Tumgik
#büyük konuşma.
dareyynn · 5 months
Text
Arapça hocalığı varken,hafızlık hocalığı yapmam diye attığım naraların; hem Arapça hem hafız hocalığı ayriyeten de açık açtıkları için haftasonu medresede kalmam ile geri dönüşünü izliyorum
7 notes · View notes
avalonunezgisi · 10 months
Text
Tumblr media
evlenince böyle mi oluyo
7 notes · View notes
whereismymindff · 1 year
Text
Aşk saçma inanmıyorum öyle şeylere bilmem ne diyen watty kızının attığı her st de depresif aşk sözleri var işte büyük konuşmayacaksın.
2 notes · View notes
bozusuruz · 1 year
Text
Bugün de aylaaar sonra israyla konuştum çok mutsuz duruyordu ve çok rahatsız ediyordu bu durum beni konuşabilir miyiz dedim konuştuk zil çalana kadar ve cidden özlemişim
1 note · View note
niceonet · 3 months
Text
KARİYERBURDA - DEVASA+ (4)
Tumblr media
İngilizce öğrenmek, günümüzde her zamankinden daha önemli bir hale geldi. Özellikle üniversiteye giriş sınavları için hazırlık yapan öğrenciler için etkili bir dil eğitimi, başarıyı artıran en önemli faktörlerden biridir. Bu blog yazısında, Üsküdar YKS Dil YDT hazırlık İngilizce kursu hakkında detayları paylaşacak, Kadıköy’deki Almanca A1 Aile Birleşimi Kursu İstanbul seçeneklerini inceleyecek ve YKS Dil YDS Dil YDT hazırlık kursları ile ilgili önemli bilgilere yer vereceğiz.
Üsküdar Yks Dil Ydt Hazırlık İngilizce Kursu
YKS sınavına hazırlık sürecinde öğrencilere en etkili eğitim yöntemlerini sunmaktadır. İngilizce dilinde yeterlilik kazanmak, hem akademik hem de kariyer açısından büyük önem taşımaktadır. Bu kurs, öğrencilere YDT (Yabancı Dil Testi) ve DİL sınavlarında başarılı olmaları için gereken bilgi ve becerileri kazandırmayı hedeflemektedir.
Kursun içeriği, kelime bilgisi, gramer ve okuma-anlama becerileri üzerine yoğunlaşmaktadır. Öğrencilerin, özellikle sınav formatına uygun sorularla pratik yapmalarını sağlamak için sık sık deneme sınavları düzenlenmektedir. Bu sayede, kursiyerler gerçek sınav deneyimini yaşayarak kendilerini geliştirme fırsatı bulmaktadır.
Üsküdar YKS Dil YDT Hazırlık İngilizce Kursu, deneyimli eğitmenleriyle dikkat çekmektedir. Eğitmenler, her öğrencinin ihtiyaçlarına göre bireysel destek sunarak öğrenim sürecini daha verimli hale getirmektedir. Ayrıca, öğrencilere sağlanan ek materyaller ve kaynaklar sayesinde, öğrenme deneyimi zenginleştirilmektedir.
Öğrenciler, kursun sunduğu online ve yüz yüze eğitim seçenekleriyle kendi öğrenim stillerine en uygun yöntemi seçebilmektedir. Bu esneklik, öğrencilere zaman yönetimi konusunda büyük bir avantaj sağlamaktadır.
Kursun en önemli avantajlarından biri de, öğrencilere motivasyon desteği sunmasıdır. öğrencilerin hedeflerine ulaşmaları için gereken tüm desteği sağlamaktadır. Bu süreçte, grup çalışmaları ve sosyal etkinliklerle öğrencilerin kaynaşması da sağlanmaktadır.
Sonuç olarak, YKS sınavına hazırlanan öğrenciler için kapsamlı bir eğitim imkanı sunarak onların başarılarına katkıda bulunmaktadır. Doğru yöntemler ve deneyimli eğitmenlerle, öğrencilere gelecekteki akademik ve kariyer hedeflerine ulaşmaları için gerekli donanım kazandırılmaktadır.
Kadıköy Almanca A1 Aile Birleşimi Kursu İstanbul
İstanbul'da yaşayanlar için Kadıköy Almanca A1 Aile Birleşimi Kursu, dil öğrenmenin ve yeni bir kültürü tanımanın en etkili yollarından biridir. Bu kurs, özellikle Almanya'da yaşayan aile üyeleri ile bir araya gelmek isteyenler için tasarlanmıştır.
Almanca öğrenmek, aile birleşimi sürecinde gerekli olan belgelerin ve prosedürlerin anlaşılması açısından da büyük önem taşır. A1 seviyesindeki dil eğitimi, katılımcılara temel iletişim becerilerini kazandırarak günlük yaşamda ihtiyaç duyulan ifadeleri kullanma yetisi kazandırır.
Kurs kapsamında; Almancanın temel gramer kuralları, günlük konuşma diline dair örnek cümleler ve kelime dağarcığı gibi konularda kapsamlı eğitim verilmektedir. Eğitimler, deneyimli eğitmenler tarafından uygulamalı olarak yürütülmektedir. Buna ek olarak, öğrencilere kurs sonunda sertifika verilmektedir.
Kadıköy'deki kursumuz, çeşitli seviye grupları oluşturularak, her öğrencinin kendi hızında öğrenim görmesine olanak tanır. Ayrıca, küçük sınıf mevcudu sayesinde bireysel ilgi ve destek sağlanmaktadır. Kursiyerler, aynı zamanda diğer öğrencilere de yardımcı olabilecek sosyal bir atmosfer içinde eğitim alacaklardır.
Dolayısıyla, Kadıköy Almanca A1 Aile Birleşimi Kursu ile hem eş ya da akrabalarınızla birlikte olmanın getirdiği mutluluğu yaşayabilir, hem de yeni bir dil öğrenmenin avantajlarını elde edebilirsiniz.
Yks Dil Yds Dil Ydt Hazırlık Kursu İstanbul
YKS Dil YDS Dil YDT Hazırlık Kursu İstanbul hizmetleri, öğrenci adaylarının üniversiteye geçişteki en büyük adımlarından biridir. Bu süreçte kaliteli bir eğitim almak, başarıyı doğrudan etkileyen faktörlerden biridir. Bu nedenle, çeşitli dil kursları arasında YKS Dil YDS Dil YDT Hazırlık Kursu oldukça önemli bir yer tutmaktadır.
Günümüzde öğrenci adayları, YKS sınavının dil bölümü için hazırlık yaparken köklü ve deneyimli kursları tercih etmektedir. İstanbul'da birçok eğitim kurumu, bu doğrultuda öğrencilere yardımcı olmaktadır. YKS Dil YDS Dil YDT Hazırlık Kursları, uzman eğitmen kadrosu ile öğrencilerin ihtiyaçlarına yönelik programlar sunar.
