Tumgik
#Merzifon
uyumadan · 5 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
7 notes · View notes
merzifontarihi · 2 years
Text
Yıl bilmem kaç karaduman tesisleri açılışı bilenler
Yıl bilmem kaç karaduman tesisleri açılışı bilenler
Yıl bilmem kaç karaduman tesisleri açılışı bilenler via IFTTT
Tumblr media
View On WordPress
2 notes · View notes
eciftcomtr · 2 years
Link
0 notes
ferhatlap · 2 years
Video
youtube
Minibüsün tıra çarptığı kazada sürücü ve eşi hayatını kaybetti
0 notes
sefaaliskan · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
0 notes
4709j047 · 1 year
Text
safti kaymis merzifon essegine donmussun
48 notes · View notes
Text
Seabrook ༘˚⋆𐙚。⋆𖦹.✧˚
divalinn
Tumblr media Tumblr media
divalinn darling ❤️‍🩹
@ itswhitney bebeğim benim ❤️
@ lucielwrd niye çocuğun kucağına tırmandın kedi misin sen
—@ divalinn niye öyle dedinkine 🎀
imDlflovr
Tumblr media
imDlflovr 🖤🤍
@ lucielwrd Juli yanındaki ney kız Dabbe mi
@ chaostude arkadaşım ve mükemmel erkek seçimleri 😍😍
@ darrelguson Abla tebrikler
@ divalinn bu ne
Tutunamayanlar
divalinn
@ imDlflovr gel buraya
imDlflovr
noluyo
lucielwrd
O yanındaki çocuk kim
darrelguson
Ben demiştim size Juliette en sonunda maymundan üremiş biriyle olacak diye
imDlflovr
ne diyon merzifon eşeği
yanımdaki çocuk kuzenim gerizekalı ucubeler
jbeaufort
Ayıp oldu şimdi çocuğa
divalinn
ay rezil olduk
lucielwrd
Tumblr media
rezil olduk
imDlflovr
Öyle oldu
chaostude
Aşko sen de önceden haber verseydin yani
imDlflovr
öskö sön dö öncödön höbör vörsöydön
salak mısınız
ne diye haber vereyim
Flinn sevgilisinin kucağında post paylaşırken bize haber veriyor mu
divalinn
bn ne alaka
chaostude
Sen James'in kucağındayken bir şeyler olmamıştır umarım
lucielwrd
Tumblr media
midem kalk midem
itswhitney
İçiniz fesat sizin
Sevgi göstergesi bu ne alaka yani
divalinn
Dimi assskkkiiimmm 🥺🥺
imDlflovr
okulda adın yürüyen cinsellikti bir zamanlar
divalinn
Ne
itswhitney
Aşkım şaka yapıyor
divalinn
Sus
imDlflovr
Flinn bilmiyo mu-
darrelguson
NDKSMSKSMSKSMSKSMS
lucielwrd
Tumblr media
şu şekil okuyorum NXKDMSKSMSKS
chaostude
Futbol takımının koçuna istek attım
Kabul etmedi 😔😔
imDlflovr
Niye istek attın ki?
chaostude
Öylesine
Merak ettim hesabını
imDlflovr
hm anladım
Ama boşver bence
İstek atma bir daha
divalinn
Niyekine
E ama Juliette'in isteğini kabul etmiş
Juliette takip ediyorsun adamı
Biz niye takip etmeyelim
imDlflovr
Ya kabul etmediyse bir bildiği vardır
Ondan dedim
chaostude
Ama senin isteğini kabul etmiş?
jbeaufort
Juliette'in küçük sırrını öğrendim
@ everyone toplanın
2 notes · View notes
onderkaracay · 1 year
Text
🗣️ Atatürk ve Cumhuriyeti Birde O Günleri Yaşamış Birinden Okuyun
19 Mayıs 1919’un 100. yılı münasebetiyle düzenlediğimiz programın açılış konuşmasını, halen Indiana Bloomington’da yaşayan ve hayattaki en büyük halk bilimcimiz olarak kabul edilen Cumhuriyetimizle yaşıt Prof.Dr. İlhan Başgöz yapacaktı. Kurtuluşa giden yolun hikayesini Cumhuriyetimizle yaşıt asırlık bir çınardan daha iyi kim anlatabilirdi ki? Lakin ilerlemiş yaşının getirdiği sağlık sorunları sebebiyle İlhan hoca çok arzu etmesine rağmen aramızda olamadı.
Hazırladığı konuşmayı Başkonsolos Umut Acar okudu.
