Tumgik
#amerikan kapı
ahmet-34 · 2 years
Text
Tumblr media
Tumblr media Tumblr media
#Dünyanın en tecrübeli kurtarma birimlerinden biri olduğu belirtilen Amerikan Uluslararası Kurtarma Ekibinin Kurtarma şefi ve afet olayları m#nerede durmalı?#DOUG COPP'UN ÖNERİLERİ#1)“Binalar çökerken basitçe ”çömelen ve korunan“ kişiler istisnasız her defasında ezilerek ölüyorlar. Masa#araba gibi nesnelerin altına giren kişiler her zaman ezilirler.#2)Kediler#köpekler ve bebeklerin hepsi doğal bir şekilde dizlerini ana rahmindeki gibi karınlarına doğru çekerek kıvrılırlar. Deprem anında sizde bu#Hafifçe ezilecek ama yanında boşluk yaratacak bir kanepe#geniş büyük bir eşyanın yanında durun.#3)Ahşap evler deprem anındaki en güvenli yapılardır. Sebebi basittir; ahşap esnektir ve depremin zorlamasıyla hareket eder. Eğer ahşap bina#ahşap binalar daha az yoğunlukta yıkılış ağırlığına sahiptir. Tuğla binalar ayrı tuğla parçalarına ayrılacaklardır. Tuğlalar bir çok yarala#ama (beton) bloklardan daha az ezilmiş vücutlar yaratırlar.#4)Eğer gece yataktayken deprem olursa#basitçe yuvarlanarak yataktan düşün. Yatağın çevresinde güvenli bir boşluk oluşacaktır. Oteller müşterilerine deprem anında yatakların yanı#5)Televizyon izlerken deprem olursa ve kolayca kapıdan veya pencereden dışarı kaçmak mümkün değilse#kanepe veya büyük bir koltuğun/sandalyenin yanında cenin pozisyonunda kıvrılarak yere uzanın.#6)Bina çökerken Kapı kirişlerinin altına geçen herkes ölür...Nasıl mı? Eğer kapı kirişlerinin altına geçerseniz ve kapı kirişi öne veya ark#7)Hiçbir zaman merdivenlere gitmeyin/yönelmeyin. Merdivenler (ana binadan) farklı bir “frekans aralığına” sahiptir; ana binadan bağımsız/ay#ta ki merdivenlerin yıkılışı kadar. Merdivenlere ulaşan insanlar basamaklar yüzünden yaralanırlar. Korkunç şekilde sakatlanırlar. Bina yıkı#merdivenlerden uzak durun. Merdivenler binanın hasar görmesi en muhtemel kısmıdır. Depremde yıkılmamış olsa dahi#merdivenler bağırarak kaçmaya çalışan insanların aşırı yüklenmesi ile çökebilir. Merdivenler binanın geri kalan kısmı zarar görmemiş olsa d
6 notes · View notes
Text
Çok Hızlı! (14) (Orhan 36 Y., Bursa)
Gece saat 24:00 gibi gitti Güzin. Behiye abla bana, "Kal burda!" dedi, ama "Yok!" dedim evime geçtim. Aklıma çiğdem gelmişti, yazdım ama yine cevap gelmedi.
Sabah da kapı çaldı. Açtım. Behiye abla, "Giyinip gel, kahvaltı hazır!" dedi. Ballar, pekmezler, arı sütleri ağzıma tepiyordu nerdeyse. Dün birine telefon etmişti. "Kimi alacağız?" dedim. "Alınca görürsün!" dedi. Kahvaltı bitince 9:45'de evden çıktık. Gittiğimiz yer Fatma'nın eviydi. Fatma hazır kapıda bekliyordu. Aldık Fatma'yı. "Şimdi nereye?" dedim. Bana, "İnegöl'e!" dedikten sonra dönüp Fatma'ya, "Kız sen neler yapıyormuşsun haberimiz yok!" dedi. Fatma da benim omzumu okşayıp, "Madeni beraber keşfetmişiz!" dedi. Behiye abla Fatma'ya kısaca planı, bulduğum binayı, odaları vs. anlattı ve "Senin zevkine güvenirim. Şimdi mobilya alacağız!" dedi.
İnegöl'de büyük bir mağazanın önünde durduk. Birisi kapıya geldi. Patronmuş. "Hoşgeldiniz Behiye abla!" dedi. İçeri girdik. 5 tane yatak odası, 5 takım büro malzemesi, bir sürü koltuk, yemek odası takımı vs. aldık. "Adresi ver Orhan!" dedi, verdim. Sonra patron bizi kahve içmeye odasına davet etti. Kahveler geldi. Behiye abla, "Nasıl bu sene işler?" dedi, adam anlattı, şu kadar ihracat yaptık şudur budur diye. Behiye abla, "Sinan bey kardeşim, bundan sonra hesabı kitabı Orhan bey alacak, ben neysem o odur, sana vekaletnameyi yollatırım!" dedi. Adam beni baştan ayağa süzdü. "Peki Behiye abla!" dedi. Kahvelerimiz içtikten sonra kalktık. Adam, "Abla yemek yiyelim!" dese de, "Yok!" dedi adama. Arabaya bineceğimizde adam arabanın kapısını açtı Behiye ablaya.
Otoparktan çıkarken, Behiye abla bana, "Burası görümcemin oğlu rahmetlinindi, babasından kalma iş bu, burada çalışan müdürdü buna yüzde 20 hisse vermiş, adam işi tıkır tıkır yürütüyor, rahmetli de başka başka işlere atlamış, ama hep böyle yüzde 20 ile ortak etmiş birilerini işin başına geçirmiş. Görümcemle ben de bunları çağırıp, işlerine karışmayacağımızı, paylarını da yüzde 30'a çıkaracağımızı, sadece yılda bir gelip hesap vermelerini istedik. Hepsine artık sen bakacaksın. Biliyorsun, görümcemin de kimsesi yok benden başka!" deyip göz kırptı. Fatma da arkadan uzanıp, "Artık sana karada ölüm yok kocacığım!" dediğinde, ikisi de kahkahalara boğuldular.
Bense manyaklaşmıştım, "Kızlar, bunu hazmetmem lazım, bir yerde duralım!" dedim. Meşhur bir Köfteci varmış, oraya sürmemi istediler. "Neler var başka?" dedim. "Geçen gün arabanı aldığın otomobil bayii var, aynısından Balıkesir ve Kütahya'da da var. Yatları severdi, Gemlik'te bir yat ithalat imalat ve ihracatını yapan bir tersane ve firma var. Marmara adasında bir mermer ocağı, Bandırma'da bir mermer fabrikası var. Altınoluk'ta bir otel var, 4 yıldız galiba. Bir de bu Amerikan kapı vs. yapan bir fabrika var Nilüfer Organizede!" dedi.
"Manyak mısınız, dalga mı geçiyorsunuz?" dedim. "Ha bu arada, değişik illerde onlarca ev ve dükkan. Mehmet amcandan kalan birkaç ev ve dükkan hariç!" dedi. Fatma, "Birkaç mı?" dedi gülerek. "Ya Fatma, 40 ev, kimi daire, kimi müstakil, 15 tane de dükkan, yazlıklar hariç!" dedi. "Kızlar, bunlara ben nasıl yetişeceğim, 3 muhasebeci daha lazım!" dedim. "Alırsın!" dedi gülerek. Sonra da, "Karına söyle, bundan sonraki birkaç gün boyunca tüm bu işletmeleri gezip, seni tanıtacağım!" dedi.
Dönüşte gidip inşaatı kontrol ettik. Çok hızlı ilerliyordu. Behiye abla her gördüğü ustaya 100 dolar verdi. Göremedikleri de duyup önünde sıraya girdiler. Arabaya dönünce, Fatma'ya, "Sen de gelsene kız orospu!" dedi. "Tamam yavrum gelirim!" dedi o da. "Şimdi diğer eşyaları halledelim!" dediler, perdeciye gidip hem büro hem evler için perdeler ısmarlandı. Sonra en büyük züccaciyeciden mutfak malzemeleri, küçük ev aletleri, kahve makineleri alındı. Halıcıdan halılar vs. alındı. Birkaç buzdolabı aldık odalara otel tipi, "Alkol ve diğer yiyecek içecek işi sende!" dedi behiye abla. GSM operatörüyle işlemler, laptop, telefon gibi işler de bana kaldı. Ustabaşına, 5 gün olmayacağımı, mühendis arkadaşıma da 6. günde elle tutulur birşeyler görmem gerektiğini söyledim...
5 gün boyunca her yeri gezip, herkesle tanışıp, iletişim numaralarını aldım. Günleri Altınoluk'ta otelde geçirdik. Bu arada Sevgi ve Merve sürekli yazıyordu. Güzin'in haberi vardı zaten. Hepsine iş için şehir dışına çıkacağımı yazmıştım. Hemen hergün de işlerimizi erken bitirip, kalacağımız otel odalarına çekiliyor, her geceyi farklı bir odada bol bol sikişerek bitiriyorduk. Altınoluk'ta kaldığımız ilk gece Cunda'ya gidip süper bir masa kurduk, bol deniz mahsulü, meze, balık ve rakı... Rakı, balık, ayvalık lafının hakkını verdik...
11. gün sabahı yanımda temizlik şirketinden 6 kadınla ve Güzin'le temizlik başladı. Ben bu arada gidip laptop, seyyar telefon santral vs. aldım, hepsi aynı gün kurulacaktı. Kırtasiye malzemelerini de hallettim. Bu arada veraset işleri ile genel vekaletname işlerini halletmiştik. 12. günde büro da, evler de hazırdı. Bu arada ancak 1 kez Sevgi, 1 kez Merve ile, 1 kez de karımı ve çocuğumu görebilmiştim. Kadınlar temizliği bitirip ayrdıldıktan sonra, Güzin'i merdiven altındaki gizli geçite götürüp diğer daireye geçirdim ve "Yatakları denememiz lazım!" dedim. Arka taraftaki odada, "Bundan sonra pezevengin benim, istediğimle, istediğim şekilde sikişeceksin!" dedim. "Tamam kocacığım! Ama önce sana birşey söylemeliyim..." dedi karşıma oturdu.