Bu kursların sunduğu avantajlardan biri, öğrencilerin yalnızca test teknikleri değil, aynı zamanda sınav stratejileri üzerine de eğitim alabilmesidir. Öğrenciler, yapılandırılmış ders içerikleri sayesinde, sınavda karşılaşacakları zorluklara daha hazırlıklı hale gelirler.
Aynı zamanda, kurslar, bireysel ihtiyaçları gözeterek özel ders imkanları da sunmaktadır. Bu sayede, her öğrencinin kendi hızında ilerlemesi sağlanır ve eksik olduğu konular üzerinde daha fazla zaman harcanabilir. Ders süreleri ve içerikleri, ihtiyaç doğrultusunda esnek bir şekilde tasarlandığı için, öğrenciler rahatlıkla programlarını oluşturabilirler.
İstanbul'da, eğitim kurumlarının büyük bir çoğunluğu en son yabancı dil eğitim metotları ile donatılmıştır. Böylece, öğrenciler yalnızca sınav hazırlığı yapmakla kalmayıp, dil becerilerini de geliştirme fırsatı bulurlar. Bu, aynı zamanda akademik hayatlarında ve kariyerlerinde de onlara avantaj sağlar.
Sonuç olarak, YKS Dil YDS Dil YDT Hazırlık Kursları, İstanbul'daki öğrenci adaylarının hedeflerine ulaşmalarında önemli bir rol oynamaktadır. Kaliteli eğitim, deneyimli öğretmenler ve bireysel ihtiyaçların gözetilmesi, bu kursların sunduğu en büyük avantajlardır. Eğer siz de bu önemli sınavlarda başarı elde etmek istiyorsanız, İstanbul’daki bu kurslardan birine kaydolmayı düşünebilirsiniz.
562 notes · View notes
Text
Teyze Kızının Eltisi! (1) (Murat 45 Y., Aydın)
20 yıllık evli, 1 çocuk babası, 45 yaşında biriyim. Elektrik malzemeleri sattığım, aynı zamanda taahhüt işleri yaptığım bir dükkanım var. Her geçen gün büyüyen bir ekibim var. Aslında Aydın'lıyım, ama İzmir'de yaşıyorum. Gençliğimden beri hep çapkındım. Hayatımda hiç profesyonel bir kadınla olmadım. Bu kadar çok aldatmayı seven kadın varken ve de evini ihmal eden bunca adam varken para verip bir kadınla olmak bana göre değil.
Geçen yıl Ekim ayında teyzemin torununun sünnet merasimi için Aydın'a gitmemiz gerekti. Teyze kızıyla birlikte büyümüştük. Gitmezsem annem, teyzem ve teyze kızı beni mahvedelerdi. Karımla beraber Pazar günü gittik. Zaten 90 km yol, annemde akşam yemeği yeyip, giyinip salona gittik. Herkes hoşgeldin muhabbeti yaparken, teyze kızıbın eltisi Hale geldi masaya, annemin elini öpüp sohbete başladı. Sonra da dönüp benimle ve karımla konuştu. Uzun zamandır görmemiştim, ama değişik geldi gözüme. Daha önce merhaba - merhaba'da kalan sohbet, sünnet çocuğu salona girene dek sürdü. Düğün bitip eve geldiğimizde, anneme, "Hale ne kadar konuşkanmış, ilk defa bu kadar konuştuk!" dedim, annem de Hale'yi çok övdü.
Genelde Cumartesi akşamı komşu esnaflardan oluşan grubumuzla meyhaneye gider, geç vakit eve döner, evde de devam ederdim. Düğünden üç hafta sonraki Cumartesi akşamı rakımı koydum, laptopta takılmaya başladım. Face'de hani var ya yan tarafta tanıyor olabileceğin kişiler, orda Hale vardı. Saate baktım, 00:12'ydi. Kocasıyla çok daha samimi olduğum için baştan tereddüt ettim, ama sonra arkadaşlık isteği yolladım. Daha 1 dakika geçmedi ki, kabul edildiği, sohbet edebileceğimiz mesajı geldi messengerdan. Merhaba ile başlayan konuşma sabaha karşı saat 04:00'de bitti, ki bitmesini ikimiz de de istemiyorduk. Rakının verdiği cesaretle sohbeti istediğim gibi her noktaya getiriyordum. Gece saat 01:30 da telefonlar verilip Whatsap'a geçmiştik. Sabaha karşı 04:00'de yatarken, ailesi, hatta teyzemin kızı ile ilgili bildiklerimin tamamının yanlış olduğunu öğrenmiştim.
Ertesi gün öğlen gibi uyanabildim. Öğleden sonra, "Naber?" diye mesaj attım. Gece öyle kararlaştırmıştık. Yanımızda birilerinin olması ihtimaline karşı (Naber?) yazacak, cevap gelmesini bekleyecektik. "İyi, senden?" diye cevap geldi. "Dışarıdayım." dedim. O da evde yalnız olduğunu söyledi. Kocası Ayhan bir kepçe ile başladığı işi büyütmüş, büyük projelerin altyapı işlerini yapan koca bir şirket haline gelmişti. Hale'nin şikayeti de bu yöndeydi. "Fakir, ama mutluyduk!" demişti. Gece öğrenmiştim, Hale benden 4 yaş küçüktü, oğlu ve kızı da babalarıyla çalışıyordu. Yaklaşık 4-5 saat yazıştık yine, akşam müsait olursak yazışırız dedik.
O gece seks hayatlarımızdan bile bahsettik. Ayhan iyi bir kocaymış, ama son dönemde çıkan şeker hastalığı nedeniyle eskisi gibi sertleşemiyormuş. Daha ikinci akşamda açık açık seks hayatlarımızı konuşuyorduk. Karımın çok güzel olduğunu, harika bir çift izlenimi verdiğimizi yazdığında, "Gösterdiği kadar dişi değildir!" diye durumu anlattım. Evet, karım yatakta iyiydi, ama 20 yıl boyunca bir kez istemedi, hep isteyen bendim. O da tam tersi olduğunu, kendisinin Ayhan'a sürtündüğünü, onu bir şekilde ateşlediğini söyledi. Mesela hiç bilmiyordum, meğer onlar da her Cumartesi masa kurar rakı içerlermiş, hatta ailece, sonra çocuklar çekilince de bir şekilde mutfakta başlayıp yatakta bitermiş geceleri. "Hatta akşam yeni çıkmıştım yataktan, şöyle bir bakayım Face'e dedim, sen denk geldin!" dedi. "Ayhan nerde şimdi?" dedim. Bana bir foto attı, Ayhan yatakta yanında yatıyordu arkası dönük. "Uyanacak, yakalanacağız!" yazdım. "Top atsan uyanmaz, ama sabah da 07:00'de dikilir ayağa!" dedi. Bütün gece konuştuk.
