Tumgik
#bağlanmak yok
hamiraa · 6 months
Text
Tumblr media
Bir ameldeki samimiyetin ne kadar derinse gayretin, başarın da o kadar çok olur. Eğer bir ilmi Allah için öğreniyorsan, Allah'a yakınlığının artması için tahsil ediyorsan hiçbir olumsuzluk seni yolundan alıkoyamaz. Ama tam tersi insanlar veyahut bir dünyalık içinse çabuk yorulursun artık o ilim sana rahmet, bereket olmaktan çok ıstırap olur. Sevgi de aynı şekilde, Allah için, Allah'ın istediği şekilde olursa sağlıklı bir ilişki olur ama yok nefsani arzular, dünyalık menfaatler içinse ve Allah'ın korumamızı istediği sınırın ötesindeyse artık o sevgi kalbimizi sonuna yaklaştıran bir zehir olur. Hangimizin kalbi yorgun değil, bakın hepimiz yorgunuz. Yorgunluğumuzun sebebi O'ndan başka kalbimizde yetki sahibi olan her şey. Çünkü biz biliyoruz ki Allah dışında bir şeye bağlanmak, bağımlı olmak azaptır, elemdir. Allahım kalplerimizi Sana döndür. Senin sevgini Rasûlullah aleyhisselamın sevgisini her şeyden daha sevimli kıl bize. Sana yenilgileriyle gelmiş bu kalpleri geri çevirme. Merhametinle kuşat bizi. Bizi, bize bırakma. Âmin.
63 notes · View notes
ozgur-ce · 2 years
Text
Şimdi kısaca bir şey yazacağım ve bir daha bu konuda konuşmayacağım! Alınan alınsın beğenmeyen takipten çıksın, zira ben de öyle yapacağım!
Kendini hiçbir konuda geliştirmemiş, tek yöne bakan insanların bile yapabileceği çok basit iki şey vardır; Siyaset ve din hakkında konuşmak.. Sadece konuşmakta değil bu konuda master yapmış kadar büyük büyük konuşmak! Dersiniz ki sanki akademik kariyer yapmış! Mütevazilik desen hiç yok! Sağolsun bizim toplumda da herkes herşeyin kolayında, toplum da büyük oranda kısa yoldan para kazanayım derdinde, insanlığa faydalı bişey yapayım hiç yok! İki kelimeyi bir araya getiremiyor, kelime haznesi yetersiz kalıyor, küfre başvuruyor! Karşısındaki ne olursa olsun saygı hiç yok! Dinlemek, empati yeteneği hiç yok! Çevresi dolayısıyla körü körüne zihnine yerleştirilmiş fikirlere sıkı sıkı sarılmış, çünkü tutunacağı başka bir şey yok!
Neyse konuyu çok sevdiğim şu satırlarla tamamlayacağım;
"Allah'a yeterince bağlanmazsan; bu boşluğu bir futbol takımına, bir tarikate, bir cemaate, bir politik görüşe bağlanarak kapatmaya çalışırsın ve bunları hayatının temel noktası haline getirirsin de Allah'a bağlanmak internete bağlanmaktan daha zor hale gelir."
Hasan Uzun
Dipnot: Lütfen kimse kusura bakmasın, kişisel algılamasın, herhangi bir kişiyle dalga geçen, siyasi paylaşım yapan herkesi takipten çıkacağım. Bu konuyla ilgili iletiden yazmayın, cevap vermeyeceğim. Saygılar.
139 notes · View notes
visneliii-votka · 1 year
Text
“Her hayatına girene bağlanmak kadar kötü bir şey yok…”
48 notes · View notes
bilmece · 1 month
Text
Aştığını sandığın şeylerin aniden hortlaması gibisi yok! Ne zaman başladı bilmiyorum ama büyürken bende sanki herkesin benim bir türlü dahil olamadığım bir arkadaş grubu varmış da bir ben kalmışım dışarda gibi bir hissim vardı. Sanıyorum sık taşınmanın ve dolayısıyla birkaç yılda bir yeni arkadaşlar edinmek zorunda olmanın sonucu, ben ona yordum en azından.