“Değerli Konuklar
Ben Cumhuriyetle yaşıtım, size anlatacaklarım yalnız duyup işittiklerim, okuyup öğrendiklerim değil, aynı zamanda kendi hayat hikâyem olacaktır.
Cumhuriyet yedi büyük savaşın ardından kurulmuştur. 1856 Kırım,, 1877 Osmanlı Rus, 1892 Yunan, 1911 Trablus, 1912 Balkan, 1914-18 Birinci Dünya Savaşı, nihayet 1920-22 Kurtuluş Savaşı. Bu savaşlardan yalnız sonuncusu zaferle bitmiştir. Ama bu zafer vatandaştan yalnız canını ve kanını istememiştir. Vatandaştan atını, arabasını, çorabını, kağnısını, keten bezini, pencere demirini alarak bu savaş kazanılmıştır. Birinci Dünya Savaşı’na niçin girdiğimizi bugün bile bilmiyoruz. Ama kardeşlerini bu savaşa kurban veren, Avşar kadını biliyor ve parmağını Alaman’a uzatıyor:
Mektup saldım da varmadı,
Tel vurdum aynı gelmedi,
Alamanya harbeylesin,
Gayri kardaşım kalmadı.
Savaş yılları Osmanlı İmparatorluğu’nun ekonomisini tümden harap etmiş, ekin tarlada çürümüş; toprak tohumsuz, evler erkeksiz kalmıştır. Kağnıya ve sabana koşulacak hayvan, çiftin sapına yapışacak erkek yokluğunda çifte, hayvan yerine kadınlar koşulmuştur. Bu çöküşün en gerçekçi destanını, hemşehrim Şarkışlalı Serdari yazmıştır. Bu uzun destandan dörtlükler veriyorum:
Tahsildar da çıkmış köyleri gezer
Elinde kamçısı fakiri ezer
Yorganı döşeği mezatta gezer
Hasırdan serilir çulumuz bizim.
Evlat da babanın sözün tutmuyor,
Açım diye çift sürmeye gitmiyor,
Uşaklar çoğaldı ekmek yetmiyor,
Başımıza bela dölümüz bizim.
Benim bu gidişe aklım ermiyor
Fukara halini kimse sormuyor
Padişah sikkesi selam vermiyor
Kefensiz kalacak ölümüz bizim.
Savaş yılları, Türk aydınlarının en yiğit, en idealist, en eğitimlilerini ölüme sürmüş, onlar geri gelmemiştir.
Birinci Dünya Savaşı’nın felaket tablolarından birini unutamıyorum. Bu tabloda Tarsus tren istasyonunda bir kadın görünür. Ordu, Kanal bozgunundan dönmektedir. Çul çaput içinde, hasta perişan, vagonlarda çuvallar gibi istif edilmiş, bir asker döküntüsü. Ak saçlı bir ana, yazması omuzuna düşmüş, saçları darma dağın, bir vagondan ötekine koşarak feryat ediyor: “Mehmedimi gördünüz mü? Mehmedim nerede? Mehmedimi gördünüz mü?” Falih Rıfkı Atay diyor ki: “Ana biz senin Mehmedini kumarda kaybettik.”
Türkiye Cumhuriyeti’nin talihsizliği çökmüş bir ekonomi ve harabeye dönmüş bir memleket üzerine kurulmasıdır. Büyüklüğü de bundandır.
16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan ayrılan Bandırma vapuru bu çöküşü tersine çevirecek bir umudu taşıyordu. Bu umudun adı Mustafa Kemal Paşa’dır. Üçüncü ordu müfettişliğine tayin edilen Paşa İstanbul’dan ayrılıyordu. Yanında 12 kişiden oluşan Erkan-ı Harbiye’sinden başka kimse yoktu. Karadeniz’in azgın dalgaları ile sarsılan Bandırma vapurunda Mustafa Kemal Paşa arkadaşlarına şunları söylüyordu: “Bunlar işte böyle yalnız demire, çeliğe, silah kuvvetine dayanırlar. Bildikleri şey yalnız maddedir! Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz, Anadolu’ya ne silah ne cephane götürüyoruz; biz ideal ve iman götürüyoruz!”.
Bandırma vapuru ile bu küçük grup 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkınca bir şarkı söylüyorlardı: “Güneş ufuktan şimdi doğar yürüyelim arkadaşlar.”
