Tumgik
#Turuncu aşkına
ozgur-ce · 18 days
Text
Acıyan yerlerini öpecek biri varsa hayatında,
önemli olmaz düştüğün yerler, atıldığın kuyular, aldığın yaralar, yalan çıkan bildiğin tüm doğrular,
işittiğin tüm kötü sözlerin yeri bile, çabuk iyileşir o zaman,
nasihat etmeden, küçümsemeden dinleyen, anlatırken bile geçecekmiş gibi gelen, yuva sıcaklığında bakışlarıyla içini ısıtan, seni olduğun gibi kabul eden, değiştirmeye çalışmayan, istediği kalıplara uymasan da seni sevmekten vazgeçmeyen biri varsa eğer,
korkma incinmekten,
bırak sıyrıklar olsun dizlerinde,
O, öper ve geçer.. 🧡
Sevgi her yaraya iyi gelir 🧡
Maşallah diyin lütfen 😋🧿🧡
194 notes · View notes
kutuphanedeyim · 5 months
Text
kızlar turuncu kiremit güzel bir ruj önerin bana allah aşkına
10 notes · View notes
yarraamiyiyin · 1 year
Note
ya Allah aşkına nereye gidiyorsun kaç aydır seni bekliyorum ben gitme be
kanka ben buraları bile unutmuşum zaten simge turuncu olmuş
0 notes
tatliprenses · 3 years
Text
Turuncu aşkına... 🧡
Tumblr media Tumblr media
98 notes · View notes
neecip · 4 years
Text
Tumblr media
Gökkuşağındaki her renk için ayrı ayrı aşk şarkıları yazılırken turuncu ve mor renge yapılan haksızlığı, ayrımcılığı ve ötekileştirmeyi aşamıyorum. Kırmızıdan başlayacak olursak, Sibel Tüzün’ün klibiyle müsemma “kırmızı” isimli bir şarkısı var mesela. Sarı renk için özür dileyerek Mahsun Kırmızıgül’ün unutulmaz eseri “sarı sarı” adlı parçaya örnek verip derhal yeşile geçmek istiyor ve orada sanat güneşimizle göz göze geliyorum. O an benden ilham almış olacak ki, “yalnız benim için bak yeşil yeşil” diyor. Tam “olur mu öyle şey Zeki bireyciğim” diyecekken sözümü o ağzından damlayan balla kesip “birey deme, bir gün lazım olur, bana yalnızca Zeki de yavrucuğum” diyor. Ben o an ne yapacağımı bilemeyerek damarlarımda turan taktiğini benimseyerek hilal şeklini almış endorfin, adrenalin ve serotoninin arkasına saklanarak “demek size Zeki dememi istiyorsunuz, ne kadar da mütevazısınız” filan deyip bir takım çirkin şakalarla paşamızın yüzünü asmasına sebep oluyorum, yani en azından öyle tahmin ediyorum. Zira Mesut Bahtiyarımızın tepkisini göremeden kan ter içinde uyandım. Konuyu dağıtmadan hemen mavi renge geçerek orada bizi bekleyen mavi gözün Türkiye dağıtımcısı Hülya bireye göz kırpacakken arkasından ayağında kundura bir adam çıkıp “mavi mavi masmavi” diyor. Ben tabi hemen geri adım atarak oradan uzaklaşıyorum. Çünkü topuklarımı seviyorum.
Dahası, bu fotoğraftaki bayrakta bahsi geçiyor diye söylüyorum, içinden siyah, beyaz ve hatta kahverengi geçen aşk şarkılarımız bile var. Siyah için mevcut örneklerimi “kara gözlü çingenem aşık oldum ben sana” ve “çingenem çingenem, kara gözlü çingenem” olarak özetleyecekken birden gözüme ayrımcılık, ötekileştirme, genelleme ve algı operasyonu kaçıyor. Sanki bütün çingeneler kara gözlüymüş, yahut yalnızca siyah gözlü çingene bireyler makbulmüş gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Ha bu büyük resmi görün gayrı! Beyaz için en az utanarak verebileceğim örnekse, Afroditimiz Banu Alkan’dan başkasına ait değil elbette ki. Asıl işlevi bir sonraki nesli beslemek olan o büyük iki parça yuvarlak kesilmiş et parçasının arasına mikrofonu alıp “beğhyaz beğhyaz orkidehhm” deyişi hala kulaklarımda. Keşke hala orada olmasalardı. Belli ki bu durumdan etkilenen tek organım kulaklarım da değil. Neyse, terapistime yazmam gereken satırları buraya yazmayayım. Kahverengi içinse örneğim “senin en güzel yerin, kahverengi gözlerin”. Ben başka hiçbir şarkıda aşkın gözünün bu kadar kör olduğunu görmemiştim. Kahverengi gözü övmek ne ya? Bir de en güzel yeriymiş o. Hadi hayırlısı. Herkesin aşkına kimse karışamaz tabi.
Gelelim asıl meselemiz turuncu ve mora. İçinden turuncu geçen şarkı olarak ben sadece jingle birey Nil’in “meyve sepeti” adlı Türkiye Müziği’ne yön veren eserinde “kasa kasa toplanmış, turuncuya boyanmış portakallar kadar sıkıldım”ı biliyorum ve gözüme herhangi bir sevgi ilişmiyor şarkıya dair. Mor desen zaten ayrı bir mesele. “Mosmor olmak” olarak kullanılıyor, “mor sana çok yakıştı” deniliyor. Denilmese mi acaba artık?
Ezcümle; sizin renginiz, diliniz, duygunuz, dileğiniz, şarkınız ne olursa olsun, içinde hep aşk olsun. Hadi yanağında bir beni de mutlaka olsun be! Kim demiş “ben” çirkin bir şey diye. (hayır ben çok güzelim şakası gelmiyor). Bütün yasakları yasaklayın. Onur haftanızdan ve renklerinizden öperim!
