.25 / cm3 , özgül kütlesi: 19,3 g/cm3, ergime sıcaklığı: 3410 o C , kaynama sıcaklığı: 5660 o C, yükseltgenme dereceleri: +4, +6 , elektron biçimlenmesi: (2,8,18,32,8) 5d4 6s2 ,…
View On WordPress
0 notes
zehrazeynepsenturk · 7 years
Text
Aşçılar için fizik - 1. Kısım
Yumurta nasıl kaynatılır?
Yumurtayı kaynatmanın fiziğine bakalım.
Bu postu okuduktan sonra herhangi büyüklükte bir yumurtayı rafadan, kayısı veya katı pişirmek için kaç dakika haşlamanız gerektiğini kendiniz hesaplayabileceksiniz :)
Yumurtanın sarı ve beyaz kısımlarının katılaşmaları için belli sıcaklıklara ulaşması gerekiyor. Yumurtanın beyaz kısmı için bu sıcaklık 63 derece. Sarı kısmı için sıcaklık 70 derece.
Örneğin sarı kısmı katılaşmadan beyaz kısmı hafifçe katılaşsın istiyorsanız yumurtanın içinde sıcaklığın 63-70 derece arasında olması gerekiyor. Rafadan yumurtayı tutturmak bu yüzden her zaman mümkün olmuyor.
Salmonella riskinden kurtulmak için yumurtanın 55 derecenin üzerinde bir sıcaklıkta olması şart.
55-63 derece arası hem beyaz hem de sarı kısımlar sıvı-jöle karışımı oluyor.
65-70 derece arası beyaz kısım hafifçe katılaşıyor ama hala sertçe jöle kıvamında.
73 derecede beyaz kısım katılaşmaya başlıyor. Çilek yumuşaklığında oluyor. Sarı kısım kayısı kıvama ulaşıyor. Kayısı dediğimiz yumurta için sarı kısmın 73 derece civarı olması lazım.
77 derecede beyaz kısım iyice katılaşıyor. Sarı kısım hala biraz yumuşak. Yoğurt kıvamında.
80 derece ve üstünde katı yumurtanız oluyor.
Şimdi denklemimizi acımasızca yazalım :)
Yumurtayı küre şeklinde alalım. (Küresel yaklaşım yeterince iyi sonuçlar veriyor. O yüzden fizikçilerle dalga geçmiyoruz :) ) Ayrıca yumurtayı da kaynar suya koyduğumuz durumu düşünelim.
t = sarı kısmın belli bir sıcaklığa ulaşması için gerekli zaman d = yumurtanın çapı (milimetre) T_0 = yumurtanın suya konmadan önceki sıcaklığı (celsius) T_su = suyun kaynama sıcaklığı (celsius) T_sarı = yumurtanın sarı kısmının sıcaklığı (celsius)
t = 0.0015*d*d*ln( 2 (T_su - T_0) / (T_su-T_sarı) )
Burada fizik bilmeyen aşçıları farkında olmadıkları şey pişirme zamanının yumurtanın çapının karesiyle artması. Yumurta büyüklükleri çok farklı olmadığı için bunu bilmeseniz de zararı yok. Ama devekuşu yumurtası pişirecekseniz bu bilgi önemli :)
Ayrıca oda sıcaklığında beklemiş olan bir yumurtayı kaynatmakla buzdolabından çıkardığınız yumurtayı kaynatmak da farklı sonuçlar veriyor.
Kaynak: C.D.H.Williams New Scientist, 1996
0 notes
yemektarifiblog · 4 years
Photo
Tumblr media
Cocostar Pasta Tarifi
Cocostar hem çocukların hem de yetişkinlerin çok sevdiği bir çikolatadır. Bu çikolatayı ve Hindistan cevizi lezzetini sevenler mutlaka Cocostar Pasta Tarifi deneyerek, sofralarına zenginlik kazandırmalıdırlar. Genellikle farklı bir tat arayanların tercihleri arasında olan bu eşsiz lezzeti eminiz ki sizler de çok seveceksiniz. Peki Cocostar Pasta Nasıl Yapılır? Cocostar pasta yapımı için gereken malzemeler nelerdir? İşte en önemli püf noktalar…
Tarifi ve Yapılışı
Rulo Cocostar Pasta Tarifi için öncelikle derin bir kabın içerisinde yumurta ve şeker alarak iyice çırpın. Ardından sıvı yağ ve sütü ekleyerek çırpma işlemine bir süre daha devam edin. Borcamda Cocostar Pasta kekinin diğer malzemeleri olan un, kakao, vanilya, kabartma tozu ve bir miktar da karbonatı elde ettiğiniz sıvı karışıma dökün ve bu defa bir çırpıcı uç yardımıyla kıvam alana dek çırpın. Kek hamurunu yağlanmış borcama ya da tercihe göre tepsiye dökerek önceden 170 derece ısıtılmış fırında pişirin.
Pişmeyen Cocostar Pasta tarifinde en önemli püf nokta ganaj yapımı olacaktır. Bunun için bir tencerede kremayı kaynama aşamasına gelinceye kadar ısıtın. Sonra içerisine dilediğiniz miktarda çikolata ilave edin. Ocaktan alarak, çikolataların kendi kendine erimesini sağlayınız. Böylece daha lezzetli bir tat elde edeceksiniz. Bu esnada pişen kekinizi fırından çıkarıp, sıcaklığı gittikten sonra 1.5 su bardağı kadar süt ile iyice ıslatın ve kekinizi soğumaya bırakın.
Bisküvili Cocostar Pasta için de aynı işlemleri tekrarlamanız gerekecektir. Kek ve elde ettiğiniz ganaj soğurken üzerine paket kremşanti hazırlayın. Elde ettiğiniz kremşantinin içine bir miktar pudra şekeri ve Hindistan Cevizi ilave edin. Kek soğuduğunda kremşantinizi üzerine yayın. Kremşanti üzerine ganajı da dökerek dilediğiniz şekilde süsleyerek bir süre dolapta beklettikten sonra tatlınızı servis edin. Afiyet olsun.
