Bu gece de yıldızlar sessizce gökyüzünde parlıyor, ancak içimde kopan fırtınaların haddi hesabı yok. Kalbim, hüzün ve özlemle dolu, yaşadığım acının tarifi yok bilemiyorumki nasıl tarif edilir. Kalbim hüzün ve özlemle dolu, yaşadığım acının derinliklerinde kaybolmuşum. Gözlerimin önünden geçen anılar, geçmişin izlerini taşıyor; yaşanmış ve yaşanmamış her şey, içimi burkuyor. Her hatıra, bir zamanlar var olan ama artık yok olan bir aşkın izlerini taşıyor. Gece, yalnızlığın ve özlemişliğin ağırlığını hissettiriyor, kalbim ise hala onunla dolu yıldızlara bakıyor, belki de bir gün bu hüzün bulutları dağılır gözlerimizdeki yaşlar yerini huzura bırakacak ve kalbimiz, geçmişin acılarını aşarak yeniden umuda sarılacak.
En güzel beraberlik seninle olmak diyorum, nasıl en korkunç yalnızlık sensiz olmaksa... Biraz önce buradaydın. aradan geçen zaman henüz kokunu bile
dağıtamadı. Oturduğun koltukta ağırlığının izi duruyor. Dokunduğun her yerde sıcaklığın var, baktığın her şey de aydınlığın.
Gittin mi? Ben şimdi yalnız mıyım? Duvarlar üzerime yıkılıyor, yüzümde parçalanıyor aynalar, resim çerçeveleri. Tarifi mümkün olmayan bir boşlukiçindeyim. Gözlerim kapıda, belki yine gelirsin diyorum. Uzaktan ayak sesleri geliyor. Sen değilsin gelen biliyorum, ama yine de bir ümit var içimde vazgeçemediğim.
Bir sigara yakıyorum ve seni arıyorum dumanın havada çizdiği şekillerde.
Sonra ne yapacağını bilmeyen ellerime bakıyorum bir zaman. Ellerim hala ayrılırken ellerine temas etmenin hazzı içinde şaşkın ve kararsız.
Oysa , o ellerle şimdi şiirler yazabilirim senin için, sana yokluğumun dayanılmazlığını anlatabilirim.
Zaman hayli ilerledi. Evine varmış olmalısın. Kulağım telefon sesinde. Beni aramanı bekliyorum. Telefonun her çalışında umutla uzanıyor ellerim ahizeye.
Oysa hep bir başkası çıkıyor karşıma. Kahroluyorum. Senden başkasının varlığına değil, sesine bile tahammülüm yok artık. Ağır dayanılmaz saatler geçiyor. Nihayet senin sesin telefonda. Beni anlayan, o özlemli kısık sesin.
< Nasılsın> derken bile yüreğimi heyecanla dolduran, kanımı tutuşturan sesini işitmenin sevinci sarıyor her yerimi. Hiç bitmesin istiyorum konuşmamız.
Senden başka bir şey düşündüğüm yok, dünya umurumda değil. Konuşuyor konuşuyoruz ve < Allahaısmarladık> diyorsun. Sana düşündüklerimi söyleyemiyorum.< Ne olur, yine gel ve hiç gitme artık> diyemiyorum.
Boğazıma bir şeyler düğümleniyor. Ellerimde soğuk, hissiz bir aletle yapayalnız kalıyorum. Biraz önce sesini bana ileten telefona düşmanım şimdi.
Hırsla ve kinle bakıyorum bir zaman.
Sonra sevdiğin bir plağı çalmak geliyor aklıma. Birden seviniyorum.
Her şeye rağmen yine seninleyim, ne iyi. Beşinci senfoniyi dinliyorum.
Odayı orkestranın güçlü, tanrısal sesi dolduruyor. Hiç ayrılmadığımıza ve ayrılmayacağımıza inanıyorum. Yüzyılların ardından bir Beethoven sesleniyor, isyan ediyor zamana. Ve sonra bir başka plakta Schumann
ağlıyor, ben ağlıyorum, uzaklarda sen ağlıyorsun. Aşkın ve sanatın ölümsüzlüğüne bir kere daha inanıyorum.
Gereksiz bir para için koparılmış güllerin yerine geçen şeyler vardır. Aşkın tarifi bazen de bazendir işte.
Hanım seviyor diye bamya temizlemek gibi. Puahahahah.
Evet bu yeşil altını sevmeyen çoktur. Seven çok azdır. Ama biz ailecek bayılıyoruz. Mevsimi de gelmiş. Minicik minicik bamyalar. Böyle söyleyince de bir erkek yatılı öğrencisi olarak kahkaha atasım geliyor. Ama yetişkinim neticede. 6-7 kilo bamya soydum yavrum senin için söylesene romeo soyabilir miydi? O daha julieti dünya gözüyle bir ışıkta görebilsin. :)) ya allahın delisi çölde bamyayı nerden bulsun?