Happy Pride Month!
2 notes · View notes
elfozkul · 7 years
Photo
Tumblr media
Zambak
1 note · View note
redblackk · 3 years
Text
Bizi böylesine birbirimize bağlayan şey; Tutku!
Ben nasıl severim bilemezsin! Sen daha görmedin çayırlarımı, gördüklerin süslü bahçelerim...
Daha tatmadın özgürlüğümü, sen bir de o zaman gör.. Sonsuza uçan dilek kartallarını
Tutku! Ne fahişedir o hep daha fazla ister. Bir yanı ateştir, bir yanı ayaz. O hem gözgözü görmez sisli gecedir.. Hem pırıl pırıl gökyüzünde turuncu güneş.. Hem aydınlık, hem karanlık..
Tutku! Dokunurken ipek tenine omurnagı yay eder.. Ürperirsin! Yokluğunda o eller sıkar yumrukları, kentler dişlerini.. Görsen irkilirsin..
Tutku! Şiirler yazdırır aşkına okurken ağlarsın.. Söver yokluğuna uyandığı sabahlara.. Bilsen bir daha ağlarsın
Tutku! Ellerim saçlarında, ruhumla içinde.. Sesin, nefesin duvarlarla oynaşır.. Sen giderken kırılır, dökülür o en güzel hayaller isyanım o duvarlara sataşır..
Tutku! Aşkla, inançla, düşle, özlemle beslenir.. Yanar, yakar..
Tutku! O ne keskin kılıçtır.. Tutanı keser, vuranı keser.. Közde nar olur yapışır yarana hem yakar, hem yaran bile onu sever..
Tutku! En güzel rüyaları bırakır ruhuna.. Bezen uykunu çalar. Muhtaç bırakır kabuslarına...
Tutku! Nasıl sıcacıktır aşkın koynunda.. Nasıl da kaskatı soğuktur yokluğun boynunda..
Tutku! Nasıl parlatır o uykusuz gözlerimi gözlerine bakınca.. Nasıl da acımaz o aynanın karşısında..
Tutku! Lütfu bol en güzel dinin tanrısından.. Kahrı acı kafirin, paganın putlarından..
Tutku! Ne derindir o inciler de verir korkular da..
Tutku! Ben onun varlığıyla yaşadım senin yokluğunla ölürüm, öldürürüm onu da
0 notes
erkngrbz · 4 years
Photo
Tumblr media
Turuncu aşkına 🧡 #istimebul #beyoğlu #çukurcuma (Çukurcuma) https://www.instagram.com/p/CHgMpBbBLGr/?igshid=euldrasaooia
0 notes
cuiplagalis · 6 years
Video
youtube
Sevgilim Hayat
Yüzüme bak Ve yüzümü hırpala Yüzümü değiştir, dağlı bir anlatım bırak
Sen Her hafta oğlunu leğende yıkayan hayat Yaban, diri memelerinden ısırmak Dudaklarındaki tuzu dudaklarıma almak için Çok oldu tepelere vurdum kendimi Bulutlara karıştım ve karanlık kahvelerde Tıraşı uzamış adamlardan Huylarını öğrendim senin. Mahmur bir tohumdun delikanlı bağrıma.
Ve hatırlıyorum lokavt vardı Bezgin fabrika düdüklerinin Dizlerine yatırılmış olan sabah Senin kalbini kakışlardı Tomarla muştuyu omuzlayarak genç adamlar Polisin sevmediği genç adamlar sokaklarda Patronları kudurtan gazeteler satarlardı.
Ey şehre başaklar: Militan ruhlar ekleyen hayat! Gün turuncu bir hayalet gibi yükseliyorken İzmarit toplayan Çocukların üstüne Çekleri imzalanıyorken devlet katlarında faşizmin Bacımı koyvermiyorken şizofreni, Yüzüme bak Ve rahmini bana doğru tekrarla
Ben öyle bilirim ki yaşamak Berrak bir gökte çocuklar aşkına savaşmaktır Çünkü biz savaşmasak Anamın giydiği pazen Sofrada böldüğümüz somun Yani ıscacık benekleri çocukluğumun Cılk yaralar halinde; Yayılırlar toprağa Etlerimiz kokar Gökyüzünü kokutur Çünkü biz savaşmasak Uzak Asya'dan çekik gözlerimiz Küba'dan kıvırcık sakallarımızla Savaşmasak Güm güm vurur mu kömürün kalbi Kozlu'da Kesan'da, Kandehar'da ümüğüne basılır mı vahşetin
Ve sen boynunu öperken beni sarhoş Bir okyanusla titreten hayat Sevgilim olur musun. Ben savaşarak senin Bulanık saçlarından tutup Kibirli güzelliğini çıkartıyorum ortaya Dünya Kirletilmez bir inatla dönüyor Altımıza yıldızlar seriliyor Yüzüm suya davranıyor koşaraktan. Ve inzal.
İsmet Özel
1 note · View note
istgzt · 4 years
Photo
Tumblr media
Başakşehir liderlik aşkına Başakşehirbugün Rize'de liderlik maçına çıkacak. Turuncu-lacivertliler, kazanması halinde, haftayı 46 puanla başkan olarak kapatacak. Okan Buruk'un da eski kadrosuna karşı savaş vereceği maç öncesinde kart cezalısı Crivelli ve sakat olan Robinho yok. Çaykur Rizespor'da ise kart cezalısı olan iki stoper Fernandes ve Talbi forma giyemeyecek.