İşin saçma tarafı benim de arkadaşlarım oluyor olmuyor değil ama ne zaman gülen eğlenen bir arkadaş grubu görsem çevremde, içimden bir ses beni “seni neden almadılar aralarına?” diye dürtüyor. Çelişkili taraf ise çoğunlukla bu şekilde kıskandığım/imrendiğim kişiler zaten yakın arkadaş olmayı pek de tercih etmediğim kişiler. Hani istemiyorum da. Bu yokluk hissi ilişki kurmak için çaba göstermeye itecek kadar da baş göstermiyor. Sanki benim kişilerle anlaşıp anlaşmamamdan bağımsız onlar beni istesin istiyorum.
Bu hisle başa çıkmak çeşitli biçimlerde tezahür etti bende: var olan arkadaşlara fazlasıyla bağlanmak, gereğinden fazla verici olmak, zaman zaman tek başınalığımı yüceltmek ve “zaten kimseye ihtiyacım yok” nidalarıyla duvarlarımı yükseltmek ve nihayetinde uzun süreli bir ilişkim olunca “ben buldum artık insanımı” diye düşünüp arkadaşlık ilişkilerimde doyuramadığım yanlarımı onda doyurmaya çalışmak.
İşe yaradı da bunlar epey bir süre ama hepsi bir biçimde dışa bağlı yöntemlerdi ve her yoklukta ben sıfır noktasına dönüyordum.
Olmamış yanlarınla, eski yaralarınla yüzleşmek ne zor.
Bugünün günaydını kendine yetebilenlere ve bu yolda olanlara gelsin!
17 notes · View notes
yantekerlek · 1 month
Note
Yante merhaba. Mutlaka benzer sorular gelmiştir sana, istersen onlara da yönlendirebilirsin tabii ama bişi sorucam. Ben hiç maneviyatlı hissetmiyorum. Dinimden ve Allahımdan şüphe etmiyorum açıkçası. Ama çok büyük bir samimiyet de hissedemiyorum dini mevzulara. Namaz kılmaya çalışıyorum kendimi zorlayarak ama bu durumumdan çok sıkıldım. Daha şevkli ve kalpten bağlanmak istiyorum ama sanki bişi eksik gibi. Tavsiyen var mıdır bu konuda? Teşekkürler x_x
dininden Allah'ından şüphe etmemek o kadar ferah bir manevi hal ki şüphe etmek istemediği halde kalbi, aklı bulanan müminlere bunu söyleseniz size bir müddet küserlerdi.
dini mevzular derken neyi kastediyorsunuz? sosyal medyada üzerinde tartışmalar yapılan dini meselelerden tartışmalardan bahsediyorsanız, bu tip tartışmalara ilgi duymamak sizi daha az samimi yapmaz. daha az meraklı yapar. dini mevzular derken islami ilimleri kastediyorsanız tefsir, hadis, fıkıh vesaire gibi herkesin derinleştiği, ekstra bilgiler edindiği mevzular farklı farklı. dini ilimlerde eğitim alarak veya eğitim almayarak kendince bir derinleşme elde edenlere bakıp ben samimi değil miyim? herhangi bir dini konuda böyle yazamıyor konuşamıyorum. okumaya çalışsam da zihnim almıyor yoruluyorum yoksa samimi değil miyim, demek insanın kendini başkalarıyla kıyaslayıp kendine dert üretmesi demek. dini mevzular derken neyi kastettiğinizi anlamam sizinle nokta atışı muhabbetler etmem için önemliydi ama genel bi ifade kullanmayı tercih edivermişsiniz. sıkıntı değil. iki şekilde anlayıp üzerinde birazcık konuştum.