Gerekli Malzemeler
Çocukların en sevdiği tariflerden biri olan Cocostar pasta yapımı aslında son derece basittir. Ayrıca bu lezzeti misafirleriniz için de özel olarak hazırlayabilirsiniz. Cocostar pasta malzemeleri şu şekildedir;
Keki için;
3 yumurta
1 su bardağı şeker
1 su bardağı sıvı yağ
1 su bardağı süt
3 yemek kaşığı kakao
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
Yarım çay kaşığı karbonat
Aldığı kadar un
Cocostar pasta keki ıslatmak için:
 1, 5 su bardağı süt
Cocostar pasta üzeri için:
2 paket kremşanti
2 su bardağı süt
3 su bardağı Hindistan cevizi
2 yemek kaşığı pudra şekeri
Cocostar pasta ganaj için:
1 paket sıvı krema
160 gram çikolata
Diğer Tariflerimize'de Bakın
Köstebek Pasta Tarifi veya Profiterol Tarifi
Sitemizi Ziyaret Edin: https://yemektarifi.blog/cocostar-pasta-tarifi/ Etiketler: #yemek #yemektarifleri #yemektarifi #yemekdeyemek #yemektariflerim #yemekvideo #yemekyemek #yemekrium #yemekaşkı #yemektakip #yemekler #yemekgram #yemekteyiz #yemekneredeyenir #yemeklerim #yemeksunumu #yemekblogu #yemekhane #yemekfotografciligi #anayemek #yemekgünlüğü #nefisyemektarifleri #tatlıtarifleri #suluyemek #fityemek #yemekkeyfi #yemek_instanbul #yemekneredeyenir #yemekteyiz #yemektarifiblog
0 notes
asd321fr45-blog · 7 years
Text
Şerbete Neden Limon Katılır?
Her tatlıya şerbet farklı şekilde katılır kimisi sıcak kısmı soğuk.  Sadece ısı farkı değil şerbetin koyuluğu da bazı tatlılarda farklılık gösterir. Örneğin tepsi kadayıfı yoğun ve çok katı bir şerbet isterken  lokma gibi tatlılarda daha cıvık bir şerbet olması gerekir. Çünkü her birinin yapılış şekli ve hamur çeşidi farklı olduğundan dolayı her tatlınında şerbeti kendine özgüdür.  Bu yüzden tatlı yapıldığında muhakkak tarif de ki ölçülerin kullanılması gerekir. Neden şerbetlere limon katılır? Sadece şerbetlere limon katılmaz aynı zamanda reçellerede limon katılır. Bunun nedeni ise limon içindeki asidin şerbetin kristalize olmasını engellemesidir. Yanı halk arasında bilinen adı ile "şekerlenmesini " engellemek amacıyla kullanılır. Belki bir defa yapmış olduğunuz tatlı da dikkat etmişsinizdir. Eğer şerbete limon katılmamış ise şerbet tatlı üzerine döküldükten sonra soğuyunca tatlının üzerinde şeker parçaları oluşmuştur.  Bu yüzden yoğun şeker kullanılan tatlı veya reçellerde mutlaka bir iki damla dahi olsa limon suyu kullanılır. Fakat limon suyunun veya limonunda tatlıya eklenme zamanı vardır bu da tatlının türüne göre değişir. Genelde şerbete limon şerbet kaynamaya başladıktan 10 dakika sonra eklenir.
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
Evde limon yoksa şerbete tuz katılır mı? Eğer evde limon kalmadıysa ve  şerbet yaptıysanız limon yerine tuz da katabilirsiniz. Çünkü tuzda limon gibi şekerin kristalize olmasını engelleyen bir besindir. Fakat çok katılmayın şerbet tadını yitirir. 3 su bardağı şeker ve 3 su bardağı su için ideal olan tuz miktarı bir çay kaşığıdır.
Güzel bir şerbet tarifi
Malzemeler 3 su bardağı su 3 su bardağı şeker 1 dilim limon
Hazırlanışı
Bu tarif yoğun kıvamda olan tarifler için geçerlidir. Yani yoğun kıvamlı olması tatlının şerbeti hemen çekmesini önlemek ve böylece tatlının kurumasını önlemek içindir. Şimdi hazırlanış kısmına geçelim 1. İlk olarak bir tencereye suyu ve şekeri alıyoruz ve ocağı yakıyoruz. 2. Şeker suyun içinde eriyene kadar karıştırıyoruz ve kaynamaya başlayınca ocağın altını kısıp bu şekilde kaynamasını sağlıyoruz. 3. Eğer altını kısmazsanız hızlı şekilde kaynadığı için şerbet çok kolay şerbetlenir. 3. Şerbeti tahta bir kaşık yardımı ile arada karıştırarak kaynatmaya devam ediyoruz. Kaynama süresi şerbetin ilk  kaynamasından sonra tam 30 dakika boyunca olması gerekir. 4. Şerbet kaynamaya başladıktan tam 20 dakika sonra limon katılır ve iyice karıştırılır. 3. Limon kattıktan sonra 10 dakika daha kaynatıp ocağın altını kapatıyoruz. 4. Şerbet eğer sıcak şekilde dökülmesi gerekiyorsa hemen ilk sıcaklığı geçdikten sonra şerbet tatlıya dökülür. Fakat soğuk şekilde dökülecek ise şerbet soğutulur ve o şekilde tatlıya dökülür.
