Tumgik
#alman kayzeri
istcemberlitas · 8 years
Text
Viyana Kuşatmasından İki Günden Yansıyanlar
Wildungsmauer’de Konaklama
Sadrazam seher vakti yola çıktı. Üç saat sonra kahvaltı molası verdi. Sonra da otağına girdi. Orada kendisine Hamburg palankasında ele geçirilmiş bulunan on tutsakla iki yüz kelle getirdiler. Getirenlere hilat giydirildi ve bahşiş verildi.
Öğle namazından sonra Sadrazam adı geçen palankaya doğru bir at gezintisi yaparak burasını gözden geçirdi. İkindi üzeri otağına döndükten sonra da piyan kuruldu.
Bugünkü yürüyüş sırasında sağ ve sol yakalarda yirmi kadar yakılıp yıkılmış palanka gördük. Bunların görünürde temel duvarlarından başka hiç bir şeyleri kalmamıştı.
Akşama doğru Tatar Hanının gönderdiği Yalı Ağası ile İslâm Mirza, Viyana önlerinde ele geçirilmiş dört tutsakla birlikte geldiler. Tutsakların birisi alıkonuldu, öteki üçü Tatarlara bırakıldı. Getirenlere iki hilat giydirildi, ötekilere de bahşiş verildi.
Her şeye gücü yeten Allaha şükürler olsun, zaferin her gün yeni bir belirtisini gösteriyor. Din düşmanlarının yenilgisi ve yok edilmesi gün ışığı gibi açık seçik bir gerçek olarak belli oluyor.
Schwechat’da Konaklama
Güneş doğduktan yarım saat sonra Sadrazamın çıktı. Az sonra da kendileri hareket’ buyurdular. Beş saat yürüyüşten sonra konak yerine vardılar. Geldikten sonra daha yarım saat bile dinlenmeden, ağırlığı olmayan on bin atlıyla birlikte Viyana kalesini (6) bizzat gözden geçirmek ve metrislerin kazılacağı yerleri kararlaştırmak üzere yola çıktı. Şehrin önlerine gelindiğinde, bir kısım gözüpek İslâm askeri varoşa doğru hücuma geçti. Sekiz yüz gâvuru tepeleyip bir o kadarını da tutsak aldılar. Mallarıyla erzakları kaşla göz arasında yağma edildi. Sadrazamın huzuruna yüz elli kelleyle elli tutsak getirildi. O da Müslüman gazileri büyük bir cömertlikle mükâfatlandırdı.
Daha sonra Sadrazam, cennetmekân Sultan Süleyman’ın 936 Hicrî yılında Viyana’yı kuşatmak üzere buraya geldiği zaman büyük otağını kurdurmuş olduğu yeri gözden geçirdi. Bu yeri’ Hristiyanların Kıralı çok yüksek bir duvarla çevirmiş ve içine set set şahane bir bahçe yaptırmıştı. O zamanki Alman Kayzeri batıl inançlı Ferdinand, hatıra olsun diye tam otağı hümayunun kurulduğu yere çok güzel bir şato,  harikulade bir saray yaptırmış; çatısına Kurşun yerine altın kaplama bakırla kaplattırmıştı. Üstüne güneş ışığı vurduğunda parıltısı insanın gözünü kamaştırıyordu.
Ferdinand’dan sonra gelen krallar da buraya çeşit çeşit yüksek köşkler kurdurmuşlar. Sarayın içindeki sütunlar ile duvar kaplamaları renkli somaki taşından ya da beyaz mermerdendi. Sarayın önündeki bahçe çeşit çeşit çiçeklerle donanmıştı. Bu bahçede elma, armut ağaçları olduğu gibi, incirler, portakallar, hurma ağaçları da vardı. Fıçıların içinde ve saksılarda yetiştirilmiş bitkiler, limonlar, nadide meyva ağaçları, başka çeşit ağaçlar, selviler, palmiye koruları her yanı kaplıyor, yeşil yapraklarıyla duvarlar meydana getiriyorlardı. Bu yapraktan duvarlar iki mızrak boyuna kadar yükseliyordu.
Öyle ki, insan ne dışardan içeri sini, ne de içerden dışarısını göremiyordu. Burada eşine ender rastlanır bir ağaç yetiştirme yöntemi kullanılmıştı. Bu yöntemi o kadar güzel uygulamışlardı ki, sonunda ağaçları birer duvar haline getirmeyi başarmışlardı. Ağaçların hepsi istenilen boyut ve istenilen büyüklükteydi. Yanlarında ve tepelerinde öteki ağaçların üzerine bulunan tek bir yaprakçık bile yoktu. Bahçede ayrıca çeşitliliği sürüye vahşi hayvan da yaşamaktaydı. Karacalar, geyikler ve başka yırtıcı hayvanlarla kuşlar vardı. Bütün bu şeyleri yapmaları zordu. Sadrazam biraz dinlenmek için o yere gitti. Dilediği gibi gözden geçirip inceledikten sonra -. ikindi namazından önce yola çıktı ve ordunun konakladığı yere gitti.
Konak yerine varmak için bugün yapılan yürüyüş sırasında yolun sağında solunda kül yığını haline gelmiş on kadar köy ve palanka gördük. Daha ötede yol ırmağın sağ kıyısında bulunan küçük bir şehrin önünden geçmekteydi. Burasının gâvurların odun olduğu anlaşılıyordu. Sayılamayacak kadar çok yakacak odunu, kereste ve tahta bulunduğu gibi, bir hayli de değirmen taşı ve has ekmek unu vardı. Hepsi yakıldı. Aynı yol üzerindeki ne ırmak kıyısında yüksek duvarlı bir bahçe bulunuyordu. Kayzer in dinlenmesi ve eğlenme gir b.en^ı4ni hiç kimse görmemiş
Allaha hamd ve şükürler olsun ki, kahraman Sadrazamın Cenabı Hakkın emirlerine uyması sayesinde şimdi böyle bir ülkeye el atılmış ye buraları İslâm askerinin atlarına koşu alanı olmuştur. Tarih bilenlere gün gibi belli ve böylelerine başka bir delil göstermek gereksizdir ki, yoktan vari denli belirtileri şimdiye kadar daha hiç bir Kumandana hülasandan açıkça görünmemiştir.
0 notes
kulturilesanat · 8 years
Text
Viyana Kuşatmasından İki Günden Yansıyanlar
Wildungsmauer’de Konaklama
Sadrazam seher vakti yola çıktı. Üç saat sonra kahvaltı molası verdi. Sonra da otağına girdi. Orada kendisine Hamburg palankasında ele geçirilmiş bulunan on tutsakla iki yüz kelle getirdiler. Getirenlere hilat giydirildi ve bahşiş verildi.
Öğle namazından sonra Sadrazam adı geçen palankaya doğru bir at gezintisi yaparak burasını gözden geçirdi. İkindi üzeri otağına döndükten sonra da piyan kuruldu.
Bugünkü yürüyüş sırasında sağ ve sol yakalarda yirmi kadar yakılıp yıkılmış palanka gördük. Bunların görünürde temel duvarlarından başka hiç bir şeyleri kalmamıştı.
Akşama doğru Tatar Hanının gönderdiği Yalı Ağası ile İslâm Mirza, Viyana önlerinde ele geçirilmiş dört tutsakla birlikte geldiler. Tutsakların birisi alıkonuldu, öteki üçü Tatarlara bırakıldı. Getirenlere iki hilat giydirildi, ötekilere de bahşiş verildi.
Her şeye gücü yeten Allaha şükürler olsun, zaferin her gün yeni bir belirtisini gösteriyor. Din düşmanlarının yenilgisi ve yok edilmesi gün ışığı gibi açık seçik bir gerçek olarak belli oluyor.
Schwechat’da Konaklama
Güneş doğduktan yarım saat sonra Sadrazamın çıktı. Az sonra da kendileri hareket’ buyurdular. Beş saat yürüyüşten sonra konak yerine vardılar. Geldikten sonra daha yarım saat bile dinlenmeden, ağırlığı olmayan on bin atlıyla birlikte Viyana kalesini (6) bizzat gözden geçirmek ve metrislerin kazılacağı yerleri kararlaştırmak üzere yola çıktı. Şehrin önlerine gelindiğinde, bir kısım gözüpek İslâm askeri varoşa doğru hücuma geçti. Sekiz yüz gâvuru tepeleyip bir o kadarını da tutsak aldılar. Mallarıyla erzakları kaşla göz arasında yağma edildi. Sadrazamın huzuruna yüz elli kelleyle elli tutsak getirildi. O da Müslüman gazileri büyük bir cömertlikle mükâfatlandırdı.
Daha sonra Sadrazam, cennetmekân Sultan Süleyman’ın 936 Hicrî yılında Viyana’yı kuşatmak üzere buraya geldiği zaman büyük otağını kurdurmuş olduğu yeri gözden geçirdi. Bu yeri’ Hristiyanların Kıralı çok yüksek bir duvarla çevirmiş ve içine set set şahane bir bahçe yaptırmıştı. O zamanki Alman Kayzeri batıl inançlı Ferdinand, hatıra olsun diye tam otağı hümayunun kurulduğu yere çok güzel bir şato,  harikulade bir saray yaptırmış; çatısına Kurşun yerine altın kaplama bakırla kaplattırmıştı. Üstüne güneş ışığı vurduğunda parıltısı insanın gözünü kamaştırıyordu.