O tarihlerde, ufuktan güneşin doğacağına dair hiçbir işaret yoktur. Tersine memleket bir zifiri karanlıktır. Adana Fransızlar, Urfa, Maraş, Antep İngilizler tarafından işgal edilmiş, başkent İstanbul İtilaf Devletlerinin işgalinde, Antalya ve Konya’da İtalyan birlikleri bulunuyor. Merzifon ve Samsun’da İngiliz askerleri var. 15 Mayıs 1919’da Yunan birlikleri İzmir’e çıkmış; Batı Anadolu’nun verimli topraklarından memleketin kalbine doğru ilerlemekte.
Dahası var. Cumhuriyet, memleketin en önemli gelir kaynaklarını yabancı şirketlerin elinde bulmuştur. Demiryolları, limanlar, önemli tarım ve ticaret alanları, bayındırlık tesisleri, gümrük ve maliye gelirleri büyük Batılı şirketlerin elindedir. Türkiye Cumhuriyeti bu şirketleri birer birer satın almıştır.
İzmir-Aydın demiryolu 2 milyon İngiliz pounduna satın alınınca öğretmenimiz ödev vermişti, sevincimizi dile getirmeliydik. Ortaokul öğrencisi idim, ödevimin başlığı “Demir yolumuz, bağımsızlık yolumuz” idi. Tütün rejisi 4 milyon Frank’a satın alınınca bu sefer ayınkacılar bayram etmişti. Ayınkacı tütün yetiştirici demektir. Köylümüz yetiştirdiği tütünü eşeğine yükleyip, pazara indiremezdi. Tütün ille de bir yabancı tekele, bu tekelin biçtiği fiyattan satılacaktı. İndirse kaçakçı sayılıyor, ya hapse atılıyor veya tütün kolcuları ile çatışıyor ve vuruluyordu. Bir ayınkacı türküsü şöyle der:
Hacılar köyüne bastığım oldu,
Tütünümün dengi yastığım oldu,
Aman dostlar bakın benim çareme,
Tütünün tozunu basın yareme.
Cumhuriyet savaşlardan çıkıp da, ekonomik gelişmesine odaklanınca 1930 Dünya Ekonomik Buhranı patlak verir. Buhranın Türkiye’ye etkisi, tarım ürünleri ve meyveyle sınırlı olan dışsatımı vurması olur. Buğdayın kilosu 15 kuruştan 3 kuruşa düşer. Köylü gelirinin bu kadar düştüğünü gören Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne şöyle bir teklifte bulunur: “Bizim maaşlarımızla halkın geliri arasında büyük bir fark ortaya çıktı. Bu Cumhuriyet idaremize yakışmaz. Benim maaşım dâhil milletvekili maaşlarını yüzde elli azaltalım.” Teklif kabul edilir.
Cumhuriyet ilan edilince memlekette yatırıma harcanacak sermaye ve ekonomik hayatı idare edecek eğitilmiş insan yoktur. Bu nedenle Cumhuriyet ekonomik kalkınmayı devlet eliyle yapmaya karar vermiştir. Devlet sermayesi ile iki banka Etibank ve Sümerbank kurulmuş, vatandaştan birikimlerini bankaya yatırmaları istenmiştir. Devletine güvenen vatandaş da elinde avucunda ne varsa bankalara yatırdı.
Ben çamurdan yaptığım kumbarama her hafta babamın verdiği yüz paraları biriktirir, bankaya yatırırdım. Bu ekonomik kalkınma hamlesini bir yerli malı seferberliği izlemiştir. Biz bayramlarda ziyaretçilerimize şeker ve çikolata yerine incir ve fındık ikram ettik. Çayı Kazova’nın kızıl üzümü ile içtik. Çünkü şeker dışardan satın alınıyordu.
Cumhuriyet yurdun doğusuyla batısını, güney ve kuzeyini demiryolları ile birleştirmek istemiştir. Bu bir milli savunma sorunu idi. Atatürk diyor ki; “700 kilometre demir yolumuz var, bir kilometresi bile bizim değil.” 1932 yılında ilk tren Gemerek’e ulaştığında ben istasyonda idim. Halkın tabiri ile kara treni alkışlar ve yaşa var ol sesleri ile karşılamıştık.
Hoş bir fıkra var. İlk tren Erzurum’a varınca belediye başkanı nutuk veriyor; “Vatandaşlar, Cumhuriyet fabrikalar yaptı. Sanmam ki kâr edeler vallahi de zarar edirler, billahi de zarar edirler. Otobüsler aldı, yollar düzenledi, sanmam ki kâr ederler. Bunlar hep sizin içindir. Cumhuriyet ayağıza kadar tren getirdi bundan sonra iki ayda gittiğimiz İstanbul’a üç günde varacağız.” O vakit bir vatandaş sorar: “Peki biz 57 gün ne yapacağız?”