"Ümit... Biz onunla görücü usulü evlendik. Bunun bir sevgilisi varmış, ailesi birine vermiş, adam da bir davaya karışıp hapse girmiş... Ümit kadınla görüşmeye başlamış, eve gelmiyor, bu iş de olunca ben de Ümit'e boşanma davası açtım!" dedi. "Behiye abla ile konuşuruz. Bakarız!" dedim. Çatır çatır siktim, iki deliğinden de. Açılışı yapmıştık :)
Muhasebeci ile konuşup, evrakları almış yerleştirmiştim. Herkes sabah geldi, "Hayırlı olsun!" deyip gitti. Öğlen, Güzin'e, "Şu tapuları al, şu şekilde liste yap, şöyle yaz..." dedim. Güzin, "Niye öyle yapayım, Excelde yazarım!" dedi. Ulan bunca zamandır sadece sikiyor, bu kadınların özelliklerini öğrenecek ilgiyi göstermiyordum, kafama dank etti.
Karım ve kızım yazlıktan dönmüştü. Ona işin boyutlarını anlattım. Karım, "Hayatım, kızımızın hayatı kurtulur, istersen eve gelme, bu işin üstesinden gel!" dedi. Zamanla sistem oturacaktı. Fatma zaman zaman Behiye abla ile geliyor, zaman zaman Sevgi'yle ve arka sokaktan daireye giriyorlardı. Çeşit çeşit seks oyuncakları aldık. Hiç zorlanmadan harika zamanlar geçiriyoruz. Bazen Muhittin abi, Fatma ve Behiye abşa takılıyorlar. Ben arada işlere bakmak için şehir dışına çıkıyorum, o gün hangisi müsaitse onu yanıma alıyorum...
3 aydır sürüyordu bu böyle. Ama bir gün ilginç bir şey oldu, Güzin, bir bayanın beni görmek istediğini söyledi. "Kim?" dedim. "Kiracı!" dedi, isim ve adres verdi. Güzin'in takip ettiği listeden baktım, 2 aydır kira yatırmayan, ama öncesi düzenli ödenmiş bir daire idi. İçeri giren kadını tanıdım, Fatma'nın oturduğu binadaki kamyoncunun karısı idi. Hani o kafam gibi göğüsleri sütyeninden taşan, penye şortunun altından kocaman götünü sergileyip çöp bırakan kadın. Başında türban, üstünde pardesü, o günden farklıydı. Beni görünce tanıdı, renkten renge girdi, ama bozuntuya vermedi.
"Buyrun!" dedim oturdu. Güzin çay getirdi. Güzin, ona aldığım çeşit çeşit mini etek, değişik renklerdeki gömlekler ve içine giydiği çeşit çeşit çamaşırlarla müthiş görünüyordu. Kamyoncunun karısı beni tanımıyormuş gibi yaparak, "Merhaba, ben Filiz. Şu adres, şu dairede oturuyorum..." dedi. Ona ayak uydurdum, "Buyrun, konu nedir?" dedim. "Kocam şu nakliyat firmasında şöfor olarak çalışıyordu, geçen ay kaza yaptı trafikte, suçlu çıkmamasına rağmen şirket işten çıkarıp, hakedişlerini vermedi. Kocamın kırıkları var, evde yatıyor, o nedenle 2 aydır kira ödeyemedik. Kocam iyileşip yeni bir işe girene dek kira borçlarımızı ertelemenizi rica etmeye geldim..." dedi.
"Kaza tutanağı vs. var mı?" dedim. Çıkardı çantasından. Doğru söylüyordu. Hemen hemen tüm işletmelerimiz bu Nakliyat şirketiyle çalışıyordu. İnegöl'deki Salih beyi aradım hemen. Nakliyat şirketinin adamı kıdemsiz ihbarsız, hatta hastane masraflarını vermeden işten attığını söyleyip, çalışanın hakkını yiyen firma ile çalışamayacağımızı bildirip, "İşleri kesin hemen, diğer firmalarımızdaki arkadaşları da arıyorum!" dedim.
Biz ikinci çaylarımız içerken, Güzin, "Nakliyat şirketinin patronu bilmem kim bey arıyor!" dedi. "Bağla!" dedim telefonu mikrofona alıp. "Orhan bey... dedi adam, girizgahtan sonra, "Arkadaşlarımız bir hata yapmış, o beyin kayıplarını telafi edip, hastane masrafı vs., yüzde 50 zamlı maaşla tekrar girişini yaptırdım, gereken ilgi gösterilecektir! Sanırım akrabanızmış?" dedi. "Evet akrabam, gereken ilgiyi bekliyorum. Teşekkür ederim!" deyip kapadım telefonu. Adamların toplam işlerimizde yurtiçi ve dışında günde 20 tırını kullanıyorduk neredeyse, bu ilgi normaldi.
"Filiz hanım işlem halloldu şimdi. 2 aylık kirayı siliyorum. Şu kartımı da alın, başka bir durum olursa ararsınız!" dedim. Kadın, "Orhan bey nasıl öderim bu iyiliğinizi?" dedi. Gram bozuntuya vermeden, "Ne borcu, bu insanlık vazifemiz!" dedim. Ama içimden bir ses gizli kapıyı kullan diyordu :) Kadını yolcu ettim. O gün kendimce izin günümdü, eve gittim akşam, kimse ile görüşmeden. Kızımla oynayıp, karımla oturdum, sohbet edip, kız uyuduktan sonra da seviştim.
Ertesi gün öğlen cep telefonum çaldı, bilmediğim bir numara. "Buyrun?" dedim. "Merhaba Filiz ben..." dedi kamyoncunun karısı. "Orhan bey dün sizin yanınızdan eve gelince aradılar kocamı, dediklerini yaptılar, 2 aylık ücret yattı hesabına, ayrıca hastane masrafları karşılandı ve iş başı yapana dek avans ta yatırmışlar, hem de hepsi zamlı. Bugün de gelip resmen özür diledi İK müdürü. 2 aylık kirayı takdim edeyim, bir de bizim memleketin meşhur içli köftesinden yaptım, teşekkür için..." dedi. "Kirayı istemem, ama içli köfteye de hayır demek ayıp olur. Lakin büroda değilim, diğer ofisteyim!" dedim. "Siz adresi verin, getiririm ben!" dedi. Arka sokağın adresini verdim :)
20 dakika geçmeden aradı, "Geldim ben, ama burası ev?" dedi. "Yok ofis, açıyorum kapıyı!" dedim. Güzin'e de, "1 saat yokum!" dedim. Güzin kıskanç ama meraklı gözlerle baktı, halen alışamamıştı başkalarını sikmeme. Gizli geçitten geçip arkadan sürgüledim kapıyı. Filiz elinde bir poşetle daire kapısına geldi. İçeri buyur ettim. Mantosunu aldım, başörtüsünü kendi çıkardı. Oturtup, "Birşey içer misin?" dedim. "Gazoz var mı?" dedi. Saydım koladan biradan viskiye. "Kola o zaman." dedi. İçeri geçip kolaya votkayı kaktırdım :)
"Nasıl büro burası, ev gibi?" dedi. "Daha çok dinlenme bürosu, orda yorulunca bu tarafa kaçıp, konsantre olup toplantıları da burda yapıyoruz!" dedim. "Hımm!" dedi. Koladan bir koca fırt çekti ve "Mmmmhhh, soğuk soğuk iyi geldi KOLA!" dedi, kola kelimesini vurgulayarak. Zaten tadını anlamaması imkansızdı. İçli köfteden aldım bir tane, gerçekten de muhteşem olmuştu, hafif ılıktı halen. Kafamı kaldırdığımda Filiz kolayı kafaya dikmişti bile :) İnce bir basma mı desem etek giymişti, ama etek dizlerindeydi. Oturunca toplanmıştı. Üstünde yapışan bir triko bluz vardı. "Bir tane daha?" dedim kolayı gösterip. "Olurrr!" dedi. Kola votkayı yaptım, bu kez votka kola oldu demeliyim. Bardağı eline verirken parmaklarımız değdiğinde komple elektrik geçti vücudumdan.
İkinci bardağı bitirdiğinde, "Geçen sefer yaptığım terbiyesizliği affedersin değil mi?" dedi. "Anlamadım?" dedim. "Zevkliymişler dedim koridorda sana. Bak, kocam kamyoncu, yol çıkar nerde iş bulursa oraya yollanır, ayda bilemedin 3-4 gün evde kalır. O dışarıda işini hallettiğinden beni unuttu zaten, ayrıca gelince de anası danası çocukları vs. derken bana zamanı kalmaz. Yani ayda bir kez kadın olurum, onda da kadın değil amcık olurum tabir yerindeyse, siker bırakır. (içkinin etkisi ile ağzı giderek bozuluyordu) Ee, siz de haftalarca günlerce yanda yukarıda o kadar sikişince... O akşam seni içeri çekmek istedim biliyor musun?" dedi.
"O zaman şimdi çek!" dedim. Ayağa kalkıp koltuğunun yanına gittim, fernuarı açıp yarağımı uzattım. Hemen ağzına aldı. Biraz yaladıktan sonra, "O iki orospuyu bağırttığın kadar ses çıkarabilir misin benden?" dedi. Meydan okuyordu orospu. O yarağımı yalarken eğilip eteğinin altından 2 parmak hareketimi yaptım. Öküz karı yarağımı ısırdı zevkten. Öyle böğürüyordu ki, Güzin sanırım gizli kapıyı 2 kez yokladı, içeride ne oluyor diye...
Filiz, "Oha orospu çocuğu!" dedi nefes nefese, ne de olsa kamyoncu dili kullanıyordu karı. "Şu desti gibi göğüslerini sikeyim azıcık!" dedim. Hemen soyunduk. Yarağımı göğüslerinin arasına alıp kafasına dil atmaya başladı. "Götün açık mı?" dedim. "Hayırrr!" dedi. İçimden (O zaman götünü sonra açarım!) dedim. Karının amına kafamı soksam girerdi. "Neler girdi lan buna, folloş?" dedim. "Ne bulursam soktum amk çocuğu!" dedi. İçimden geldi kadını tokatlamaya başladım. Ben tokatladıkça, "Vur amk çocuğu!" diye inliyor, amcığını bana itiyordu...