0 notes
kagittankayik · 7 years
Photo
Tumblr media
yüzüme bak ve yüzümü hırpala yüzümü değiştir, dağlı bir anlatım bırak sen her hafta oğlunu leğende yıkayan hayat yaban, diri memelerinden ısırmak dudaklarındaki tuzu dudaklarıma almak için çok oldu tepelere vurdum kendimi bulutlara karıştım ve karanlık kahvelerde tıraşı uzamış adamlardan huylarını öğrendim senin. mahmur bir tohumdun delikanlı bağrıma. ve hatırlıyorum lokavt vardı bezgin fabrika düdüklerinin dizlerine yatırılmış olan sabah senin kalbini kakışlardı tomarla muştuyu omuzlayarak genç adamlar polisin sevmediği genç adamlar sokaklarda patronları kudurtan gazeteler satarlardı. ey şehre başaklar: militan ruhlar ekleyen hayat! gün turuncu bir hayalet gibi yükseliyorken izmarit toplayan çocukların üstüne çekleri imzalanıyorken devlet katlarında faşizmin bacımı koyvermiyorken şizofreni, yüzüme bak ve rahmini bana doğru tekrarla ben öyle bilirim ki yaşamak berrak bir gökte çocuklar aşkına savaşmaktır çünkü biz savaşmasak anamın giydiği pazen sofrada böldüğümüz somun yani ıscacık benekleri çocukluğumun cılk yaralar halinde; yayılırlar toprağa etlerimiz kokar gökyüzünü kokutur çünkü biz savaşmasak uzak asya'dan çekik gözlerimiz küba'dan kıvırcık sakallarımızla savaşmasak güm güm vurur mu kömürün kalbi kozlu'da ke san'da, kandehar'da ümüğüne basılır mı vahşetin ve sen boynunu öperken beni sarhoş bir okyanusla titreten hayat sevgilim olur musun. ben savaşarak senin bulanık saçlarından tutup kibirli güzelliğini çıkartıyorum ortaya dünya kirletilmez bir inatla dönüyor altımıza yıldızlar seriliyor yüzüm suya davranıyor koşaraktan. ve inzal." . #şiir #sevgilimhayat #evetisyan #1968 #ismetözel #şair #toplumcuşiir #poem #poetry #edebiyat #iyiakşamlar
2 notes · View notes
Text
Yüzüme bak ve yüzümü hırpala yüzümü değiştir, dağlı bir anlatım bırak sen her hafta oğlunu leğende yıkayan hayat yaban, diri memelerinden ısırmak dudaklarındaki tuzu dudaklarıma almak için çok oldu tepelere vurdum kendimi bulutlara karıştım ve karanlık kahvelerde tıraşı uzamış adamlardan huylarını öğrendim senin. Mahmur bir tohumdun delikanlı bağrıma. Ve hatırlıyorum lokavt vardı bezgin fabrika düdüklerinin dizlerine yatırılmış olan sabah senin kalbini kakışlardı Tomarla muştuyu omuzlayarak genç adamlar polisin sevmediği genç adamlar sokaklarda patronları kudurtan gazeteler satarlardı. Ey şehre başaklar: militan ruhlar ekleyen hayat! Gün turuncu bir hayalet gibi yükseliyorken izmarit toplayan çocukların üstüne çekleri imzalanıyorken devlet katlarında faşizmin bacımı koyvermiyorken şizofreni, yüzüme bak ve rahmini bana doğru tekrarla ben öyle bilirim ki yaşamak berrak bir gökte çocuklar aşkına savaşmaktır çünkü biz savaşmasak anamın giydiği pazen sofrada böldüğümüz somun yani ıscacık benekleri çocukluğumun cılk yaralar halinde; yayılırlar toprağa etlerimiz kokar gökyüzünü kokutur çünkü biz savaşmasak Uzak Asya'dan çekik gözlerimiz Küba'dan kıvırcık sakallarımızla savaşmasak güm güm vurur mu kömürün kalbi Kozlu'da Ke san'da, Kandehar'da ümüğüne basılır mı vahşetin ve sen boynunu öperken beni sarhoş bir okyanusla titreten hayat sevgilim olur musun. Ben savaşarak senin bulanık saçlarından tutp kibirli güzelliğini çıkartıyorum ortaya dünya kirletilmez bir inatla dönüyor altımıza yıldızlar seriliyor yüzüm suya davranıyor koşaraktan. ve inzal.
1 note · View note
basit-insan-blog · 5 years
Photo
Tumblr media
üzüme bak ve yüzümü hırpala yüzümü değiştir, dağlı bir anlatım bırak sen her hafta oğlunu leğende yıkayan hayat yaban, diri memelerinden ısırmak dudaklarındaki tuzu dudaklarıma almak için çok oldu tepelere vurdum kendimi bulutlara karıştım ve karanlık kahvelerde tıraşı uzamış adamlardan huylarını öğrendim senin. Mahmur bir tohumdun delikanlı bağrıma. Ve hatırlıyorum lokavt vardı bezgin fabrika düdüklerinin dizlerine yatırılmış olan sabah senin kalbini kakışlardı Tomarla muştuyu omuzlayarak genç adamlar polisin sevmediği genç adamlar sokaklarda patronları kudurtan gazeteler satarlardı. Ey şehre başaklar: militan ruhlar ekleyen hayat! Gün turuncu bir hayalet gibi yükseliyorken izmarit toplayan çocukların üstüne çekleri imzalanıyorken devlet katlarında faşizmin bacımı koyvermiyorken şizofreni, yüzüme bak ve rahmini bana doğru tekrarla ben öyle bilirim ki yaşamak berrak bir gökte çocuklar aşkına savaşmaktır çünkü biz savaşmasak anamın giydiği pazen sofrada böldüğümüz somun yani ıscacık benekleri çocukluğumun cılk yaralar halinde; yayılırlar toprağa etlerimiz kokar gökyüzünü kokutur çünkü biz savaşmasak Uzak Asya'dan çekik gözlerimiz Küba'dan kıvırcık sakallarımızla savaşmasak güm güm vurur mu kömürün kalbi Kozlu'da Ke san'da, Kandehar'da ümüğüne basılır mı vahşetin ve sen boynunu öperken beni sarhoş bir okyanusla titreten hayat sevgilim olur musun. Ben savaşarak senin bulanık saçlarından tutp kibirli güzelliğini çıkartıyorum ortaya dünya kirletilmez bir inatla dönüyor altımıza yıldızlar seriliyor yüzüm suya davranıyor koşaraktan. ve inzal. . #ismetözel . . . #bushcraft #bushcrafting #bushcraftskills #wildcamp #wildcamping #woodlore #primitiveskills #survivalskills #survival #survivalkit #survivalgear #survivalcraft #gransforsbrunks #hiking #mountainhike #tent #campsite #campingtrip #campingfun #camprail #trekkingturkey #kamp #kamptürkiye #camping #kampateşi #çadır #dağlar #doğayürüyüşü #dogadakiinsan https://www.instagram.com/p/BsxBJEFHXSI/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=11z5zwpj09u1t
0 notes
ketomanlife · 5 years
Text
Sirkediyan beslenme
sirkediyan
Allah aşkına nedir bu sirkadiyen?