Yeşil altın çünkü kilosu 160 ile 220tl arasında değişiyor. Fakir bir halkız.
Ananem demans olup yatmasa köyden her sabah toplayıp toplayıp gönderirdi.
Ben bir pazar sevdalısıyım. Çocukken hiç sevmediğim pazarlar lise sonrası ayrı sevdalı olduğum bir zaman mekan buluşması. Halkımızın durumunu çok güzel özetler. Öyle kafelerde falan göremezsiniz geniş halk tabakasını. En fazla yüzde 5-10 luk kısmı görürsünüz. Bi pazarlara gidin. Şehrinizin değişik bölgelerinde (zengin fakir orta sınıf mahallelerine) gidin de gezin. sayın defter sen benimle geziyorsun işte. İki üç tur atıyoruz. Samsunun özetini çıkartırım sana.
Neyse bak halkımızın neden umutsuz vaka olduğunu anlatamam sanırım. Yoksa bana kızarlar.
Ofisimi babam boyattı. Tabelayı ablam ısmarladı. Mobilyanın yarısını annem verdi. Valla kral iş. Ev annemin zaten. Çok acil müvekkil lazım. Samsunda uyuşturucunun merkezi yerlerinden birisine ofis açıyorum. Puahahajajah.
Gel başını göğsüme yasla. Bütün masumluğun benimdir. Biliyorum hava soğuk ve hüzün basıyor. Sen gel işte bak kar da yağıyor. Yüreğimde ısın, göğsümde mutlu ol. Ne kadar çocukluğun varsa onları da koy bavuluna. Öperim ben düştüğünde kanayan dizlerinden. Yanakların üşür yanaklarından öperim, burnun üşür burnundan öperim, ellerin üşür ellerinden öperim. Benden alabileceğin bir şey yok seni sarıp sarmalamaktan başka. Biraz biraz karışık bir şeydir sevmek. Anlamı anlamsızdır en çok da.. Sorma bana aşkın anlamını. Sen gel yasla başını göğsüme. Bak orda tarifsizliğin tarifi var. Seni sevmenin sıcaklığı, yekpareliğin hissi var..
"Hayatımda ki bütün eksik talebelerimmiş" demiştim bir müddet önce ..
Bana yaşattıkları mutluluğun, içimde diri tuttukları umudun, aşkın tarifi yok.. üzerine; senelerdir her hâlimde yoldaşım olan, bana doğruyu gösteren beraber düşüp beraber kalktığım hocamın "seni böyle gördükçe içimde çiçek açıyor. Tohumun meyve vermesi gibi birşey.." demesi beni derinden mesrûr etti..🤍
“Gökyüzündeki yıldızlar senin gönlümde yarattığın cennetin bir yansımasıdır gözümde. Seninle aşkımız hayatımızı ikiye bölmenin adıdır sevgilim. O yüzden aşk denilen, her şeyi istisnasız bölüşmektir. Acıları, umutları, hüzünleri, mutlulukları paylaşmaktır. Seninle önümüzde mutluluğa açılan tüm kapıların ardına kadar açık olacağını seziyorum. Seninle bir güzel kayboluyorum çiçek kokulu düşlerde. Yaşamamın seni sevmek gibi özel bir anlamı var artık. Yüreğimi sımsıcak ve güvende hissediyorum, ellerim varken ellerinde.
Şimdi yanımda olsan ve uzun uzun seyre dalsam kirpiklerini, gözlerindeki parıltıya baksam doya doya. O bülbül sesin çınlasa kulaklarımda, ne söylediğin inan hiç önemli değil. Sadece yanımda olsan ve ben varlığınla güç bulsam, büyük bir huzurla dolup taşsa içim. Şimdi yanımda olsan da sevgilim, kulağına fısıldasam en güzel aşk sözcüklerini. En güzel aşk şarkılarını yanındayken dillendirsem. Gülüşünle ısınsam ve tüm aşk şiirlerine beraber konu olsak. Bir kez daha, bir kez daha en içten halimle döksem sana içimdeki duyguları ve varlığının bana kattığı anlamı.
Şimdi seninle olsam ve uzun uzun izlesem yüzünün her santimini. Ellerini tutsam hiç bırakmayacak kadar sıkı ve inatla. Saçlarında gezinse ellerim yine. Yine anlasam ki aşk bu. Aşkın senden başka adı, senden başka sanı yok. Aşkın seninle yaşananlardan başka tarifi yok. Asla tanım kabul etmeyen ve yere göğe sığmayan aşkın, senden başka kimsede yeri yok. Şu dünyadaki en büyük aşkımsın…”