Yine sabah işe gittim, öğlen yazıştık. Akşam üzeri yalnız olduğunu, Ayhan'la oğlanın bilmem nereye gittiğini, kızının da sevgilisi ile buluşağını söyledi. "Gelsem çıkar mısın?" dedim. "Çıkarım, ama gelme, akşam vakti yollar kalabalık olur!" dedi. Herkes çıkınca dükkanda kalıp aradım. Bir saate yakın konuştuk. "Yarın sabah İncirliova'da işim var, Aydın'a uğrarım!" dedim. "Tamam!" dedi. Anlaştık, saat 10:00'a kadar işimi bitirip, onu evine yakın bir yerden alacaktım. İşin kötüsü teyze kızının ve görümcesinin de olduğu, zemin katında kaynana ve kaynatasının yaşadığı aile apartmanında oturuyordu. İşim falan yoktu, canım seks istiyordu. Akşam konuşurken son sözü, "Bak birşeyler umarak gelme, biz akrabayız, sadece oturup konuşacağız!" oldu. "Tabii ki!" dedim.
Saat tam 10:00'da sözleştiğimiz yerdeydim. Aylardan Kasım olmasına rağmen hava günlük güneşlikti. Arabadan inip, karşısına park ettiğim marketten içecek ve yiyecek birşeyler aldım. Tam arabaya doğru giderken onu gördüm. Diz üstünde bir elbise giymiş, mevsimlik bir deri mont ve güneş gözlükleriyle salına salına geliyordu. Bu kadın 41 yaşında gibi değildi. Arabaya bindik. Gençliğimden bildiğim Çine çayı tarafına sürdüm arabayı, ama açıkcası ne yapacağımı da bilmiyordum. Daha şehirden çıkar çıkmaz elini tuttum. "Ne yapıyorsun?" dedi, ama elini çekmedi. Birkaç köy geçip uygun bulduğum bir alana çektim arabayı. Bir sigara yaktım, ona da tuttum, ama kendi sigarasından yaktı. O ara Ayhan aradı. Ona, "Güzellik salonundayım!" dedi, az konuşup kapattı.
Telefonu kapatır kapatmaz uzanıp dudaklarından öptüm. Karşılık verdi. Arabanın içinde öpüşmeye devam ederken elimi beline, ordanda kalçalarına kaydırıp kendime çektim, arabanın içi genişti. Bir ara kafasını çevirip, "Kimse gelmez değil mi, aman kimse görmesin!" dedi. Şom ağızlı kadın, daha cümlesi bitmeden 50 metre ötemizde bir araç durdu. Arabadaki kadın arka koltuktan kalktı, aradan ön koltuğa geçti. Bizimki kafayı çevirme refleksi bile göstermedi ve "Aaa, onlar da mı sevişmeye geldi ki?" dedi.
İçimden, (Hani birşey olmayacaktı, biz akrabaydık?) dedim. 50 metre çaprazımızdaki arabada kadınla adamın öpüştüğünü varsaydığım hareketleri başladığında, biz çoktan gözlerimiz orda, ama dudaklarımız birbirinde, benim parmaklarım onun amcığında, onun eli fermuarımı açıp avucuna aldığı yarağımda, sevişiyorduk. O (Kimse görmesin aman!) modundaki Hale kendini kaptırmış, parmaklarımın ucunda zevk çığlıkları atarken yarağımı öyle sıkıyordu ki, boşalacağım sandım. Kalçalarımı geri çekip yarağımı elinden zor kurtardım.
Diğer arabadaki kadın adamın yarağına eğildi, ben de tam tersini yapıp Hale'nin amcığına eğildim. Hale onları seyrediyor, yüzünü saklamak için en küçük bir girişimde bulunmuyordu. Yalayıp parmaklarımla sikerek yarım saat kafam aşağıda kaldı. Kafamı Hale'nin amından kaldırdığımda, diğer arabadaki çiftin arka koltukta olduklarını, kadının adamın kucağında hopladığını, ikisinin de yüzünün bizim arabaya doğru dönük olduğunu gördüm. Hale de ben amcığını kurcalarken orgazm olmuş, gözleri kaymış, onlara bakıyordu. Birer sigara yaktığımız anda diğer araba yanımızdan geçti. Kadın ön koltukta, başı kapalı, adam ile birlikte bize bakarken, Hale de onlara bakıyordu.
Sonra arabadan indik. Elele dere kenarında yürüdük biraz. Sonra öpüşerek tekrar arabama döndük. Hale arka kapıyı açıp, arka koltukta domaldı ve "Girsene!" dedi. "Ben sana değer veriyorum, ilk seferimizin sefil bir dere kenarında olmasını istemem!" dedim. Ama yine de eğilip parmaklarımı ve dilimi amına gömdüm. Aslında derenin karşısında, 300 metre mesafemizde sürüsünü yayan ve değneğine çenesini dayamış bizi seyreden çobanı görmeseydim sikerdim de. O gün ben de boşaldım, ama ağzına boşalınmasını sevmediğini söyledi. Emdi, boşalmaya yakın arabanın yanında, çobana karşı boşaldım. O gün sanırım 5-6 saat seviştik, ama sikişmedik. Geri döndük.
Evinin neredeyse 50 metre yakınına kadar gittik. "Gel kahve içelim!" bile dedi. Bu kadın kendine öyle güveniyordu ki, ben tırstım resmen. Giderken arkasından baktığımda elbisesi kırış kırış, iyice kısalmış, neredeyse götünün altına kadar sıyrılmıştı. Her akşam yazıştık, konuştuk. Bir hafta geçmeden, "Beni nerde nasıl sikeceksin?" diye inler oldu konuşmalarda. Tabii benim ona, "Şöyle sikeceğim, böyle kanırtacağım!" demelerimden sonra. Ama bu arada o ilk günü de konuştuk, "Hani herkesten korkar olmana rağmen, o gün çaprazımızdaki arabada sevişen çiftten yüzünü kaçırmadın, çobanın karşıdan seyrettiğini bile bile domalıp sik dedin!" dedim. "Çok tahrik oldum!" dedi. O gün ikimizin de sevişirken seyredilmekten zevk aldığımızı anlamış olduk.