0 notes
bilgisitesi · 7 years
Text
elektrikten tasarruf etmek için neler yapabiliriz
elektrik tasarrufu nedir elektrik tasarrufu nasıl yapılır maddeler halinde elektrik tasarrufu slogan elektrik tasarrufu saatleri enerji tasarrufu için yapılması gerekenler Bulaşık makinası yerleştirilirken çevresinde en az 5 cm boşluk bırakılarak, ısınmadan dolayı oluşan sıcak havanın kolayca dağılması sağlanmalı. * Yaz aylarında ısı ve nemi azaltmak için sabah ve akşam saatlerinde yıkama yapılmalı. * Bulaşıkları ön durulamaya tabi tutmak gereksizdir, gerektiği durumlarda sıcak su yerine soğuk su kullanılmalı. * Bulaşıkların sanitasyonu için yüksek sıcaklıkta yıkama arzu edilmedikçe 55 derece su sıcaklığı yeterlidir. * Tam kapasite dolmadıkça makina çalıştırılmamalı. * Bulaşıkları, bulaşık makinasına koymadan önce soğuk suda çalkalayın. * Makinayı yarı dolu veya aşırı dolu şekilde kesinlikle çalıştırmayın. * Makina çalışırken mümkünse banyo ve mutfakta aşırı su kullanmayın. Çamaşır makinaları * Yüksek sıcaklıkta yıkamak yerine ılık suyla yıkamak, durulamanın ise soğuk su ile yapılması gerekiyor. Ayrıca, yıkama programları tam kapasite çalıştırılmalı. Eğer mümkünse çamaşırlar dışarıda güneş ve rüzgardan yararlanarak kurutulmalı. Bu arada, önden yüklemeli makinalar, üstten yüklemeli makinalara göre daha az enerji tüketiyorlar. * Çamaşır makinalarını tam doluyken çalıştırın. * Çamaşırları yıkarken sıcak su yerine ılık su kullanın. Elektrik enerjisinin yüzde 90’ı suyu ısıtmada harcanır. 30-40 derece su sıcaklığı, çamaşır için en uygun sıcaklıktır. * Çamaşırlar için doğru programı seçin. Çamaşırları aşırı kurutmayın. Fazla harcanan enerjinin yanında aşırı kurutma elbiseyi tüylendirir ve yıpratır. * Aşırı köpüren deterjan kullanmayın. Az veya fazla miktarda deterjan kullanımı verimsiz temizleme demektir. * Her yıkamadan sonra kurutucudaki filtreyi temizleyin. * Soğuk suda temizleme yapan deterjanlar kullanın. Buzdolabı ve derin dondurucular * Buzdolaplarının verimli kullanılmasında öncelikle düzenli olarak bakım yaptırmak gerekiyor. Ayrıca, buzdolabının etrafının toz ve hava sirkülasyonunu etkileyici diğer maddelerden ve ısı kaynaklarından uzak tutulması gerekiyor. * Dolabınızı, soba, radyatör, bulaşık makinası ve ocak gibi ısıtıcı kaynaklardan uzak yerlere yerleştirin böylece enerji tüketiminizi yüzde 10-15 oranında azaltabilirsiniz. * Buzdolabının sıcaklığını +5 derecede, derin dondurucunun sıcaklığının ise -18 derecede tutmak gereklidir çünkü daha düşük sıcaklık enerji israfıdır. * Yemeklerinizi dolaba koymadan önce oda sıcaklığında soğutun. * Buzdolabının kapılarının hava sızdırmaz olmasına dikkat edin. Sızdırmazlık kontrolü için beyaz temiz bir kâğıdı, kapı contası ile dolap kabinesi arasına koyun ve kapatın. Eğer kâğıt çok kolayca çekilebiliyorsa, buzdolabınız veya derin dondurucunuz hava alıyor demektir. * Derin dondurucuda buz kalınlığının 7 milimetreden fazla olmasına müsaade etmeyin. * Dolabın altında veya arkasında bulunan bobinleri yılda iki defa temizleyin. Temizlemediğiniz zaman, yüzde 25 daha az fazla enerji tüketerek ancak uygun sıcaklığı elde edebilirsiniz. * Buzdolabını evinizin en sıcak yerine koyarsanız toplam enerji tüketiminiz yüzde 25 artar. * Derin dondurucudan alacağınız bir kase buz parçasını dolabınızın ortasına koyun. Böylece 3-4 gün süre ile yüzde 5 daha az enerji harcarsınız. * Buzluktan çıkardığınız yiyeceği dolapta eritin, bu durum dolabınızın daha az enerji harcamasını sağlar. * Buzdolaplarını çok fazla doldurmayın, dolaba sıcak yiyecek-içecek koymayın. * Sıvı yiyecekleri kabın ağız kısmında 1.5 cm boşluk kalacak şekilde dondurun. Ütü * Ütü yapmadan önce çamaşırlarınızı düzgün şekilde askıya asmanız çamaşırlarınızı ütülerken daha az elektrik harcamanızı sağlar. * Ütü alırken kurutucu gücü düşük, buhar kapasitesi yüksek olanları seçmek daha az enerji tüketmenizi sağlayacaktır. * Çamaşırları nemli olarak ütüleyin, buhar ve termostatlı ütülerin kullanılması enerji tasarrufu açısından önemlidir. * Ütüleme işinin bitimine yakın ütüyü prizden çekin ve son parçayı ütünün içinde kalan ısıyla bitirin. * Ütüleme işini, ütüyü yeniden ısıtmak gerekmeyecek şekilde yapmayı planlayın. Elektrikli süpürge * Elektrikli süpürgenin torbası sık sık boşaltılmalı. Bu işlem, süpürgenin emme gücünü yükselteceğinden daha verimli ve daha çabuk temizlemeyi sağlıyor. Ayrıca yılda en az bir kez motor bölümü açılıp, buradaki toz ve pamukçukların temizlenmesi gerekiyor. * Sağlıklı ev temizliği için, temizlik robotu