Değerli Dinleyicilerim
Ben 1929 yılından itibaren Cumhuriyetle beraber iyili kötülü olayların içinde çalkalandım. Size söyleyeceklerimin bir kısmına ben tanık oldum. Bunların arasında beni çok etkileyen bir olay var. Mustafa Kemal Atatürk 1937 yılında Sivas lisesinde benim bulunduğum sınıfa geldi. Atatürk adı etrafında oluşan efsanenin etkisindeyiz. Gözleri o kadar kuvvetli imiş ki gözlerine bakan çarpılırmış. İlkin korka korka, gözlerine bakıyoruz. Çarpılmadığımızı görünce o mavi gözlere 45 dakika doya doya baktık. Dersimiz hendese idi. (Yani geometri). Atatürk dişçinin kızı Saadet’i tahtaya kaldırdı. Geçen derste müselleslerin nasıl eşit sayılacağını okumuştuk. Saadet bunun için tahtaya iki müselles çizdi. Biz o vakit üçgene müselles derdik. Saadet müsellesin kenarlarına alfa, beta ve gamma harflerini koydu. Atatürk’ün birden kaşları çatıldı ve Saadet’e neden Yunan harfleri kullandığını sordu. Saadet, hocamız böyle yazdı, ben de onun için kullanıyorum deyiverdi. Matematik hocamız müdür Ömer Bey sınıfta idi. Atatürk aynı soruyu ona sorunca Ömer Bey topu bakanlığa attı. Bakanlık bir kitap göndermişti, onda bu harfler kullanılmıştı. Atatürk kitabı istedi o sayfayı buldu, yırtıp yere attı. Sonra gidip parmakları ile Yunan harflerini sildi yerine abc yazdı. Bize; “arkadaşlar Türk alfabesi matematik terimlerini de ifade etmeye yeterlidir.” dedi. Aradan bir hafta geçmeden abc’li yeni kitabımız geldi. Atatürk dilin sadeleşmesine ve halkın, aydınların dilini anlamasına çok önem verirdi.
Halkçılık onun inanışında kuru bir slogan değildi. Halkın arasına karışmaktan çok hoşlanırdı. Bir gece Atatürk kayıp, polis ve jandarma seferber olmuş her tarafı aramış taramışlar. Atatürk yok. Sabaha yakın Onu Samanpazarı’nda bir kahvede, halka karışmış Zeybek oynarken bulmuşlar.
Cevat Dursunoğlu şunları yazdı: “Mustafa Kemal Paşa Erzurum kongresine gitmektedir, yıl 1919. Ilıca köyüne varınca bir ağacın altına oturup kahve içmek isterler. Kahveler içilirken yolda bir kağnı belirir. Pılı pırtı yüklü kağnıda iki de delikanlı oturmaktadır. Kağnıyı yetmişlik bir ihtiyar sürmektedir. İhtiyar çağrılır. Paşa sorar: “Baba nereden gelip, nereye gidiyorsun?” İhtiyar: “Çukurova’dan gelirem, Erzurum’a gidirem.” Paşa sormaya devam eder: “Baba Erzurum’da ortalık karışık, savaş tehlikesi var. Eşkıya tehlikesi var, niye gidiyorsun? Çukurova’da geçinemedin mi?” İhtiyar Mevlut Dayı “O nasıl söz paşam Çukurova verimli topraktır, insanı diksen yeşillenir. Bizim uşaklar da çalışkandır, bey gibi geçinip gidiyorduk. Ama duymuşam ki padişah Erzurum’u düşmana verecekmiş, gelmişem ki görim, kimin malını kime verir?” der. Paşa yanındakilere der ki “Arkadaşlar bu milletle başarılamayacak hiçbir iş yoktur.”
Değerli dinleyiciler size Atatürklü yıllardan unutamadığım bir olayı daha anlatacağım. 1930’lu yılların başında sanıyorum, Atatürk, gece geç vakit Mısır Büyükelçiliğini ziyaret eder. Sabaha kadar yenir, içilir, eğlenilir. Güneş doğarken Atatürk Mısır elçisini balkona çağırır ve şunları söyler. “Buradan güneşin doğuşunu nasıl görüyorsam, esir milletlerin de birer birer kurtulacaklarını ve bağımsızlıklarını elde edeceklerini öyle görüyorum.” Atatürklü Cumhuriyet her zaman müstemlekecilere karşıt, küçük devletlerden yana, onurlu bir politika uygulamıştır. Cezayirli gençler Fransız müstemlekecilere karşı kanlı bir savaş verirken ellerinde Mustafa Kemal’in resmini taşıyordu.
