Tumgik
#anskiyete
irondonutwombat · 1 month
Text
Buraya yazarsam belki bi nebze içim rahatlar... saat 04 51 23 ağustos 2024... lütfen bunu seneye okuduğumda bu korkularım geçmiş olsun. Ben bu anskiyete denen zirvalikla yaşamak istemiyorum artık. Son 1 yıldır varlığından haberdarim kötü bir şekilde öğrendim ondan öncesi 4 yıllık bi depresyon süreci... hiç fark edemedim muhtemelen dışarı çıkmaya baslamasaydim ve ise girmeseydim ve 12 haziran 2023 günü yasanmasaydi böyle bir şeye sahip olduğumun farkında olmayacaktim ne zaman geldi bu yerleşti kafamın içine bilmiyorum keşke bilsem o zaman daha dikkat ederdim kapatmazdim kendimi 4 yıl boyunca dört duvar arasına asla. Asla yapmazdım. Katiyen yapmazdım. Keşke geriye donebilsem diyorum ileriye bakacak gücü bulamadigimdan. Bununla yaşamak ve nefes almak o kadar zor ki. Bu satırları yazarken bile kalbim atması gereken düzeyde atmıyor duracakmis gibi atıyor ve bu korkunç. Ellerim titriyor nefesim daralıyor midem de oluşan krampları sayamıyorum bile muhtemelen kusacağım. Ben olmak zorunda mıydım ya bu lanet şey kafamın içinde olmak zorunda mıydı keşke keşke keşke kurtulabilsem keşke bu kadar kafamın içinde olmasaydı keşke bir şeyin olmadığını ona anlatabilseydim belki her şey bu kadar sarpa sarmazdi benim payıma sadece ağlamak düşüyor bir de yazmak dünyanın en rahatlatıcı şeyleri belki de çoğu zaman bende ise yaramıyor.... bununla yıllarca yaşayan insanlar nasıl baş edebildi acaba... 1 yıldır edemiyorum bu şeyin varligi ilerlememe izin vermiyor. Dört duvar arasına hapsetmeye çalışıyor beni istemiyorum olsun istemiyorum 4 yılım daha gitsin istemiyorum benim en güzel yaşlarım heba olmuşken milletin 20 li yaşlarını övdüğü o dönemleri 4 yıl daha harcamak istemiyorum sadece nefes almak istemiyorum bunun hakkını vermek istiyorum. Lütfen bit artık bende. Böyle söz geciremeyecegimi biliyorum senin gibi bi illete ama bit artık.
1 note · View note
psikiyatristalikeyvan · 2 months
Link
0 notes
heatherhood · 4 months
Text
Yedi haftadır danışmanlıkta anlamaya en çok ihtiyacım olan şeyi bugün duydum. Dedi ki, bencillik yapmış olabilirsin ama bu seni kötü biri yapmaz, sen kendini korumak için öyle hareket etmişsin.
Sinir geçiyor, anskiyete geçiyor neler yaşadığımız unutuluyor ama ya neler hissettiğimizi de unutsaydık?