Göğüs uçlarını parmaklarımla sıkıştırıp çektikçe kadın deliriyordu. Uzanıp çekmeceden en büyük Zenci yarağını çıkardım. Daha kimse alamamıştı. Soktukça daha yok mu diyecek gibiydi kadın. Kilosu çok olan kadının amı da mı büyük oluyordu nedir, hepsini aldı kadın. Kamyoncu kocasının bunu neden sikmediği belliydi. Zenci yarağını ellerine bırakıp, yarağımı ağzına verdim. Kadın o kocaman Zenci yarağını köküne kadar aldı amına. Ağzım açık seyrederken, beni ağzıyla boşaltıp, pomlalamaya devam etti Zenci yarağını. Koltkta kadını izliyordum. Kadın orgazm ola ola devam ediyordu...
Yarım saat sonra durdurdum. "Kalk giyin, bu alet sana hediyem!" dedim. Küsüp gitti.
[Orhan]
33 notes · View notes
bbellium · 8 days
Text
bu aralar bu bizim turk dramalarından asiri sıkılmaya başladım o ona ne demis bu buna ne demis daralıyorum artık kocayı amerikan aldık sırf turk erkeğiyle muhattap olmamak icin bu seferde is yerlerinde ugrasiyorum kapı gibi calışma iznim var hala dandirik dunduruk seyler yapıyorum ingilizcem de ayni yerde takıldı kaldı yarin cikicam sokağa is bakcam mcdonalds veya beyaz saray hangisi olursa artık
7 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 5 months
Text
Tumblr media
Sn @dbdevletbahceli
Biden “Ermeni Soykırımı” yalanını kabul etti.
Demirel Ambargo gerekçesiyle 25 Tem.1975 günü 21 Amerikan üssünü kapatıp,5000 Amerikalıyı kapı dışarı etti.Ecevit de taviz vermedi K Evren açtı.
Sizi de bir görelim.
"AMERİKAN ÜSTLERİ KAPATILSIN"demenizi bekliyoruz
Onlara laf etmeye gelince mangalda kül bırakmayan iki yüzlüler ey amarika ey İtrail dersiniz ama her boku birlikte yersiniz binlerce Müslüman ölüyor ses çıkmıyor normalde taş taş üstünde bırakmamalı ama uyutma unutturma gaz alma uygulanıyor insanlar ölüyor ölsün kimin umurunda Irak'ta 2 milyon öldü kimin umurunda Suriye 2 milyon öldü kimin umurunda her yerde ölen müslüman
Tumblr media
6 notes · View notes
judasizm1 · 1 year
Text
Hain kimdir?
Türkiye Cumhuriyeti'mizin tapusu gibi görebileceğiniz Lozan Anlaşması ve boğazların bizim kontrolüne geçmesini sağlayan Montrö Anlaşmasına kim çamur atıp, gerçekleri saptırmak veya cebini doldurmaya çalışan "hırsız" varsa bilin ki HAİN'dir..
Lozan'ın gizli maddeleri var diyen YALANCI, HAİNLER siz de EŞŞEK gibi biliyorsunuz gizli madde yok ve 1933 yılında çıkan kanunla milli doğal kaynakları araştırma, çıkartma devlette yeni oluşturulan kuruma devredildi ve öyle de yaptılar. Tutturmuşlar Lozan'ın gizli maddelerinden dolayı petrol çıkartamıyoruz diye, yalanınız S..KSİNLER.. Yıllardır Türkiye kendi topraklarında kendi devlet kurumunun çabalarıyla petrol çıkartıyor. Siz nasıl omurgasız yalancısınız?
Tabi siz cahil toplum istediğiniz, okumayan-yazmayan kara cahil bir ülke hayal ettiğiniz için bu gerçekleri söyleyemezsiniz. Biz sizin gibi korkan besleme tavuk değiliz. Hayallerinizi Irak'ta başımıza geçirdiğiniz o çuval gibi başınıza geçireceğiz BOP'çular..
..
BOP'çuların ve SERV'cilerin hayal ettiği Türkiye haritası işte budur;
Tumblr media
Bu Serv haritasıdır. Batılıların Osmanlıya "hadi neysee" deyip bıraktıkları toprakların haritası.. Atatürk'e düşman omurgasız yılanlar (özellikle tarikatlar ve cemaatler) iyi baksınlar bu haritaya.. Özellikle Adıyaman şehrimizde kendine köy kuran amerikan beslemesi tarikat iyi baksın; Adıyaman hangi ülkenin kontrolüne geçecekmiş?
Bir de çıkıp Osmanlıyı Atatürk yıktı YALANINI yayıyor malum hainler.. Birinci Dünya Savaşını Türkiye Cumhuriyeti değil Osmanlı İmparatorluğu kaybetti. Sonuç ise yukarıdaki haritadır. Ve o dönem Atatürk, Osmanlı topraklarını korumak için savaştaydı. Lan siz yoksa Fuller'in tarih kitaplarını mı okuyorsunuz?.. Acınacak durumdasınız 😮😂😂 Merak etmeyin fuller'de ölümlü; hasta.. Bakmışınız bir anda akıl babanız ölmüş! Aynı çarşafları sarınıp "kefenimizle geldik" naraları atıp 15 temmuzda tünellerde saklanan, ortadan kaybolanlar gibi bir anda ortadan kaybolacaksınız.. Her şey durulunca ertesi günü hepiniz CeHaPe'li olacaksınız 😂😂😂 Haberiniz olsun, Bukalemun sizi tanımlarken örnek verilmesine karşıymış 😮😜😂😂 Ben de hayvanım ama bu kadar hayvanlık bende dahi yok diyormuş..
..
(SERV'ciler 17 adamızı Yunan'a teslim etti, coniler o adalarda üs kuruyorlar şimdi. Bitti mi? Bitmedi; Suriyedeki pkk uzantılarına savaşmak için mühimmat verdikleri gibi bir kaç gün önce eğitim bile verdiler. Fransa, İngiltere, İtalya, Yunanistan ve bilimum Serv'deki ülkeler etrafımızda, bizi kuşatıyorlar.. Bizde ne var? Ülke ekonomisini bilinçli olarak uçuruma götüren, Türk düşmanı araplara dilenenler var.. Arjantin'in durumunu biliyorsunuzdur umarım; işte biz onlardan daha kötü durumdayız ama sağolsun manipulatör TUIK var :)) )
Tehlikenin farkında mısın? Suriye, Irak sınırlarımızdaki mayın temizleme ve sözde "tarıma açağız" yalanı BOP projesinin adımlarından biri idi; istilanın, kaosun ve sonunda iç savaşın sesleri adım adım topraklarımıza sokuldu. Sokaklarınızda kızınız, eşiniz ve hatta siz gece dolaşabiliyor musunuz? Bu "açık kapı politikası" diyenler gibi yüzlerce korumayla dolaşıyor musun?
Bu hainlere en büyük desteği "Yetmez ama evet!" diyen Sezen Aksu gibi dangalaklar çıktı. Ne oldu? Yılan onu da soktu; afaroz etmeye çalıştılar. Kaç kez paylaştım burada ikinci dünya savaşında Almanya'da komşusu göz altına alınırken "bana dokunmazlar" diyerek susan din adamının hikayesini.. Sıra ona da gelmişti aynı Sezen Aksu gibi.. Yetmez ama evet; sıra bütün yandaşlara da gelecek, er ya da geç...
Çıkıp televizyon kanallarında "Sınırlarımız bizim namusumuzdur" diyenler; sizin namusunuz bizi ilgilendirmiyor, GÖREVİNİZİ YAPIN VE ÜLKEMİZE DAHA FAZLA SUÇA MEYİLLİ KAÇKIN SOKMAYIN... GİRENLERİ DE GELDİKLERİ YERE GÖNDERİN...
Not: Neden Fetöşün hainleri tek tek hapisten çıkartılıyor? Nedeni siyasetteki ve adalet sistemimizdeki fetö terör örgütü üyelerinin temizlenmeyişi mi yoksa temizlenmek istenmeyişi mi?.. Merak etmeyin devlet unutmaz...
8 notes · View notes
baybaykus · 5 months
Text
Zahide Engin Uçar yazdı. 👇
TC Zahide Engin Uçar yazdı. 👍🙏
YEREL HALK
İngiliz Şimşek T.C. Devletini işgal ettiklerini itiraf etti. Nasıl mı?
Türklere “yerel halk” tanımını koydu. Peki İngilizlerin yerel halk tanımı nedir?
Avrupa’nın beyaz adamı Afrika’ya gitti. Sömürdü. Afrika’nın gerçek sahipleri zenciydi. Kara derili oldukları için insan olarak bakmıyorlardı. Beyaz adam için sömürdükleri ülkelerin gerçek sahipleri kara derili insanlar yerel halktı.
Avustralya’ya gittiklerinde Avustralya’da Aborjinler vardı. Katlettiler. Katlettiklerini kabul ediyorlar ama özür dilemeyi reddediyorlar. Geride çok az nüfusu kalan Aborjinlere “yerel halk” diyorlar.
Amerika’ya gittiklerinde milyonlarca nüfusu olan Kızılderili vardı. Avrupa’nın aç beyazları Kızılderililere soykırım yaptı. Hem de en ahlaksız bir biçimde. Oysa Kızılderililer bu cani ruhlu beyaz adamı el üstünde tutmuştu. Kış ayında KITAYA ÇIKANLAR AÇ KALDI. Kızılderililer onlara yiyecek götürdü. Çok yüzlü Amerikalıların Şükran Günü nedir biliyor musunuz? Kış mevsiminde kıtaya çıktıklarında aç kalırlar, Kızılderililer bunlara hindi götürüp doyurur. Kızılderili soykırımı yapan beyaz adam, o yılların anısına Şükran Günü yapıyor. Kızılderililer tepki gösteriyor. Hem bizleri öldürdünüz, bir de bizimle alay edercesine Şükran Günü mü yapıyorsunuz diyorlar.
İşte o beyaz adam Amerika kıtasının soykırıma uğrayan gerçek sahibi Kızılderililere “yerel halk” diyor.
MR. Şimşek İngiliz ve ABD vatandaşı. Bunun anlamı nedir biliyor musunuz? Mr. Şimşek İngiliz devletinin çıkarına ters bir eylemde bulunursa İngiltere tarafından yargılanır. Amerikan vatandaşı olurken ettiği yemine uymazsa yargılanır. Kırmızı bültenle aranılan bir kişi olur. Bu konumda bir kişi Türkiye’de ekonomiden sorumlu bakan yapılmışsa, Duyun-u Umumiye imaj değiştirerek işleme konmuş demektir.
*** *** ***
ÖLDÜRÜLÜYORUZ FARKINDA MISINIZ?
