Her şeyin yavrusu, küçüğü genellikle sevimli görünür. Aynı şey insanlar için de geçerlidir; bebekleri bu kadar sevimli bulmamızın nedeni çoğunlukla küçük, zararsız olmalarından kaynaklanır.
Büyüdükçe yüz hatları, burun kemeri ve uzuvlar daha belirgin hale gelir. Bu yüzden sevimlilik yavaş yavaş yok olur. Tabii bu durum bazı insanlarda aynı kalır, özellikle de Asyalı insanlarda.
Sevimlilik olarak…
sabah moralim bozuktu karşıya geçmek hiç aklımda yoktu. ama iyi ki geçmişim. süleymaniye camisinin bahçesinde oturdum. eminönü yeni caminin ilk defa üst katına çıktım. bir kaç asyalı turistle konuştum. fotoğraf çektim ve yürüdüm çok yürüdüm…
Zenginlerin yaşadığı bir semtte oturuyorum. Genel olarak, uyum sağlayamadığın, giydiğin, yaptığın her şeyin bir şekilde yanlış olduğu hissi veren, zengin okulunda burslu öğrenci olmak gibi bişi.
Ayak bileğimi burktum. üzerine basamıyorum. Hava almak için koltuk değnekleriyle güç bela arka sokaktaki parka gittik. Hareket edemediğimden uzun bir süre yaşlı gibi etrafı izledik boş boş. Bütün çocuklar asyalı, zenci, melez falan. Sarışın uzun saçlı kız çocukları koşturuyor. Şık erişkin kıyafetlerinin küçültülmüş haliyle değil de, böyle bizim alıştığımız, kafasına göre kumaşlardan, rastgele kesilme pembe renkli çocuk kıyafetleriyle şapşal şapşal gezen normal çocuk görünce inanılmaz bir samimiyet hissediyorsunuz.
Ayağım sakat diye hastaneye uberle gitmek zorundayım her gün. Uber biraz bilmediğim sokaklardan geçti. Daha böyle mahalle arası gibi, normalde çok dandik çok salaş bir dönerci diyeceğiniz, izbe binanın zemin katında açılmış minik restoranlar var. Ama Hepsinin ismi de fresh and zen salads, bilmemne sushis, soul food salad falan.. Gerçekten de yemeksepetini açıp oo uzak doğu mutfağı oo bowl falan diye söylediğiniz her şey merdiven altı. Lüks semtin yakınında merdiven altı bowlcu açıp yemeksepetinden millete dayamak çok mantıklı bir iş planıymış. Geçen hep söylediğim bowl bilmemen diye havalı isimli bir yerin önünden geçtim şans eseri, o bowlları baya bıyıklı dayılar hazırlıyor. Bütün büyüsü kaçtı.
Bu gün de ju jusen chian Jong falan bir yerden noodle söyledim, ismi jujutsu kayzen isimli anime gibi bir şeydi. Anime sitelerini açıyorum, hepsinin ismi geçmiş hayatımda kötü adamdım ama bu hayatımda portaldan geçerek orospunun teki oldum ve rusça konuşuyorum.. falan gibi, bütün konuyu özetleyen uzun şeyler, belki yemek söylediğim lokantanın da öyle bir anlamı vardır, önceki hayatımda kalbi çok kırılmış bir anime kızıydım ama bu hayatımda uzakdoğu yemekleri hazırlayan doğulu bir türk aşçıyım! Falan
Avrasya bozkırında, Altay'da, Hazar bozkırında, Sibirya'da at koşturan Türk boyu Kıpçaklar, Oğuzlar gibi boz saçlı, boz gözlü değil, yine asyalı fenotipe sahip olmalarına karşılık geniş düz bir yüze, çıkıntılı bir buruna, beyaz tene, renkli gözlere ve sarı saçlara sahiplerdi. Güzel ve estetik olmaları genleriyle de sınırlı değildi. Son derece entellektüel olan bu boyun mensupları, tarihin en seksi zırhlarına da sahiplerdir.