Ferdinand’dan sonra gelen krallar da buraya çeşit çeşit yüksek köşkler kurdurmuşlar. Sarayın içindeki sütunlar ile duvar kaplamaları renkli somaki taşından ya da beyaz mermerdendi. Sarayın önündeki bahçe çeşit çeşit çiçeklerle donanmıştı. Bu bahçede elma, armut ağaçları olduğu gibi, incirler, portakallar, hurma ağaçları da vardı. Fıçıların içinde ve saksılarda yetiştirilmiş bitkiler, limonlar, nadide meyva ağaçları, başka çeşit ağaçlar, selviler, palmiye koruları her yanı kaplıyor, yeşil yapraklarıyla duvarlar meydana getiriyorlardı. Bu yapraktan duvarlar iki mızrak boyuna kadar yükseliyordu.
Öyle ki, insan ne dışardan içeri sini, ne de içerden dışarısını göremiyordu. Burada eşine ender rastlanır bir ağaç yetiştirme yöntemi kullanılmıştı. Bu yöntemi o kadar güzel uygulamışlardı ki, sonunda ağaçları birer duvar haline getirmeyi başarmışlardı. Ağaçların hepsi istenilen boyut ve istenilen büyüklükteydi. Yanlarında ve tepelerinde öteki ağaçların üzerine bulunan tek bir yaprakçık bile yoktu. Bahçede ayrıca çeşitliliği sürüye vahşi hayvan da yaşamaktaydı. Karacalar, geyikler ve başka yırtıcı hayvanlarla kuşlar vardı. Bütün bu şeyleri yapmaları zordu. Sadrazam biraz dinlenmek için o yere gitti. Dilediği gibi gözden geçirip inceledikten sonra -. ikindi namazından önce yola çıktı ve ordunun konakladığı yere gitti.
Konak yerine varmak için bugün yapılan yürüyüş sırasında yolun sağında solunda kül yığını haline gelmiş on kadar köy ve palanka gördük. Daha ötede yol ırmağın sağ kıyısında bulunan küçük bir şehrin önünden geçmekteydi. Burasının gâvurların odun olduğu anlaşılıyordu. Sayılamayacak kadar çok yakacak odunu, kereste ve tahta bulunduğu gibi, bir hayli de değirmen taşı ve has ekmek unu vardı. Hepsi yakıldı. Aynı yol üzerindeki ne ırmak kıyısında yüksek duvarlı bir bahçe bulunuyordu. Kayzer in dinlenmesi ve eğlenme gir b.en^ı4ni hiç kimse görmemiş
Allaha hamd ve şükürler olsun ki, kahraman Sadrazamın Cenabı Hakkın emirlerine uyması sayesinde şimdi böyle bir ülkeye el atılmış ye buraları İslâm askerinin atlarına koşu alanı olmuştur. Tarih bilenlere gün gibi belli ve böylelerine başka bir delil göstermek gereksizdir ki, yoktan vari denli belirtileri şimdiye kadar daha hiç bir Kumandana hülasandan açıkça görünmemiştir.
0 notes
sanalmuze-blog · 8 years
Text
Viyana Kuşatmasından İki Günden Yansıyanlar
Wildungsmauer’de Konaklama
Sadrazam seher vakti yola çıktı. Üç saat sonra kahvaltı molası verdi. Sonra da otağına girdi. Orada kendisine Hamburg palankasında ele geçirilmiş bulunan on tutsakla iki yüz kelle getirdiler. Getirenlere hilat giydirildi ve bahşiş verildi.
Öğle namazından sonra Sadrazam adı geçen palankaya doğru bir at gezintisi yaparak burasını gözden geçirdi. İkindi üzeri otağına döndükten sonra da piyan kuruldu.
Bugünkü yürüyüş sırasında sağ ve sol yakalarda yirmi kadar yakılıp yıkılmış palanka gördük. Bunların görünürde temel duvarlarından başka hiç bir şeyleri kalmamıştı.
Akşama doğru Tatar Hanının gönderdiği Yalı Ağası ile İslâm Mirza, Viyana önlerinde ele geçirilmiş dört tutsakla birlikte geldiler. Tutsakların birisi alıkonuldu, öteki üçü Tatarlara bırakıldı. Getirenlere iki hilat giydirildi, ötekilere de bahşiş verildi.
Her şeye gücü yeten Allaha şükürler olsun, zaferin her gün yeni bir belirtisini gösteriyor. Din düşmanlarının yenilgisi ve yok edilmesi gün ışığı gibi açık seçik bir gerçek olarak belli oluyor.
Schwechat’da Konaklama
Güneş doğduktan yarım saat sonra Sadrazamın çıktı. Az sonra da kendileri hareket’ buyurdular. Beş saat yürüyüşten sonra konak yerine vardılar. Geldikten sonra daha yarım saat bile dinlenmeden, ağırlığı olmayan on bin atlıyla birlikte Viyana kalesini (6) bizzat gözden geçirmek ve metrislerin kazılacağı yerleri kararlaştırmak üzere yola çıktı. Şehrin önlerine gelindiğinde, bir kısım gözüpek İslâm askeri varoşa doğru hücuma geçti. Sekiz yüz gâvuru tepeleyip bir o kadarını da tutsak aldılar. Mallarıyla erzakları kaşla göz arasında yağma edildi. Sadrazamın huzuruna yüz elli kelleyle elli tutsak getirildi. O da Müslüman gazileri büyük bir cömertlikle mükâfatlandırdı.
Daha sonra Sadrazam, cennetmekân Sultan Süleyman’ın 936 Hicrî yılında Viyana’yı kuşatmak üzere buraya geldiği zaman büyük otağını kurdurmuş olduğu yeri gözden geçirdi. Bu yeri’ Hristiyanların Kıralı çok yüksek bir duvarla çevirmiş ve içine set set şahane bir bahçe yaptırmıştı. O zamanki Alman Kayzeri batıl inançlı Ferdinand, hatıra olsun diye tam otağı hümayunun kurulduğu yere çok güzel bir şato,  harikulade bir saray yaptırmış; çatısına Kurşun yerine altın kaplama bakırla kaplattırmıştı. Üstüne güneş ışığı vurduğunda parıltısı insanın gözünü kamaştırıyordu.
Ferdinand’dan sonra gelen krallar da buraya çeşit çeşit yüksek köşkler kurdurmuşlar. Sarayın içindeki sütunlar ile duvar kaplamaları renkli somaki taşından ya da beyaz mermerdendi. Sarayın önündeki bahçe çeşit çeşit çiçeklerle donanmıştı. Bu bahçede elma, armut ağaçları olduğu gibi, incirler, portakallar, hurma ağaçları da vardı. Fıçıların içinde ve saksılarda yetiştirilmiş bitkiler, limonlar, nadide meyva ağaçları, başka çeşit ağaçlar, selviler, palmiye koruları her yanı kaplıyor, yeşil yapraklarıyla duvarlar meydana getiriyorlardı. Bu yapraktan duvarlar iki mızrak boyuna kadar yükseliyordu.
Öyle ki, insan ne dışardan içeri sini, ne de içerden dışarısını göremiyordu. Burada eşine ender rastlanır bir ağaç yetiştirme yöntemi kullanılmıştı. Bu yöntemi o kadar güzel uygulamışlardı ki, sonunda ağaçları birer duvar haline getirmeyi başarmışlardı. Ağaçların hepsi istenilen boyut ve istenilen büyüklükteydi. Yanlarında ve tepelerinde öteki ağaçların üzerine bulunan tek bir yaprakçık bile yoktu. Bahçede ayrıca çeşitliliği sürüye vahşi hayvan da yaşamaktaydı. Karacalar, geyikler ve başka yırtıcı hayvanlarla kuşlar vardı. Bütün bu şeyleri yapmaları zordu. Sadrazam biraz dinlenmek için o yere gitti. Dilediği gibi gözden geçirip inceledikten sonra -. ikindi namazından önce yola çıktı ve ordunun konakladığı yere gitti.
Konak yerine varmak için bugün yapılan yürüyüş sırasında yolun sağında solunda kül yığını haline gelmiş on kadar köy ve palanka gördük. Daha ötede yol ırmağın sağ kıyısında bulunan küçük bir şehrin önünden geçmekteydi. Burasının gâvurların odun olduğu anlaşılıyordu. Sayılamayacak kadar çok yakacak odunu, kereste ve tahta bulunduğu gibi, bir hayli de değirmen taşı ve has ekmek unu vardı. Hepsi yakıldı. Aynı yol üzerindeki ne ırmak kıyısında yüksek duvarlı bir bahçe bulunuyordu. Kayzer in dinlenmesi ve eğlenme gir b.en^ı4ni hiç kimse görmemiş
Allaha hamd ve şükürler olsun ki, kahraman Sadrazamın Cenabı Hakkın emirlerine uyması sayesinde şimdi böyle bir ülkeye el atılmış ye buraları İslâm askerinin atlarına koşu alanı olmuştur. Tarih bilenlere gün gibi belli ve böylelerine başka bir delil göstermek gereksizdir ki, yoktan vari denli belirtileri şimdiye kadar daha hiç bir Kumandana hülasandan açıkça görünmemiştir.