Hindistan bağımsızlığının büyük lideri Gandi İngiliz parlamentosunda şöyle konuşuyordu: “Haydi beni tutuklayın, ama tutuklamakla iş bitmiyor. İşte Türkler kendi cenaze törenleri için hazırlanan tabutu istilacıların başında parçaladı.” Pakistan’ın ilk cumhurbaşkanı Muhammed Ali Cinnah 30 ağustos zaferimiz üzerine şöyle diyecekti: “Bu zafer bütün esir milletlerin zaferidir.”
İngiliz başbakanı Lloyd George, Çanakkale savaşının en büyük destekçisi idi. Türkler koca İngiliz İmparatorluğunu Çanakkale’de dize getirince Lloyd George parlamentoda şöyle konuşacaktı: “Tarih nadiren dahi yetiştirir, bizim talihsizliğimiz şu ki böyle bir dâhiyi bugün Türk milleti yetiştirmiştir, ne yapsak, ne tarafa gitsek Mustafa Kemal’in iradesini kıramadık, ben istifa ediyorum.”
Değerli dinleyicilerim ben yüz yaşına yaklaşmış bir faniyim. Öyle zannediyorum ki İngilizce, Türkçe, Fransızca kitaplarım, makalelerim ve Amerika’da Norveç’te, Rusya’da, İngiltere’de, İran’da ve Türkiye’nin birçok kentinde yaptığım konuşmalarımla bu kadar güçlüklerle bana emanet edildiğine inandığım Cumhuriyete karşı görevimi yaptım
Genç arkadaşlarım, Atatürk Cumhuriyeti özellikle sizlere emanet etmiştir. Onu çağdaş ve gelişmiş memleketlerin daha yücesine çıkarmak sizin çalışmalarınıza ve gayretinize bakıyor. Bu görevi başaracağınıza ben inanıyorum. Konuşmamı bitirirken hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum”
Prof Dr İlhan Başgöz
7 notes · View notes
muallak · 6 months
Text
NEYMİŞ BURA TANIŞMA PLATFORMU SOSYAL BİR AĞ YANİ INSANLAR YAZSIN ÇİŹSİN TANIŞŞİN DIYE VAR BUNU ANLAMIYAN KIM VARSA ONU HARBI MERZİFON EŞSEĞİ SİKSİN
2 notes · View notes
yalnzardc · 9 months
Text
Türklerin kısa tarihi / Tufan Gündüz
Selçuklular :
Her ne kadar Anadolu'nun fethi Alparslan'ın emriyle başlamışsa da fethin gelişmesi ve tamamlanması Melikşah zamanında oldu.
[Anadolu Selçuklu
§ Haçlılar Kudüs'e doğru ilerlerken I. Kılıçarslan Ege ve Batı Anadolu'da sahip olduğu yerleri terk etmek zorunda kaldı.
Selçuklu Sultanı, bu defa Konya'yı kendisine başkent yaptı.
§ 1101 yılının ilk baharında Haçlı orduları İstanbul'a ulaştı ve alelacele Anadolu'ya geçirildi.
I. Kılıçarslann Anadolu'ya geçen ilk Haçlı ordularını Merzifon yakınlarında birkaç gün sonra da ikinci orduyu Konya önlerinde perişan etti (1101). Birkaç hafta sonra da üçüncü Haçlı ordusu Anadolu'ya geçti ancak onlar da Selçuklu topraklarına girer girmez, Ereğli yakınlarında imha edildi.
]
§ Melikşah 1092 de vafa edince yerine oğlu Berkayuk geçti ama iç isyanları bastırmaya çalışırken ne Kudüsün düşünşüne müdahale edebildi nede 1. Kılıç arslana haçlılar karşısında yardım edebildi.
Sonunda Azerbaycandan Kuzey Suriye'ye kadar olan yerleri kardeşi Mehmet Tapar'a bıraktı ve böylece Büyük Selçuklu Devleti göreceli de olsa ikiye bölündü.
Berkyaruk tam huzura kavuştuğunu düşündüğü sırada bu defa hastalık yakasına yapıştı. Aynı yılın sonlarına doğru, 1104'te, veremden öldü.
Böylece Selçuklu tahtı Mehmet Tapar'a kaldı.
O 1118'de hastalık sebebiyle vefat ettiğinde henüz kırk yaşına bile ulaş mamıştı.