kullanmanızı tavsiye ederiz. Klimalar * İhtiyaçtan çok büyük bir klima enerji kaybına sebep oluyor. Evin güneş alan kısımlarının ağaçlarla gölgelenmesi, cam filmleri, pencere ve duvar tenteleri pasif soğutma yöntemlerinin uygulanması da klimanın soğutma yükünü azaltıyor, dolayısıyla daha az enerji kaybına sebep oluyor. Saç kurutma makinası * Saçlarınızı havlu ile iyice kuruladıktan sonra saç kurutma makinası kullanın. Böylece daha az enerji harcarsınız. Unutmayın, saç kurutma makinasının 10 dakika çalışması 60 watt’lık bir lambanın 3 saat yanmasına eşdeğer elektrik tüketir. Ocak, fırın ve yemek pişiriciler * Ocak ve fırınları yiyeceğin pişmesine birkaç dakika varken kapatın. * Pişirme sırasında tencere kapağını veya fırın kapağını sık sık açmayın. * Yiyecekleri fazla pişirmeyin. * Yakıt tasarrufu için ocak üzerindeki pişirmelerde, mümkün olduğunca basınçlı tencere kullanın. * Fırında yemek pişirirken fırının kapağının her açılması yüzde 20’lik bir enerji kaybına sebep olur. * Eğer evde birkaç tane fırın varsa daima küçük olanı tercih edilmesi gerekiyor. Çok gerekli değilse ön ısıtma yapılmaması, yapılsa bile bu süre 10 dakikayı geçmemesi gerekiyor. * Yemek pişirirken düdüklü tencere kullanın. Bu yolla hem enerji tasarrufu sağlayacak hem de yiyeceklerinizin besin değerini korumuş olacaksınız. * Yemeklerinizi ocakta pişirmeyi tercih edin. Ocaklarda yemek pişirmek, fırında yemek pişirmekten daha ekonomiktir. * Tencerede pişirdiğiniz yiyecekler kaynama sıcaklığına ulaştığında, ocağın alev ayar düğmesini en kısık pozisyona getirin, yüksek ateşte kaynama yiyeceğin pişmesini hızlandırmaz. * Pişirme işlerinde alt kısmı düz olan tencere ve tava kullanın. Bu, ısınma süresini kısaltır. * Büyük bir ateşin üstüne küçük kap koymayın. Aksi durumda enerji kaybına neden olursunuz. Ayrıca kabın altının temiz olmasına dikkat edin. * Yiyeceklerinizi ağzı açık kaplarda pişirmeyin. Kapalı kaplar içinde yemek daha çabuk pişer, dolayısıyla daha az enerji harcanmış olur. Kapaksız kapla yemek pişirirken 3 kat daha fazla enerji tüketirsiniz. * Fırında, bir yerine birden fazla yemek pişirmeye çalışın. Düşük sıcaklıkta pişeni diğerlerinden önce çıkarıp, fırının sıcaklığını düşürüp, yükseltmeden daha az enerji harcayın. * Fırınınızda gerekli olmadığı durumlarda ön ısıtma yapmayın. Ön ısıtma yapmanız gerekiyorsa 10 dakikayı geçirmeyin. * Mikrodalga fırınlar da pişirme ve ısıtma süreleri çok kısadır (pişirme 10-15 dakika, ısıtma 2-3 dakika). Klasik fırına göre yaklaşık yüzde 50-60 daha az enerji tüketerek önemli ölçüde enerji tasarrufu sağlarlar. * Yiyecekleri küçük parçalara bölerek pişirin veya ısıtın. Bu, pişirme sürenizi kısaltacaktır. * Yemekleri pişirirken çok fazla su kullanmayın. Yemeğin üstünü kaplayacak kadar su yeterlidir. Fazla miktarda su kullanmanız daha fazla enerji harcamanıza neden olur. * Donmuş bir yiyeceği fırında pişirmeden önce çözülmesini sağlayın. * Tüketeceğiniz miktarda yemek pişirin. Aydınlatmada enerji tasarrufu * Bir akkor lamba, kompakt fluoresan lamba ile değiştirildiğinde yüzde 80 kadar aydınlatma maliyeti azalır. * Odadan ayrılırken lambalar kapatılmalıdır. Aile bireylerine odadan ayrılırken lambaları kapatmalarını hatırlatacak notlar konması faydalı olacaktır. * Gün ışığından mümkün olduğunca faydalanılmalıdır. Odalar doğal aydınlık avantajını daha iyi kullanacak şekilde düzenlenmelidir. Pencere yakınına bir masa ve sandalye yerleştirerek elektrik faturalarında gerçek bir azalma sağlanabilir. * Dış kapı ışıldakları halojen lambalarla değiştirilebilir. 50-90 watt’lık bir halojen lamba, iki kat fazla watt’lı standart bir reflektör lamba yerine takılırsa yine aynı aydınlatma elde edilir. * Lambaların ve armatürlerin periyodik olarak bakımları yapılmalıdır. İyi yapılmayan bakım sonucunda lamba üzerinde biriken tozlar faydalı ışık miktarını azaltır. * Duvarlar ve tavanlar açık renkli boya ile boyanmalı, dekorasyon eşyaları mümkün olduğunca açık renkli seçilmelidir. * Lamba ışık çıktısı verimli olarak kullanılmalıdır. * Daha fazla ışığa ihtiyaç duyulan bölümlerde çok sayıda düşük güçlü lamba yerine daha yüksek güçlü tek bir lamba kullanmak daha verimli bir aydınlatma sağlar. * Dekoratif lambalar ışığı sizin istemediğiniz yönlere gönderir. Açık renk, şeffaf gölgelikli abajurlar ışığı daha iyi geçirirler. * Zamanlayıcılar, fotoseller, ya da yaklaşım sensörleri vasıtasıyla aydınlatmanın kontrol edilmesi de enerji tasarrufu sağlar. * Ütünün fişi 5 dakika önce prizden çekilerek mevcut ısı ile ütüleme