- Giderek daha sık duymaya başlayacağımız bir kavram. Vücuttaki her türlü işleyişin, günün saatlerine göre ayarlanması anlamına geliyor.
Günün saatlerini belirleyen ne peki?
- Güneşin döngüsü! Sadece biz değil, bütün canlılar güneşin döngüsüne senkronize. Hayatta kalabilmek için bu şart. İç saati, dış saatine uyumlu olanlar hayatta kalıyor, uyumsuzlar eleniyor.
Durun! İç saat, dış saat kafam karıştı...
- “Zaman hızlı akıyor!” deriz ya, asıl hızlı akan biyolojik iç saatimiz. Dış saatten, yani güneşin döngüsünden hızlı akarsa, bizi hızla yaşlandırıyor. Giderek artan hastalıklarda, bu iki saatin uyumsuzluğunu araştırmak önem kazandı. Tıp artık saatlerimizi yeniden kurmanın yollarınızı bize gösteriyor.
Son üç Nobel Tıp Ödülü’nden ilham alarak yazmışsınız bu kitabı. Doğru mu?
- Doğru. O çalışmalardan öğrendik ki, vücudun iç saat genleri var. Tüm organ ve hücrelerde de onlara duyarlı alıcılar var. Saatin kaç olduğunu bütün hücreler biliyor. Yani güneş saatinin kaç olduğunu! Ve ona uygun bir çalışma düzeni oluşturuyorlar. Vücutta bir dakikada milyarlarca sayıda işlem yapılıyor. Her organ, her hücre, farklı farklı işleri günün başka saatlerinde yapıyor. Organlar, beyinden gelen saat komutuna göre çalışıyorlar. Enzimler, hormonlar, vs hep bu komuta kulak veriyor. O yüzden çok önemli saat meselesi. Başka bir Nobel çalışması ise bize, yine iç saat komutuna uygun olarak, gece uykuda özel bir tür hücre temizliği yapıldığını söylüyor. Tıbbi adı ‘otofaji’, açılımı ‘kendi kendini yemek’ gibi. Yani diyor ki, “Gece sen uykudayken ve açken, eski vücut hücreleri yenilip yedek parça olarak kullanılıyor. Sabah kalktığında eskimiş hücrelerden kurtulmuş oluyorsun!”
O zaman geç yattığımızda, uykusuz kaldığımızda ya da gece geç saatte yemek yediğimizde, hücresel temizlik olmuyor!
- Aynen öyle! Sabah yine eski püskü hücrelerle uyanıyoruz. Bunun yıllarca olduğunu düşünürsek, kendini koruyamamış, hastalanmış ya da en azından daha hızlı yaşlanmış insanlar kalabalığında yerimizi alıyoruz!
“Yemek yerken tabağına değil, saate bak!” diyorsunuz kısaca yani...
- Kesinlikle! Saat konusu zannettiğimizden daha mühim. Dış saatimizi ve hücresel iç saatimizi birbirine akort etmemiz gerekiyor. Bu saatleri bozan iki şey var: Biri ışık, biri yemek.
SABAH YORGUN KALKIYORSAN İÇ SAATİN ŞAŞMIŞTIR
Peki n’apacağız?
- Akşam yemek yemekten vazgeçeceğiz! Akşam geç saatlerde ağzımıza koyduğumuz her lokma, hücresel saati bozuyor. Vücudumuz, gece yememeye ayarlı. Karaciğerin, pankreasın, midenin, bağırsakların iç saatleri var, gece besin almaktan hoşlanmıyorlar. Mesai bitince onları fazla mesaiye zorlamak gibi gece yemek!
İnsülinin salınımı da aynı şekilde. Sabah yediğin yemeği rahatlıkla yakacak bir saat ayarına sahipken, gece yersen karnında ve iç organlarının etrafında yağ olarak depoluyor. Sen geç yiyip geç yatarak, onu şaşırtmaya çalışsan da fark etmiyor. Bu bir kural: Tüm hücreler dışardaki güneşin saatini biliyor.
Aynı miktarda kaloriyi sabah 8’de yemek ile akşam 8’de yemek arasındaki fark ne?
- Akşam 8’de yediğin, yüzde 17 daha fazla kaloriymiş gibi algılanıp depolanıyor! O yüzden eski kalori saymalar vesaire bitti. Yenmesi gereken de ‘gerçek’ yiyecekler.
Onlar nedir?