Oğlu Mahmut'un sultanlığı da uzun sürmedi. Küçük kardeşi Sencer tahtı hemen ele geçirdi; yeğeni Mahmut'u Suriye Selçuklu melikliğine gönderdi.
1126 da batınilere ağır bir darbe vurmuştu.
§ Selçuklular henüz İslâmiyet'e girmemiş olan Türk boyları tarafından da taciz ediliyorlardı
§ Sultan Sencer, Oğuzları yola getirmek amacıyla büyük bir ordu ile üzerlerine yürüdü. 1153'te cereyan eden savaşta Oğuzlar galip geldiler. Sultan bu savaşta esir düştü.
Sencer 1156'da soydaşları Oğuzların elinden kaçmayı başardıysa da artık Selçuklular darmadağın olmuşlardı. Onun 1157'de ölümüyle ise Büyük Selçuklu Devleti tarihten çekildi.
[Anadolu Selçuklu
II. Kılıçarslan'ın 17 Eylül 1176 tarihinde Isparta yakınlarında Miriyokefalon mevkiinde büyük bir savaş meydana geldi. Geceleyin biten savaşta Bizans ordusu tamamen imha edildi.
§ II. Kılıçarslan, Selçuklularda gelenek haline gelmiş olan bir uygulamayı yeniden hayata geçirdi. Ülkesini on bir oğlu arasında bölüştürdü. Kendisi de ulu sultan olarak Konya'ya çekildi.
Çocukları daha onun sağlığında bağımsız hareket edip birbirleriyle saltanat mücadelesine tutuştular.
iktidar mücadelesi II. Kılıçarslan'ın 1192'de ölümünden sonra da devam etti
§ I.Alaeddin Keykubat zamanında Anadolu Selçuklu Devleti en güçlü dönemlerini yaşıyordu.
§ Selçuklu topraklarında kalanlar ise Baba İshak adlı bir dervişin etrafinda toplanıp Selçuklu idaresine karşı büyük bir isyan başlattılar.
Çok geçmeden Moğol orduları Selçuklu sınırlarını geçmeye başladı.
§ II. Keyhüsrev în oğlu II. Keykavus, 1249'a kadar tahtta kalabildiyse de Moğolların müdahalesi yüzünden iktidarını kaybetti.
Keykavus'un kaybettiği tahtın varisleri de yine kardeşleriydi. Ancak onlar, Moğolların sözünden çıkamaz durumdaydılar. Bu yüzden 1249-1254 yılları arasında Selçuklu tahtında aynı anda üç hükümdar yer aldı.
§ Anadolu'da Moğol baskısı 13. yüzyılın sonlarına doğru İlhanlı hükümdarı Gazan Han'ın Müslüman olmasıyla nispeten azaldı.
II. Keykavus'un oğlu II. Mesut son Selçuklu hükümdarı olarak kısa bir süre göründüyse de onun 1308'de ölümüyle Selçuklu soyu tarihten tamamen çekildi.
]
2 notes · View notes
merzifontarihi · 2 years
Text
TÜM HALKIMIZ DAVETLİDİR Sarıkamış şehitlerimiz ve Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın vefatının 339. Yıldönümü münasebetiyle 24.12.2022 tarihinde Kara Mustafa Paşa camiinde ilkindi namazından önce mevlid proğramımız olacaktır. Namazdan hemen sonra helva ve çay ikramımız olacaktır. Sevabına nail olmak isteyen TÜM HALKIMIZ DAVETLİDİR.
TÜM HALKIMIZ DAVETLİDİR Sarıkamış şehitlerimiz ve Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın vefatının 339. Yıldönümü münasebetiyle 24.12.2022 tarihinde Kara Mustafa Paşa camiinde ilkindi namazından önce mevlid proğramımız olacaktır. Namazdan hemen sonra helva ve çay ikramımız olacaktır. Sevabına nail olmak isteyen TÜM HALKIMIZ DAVETLİDİR.
TÜM HALKIMIZ DAVETLİDİR Sarıkamış şehitlerimiz ve Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın vefatının 339. Yıldönümü münasebetiyle 24.12.2022 tarihinde Kara Mustafa Paşa camiinde ilkindi namazından önce mevlid proğramımız olacaktır. Namazdan hemen sonra helva ve çay ikramımız olacaktır. Sevabına nail olmak isteyen TÜM HALKIMIZ DAVETLİDİR. via IFTTT
View On WordPress
3 notes · View notes
feminazist · 2 years
Note
Camus çirkin haklılar mlsf
bir de sizi görelim merzifon eşekleri
1 note · View note
minikfurkissu · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media
Bu yol bitmez ahanda buraya yazıyorum.