0 notes
osmanliturasi-blog · 8 years
Text
Viyana Kuşatmasından İki Günden Yansıyanlar
Viyana Kuşatmasından İki Günden Yansıyanlar
Wildungsmauer’de Konaklama
Sadrazam seher vakti yola çıktı. Üç saat sonra kahvaltı molası verdi. Sonra da otağına girdi. Orada kendisine Hamburg palankasında ele geçirilmiş bulunan on tutsakla iki yüz kelle getirdiler. Getirenlere hilat giydirildi ve bahşiş verildi.
Öğle namazından sonra Sadrazam adı geçen palankaya doğru bir at gezintisi yaparak burasını gözden geçirdi. İkindi üzeri otağına döndükten sonra da piyan kuruldu.
Bugünkü yürüyüş sırasında sağ ve sol yakalarda yirmi kadar yakılıp yıkılmış palanka gördük. Bunların görünürde temel duvarlarından başka hiç bir şeyleri kalmamıştı.
Akşama doğru Tatar Hanının gönderdiği Yalı Ağası ile İslâm Mirza, Viyana önlerinde ele geçirilmiş dört tutsakla birlikte geldiler. Tutsakların birisi alıkonuldu, öteki üçü Tatarlara bırakıldı. Getirenlere iki hilat giydirildi, ötekilere de bahşiş verildi.
Her şeye gücü yeten Allaha şükürler olsun, zaferin her gün yeni bir belirtisini gösteriyor. Din düşmanlarının yenilgisi ve yok edilmesi gün ışığı gibi açık seçik bir gerçek olarak belli oluyor.
Schwechat’da Konaklama
Güneş doğduktan yarım saat sonra Sadrazamın çıktı. Az sonra da kendileri hareket’ buyurdular. Beş saat yürüyüşten sonra konak yerine vardılar. Geldikten sonra daha yarım saat bile dinlenmeden, ağırlığı olmayan on bin atlıyla birlikte Viyana kalesini (6) bizzat gözden geçirmek ve metrislerin kazılacağı yerleri kararlaştırmak üzere yola çıktı. Şehrin önlerine gelindiğinde, bir kısım gözüpek İslâm askeri varoşa doğru hücuma geçti. Sekiz yüz gâvuru tepeleyip bir o kadarını da tutsak aldılar. Mallarıyla erzakları kaşla göz arasında yağma edildi. Sadrazamın huzuruna yüz elli kelleyle elli tutsak getirildi. O da Müslüman gazileri büyük bir cömertlikle mükâfatlandırdı.
Daha sonra Sadrazam, cennetmekân Sultan Süleyman’ın 936 Hicrî yılında Viyana’yı kuşatmak üzere buraya geldiği zaman büyük otağını kurdurmuş olduğu yeri gözden geçirdi. Bu yeri’ Hristiyanların Kıralı çok yüksek bir duvarla çevirmiş ve içine set set şahane bir bahçe yaptırmıştı. O zamanki Alman Kayzeri batıl inançlı Ferdinand, hatıra olsun diye tam otağı hümayunun kurulduğu yere çok güzel bir şato,  harikulade bir saray yaptırmış; çatısına Kurşun yerine altın kaplama bakırla kaplattırmıştı. Üstüne güneş ışığı vurduğunda parıltısı insanın gözünü kamaştırıyordu.
Ferdinand’dan sonra gelen krallar da buraya çeşit çeşit yüksek köşkler kurdurmuşlar. Sarayın içindeki sütunlar ile duvar kaplamaları renkli somaki taşından ya da beyaz mermerdendi. Sarayın önündeki bahçe çeşit çeşit çiçeklerle donanmıştı. Bu bahçede elma, armut ağaçları olduğu gibi, incirler, portakallar, hurma ağaçları da vardı. Fıçıların içinde ve saksılarda yetiştirilmiş bitkiler, limonlar, nadide meyva ağaçları, başka çeşit ağaçlar, selviler, palmiye koruları her yanı kaplıyor, yeşil yapraklarıyla duvarlar meydana getiriyorlardı. Bu yapraktan duvarlar iki mızrak boyuna kadar yükseliyordu.
Öyle ki, insan ne dışardan içeri sini, ne de içerden dışarısını göremiyordu. Burada eşine ender rastlanır bir ağaç yetiştirme yöntemi kullanılmıştı. Bu yöntemi o kadar güzel uygulamışlardı ki, sonunda ağaçları birer duvar haline getirmeyi başarmışlardı. Ağaçların hepsi istenilen boyut ve istenilen büyüklükteydi. Yanlarında ve tepelerinde öteki ağaçların üzerine bulunan tek bir yaprakçık bile yoktu. Bahçede ayrıca çeşitliliği sürüye vahşi hayvan da yaşamaktaydı. Karacalar, geyikler ve başka yırtıcı hayvanlarla kuşlar vardı. Bütün bu şeyleri yapmaları zordu. Sadrazam biraz dinlenmek için o yere gitti. Dilediği gibi gözden geçirip inceledikten sonra -. ikindi namazından önce yola çıktı ve ordunun konakladığı yere gitti.
Konak yerine varmak için bugün yapılan yürüyüş sırasında yolun sağında solunda kül yığını haline gelmiş on kadar köy ve palanka gördük. Daha ötede yol ırmağın sağ kıyısında bulunan küçük bir şehrin önünden geçmekteydi. Burasının gâvurların odun olduğu anlaşılıyordu. Sayılamayacak kadar çok yakacak odunu, kereste ve tahta bulunduğu gibi, bir hayli de değirmen taşı ve has ekmek unu vardı. Hepsi yakıldı. Aynı yol üzerindeki ne ırmak kıyısında yüksek duvarlı bir bahçe bulunuyordu. Kayzer in dinlenmesi ve eğlenme gir b.en^ı4ni hiç kimse görmemiş
Allaha hamd ve şükürler olsun ki, kahraman Sadrazamın Cenabı Hakkın emirlerine uyması sayesinde şimdi böyle bir ülkeye el atılmış ye buraları İslâm askerinin atlarına koşu alanı olmuştur. Tarih bilenlere gün gibi belli ve böylelerine başka bir delil göstermek gereksizdir ki, yoktan vari denli belirtileri şimdiye kadar daha hiç bir Kumandana hülasandan açıkça görünmemiştir.
3 notes · View notes
Text
Viyana Kuşatmasından İki Günden Yansıyanlar
Wildungsmauer’de Konaklama
Sadrazam seher vakti yola çıktı. Üç saat sonra kahvaltı molası verdi. Sonra da otağına girdi. Orada kendisine Hamburg palankasında ele geçirilmiş bulunan on tutsakla iki yüz kelle getirdiler. Getirenlere hilat giydirildi ve bahşiş verildi.
Öğle namazından sonra Sadrazam adı geçen palankaya doğru bir at gezintisi yaparak burasını gözden geçirdi. İkindi üzeri otağına döndükten sonra da piyan kuruldu.
Bugünkü yürüyüş sırasında sağ ve sol yakalarda yirmi kadar yakılıp yıkılmış palanka gördük. Bunların görünürde temel duvarlarından başka hiç bir şeyleri kalmamıştı.
Akşama doğru Tatar Hanının gönderdiği Yalı Ağası ile İslâm Mirza, Viyana önlerinde ele geçirilmiş dört tutsakla birlikte geldiler. Tutsakların birisi alıkonuldu, öteki üçü Tatarlara bırakıldı. Getirenlere iki hilat giydirildi, ötekilere de bahşiş verildi.
Her şeye gücü yeten Allaha şükürler olsun, zaferin her gün yeni bir belirtisini gösteriyor. Din düşmanlarının yenilgisi ve yok edilmesi gün ışığı gibi açık seçik bir gerçek olarak belli oluyor.
Schwechat’da Konaklama
Güneş doğduktan yarım saat sonra Sadrazamın çıktı. Az sonra da kendileri hareket’ buyurdular. Beş saat yürüyüşten sonra konak yerine vardılar. Geldikten sonra daha yarım saat bile dinlenmeden, ağırlığı olmayan on bin atlıyla birlikte Viyana kalesini (6) bizzat gözden geçirmek ve metrislerin kazılacağı yerleri kararlaştırmak üzere yola çıktı. Şehrin önlerine gelindiğinde, bir kısım gözüpek İslâm askeri varoşa doğru hücuma geçti. Sekiz yüz gâvuru tepeleyip bir o kadarını da tutsak aldılar. Mallarıyla erzakları kaşla göz arasında yağma edildi. Sadrazamın huzuruna yüz elli kelleyle elli tutsak getirildi. O da Müslüman gazileri büyük bir cömertlikle mükâfatlandırdı.
Daha sonra Sadrazam, cennetmekân Sultan Süleyman’ın 936 Hicrî yılında Viyana’yı kuşatmak üzere buraya geldiği zaman büyük otağını kurdurmuş olduğu yeri gözden geçirdi. Bu yeri’ Hristiyanların Kıralı çok yüksek bir duvarla çevirmiş ve içine set set şahane bir bahçe yaptırmıştı. O zamanki Alman Kayzeri batıl inançlı Ferdinand, hatıra olsun diye tam otağı hümayunun kurulduğu yere çok güzel bir şato,  harikulade bir saray yaptırmış; çatısına Kurşun yerine altın kaplama bakırla kaplattırmıştı. Üstüne güneş ışığı vurduğunda parıltısı insanın gözünü kamaştırıyordu.