yapılması halinde bir ampulün bir saat daha fazla aydınlatması sağlanabilir. * 60 watt’lık ampülün işini 18 watt’lık tasarruf ampülü de görebilir. Pahalı gibi görünen bu ampüller kısa sürede kendisini amorti eder. * Elektrikli ev aletlerinin kullanım sonrasında fişten çıkarılması gerekir. Mesela, “Bir bilgisayar işlem yaparken 140-150 watt çeker, işlem yapmazken 25-30 watt elektrik çeker, kapalı olmasına karşın fişi çekilmediği durumda da 5 wat elektrik çeker. Bu hemen hemen tüm elektrikli aletlerde geçerlidir. Bu gizli tüketim önlenirse yüzde 2 civarında tasarruf sağlanır. Araçlarda tasarruf * Araç, 95 km/saat yerine 115 km/saat hızda sürüldüğünde ise yüzde 15 daha fazla yakıt tüketilir. * Düşük viteste yüksek devir yapmayın ve gerekli yerlerde uygun vitese geçmede zaman kaybetmeyin. Aracınızı uygun viteste sürünüz. Aksi durumda yüzde 15-30 fazla yakıt tüketilir. * Aracınızı kapasitesinin üzerinde yüklemeyin. Yakıt sarfiyatını artıracağı gibi fren duruş mesafesini de artıracaktır. * Aracınızın pencerelerini yoldayken kapalı tutun ya da hava değişimini sağlayacak kadar açın. Bu size önemli ölçüde yakıt tasarrufu sağlayacaktır. * Araçta girinti çıkıntı arttıkça benzin tüketimi artar. * Bakımı kötü bir şekilde yapılan bir aracın yakıt tüketimi yüzde 15 oranında artabilir ve sera gazı yayım (çevreyi kirletme) oranı çok daha yüksek olur. * Radyal lastik kullanın. Bu lastikler şehir içinde ve özellikle otoyolda yakıt tasarrufu sağlar ve daha uzun ömürlüdürler. Su kullanımında tasarruf * Halılarınızı hortumla yıkamayın. Halı yıkama makinası ile yıkayın veya silin. * Otomobilinizi hortumla yıkamayın. Kovaya koyduğunuz su ile yıkayın veya silin. * Park ve bahçeler, rekreasyon alanları buharlaşmanın en yoğun olduğu gündüz değil, akşam saatlerinde sulansın. * Banyo yaparken, tıraş olurken, diş fırçalarken ve abdest alırken boşa su akıtmayın. * Sadece ihtiyaç duyulan yerleri sulamak için süzgeç veya hortumun ucuna takılan tetikli püskürtücüler kullanın. * Yaya yollarını, araba girişlerini ve taşlıkları temizlemek için hortum yerine süpürge kullanın. * Bitkileri sularken, yapraklarını değil, saplarının dibini sulayın. * Mutfağınızda bulaşıkları akar suyun altında değil, tıpası kapalı bir lavaboda durulayın. * Sebzeleri akar su altında değil, tıpası tıkalı bir lavaboda ve su leğeninde yıkayın. * Sayacınızı kontrol ediniz. Yatmadan önce (veya hiç kimsenin su kullanmadığı zaman) sayacınızı kontrol edip ertesi sabah gösterdiği miktarla karşılaştırarak borulardaki sızıntılar ortaya çıkarılabilir. Daha fazla miktarı gösteriyorsa, ruhsatlı bir su tesisatçısı tarafından izlenip tamir edilmesi gereken bir sızıntı olabilir. Elektrik Tasarrufu İpuçları 1 Güneş Enerjisi Kullanmak Bu yöntem ile elektrik faturanızı bedava yapabileceğiniz gibi aylık belli bir miktarda gelir de sağlayabilirsiniz. Tabi şuan için Türkiye’de ev tipi sistemlerin maliyet açısından bazı dezavantajları var. Ama offgrid bir sistem ile sadece buzdolabını güneş enerjisi ile çalıştırsanız dahi aylık en az 20-40 TL arası elektrik faturası tasarrufu sağlayabilirsiniz. 2 Rüzgar Enerjisi Kullanmak Bu yöntemde alternatif enerji ile elektrik tasarrufu sağlayabileceğiniz bir diğer yöntemdir. Hem çevreci hem de elektrik faturanızı bedava yapma şansı vermektedir. 3 Termostat Sıcaklığını Sabitleme Eğer su ısıtmak için termostat kullanıyorsanız, sıcaklığın derecesi ile oynayarak ciddi anlamda elektrik tasarrufu yapabilirsiniz. Termostatlar için tavsiye edilen sıcaklık dereceleri şunlardır; yazın 72-74 Derece ve kışın 70-72 derece olmalı. 4 Enerji Tasarrufu için Uygulama Kullanmak Eğer akıllı telefonunuz varsa enerji tasarrufu ile ilgili birçok uygulama indirebilirsiniz. Bu uygulamalar sayesinde hangi ev aletinin ne kadarlık elektrik tükettiğini de tespit edebilirsiniz. Bu uygulamalar sayesinde enerjiyi daha bilinçli kullanarak elektrik faturasından tasarruf yapabilirsiniz. 5 Su Isıtıcısı için Yalıtım Yapmak Evinizde kullandığınız su ısıtıcısının etrafına yalıtım yaparak %10 enerji tasarrufu yapabilirsiniz. 6 Buzdolabının Kapağını Sürekli Açmayın Eğer buzdolabının kapağını sürekli ve sık sık açıyorsanız çok fazla enerji harcayabilirsiniz. Bu da elektrik faturasına doğrudan yansır. Bu yüzden buzdolabının kapağını çok sık ve uzun süreli açmayarak bir yılda çok fazla enerji tasarrufu yapabilirsiniz. 7 Mikrodalga Fırın Kullanın Yiyeceklerinizi mikrodalga fırınlarda ısıtarak çok fazla enerji tasarrufu yapabilirsiniz. Özellikle normal fırınlarda yemek ısıtmayla karşılaştırdığımızda %70 ‘e yakın enerji tasarrufu yapabilirsiniz. 