1 note · View note
pazaryerigundem · 11 days
Text
"Hava trafiğinde greve değil, göreve hazırız!"
https://pazaryerigundem.com/haber/187535/hava-trafiginde-greve-degil-goreve-haziriz/
"Hava trafiğinde greve değil, göreve hazırız!"
Tumblr media
Emekli Askeri Hava Trafik Kontrolörleri Platformu Başkanı Zafer Yeşilgül, Türkiye’de hava trafik yönetiminde yaşanan inisiyatif krizine dikkat çekerek, “Görevi devralmaya hazırız” mesajını verdi.
İSTANBUL (İGFA) – Emekli Askeri Hava Trafik Kontrolörleri Platformu Başkanı Zafer Yeşilgül, Türkiye’de hava trafik yönetiminde yaşanan inisiyatif krizine dikkat çekerek, “Görevi devralmaya hazırız” mesajını verdi. Sivil hava trafik kontrolörlerinin inisiyatif almadan çalışmaya başlamasıyla artan rötarlar ve operasyonel sorunlar gündemdeyken, Yeşilgül, emekli askeri hava trafik kontrolörlerinin bu boşluğu doldurabilecek bilgi ve tecrübeye sahip olduğunu belirtti.
HAVA SAHASINDA GÜVENLİĞİ TEHLİKEYE ATMADAN OPERASYONLARI SÜRDÜREBİLİRİZ 
Yeşilgül, Türkiye’de halen Diyarbakır, Malatya, Konya, Kayseri, Merzifon, Cengiz Topel ve Batman hava sahalarında askeri hava trafik kontrolörlerinin sivil ve askeri trafiği yönettiğini hatırlatarak, bu kriz anında İstanbul ve Ankara başta olmak üzere tüm sivil hava trafiğini devralabilecek yeterli eğitim ve tecrübeye sahip olduklarını vurguladı. “Hava sahasında güvenliği tehlikeye atmadan operasyonları sürdürebiliriz” diyen Yeşilgül, yaklaşık 20 yıl boyunca Afganistan’ın Kabil Havalimanı’nda Türk Hava Kuvvetleri kontrolörlerinin sivil ve askeri trafiği başarıyla yönettiğini ve Birleşmiş Milletler tarafından defalarca takdirle ödüllendirildiğini de sözlerine ekledi.
Tumblr media
Sivil kontrolörlerin inisiyatif almayı bıraktığı bu dönemde, uçuş operasyonlarının ciddi riskler taşıdığını ifade eden Yeşilgül, gecikmelerin artması, operasyonel stres ve trafik yoğunluğu gibi risklerin yanı sıra uçuş güvenliğinin de tehlikeye girebileceğini vurguladı. “Şu anda rötarlar sadece zaman kaybı değil, uçuş güvenliğini de etkiliyor” diyen Yeşilgül, kontrolörlerin inisiyatif alarak havalimanı kapasitesini yüzde 50 artırabildiklerini ancak bunu yapmadıklarında sistemin zorlandığını belirtti. EUROCONTROL verilerine göre, inisiyatif alındığı dönemde 15 dakikayı aşan gecikmelerin oranı %23 iken, şu anda bu oran %45’e çıkmış durumda. Yeşilgül’e göre, bu durum sadece havayolu şirketlerini değil, yolcuların güvenliğini de riske atıyor.
“KULE’DEN ANONS VAR, GÖREVİ DEVRALABİLİRİZ”
Yeşilgül, platformlarına bağlı yaklaşık 1500 emekli askeri hava trafik kontrolörünün sivil havacılıkta yapılacak küçük bir düzenleme ile hemen göreve başlayabileceğini belirtti. “Biz grev kırıcı değiliz, ama ülkemiz zor durumda kalırsa görevi devralmaya hazırız” diyerek, askeri kontrolörlerin devreye girmesiyle hem rötarların hem de güvenlik risklerinin en aza indirilebileceğini söyledi. Yeşilgül ayrıca, Hava Kuvvetleri’nin aktif personel sayısını artırarak gelecekte bu tür krizlerin önüne geçebileceğini de vurguladı. Yeşilgül, Bursa, Antalya, Dalaman, Bodrum, Çardak, Çorlu, Erzurum ve Muş gibi meydanlarda askeri ve sivil hava trafik kontrolörlerinin birlikte görev yaptığını hatırlatarak, “Kule’den anons var, görevi devralabiliriz” mesajıyla havacılık otoritelerine ve hükümete çağrıda bulundu.