2006 Yılında yerli tohum yasaklandı. Çiftçi kısır hibrit tohumlara mecbur bırakıldı. Her yıl tohum, fide aldı. Tohumlar gelirken o yılın hastalığının ilaçları da tohumla birlikte gümrüklere geldi. Hibrit tohum ekilen tarlada toprak öldü.
Dr. Ümit Aktaş bir açıklama yaptı. Hibrit tohum yasası 2006 yılında çıktıktan sonra bir yıl içinde ölüm sayısı %50 arttı. Böyle giderse ülkede Türk kalmayacak diyor.
Bu açıklama beni ürküttü, ya sizi?
Bir de pandemi kumpası var. Yeniçağ Gazetesinde çıkan bir habere göre Korona Virüs kumpası dünya nüfusunu azaltmak için üretildi.
Sağlık Bakanı ve hükümetin baskısıyla insanlara nerede ise zorla aşı yapıldı. Korkunç bir algı operasyonu yürütüldü. Sonuç?
İnsanların yaşamında aşılardan önce, aşılardan sonra diye bir dönem başladı. Yaşlılar yanlış tedavi yöntemleri ile büyük oranda öl(dürül)dü. Almanya’da aşı mağduru insanlar dava açıp tazminat alıyor. Türkiye’de sürekli bir yakınımızı kaybediyoruz ama tık yok. Neden? Nedeni açık değil mi?
“YEREL HALK” diyor Mr. Şimşek… Yani, katliamlardan geriye kalanlar…
Sahi kaç TÜRK kaldık biz?
Kimsenin zoruna gitmesin bu soru. Ya da gitsin! Gerçek acıdır.
Ülke nüfusunun nerede ise yarısı kendi diline düşman, her cümlesine Arapça bir kelime sıkıştırmayı maharet sayan, kimliğini, özünü kaybetmiş HİBRİT vatandaş… Diğer yarısının yarısı da, her cümlenin arasına İngilizce kelime sıkıştırmayı maharet sayan, özünü yitirmiş sömürge kafalı vatandaş.
Yunanistan adalarımızı işgal ederken, varlık nedenini Türk düşmanlığı üzerine kurmuş bir devlete kapı bir komşu gibi gidip ekonomisine katkı sunanlar zaten milliyetini kaybetmiş demektir.
Yunanistan Pontus Soykırım yalanını meclisten geçirmişti. Bir de soykırım anıtı diktiğini basından öğrendik. Bizim Devlet Tiyatrolarımız ne yaptı? Yunanistan’ın Atina şehrinde bulunan Pire Belediye Tiyatrosu Sanat Yönetmeninin ortak proje talebine olumlu cevap verdi.
Kimse ne işgali önemsiyor, ne de soykırım iftirasını… İşte bu yüzden “YEREL HALK” aşağılaması yapılabiliyor.
2022 Yılında İzmir Kitap Fuarına katılan kıymetli yazarımız Mustafa Yıldırım gördüğü aymazlık ve ihanet karşısında şöyle haykırıyordu;
“Atina devletinin erinin İzmir’i Smyrna yaparak İngiliz zırhlısı Agamemnon ile gözdağı verdiği İzmir Kitap Fuarındaki kahırlı iki günün sonunda yıkım… İzmir’de tepkisiz kitle… Belki eskiden ‘gavur Smyrna’ değildi ama şimdi olmuş… 9 Eylül savaşın utkusu yerine soytarılığa…
Atinalılar adaları işgal etti. Zeybetiko Soyun eri, İzmir’i SMYRNA yaptı. İngiliz zırhlısı Agamemnonu yanaştırdı çirkinlik anıtı fuarına… Artık atları Belkahveden aşağıya sürme vakti yakındır.”
Ordusu dağıtılan, neyi var, neyi yok satılan bir millet… Yağmalanmış bir ülke, yağmalayanları 22 yıl alkışlamış bir halk kitlesi…
Adı silinmiş, milli kahramanları, kurtarıcısı aşağılanmış, milli bayramlarına yasak gelmiş bir millet... Bütün bu örtülü işgal, aşağılanmaya susan bir halk…
Madenleri Afrika’nın belki 50 yıl öncesinde yağmalandığı gibi vahşi bir biçimde yağmalanan bir millet… Suskun… Sanki yaşamıyor gibi… Yaşasaydı bu işgali gerçekleştirenler bu ülkede bir yıl kalamazdı.
Sahi Türkler nerede? Kaç kişiyiz biz? 40 kişi ile Çin Sarayını basan Kürşat ihtilali ile övünüp, 80 milyon nüfusla işgale boyun eğmek… Onuruna, kimliğine, toprağına saldırılınca susacaksın, cebin delinince yaygarayı basacak, buna da BAŞARI(!) DİYECEKSİN… HADİ ORDAN BE!..
İşgalci işgalini güçlendirmek için 17 milyon sığınmacıyı getirmiş. Senin çocuğun sınavla üniversiteye girerken, işgalcinin çocuğu istediği üniversiteye giriyor. Sen parasızlıktan tedavi olamazken, işgalci bedava tedavi olup, bedava ilaç alıyor. Sen işyerine vergi öderken, işgalci vergi ödemeden işyeri açıp, sana rakip oluyor. Sen çoktan Kızılderili, Aborjin olmuşsun haberin yok. Haberin niye mi yok? Ölü taklidi yaptığın için.
Bugün Emperyalizmin başat devleti sömürgeci İngiltere’nin vatandaşı Mr. Şimşek ne diyor?
“Yerel Halk!”
Yani;
Ölenlerden, ölüden farkı kalmayan mankurtlardan geriye kalanlar…
YEREL HALK!
Utanmalıyız! Utanmayı unuttuysak, gerçekten ölelim.
Kızılderililer kadar azaldığımızda, Mr. Şimşek’in vatanında yapıldığı gibi, bir şükran gününü de Türklere çok görmezler herhalde!?
Zahide UÇAR(21. 04. 2024)
2 notes · View notes
ehverniser · 2 years
Text
Yıllar önce, saymıyorum yılları minimum 13 falan olmuş olabilir. Belki daha fazla ☺ O zamanlara biraz dönüp dalgalanmak, durulmak, dinlenmek vs vs istiyorum. Maksat şuracıkta, ruhumun söğüt ağacına biraz olsun yaslanmak, nefes almak… Çocukluk insanın sığınağıdır bence. Yaşadığım yerde pek sığınağım yok, memleketimde bolca bulunuyor.
youtube
Sanırım biraz sığınağıma kaçmak istiyor olabilirim. Hadi başlayalım! Yaz dönemi, haftasonu demeden dolanır dururduk. Memleket benim için tatil demek olduğu için belki de olumlu habercilik içerdiğinden sığınağım ordadır. Anyway. Bu gereksiz bilgiden sonra biraz halatlardan bahsedebiliriz. Eğer sahil kasabası olsaydı maybe dedemin sandalını kıyıya bağlamak için kullanabilirdim fakat benim için halat, Amerikan filmlerindeki Tarzanlara benzemek için müthiş bir yoldu.
Tumblr media
Büyük bir balkonun demirlerinden küçücük ve çelimsiz ellerimle bağlayıp salıncak yaptığım(büyüklerim hayalimi anlayıp kızmasınlar diye salıncak diyordum. Salıncaktan sallanmak bir bebiş için daha uygun ne de olsa) halattan tutup duvara çıkıp yürüdükten sonra erik ağacının dallarını iki yana ayırır işte geliyorum diye bağırırdım. Ama sessizce.. Niye mi ? Yaramaz çocuk ilan edilip o çılgın bahçede tarzancılık oynamaktan alıkonulmayayım diye ☺
Tumblr media
Önce çift bağlanmış ipin ortasına ayağını bas iki ekinle sımsıkı tut siyah üzüm kabuğunu gözlerinin altına ve yüzüne yapıştır ve heeeeeyyyyyy diye sal kendini. Profesyonel değildim elbette hemen şaaaapmayın. Defalarca duvara tosladım. Zamanla gübre çuvallarından yapılmış kapı önünde oturmak için kullanılan minderleri koyarak kendimi korumayı öğrendim.
Benim için adeta çılgın bir sığınaktı o ev. 150 yıl belki daha öncesinden ekilen dut ağacı benim için tam bir gözlem kulesiydi. Nereyi mi gözlüyordum ? Hemen ileride bulunan dede kahvelerinin yanında bulunan soğuk su sebilini… Çevresinin boş olduğunu gördüğüm an yamuk kola şişesini alıp ağaçtan dama atlar damdan hızlıca yere atlar ve kendimce tazı gibi doldurur içerdim. Evet, mevzu bahis 500 ml su ☺ Hey! Come on baby ! O zaman cold brew yoktu belki ama cold water vardı :D Şimdi de cold brew tercih etmiyorum her neyse… Sonra efendim bizim oranın farklı bir taşı vardır. Böyle kalıp kalıp çıkar. Caminin bir adet bankı bizim duvarın hemen dibindeydi. Yiaaaa çocuktan al haberi dedikleri bu olsa gerek. Duvarın banka bakan tarafından bir adet taşı çıkarıp cami için gelen amcaların dedikodularını dinlerdim. Burdan biliyorum erkekler her ne kadar reddetseler de daha çok dedikodu yapıyorlar ☺
Tumblr media
Duvar kenarında papatya elime alıp otunu büyük keyifle yediğim zamanlar bir yandan dedikodu dinliyordum.
Hatırladığım en komedi şu aslında; Elma ağacının yaslandığı kümes damı biraz eğimliydi. Bir film izlemiştim insanlar güneşleniyordu. Çok heveslendim. Bir seccade alıp eğimli damı şezlong gibi hayal edip elma ağacını şemsiye bilmiştim. Uzanıp oyun oynarken kıymetli büyüklerimin bana doğru haykırmasıyla 10 dakikada çıktığım damdan uçarak indim sanki :D
Tumblr media
En tarihsel ve macerasal olanı da şuydu aslında. Bu küçük ilçenin yıllar öncesinden kalan bir kale kapısı var :D Kale kapısı nereye bakıyor biliyor musunuz? Sağ tarafı okul sol tarafı mezarlık… Hep şunu hayal ederdim, kale kapısından çıkış benim için müthiş bir şeydi. Sanki bir ülkeden kaçmış gibi… Savulunnnn battal gazi geliyor.. Çiuvvv çiuvvv çiuvvv fireee :D
Tumblr media
Eğer kaçış sağlam değilse ya okula gideceksin, ya mezarlık… Sessiz durun şimdi ortada duran ve buğday tarlalarına giden yolu gözüm hiç görmemiş sanırım cinsiyetten ötürü…
Anyway, isterdim ki hep, bir gün çocuklarım da kendileri kendi içlerinde bir sığınak oluşturabilsinler. Ama bu sığınak benimkinden baya uzakta olacak. Varsın onlar da kendi buldukları söğüt altında dinlensinler.