Bir hafta sonra, aynı gün, Aydın'da günlük kiralık evlere baktım. Bir tane buldum, tam şehrin göbeğinde, orada buluşmaya karar verdik. Ben biraz erken gittim. Birkaç malzeme aldım. Yarım saat sonra aradı. Binaya girişi tarif ettim, 5. katta 1+1 bir daireydi. Kıyafetlerimizle ayakta öpüştük biraz, sonra soyunmaya başladık. Kırmızı dantelli bir sütyen ve kırmızı dantelli bir tanga giymişti. Dudaklarından başlayıp memelerine, ordan da amcığına yalaya yalaya indim. Sonra o aynını yaptı. "69 yapalım!" dediğimde, "O ne?" dedi. İlk yarım saati birbirimizin ağzında geçirdik. Amını yalarken parmağımın biriyle de göt deliğiyle oynuyordum.
"Acelemiz yok!" dedim ayağa kalkıp bir sigara yaktım. Oturma odası tarafına geçtik, L şeklinde koltuk takımı vardı, oraya oturdum, bu da yanıma oturdu. Ellerimiz birbirinin vücudunda, o yarağımla oynuyor, ben kalçalarını avuçluyorum. Sigaralar bitince, "Gel!" dedim buna, hemen üstüme çıktı. Uzanıp perdeyi açtım, karşı binalar yakın değildi, ama en fazla 50 metre vardı aramızda. Yarağımı amına aldığında, 15 gündür konuştuğumuz sikişme nihayet gerçekleşmiş, amına alttan pompalarken, memelerini ağzıma almış emiyor, iki elimle kalçalarını kavramış sıkıyor ve kucağımda hoplatıyordum.
15 gündür konuşuyor olmak mı? Karşı binalardan seyredildiğimizi düşünmek mi? Yoksa yarım saatten fazla birbimizi yalamamızın etkisinden mi? Bilmiyorum, ama birkaç dakika içerisinde ikimiz de boşaldık. Boşalıp yanyana oturunca perdeyi çekip kapattı. Sevişirken hiçbir şeyi takmayan kadın, sevişme bitince genç kız gibi utangaçlaşıveriyordu. O güne dek sormamıştım, "Daha önce kimseyle oldun mu?" dedim. "Çok istedim, ama kimseye güvenemedim!" dedi. O da bana sordu. "Yemediğim nane kalmadı!" dedim.
Karım 20 yıllık evliliğimizde götten vermediği için göt sikmeyi severdim. Az önce sevişme esnasında parmağımla göt deliğiyle oynarken Hale hiç kasmamıştı. O nedenle elimi götüne atıp, "Şimdi sıra bunda!" dedim. "Çok severim! Birkaç sene öncesine kadar ne Ayhan teklif etti, ne de ben istedim. Birkaç yıl önce senin teyze kızın götten sikilmeyi daha çok sevdiğini ballandıra ballandıra anlatınca denemek istedim ve Cumartesi alkollüyken Ayhan'a siktirdim. O günden beri bazen hiç amıma almadan alırım götten!" dedi. Zaten bu konuşmalar zıpkın gibi yapıyordu beni, koltukta domalttım. Ayağa kalkıp amına soktum, birkaç gitgelden sonra da götüne yüklendim. Hale, "Seninki Ayhan'ın sikinden kalın, kafası girene kadar yavaş!" dedi bir an. Kafası girince bir, "Immmhhh!" çıktı ağzından. Benden de bir, "Ohhhh!" çıktı. Hale, "Perdeyi açayım mı?" dedi. "Aç!" dedim. Uzanıp açtı.
Aydın'ın göbeğinde perdeler açık, teyze kızının eltisini götünden sikiyordum, 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Ohluyor, Ahlıyor, "Yavaş... Daha sert!" diye beni yönlendiriyordu. Arada kalçalarını tokatlıyor, ya da uzanıp göğüslerini sıkıyordum. O da amına parmaklarını sokmuş, benim tempoma göre kah hızlı hızlı kah yavaş yavaş kendini sikiyordu. "Şimdi kaç kişi bizi seyredip 31 çekiyordur acaba karşı binalardan?" dediğimde, "Offf, ahhhhh, evetttt, seyretsinler, aşkım beni ne güzel sikiyor götümden!" diye sayıklıyordu. Parmağımı ağzına soktum ve "Yala da ağzına da bir tane istediğini görsünler aşkım!" dedim. Hale, "Ohhh, evettt, gelip soksunlar, ağzıma, amcığıma, götüme, her deliğim dolsun!" derken kendimi tutamadım, götünden çıkarıp amına soktum. Hale, "Ohhhh, aşkım çok güzel sikiyorsun, ohhh!" diyerek orgazm olduğunda, ben de içine boşaldım...
O gün 10:30'da başladığımız sikiş saat 15:00'de bitti.
[Murat]
Seks
171 notes · View notes
sexcxsblog · 2 months
Text
NASIL BAŞLADI 13
Aradan uzun aylar geçti ben 17 yi bitirmeye ramak kalmıştı. Semih abim üniversiteyi başka şehirde okuyordu ve hala bitmemişti. Ara tatil ve yaz tatilleri dışında pek eve gelmez geldiği zaman da dışarda arkadaşlarıyla takılırdı. Benimle hiç konuşmuyordu. Yaşadığımız şeyler ve beni kendi gözünde sürekli arkadaşlarına vermesi herhalde şimdi kafasına dank etmiş yüzüme bile bakmıyordu. Mesut abi ile Ali abi bir şehirde birlikte işe girmiş ve tarihe karışmışlardı. Fikret abi ise karısının oyuncağı kum çuvalı olmuş ne derse yapıyordu. Öyle aslan bşr erkek nasıl bu denli pısırık oldu anlayamadım. Büyük ihtimalle kısır oluşu özgüvenini sarmış evliliği sona ermesin diye her şeyi alttan alıyordu. Bu durum üzücü olsa da bana yaptıklarından sonra hak etmişti. Babam hem Semih abimi hem de küçük kardeşim Selim’i okutmak için harıl harıl çalışıyordu. Fikret abinin babasına olan borcunu bitirmiş ama para tatlı geldiği için başka işlerde de çalışmaya devam etti. Tır şöförlüğü yapıyordu artık. Bazen bir hafta bazense iki hafta sonra eve gelirdi. Küçük kardeşimle beraber yaşıyorduk çoğu zaman. Gözümde çok silik bir çocuktu. Sabah okula gider akşam gelince gecelere kadar çocuklar ile oyun oynar eve yatmaya gelirdi. Bildiğin otel gibi. O yüzden benim sex hayatıma hiçbir zaman şahit olmadı. Dedim ya sadece uyumak ve yemek yemek için eve gelirdi.