namaz farz bir ibadet. farz ibadetler irademizi güçlü bir şekilde kullanmamızı gerektiren fiiller (farz olmayanlarda iradeye gerek yok demek istemiyorum). zorunlu fiiller. iradeyi kullanmak insana zor ve zorlayıcı gelebilir. namaz kılmak da geçmemiz gereken bir imtihan. e imtihanların hepsinde zorluk olur. bunda ters bi durum yok ama zorunluluğu sorumluluk seviyesine getirip içindeki gönülüllük oranını severek yapma oranını arttırmak önemli tabii. insan bunu yapabilen bir varlık. atıyorum üniversite eğitiminde bile gebere gebere acı çeke çeke de olsa sevdiği bölümü bitirmek ve mesleği yapmak isteyenler var. zorunluluğu sorumluluk haline getirerek devam ediyorlar. bakıyorsun o zorluk rutinleri olmuş. ya sen nasıl yapıyorsun bu işi diyorsun şaşkın şaşkın bakıyorsun. ama insan ortaya irade koyunca bambaşka bir varlık oluyor. sürekli uflayarak puflayarak yapmak istemiyorsak o açıdan zorunluluğu sorumluluk haline getirme iradesini gösterebilmek önemli. bunun için de kendimizi tanımamız gerekiyor, biraz kendimize dışarıdan bakmamız gerekiyor. dinimizden Allahımızdan şüphemiz yoksa ve ahirette karşılığını alacağımızı da biliyorsak neden oflayıp pofluyoruz zorla yapıyoruz. namaz neye engel oluyor mesela. bizi o an hangi faydalıdan mahrum bırakıyor? ya da namaza zorla kalkma sebeplerimiz neler? bunları kendi açınızdan cevaplayıp düzeltmelere gidebilirsiniz, güzelleştirebilirsiniz Allah'ın izni ve bizzat kendi iradenizle. ben şöyle bi bakınca genel olarak namaz ibadetine giden yolda en büyük engel, en büyük oyalayıcı, caydırıcı, huşu azaltıcı olarak elimizdeki telefonlar, infernet, kullandığımız platformlar diye görüyorum. bu arada huşu ile ilgili bir şey söylemek istiyorum bunu kuran'dan bir ayete, peygamberimizden bir hadise dayandırarak söylemiyorum. kişisel çıkarımım şimdi çıkardım, doğrulanabilir yanlışlanabilir, katılan olur olmayabilir de.
HUŞU
gün içinde biz, ne kadar zikirle Allah'ı anıyorsak, ne kadar Kuran'dan ayetler okumayla muhatap oluyorsak, peygamberimize ne kadar salavat getiriyorsak ve sünnetlerini hayatımızda uygulamaya koyuyorsak, ne kadar temiz insanlarla muhatap olup ne kadar temiz işlerle meşgul olursak namaz kılarken yaşayaacağımız huşu seviyesi artıyor. yani gün içinde besliyoruz namazdaki huşumuzu. namaza varınca da hepsi birleşiyor ve zirveye çıkıyoruz. minik minik tatlı tatlı miraçlar. gün içinde besmele, kelimei tevhit, salavat, müslümanlarla tebessüm ederek selamün aleyküm-aleyküm selamlaşma (bu çok büyük bir dua ve Allah'ı anma vesilesi), insanlara yardım etme, edilen yardımlara canı gönülden teşekkürle karşılık verme, yaşlılara hürmet, yaşıtlara merhamet, küçüklere sevgi gösterdikçe insaniyetimiz yani kulluğumuz yükseliyor. bunları yapıyorum e dinin direğini dikmeden nasıl olur deyip namazımızı dikiyoruz dinimize, en tepesine çıkıyoruz çatının. elhamdülilaaaaaah diye bağırıyoruz. millet noluyor lan diyor deli midir nedir? diyor. ne delisi ya ben neler yaptım siz biliyor musunuz nereden bileceksiniz sjkflglş. o açıdan namazda huşu hissetmiyorum diye hayıflanıyorsak gün içinde bir şeyleri eksik bırakıyoruzdur. sağlıklı ve güzel güzel çarpan bir kalbi namaza götürmek için salih eforlar sarf etmemiz lazım.