- Güneş görmüş yiyecekler... Onları da sirkadiyen ritme uygun yiyeceğiz. Yani güneş saatine uygun saatlerde. İşimiz gücümüz güneşle yani.
Biz aslında ‘ışık yiyici’ miyiz?
- Evet, biz aslında güneş ışığı yiyoruz! Basitçe güneş ışığının içinde saklı olduğu bitkileri yedikçe sağlık kazanıyoruz. İşlenmiş–işlenmemiş gıda ifadelerinin altında bu gizli. Adı üstünde işlenmemiş ise, doğadaki haline yakındır. Doğadaki halini oluşturan şey de güneş ışığı. “Serbest dolaşan hayvanlar iyidir” ne demek? Bu hayvanlar da o güneş gören bitkileri yemişler demek!
Peki iç saatimizin şaşıp şaşmadığını nereden anlayacağız?
- Sabah yorgun kalkıyorsan iç saatin şaşmıştır. Göbeğinde, iç organlarında kilo varsa, karaciğer yağlıysa, geç yatıyorsan, beyin sisi yaşıyorsan, sabah afyonun patlamıyorsa, keyfin yoksa, coşkun az ise, iç saatin şaşmış demektir! Bana göre her tür duygusal, zihinsel, bedensel sorunla iç saat uyumsuzluğu ilişkili. Bağırsak bakterilerimiz bile iç saate sahip. Gece aç olup uyuman gereken saatte ayaktaysan ve yiyorsan, onları da delirtiyorsun! Sonra onlar da seni delirtiyor tabii. Şeker yemeni azdırıyorlar. Alerjilerini artırıyorlar. Gövdenin tamamının sağlığı için, güneş ışığı döngüsüne uymak zorundayız.
ARTIK GÜNEŞ TUTAMIYORUZ!
Pek çok insanın D vitamini yetersiz. D vitamini azlığının, diabete ve kiloya sebep olmasının altında yatan sebeplerden biri de bu. D vitamini, gövdenin tuttuğu güneş ışığı miktarıdır. Artık güneş tutamıyoruz. Herkesinki düşük. Çok sebep var ama biri, güneş yerine iş yerinde sahte ışıklar ve elektronikler başında olmamız!
ELEKTRONİKLERDEN ÇIKAN IŞIK DÜNYANIN EN BÜYÜK BELASI
“Güneş sağlıklı!” diyorsunuz ama iki de bir “Güneşe çıkmayın, şöyle zararlı böyle zararlı!” diyenler de var.
- Elbete güneşin fazlası veya zararı konuları başka başlıklar. Ben güneşe günlük kısa sürelerle çıkılmalı, güneş görmüş besinler -ister hayvansal, ister bitkisel- yenmeli diyorum. Güneşle ilgili en mühim şeylerden biri, sabah kalkınca günışığına 30 saniye bakmaktır. Camdan değil direk dışarı. İdeali güneş doğarkendir ama saat 7 buçuktan öncesi olur.
Neden 30 saniye güneşe bakacağız?
- Böyle yapınca uyku hormonu melatonini güzelce sıfırlar, güne hazırlık için gereken adrenalin, dopamin, seratonin hormonlarına geçeriz. Bu geçişi yapamadığımız kış günlerinde SAD denen mevsimsel depresyon isimli bir hastalık olduğunu biliyoruz. Tüm gün sersem sepet kafayla gezmemenin yolu, sabah günışığına bakarak uyanmaktır. Dikkat! Önce cep telefona değil! O asla.
İyi de diyet akımları ikide bir değişiyor. Bir dönem, “Güneş mahvediyor insanı, korunun! Cilt kanserinin en önemli nedenlerinden biri” deniyor. Ama siz de şimdi, “Güneş hayattır, güneş tutmamız lazım” diyorsunuz. Hangisi doğru nereden bileceğiz?
- Beslenmek güneşle alâkalıdır! Yazın acıkmamamızın sebebi güneştir. Az kilo almamızın sebebi güneştir. Güneş doyurur. Çünkü amaç, besindeki elektronu almak, besinlerdeki elektronun ilk hali güneş ışığı, yani fotondur. Önerim, günlük kısa sürelerle dışarı çıkmak, ofiste az durmak. Aşırı güneş yoksa artistlik olsun diye takılan güneş gözlükleri out oldu artık, bilelim.
Nasıl yani güneş gözlükleri de tarih mi olacak?
- Evet, öyle olacak. Önce evlerdeki lambaların eski ampullere dönmesi lazım. Biliyorum, ekonomik değil. Ama ideali ful spektrum günışığı lambaları. Evdeki lambalar out. Söndürelim. Kırmızı-turuncu gece lambaları olur. Mum ve şömine ışığı en ideali. Elektroniklerden çıkan ışık dünyanın en büyük belası. Bunu umursayan tıp insanı sayısı hızla artıyor.
Evet o mavi ışık meselesi var kitabınızda değindiğiniz. Telefonumuz, ipad’imiz mavi ışık yayıyor. Geç vakitte bunlara bakmak çok mu zararlı?
- Mavi ışık bizim öğlen, gün ortası güneşten aldığımız dalga boyu. Dışarda güneş batıyor ve turuncu-kırmızı akşam ışığı yayıyorken, biz göze mavi ışık gönderip iç saati şaşırtıyoruz. O mavi ışık geldikçe doğru dürüst melatonin salımaz.  Melatonin yoksa, ortalığı kortizol kaplar. Kortizol, stres hormonu. Gece cep telefonu veya tablet, eşittir hücresel stres, eşittir kronik stresle gelen tüm hastalıklar! Kortizol, şeker dengesine de zararlı. Gece elektronikler kilo aldırır. Yeme isteğini artırır. Çocuklar için büyük tehlike. Şu an bu mavi ışıklar, geçmişin sigarası gibi. Bilelim. Evet, koruyucu filtre ve gözlük takabiliriz. Ama en iyisi hiç bakmamak.