Ama aradan geçen zamanda o da artık ergenliğin o yoğun duygularına kapılmış eve sokmadığım çocuk evden çıkmaz olmuştu. 16 sına yeni basmış azgın teke gibi evde dolanıyordu. Abimin laptopunu sahiplenmiş büyük ihtimalle porno izliyordu. Ben de uzun bir süre yarrak yemediğim için amımın ve götümün deliği eski halini almıştı. Dışarı gönlümce çıkamıyordum. Babam eskisi gibi evde olmadığı için yasak koymuştu. Evde temizlik yemek yapmaktan başka bir şey yapmıyordum. Günün geri kalan vakitlerinde televizyon izliyor ordaki erkekleri düşünüp azıyordum. Erkeksizlik çok zordu.
Geçenlerde bir gün kardeşim okuldan sonra eve geldi. Üstü başı pis içinde kıyafetleri yırtılmış. Noldu diye sordum. Arkadaşı ile kavga ettim dedi. O haline çok üzüldüm.
-üstünü çıkar banyo edeyim seni
-abla saçmalama çocuk muyum ben
-çok konuşma elimde büyüdün az yıkamadım seni
Zor bela ikna edip duşa soktum. Ama ayakta duramadığı için tabure getirdim. Üstünde sadece boxerla tabureye oturdu. Bende beyaz bir t-shirt altımda da yine beyaz bir tayt ile yanına geldim. Suya açıp yavaş yavaş yıkamaya başladım. Çok pis dayak yemişti. Her yeri boya ağzı yüzü kan içindeydi.
-nasıl oldu bu
-boşver abla
-söylesene
-kız meselesi abla işte kurcalama
Kardeşimi yıkarken su ister istemez üstüme gelmişti. Evde tek olduğumdan ne kilot ne de sütyen takardım sevmezdim de işin doğrusu. Islanan yerlerde memelerim olduğu gibi belli oluyordu. Nedendir bilmem ama kardeşimi bir tehdit olarak görmüyordum benim gözümde bir çocuktu bir de elimde büyümüştü. Ama herhalde kardeşim böyle düşünmüyor. Göğüslerime kaçamak bakışlar atıyordu. Önünü de eliyle gizliyordu. Ben çok aldırmadım. Çocuk diye. Her yerini yıkadıktan (avret yerleri hariç) sonra
-avret yerlerini yıka sonra üstünü yıka gel de yaralarına merhem süreyim
-tamam abla geliyorum birazdan
Banyodan çıktım. Üstümü değiştirdim atletimsi bir şey giydim salona geçtim. Atlet biraz büyük olduğundan memelerimi zor kapıyordu. Zaten çoğu annemindi. Kardeşim altına şort giyip yanıma geldi ben de yaralarına merhem sürüyor kanamış yerlere yara bandı takıyordum. Bu arada kardeşim kaçamak bakışlarla yine memelerimin yarısını zar zor kapatan atletime kaçamak bakışlar atıyordu.
-bir daha kavga ettiğimi duymucam tamam mı selim
-tamam ablacım
Uzun zaman sonra ablacım demişti. Ben televizyonun karşısına geçtim güzel bir dizi arıyordum kardeşimde tam karşımda duruyordu. Çoktan odasına geçer diye düşünmüştüm ama oturuyor çaktırmadan beni seyrediyordu. Ona da hak vermek lazımdı. Bana hiç o niyetle bakmıyordu ya da görmüyordu beni. Şimdi ise gözleri açılmıştı.
-e ablacım senin sevgilin var mı
-ne sevgilisi be evden çıktığım mı var nerden yapıcam
-çıksan var ya herkes seninle sevgili olmak ister
-diyorsun keşke ama işte çok zor
-boşver ablacım hem olsaydı kıskanırdım seni
-niyeymiş o
Bir an duraksadı. Kekeleyerek
-bir sen varsın yanımda ondan
-ya selimm gel buraya
Yanıma geldi. Sarıldım ben de. Büyük ihtimalle memelerimin yumuşaklığını hissetmişti ve hoşuna da gitti galiba uzun bir süre bırakmadı beni.
-tamam yeter bu kadar duygusallık ödevin yok mu senin
-var ama sana sarılmak bana iyi geliyor
-görende ilk defa sarılıyoruz zanneder eşek sıpası
-nolur biraz böyle yatalım mı
-iyi tamam
Biraz kenara kaydım yanıma geldi sarıldım. Başı göğsümün bir tık üstündeydi. Çataldan her yerim görünüyordu. Memelerim onu baya azdırmış olmalı ki hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. O şekil beraber yattık. Ben uyumuşum. Uyandığım kaşık pozisyonundaydık. Kardeşim siki kalmış amımı zorluyordu. Bir eli de göğsümdeydi. Aha dedim bu da beni sikmek istiyor belli. Bir anda doğrulunca kardeşim koltuktan yere düştü.
-iyi misin selim
-iyiyim ablacım çok iyiyim
Önünü saklamaya çalışıyordu. Sonra odasına doğru gitti. Elimi amımın olduğu yere attığımda bir ıslaklık vardı. Galiba kardeşim götüme sürtünerek oraya boşalmıştı. Odasına doğru giderken. Alıcı göz ile baktım. Gerçekten de büyümüştü. Esmer teni spor yaptığı için hacimli vücudu çok güzel görünüyordu. Belki de erkeksizliğimin ilacı oydu.
79 notes · View notes
endergelisenataklar · 1 month
Text
dünyaya sırtlarımızı yaslayarak yürüyebileceğimiz bir yol keşfetmiş, senin de kesinkes geleceğin bir buluşma ayarlamıştık kurtuluş'ta. ankara'nın soğuğunda birlikte içecektik çaylarımızı. yaptık da. bunun berbat giden hayatımın doğal akışına iyi geleceğine inandırmıştın beni. gelmişti de. ankaray'da otururken birlikte, birlikte anlamıştık en güzel denizin, bu şehirde olduğunu. birlikte kayboluşumuzun simgesiydi. bir de varoluşumuzun. elleri ceplerinde, biraz savruk yürüyen bir çocuk vardı, ahmed arif'in hasretinden prangalar eskittim kitabını koltuk altında taşıyordu merdivenlerden yukarı çıkarken. en az yarım saat çocuğu konuşmuştuk, çocuğun suskunluğunu, savruk yürüyüşünü, umutsuz bakışlarını, büyük bir ortaklık hissettim hep. dünyaya dair güvenim resmen yeniden tesis edilirdi. çay bardağını berbat bir tutuş stilin vardı. içerken dalga geçeceğimi bildiğin için, bana sırtını döner, bardağın beline dört parmağını birden sardığını göstermezdin. hayalet ıslığı'nı senin de seviyor olman zevklerime onay oluyordu. çankaya'da oturduğumuz gün her şeyi anlamıştım. dünya bizim karşımıza çıkmaya başlamıştı. her şeyin epey tektipleşmeye başladığı, imajların, şekilciliğin sürekli ön planda olmaya başladığı, doğallığın, sıradanlığın tamamen yittiği, çürümüşlüğün, yozlaşmışlığın ortasında her kesimin kendini bir devlet, bir iktidar gibi gösterdiği, dahası görmek istediği, dolayısıyla sürekli plastik jestlere, yapay tavırlara, kine, nefrete, hazımsızlığa maruz kaldığımız bir çağ başlamıştı. her çocuk gelecekte mutluluğunu annesine borçlu olacaktı. dolayısıyla, ilerde, dünyanın en güzel annesi sen olacaktın. sonrasında yavan bir konuşma, kaygı veren suskunluklar, bir kütle gibi bakışlarda sahtelikler. bana söylemediğin ve söyleyemediğin şeyler vardı. beni dünyaya bulaştırmıştın. ardından yok olmak istemiştim. eve dikkatsiz gitmiş ve bir daha hiç dönememiştim.