8 Fırın Kapağını Sürekli Açmayın Eğer fırında yemek pişiriyorsanız ve sürekli fırın kapağını açarak yemek pişti mi pişmedi mi diye bakarsanız çok fazla elektrik tüketiminiz olur. Çünkü fırın kapağını her açtığınızda ,fırının içindeki sıcaklık 20-30 derece birden düşer. Ve fırın eski sıcaklığa gelmek için daha fazla enerji harcar. 9 Evinizde Dimmer Anahtar Kullanın Dimmer anahtar ile evinizdeki aydınlatmaların voltajını ayarlayabilirsiniz. Böylece çok aydınlatmadan dimmer ile tasarruf sağlayabilirsiniz. 10 Pişirme Kaplarınızı Değiştirin Mutfakta cam pişirme kapları kullanarak yemekleri daha hızlı pişirebilirsiniz. Böylece elektrikten tasarruf edebilirsiniz. Tabi elektrikli ocak kullanıyorsanız. 11 Donmuş Gıdaların Oda Sıcaklığında Çözülmesini Bekleyin Eğer donmuş gıdaları direk fırında veya elektrikli ocakta pişirirseniz, pişirme süresi artar. Bunun yerine donmuş gıdaları oda sıcaklığında çözülmesi için bekleyin. Donu çözülmüş gıdaları pişirmek daha hızlıdır. Böylece elektrik tasarrufu yapmış olursunuz. 12 Klimaların Filtrelerini Temiz Tutun Eğer klima kullanıyorsanız, klimaların filtrelerini zaman zaman temizlemelisiniz. Filtreleri dolu olan klimalar hem işlevini tam yapamaz hemde elektrik tüketimi daha çok olur. Tasarruf için klimalarınızın filtrelerini muhakkak temizleyin. 13 Vantilatör Kullanın Bazı zamanlarda vantilatörler serinlemeniz için yeterli olmaktadır. Böyle durumlarda klima yerine vantilatör kullanarak ciddi anlamda elektrik tasarrufu yapabilirsiniz. 14 Kullanmadığınız Odaların Işığını Söndürün Evinizde eğer kullanmadığınız odalar ve bölümler varsa muhakkak ışıklarını kapatın. Böylece elektrik faturasından en az %20 tasarruf edebilirsiniz. 15 Yazın Pencereleri Açmayın Yaz aylarında eğer klima kullanıyorsanız, pencereleri açmayın. Böylece evin soğukluğunu muhafaza edebilir ve klimanın daha çok çalışarak enerji tüketmesinin önüne geçebilirsiniz. 16 Çamaşırları Elde Yıkayın Bazen çamaşırlarınızı elde yıkayarak çok ciddi elektrik tasarrufu edebilirsiniz. 17 A Enerji Sınıfı Ürünler Kullanın A sınıfı beyaz eşyalar kullanarak çok ciddi elektrik tasarrufu yapabilirsiniz. Buzdolabı,çamaşır makinesi,bulaşık makinesi v.b… eşyaları a sınıfı tercih etmeniz elektrik faturasını düşürmeniz için yeterlidir. 18 Led Ampul Kullanın Eğer hala eski tip ampul kullanıyorsanız elektrik faturanız çok geliyor demektir. Çünkü eski tip ampuller tükettiği enerjinin %80 kadarını ısı olarak verirken, %20 kadarını aydınlatma olarak verir. Oysaki Led ampuller bunun tam tersi olarak tükettiği enerjinin %80-90 kadarını aydınlatma olarak verir. 19 Kullanmadığınız Elektrikli Cihazların Fişini Çekin Eğer evde kullanmadığınız elektronik cihazlar varsa muhakkak fişini prizden çıkartın. Çünkü elektronik cihazlar kapalı dahi olsa, fişi eğer prizde ise elektrik tüketmeye devam eder. 20 Bulaşık Makinesini Tam Doldurun Eğer bulaşık makinesini tam doldurursanız daha az enerji harcarsınız. Elektrik tasarrufu yapmak için bulaşık makinesini tam doldurabilirsiniz. 21 Uyku Modunu Kullanın Bilgisayar,yazıcı ve benzeri elektronik cihazlar için uyku modu vardır. Uyku modunu kullanarak elektrik faturasından tasarruf edebilirsiniz. 22 Eski Tip Buzdolabını Çöpe Atın Eğer hala eski tip buzdolabı kullanıyorsanız, artık çöpe atma zamanı geldi demektir. Çünkü eski buzdolapları inanılmaz derecede elektrik harcar. Yeni buzdolabı alarak elektrik tasarrufu yapmanız mümkündür. Elektrik Tasarrufu Hakkında Kısa Bilgiler Elektrik faturanızın %20 kadarını aydınlatma ürünleri oluşturmaktadır. Türkiye’de üretilen elektriğin sadece %25’i ev kullanıcıları tarafından tüketilmektedir. Türkiye’de enerji üretimi yıllık %5 artış gösterirken, enerjinin tüketimi de yıllık %8 artmaktadır. Türkiyede tükettiğimiz enerjinin %75’i ithaldir. Yani türkiye dışından sağlanmaktadır. Tasarruf kelimesinin Türk Dil Kurumu tarafından yayınlanan anlamına bakmakla başlayalım: 1. Bir şeyi istediği gibi kullanma yetkisi, kullanım 2. Ekonomik Tutum 3. Para biriktirme, artırım Yaşamın devam etmesinde, insanların ve diğer canlıların kullandığı, vazgeçilmez olan maddelerin tüketiminde dikkatli davranma, gereği kadar kullanma, idareli tüketmeye tasarruf denir. Hangi alanlarda tasarruf yapabiliriz ? 