ha gelelim internet bize napıyor namaz konusunda birincisi zamanın farkına varmamızı engelliyor. ibadetleri sıkı tutan bir insan için bile aaaaaa 10 dakika kalmış nasıl aktı zaman bu kadar çabuk az önce baktım 50 dakika vardı yatsıya dedirtici bir oyalayıcılığı var. hatta anaaa ezan okundu inanamıyorum kılmadım ben dedirtebiliyor. ben anonimlere hakkı ve sabrı tavsiye edeyim diye nice son 10 dakika namazları kıldım. secdeye kafamı vurup kırasım geldi. he anonim kurtarıyorum numaraları sen önce kendini kurtar be dkkflff. internet bize ne ediyor ikinci olarak şey diyebilirim kullandığımız platformlarda takip ettiğimiz kişiler, izlediğimiz görüntüler, baktığımız görseller maneviyatımızı hiç sanmadığımız kadar fazla etkiliyor. biz bakıp geçtik sanıyoruz. bakıp geçmiyor gönlümüz, zihnimiz, aklımız. bir müslüman için helal olmayan, müslümanın normalinde olmayan şeyleri sık sık görmesi ya sinir bozukluğuna strese, umutsuzluğa (çünkü sürekli harama maruz kalıyor içten içe bu maruziyetten hoşlanmıyor bir gerilim oluşabiliyor haliyle. haramların ne kadar alenileştiğini görüp içten içe bir umutsuzlukla dolabiliyor), ya kanıksamaya, tepksizi kalmaya, duyarsızlaşmaya, ya uygun zaman ve zemin bulursa (sosyal medyada bu zemini ve zamanı da oluşturuyor insan takipleştikleriyle, maneviyatı, hassasiyeti daha düşük gruplar, sanal ortamlar oluşturuyor ve etlilenme sürüyor) ve yeteri kadar iradesini kullanmazsa direkt helal olmayan şeyleri kendisi de yapmanın kıyısına gelebiliyor, en sonunda yapabiliyor da. ya da mesela sadece kalp temizliğine fokuslanıp farz ibadetlere ne gerek var canım seviyesinde ibadetleri ihmal edip, ihmal etmelerini pembe göstermeye çalışan müminlerin söylemleriyle namazı ihmal etmeler olabiliyor. yani ben çok iyi bi insanım sırf namaz kılmadım diye Allah benden razı olmayacak değil ya diye diye kendini namaz kılma görevini gömebiliyor insanlar. üstelik namazı emreden, önemini Kuran'da her fırsatta çizen, rızasının şartlarından birini bu yapan, hayatı boyunca namazdan asla geri durmayan bir güzel örnek Rasul gönderen Allah'ın rızasından bahsederken namazı ihmal etmeyi olumlayabiliyor maalesef insanlar. fark etmeden buna maruz kalınıyor. fark etmeden hayatında namaza hiç yer olmayan insanlara sempati besliyoruz. fark etmeden o yaşam biçimlerini taklit ediyoruz. gerizekalı mıyız biz canım ne alakası var. her izlediğimizden takip ettiğimizden öyle ot gibi etkilenmiyoruz diyen varsa kapı orada kardeşim çıkabilirsin. valla zorla okutmuyorum. hiç mi tüketim, eğlence, giyim, yeme içme tarzlarına bakmıyorsunuz. hepsi birbirinin aynı. nereye etkilenmiyor kimse kimseden. Allah aşkına artık şu ben bireyim kimseden etkilenmiyorum ayaklarını bırakalım ya. bal gibi de etkileşim varlığızı, etkileme ve etkilenme varlığıyız. bi kabul et be...... anaaaaaa ne sinirlendim ha. kafam yüzüm ısındı. çok duygusalım bu günlerde. sinir de bir duygudur. ne diyoruk sevgili anonim, cemaatle namaz da insanı güzel etkiliyor, yanlış anlaşılmasın ibadet ibadettir ona bir ekleme çıkarma yapamayız ama öncesi ve sonrasında yaşananları bir tatlı merasime dönüştürebilir. hep müsait olmayız ama haftada en az bir vakit namazı bahçesini, kedisini, avlusunu, çiçeğini, penceresinin açıldığı sokağını sevdiğimiz bir camide cemaatle kılıp öncesinde veya sonrasında güzel bir tesbihte la ilahe illallahlar çekebiliriz. herkesin en az iki camisi olmalı. havalı selatin ulu bir cami olmasına gerek yok. çok sevimli camiler var. kadınlar mahfili de rahat olan bir cami keşfederseniz güzel olur. bu etkinlik bizi cemaat, cami konusunda etkin ve duyarlı ve hassas kılar. bu bir bağdır bağlantıdır. çok tatlı ilmekler atılır kalbe.