Ferdinand’dan sonra gelen krallar da buraya çeşit çeşit yüksek köşkler kurdurmuşlar. Sarayın içindeki sütunlar ile duvar kaplamaları renkli somaki taşından ya da beyaz mermerdendi. Sarayın önündeki bahçe çeşit çeşit çiçeklerle donanmıştı. Bu bahçede elma, armut ağaçları olduğu gibi, incirler, portakallar, hurma ağaçları da vardı. Fıçıların içinde ve saksılarda yetiştirilmiş bitkiler, limonlar, nadide meyva ağaçları, başka çeşit ağaçlar, selviler, palmiye koruları her yanı kaplıyor, yeşil yapraklarıyla duvarlar meydana getiriyorlardı. Bu yapraktan duvarlar iki mızrak boyuna kadar yükseliyordu.
Öyle ki, insan ne dışardan içeri sini, ne de içerden dışarısını göremiyordu. Burada eşine ender rastlanır bir ağaç yetiştirme yöntemi kullanılmıştı. Bu yöntemi o kadar güzel uygulamışlardı ki, sonunda ağaçları birer duvar haline getirmeyi başarmışlardı. Ağaçların hepsi istenilen boyut ve istenilen büyüklükteydi. Yanlarında ve tepelerinde öteki ağaçların üzerine bulunan tek bir yaprakçık bile yoktu. Bahçede ayrıca çeşitliliği sürüye vahşi hayvan da yaşamaktaydı. Karacalar, geyikler ve başka yırtıcı hayvanlarla kuşlar vardı. Bütün bu şeyleri yapmaları zordu. Sadrazam biraz dinlenmek için o yere gitti. Dilediği gibi gözden geçirip inceledikten sonra -. ikindi namazından önce yola çıktı ve ordunun konakladığı yere gitti.
Konak yerine varmak için bugün yapılan yürüyüş sırasında yolun sağında solunda kül yığını haline gelmiş on kadar köy ve palanka gördük. Daha ötede yol ırmağın sağ kıyısında bulunan küçük bir şehrin önünden geçmekteydi. Burasının gâvurların odun olduğu anlaşılıyordu. Sayılamayacak kadar çok yakacak odunu, kereste ve tahta bulunduğu gibi, bir hayli de değirmen taşı ve has ekmek unu vardı. Hepsi yakıldı. Aynı yol üzerindeki ne ırmak kıyısında yüksek duvarlı bir bahçe bulunuyordu. Kayzer in dinlenmesi ve eğlenme gir b.en^ı4ni hiç kimse görmemiş
Allaha hamd ve şükürler olsun ki, kahraman Sadrazamın Cenabı Hakkın emirlerine uyması sayesinde şimdi böyle bir ülkeye el atılmış ye buraları İslâm askerinin atlarına koşu alanı olmuştur. Tarih bilenlere gün gibi belli ve böylelerine başka bir delil göstermek gereksizdir ki, yoktan vari denli belirtileri şimdiye kadar daha hiç bir Kumandana hülasandan açıkça görünmemiştir.
0 notes
tarihist · 8 years
Text
Viyana Kuşatmasından İki Günden Yansıyanlar
Wildungsmauer’de Konaklama
Sadrazam seher vakti yola çıktı. Üç saat sonra kahvaltı molası verdi. Sonra da otağına girdi. Orada kendisine Hamburg palankasında ele geçirilmiş bulunan on tutsakla iki yüz kelle getirdiler. Getirenlere hilat giydirildi ve bahşiş verildi.
Öğle namazından sonra Sadrazam adı geçen palankaya doğru bir at gezintisi yaparak burasını gözden geçirdi. İkindi üzeri otağına döndükten sonra da piyan kuruldu.
Bugünkü yürüyüş sırasında sağ ve sol yakalarda yirmi kadar yakılıp yıkılmış palanka gördük. Bunların görünürde temel duvarlarından başka hiç bir şeyleri kalmamıştı.
Akşama doğru Tatar Hanının gönderdiği Yalı Ağası ile İslâm Mirza, Viyana önlerinde ele geçirilmiş dört tutsakla birlikte geldiler. Tutsakların birisi alıkonuldu, öteki üçü Tatarlara bırakıldı. Getirenlere iki hilat giydirildi, ötekilere de bahşiş verildi.
Her şeye gücü yeten Allaha şükürler olsun, zaferin her gün yeni bir belirtisini gösteriyor. Din düşmanlarının yenilgisi ve yok edilmesi gün ışığı gibi açık seçik bir gerçek olarak belli oluyor.
Schwechat’da Konaklama
Güneş doğduktan yarım saat sonra Sadrazamın çıktı. Az sonra da kendileri hareket’ buyurdular. Beş saat yürüyüşten sonra konak yerine vardılar. Geldikten sonra daha yarım saat bile dinlenmeden, ağırlığı olmayan on bin atlıyla birlikte Viyana kalesini (6) bizzat gözden geçirmek ve metrislerin kazılacağı yerleri kararlaştırmak üzere yola çıktı. Şehrin önlerine gelindiğinde, bir kısım gözüpek İslâm askeri varoşa doğru hücuma geçti. Sekiz yüz gâvuru tepeleyip bir o kadarını da tutsak aldılar. Mallarıyla erzakları kaşla göz arasında yağma edildi. Sadrazamın huzuruna yüz elli kelleyle elli tutsak getirildi. O da Müslüman gazileri büyük bir cömertlikle mükâfatlandırdı.
Daha sonra Sadrazam, cennetmekân Sultan Süleyman’ın 936 Hicrî yılında Viyana’yı kuşatmak üzere buraya geldiği zaman büyük otağını kurdurmuş olduğu yeri gözden geçirdi. Bu yeri’ Hristiyanların Kıralı çok yüksek bir duvarla çevirmiş ve içine set set şahane bir bahçe yaptırmıştı. O zamanki Alman Kayzeri batıl inançlı Ferdinand, hatıra olsun diye tam otağı hümayunun kurulduğu yere çok güzel bir şato,  harikulade bir saray yaptırmış; çatısına Kurşun yerine altın kaplama bakırla kaplattırmıştı. Üstüne güneş ışığı vurduğunda parıltısı insanın gözünü kamaştırıyordu.
Ferdinand’dan sonra gelen krallar da buraya çeşit çeşit yüksek köşkler kurdurmuşlar. Sarayın içindeki sütunlar ile duvar kaplamaları renkli somaki taşından ya da beyaz mermerdendi. Sarayın önündeki bahçe çeşit çeşit çiçeklerle donanmıştı. Bu bahçede elma, armut ağaçları olduğu gibi, incirler, portakallar, hurma ağaçları da vardı. Fıçıların içinde ve saksılarda yetiştirilmiş bitkiler, limonlar, nadide meyva ağaçları, başka çeşit ağaçlar, selviler, palmiye koruları her yanı kaplıyor, yeşil yapraklarıyla duvarlar meydana getiriyorlardı. Bu yapraktan duvarlar iki mızrak boyuna kadar yükseliyordu.
Öyle ki, insan ne dışardan içeri sini, ne de içerden dışarısını göremiyordu. Burada eşine ender rastlanır bir ağaç yetiştirme yöntemi kullanılmıştı. Bu yöntemi o kadar güzel uygulamışlardı ki, sonunda ağaçları birer duvar haline getirmeyi başarmışlardı. Ağaçların hepsi istenilen boyut ve istenilen büyüklükteydi. Yanlarında ve tepelerinde öteki ağaçların üzerine bulunan tek bir yaprakçık bile yoktu. Bahçede ayrıca çeşitliliği sürüye vahşi hayvan da yaşamaktaydı. Karacalar, geyikler ve başka yırtıcı hayvanlarla kuşlar vardı. Bütün bu şeyleri yapmaları zordu. Sadrazam biraz dinlenmek için o yere gitti. Dilediği gibi gözden geçirip inceledikten sonra -. ikindi namazından önce yola çıktı ve ordunun konakladığı yere gitti.
Konak yerine varmak için bugün yapılan yürüyüş sırasında yolun sağında solunda kül yığını haline gelmiş on kadar köy ve palanka gördük. Daha ötede yol ırmağın sağ kıyısında bulunan küçük bir şehrin önünden geçmekteydi. Burasının gâvurların odun olduğu anlaşılıyordu. Sayılamayacak kadar çok yakacak odunu, kereste ve tahta bulunduğu gibi, bir hayli de değirmen taşı ve has ekmek unu vardı. Hepsi yakıldı. Aynı yol üzerindeki ne ırmak kıyısında yüksek duvarlı bir bahçe bulunuyordu. Kayzer in dinlenmesi ve eğlenme gir b.en^ı4ni hiç kimse görmemiş
Allaha hamd ve şükürler olsun ki, kahraman Sadrazamın Cenabı Hakkın emirlerine uyması sayesinde şimdi böyle bir ülkeye el atılmış ye buraları İslâm askerinin atlarına koşu alanı olmuştur. Tarih bilenlere gün gibi belli ve böylelerine başka bir delil göstermek gereksizdir ki, yoktan vari denli belirtileri şimdiye kadar daha hiç bir Kumandana hülasandan açıkça görünmemiştir.