Bazen çocuğum olsun da ona beslenme çantası hazırlayayım istiyorum. İlkokula başladığımda, beslenmemi hep bahçede yerdim, abimin sınıf arkadaşları her gün gelip dalga geçerdi dizimin üstünde minik bir örtü serip çam altına oturup beslenme yapıyorum diye (onlar piknik örtüsü derdi dalga geçmek için ne alakaysa)
Minik Kübi'yi ve onun kimseyi sallamayan hâlini özledim. Ne zaman kendimi küçüklük halimle yan yana getirsem, kafamda hatıralar arası bir zaman yolcuğu düzenlesem yani, minik Kübi ya ağzıma sıçıyor her şeyi mahvettin bir boku beceremedin diye ya da halime üzülüp bana sarılıyor yanımda olmaya çalışıyor (ki bu hâli sanırım daha nadir) ya da sessizce üzülüyor böyle üzülüyor ama uzaktan herhangi bir teselli, şefkat emaresi vermeden. Merak etmeyin küçük Kübi'nin gerçek olmadığını biliyorum ve bana zarar veremez snjvkwkckss
Ne alaka bilmiyorum eser miktarda kalan self love biraz da çalışıyor sanırım bazı anlarda ve çocukluğum beni sarıp sarmalayabiliyor galiba o anlarda azıcık da olsa şefkatli bir şekilde yaklaşabiliyorum kendime.
Her neyse taa en başa dönüyorum anne olup beslenme çantası hazırlama istediğime. Böyle hani özene bezene hazırlanan beslenme çantaları olur ya Asyalı youtuber anneler filan video bile çekiyor hatta, aslında onlardan bahsediyorum. İşte şu an sabahın erken serinliğinde uyanmış, hayattaki majör sorularına çözüm bulmuş ve tüm yönlerinde olmasa da hayatın önemli alanlarında belli bir dengeye ulaşmış bir anne olabilmeyi isterdim, çocukları kaldırmadan kahvaltılarını ve beslenme çantalarını hazırlıyorum, sonra gidip çocuklarımı uyandırıyorum ve gün başlıyor. Yani bu tarz bir huzura erişmem için ne çocuk sahibi olmak ne de beslenme çantası hazırlamak şart değil aslında, biliyorum. Ama niyeyse o videodaki annelerin garip bir huzuru ve hatta hayatlarına dair gururlu oldukları bir şeyler var gibi geliyor. Ne olduğunu tam olarak çözebilmiş değilim belki bir nevi satış stratejisidir, daha çok izleyiciye ulaşmak için belki de ancak anne olunca anlayabileceğim bir şeydir LoL (annem bu yazıyı okusa kesin burda kendinden emin bir şekilde neyden bahsettiğimi bilemeden evet anne olunca anlarsın derdi neden bilemeyeceğini düşünüyorum çünkü muhtemelen kendisi de asla bu bahsettiğim hissi tam olarak yaşayamadı çünkü huzur nereyse oranın tersi istikamete yürüyün bizim eve çıkar yol wndgnedsassg)
Her ne ise sanırım bu benim şu ana kadar hiç hissedemediğim bir duygu hâli, bilmiyorum, garip bir huzur gibi geliyor ama düşününce ne huzuru yaa çocuk sahibi insanların hayatından kaos gürültü eksik olmaz ki diye düşünüyorum.
Yani ben çocuk sahibi olsam bu ruh haline erişir miyim? Sanmıyorum, en azından şimdilik bu bana çok uzak geliyor. O yüzden de bir gün çocuk yaparsam tıpkı benim ebeveynlerimin beni mahvettiği gibi ben de kendi çocuğumu mahvederim diye çok korkuyorum. Sanki sonsuza kadar bir şeyleri, birilerini sorgulamakla ve onlardan şüphelenmekle lanetlenmişim, en çok da kendimi sorgulayıp kendimden şüphe duyuyor ve kendime eziyet ediyorum.
En iyi ihtimalle, belki de bu hissettiklerim yarısını geride bıraktığım yirmili yaşların sancısıdır. Tüm bu içinde nereye savrulduğumu bile görmediğim kaotik zaman dilimine suçu atmak mı kolayıma geliyor da ondan mı böyleyim yoksa ben ezelden beri böyleydim de sadece kendimle ve içinde yaşadığım şartlara kafa tutacak, gerekirse savaşacak bir gücüm vardı ve onu tükettim ve şimdi böyle kalmaya da mahkum mu olacağım? Ya da tükense de özü içimde olan o gücü tekrar yeşertmek mümkün müdür, bilmiyorum. Bir nevi saç gibi sjfjsjcks kökü sende yine uzar LoL
Bir tane karikatür vardı ya abidik gubidik hareket ediyor gülerek sonra kendimden nefret ediyordum mu ne diyor aklıma o geldi, bulursam eklerim. Kafam allak bullak haliyle yazı daha da beterdir. Yapacak bir şey yok, size iyi geceler sanal dondi tanelerim