anonim, Allah, güzel şeyleri dert ettiğiniz şu yolunuzda sizi diri kılacak insanlarla karşılaştırsın inşallah. maneviyatınız sandığınız kadar olmayabilir. bunu dert etmek çok büyük meseledir. bunu dert etmeyen aklının ucundan geçirmeyen o kadar mümin kardeşimiz var ki Allah hepsine doğru yolu göstersin. akıllarına birden napmaları gerektiği gelsin. bize de hidayet versin Rabbim. Allah'ım ya Rabbim aşırı umut doldum şu an. teşekkürler anonim. teşekkür ederim. ağlim mi ya? yok karpuz yiycem. şimdi ağlayamam.
anonim bi de bi anonime yazdığım yazının bir linkini vereceğim. linkleri okuyup okuyup geri dönüp numara numara ilerlerseniz güzel olur. bir de önce tıklayınız diye verdiğim linklere tıklamadan okumanızı tavsiye ederim dikkat dağıtıyor. tıklamadan dümdüz yazıları okuyup sonradan dönüp bakim bu konuda ne tık vermiş diyebilirsiniz. ilginizi çekerse diye koyayım buraya tık
4 notes · View notes
Text
Hayata sıkı sıkıya bağlanmak için sebep arıyorum, ellerimde hayali iplerim var ve sebep bulamadıkça o ipleri ben kesip atıyorum, biliyorum hiçbir sebep yok. Aramıyorumda artık. Yaşıyorum öylesine varmış gibi yokmuşcasına..
4 notes · View notes
zeyneptgrl · 3 months
Text
‘İstemek yetmiyor.Uçmak için.Kanat çırpmak lazım üstünden geçmişin’
Jabbar-cesaretsizce olmuyor. Ben yazarken siz okurken hadi fışşşt
-Son 2 ay çok verimli geçmedi. İnsanın kişisel gelişim ve devam eden öğretim hayatında ileri gidiyor olması gerekir değil mi ? Benim ki geriliyor. Beynim yokmuş gibi düşünmeden başsız bir tavuk gibi öylece yol alıyormuşum hissi. Ve bana yakışmayan tonlarca hareket. Bir de bunların bilincine vardığımda yaşadığım o utanç hissi. En azından utanç ve farkındalığım var diyerek kendimi biraz olsun rahatlatıp başımı kaldırdım. Ne zaman bir yetişkin olucam bilmiyorum ama en azından alkolü bıraktım. Bu bir başlangıç çünkü herşeyin anasımı bilmem ama karakterimin çöküşüne neden oluyor. Bu da bir dersti hadi devam.
- Bir şeyleri iyi yapmaya çalışırken bombok hale getirme konusunda çok iyiyim. Kimse üzülmesin diyerek yönetmeye çalıştığım her durumu daha da boka batırdığımı düşünüyorum. Bu durum omuzlarımda yük ‘ben böyle olucağını düşünmemiştim’ cümleleriyle devam ediyor. Soruyorum kendime ben dürüst olmayı ne zaman bıraktım. ‘Üzülse bile gerçekler!’ Mottomu ne zaman unuttum? ‘Delikanlı’ sıfatımı ne ara ‘kahpe’ ile değiştirdim bilmiyorum. Ama benden koca bir tavsiye toksik insanlardan uzak durun. Sizi rutinlerinizden alıkoyan,kişisel sınırlarınıza saygı duymayan,kültürel ve sosyal gelişiminizi durduran o insanların farkına varmak zor oluyor evet. Denizdesin sürükleniyosun ama haberin yok gibi oluyor. İç sesini dinle o zaten uzaklaşmak için elinden geleni yapıyor. Bu girdaptan kurtulmak için kahpe olmam gerekiyordu. İyi ki de oldum. Yoksa kendi kendimi öldürücektim. Ve evrenin mesajı ama bizim tesadüf sandığımız mükemmel anılar. İyi ki varsınız. Bir telefon beni bataklıktan kurtardı. Varsın sıfatlar çoğalsın. Özbenliğim çok değerli.