0 notes
enguzeltarih-blog · 8 years
Text
Viyana Kuşatmasından İki Günden Yansıyanlar
Wildungsmauer’de Konaklama
Sadrazam seher vakti yola çıktı. Üç saat sonra kahvaltı molası verdi. Sonra da otağına girdi. Orada kendisine Hamburg palankasında ele geçirilmiş bulunan on tutsakla iki yüz kelle getirdiler. Getirenlere hilat giydirildi ve bahşiş verildi.
Öğle namazından sonra Sadrazam adı geçen palankaya doğru bir at gezintisi yaparak burasını gözden geçirdi. İkindi üzeri otağına döndükten sonra da piyan kuruldu.
Bugünkü yürüyüş sırasında sağ ve sol yakalarda yirmi kadar yakılıp yıkılmış palanka gördük. Bunların görünürde temel duvarlarından başka hiç bir şeyleri kalmamıştı.
Akşama doğru Tatar Hanının gönderdiği Yalı Ağası ile İslâm Mirza, Viyana önlerinde ele geçirilmiş dört tutsakla birlikte geldiler. Tutsakların birisi alıkonuldu, öteki üçü Tatarlara bırakıldı. Getirenlere iki hilat giydirildi, ötekilere de bahşiş verildi.
Her şeye gücü yeten Allaha şükürler olsun, zaferin her gün yeni bir belirtisini gösteriyor. Din düşmanlarının yenilgisi ve yok edilmesi gün ışığı gibi açık seçik bir gerçek olarak belli oluyor.
Schwechat’da Konaklama
Güneş doğduktan yarım saat sonra Sadrazamın çıktı. Az sonra da kendileri hareket’ buyurdular. Beş saat yürüyüşten sonra konak yerine vardılar. Geldikten sonra daha yarım saat bile dinlenmeden, ağırlığı olmayan on bin atlıyla birlikte Viyana kalesini (6) bizzat gözden geçirmek ve metrislerin kazılacağı yerleri kararlaştırmak üzere yola çıktı. Şehrin önlerine gelindiğinde, bir kısım gözüpek İslâm askeri varoşa doğru hücuma geçti. Sekiz yüz gâvuru tepeleyip bir o kadarını da tutsak aldılar. Mallarıyla erzakları kaşla göz arasında yağma edildi. Sadrazamın huzuruna yüz elli kelleyle elli tutsak getirildi. O da Müslüman gazileri büyük bir cömertlikle mükâfatlandırdı.
Daha sonra Sadrazam, cennetmekân Sultan Süleyman’ın 936 Hicrî yılında Viyana’yı kuşatmak üzere buraya geldiği zaman büyük otağını kurdurmuş olduğu yeri gözden geçirdi. Bu yeri’ Hristiyanların Kıralı çok yüksek bir duvarla çevirmiş ve içine set set şahane bir bahçe yaptırmıştı. O zamanki Alman Kayzeri batıl inançlı Ferdinand, hatıra olsun diye tam otağı hümayunun kurulduğu yere çok güzel bir şato,  harikulade bir saray yaptırmış; çatısına Kurşun yerine altın kaplama bakırla kaplattırmıştı. Üstüne güneş ışığı vurduğunda parıltısı insanın gözünü kamaştırıyordu.
Ferdinand’dan sonra gelen krallar da buraya çeşit çeşit yüksek köşkler kurdurmuşlar. Sarayın içindeki sütunlar ile duvar kaplamaları renkli somaki taşından ya da beyaz mermerdendi. Sarayın önündeki bahçe çeşit çeşit çiçeklerle donanmıştı. Bu bahçede elma, armut ağaçları olduğu gibi, incirler, portakallar, hurma ağaçları da vardı. Fıçıların içinde ve saksılarda yetiştirilmiş bitkiler, limonlar, nadide meyva ağaçları, başka çeşit ağaçlar, selviler, palmiye koruları her yanı kaplıyor, yeşil yapraklarıyla duvarlar meydana getiriyorlardı. Bu yapraktan duvarlar iki mızrak boyuna kadar yükseliyordu.
Öyle ki, insan ne dışardan içeri sini, ne de içerden dışarısını göremiyordu. Burada eşine ender rastlanır bir ağaç yetiştirme yöntemi kullanılmıştı. Bu yöntemi o kadar güzel uygulamışlardı ki, sonunda ağaçları birer duvar haline getirmeyi başarmışlardı. Ağaçların hepsi istenilen boyut ve istenilen büyüklükteydi. Yanlarında ve tepelerinde öteki ağaçların üzerine bulunan tek bir yaprakçık bile yoktu. Bahçede ayrıca çeşitliliği sürüye vahşi hayvan da yaşamaktaydı. Karacalar, geyikler ve başka yırtıcı hayvanlarla kuşlar vardı. Bütün bu şeyleri yapmaları zordu. Sadrazam biraz dinlenmek için o yere gitti. Dilediği gibi gözden geçirip inceledikten sonra -. ikindi namazından önce yola çıktı ve ordunun konakladığı yere gitti.
Konak yerine varmak için bugün yapılan yürüyüş sırasında yolun sağında solunda kül yığını haline gelmiş on kadar köy ve palanka gördük. Daha ötede yol ırmağın sağ kıyısında bulunan küçük bir şehrin önünden geçmekteydi. Burasının gâvurların odun olduğu anlaşılıyordu. Sayılamayacak kadar çok yakacak odunu, kereste ve tahta bulunduğu gibi, bir hayli de değirmen taşı ve has ekmek unu vardı. Hepsi yakıldı. Aynı yol üzerindeki ne ırmak kıyısında yüksek duvarlı bir bahçe bulunuyordu. Kayzer in dinlenmesi ve eğlenme gir b.en^ı4ni hiç kimse görmemiş
Allaha hamd ve şükürler olsun ki, kahraman Sadrazamın Cenabı Hakkın emirlerine uyması sayesinde şimdi böyle bir ülkeye el atılmış ye buraları İslâm askerinin atlarına koşu alanı olmuştur. Tarih bilenlere gün gibi belli ve böylelerine başka bir delil göstermek gereksizdir ki, yoktan vari denli belirtileri şimdiye kadar daha hiç bir Kumandana hülasandan açıkça görünmemiştir.
0 notes
avrasyaist-blog · 8 years
Text
Viyana Kuşatmasından İki Günden Yansıyanlar
Viyana Kuşatmasından İki Günden Yansıyanlar
Wildungsmauer’de Konaklama
Sadrazam seher vakti yola çıktı. Üç saat sonra kahvaltı molası verdi. Sonra da otağına girdi. Orada kendisine Hamburg palankasında ele geçirilmiş bulunan on tutsakla iki yüz kelle getirdiler. Getirenlere hilat giydirildi ve bahşiş verildi.
Öğle namazından sonra Sadrazam adı geçen palankaya doğru bir at gezintisi yaparak burasını gözden geçirdi. İkindi üzeri otağına döndükten sonra da piyan kuruldu.
Bugünkü yürüyüş sırasında sağ ve sol yakalarda yirmi kadar yakılıp yıkılmış palanka gördük. Bunların görünürde temel duvarlarından başka hiç bir şeyleri kalmamıştı.
Akşama doğru Tatar Hanının gönderdiği Yalı Ağası ile İslâm Mirza, Viyana önlerinde ele geçirilmiş dört tutsakla birlikte geldiler. Tutsakların birisi alıkonuldu, öteki üçü Tatarlara bırakıldı. Getirenlere iki hilat giydirildi, ötekilere de bahşiş verildi.
Her şeye gücü yeten Allaha şükürler olsun, zaferin her gün yeni bir belirtisini gösteriyor. Din düşmanlarının yenilgisi ve yok edilmesi gün ışığı gibi açık seçik bir gerçek olarak belli oluyor.
Schwechat’da Konaklama
Güneş doğduktan yarım saat sonra Sadrazamın çıktı. Az sonra da kendileri hareket’ buyurdular. Beş saat yürüyüşten sonra konak yerine vardılar. Geldikten sonra daha yarım saat bile dinlenmeden, ağırlığı olmayan on bin atlıyla birlikte Viyana kalesini (6) bizzat gözden geçirmek ve metrislerin kazılacağı yerleri kararlaştırmak üzere yola çıktı. Şehrin önlerine gelindiğinde, bir kısım gözüpek İslâm askeri varoşa doğru hücuma geçti. Sekiz yüz gâvuru tepeleyip bir o kadarını da tutsak aldılar. Mallarıyla erzakları kaşla göz arasında yağma edildi. Sadrazamın huzuruna yüz elli kelleyle elli tutsak getirildi. O da Müslüman gazileri büyük bir cömertlikle mükâfatlandırdı.
Daha sonra Sadrazam, cennetmekân Sultan Süleyman’ın 936 Hicrî yılında Viyana’yı kuşatmak üzere buraya geldiği zaman büyük otağını kurdurmuş olduğu yeri gözden geçirdi. Bu yeri’ Hristiyanların Kıralı çok yüksek bir duvarla çevirmiş ve içine set set şahane bir bahçe yaptırmıştı. O zamanki Alman Kayzeri batıl inançlı Ferdinand, hatıra olsun diye tam otağı hümayunun kurulduğu yere çok güzel bir şato,  harikulade bir saray yaptırmış; çatısına Kurşun yerine altın kaplama bakırla kaplattırmıştı. Üstüne güneş ışığı vurduğunda parıltısı insanın gözünü kamaştırıyordu.