1- Enerjide tasarruf 2- Tüketimde tasarruf 3- Zamanda tasarruf 4- Üretim aşamasında tasarruf Üzerinde yaşadığımız dünyada, insanların ve diğer canlıların yaşamsal olarak kullandıkları, bütün kaynakların, tükenen cinsten kaynaklar olduğunu, düşünecek olursak, bu yaşamsal kaynakların bir gün tükeneceği kaçınılmaz bir sondur. İnsanlığın yaşamsal kaynakları olan bu maddelerin, bilinçsizce tüketilmesi ya da tüketilmesi esnasında çevreye verilen zararların,bazı maddelerin tüketilmeden yok olmasına sebep olduğu, tüketilen bazı maddelerin ise bir miktar enerji kullanılarak geri dönüşümlerinin mümkün olmasına rağmen, bu enerjinin harcanarak geri dönüşümün sağlanmadığı, insanlığın ortak malı olan bazı maddelerin, insanlığın bazı kesimleri tarafından ekonomik güç ve üstün olma hırsı gibi, gayeler için kullanılması tahribatın boyutlarını artırmakta ve verilen zararlar önüne geçilmez bir hızla insanlığın yaşamını tehdit edecek düzeylere gelmektedir. Dünyamızda var olan, su, hava, toprak, bitki, hayvanlar, petrol ve doğalgaz gibi maddeler, sınırlı yaşamsal kaynaklardır. Bilinçsiz ve aşırı tüketim nedeniyle bu kaynaklar her geçen gün biraz daha azalmaktadır. Nispeten daha uzun süreli olan, güneş enerjisi ve rüzgar gibi enerji kaynakları ise insanlık tarafından henüz yeteri kadar kullanılmamaktadır. Ya da bu enerjilerde yararlanmak için kurulan sistemlerin ekonomik olarak pahalı sistemler olması nedeni ile insanlık henüz bu kaynaklara yeteri kadar yönelmemiştir. Hazır kaynakları kullanmak daha az emek ve sermaye gerektirdiğinden, daha cazip gelmektedir. Tüm bu tasarruf yöntemleri içerisinde, enerji tasarrufunun içerisinde önemli bir payı olan, tasarruflu elektrik konusuna değinmek önemlidir. Elektrik Üretiminde Enerji Tasarrufu Nasıl Yapılır? Enerji Kaynakları ve Geri Dönüşüm Günlük yaşantımızın her anında ihtiyacımız olan enerjiyi bize enerji kaynakları sağlar. Yenilenebilir ve yenilenemez enerji kaynakları olmak üzere enerji kaynaklarımızı ikiye ayırabiliriz. A. Yenilenemez Enerji Kaynakları Fosil yakıtlar ve radyoaktif elementler yenilenemez enerji kaynaklarıdır. Bu kaynakların bu şekilde isim almalarının nedeni kullandıkça bitmeleri ve yenilerinin gelmesinin çok uzun sürmesidir. 1. Fosil yakıtlar: Kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil yakıtlar en çok termik santrallerde elektrik enerjisi üretmek için kullanılmaktadır. Günlük hayatta kullandığımız benzin, mazot, LPG, plastik, naftalin, boya, teflon gibi maddeler petrol kaynaklıdır. Kömür, petrol, doğalgaz gibi binlerce yılda oluşmuş fosil yakıtlar insanlığın gelişmesi ile hızla azalırken atıkları ile hava su ve toprak kirliliğine yol açar. Fosil yakıtlardaki karbon yanma tepkimeleri ile atmosferde CO2 ve CO bileşiklerinin birikmesine neden olur. Bu gazların havada çok fazla birikmesi sera etkisine ve küresel ısınmaya neden olması açısından oldukça tehlikelidir. 2. Nükleer Enerji: Uranyum, plütonyum gibi radyoaktif elementlerin çekirdeklerindeki proton ve nötronları tutan enerjinin ortaya çıkarılması esasına dayanır. Dünyadaki elektriğin %20 si nükleer santrallerde üretilir. Nükleer santraller Dünyanı pek çok yerinde bulunmasının yanında atmosferin kirlenmesine sebep olur. Nükleer enerji santrallerinde elektrik ucuzdur fakat santralin maliyeti oldukça pahalıdır. B. Yenilenebilir Enerji Kaynakları: Yenilenebilir enerji gücünü güneşten alan ve hiç tükenmeyeceği düşünülen ve çevreye zara vermeyen enerji kaynakları yenilenebilir enerji kaynaklarıdır. Bazı yenilenebilir enerji kaynakları tabloda verilmiştir. Yenilenebilir Enerji Kaynağı Kaynak veya Yakıtı Hidroelektrik enerjisi Nehirler Rüzgâr enerjisi Rüzgârlar Jeotermal enerji Yeraltı suları Güneş enerjisi Güneş Biokütle enerjisi Biyolojik atıklar Dalga enerjisi Okyanus ve denizler Hidrojen enerjisi Su ve hidroksitler Elektrik Tüketiminde Enerji Tasarrufu Nasıl Yapılır? Enerji kaynaklarının giderek tükenmesi ile birlikte her birey elektrik tasarrufu konusunda kendini sorumlu hissetmektedir. Yıllardır enerji üretmek amacıyla kullanılan fosil kaynaklar, günümüzdeki çevre sorunlarına neden olmuş ve birçok soruna neden olmaya devam etmektedir. Enerji tüketimi alışkanlarımızda yapacağımız doğa dostu uygulamalar ise gelecek nesillerimize daha iyi bir dünya bırakmamıza olanak sağlayacaktır. Enerji tasarrufu günümüzde önemi giderek artan bir kavram haline gelmiştir. Elektrik Tasarrufunda Küçük Detaylar Kullanmadığınız elektrikli cihazların fişlerini prizden çıkarınız. Elektronik aletleri bekleme konumunda (stand – by) tutmak yerine düğmesinden kapatınız ve fişini çekiniz. Beyaz eşyalarda A+ ve A++ yeni nesil modelleri tercih etmelisiniz. Elektrik tasarrufu sağlayan elektronik aletler ve aydınlatma sistemleri kullanmalısınız. Kullanmadığınız lambaları kapatıp, gün ışığından en verimli şekilde faydalanabilirsiniz. Elektrikli ev aletlerinin bilinçli kullanımı bu cihazlarınızın ömrünü uzatacak, elektrik tasarrufu yapmanıza olanak tanıyacak ve doğaya zarar vermenizi engelleyecektir. Yapacağınız elektrik tasarrufu sonucunda oluşacak enerji tüketimindeki azalma, enerji üretiminde azalmayı sağlayacak ve atmosfere salınan zararlı gazların miktarında kayda değer bir azalma ile sonuçlanacaktır. 