Tumblr media
Özlediğim çok çocukluk, çok masumluk, çok iyilik anısına…
Aklıma şu şiir geldi;
“Şehre neden
esmer ve dölek yüzümle döndüm dağlardan
kar vakti tarlaları kımıldatan soluğum
niyedir sarmalasın vites dişlilerini
defneler, nakışlar yok
alnımda neden.
.
.
.
göğsünün kafesinde yalnızca pasak
biliyorsun
korkutulmuş bir kızın
yüreğinden fışkıran beyaz güvercinleri
sabahın köründe kalkan tirenlerdeki nefret
hergün aynı kalafat yerine çekilmenin nefreti
bunları
bütün bunları biliyorsun
.
.
.
tez kızaran güllerden kendini sakın
sevgiler ürkütsün seni, aşk ayrı-
Aşktır diye geri geldin o çekiç seslerine
bıraktın vazgeçilmez ırmakları
gönlüne kar yağdırıyorsa çocuk sesleri yetsin
dikkat et hiçbir şey ıslatmasın namluları. “
Tumblr media
"Bir diriliş vasfına, binlerce göz arasında, tek bir göze mühürlenip bütün posta kutularında adresi yok diye gezdirilen, mührüyle okyanusta erimeye mahkum bir mektubun uçuşan mürekkebi"
3 notes · View notes
eylulkadin · 6 days
Text
2.GÜN
1.AFFULUENCE:enflasyonsuz REFAT İÇİİNDE yaşarız.
2.AFFORD: a ford almaya GÜCÜM YETER.
3.AFFRONT: front tarafına HAKARET ETTİLER.
4.AFIRE: fire ile YANIP TUTUŞAN
5.AFLOAT: af lut kavminne gelmeyince DENİZDE helak oldular.
6.AFRAID: KORKMUŞ
7.AFRESH: a fresh meyvelerle YENİDEN kendime geldim.
8.AFTER: sonra
9.AGAINST: aga ınstaya KARŞI biri
10.AGAIN: tekrar
11.AGE: yaş
12.AGELESS: yaşsız,YAŞLANMAYAN
13.AGENCY: acenta
14.AGGLOMERATE:ağlama meranı TOPLADILAR diye.
15.AGGRANDİZE: ağrıyan dizi BÜYÜTMEMEK gerekiyor önemsiz
16.AGGRAVATE:
17.AGGREGATE: ağrı kapı şen olmuyor YIĞILMAYIN boşuna
18.AGGRESSIVE: agresif
19.AGHAST:aga hasta olunca dehşet içinde olduğumu hissettim.
20.AGILE: aga ile çevik ve atik adamlarız.
21.AGITATOR: agı tatar ramazan atmış TAHRİKÇİLERE
22.AGO: ÖNCE
23.AGONY: aganigi tadı ACI geliyor artık.
24.AGRARIAN: agrıyan ailesi tarımsal işler yapan ermenilerdir.
25.AGREE: katılıyorum
26.AGRICULTURE: agrı kültürü demek ZİRAAT demektir.
27.AGROUND: agır on tonluk gemi KARAYA OTURDU.
28.AGUE: agu diyen bebek bile SITMA olmuş
29.AHEAD: bi kafa ileride hep bizden
30.AİD: yardım. ait olana YARDIM edili bu kuruluşta.
31.AIL: aile evinde HASTA oldum.
32.AIM : a imza
33.AISLE: ayşe ile ARAYOLDAN geldik.
34.AJAR: ajdar sürekli YARI AÇIK giyinenlere bakar.
35.AKIN: evi YAKIN
36.ALACRITY: ala city ismi İSTEKLER arasında
37.ALARM : alarm
38.ALAS: alası gören EYVAH bu çocuk mu geldi diyor.
39.ALBUM: ALBÜM
40.ALCOHOL: alkol
41.ALDERMAN: al dermanın belediye meclis üyesi
42.ALE: aley aley aşey BİRAlı bi şarkı
43.ALERT: uyarı demek ama TETİKTE olun anlamında
44.ALIBI: ali bi MAZARET göstermeden ayrıldı işten.
45.ALIEN: ali en YABANCI içimizdeki
46.ALIGHT: ali git ve YANAN ateşi söndür.
47.ALİKE: ali kele BENZER artık
48.ALİMENT: ali mentollü GIDA getirmiş
49.ALIMONY: ali mani mani NAFAKA ödüyor.
50.ALIVE: ali ve ben HAYATTA kaldık.
51.ALL: hepsi
52.ALLAY: alayına giderdim de YATIŞTIRDIlar beni.
53.ALLEGE: al egeden İLERİ SÜR ayvalık işte
54.ALLERGY:alerji
55.ALLEVİATE: alevi at dışarı yangını HAFİFLET.
56.ALLEY: al leyla sana DAR YOL
57.ALLIANCE: ali anca bizi BİRLEŞTİRMEK için uğraşsın
58.ALLIGATOR: amerikan timsahı
59.ALLOCATE: alo kate parayı eşit BÖLÜŞTÜRDÜ mü
60.ALLOT: al otları AYIR önce
61.ALLOW: al ov omuzumu İZİN VERİYORUM.
62.ALLUDE: al ud elinde işte İMA ETME hırsız değilim
63.ALLURE: al ur
64.ALLY: ali bizim MÜTTEFİKİMİZ
65.ALMANAC: almanak anlamını bilmiyorum
66.ALMIGHTY: alma iti yanına HERŞEYE GÜCÜ YETMEZ.
67.ALMOND: badem canım sende
68.ALMOST: neredeyse , hemen, hemen
69.ALMS: elması SADAKA verir gibi verdi hizmetçisine
70.ALOFT: loft markası bile YÜKSEKLERDE artık
71.ALONE: yalnız
72.ALOOF: alo of çok mu UZAKtasın
73.ALOUD: alo udu YÜKSEK SESLE çalma artık komşu
74.ALPHABET:alfabe
75.ALREADY: çoktan hazır
76.ALRIGHT:pekalaaaa
77.ALSO: ayrıca
78.ALTER:al terledin üstünü DEĞİŞ.
79.ALTERNATIVE:alternatif
80.ALTHOUGH: aldığı HALDE tekrar istedi
81.ALTITUDE: altı tuttu yemeğin diye YÜKSEKLİKten attı tencereyi
82.ALTOGETHER: HEP BİRLİKTE
83.ALUM: al umarım ŞAP yok yemekte
84.ALUMINIUM: ALÜMİNYUM
85.ALWAYS: her zaman
86.AMALGAMATE: hamal KARIŞTIRMIŞ yine katları
87.AMASS: aması maması yok para BİR��KTİRECEKSİN.
88.AMATEUR: amatör
89.AMAZING: şaşırtıcı
90.AMBASSADOR: ama bassador BÜYÜKELÇİSİ kim bilmiyorum.
91.AMBUGUİTY: ama bugudileri takmam BELİRSİZ.
92.AMBITION: am biti onda ARZU ve HIRSı öldürdü.
93.AMBULANCE:ambulans
94.AMBUSH: ama bushun askerlerini bi PUSUYA düşürmüşlr görmelisin
95.AMELIORATE: ameli beni İYİLEŞTİRİYOR.
96.AMEN: amin
97.AMEND: ıslah edici
98.AMIABLE: ami abla bu kazağa HOŞ dedi
99.AMICABLE: ama kablonun çıkması DOSTANE değil çarpar adamı
100.AMID: amıd amca düğünün ORTASINDA düştü.
0 notes
pazaryerigundem · 4 months
Text
İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin ölümü kaza mı, suikast mi?
https://pazaryerigundem.com/haber/172547/iran-cumhurbaskani-reisinin-olumu-kaza-mi-suikast-mi/
İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin ölümü kaza mı, suikast mi?
Tumblr media
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan’ın da aralarında olduğu heyetin helikopteri Azerbaycan ziyareti sonrasında düştü ve kazada kurtulan olmadı. Bu şok eden ölümlerin sonrasında dünya genelinde suikast ya da sabotaj ihtimalleri dillendirilmeye başlandı.
Oğuzhan Osman BİLGİN / HERKES DUYSUN
BURSA (İGFA) – İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan’ın helikopter kazasında hayatını kaybetmesi tüm dünyada şok etkisi yarattı. Orta Doğu’da hali hazırda devam eden çatışmalar ve İran’ın bu çatışmalarda benimsediği politikalar nedeniyle başta ABD ve İsrail gibi güçleri karşısına alması, yaşanan kazanın üzerinde insanların farklı ihtimalleri düşünmesine neden oluyor.
Tumblr media
Dış Politika Uzmanı Dr. Barış Adıbelli, söz konusu ölümlerin sabotaj ya da suikast olma ihtimalini Herkes Duysun için değerlendirdi.
“ABD YAPIMI BİR HELİKOPTER İLE TAŞINMASI ANLAMASI GÜÇ BİR DURUM”
Ölümlerde kaza, sabotaj ya da suikast gibi ihtimallerinin dışında bir ihtimal daha olduğunu kaydeden Dr. Barış Adıbelli, “Böyle bir helikoptere bu denli zorlu coğrafi koşulların olduğu ülkede binmek intihar anlamı da taşıyor. Hemen yanı başınızda Rusya ve Çin gibi ilişkilerinizin oldukça iyi durumda olduğu ülkeler mevcut. Çin ya da Rus liderleri de Amerikan malı helikopterler kullanmıyor elbette. İran’ın, devlet büyüklerini taşımak Rusya ve Çin’den VIP nitelikte helikopterler temin etmesi çok da zor olmasa gerek. ABD üretimi hava araçlarına düşkünlüğü anlamak güç. Hele ki ABD ile sorunlu ilişkileri olan ülkelerin bu tarz ABD malı ürünleri kullanması anlaşılması zor bir durum. İran füze yapımından nükleer yatırımlara pek çok konuda büyük harcamalar yapıyor ancak kendi liderini taşıyacak kalite ve niteliğe sahip bir hava aracı bulunmuyor.” ifadelerini kullandı. 