Ferdinand’dan sonra gelen krallar da buraya çeşit çeşit yüksek köşkler kurdurmuşlar. Sarayın içindeki sütunlar ile duvar kaplamaları renkli somaki taşından ya da beyaz mermerdendi. Sarayın önündeki bahçe çeşit çeşit çiçeklerle donanmıştı. Bu bahçede elma, armut ağaçları olduğu gibi, incirler, portakallar, hurma ağaçları da vardı. Fıçıların içinde ve saksılarda yetiştirilmiş bitkiler, limonlar, nadide meyva ağaçları, başka çeşit ağaçlar, selviler, palmiye koruları her yanı kaplıyor, yeşil yapraklarıyla duvarlar meydana getiriyorlardı. Bu yapraktan duvarlar iki mızrak boyuna kadar yükseliyordu.
Öyle ki, insan ne dışardan içeri sini, ne de içerden dışarısını göremiyordu. Burada eşine ender rastlanır bir ağaç yetiştirme yöntemi kullanılmıştı. Bu yöntemi o kadar güzel uygulamışlardı ki, sonunda ağaçları birer duvar haline getirmeyi başarmışlardı. Ağaçların hepsi istenilen boyut ve istenilen büyüklükteydi. Yanlarında ve tepelerinde öteki ağaçların üzerine bulunan tek bir yaprakçık bile yoktu. Bahçede ayrıca çeşitliliği sürüye vahşi hayvan da yaşamaktaydı. Karacalar, geyikler ve başka yırtıcı hayvanlarla kuşlar vardı. Bütün bu şeyleri yapmaları zordu. Sadrazam biraz dinlenmek için o yere gitti. Dilediği gibi gözden geçirip inceledikten sonra -. ikindi namazından önce yola çıktı ve ordunun konakladığı yere gitti.
Konak yerine varmak için bugün yapılan yürüyüş sırasında yolun sağında solunda kül yığını haline gelmiş on kadar köy ve palanka gördük. Daha ötede yol ırmağın sağ kıyısında bulunan küçük bir şehrin önünden geçmekteydi. Burasının gâvurların odun olduğu anlaşılıyordu. Sayılamayacak kadar çok yakacak odunu, kereste ve tahta bulunduğu gibi, bir hayli de değirmen taşı ve has ekmek unu vardı. Hepsi yakıldı. Aynı yol üzerindeki ne ırmak kıyısında yüksek duvarlı bir bahçe bulunuyordu. Kayzer in dinlenmesi ve eğlenme gir b.en^ı4ni hiç kimse görmemiş
Allaha hamd ve şükürler olsun ki, kahraman Sadrazamın Cenabı Hakkın emirlerine uyması sayesinde şimdi böyle bir ülkeye el atılmış ye buraları İslâm askerinin atlarına koşu alanı olmuştur. Tarih bilenlere gün gibi belli ve böylelerine başka bir delil göstermek gereksizdir ki, yoktan vari denli belirtileri şimdiye kadar daha hiç bir Kumandana hülasandan açıkça görünmemiştir.
0 notes
antikistanbul-blog · 8 years
Text
Viyana Kuşatmasından İki Günden Yansıyanlar
Wildungsmauer’de Konaklama
Sadrazam seher vakti yola çıktı. Üç saat sonra kahvaltı molası verdi. Sonra da otağına girdi. Orada kendisine Hamburg palankasında ele geçirilmiş bulunan on tutsakla iki yüz kelle getirdiler. Getirenlere hilat giydirildi ve bahşiş verildi.
Öğle namazından sonra Sadrazam adı geçen palankaya doğru bir at gezintisi yaparak burasını gözden geçirdi. İkindi üzeri otağına döndükten sonra da piyan kuruldu.
Bugünkü yürüyüş sırasında sağ ve sol yakalarda yirmi kadar yakılıp yıkılmış palanka gördük. Bunların görünürde temel duvarlarından başka hiç bir şeyleri kalmamıştı.
Akşama doğru Tatar Hanının gönderdiği Yalı Ağası ile İslâm Mirza, Viyana önlerinde ele geçirilmiş dört tutsakla birlikte geldiler. Tutsakların birisi alıkonuldu, öteki üçü Tatarlara bırakıldı. Getirenlere iki hilat giydirildi, ötekilere de bahşiş verildi.
Her şeye gücü yeten Allaha şükürler olsun, zaferin her gün yeni bir belirtisini gösteriyor. Din düşmanlarının yenilgisi ve yok edilmesi gün ışığı gibi açık seçik bir gerçek olarak belli oluyor.
Schwechat’da Konaklama
Güneş doğduktan yarım saat sonra Sadrazamın çıktı. Az sonra da kendileri hareket’ buyurdular. Beş saat yürüyüşten sonra konak yerine vardılar. Geldikten sonra daha yarım saat bile dinlenmeden, ağırlığı olmayan on bin atlıyla birlikte Viyana kalesini (6) bizzat gözden geçirmek ve metrislerin kazılacağı yerleri kararlaştırmak üzere yola çıktı. Şehrin önlerine gelindiğinde, bir kısım gözüpek İslâm askeri varoşa doğru hücuma geçti. Sekiz yüz gâvuru tepeleyip bir o kadarını da tutsak aldılar. Mallarıyla erzakları kaşla göz arasında yağma edildi. Sadrazamın huzuruna yüz elli kelleyle elli tutsak getirildi. O da Müslüman gazileri büyük bir cömertlikle mükâfatlandırdı.
Daha sonra Sadrazam, cennetmekân Sultan Süleyman’ın 936 Hicrî yılında Viyana’yı kuşatmak üzere buraya geldiği zaman büyük otağını kurdurmuş olduğu yeri gözden geçirdi. Bu yeri’ Hristiyanların Kıralı çok yüksek bir duvarla çevirmiş ve içine set set şahane bir bahçe yaptırmıştı. O zamanki Alman Kayzeri batıl inançlı Ferdinand, hatıra olsun diye tam otağı hümayunun kurulduğu yere çok güzel bir şato,  harikulade bir saray yaptırmış; çatısına Kurşun yerine altın kaplama bakırla kaplattırmıştı. Üstüne güneş ışığı vurduğunda parıltısı insanın gözünü kamaştırıyordu.
Ferdinand’dan sonra gelen krallar da buraya çeşit çeşit yüksek köşkler kurdurmuşlar. Sarayın içindeki sütunlar ile duvar kaplamaları renkli somaki taşından ya da beyaz mermerdendi. Sarayın önündeki bahçe çeşit çeşit çiçeklerle donanmıştı. Bu bahçede elma, armut ağaçları olduğu gibi, incirler, portakallar, hurma ağaçları da vardı. Fıçıların içinde ve saksılarda yetiştirilmiş bitkiler, limonlar, nadide meyva ağaçları, başka çeşit ağaçlar, selviler, palmiye koruları her yanı kaplıyor, yeşil yapraklarıyla duvarlar meydana getiriyorlardı. Bu yapraktan duvarlar iki mızrak boyuna kadar yükseliyordu.
Öyle ki, insan ne dışardan içeri sini, ne de içerden dışarısını göremiyordu. Burada eşine ender rastlanır bir ağaç yetiştirme yöntemi kullanılmıştı. Bu yöntemi o kadar güzel uygulamışlardı ki, sonunda ağaçları birer duvar haline getirmeyi başarmışlardı. Ağaçların hepsi istenilen boyut ve istenilen büyüklükteydi. Yanlarında ve tepelerinde öteki ağaçların üzerine bulunan tek bir yaprakçık bile yoktu. Bahçede ayrıca çeşitliliği sürüye vahşi hayvan da yaşamaktaydı. Karacalar, geyikler ve başka yırtıcı hayvanlarla kuşlar vardı. Bütün bu şeyleri yapmaları zordu. Sadrazam biraz dinlenmek için o yere gitti. Dilediği gibi gözden geçirip inceledikten sonra -. ikindi namazından önce yola çıktı ve ordunun konakladığı yere gitti.
Konak yerine varmak için bugün yapılan yürüyüş sırasında yolun sağında solunda kül yığını haline gelmiş on kadar köy ve palanka gördük. Daha ötede yol ırmağın sağ kıyısında bulunan küçük bir şehrin önünden geçmekteydi. Burasının gâvurların odun olduğu anlaşılıyordu. Sayılamayacak kadar çok yakacak odunu, kereste ve tahta bulunduğu gibi, bir hayli de değirmen taşı ve has ekmek unu vardı. Hepsi yakıldı. Aynı yol üzerindeki ne ırmak kıyısında yüksek duvarlı bir bahçe bulunuyordu. Kayzer in dinlenmesi ve eğlenme gir b.en^ı4ni hiç kimse görmemiş
Allaha hamd ve şükürler olsun ki, kahraman Sadrazamın Cenabı Hakkın emirlerine uyması sayesinde şimdi böyle bir ülkeye el atılmış ye buraları İslâm askerinin atlarına koşu alanı olmuştur. Tarih bilenlere gün gibi belli ve böylelerine başka bir delil göstermek gereksizdir ki, yoktan vari denli belirtileri şimdiye kadar daha hiç bir Kumandana hülasandan açıkça görünmemiştir.