Yeşilgül, sivil hava trafik kontrolörlerinin inisiyatif kullanmama kararının özellikle yaz aylarındaki yoğun trafik sırasında daha da büyük problemlere neden olduğunu belirterek, bu durumu sadece bir rötar sorunu olarak görmenin ötesinde, hava trafiği güvenliğini riske atan bir durum olarak değerlendirdi.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
korkutkalkan · 5 months
Link
Olay, Samsun'un Atakum ilçesi Yeni Mahalle'de meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Amasya'nın Merzifon ilçesinde Merzifon Belediyesi'nde itfaiye personeli olarak çalışan Kürşat Aydın, ilaç mümessili olan eşi Mine Aydın tarafından Samsun'daki evinin banyosunda hareketsiz halde yerde yatarken bulundu. Olay yerine polis ve ambulans sevk edildi. Yapılan kontrolde Kürşat Aydın'ın olay yerinde hayatını kaybettiği tespit edildi. Aydın'ın cansız bedeni savcının olay yerindeki incelemesinin ardından otopsi için Adli Tıp Kurumu Samsun Grup Başkanlığına gönderildi. Kesin ölüm sebebinin otopsi sonucu belli olacağı öğrenildi. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor. 6 Şubat'taki Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen 7,7 ve 7,6 büyüklüklerindeki depremlerin ardından Amasya'nın Merzifon ilçesinden hızlı bir şekilde Kahramanmaraş'a giden Merzifon Belediyesi itfaiye ekipleri, Trabzon Caddesi'nde çöken apartmanın enkazından 36 saat sonra yaşlı bir adamı sağ çıkardı. O sırada itfaiyeci Kürşat Aydın yalın ayak olduğunu gördüğü yaşlı adama kendi botlarını çıkararak giydirdi. Botları giyerken şaşırıp "Sen ne yapacaksın?" diye soran yaşlı adama da, "Sen bizi düşünme. Biz giyeriz bir şey" şeklindeki cevabıyla da yürekleri bir kez daha ısıtmıştı. Kurtarma çalışmalarının yoğunluğu nedeniyle ismini bile soramadıkları yaşlı adamın birkaç saat sonra botları geri getirdiğini ve aralarında geçen diyaloğu asla unutamayacaklarını anlatan Kürşat Aydın, "Botlarımı o günden beri giymiyorum. İtfaiye Müdürlüğümüzde duruyor. Bizim için depremin sembolü oldu" diye konuşmuştu.
0 notes
meandrose · 6 months
Photo
Tumblr media
The Era of Wealth Accumulation
The accumulation of wealth in the Ottoman Empire reached its pinnacle during the eastern campaigns led by Yavuz Sultan Selim and Magnificent Suleyman.
Regulation of Treasury Affairs
Historically, before the reign of the Conqueror (Fatih), incoming booties and gifts were promptly deposited into the Treasury. The Treasury’s door would then be sealed, with the seal entrusted to the Grand Vizier or the Enderun’s doorkeeper. Access to the Treasury was strictly regulated, and entry by the Sultan or the Grand Vizier required oversight by a committee.
Investigation into Treasury Procedures
A thorough investigation into the handling of Treasury goods, particularly those recorded in registers related to the Royal Ward and Private treasuries, is necessary. Sultan Mehmet IV’s decree, overseen by Kara Mustafa Pasha of Merzifon, warrants scrutiny to understand the management of these assets Private Istanbul Tours.
Succession Protocols
The promotion of the Treasury Superintendent to the rank of Vizierate necessitated the transfer of Treasury responsibilities to the successor. Detailed explanations regarding the nature of the post were provided, ensuring a smooth transition in case of contingencies such as death, reflecting a tradition dating back to ancient times.
Historical Citations
The contributions of figures like Qandarli Halil Pasha and Karamanh Turk Rustem, who compiled registers and accounts, are documented in the History of the Ottoman Empire. These individuals played pivotal roles in organizing the Treasury and shaping its operations, leaving a lasting legacy inherited by subsequent generations.
Emphasis on Historical Figures
The significance of Qandarli Halil Pasha, Grand Vizier of Sultan Murat II, and Karamanh Rustem, the first Ottoman Minister of Finance, is underscored in the oldest and most reliable Ottoman history, Tevarih-i Ali Osman. Their contributions to Treasury management and financial administration remain noteworthy aspects of Ottoman history.
0 notes