ABD VE İRAN ARASINDA İLİŞKİLERİN GELDİĞİ BOYUT DİKKAT ÇEKİCİ
ABD Dışişleri’nin yaptığı açıklamanın da dikkat çekici olduğunu vurgulayan Dr. Barış Adıbelli, “ABD’den gelen açıklamada İran’ın kendilerine arama-kurtarma çalışmalarında yardım için başvurduğunu ancak lojistik gerekçelerle bu yardım talebinin geri çevrildiği açıklandı. ABD bölgede ya da bölge yakınında bu arama faaliyetlerine katılacak teknik ekipmanı olmadığı için yardım talebini geri çevirmiş olabilir. Ancak ABD’nin dünya genelindeki askeri varlığı dikkate alındığında bu durum çok gerçekçi görünmüyor.” şeklinde konuştu.
Yardım talebinde dikkat çeken bir diğer konunun ise ABD ve İran arasındaki ilişkinin düzeyi olduğunu kaydeden Adıbelli,  “İran ve ABD’nin diplomatik düzeyde teması olduğu görülüyor. Arka kapı diplomasisi işliyor. Bunu bize gösteren şey İran’ın yardım talep edebilecek teması kurabiliyor olmasıdır. Bu durumu İsrail-İran geriliminde misilleme yapılması sürecinde Türkiye üzerinden ABD ile diplomatik temas kurulurken de görmüştük. Taliban’la dahi barışmış bir ABD var. Bu ilişkiler bize gösteriyor ki bir sabah uyandığınızda ABD ve İran arasında ilişkilerin 180 derece değiştiğini görmemiz hiç şaşırtıcı olmaz.” dedi.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
habercinizburada · 5 months
Text
Tumblr media
https://www.gpluskapi.com/ (Adokapı kompozit kapı)
https://www.gpluskapi.com/ (iç oda kapı modelleri)
https://www.gpluskapi.com/ (kapı fiyatları)
https://www.gpluskapi.com/ (Melamin kapı)
https://www.gpluskapi.com/ (Amerikan kapı)
0 notes
remaxsunset · 5 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Ankara/Etimesgut Bağlıca Mah. 4+1 Daire Satışta!
✅ 175 m² brüt ✅ 160 m² net ✅ Kuzey-Doğu Cepheli ✅ Ahşap Doğrama ✅ Amerikan Kapı ✅ Boyalı ✅ Çelik Kapı ✅ Duşakabin ✅ Ebeveyn Banyosu ✅ Fiber İnternet ✅ Giyinme Odası ✅ Gömme Dolap ✅ Görüntülü Diafon ✅ Hilton Banyo ✅ Isıcam ✅ Kartonpiyer ✅ Kiler ✅ Laminat Zemin ✅ Yüzme Havuzu (Açık) ✅ Spor Alanı ✅ 24 Saat Güvenlik
--------------------------------
📅 Detaylı Bilgi İçin;
🌐 www.remaxsunset.com.tr
📲 0312 241 43 43
📍 Konum: Ümitköy / Ankara
-------------------------------
👔 Yetkili Danışmanımız;
📲 0539 201 29 88
-------------------------------
0 notes
ahmet-34 · 2 years
Text
Dünyanın en tecrübeli kurtarma birimlerinden biri olduğu belirtilen Amerikan Uluslararası Kurtarma Ekibinin Kurtarma şefi ve afet olayları müdürü Doug Copp’un çok paylaşılan -ya da paylaşılması gereken diyeyim- deprem anında hayatta kalma önerilerini basitçe kopyaladım.Soru şu: Deprem anında nasıl, nerede durmalı?
DOUG COPP'UN ÖNERİLERİ 1)"Binalar çökerken basitçe "çömelen ve korunan" kişiler istisnasız her defasında ezilerek ölüyorlar. Masa, araba gibi nesnelerin altına giren kişiler her zaman ezilirler. 2)Kediler, köpekler ve bebeklerin hepsi doğal bir şekilde dizlerini ana rahmindeki gibi karınlarına doğru çekerek kıvrılırlar. Deprem anında sizde bu şekilde kıvrılmalısınız. Bu doğal bir güvenlik ve hayatta kalma içgüdüsüdür. Daha küçük bir boşlukta hayatta kalabilirsiniz.  Hafifçe ezilecek ama yanında boşluk yaratacak bir kanepe, geniş büyük bir eşyanın yanında durun. 3)Ahşap evler deprem anındaki en güvenli yapılardır. Sebebi basittir; ahşap esnektir ve depremin zorlamasıyla hareket eder. Eğer ahşap bina çökerse geniş yaşam boşlukları oluşur. Ayrıca, ahşap binalar daha az yoğunlukta yıkılış ağırlığına sahiptir. Tuğla binalar ayrı tuğla parçalarına ayrılacaklardır. Tuğlalar bir çok yaralanmalara sebep olacaktır, ama (beton) bloklardan daha az ezilmiş vücutlar yaratırlar. 4)Eğer gece yataktayken deprem olursa, basitçe yuvarlanarak yataktan düşün. Yatağın çevresinde güvenli bir boşluk oluşacaktır. Oteller müşterilerine deprem anında yatakların yanında yere uzanmalarını salık veren bir uyarı notunu odalarda her kapının arkasına asarlarsa depremlerde çok büyük hayatta kalma oranlarını sağlayabilirler. 5)Televizyon izlerken deprem olursa ve kolayca kapıdan veya pencereden dışarı kaçmak mümkün değilse, kanepe veya büyük bir koltuğun/sandalyenin yanında cenin pozisyonunda kıvrılarak yere uzanın. 6)Bina çökerken Kapı kirişlerinin altına geçen herkes ölür...Nasıl mı? Eğer kapı kirişlerinin altına geçerseniz ve kapı kirişi öne veya arkaya doğru düşürse inen tavanın altında  ezilirsiniz. Eğer kapı kirişi yana doğru yıkılırsa ikiye bölünürsünüz. Her iki durumda da! 7)Hiçbir zaman merdivenlere gitmeyin/yönelmeyin. Merdivenler (ana binadan) farklı bir "frekans aralığına" sahiptir; ana binadan bağımsız/ayrı olarak sarsılırlar. Merdivenler ve binanın geri kalanı devamlı olarak birbirlerine çarparlar, ta ki merdivenlerin yıkılışı kadar. Merdivenlere ulaşan insanlar basamaklar yüzünden yaralanırlar. Korkunç şekilde sakatlanırlar. Bina yıkılmasa dahi, merdivenlerden uzak durun. Merdivenler binanın hasar görmesi en muhtemel kısmıdır. Depremde yıkılmamış olsa dahi, merdivenler bağırarak kaçmaya çalışan insanların aşırı yüklenmesi ile çökebilir. Merdivenler binanın geri kalan kısmı zarar görmemiş olsa dahi her zaman güvenlik açısından kontrolden geçirilmelidir.
9 notes · View notes
Text
Çok Hızlı! (15) (Orhan 36 Y., Bursa)
Merve'yi aradım, "Müsaitsen gelsene?" diye. "İşlerim çok yoğun, eleman da gitti gelmedi, kendisine ulaşamıyorum da!" dedi. Aklıma çiğdem düşmüştü yine...
Saat 16:00 gibi Sevgi aradı. Son dönemde Behiye, Fatma ve Güzin'le çok zaman geçirmiştim. Sevgi'yi ihmal etmiştim. "Konuşmamız lazım..." dedi. "Tamam gel o zaman!" dedim. Ortalığı toparladım. Sevgi iş çıkışı geldi. Surat bir karış. "Ne oldu?" dedim. "Hikmet Balıkesir'e gidip geliyor ya, oraya taşınalım ya da ben işi bırakacağım diyor!" dedi. "Ne mezunu kocan?" dedim. "EML Mobilya!" dedi. Gülümsedim. "Ne oldu?" dedi. Nosap'taki Amerikan Kapı yapılan fabrikayı aradım. Patrona rica ettim, "Bir akrabam var, mümkünse ona uygun bir iş..." diye vasıfları söyledim. "Tamam Orhan bey, yolla!" dedi.
Sevgiye, "Al, bu numarayı arayıp gitsin Hikmet, işi hazır!" dedim. Sevgi boynuma bir atıldı ki, "Bugün sen hiç kıpırdamayacaksın!" deyip üstümüzdekileri çıkardı tek tek. Yatağa uzatıp yarağımı ağzına alıp dakikalarca yaladı. Sonra da üstüne oturup zıplamaya başladı. Arada eğilip dudaklarını dudaklarıma gömüyor, kendi göğüslerini okşayıp, saçlarını geriye attıra attıra sikişiyordu. "Aşkımsın, kocamsın, seninle birlikte olduğum ilk günden beri hayatımda zevkten zevke uçuyorum. Herşeyde, herşeyde sen varsın!" diye diye orgazm oldu. Sonra, "Aşkım götümden siker misin?" deyip ters döndü ve yarağımı hizalayıp içine aldı. Yavaş hareketlerle yarağımı göt deliğinin başına kadar çıkarttırıp sonra tekrar köklüyor, "Ohhhh, ahhhh, senden önce haftada bir amcığım üstünkörü sikilirdi, şimdi her deliğim doluyor, ohhhh erkeğim!" diye inliyor, parmakları amcığında orgazm oluyordu. Dibine kadar bastırıp boşalacacağımı anlayınca, kalkıp yüzünü yarağımı başına kadar eğdi ve "Yüzüme, ağzıma, saçlarıma kocacığım!" dedi. Saldım hepsini yarağım avuçlarındayken...
Son günlerde kendimi iyi hissetmiyordum. O kadar para pul, bir sürü kadına rağmen herşeyi o kadar kolay elde ediyordum ki, heyecan namına bir şey kalmamıştı hayatımda. İşler tıkır tıkır yürüyordu, Güzin müthiş akıllı ve becerikli çıkmış, hesabı kitabı çok güzel çekip çeviriyordu. Ümit'ten boşandığı için büronun üst katında kalıyor, akşamları bile çalışıyordu...