0 notes
muzekart-blog · 8 years
Text
Viyana Kuşatmasından İki Günden Yansıyanlar
Wildungsmauer’de Konaklama
Sadrazam seher vakti yola çıktı. Üç saat sonra kahvaltı molası verdi. Sonra da otağına girdi. Orada kendisine Hamburg palankasında ele geçirilmiş bulunan on tutsakla iki yüz kelle getirdiler. Getirenlere hilat giydirildi ve bahşiş verildi.
Öğle namazından sonra Sadrazam adı geçen palankaya doğru bir at gezintisi yaparak burasını gözden geçirdi. İkindi üzeri otağına döndükten sonra da piyan kuruldu.
Bugünkü yürüyüş sırasında sağ ve sol yakalarda yirmi kadar yakılıp yıkılmış palanka gördük. Bunların görünürde temel duvarlarından başka hiç bir şeyleri kalmamıştı.
Akşama doğru Tatar Hanının gönderdiği Yalı Ağası ile İslâm Mirza, Viyana önlerinde ele geçirilmiş dört tutsakla birlikte geldiler. Tutsakların birisi alıkonuldu, öteki üçü Tatarlara bırakıldı. Getirenlere iki hilat giydirildi, ötekilere de bahşiş verildi.
Her şeye gücü yeten Allaha şükürler olsun, zaferin her gün yeni bir belirtisini gösteriyor. Din düşmanlarının yenilgisi ve yok edilmesi gün ışığı gibi açık seçik bir gerçek olarak belli oluyor.
Schwechat’da Konaklama
Güneş doğduktan yarım saat sonra Sadrazamın çıktı. Az sonra da kendileri hareket’ buyurdular. Beş saat yürüyüşten sonra konak yerine vardılar. Geldikten sonra daha yarım saat bile dinlenmeden, ağırlığı olmayan on bin atlıyla birlikte Viyana kalesini (6) bizzat gözden geçirmek ve metrislerin kazılacağı yerleri kararlaştırmak üzere yola çıktı. Şehrin önlerine gelindiğinde, bir kısım gözüpek İslâm askeri varoşa doğru hücuma geçti. Sekiz yüz gâvuru tepeleyip bir o kadarını da tutsak aldılar. Mallarıyla erzakları kaşla göz arasında yağma edildi. Sadrazamın huzuruna yüz elli kelleyle elli tutsak getirildi. O da Müslüman gazileri büyük bir cömertlikle mükâfatlandırdı.
Daha sonra Sadrazam, cennetmekân Sultan Süleyman’ın 936 Hicrî yılında Viyana’yı kuşatmak üzere buraya geldiği zaman büyük otağını kurdurmuş olduğu yeri gözden geçirdi. Bu yeri’ Hristiyanların Kıralı çok yüksek bir duvarla çevirmiş ve içine set set şahane bir bahçe yaptırmıştı. O zamanki Alman Kayzeri batıl inançlı Ferdinand, hatıra olsun diye tam otağı hümayunun kurulduğu yere çok güzel bir şato,  harikulade bir saray yaptırmış; çatısına Kurşun yerine altın kaplama bakırla kaplattırmıştı. Üstüne güneş ışığı vurduğunda parıltısı insanın gözünü kamaştırıyordu.
Ferdinand’dan sonra gelen krallar da buraya çeşit çeşit yüksek köşkler kurdurmuşlar. Sarayın içindeki sütunlar ile duvar kaplamaları renkli somaki taşından ya da beyaz mermerdendi. Sarayın önündeki bahçe çeşit çeşit çiçeklerle donanmıştı. Bu bahçede elma, armut ağaçları olduğu gibi, incirler, portakallar, hurma ağaçları da vardı. Fıçıların içinde ve saksılarda yetiştirilmiş bitkiler, limonlar, nadide meyva ağaçları, başka çeşit ağaçlar, selviler, palmiye koruları her yanı kaplıyor, yeşil yapraklarıyla duvarlar meydana getiriyorlardı. Bu yapraktan duvarlar iki mızrak boyuna kadar yükseliyordu.
Öyle ki, insan ne dışardan içeri sini, ne de içerden dışarısını göremiyordu. Burada eşine ender rastlanır bir ağaç yetiştirme yöntemi kullanılmıştı. Bu yöntemi o kadar güzel uygulamışlardı ki, sonunda ağaçları birer duvar haline getirmeyi başarmışlardı. Ağaçların hepsi istenilen boyut ve istenilen büyüklükteydi. Yanlarında ve tepelerinde öteki ağaçların üzerine bulunan tek bir yaprakçık bile yoktu. Bahçede ayrıca çeşitliliği sürüye vahşi hayvan da yaşamaktaydı. Karacalar, geyikler ve başka yırtıcı hayvanlarla kuşlar vardı. Bütün bu şeyleri yapmaları zordu. Sadrazam biraz dinlenmek için o yere gitti. Dilediği gibi gözden geçirip inceledikten sonra -. ikindi namazından önce yola çıktı ve ordunun konakladığı yere gitti.
Konak yerine varmak için bugün yapılan yürüyüş sırasında yolun sağında solunda kül yığını haline gelmiş on kadar köy ve palanka gördük. Daha ötede yol ırmağın sağ kıyısında bulunan küçük bir şehrin önünden geçmekteydi. Burasının gâvurların odun olduğu anlaşılıyordu. Sayılamayacak kadar çok yakacak odunu, kereste ve tahta bulunduğu gibi, bir hayli de değirmen taşı ve has ekmek unu vardı. Hepsi yakıldı. Aynı yol üzerindeki ne ırmak kıyısında yüksek duvarlı bir bahçe bulunuyordu. Kayzer in dinlenmesi ve eğlenme gir b.en^ı4ni hiç kimse görmemiş
Allaha hamd ve şükürler olsun ki, kahraman Sadrazamın Cenabı Hakkın emirlerine uyması sayesinde şimdi böyle bir ülkeye el atılmış ye buraları İslâm askerinin atlarına koşu alanı olmuştur. Tarih bilenlere gün gibi belli ve böylelerine başka bir delil göstermek gereksizdir ki, yoktan vari denli belirtileri şimdiye kadar daha hiç bir Kumandana hülasandan açıkça görünmemiştir.
0 notes
Text
Viyana Kuşatmasından İki Günden Yansıyanlar
Wildungsmauer’de Konaklama
Sadrazam seher vakti yola çıktı. Üç saat sonra kahvaltı molası verdi. Sonra da otağına girdi. Orada kendisine Hamburg palankasında ele geçirilmiş bulunan on tutsakla iki yüz kelle getirdiler. Getirenlere hilat giydirildi ve bahşiş verildi.
Öğle namazından sonra Sadrazam adı geçen palankaya doğru bir at gezintisi yaparak burasını gözden geçirdi. İkindi üzeri otağına döndükten sonra da piyan kuruldu.
Bugünkü yürüyüş sırasında sağ ve sol yakalarda yirmi kadar yakılıp yıkılmış palanka gördük. Bunların görünürde temel duvarlarından başka hiç bir şeyleri kalmamıştı.
Akşama doğru Tatar Hanının gönderdiği Yalı Ağası ile İslâm Mirza, Viyana önlerinde ele geçirilmiş dört tutsakla birlikte geldiler. Tutsakların birisi alıkonuldu, öteki üçü Tatarlara bırakıldı. Getirenlere iki hilat giydirildi, ötekilere de bahşiş verildi.
Her şeye gücü yeten Allaha şükürler olsun, zaferin her gün yeni bir belirtisini gösteriyor. Din düşmanlarının yenilgisi ve yok edilmesi gün ışığı gibi açık seçik bir gerçek olarak belli oluyor.
Schwechat’da Konaklama
Güneş doğduktan yarım saat sonra Sadrazamın çıktı. Az sonra da kendileri hareket’ buyurdular. Beş saat yürüyüşten sonra konak yerine vardılar. Geldikten sonra daha yarım saat bile dinlenmeden, ağırlığı olmayan on bin atlıyla birlikte Viyana kalesini (6) bizzat gözden geçirmek ve metrislerin kazılacağı yerleri kararlaştırmak üzere yola çıktı. Şehrin önlerine gelindiğinde, bir kısım gözüpek İslâm askeri varoşa doğru hücuma geçti. Sekiz yüz gâvuru tepeleyip bir o kadarını da tutsak aldılar. Mallarıyla erzakları kaşla göz arasında yağma edildi. Sadrazamın huzuruna yüz elli kelleyle elli tutsak getirildi. O da Müslüman gazileri büyük bir cömertlikle mükâfatlandırdı.
Daha sonra Sadrazam, cennetmekân Sultan Süleyman’ın 936 Hicrî yılında Viyana’yı kuşatmak üzere buraya geldiği zaman büyük otağını kurdurmuş olduğu yeri gözden geçirdi. Bu yeri’ Hristiyanların Kıralı çok yüksek bir duvarla çevirmiş ve içine set set şahane bir bahçe yaptırmıştı. O zamanki Alman Kayzeri batıl inançlı Ferdinand, hatıra olsun diye tam otağı hümayunun kurulduğu yere çok güzel bir şato,  harikulade bir saray yaptırmış; çatısına Kurşun yerine altın kaplama bakırla kaplattırmıştı. Üstüne güneş ışığı vurduğunda parıltısı insanın gözünü kamaştırıyordu.