-Eskiden ( çokta değil 2 ay öncesine kadar) temas bağımlısı ve sevgi dolu biri olduğumu savunuyordum. Ama öyle birşey oldu ki şuan bırak birine sarılmayı tokalaşmak bile istemiyorum. Birinin sizi sevgisiyle boğması diye bir olay varmış. Bu konuda zorbaladığım herkese burdan kocaman bir özür. Nasıl bir his olduğunu bilmiyordum. Oysa ki bana göre çok normaldi. Yaşayınca öyle değilmiş. Bu aydınlanmayı kaldıramıyorum. Gerçek koca bir tokat. Morarmış bir avuç içi. Bir de 15 dakikalık bir şuursuzluk ve cinnet. Bir daha asla ama asla böyle bir duruma düşmek düşürülmek istemiyorum. Yaşanan her an için kendimden özür diliyorum. Canım kendim.
-Aylarca korkusuzluğumu dile getirdiğim ama farkettim ki ; ben bir korkağım. Yutulmaktan korkuyorum. İlişkide boğulucağımdan, kendi değer ve inançlarımı terk edip tamamen karşı tarafın inançlarıyla boğulucağımdan çok korkuyorum. Gerçek ben yutulup yok olucak ve kendim olamicakmiş gibi hissediyor çok ama çok korkuyorum. Oysa ki ilişki insanı olduğumu savunup gevşek gevşek ‘dene ne kaybedersin kızım’ diye kendimi gazlıyordum. Koca bir yalancıymışım. Yalnız olmanın en güvenli alan olduğunu sınırlarımı koruduğumu sanmam da büyük bir yanılsama. İkisi büyük bir paradox a dönüyor. Bir yanım bağlanmak ve konfor isterken diğer yanım ölümüne korkup karşı tarafı uzaklaştırmak için türlü komplolar kuruyor. Ne kendimi ne de bu dünyayı asla anlamıyorum. Tek bildiğim artık hiç birşeye inancımın kalmaması. Umudumun yıkılması. Bir daha sevebileceğimi düşünmemekle son buldu. Aşka olan inancım. Yeniden aşık olabileceğime dair inancım öldü. Ve ben onu bir parkta bir bankta otururken gömdüm. Tek bir gözyaşım akmadı.
Toparlamaya çalıştığım,düzeltirken dahada felakete çevirdiğim,anlattıkça yanlış anlaşıldığım tüm o iki aylık tecrübelerime teşekkürler. Artık daha korkak ve farkındayım. İçimdeki ışığın sönmesine izin vermedim ama duygularım ve inancım yok oldu. Bunun içinde insanoğluna ve bencilliğine. Öptüm.
0 notes
sadecemedusa · 1 year
Text
bağlanmak yok
7 notes · View notes
yasinnbb · 11 months
Text
HUZUR İÇİNDE UYU ŞİMDİ
"Gitmek mümkün olsa da gitsem uzaklara..." demiş Ümit Yaşar Oğuzcan, İki Kişiye Bir Dünya adlı kitabında. Ne acı bir tebessüm. Tıpkı, karanlığın içinden geçen zavallı bir mazlum gibi...
Aşka, her zaman mutlulukla sahip olmalı... Hayat çok zorken bile aklına gelen tek şey, aşkı sevmek olmalı. Hayatını ışıkla dolduran, sana huzur veren, karşı koyamadığın bir kalp; her daim olmalı hayatında...
İnsan bir kez sevdi mi, ne olursa olsun sevmeyi bırakamaz, sadece sevmeye ara verir. Zaman, sevmeyi unutturmaya yetmez. Yeniden sevme, yeniden sevebilme umudu insanı hep diri tutar. Aşk, biraz da unutulması imkansız anlardır...