Bir sabah işe gittim. Güzin sabah kahvemi getirdiğinde, "Ya Orhanım, birşey diyeceğim, misafirim gelecek, iznin var mı?" dedi. "Kim?" dedim. "Eski görümcem, biz okul arkadaşıyız onunla, zaten o aracı olup abisine istettirmişti. Kocasının kaportacı dükkanı vardı işleri bozulmuş, Konya'daydılar buraya taşındılar, kaynanamın pardon eski kaynanamın (gülerek) yanında oturuyorlar. O da iş arıyor, çalışmak istiyor. Bugün bana gelmek istedi, hayır diyemedim!" dedi. "Olur gelsin, ben de Gemliğe yat firmasına gideceğim zaten. Ama sabahtan gelseydi keşke, biliyorsun öğleden sonra hareketli buralar!" dedim. Öğleden Sonra Fatma ve Behiye gelecekti 3 gibi.
10 dakika sonra, ben tam çıkmaya hazırlanırken, açık olan oda kapımdan büronun ana giriş kapısı görünüyordu, ünlü Kanada'lı bayan artise benzeyen biri girdi içeri, sanki televizyondan çıkmış bizim büroya gelmişti. "Offf!" demişim. Güzin'le sarılıştılar. Klasik selamlaşmalar. "Gel, Orhan bey'le tanıştırayım seni!" dedi. Ayağa fırladım, "Hoşgeldiniz!" dedim. "Nurhayat ben, ama herkes Nur der!" dedi. Elini sıktım sıcacıktı. "Oturun!" dedim koltukları gösterip. Güzin çayları kaptı getirdi.
Nur'a, "Eee, memlekete dönmüşsünüz, hoşgeldiniz!" dedim. Klasik muhabbetten sonra iş ile ilgili sohbet ettik. Güzin'le beraber Ticaret Lisesinde okumuşlar, o yüzden bilgisayarı iyiymiş. Konya'da bir mali müşavirin yanında çalışmış vs. vs. "Bir CV bırakın da uygun birşeyler bakalım size!" dediğimde, çantasından çıkardığı CV'yi verirken teşekkür etti. Canım kalkmak istemiyordu, ama toplantı vardı Gemlik'te. "Bana müsaade, siz hasret giderin!" dedim. Kadının bakışlarında bir şey vardı, ama çözememiştim, sanki yardım ister gibi, hüzünlü ama mağrur bakışlar ve duruş...
Öğleden sonra döndüğümde, Güzin, Behiye, Fatma oturuyorlardı. Behiye artık Fatma'yı çanta gibi heryere taşıyor, zaman zaman onda kalıyor, zaman zaman Fatma Behiye'de kalıyordu. Eminim Muhittin'den fazla birbirleriyle sikişiyorlardı. Geceleri beraber yatıyorlardı. Behiye abla söze girdi, "Orhanım, yıllardır o dairelerde tıkıldık kaldık, şimdi hafif şehrin dışına doğru güzel bir arazi bul, en az 100 dönüm olsun, içine ayrı ayrı havuzlu güzel iki tane villa yaptır, biri sana biri bana, ona göre özen!" dedi. "Tamam!" dedim. Behiye abla, "Ha, ayrıca bizim bir isteğimiz daha var. Biliyorsun Fatma'da da biraz mal mülk var, onları da senin takip etmeni istiyoruz!" dedi. "O zaman Güzin'e çok yük binecek, buraya takviye elemanlar lazım!" dedim. "O senin işin, sormana gerek yok! Var mı aklında birileri?" dedi Behiye abla.
CV'yi uzattım. Behiye abla, "Güzel karıymış! Ne o aslanım, bizler yetmiyoruz galiba, sikecek birini daha mı istiyorsun?" dedi. Güzin atladı, "Vermez ki abla!" diye gülerek. "Aslanıma kim vermeyecek kız?" dedi Behiye abla kaşlarını çatıp. "Ayrıca, bir de şöför, satınalma vs. gibi biri lazım, arabalara bakacak, alışverişleri yapacak, Hatice teyzeyi hastaneye taşıyacak vs." dediğimde, "Var mı aklında biri?" dedi yine. "Hikmet olur mu ki diyorum?" dedim. Fatma kaşlarını kaldırdı, yüzünü buruşturdu. Behiye abla, "Bak işte aslanım! Eee, arka tarafa geçelim mi, var mı keyfin?" dedi gülerek.
Büroyu içerden kilitleyip, arka daireye geçtik, Behiye ablanın odasına çıktık (kendisine özel üretim 3*3 yatak yaptırtmış, onu özel odasına koydurmuştu). Ancak o olduğunda o oda açılırdı. Onun odası üst katta ve 2 odanın birleştirilmesi ile oluşturulmuştu. Behiye abla koltuğa oturup, Fatma'yı işaret ederek, "Aslanım bu orospu yapmaya çalışıyor ama senin gibi beceremiyor, şu senin hareketinden lazım bana!" dedi. İki parmak hareketimle başladım. Behiye abla daha parmaklarımı yeni oynatmaya başladığımda koltukta yayılmaya ve inlemeye başladı. Fatma ile Güzin yatağın kenarına oturmuş, birbirlerini parmaklayıp bizi seyrediyor, bir yandan da öpüşüyorlardı...
Behiye abla, "Ulan gavur, hastayım senin şu parmaklarına, ohhh!" diyor, ben de, "Amk karısı ben de senin şu amcığına hastayım!" deyip onu azdırıyor, arasıra elimi çekip hareketin klasik parçası olarak amcığını klitorisini tokatlıyordum. Ahlarla Ohlarla orgazm olup koltuğa yığıldı ve Fatma'yla Güzin'i işaret edip, "Orospular seni bekliyor!" dedi.
Fatma elini uzatıp, "Kocacığım!" diye çağırdı, yatağa sırtüstü yatıp bacaklarını araladı. Güzin yarağımı ağzına alıp iyice ıslatıp emdikten sonra, Fatma'nın amcığındaki parmaklarını çekip yarağımı soktu. Sonra da Fatma'nın dudaklarını ve göğüslerini emmeye koyuldu, kalçası kalkık bana doğru domalmış halde. Behiye abla kalkıp belden bağlamalı yarağı çekmeceden alıp beline bağladı, Güzin'in arkasına gelip, koca yarağı tükürükleyip Güzin'in götüne gömdü. Güzin'den derin bir, "Ohhhhh!" geldi. Tam o sırada telefonum çaldı. Arayan Merve'ydi, "Biraz boş zamanım var da, müsait misin?" diye soruyordu. Behiye abla (Gelsin, gelsin!) diye işaret ediyordu. "Gel!" dedim. O güne dek Merve sezinlese de bunları siktiğimi bilmiyordu, ne tepki verir bilemedim.
Yatakta yan yana bana bacaklarını açmış amına köklediğim Fatma ile kalçasını kaldırmış götünü Behiye'nin belden bağlamalı yarakla siktiği Güzin öpüşürlerken, Beehiye abla kafasını çevirip dudaklarıma yapıştı. Güzin'le Fatma'nın, "Sik kocacığım!" nidaları birbirine karışırken, Ahlar Ohlar havada uçuşuyordu...
10 dakika kadar sonra zil çaldığında hepimiz boşalmış, kimimiz koltukta, kimimiz yatakta sigaralarımızı tüttürüyorduk. Kalkıp otomata bastım ve "Yukarıdayım, gel!" diye seslendim. Merve merdivenlerden çıkarken beni çıplak görünce, "Çok mu özledin?" diye kıkırdadı. İçeri girince, "Burası da mı vardı?" dedi. Odanın kapısını gösterdim. Odaya girip geri çıktı. Gidecek dedim kendi kendime. İki adım attı, tekrar geri döndü ve "Seziyordum, ama hepsi aynı odada!" diye gülmeye başladı. Behiye ablanın önünden sarkan yarağa bakıp, "Hem de tam teçhizat!" dedi. Behiye abla beline bağlı yarağı eliyle dik duruma getirip, "Gel!" dedi Merve'ye.
Bir dakika geçmeden Merve Behiye ablanın kucağında oturup kalkarken benim yarağımı ağzına almış emiyordu. Güzin ve Fatma da hem Behiye ile öpüşüyor, hem benim taşaklarımı, Merve'nin göğüslerini sıkıp okşuyorlardı. Koltuğun önünde üstünde yanında resmen yumak olmuştuk. Merve kökünden tuttuğu yarağımı ısırıyordu ara sıra. Vücudunda 8 el, amında kocaman bir yarak, kalçalarını tokatlayan Behiye abla varken bu çok normaldi. Salyaları yarağımdan yere damlıyor, aldığı zevkten kısılmış gözlerle, "Ohhhh, daha önce neden çağırmadınız ki?" diye bağırıyordu...
Hepsi sırayla bellerine bağlayarak aynı pozisyonda diğerini sikerken, ben şanslarına Fatma ve Behiye ablanın suratlarına boşaldım. Onlar kaçar kez orgazm oldu bilmiyorum. Saat 19:30'du, Merve, "Ooo çok geç kaldım!" deyip fırladı, birer kart verdi, "Hanımlar gelin amcıklarınızın ağdası benden!" deyip gülerek gitti. Biz de toparlanıp çıktık. Güzin'e, "Telefon et, Nur yarın şartları konuşmak üzere gelsin!" dedim. Birkaç bira alıp eve gittim.
Karım somurtarak karşıladı. Ama Behiye ablanın villa projesini anlattığımda yüzünde gülücükler açıyordu. "Çok çalışıp beni ihmal ediyorsun diye kavga çıkaracaktım, ama çalış kocacığım, para gençken kazanılır, ilerde rahat ederiz!" dedi. Ulan dedim, benim karı da çakal :)
Ertesi sabah büroya gitmeden önce eczaneye uğradım haptan almak için. Arkadaşım, "Oğlum, Almanya'dan 10 kutu hap getirttim. Bu yeni, sadece temas olduğunda hem geciktirici hem kaldırıcı olarak harekete geçiyor, yan etkisi de sıfır! Ama pahalı!" dedi. Son kullanma tarihleri 2 yıldı 5 kutu aldım. "Beğenirsek devamı?" dedim, "O kolay!" dedi.