10 GÜNDE İNCECİK BİR BEL İSTEMEZ MİSİNİZ?
Diyelim canım makarna yemek istiyor, tatlı yemek istiyor. Sirkadiyen beslenme açısından hangi saatte yesem daha az zararlı?
- Gün ne kadar erkense, zararı temizlemek o kadar kolay. Kahvaltıda makarna ye!
Yemek yemeyi kesmek için önerdiğiniz saat 17:00! E daha neler... Böyle bir hayat var mı?
- Bunu yaptığımız her gece, o günü yaşlanmadan, sabaha taze hücrelerle kalkarak uyanacağımızı hatırlamak acaba arkadaşlarla kontrolsüz yenen, içilen, felekten çalınan geceleri unutturur mu? Felekten gece çalmak aç kalarak olur! Öbür türlü feleğin işini hızlandırıyoruz! Basitçe haftada iki gün gevşeyip 5 gün dikkat etmeliyiz!
Peki akşam yemeğini 17:00 gibi yiyeceksek, sabah kahvaltısını kaçta etmek lazım?
- Bunun bir önemi yok. Önemli olan 17:00’de dükkânı kapatmak. İstersen sabah kahvaltısını sabah 5’te yap. Sana kalmış.
İyi ama akşam 17:00’de yemeği kesip dinlenmeye geçmek bize ne kazandırıyor?
- Bir hafta iki kilo, 10 günde incecik bir bel!
AÇ MİDEYLE ERKEN UYU BEDEN KENDİ KENDİNE CHECK UP YAPSIN!
Aç mideyle erken bir saatte uykuya yattığımızda, bedenimiz kendi kendine check up mı yapıyor?
- Evet. Bu da işin asıl menfaat kısmı. Kilo ve şekilden önce hücrelerin sağlığı mühim. En iyi detoks, gece aç ve uykuda oluyor. Beyin içindeki lenfler o zaman temizleniyor. Karaciğer, bağırsak, vesaire de...
İDEAL SEVİŞME SAATİ GÜNEŞ DOĞARKEN
Sirkadiyen beslenme aşkı, seksi öldürür mü? Çünkü tavuk gibi yatmak gerekiyor? O yasak, bu yasak.
- Yok, tam da sirkadiyen yaşam şekli, seks arttırıcı! Sekste tutku yaratan nedir? Dopamin. Seks istemek için dopamin lazım. Hazzın hormonu... Dopamin yoksa sevgilimizin bluzunu parçalayacağımıza, ütüler giydiririz! Dopamin ne zaman en çok artar? Sıkı durun, sabah güneş doğarken bir dakika doğrudan, çıplak gözle bakarsan.
Yani o zaman mı sevişmek en doğrusu?
- Evet ama bu koşuşturmalı hayatta ne zaman zaman bulursanız diyelim.
Siz içkiye de karşısınızdır. İlle de içecekseniz ne tercih ediyorsunuz?
- Ben domates suyuna damlatılmış az alkol tercih ediyorum.
GECE HAYATI EŞİTTİR SOSYAL JETLAG
‘Sosyal jetlag’ diye bir kavramdan bahsediyorsunuz. Gece hayatı jetlag etkisi mi yaratıyor?
- Evet. Uçak seyahati ne yapıyorsa, onun benzerini yapıyor. Sosyal hayat yüzünden geç uyuyoruz, uykusuz kalıyoruz. Bunlar hep hastalıklara davetiye. Uykunun ve uyku hormonu melatoninin ne kadar hayati olduğunu anlatmak için bu röportaj yetmez. Ama şu kadarını söyleyeyim, zamanda geri gitmek istiyorsanız, saat 23:00’de tam karanlıkta, elektroniksiz ve sessiz ortamda uyuyacaksınız. Sabah biolojik olarak birkaç gün geridesiniz. Ya da en azından zamanın hızını böyle frenlersiniz!
- “Aralıklı açlık” nedir?
İfadeler farklı farklı oluyor ama yaklaşık olarak benzer konular. 2013’ten beri “Akşam 17.00 sonrası yenmemeli! Akşam yemeği diye bir şey olmamalı” diyorum. Şimdi bu Nobeller vesaireyle gelinen nokta: 1. Uzun açlığın şahane bir şey olduğu. 2. Bunun geceden sabaha yapılırsa daha da şahane olacağı belirtiliyor. Yani 17.00’den sabaha dek aç kalınan zaman, en ideal aralıklı açlık zamanı. “Time restricted diet” deniyor. Amaç, sirkadiyen iç saat düzeni+açlık+uyku üçlüsünü birleştirmek. Akşam yiyip kahvaltıyı atlayarak da bunu yaptığını düşünenler var, ben hatalı buluyorum. Asıl menfaat gece açlığında.
- Bedenimiz kendi bozuk hücrelerini mi yiyor aç yatarsak?
Evet, öyle de denebilir...
- “Herkeste kanserli hücre oluşuyor ama bağışıklığın güçlüyse bunlar imha ediliyor” teorisi de buna mı dayanıyor?
Doğrudur. Sistem çok akıllı çalışıyor. Eskimiş, performansı düşmüş, ömrü dolmuş hücrelerin temizlenmesi, sistemin sağlığı için önemli. Gece açlıkta ve uykuda, çoğu eski ve bozuk hücreyi yakalayıp parçalayıp, sağlam kısımlarını, “yedek parça” olarak kullanma gibi bir durum söz konusu. Buna otofaji deniyor. Bizler sürekli değişen hücreler topluluğuyuz. Her organın hücreleri farklı zamanlarda yenileniyor. Cilt 28 günde, bağırsak 4-5 günde bir yenileniyor. Bu yenilenmelerin tam olması lazım. Aç yatmak bu yüzden çok mühim.