0 notes
seslimeram · 10 months
Text
Sesli Meram #437 - Yersiz Yurtsuz (04.12.2023)
Tumblr media
"Binbir badire sağanağı altında hem yolunu, hem yönünü kaybeden bir ülkenin hakikati karşılıyor herkesi, her birimizi. Düzeni var eden temsilin gözden çoktan çıkarttığı nasılsa elleri mahkum bize verecekler yine oylarını kabulünde, dairesinde ensesinde boza pişirilmeye devam ediliyor bir halkın. Akçeli işlerin, yüze göze bulaştırılan bir kazan, kazan sarmallarının ortasında iki gıdım yaşam hakkını lütfen dahi çok gören bir yönetimin sahiden bu ülkeye dair bir gelecek var etmesi söz konusu olabilir mi? Tahakküm ve tehdit dilinin ortasında çıkagelen bu ekonomik bozgunculuk, geleceksizliği tescil edilmek istenen milyonlarca yurttaşın karşısında hangi tavırlar var ediliyor. Hangi müthiş kararların altına imza atılıyor gerçekten görmüyor musunuz? Asgari ücretin ülke sınırları içerisinde bir ortalama ücretin ta kendisine dönüştürüldüğü zeminde her iyileştirme tahayyülünün ardılı dağ gibi zamlarla çıkagelirken sahiden hayat nasıl devam olunacaktır. Bütünüyle bir girdap halini alan güncelliğin sınırlarında yaşama tutunmanın bunca zora koşulup, bunun bir de müjde gibi duyurulduğu bir zeminde kaybedilen ülkenin o hakkaniyeti nasıl onarılacaktır? Ücretler yitirilip dururken, ele geçenin alım gücü her gün erimeye devam ederken, anskiyete, depresyon ve şiddetin ta kendisine rehinelik bir hakikate dönüştürülürken sahiden nasıl olacaktır, kendi normalini hatırlayacak şu ülke! Normali kaldıysa şayet…" sesli meram
podcast image credit: la barberia dels maleïts i dels elegits:::antoni tàpies:::fundació antoni tàpies
0 notes
iimmortalbutterfly · 1 year
Text
Yaşamayı mutlu oldukça seviyorum ama gerisini tarif edemiyorum #bosluk #anskiyete #panikatak #depresyon #bipolar
0 notes
shinytale9284 · 2 years
Text
ÖZGÜVEN
Bence özgüven gerekli ve iyidir. Özgüvenli olmak için işi yaparken getirdiği faydayı gözetmek lazım. Özgüven göstermeyi düşündüğün hareket (örneğin: bir amfide,sınıfta herkesin önünde konuşma yapmak.)
Bu yapacağın konuşmayı yapman gerekiyor, buradaki "gerekli olması" mecburiyet düşüncesini getirir. Ve yapmalıyım,yapmam gerekiyor gibi düşünceler endişe yaratabilir.
Mecburiyete odaklanmak yerine yapacağın konuşmanın sana getireceği faydayı düşünmek lazım.
Mesela - konuşmada vereceğim bilgilerle insanlara bilgi katacağım onları aydınlatacağım
Yada - yapacağım konuşmayla harika bir iş başarmış olacağım
Veya - yapacağım konuşmayla hocanın ve insanların gözündeki değerim yükselecek
Gibi gibi.
Yapacağın konuşmalarda, yapacağın işlerde, yapacağın iyiliklerde, kısacası her şey de hangi faydayı gözetiyorsun?
Örneğin ben insanların önünde konuşurken onları bilgilendirme ve aydınlatma faydasını gözetebilirdim.
Mecburiyet olmasa bile özgüvenli olamayabiliriz. Endişeyi yaratan tek şey mecburiyetler değildir. "Bilememek" ve "belirsizlik" de endişe yaratabilir. Veya çok fazla kesin olması da belirsizlik yaratabilir.
Ama fayda gözetmek endişeyi yok eder.
Hiç tanımadığım bir hoca var,kendisi profesör, tek başına amfinin önünde ayakta duruyor ve çay içiyor. Neden muhabbete gireyim ki? Gerek yok aslında evet. Ama bir fayda gözetirsem, evet konuşmak isteyebilirim.
Mesela - Belki bir anısını anlatır ve tecrübe kazanırım
- belki ilerde dersime girecek ve tanışmış olacağız denemeye değer benim için gayet +1
- belki dersler hakkında bir bilgi aktarır ve bu işime yarayabilir
Ve bum,konuştum ve beklediğim faydayı aldım, hobaa. Yada bum beklediğim faydayı alamadım. Olsun denemiş olduk. Belki başka bir fayda getirmiştir düşünmek lazım. Yada hiç fayda alamadım amaan ne olacak bir sonraki sefere. Sonuçta özgüvenli davrandım. Ben amacıma ulaştım. Anskiyete patates edildi kafa göz dalındı perişan edildi
1 note · View note
try2killmebaby · 2 years
Text
Anksiyetem var ve sınıfın önünde zorunlu sunum yapmam gerekiyordu. Aşırı gergin bir şekilde gözlerimi kapattım ve ezberden söyledim. Bittikten sonra bütün sınıf bana bakıyordu. Hoca yanıma geldi ve bunu aşman gerek dedi ama bunu söylerken yine herkes bize bakıyordu. Biraz agladim. Titredim. Hala titriyorum. Yardım edin..