62 notes · View notes
insanogluu · 22 days
Text
Adamın birinin babadan yadigâr antik ipek bir halısı varmış. Satmaya karar vermiş. Ona göstermiş buna göstermiş, ama kimse talip olmamış. Sonunda zengin birini bulmuş ve ona götürmüş.
Zengin halıya bir bakmış ve sormuş, kaç para? Adam cevap vermiş 100 altın. Zengin tereddüt etmeden tamam demiş ve çıkartıp 100 altın vermiş.
Adam sevinmiş. O sırada zengin sormuş bu halının kaç para ettiğini biliyor musun? Adam cevap vermiş hayır bayım. Zengin devam etmiş en az 3000 altın eder. Adam susmuş. Zengin sormuş, niye 100 altına verdin? Adam biraz düşünmüş ve cevap vermiş; bayım bağışlayın ama benim bildiğim en büyük rakam 100!
Şimdi aklıma Ludwig Wittgenstein geldi;
“Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır.”
Dilin anlam zenginliği ve anlam derinliği gelişmedikçe o dil ile yapılan iş sayısı sınırlı kalacaktır.
Konuşma dili 150-200 kelime/dakika ve okuma dili 200-250 kelime/ dakika iken, düşünme dili 1300-1800 kelime/dakika düzeyindedir. Bu yüzden yeterince sözcük, anlam, kavram ve düşünsel bağlantıya sahip olmayan zihin kısır döngüde çıkmazları yaşayacaktır.
Bu durumda, 200 kelime ile düşünen, 2000 kelime ile düşüneni anlamayacaktır.
Parafı şöyle bitirmek isterim:
“Dilin kadar varsın.”
Alıntı
Tumblr media
Keyifle
49 notes · View notes
havadaber · 11 months
Text
DERSVERAL - DEVASA+ (2)
Tumblr media
Öğrenciler konuşma pratiği yapmak ve dil becerilerini geliştirmek için ek fırsatlar aradıkça, özel İngilizce dersleri giderek daha popüler hale geliyor. İngilizce özel ders fiyatları, öğretmenin deneyimi, konumu ve öğretme tarzı gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak değişebilir. Türkiye'de yapılan bir araştırmaya göre özel İngilizce derslerinin ortalama saat ücreti 404 TL civarında olup, bazı öğretmenler saat başına 200-1000 TL arasında ücret almaktadır. Ancak fiyatların büyük ölçüde değişebileceğini ve öğrencilerin karar vermeden önce birden fazla seçeneği araştırması gerektiğini unutmamak önemlidir. İngilizce de dahil olmak üzere çeşitli konularda özel ders almak isteyen bireyler için pek çok site ve sağlayıcı mevcuttur. Dersveral.com, öğretmenleri özel dersler verenler olarak buluşturan bir eğitim platformudur. Dersveral.com gibi siteler yabancı öğretmenlerden özel İngilizce dersleri sunmaktadır. Özel ders siteleri seçerken, öğretmenin nitelikleri ve deneyimi gibi faktörlerin yanı sıra öğrencileri korumaya yönelik mevcut emniyet ve güvenlik önlemlerinin dikkate alınması önemlidir. Özel ders fiyatları ve kalitesini karşılaştırırken verilen eğitimin değerini dikkate almak önemlidir. Bazı öğretmenler daha yüksek ücretler talep edebilirken aynı zamanda daha kişiselleştirilmiş ve etkili bir öğrenme deneyimi de sunabilirler. Ayrıca öğrenciler, özel ders sağlayıcısı seçerken öğretmenin müsaitliği, öğretme tarzı ve iletişim becerileri gibi faktörleri de göz önünde bulundurmalıdır. Dersveral.com gibi siteler, öğrencilerin fiyatları karşılaştırabilecekleri ve en uygun fiyatlı özel İngilizce dersi seçeneklerini bulabilecekleri bir platform sağlar. Sonuçta, özel derslere yatırım yapma kararı bütçe, öğrenme hedefleri ve bireysel tercihler dahil olmak üzere bir dizi faktörün birleşimine dayanmalıdır.
1K notes · View notes
mesut-sems · 6 months
Text
Tumblr media
"Bildiklerini unut.” diyor DOST. ” Gel al eline bir silgi, şu yeni başlayan güne bilgilerini silmekle başla. ” ” Zanlarını, yargılarını, önyargılarını ve dahi bütün genellemelerini koy bir çuvala ve hepten terk et. Gıybet etme sakın,… bil ki dedikodu denilen şey mıknatıs gibi kötü enerji çeker.
Kimsenin aleyhine konuşma, uzaktan atıp tutma, insanları kem dille yargılama, bil ki yanılırsın.
Birini nekadar çok aşağılar yahut dışlarsan, onun durumuna düşme ihtimalin o kadar artar.
Kainatın matemetiğidir. Bir koyar, bir alır insan. Bilmeden kendi hesabını dürer ” diyor DOST… ” Hiçbir konuda emin olma ” diyor DOST… ”
Kendini ayrıcalıklı sayma. Konumuna ya da mevkine, ismine veya şöhretine güvenme. Şu hayatta tüm zahiri kisveler sabun köpüğünden ibarettir.
Nazlı nazlı yükselir köpük, derken pat diye sönüverir. Herzaman başkalarından öğrenmeye açık ol. En iyi bildiğin konularda bile köşeli düşünme, büyük konuşma.
Cümlenin sonuna nokta değil, ünlem değil, virgül yahut üç nokta koy. Açık bir kapı bırak daima.