Büroya girdiğimde Nur ile Güzin oturmuş çay içiyorlardı. Nur'un üzerinde dünkü gibi kot pantolon ve tişört vardı. Bu halini sevmedim :) Kahvem geldi, bu kez Nur yapmıştı kahveyi. "Otur, anlat bakalım!" dedim. "Neyi?" dedi. "Özgeçmiş!" dedim sırıtarak. "Kocam uzaktan akrabamız, kaporta ustası, Konya'lı, işleri ters gitti dükkanı kapatıp geldik. 4 yıllık evliyiz, çocuğum yok." dedi son olarak. "Peki diyelim anlaştık ve iş başı yaptın, 2 ay sonra hamileyim der işi bırakırsan ne olacak?" dedim. "Orhan bey, şimdilik çocuk düşünmüyoruz, ayrıca eşim de işsiz, sanayide bir tanıdığının yanına gidip geliyor, ama borçlarımız var, bu işe ihtiyacım var!" dedi. "Bak, ne iş yapıyoruz biliyor musun?" dedim. "Behiye abla ve Hatice Teyzenin işlerini takip ediyorsunuz." dedi.
"Peki, Güzin'de bir şey farkettin mi?" dedim. "Etmem mi!" dedi kendi masasında oturan Güzin'e bakıp, "Açıldı, giyim tarzı tam ters yönde değişti, kendine bakıyor, özgüveni tavan ve burada çalışmaya başladığı ilk günden beri hep yüzü gülüyor. Hatta, abimden boşanma aşamasında biriyle ilişkisi olduğunu bile düşündüm!" dedi. Gülümsedim ve "Olabilir, biz burda bir aileyiz ve hepimiz birbirimizin mutluluğunu isteriz!" deyip şartları sıraladım.
1- Güzin gibi giyineceksin, kıyafet masrafların karşılanacak. Buraya gelirken ne giydiğin önemli değil, Güzin'in eve koyarsın kıyafetleri, gelince üst katta değiştirirsin.
2- Burda olan burda kalır. Ayrıca duyduğun gördüğün hiç bir şeyi kocana bile anlatmayacaksın.
3- Behiye hanım ve misafirleri sık sık gelir giderler, saygıda kusur etmeyeceksin.
4- Ben ara sıra Houdini gibi büro içinde yok olurum, içeri bakmadan içerde dışarda demeyeceksin :)
5- Ben... Güzin ile birlikteyim, sence sakıncası var mı?
Önce bir düşündü, cevap veremedi. Sonra, "Beni ilgilendirmez!" dedi. "Zamanla buradaki herşeyi öğrenecek ve içinde olacaksın!" dediğimde gözlerime soran bakışlarla baktı. "Aile demek herkes birbiri için demek!" dedim. Kaşlarını çatıp, "Yani?" dedi. "Görürsün şimdi. İşi kabul ediyor musun, maaşın 500 Dolar!" dedim. "Güzin 6 ayda yüzde 25 zam aldığını söyledi, ne teklif etseniz kabul edecektim zaten!" dedi. "O zaman şimdi alış verişe gidiyoruz!" dedim. "Ne alış verişi?" dedi. "Kıyafet!" dedim.
Doğru Korupark'a gittik. Birkaç mini etek, askılı bady, sonra birkaç normal etek, beyaz gömlek vs. aldık. Birkaç çift değişik renklerde ayakkabı, hepsini arabaya yolladım. Sonra da iç çamaşırı mağazasına girdik. Usulca kulağıma eğilip, "İçimize giyeceklerimizi bile sen mi seçip alıyorsun?" dedi. "Sadece ilk seferde, sonra Güzin ile gelir ne ihtiyacınız varsa alırsınız!" dedim.
Güzin, Behiye abla ve Fatma ile yaptığım alış verişlerden beni tanıyorlardı artık. Mağaza müdürü zevklerimi de bildiğinden bir çok şey çıkardı. Nur, önüne konan kutulardaki malzemelere bakıp, kıpkırmızı bir şekilde, kulağıma dudağı değecek kadar yaklaşıp, "Ben bunları giyemem!" dedi. "Gir dene bakalım!" dedim kabini işaret edip. "Ciddi misin?" dedi kızmış bir surat ifadesi ile. "Geri gelip değiştirebilece kmisin olmazsa?" dedim. Mecbur girdi. İlk giydiği jartiyerli bir takımdı. Önce gözlerini, sonra kafasını çıkarıp, kabin örtüsüne sıkı sıkı tutunup, "Hiç bir yerimi örtmedi ki bu, hiç giymesem daha iyi!" dedi saf saf. "O da bir seçenek!" dedim gülerek.
Daha önceki yüklü alış verişlerimden bildikleri için, depo kısmındaki özel soyunma kabininde kutuları bırakıp ön tarafa geçmişti mağaza müdürü. "Aç bakayım perdeyi, merak etme kimse yok!" dedim. "Yaaaa, kamera falan vardır!" dedi şımararak. Tamamdı bu iş, ayıp falan filan dememişti. İlk kez, aldığımız tüm çamaşırların bu kadar yakıştığı bir vücut vardı karşımda. Yarağım kaskatı oldu. Nur gözlerini dikmiş yarağıma bakıp, "Çok mu yakıştı?" dedi ve etrafında döndü. "Çokkkk!" dedim. "Yaaa, belli!" dedi yarağımı işaret edip :)
[Orhan]
24 notes · View notes
ceyizpaketleriniz · 11 months
Text
G Plus Kapi Sistemleri
Ev dekorasyonu ve tasarımında kapılar hem estetik hem de fonksiyonel açıdan önemli bir yer tutar. Oda kapıları, odalar arasındaki geçişleri düzenlerken aynı zamanda iç mekânın tarzını da belirler. PVC kapılar, polivinil klorür malzemesinden üretilir ve hafif, dayanıklı, kolay bakımı yapılan oda kapısı modelleri olarak tercih edilir. Suya ve neme karşı dirençli olan PVC kapı, sağlam bir yalıtım sağlar. Böylece birçok yaşam alanında bu tür kapı modelleri sıkça tercih edilmektedir.
Amerikan kapı ise ahşap malzemeden yapılır ve geniş çerçeve detayları, oyma işçilikleri ve geleneksel tasarımlarıyla dikkat çeker. Amerikan kapıları odalara karakteristik bir atmosfer katmak amacıyla tercih edilir. Ahşap dokusuyla doğal ve sıcak bir görünüm verir. Böylece bulunduğu yaşam alanına farklı bir konsepte tarz katar.
Kompozit kapı, ahşap lifleri ve polimer malzemelerin kombinasyonuyla üretilir. Bu tasarım, ahşabın doğal güzelliği ile polimerin dayanıklılığını birleştirir. Hsava koşullarına karşı dirençli olan kompozit kapılar, çeşitli renk ve desen seçenekleri sağlar. Ahşap görünümünü sevenler için ideal bir modeldir. Bu tür kapı modelleri, kullanıcıların ihtiyaçlarına ve tarzlarına göre çeşitlilik gösterir. Sizlerde tüm ürünleri incelemek ve sipariş vermek için www.gpluskapi.com adresine tıklayabilirsiniz.
0 notes
vodafoneturkiyem · 11 months
Text
G Plus Kapi Sistemleri
Ev dekorasyonu ve tasarımında kapılar hem estetik hem de fonksiyonel açıdan önemli bir yer tutar. Oda kapıları, odalar arasındaki geçişleri düzenlerken aynı zamanda iç mekânın tarzını da belirler. PVC kapılar, polivinil klorür malzemesinden üretilir ve hafif, dayanıklı, kolay bakımı yapılan oda kapısı modelleri olarak tercih edilir. Suya ve neme karşı dirençli olan PVC kapı, sağlam bir yalıtım sağlar. Böylece birçok yaşam alanında bu tür kapı modelleri sıkça tercih edilmektedir.
Amerikan kapı ise ahşap malzemeden yapılır ve geniş çerçeve detayları, oyma işçilikleri ve geleneksel tasarımlarıyla dikkat çeker. Amerikan kapıları odalara karakteristik bir atmosfer katmak amacıyla tercih edilir. Ahşap dokusuyla doğal ve sıcak bir görünüm verir. Böylece bulunduğu yaşam alanına farklı bir konsepte tarz katar.
Kompozit kapı, ahşap lifleri ve polimer malzemelerin kombinasyonuyla üretilir. Bu tasarım, ahşabın doğal güzelliği ile polimerin dayanıklılığını birleştirir. Hsava koşullarına karşı dirençli olan kompozit kapılar, çeşitli renk ve desen seçenekleri sağlar. Ahşap görünümünü sevenler için ideal bir modeldir. Bu tür kapı modelleri, kullanıcıların ihtiyaçlarına ve tarzlarına göre çeşitlilik gösterir. Sizlerde tüm ürünleri incelemek ve sipariş vermek için www.gpluskapi.com adresine tıklayabilirsiniz.
0 notes
turkiyeiskurumun · 11 months
Text
G Plus Kapi Sistemleri
Ev dekorasyonu ve tasarımında kapılar hem estetik hem de fonksiyonel açıdan önemli bir yer tutar. Oda kapıları, odalar arasındaki geçişleri düzenlerken aynı zamanda iç mekânın tarzını da belirler. PVC kapılar, polivinil klorür malzemesinden üretilir ve hafif, dayanıklı, kolay bakımı yapılan oda kapısı modelleri olarak tercih edilir. Suya ve neme karşı dirençli olan PVC kapı, sağlam bir yalıtım sağlar. Böylece birçok yaşam alanında bu tür kapı modelleri sıkça tercih edilmektedir.
Amerikan kapı ise ahşap malzemeden yapılır ve geniş çerçeve detayları, oyma işçilikleri ve geleneksel tasarımlarıyla dikkat çeker. Amerikan kapıları odalara karakteristik bir atmosfer katmak amacıyla tercih edilir. Ahşap dokusuyla doğal ve sıcak bir görünüm verir. Böylece bulunduğu yaşam alanına farklı bir konsepte tarz katar.
Kompozit kapı, ahşap lifleri ve polimer malzemelerin kombinasyonuyla üretilir. Bu tasarım, ahşabın doğal güzelliği ile polimerin dayanıklılığını birleştirir. Hsava koşullarına karşı dirençli olan kompozit kapılar, çeşitli renk ve desen seçenekleri sağlar. Ahşap görünümünü sevenler için ideal bir modeldir. Bu tür kapı modelleri, kullanıcıların ihtiyaçlarına ve tarzlarına göre çeşitlilik gösterir. Sizlerde tüm ürünleri incelemek ve sipariş vermek için www.gpluskapi.com adresine tıklayabilirsiniz.
0 notes