2 notes · View notes
nerfozis1 · 4 years
Text
IŞIĞIN ÇIKARTIĞI CIZIRTILI SES!
Beynime mesaj gönderiyor gibi
ama lanet olsun çok gıcık edici
birazdan bu odadan çıkacağım
ve cızırtılı ses kaybolmayacak.
Rahatsız edici sesin cızırtısını beynim taklit edecek.
Tumblr media
5 notes · View notes
trendekigenc-blog · 6 years
Text
İntihar aslında bir yardım çağrısıdır.
154 notes · View notes
secoskalicioje · 3 years
Link
0 notes
yogbecom · 5 years
Photo
Tumblr media
"Kaygının fiziksel belirtileri" , https://yoog.be/VZKQS
0 notes
sosyalfobi · 7 years
Text
kaç gündür evden çıkmadın,
hadi çık, bi gez dolaş. sonra yine gelip hiçbir şey olmamış gibi yaparsın.
15 notes · View notes
Photo
Tumblr media
İnsan alışıyor, alışıyor, alışıyor; bugünlere bile, bugünlere bile. (Bir anksiyetelinin kriz yönetimi)
Soundtrack: Son Feci Bisiklet-Zaman yok
Evdeyiz. Bugün 16 gün oldu sanırım. Sanırım diyorum, bilmiyorum çünkü. Her sabah erkenden kalkıp ofise giden, günü gününe iş listesi, ajanda tutan ben artık "Bugün günlerden neydi ya?" bile diyecek durumdayım. Hala ajanda tutuyorum ama artık bütün günümü planlayamıyorum. Normalde öğleye kadar saat saat yazacaklarım, yapacaklarım hep belli olurdu; bazen kendime bu dilekçe bitmeden yemek yemeyeceğim, kahve içmeyeceğim gibi hesefler bile koyuyordum. Şimdi hukuki sürelerin de durmasıyla bir rehavet hali çöreklendi içime. 25 senelik hayatımda ilk defa, 100 metre ötedeki market dışında hiçbir yere gitmeden zaman geçiriyorum. Adliyeye gittiğim günlerde 20binleri gören, ofis günleri bile 10binleri her halükarda aşan adım sayım yerlerde artık. Vücudum neye uğradığını şaşırdı, önceleri yılların yorgunluğunu almak istercesine uyudum, şimdi alarm kuruyorum. Günü planlamaya çalışıyorum. Bir şeyler yapmak lazım, yoksa hepten delireceğiz.
Hiçbir zaman dizi insanı olmadım, sıkı sıkıya takip ediyorum dediğim dizileri bile 3 günde 1 bölüm şeklinde izleyebilmişimdir. Hala pek izleyemiyorum bu yüzden ama yavaş yavaş bir şeyler izlemeye başladım. Günde 2 film izleyebiliyorum artık. Kitap okumaya daha fazla zaman ayırmaya çalışıyorum. 2 kitap bitirdim, üçüncüsü yolda. Aslında daha hızlı okurum diye düşünüyordum ama izinli değiliz, home office çalışmaya devam ediyorum. Başından beri, süreler durduktan sonra bile işleri gevşetmemeye çalışıyorum ama gevşiyor bir şekilde. Ofisi, işte olmayı, sabah erken kalkıp gece yarılarına kadar mesaiye kalmayı bile o kadar çok özledim ki... Her zaman işimi seven biri oldum, hayalimdeki mesleği yapıyorum, her şeye rağmen ve bunun farkında olarak her zaman işimi, ofisimi çok sevdim. Ama şimdi o kadar zor bir dönemdeyiz ki hepimiz şaşkınız ama insan alışıyor işte.