Ne kadar bilsen de hiçbirzaman yeterince bilemeyeceğini unutma. Tevazudan şaşma. Ancak ozaman kurtulabilirsin bilginin cehaletinden. ” diyor DOST…
Şemsi Tebrizi
59 notes · View notes
dizifilmgo · 1 day
Text
Tumblr media
Ücretsiz Yabancı Dizi İzle: Hem Eğlen, Hem Öğren
Bir yandan eğlenip bir yandan farklı kültürlerle mi tanışmak istiyorsun? O zaman “Ücretsiz yabancı dizi izle” seçenekleri tam sana göre! Yabancı diziler, seni farklı dünyalara götürürken dil becerilerini geliştirme fırsatı da sunuyor. Üstelik hiçbir ücret ödemeden bu deneyimi yaşamak mümkün. Yabancı diziler sayesinde hem eğlenip hem de dünyayı daha yakından tanıyabilirsin!
İzlerken Dil Öğrenmek Mümkün
Alt yazılı izlediğin diziler, dil gelişimine büyük katkı sağlayabilir. Özellikle İngilizce dizilerde, günlük konuşma dilini öğrenebilir, yeni ifadelerle kelime dağarcığını genişletebilirsin. Kim bilir, belki de bir süre sonra altyazıya ihtiyaç bile duymayacaksın!
44 notes · View notes
bitkinback · 1 month
Text
Elf gözlerim neler görüyor legolas
Dün gece oturdum, bütün uçakları da book ettim. Sanırım bir şeylerin kafamda tik olmasına ihtiyacım var. Bir de sanırım geziye büyük valizle değil sırt çantası ile çıkmak durumdayim. Şimdi sırada bir ay geçmesini beklemek kaldı.
Tezin footnote ve bibliography sini de bitirdim. An itibariyle tezim bitti arkadaşlar. Şaka gibi ama değil. Bu haftayı baştan sonra okuyarak ve kontrol ederek geçireceğim. Sonra hocama atacağım.
Evde yiyecek pek yok. Markete gitmem lazım ama nasıl yorgunum. Bir de sabahtır yağmur yağıyordu. Dolapta konserve yeşil mercimek, domates sosu ve bulgur buldum. Ne yaptıgimi tahmin edebilirsiniz.
Dünü tek damla gözyaşı olmadan kapattık demiştik. Bugün de aynı devam ediyor. Subhanallah. Ben büyümüş olabilir miyim acaba. 🐵
Bu geziye maddi manevi çok ihtiyacım var. Asyaya ne zaman gitsem hep çok iyi geliyor. İklim, yiyecekler, motorla ulaşım, insanlar, anlaşılmama ve beden diliyle konuşma, salaş giyinme, adım başı tapınak. O kaos o karmaşa. Bu kez de farklı profilde dört yer gezeceğim. Gezerken kendime kısa vloglar çekesim var. Ya da ses kayıtları. Çünkü o anda yaşanılan şeyler genelde unutuluyor sonra. Kitabımda gezi anılarım tarzı bir bölüm de olmasini istediğim için bu sefer bunu ciddiye alacağım. Gerçekten gezinin her anını seviyorum. Havalaninda çekilen o rezillik, İnternetsiz kalınan saatler sonucu ilk İnternete kavusulan o an, yolda edinilen dostluklar. Bir de bu defa 3 kere filan cinden aktarma yapacağım. Lol. Asyayi severim ama hayatımda Çine gideceğim hiç aklıma gelmezdi.
Evde deniz tuzlu cips var. Marketten humus alıp film gecesi yapasım var. Netflix te olan tatlis rom com olabilir, Sci fi olabilir, izlediğiniz filmler varsa öneri isterim.
22 notes · View notes
yolguncesi · 4 months
Text
‘Ben’ illetine karşı tek bir gerçekle karşı durulur; Ölüm!
Ölüme övgü -I-
İnsan olmak bir gerçektir! Tıpkı bazı şeylerin gerçek olması gibi; biz inansak da inanmasak da. Bu hayatta çok mecnun dertleri olan bir insan olarak sanırım şunu söylemeye hakkım var; insan gibi ölüm de bir gerçektir. Ve ölen yalnızca daha ölmemiş olanın anılarında yaşar. Bu, ölen için cehennemden daha büyük bir azaptır. Zira ölen artık söz söyleme, konuşma hakkı elinden alınmış olandır. Artık onun için başkaları konuşacak, söylenmesi gerekenleri ya da daha vahim haliyle hiç söylenmemesi gerekenleri başkaları söyleyecek. Bence asıl ölüm budur! İnsanlar o kadar zorbadır ki ‘o hep hafızamızda yaşayacak’ ya da ‘hep kalbimde olacaksın’ diyebilecek kadar ileri gidebiliyor. Yani, ‘ben hiç ölmeyecek, sonsuza kadar yaşayacağım. Sen, ölü olan artık senin sahibin benim’ demek istiyorlar.
Ölen için bu kaosun varlığı, belki de yaşayanın en büyük sığınağı, tesellisidir. İnsanların çoktan ölmüş olmasına ya da bir gün gerçekten ölecek olmalarına rağmen, cenneti vaadeden tanrı gibi kendini aşan sözler vermesi bir zamanlar kimsenin kaldıramadığı sözün hafifliğinden doğmakta. Yazılmış olan ‘önce söz vardı’ diyebilir ya da ‘söz hayat ağacının köküdür’ de diyebilir, aslolan her zaman sözün değeri olmuştur. Kaç külçe ya da akçe ettiği değil, değer gerçeğin ne taşıdığıyla ilgilidir. Gerçeğin değeri taşıdığıyla ölçülür. Sevgi bir gerçekten öte, hakikate yakın bir anlamı barındırsa bile, değeri taşıyanın içtenliğiyle ölçülür. Say ki 2 bin altını bir katıra yüklemiş ve uzun bir yoldasın. Katır için altın da yüktür tunç da. Neyin ne olduğunun bilincinde olmadıktan sonra altının da tuncun da ne ederi olur katır için, katır gibi insan için...
Velhasıl-ı kelam, sözü taşımaya yeltenen insandır sorunun kendisi. İnsanın kendisiyle ilgili bir şeyden bahsediyorum ben; Marks’ın ‘kendinde şey’ dediği ya da romantiklerin ‘ben bir başkasıdır’ dediği şeyden!
Kimilerine göre gerçek ‘ben’dir ve algıladığımızdan da ötedir. Kimi ‘gerçek’lere göreyse ‘ben’ yalnızca bir yanılsamadır. Ve aslolan biz’dir. Ben gerçeği ne ben’de ne de biz’de buldum; gerçek başkada, başka olandadır; yani kendinde şey olabilendedir...
Kendinde şey olmayanın oluş hali, olura dönüşmüş olanıdır.
Belki de olmayan ve olura dönüşebilen tek şey insanın kendisidir. Ve bu kendilik; insan olmak kadar gerçektir!