- Siz günde kaç öğün yiyorsunuz?
İki öğün. 11 ve 17’de yiyorum. Bence 17’den önceki 8 saat ne kadar yersen ye. Elbette sağlıklı besinler grubundan. Öğlen istediğin kadar ye! Hatta tıkın. Ama sonra 17’de dişlerini fırçala. Sabaha kadar bir şey yok bir daha...
EDİSON AMPULÜ BULDUMERTLİK BOZULDU
- Fazla kiloların, hastalıkların sorumlusu Edison mu yani? Ampulü bularak geceyi ortadan kaldırmak insanlığın zararına mı oldu?
(Gülüyor) Evet, ampulün icadı ve sonraki elektronikler işin mertliği bozdu! Plastik ayakkabıyı bulana da sinirim, toprağa basamıyoruz artık! Topraktan da elektron alınır. Bitki gibi toprağa basıp güneşe durursak besleniriz...
SABAH 7 BUÇUKTAN ÖNCE UYANMALI
- Sirkadiyen bir hayat nasıl yaşanır? Kaçta kalkalım, kaçta yatalım?
Sabah 7 buçuk öncesi kalmak lazım. Kortizol hormonu piki ve sonraki hormonlar için gün ışığı gerek. Akşam da 11 gibi full karanlıkta yatmak lazım. Elbette başka sirkadiyen işler de var: Mesela bağırsaklar da sabah 8 buçuk civarı daha iyi boşaltım yapar. Erken öğlen sonrası dikkat ve refleksler keskindir, ki bu yüzden olimpiyat rekorları bu saate denk gelir.
SAĞLIK ELİTLERİ OLUŞACAK
“Gelecekte ‘sağlık elit’leri oluşacak” diyorsunuz. Parası olan böbreğinin, karaciğerinin yedeğini alacak. Gerçekten böyle bir dünya mı öngörüyorsunuz?
Elbette. Zaten oldu bile. Yurtdışında benim takip edebildiğim kongrelerde ve üyesi olduğum derneklerdeki bilgiler şaşkınlık verici boyutta! Daha birkaç zaman önce “zihin okuma” oldu. “Beyin internet arayüzü” kuruldu vs. Bilgisayara upload olup hiç ölmeyecekler, soğuk nitrojende bekleyip yeniden canlandırılacaklar. “Ölen bir domuz beyni hücrelerinde tekrar nöron aktivesini başlattık” dedikleri de çok taze haber. Çin’de sözde HIV virüsünden korumak için çocukların genetik yapısı değiştirildi. Oysa bu gen manipülasyonunun gerçek nedeni, aşırı hızlı öğrenen, normalden zeki çocuk yaratmak. Kim eski yöntem çocuk yapar ki artık? Bildiğimiz homo sapiensin sonu geldi gibi. İnsan ötesi dünyası başladı...
HEDEF OLABİLDİĞİNCE GEÇ VE GENÇ ÖLMEK OLMALI
- Her şey aslında biyolojik olarak yaşlanmamak için mi?
Benim işim biyokimyasal olarak hücreleri ‘hack’lemek. Yani onlara genç oldukları zamanki şartları sağlamaya çalışmak. Uzun yaşamaktan öte, “geç yaşlılık yaşamak” diyelim. Olabildiğince geç zamanda, genç ölmek olmalı hedefimiz...
- Sağlıklı kalmak isteyenlerin kesinlikle yapması gereken en önemli şeyler nelerdir, son olarak bir toparlayalım...
Benim yöntemim akşam yememek! Erken uyumak. Alkol yok. Çer-çöp yemek yok. Bolca ama bolca vitamin, mineral. Ben damardan kendi özel kokteyllerimden alıyorum. Hayata pozitif bakıyorum. Meditasyon, nefes falan gibi şeyler sabrımı zorluyor, ama şahane şeyler tabii. Hiperbarik oksijen kabini bana daha pratik geliyor... Dünyada öyle şeyler var ki daha uygulanan, bu saydıklarım onlara göre oldukça zavallı çabalar! Yani dahası geliyor. Ben nasılsa herkesten önce kokusunu alır ve sizlere iletirim...
0 notes
Text
Nazlı Gelin (Gönül Verdim) - Karacaoğlan
Nazlı Gelin (Gönül Verdim) – Karacaoğlan
Gönül verdim bir güzele ne çare Aslı andırınlı nazlı bir gelin Mevlanın aşkına öldürme beni Azıc��k karşımda dur nazlı gelin
Yaşa nazlı gelin sen binler yaşa Sevdalar getirdin sen cahil başa Bilmem aya benzer bilmem güneşe Parlıyor cemalin nur nazlı gelin
Nazlı gelin güzellikte birinci
Ağzı elmas kutu da dişleri inci Koynunda yetirmiş narı turuncu Birini aşığa ver nazlı gelin
Cümlemizi yaratan…
View On WordPress
0 notes
bilalayberk-blog · 6 years
Text
Işık ve R 6
Yükselen sesler. Dumansız, mor bir ateş. Söylentiler. Koyu hiddet, turuncu aydınlık ve yukarı aşağı salınan palmiyeler. Eller, omuzlar üstünde güneş parçası. Kumu yaran tabanlar, gürültüler. Dalgalarla gelene övgü. Suyun zülfünü kulak arkasına tarayan çocuk. Serinleşen gece, ağustos böcekleri ve günden beklentisi bitenler. Az rengin dinginliği. Bağrışanlara hükmeden tok bir nida. Sorgusuz itaatteki ulvilik ve çirkin boyun eğişler. Fırtına sezenlerin tedirginliği. Kalın ipleri kemirilmiş sandallar. Sönmeye niyeti olmayan alev. Yalpalayan biri. Belki bir genç. Hayal adalarının sakinlerinden beklenmeyecek bir hikmet. Kanadını yakan anka. Geceden siyah küller. Hallaç pamuğu gibi küller. İskele ve kapı önü fenerli, su üstünde kulübeler. Atlas ağaçları, günbitirenler. Sessizliği yırtmaya korkanlardaki ilkel modernlik. Nihayet, göğe serpilmiş aurora kuşağından okyanusun göğsünde eğleşen yakamozlara sıçramış Işık ve tantanaya mesafeli, kumların derininde, gündüzden kalma sıcağı emen R.