Yıllardır savaştığım ama asla bitip tükenmeyen, böyle kriz dönemlerinde boyumu aşan bir anksiyetem var. Yıllarım psikiyatri servislerinde, ilaçlarla, terapilerle geçti ama yenemiyorum. Ve 2020 yılının ankisyetesi olanlar için iyi bir yıl değil, hiç değil hem de. 99 depreminden beri en büyük korkularımdan olan, bei bazen İstanbul'dan tası tarağı toplayıp taşınma düşüncesine ciddi ciddi iten deprem korkum sınandı önce. Önce eylülde İstanbul'da gayet net hissedilebilir bir deprem yaşadık. Adliyenin karşısında çay içiyordum Selinle bu deprem sırasında. Bildiğiniz asfaltın üstünde, kaldırıma atılmış masalar var Bakırköy Adlşyesinin karşısında. Ordaydık. Önümdeki soda şişesi sallanmaya başladı, o an ruhumun yükseldiğini hissettim,. Selinle el ele tutuştuk, hiçbir şey yapamıyoruz birbirimize bakıyoruz. Ama aklımda tek bir şey var, bu bina tepemize yıkılacak, üstümüzdeki tentenin altında kalıp öleceğiz, "Annem, babam ne yapıyor?" Deprem bitmeden aradım annemi, bağırarak dua ederek açtı telefonu, anneannemdeymiş. Sülalaecek deprem fobisi olan insanları, 99 depremin çok net yaşadığımız için. Bu yüzden annemin evde değil anneannemde olması iyi bir şeydi, aşağı inmişler. Çok şüküe hasar almadan atlattık depremi. Ama Silivri'de oturan teyzemler için işler daha zordu, zira aylarca deprem oldu Silivri'de, sokakta uyudukları geceler oldu.  99'dan beri içimde bir yerlerde saklı kalmış olan, her ufak sallantıda gözünü açan ama tam olarak uyandırmamaya çalıştığım deprem korkum eylül İstanbul depremleriyle tam anlamıyla uyanmış oldu. Bir korku yarası açıldığında, orayı zorlaya zorlaya daha fazla uyand��rmaya çalışan bir insan olduğum için binlerce deprem videosu izledim, makalesi okudum ve en sonunda kafayı yedim. Her girdiğim ortamda, "Burada deprem olsa nereye çömerim?" diye bir planlama yapıyorum artık. Cihan'a dolabının kapakları sağlam değil, ayna diyerek dolap kapılarını söktürüp mutfağa koydurdum, evdekilere deprem olursa şuraya girin, buraya çömün diyerek direktifler vermeye ve kalp atışımı hissetsem avizeleri kontrol etmeye başladım. Zaten ailecek deprem fobisi olan insanlarız, babam uyurken yatağına otur adam sıçrayarak kalkıyor, kendim dahil herkesi delirttim bu konuda. Ama 99 depremini yaşamamış olan nişanlımı o kadar da korkutamadım iyi de oldu birinin sakin kalması gerekiyordu. Arada bir sürü değişik olay yaşadık ama şimdilerde, yılın en büyük ve uluslararası problemi olan corona virüsüyle savaşıyoruz. Koskoca dünya, koca ülkeler, devletler hepimiz elimiz kolumuz bağlı, akşamları "Bugün kaç vaka eklendi, kaç kişi öldü" diye sayım yapmaktan başka bir şey yapamaz haldeyiz. Dışarı çıkmıyoruz, çalışmak zorunda olanlar vala ve hala sokağa çıkma yasağı gelmedi. Hala işe gidenler var, dolaşanlar var, markete gittiğimde sokakların o kadar boş olmadığını görüyorum. Toplu taşımalar kullanılıyor ve hala sokağa çıkma yasağı gelmiyor. Hukuki süreler belki de ilk defa durduruldu. Hayatın durması gerekiyor ama durmuyor işte. Biz evden, ne olacağını bilmez bir şekilde çalışmaya devam ediyoruz. Zaman geçtikçe umutsuzluğum büyümeye başladı. İlk başlarda 10-15 güne biter sanıyordum, şimdi ağustostaki düğünümü yapabilecek miyim onu düşünüyorum. O zaman kadar gider mi, biter mi bimiyorum ve umudum da azalmaya başladı. Bu süreçte havalimanında bulunduğum için kafayı bir nebze fazla yedim. Konya'ya gitmiştik, dönüşte trene bindik ama ben orada biraz rahatsızlandım. Ateşim asla çıkmadı ama sürekli ateşime bakın, ben virüs mü kaptım, bir de çocukları öptüm ben coronalıyım uzak durun benden diye anksiyete krizleri geçirdim bütün yol boyunca. İner inmez 112'yi aradım, sağolsun çok yardımcı oldular. Önce bir hemşire konuşup ikna etmeye çalıştı beni başa çıkmaayınca corona ile ilgilenen hastanelerden birine bağladı, orada da bir hemşire bir de doktorla konuştum onlar da uzun uzun anlatıp şu semptomları yaşarsan seni evden alırız burayı ara, sen tonsilit olmuşsun gibi görünüyor dediler. 2 ayda bir falan tonsilit oluyorum zaten ama bu seferki gerçekten de corona gibi geldi... Ya da anskiyetem öyle sanmamı istedi.