220PLUS olarak, çevre dostu tarifeler ile doğaya karşı sorumluluğunu yerine getirmek isteyen müşterilerimize özel elektrik tarifeleri sunuyor ve bu hassasiyeti elektrik kullanımında da sürdürmelerini istiyoruz. Ev Ve İşyerlerinde Elektrik Tasarrufu İçin Neler Yapmalıyız? Mutfaktan banyoya uygulayacağımız küçük değişikliler elektrik tasarrufu konusunda büyük sonuçlar almamıza olanak sağlayacaktır. Öncelikle mutfaktan başlayarak buzdolabımızı; fırın, radyatör ve güneş ışınlarından uzak bir noktaya, sağında ve solunda boşluk bırakarak yerleştirmeliyiz. Buzdolabını 3 -5°C arasında çalıştırmalı, kapağını gereksiz yere açıp kapatmamalıyız. Buzdolabından çıkardığımız yemekleri fırında çözmek yerine çözünmesini bekleyerek ya da buzdolabına koyacağımız yemeklerin dışarıda soğumasını bekleyerek hem tasarruf eder hem de daha sağlıklı gıdalar tüketiriz. Banyoda ise çamaşır makinamızı yine boşluklu olarak yerleştirip, çalıştırmadan önce fazla deterjan koymamalıyız. Kurutmalı çamaşır makinaları yerine çamaşırları asmayı tercih etmeliyiz. Çamaşır makinasını, kapasitesini aşmadan dolu bir şekilde çalıştırmalıyız. Yıkanan çamaşırlarımızın düzgün bir şekilde asılması, ütü gereksinimini azaltacağından elektrik tasarrufu konusunda yardımcı olacaktır. Ütü işleminin son 5 dakikasında ütünün fişi çekilebilir, var olan sıcaklık yetecektir. Yine ütü işleminin ütünün buhar özelliğini kullanılarak yapılması, enerji tasarrufuna olanak sağlayacaktır. Aydınlatma Kontrollü aydınlatmalar ve tasarruflu ampuller kullanın; verimli ampuller, verimli enerji demektir. Kullanmadığınız lambayı söndürün. Güneş enerjisinden ve gün ışığından yararlanmaya çalışın. Evde genel aydınlatma yerine kısmi aydınlatma kullanın! Çok sayıda düşük güçlü lamba yerine yüksek güçlü lamba kullanın! Dekoratif aydınlatma yapmamaya çalışın. Buzdolabı Buzdolabınızı ocak, fırın, radyatör gibi ısı üreten gereçlerden uzağa yerleştirin. Buzdolabınızda aşırı buzlanma gözlemlediğinizde buzların çözülmesini sağlayın. Aşırı buzlanma enerji tüketimini artırır. Buzdolabınızı yerleştirirken sağında ve solunda boşluk bırakın. Güneş ışıklarından olabildiğince uzak tutun. Mevsimsel ayarlarını zamanında yapın. Çamaşır Makinesi Düşük sıcaklıkta yıkama yapmaya özen gösterin. Daha az deterjan kullanın, böylelikle sağlığınızı da korumuş olursunuz. Makineyi boş çalıştırmayın, her zaman tam kapasite çalıştırın. Ekonomik ve kısa programlar kullanın, zaman kazanırsınız. Düşük su sıcaklığını tercih edin, çamaşırlarınız da yıpranmamış olur. Kısa programlar hem para hem zaman kazandırır. Bulaşık Makinası Tabaklarınızın bulaşık makinasına koymadan önce peçete yardımı ile temizlenmeye çalışın. Böylelikle daha az elektrik, su ve deterjan kullanırsınız. Bulaşık makinanızı tam dolulukta çalıştırmaya özen gösterin. Bulaşık makinası alırken düşük sıcaklık ayarlı ve tek raflı program seçenekli tercih ederek, elektrik tasarrufu sağlayabilirsiniz. Ütü Ütünüzün termostat ayarlı olmasına özen gösterin. Buhar ayarı ve buhar kapasitesi yüksek olan bir model seçin. Ütünüzün taban malzemesi çizilmeyen kaplama olup, kendi kendine kireç tabakasını temizleyebilmesi önemlidir. Fırın Gerekli olmadıkça ön ısıtma yapmayın ya da ön ısıtma süresini kısa tutun Fırınınızda yiyecek pişirirken fırın kapağını gereğinden fazla ve uzun açmayınız. Donmuş bir yiyeceği fırında çözmek yerine, daha uzun sürede oda sıcaklığında çözülmesini beklemek hem sağlık hem de enerji tasarrufu açısından önemlidir. Fırını toplam pişirme süresinden bir kaç dakika önce kapatarak elektrik tasarrufu sağlayabilirsiniz. Elektrik Süpürgesi Elektrik tasarrufu için, süpürgenizin torbasının sık sık boşaltın, eskimiş fırçaları yenileyin. Torbalı yerine su hazneli süpürgeleri tercih edin. Motor, fırça ve boru bölümünü temizlemeyi unutmayın. Saç Kurutma Makinası Saç Kurutma Makinesi kullanmadan önce saçınızı havlu ile iyice kurularsanız, tasarruflu elektrik kullanmış olursunuz. Düşük sıcaklıkta kısa süreyle kurutmayı deneyin, saçınıza da zarar vermemiş olursunuz!
0 notes