“Kafamdaki bu yaşam alanında, suyun karaya kavuştuğu hatta, bir boğulup bir temiz havaya kavuşan fikirler, imgeler ve duygular dizisi var. Bu sahil şeridinde, kıyıya vuran son dalgaların parmak uçlarının şefkatle örttüğü cilalanmış taşlar arasına anlaşılmasına ramak kalmış zorlayıcı edebi metinler, uçucu tasvirler yüzünden biçimini yitirmiş his kümeleri ve dipsiz gibi duran kadim anlatımlar yuvalanmış." gibi bir paragraf oluştururdu R'nin o an aklından geçenlerin sayfalardaki izdüşümü.
Işık R.'yi fark ettikten sonra kendini -çoğunlukla kıyıya uzak devasa dalgalardan- topladı ve R.'nin gözünün aşina olduğu görünüşlerinden birine büründü.
Söyle R, hangisi daha çok senin tercihinle oluyor: Curcunaya bu kadar yakın oluşun mu yoksa aynı zamanda bu hayhuyun az uzağında bir yerde konumlanman mı? Yalnız şu an hiç kavga edecek halde değilim seninle, Allah aşkına düzgün cevap ver.
O halde kapışmamamızın tek ve olmazsa olmaz şartı sağlanmış oluyor zaten Işık. Neyse, sanırım iğne ucu kadar insani ilişkilerle dahi patlayabilen yalnızlık baloncuklarıyla dolu bir haldeyim epeydir. Çeperi ince, içi boş yalnızlıklar yani. Demem o ki eski bir dostla üç beş lakırdı, bana fazlasıyla gerçek gelen koca bir 'sosyal hayattan kopma noktasına gelme hissi' nin trajikomik bir yanılgı olduğunu tekrar tekrar ispatlayabiliyor. Hele ki üç beş tane arkadaşla laflamak, gözümdeki beni kitleleri arkasından sürükleyecek karizmatik bir lidere dönüştürebiliyor. Ondan sonra iç sesimin konuşma bulutlarında 'ben istesem vear yeaaa...' lar at koşturuyor. Bilmem aldın mı cevabını."
Tam manasıyla aldım diyemem R. Tamam şunu anladım, sen de farkındasın, şöyle en samimisinden birkaç arkadaşın, akrabanın ilgisine bile rahatça kafa tutamayan bir yalnızlık şişirilmiş, balon bir yalnızlıktır. Pekiii, bir yandan kabuğuna çekilme peşinde görünüp diğer yandan insanlara yakın yerlerde bulunmayı tercih etmeni nasıl açıklıyorsun?
Aslında buna cevap verdim sayılır sayın Işık ama cümlelerim arasındaki anlam örgüsünü yakalayamamışsınız. Biz insanlar bazen bir şeyi zıttıyla beraber isteyebilen canlılarız. Kimi zaman zıtların çelişkisinden doğan birlik bizim için dalgalanan bir denge durumu grafiği oluşturur. Mesela ben sosyal hayattan uzak durma ihtiyacını yoğun bir şekilde hissettikçe daha bir kendime dönerim, ardından insan içine çıkma arzusu doğar içimde ve kâfi miktara ulaşınca kendimi birileriyle bir şeyler konuşur, gülüşürken bulurum. Bu iki arzum kendi etkileşimleri sonucu neredeyse sabit bir karar noktasına ulaştıklarında ise insanlara hem uzak hem yakın, ne uzak ne de yakın, yani işte bu sahil gibi yerlerde bulunurum. Şu okyanusun gelgitinden daha cüsselidir bendeki gelgit ve negatif geribildirim esasıyla çalışır. Çoğu zaman içimdeki ve dışımdaki âlemleri pek fazla huzursuz etmez bu çalkantılarım.
Gelgelelim huzursuzluğun gri ağacı taa ilk çağlarımda kök salmıştır, ne güneş ne mineral ne su ister neredeyse ve her mevsim keyfince meyve verir bir şekilde. Fani insanoğlunun dünya hayatı boyunca etkisinden asla tam anlamıyla kurtulamadığı baki bir lanettir bu Işık.
İşin nasılını anlattın ama altında yatan nedenlerden söz edemedin R. Görüyorum ki bu sendeki bilgi eksikliğinden kaynaklanıyor. Bu, izahı siz ölümlülere yapılmamış meselelerden biri belli ki. Ayrıca, sen zaten...
Ayın tutulacağı varmış Işık, şu sataşmanı ağzının kenarından sil ve yut, bir sonraki görüşmemize kadar da kursağından ayırma. Hadi uğurlar olsun.
Sen buraya bunu izlemeye gelmişsin belli ki R. Ya da sırf benim kayboluşumu görmeye, değil mi?
Ay tutulurken aklın da tutuluyor. Varlığınla mantığının arasına suizanların giriyor. Tam akıl tutulması!
Beşinci günün şafağında doğuya bak R.!
Anor alevi de kullanır mısın sen, ha-ha?
Tabii ku... !
0 notes