Anskiyete, çok fazla görünen bir psikolojik rahatsızlık. İlaç kullandığım zamanlarda da anskiyete krizlerim oluyordu, aşırı stres durumlarında durup dururken yolun ortasında kusmalar, ellerimin ayaklarımın uyuşması, baş dönmesi gibi durumlar yaşadığım da oluyordu. Şimdilerde biraz frenlediğimi düşünüyordum ama bu sene gerçekten de herkesi panik atak yaptı. Hepimiz hastalık hastası olduk. Alerjik rinit ve alerjik astımım var, yılın bu zamanlarnda zaten nefessel sıkıntılar, burun akması, tıkanmasıve tonsilit yaşarım ama her burnum tıkandığında, öksürdüğümde "BEN CORONA OLDUM BENİ BU ODAYA KAPAYIP KAPI ARALIĞINDAN EKMEK SU VERİN" moduna giriyor olmak bana psikolojik olarak hiç yardımcı olmuyor AMA GERÇEKTEN ELİMDE DEĞİL. Cihan bazen sinirleniyor bu tavırlarıma, ama dediğim gibi yapacak bir şeyim yok. Bu şekilde çalışıyor kafam. Şimdilerde mesela sürekli "ya herkes evdeyken deprem olursa" diye düşünmekten uykularım kaçıyor.
Bunları bir kenara bırakırsak, sürekli "evde olsam ne kitaplar okur, ne filmler izlerü ne yazılar yazardım" diyordum ya heh işte hiçbirini yapamadım. Yapamıyorum da. İşler devam ediyor dediğim gibi ve ben üniversite zamanlarında bile evde çalışabilen biri olamadığımdan sabah 5te kalkıp kütüphaneye giden biri olmuşumdur, evde zaman ayarlaması falan yapmaya yeni yeni başladım. Mesela uzun zamandır aklımda olan bloga yazı koyma olayını bile daha yeni yapabiliyorum mesela.
Umarım bu günler biter, bu kabustan uyanırız. İşimi, sokakları, arkadaşlarımı çok özledim.
#karantina #quarantine #covid #corona #stayhome
1 note · View note
pskdenizakinci · 3 years
Text
Konya Anskiyete Bozukluğu Tedavisi
Konya Anskiyete Bozukluğu Tedavisi
Merhabalar, Bugün anksiyete üstüne yaptığımız sohbete, anksiyete neden olur? Nedenleri nelerdir? sorularını cevaplayarak devam edelim mi? Anksiyete kişiden kişiye değişse de ortak bazı nedenlerden bahsedilebilir. Bunlar; İş baskısı,Maddi sorunlar,Aile ve ilişki problemleri,Ayrılık, boşanma ve anlaşmazlıklar,Çocuk bakımı ve ebeveyn olmakla ilgili endişeler,Taşınma, iş değişimi, evlilik gibi…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
iimmortalbutterfly · 1 year
Text
Ölmeyi çokça istemek ama yaşamayı ondan daha çok istemek #anskiyete #panikatak #depresyon
0 notes
thedreamdiariess · 3 years
Text
Sabah geçirdiğim anskiyete krizinden sonra hâlâ kendime gelemedim
0 notes