Ferdinand’dan sonra gelen krallar da buraya çeşit çeşit yüksek köşkler kurdurmuşlar. Sarayın içindeki sütunlar ile duvar kaplamaları renkli somaki taşından ya da beyaz mermerdendi. Sarayın önündeki bahçe çeşit çeşit çiçeklerle donanmıştı. Bu bahçede elma, armut ağaçları olduğu gibi, incirler, portakallar, hurma ağaçları da vardı. Fıçıların içinde ve saksılarda yetiştirilmiş bitkiler, limonlar, nadide meyva ağaçları, başka çeşit ağaçlar, selviler, palmiye koruları her yanı kaplıyor, yeşil yapraklarıyla duvarlar meydana getiriyorlardı. Bu yapraktan duvarlar iki mızrak boyuna kadar yükseliyordu.
Öyle ki, insan ne dışardan içeri sini, ne de içerden dışarısını göremiyordu. Burada eşine ender rastlanır bir ağaç yetiştirme yöntemi kullanılmıştı. Bu yöntemi o kadar güzel uygulamışlardı ki, sonunda ağaçları birer duvar haline getirmeyi başarmışlardı. Ağaçların hepsi istenilen boyut ve istenilen büyüklükteydi. Yanlarında ve tepelerinde öteki ağaçların üzerine bulunan tek bir yaprakçık bile yoktu. Bahçede ayrıca çeşitliliği sürüye vahşi hayvan da yaşamaktaydı. Karacalar, geyikler ve başka yırtıcı hayvanlarla kuşlar vardı. Bütün bu şeyleri yapmaları zordu. Sadrazam biraz dinlenmek için o yere gitti. Dilediği gibi gözden geçirip inceledikten sonra -. ikindi namazından önce yola çıktı ve ordunun konakladığı yere gitti.
Konak yerine varmak için bugün yapılan yürüyüş sırasında yolun sağında solunda kül yığını haline gelmiş on kadar köy ve palanka gördük. Daha ötede yol ırmağın sağ kıyısında bulunan küçük bir şehrin önünden geçmekteydi. Burasının gâvurların odun olduğu anlaşılıyordu. Sayılamayacak kadar çok yakacak odunu, kereste ve tahta bulunduğu gibi, bir hayli de değirmen taşı ve has ekmek unu vardı. Hepsi yakıldı. Aynı yol üzerindeki ne ırmak kıyısında yüksek duvarlı bir bahçe bulunuyordu. Kayzer in dinlenmesi ve eğlenme gir b.en^ı4ni hiç kimse görmemiş
Allaha hamd ve şükürler olsun ki, kahraman Sadrazamın Cenabı Hakkın emirlerine uyması sayesinde şimdi böyle bir ülkeye el atılmış ye buraları İslâm askerinin atlarına koşu alanı olmuştur. Tarih bilenlere gün gibi belli ve böylelerine başka bir delil göstermek gereksizdir ki, yoktan vari denli belirtileri şimdiye kadar daha hiç bir Kumandana hülasandan açıkça görünmemiştir.
0 notes
tarihiyada-blog · 8 years
Text
Viyana Kuşatmasından İki Günden Yansıyanlar
Wildungsmauer’de Konaklama
Sadrazam seher vakti yola çıktı. Üç saat sonra kahvaltı molası verdi. Sonra da otağına girdi. Orada kendisine Hamburg palankasında ele geçirilmiş bulunan on tutsakla iki yüz kelle getirdiler. Getirenlere hilat giydirildi ve bahşiş verildi.
Öğle namazından sonra Sadrazam adı geçen palankaya doğru bir at gezintisi yaparak burasını gözden geçirdi. İkindi üzeri otağına döndükten sonra da piyan kuruldu.
Bugünkü yürüyüş sırasında sağ ve sol yakalarda yirmi kadar yakılıp yıkılmış palanka gördük. Bunların görünürde temel duvarlarından başka hiç bir şeyleri kalmamıştı.
Akşama doğru Tatar Hanının gönderdiği Yalı Ağası ile İslâm Mirza, Viyana önlerinde ele geçirilmiş dört tutsakla birlikte geldiler. Tutsakların birisi alıkonuldu, öteki üçü Tatarlara bırakıldı. Getirenlere iki hilat giydirildi, ötekilere de bahşiş verildi.
Her şeye gücü yeten Allaha şükürler olsun, zaferin her gün yeni bir belirtisini gösteriyor. Din düşmanlarının yenilgisi ve yok edilmesi gün ışığı gibi açık seçik bir gerçek olarak belli oluyor.
Schwechat’da Konaklama
Güneş doğduktan yarım saat sonra Sadrazamın çıktı. Az sonra da kendileri hareket’ buyurdular. Beş saat yürüyüşten sonra konak yerine vardılar. Geldikten sonra daha yarım saat bile dinlenmeden, ağırlığı olmayan on bin atlıyla birlikte Viyana kalesini (6) bizzat gözden geçirmek ve metrislerin kazılacağı yerleri kararlaştırmak üzere yola çıktı. Şehrin önlerine gelindiğinde, bir kısım gözüpek İslâm askeri varoşa doğru hücuma geçti. Sekiz yüz gâvuru tepeleyip bir o kadarını da tutsak aldılar. Mallarıyla erzakları kaşla göz arasında yağma edildi. Sadrazamın huzuruna yüz elli kelleyle elli tutsak getirildi. O da Müslüman gazileri büyük bir cömertlikle mükâfatlandırdı.
Daha sonra Sadrazam, cennetmekân Sultan Süleyman’ın 936 Hicrî yılında Viyana’yı kuşatmak üzere buraya geldiği zaman büyük otağını kurdurmuş olduğu yeri gözden geçirdi. Bu yeri’ Hristiyanların Kıralı çok yüksek bir duvarla çevirmiş ve içine set set şahane bir bahçe yaptırmıştı. O zamanki Alman Kayzeri batıl inançlı Ferdinand, hatıra olsun diye tam otağı hümayunun kurulduğu yere çok güzel bir şato,  harikulade bir saray yaptırmış; çatısına Kurşun yerine altın kaplama bakırla kaplattırmıştı. Üstüne güneş ışığı vurduğunda parıltısı insanın gözünü kamaştırıyordu.
Ferdinand’dan sonra gelen krallar da buraya çeşit çeşit yüksek köşkler kurdurmuşlar. Sarayın içindeki sütunlar ile duvar kaplamaları renkli somaki taşından ya da beyaz mermerdendi. Sarayın önündeki bahçe çeşit çeşit çiçeklerle donanmıştı. Bu bahçede elma, armut ağaçları olduğu gibi, incirler, portakallar, hurma ağaçları da vardı. Fıçıların içinde ve saksılarda yetiştirilmiş bitkiler, limonlar, nadide meyva ağaçları, başka çeşit ağaçlar, selviler, palmiye koruları her yanı kaplıyor, yeşil yapraklarıyla duvarlar meydana getiriyorlardı. Bu yapraktan duvarlar iki mızrak boyuna kadar yükseliyordu.
Öyle ki, insan ne dışardan içeri sini, ne de içerden dışarısını göremiyordu. Burada eşine ender rastlanır bir ağaç yetiştirme yöntemi kullanılmıştı. Bu yöntemi o kadar güzel uygulamışlardı ki, sonunda ağaçları birer duvar haline getirmeyi başarmışlardı. Ağaçların hepsi istenilen boyut ve istenilen büyüklükteydi. Yanlarında ve tepelerinde öteki ağaçların üzerine bulunan tek bir yaprakçık bile yoktu. Bahçede ayrıca çeşitliliği sürüye vahşi hayvan da yaşamaktaydı. Karacalar, geyikler ve başka yırtıcı hayvanlarla kuşlar vardı. Bütün bu şeyleri yapmaları zordu. Sadrazam biraz dinlenmek için o yere gitti. Dilediği gibi gözden geçirip inceledikten sonra -. ikindi namazından önce yola çıktı ve ordunun konakladığı yere gitti.
Konak yerine varmak için bugün yapılan yürüyüş sırasında yolun sağında solunda kül yığını haline gelmiş on kadar köy ve palanka gördük. Daha ötede yol ırmağın sağ kıyısında bulunan küçük bir şehrin önünden geçmekteydi. Burasının gâvurların odun olduğu anlaşılıyordu. Sayılamayacak kadar çok yakacak odunu, kereste ve tahta bulunduğu gibi, bir hayli de değirmen taşı ve has ekmek unu vardı. Hepsi yakıldı. Aynı yol üzerindeki ne ırmak kıyısında yüksek duvarlı bir bahçe bulunuyordu. Kayzer in dinlenmesi ve eğlenme gir b.en^ı4ni hiç kimse görmemiş
Allaha hamd ve şükürler olsun ki, kahraman Sadrazamın Cenabı Hakkın emirlerine uyması sayesinde şimdi böyle bir ülkeye el atılmış ye buraları İslâm askerinin atlarına koşu alanı olmuştur. Tarih bilenlere gün gibi belli ve böylelerine başka bir delil göstermek gereksizdir ki, yoktan vari denli belirtileri şimdiye kadar daha hiç bir Kumandana hülasandan açıkça görünmemiştir.
0 notes