Şimdi eskiden sahip olduğum bilinçten giderek uzaklaşıyor ve şunu söyleme cüretinde bulunuyorum; en büyük gerçeklik hala söylenmedi ve herhalde söylenemez de. Zira tek dediğimiz sezgilerin uzak anısıyla geliyor ve bu anıda ölmüş olanın sonsuza dek susturulmuş olması yatıyor. O sonsuza dek susturulmuşken, biz pervasızlığımızı onun adına konuşma cüretinde bulunarak dışa vuruyoruz.
Bu nedenle büyük bir öfkeyle şunu söylüyorum dinlemesini bilene ya da dinlediğini bildiğini bilene;
Ölümden ötesi yok ve bu yokluğu ölenler adına konuşarak süreklileştirme! Bunu bir sürek kılma; öleni, aslında ölerek özneleşmiş olanı hiçliğe gark eder. Bu hiçlik daha ölenin ilk an’larından itibaren çevresinde örülmeye başlanır. Misal mi? Cenaze törenlerine bakın! O törenler ölenler için değildir, biz yaşayanlar, daha doğrusu yaşadığını sananlar için yapılır. Hala yaşadığımızı göstermek, ölenin biz olmadığını ısrarla dile getirmek içindir tüm ayinler. Ve bu yolla yalnızca kendi egomuzu tatmin etmekle kalmaz, hiçliğe sürüklenme korkumuzu da yatıştırmış oluruz. Bilcümle kendimizi teselli etmek, bir yalana inandırmak dışında bir şey yapmayız...
O nedenle gerçekten sapış ölümden değil, yaşamın kendisinden doğmuştur. Çünkü ölüm belki de tek mutlak gerçektir. Ama yaşam, hala anlayamadığımız şu sefil yaşam kaypak ve bir o kadar düzlemsizdir...
Öyleyse ne diyelim?
Yaşamın sahteliğine karşın ölümün hakikati mi savunulmalı? Yoksa ölümün gerçeğinden, yaşamın gerçek değerini taşıyan anlamını mı doğurtmalı? Ya da yaşam, kendinde şey’(l)e mi dön(üş)meli?!
Ne dersiniz, yaşam ne ki insan ne olsun...
Hele ölüm, o KİM?
(…)
28 notes · View notes
girifit · 1 year
Text
kendime çok kızıyorum. annene, babana, sana çok kızıyorum. seni yarı yolda bırakan benliğimi affedemiyorum. seni özlüyorum ama yazamıyorum. sesini duymak istiyorum ama arayamıyorum. sana koşmak istiyorum ama adım dahi atamıyorum. artık sen sağda ben solda yürüyorum. buna çok sinirleniyorum. yolun ortasında durup beni beklemeyecek oluşunu atlatamıyorum. el ele tutuşup koşamayacağımız gerçeği ile yüzleşemiyorum. verdiğin eşyaları atmıyorum. görünce yüzümde bir tebessüm oluşuyor ve ben bunu seviyorum. ama atlatmam gerek artık her şeyi. seni ve senden kalanları. seni silmiyorum veya unutmuyorum. yanlış anlama beni. sadece içimde olan gururu bir ceket misali üzerime giyiyorum.artık sana adım atmak için çırpınmıyorum. kendimi affettim. sen de affet beni. yarım kaldığın yolda büyük adımlarla yürü ve kaç. beni affetme ama unut. böylesi kolay olacak senin için. başkaları girecek hayatına ve ben buna çok sinirleniyorum. sen başkasını, ben başkasını seveceğim. bunu biliyorum. bu sefer sigaramı sana yakıyorum. senin uğruna ben de yanıyorum. sen bunu bilmesen dahi senin her saniye iyi olmanı diliyorum. dilim kötü olmanı dilemeye varmıyor. dilim sana dönmüyor ama bilirim, anlarsın sen beni. senden kaçtığımı cümle alem biliyor. akan yaşların haddi hesabı yok, sorma daha fazla. sen sus artık konuşma sırası bende. senden sonra çok şey değişti hayatımda. artık senin tanıdığın kişi değilim. görsen yüzüme tükürürsün ama korkma bir sokakta çıkmam karşına. kahveyi de çayı da şekersiz içiyorum. verdiğin her şeyi kaldırmayı başardım. yeni insanlar yok hayatımda olmasına da ihtiyaç duymuyorum. her şeyden elimi eteğimi çektim. yeme bozukluğum devam ediyor ama iyileşeceğim. günde tek öğün yiyorum. sigaram arttı. ayın çoğu günü içiyorum. derslerim iyiye gidiyor ve netlerim arttı. insanlardan kaçıyorum. benimle konuşmaya çalışanlara ördüğüm duvarlar yanıt veriyor. uykularım düzensiz. sana bunları söyleyemiyorum ama korkma ben yazar, sen yazı oldun. tüm satırları uğruna harcadım. sen artık hep iyi ol. benim dilim dönmez sana kötü ol demeye. başın eğilmesin, dik dur ve gülümse. bir acı gelip vurmasın seni. sokakta yürürken bir koku sana beni hatırlatmasın. sen beni unut. bu yara anca böyle kapanır. arama beni orada, burada. ben artık hiçbir yerdeyim. telefonum sana kapalı. yazsan cevap vermem, arasan açmam. ben seni anca böyle atlatırım. bu sikik şehrin sokakları tanıyor seni. uğruna ağlamalarım az değildi. ama şimdi bir taşa bile söylemem adını. sen en iyisi git artık benden. kurtar elini, kolunu. tutma yakamı, paçamı. ben senden gideli çok oluyor. ev bildiğim yeri yakalı uzun zaman oluyor. sen şimdi git iyisimi. ben ağlamadan, yağmurlar başlamadan. sen git, yaşa. ben bir sigara yakacağım.
71 notes · View notes
sillagen · 5 months
Text
Potansiyelimiz belki de düşündüğünüzden daha azdır. Hepimiz bir supermen, batman değilizdir. Az olan ile yetinmeyi belki de öğrenmemiz ve o az olan ile bir şeyler yapmamız gerekiyordur. İlla çok şey yapan mı en büyük adam. En yüksek ses aralığına sahip olmasa bile en iyi şarkıcılar çıkmış. Çünkü elindeki malzemeyi en iyi şekilde yoluna koymuş. Herkesin dilinde en iyisi olmak ve kendisinin bu en iyisi halinde olamamanın verdiği halin yakinmasi. Buna bir kilifta sartlar degisse guzel olurduk. Sartlar degismiyor sen degistiriyorsun aci ama gercek.Ve bu bence bizleri gereksiz yere tribe sokup hasta ediyor. Herkesin ağzı olup da konuşma diyorsun hakikaten
27 notes · View notes