Şu an aşkı düşünmeye başladığında aşkı besleyen duyguların öne çıkıyor. İnsan bir kez sevmeye başladığında, bütün bir hayatını veriyor. Sonsuz sevgi, alıp götürüyor insanın bütün bir benliğini.
Kimi zaman güvensiz ve üzgün hissetsen bile, eğer aşıksan, mutlu olmak için hep bir nedenin oluyor. Gündüzü geceyle karıştırır, ayı güneş zannedersin kimi zaman. Dalar gider bir yarın hep uzaklara. Kalbini çalan bir kalbin varlığı, hayatına durmaksızın umut aşılar. Acıların sevince dönüşür önce, sonra muazzam bir acı kalır en sonunda. Hayatına durmaksızın umut aşılayan o kalp, gün gelir sana nefes alma fırsatı bile sunmaz.
Aşk, yinede her şeye rağmen mutlu kılar insanı. Her şeye rağmen seversin, her şeye rağmen sevmeye devam edersin. Bir gün her şeyden vazgeçsen bile, günün birinde, yeniden aşkı kovalarken bulursun kendini. Aşk, aşkı kovalayan insanları sever biraz da...
Aşk, aşktan kör olan insanları sever. Aşk, bir köşede oturan, yalnız insanları sever. Aşk, aşkı bir türlü bırakamayan insanları sever. Aşk, en çok aşkı bulamayan insanları sever. Aşk, en çok mutsuz insanları sever. Aşk, en çok sevdikçe solan insanları sever...
Aşk kimi zamanda sadece romantikleri sever... Peki nedir romantik olmak? Küçük ve anlamlı incelikler yapmak mı? Hayır. Bence romantik olmak, birisini tanımak istemektir, en baştan, ara vermeden, soluksuz... Adını, sanını, duygularını, hayallerini, hayal kırıklıklarını, umutlarını, ailesini, günlük yaşamını, sosyal ilişkilerini, korkularını, hobilerini ve daha nicesini... "Ben seni tanımak istiyorum, ben seni bir kitap gibi okumak istiyorum..." demektir biraz da aşk. Her bir satırını atlamadan, yargılamadan okumak ve anlamaya çalışmaktır aşk.
Aşk, aslında sonsuza dek bizimle. Aşk, hayatın her noktasında. Aşk, kalbinin ritmine doğru giden bir lütuf kimi zaman. Aşk, boğulmayı isteyeceğin derin bir nehir kimi zaman... Aşk, bazen de ruhunda taşıdığın, kalbini yakan bir tutku kimi zaman...
Aşk varsa yedi günden fazladır bir hafta. Günler sonsuzdur, geceler uzun. Yalnızlığının derinliklerinde yaşanılan anlar kadar saf ve temizdir, gizli ya da sihirli bir formülü yoktur. Çok geç gelir bazısına, çok geç rastlar insan hayalini kurduğu; bir bakışın, bir tebessümün, bir öpücüğün büyüsüne...
Seni sevdiğim gibi yaşamak isterim aşkı,
Her parçamda o kadar çok aşk besliyorum ki,
Kimseyi seni sevdiğim kadar sevemiyorum,
Sende bir sebep buldum sana bağlanmak için,
Sende mesafeler yok, sende sınırlar yok,
Seni hiç bu kadar güzel sevmemiştim,
İşte tam burada ulaşıyor acı derinlerime,
Gülüşünü ruhuma bağlayan o duygu,
Orada oturuyor, beni izliyor,
Bu beni incitiyor,
Sesim rüzgara karışıyor,
Çığlıklarımı bastıracak hiçbir şey yok,
Sen yoksun,
Bugün yoksun, yarında olmayacaksın,
Ben sana hayatımı verdim ama sen,
Ruhumun susuzluğunu umursamadan,
Beni yok saydın,
Gereksiz bir eşya gibi savurup attın,
Kelimelerin faydası yok şimdi,
Özür dilemelerin bir faydası yok,
Sözlerin, hep hayal kırıklıkları,
Beni ümitsiz bıraktı,
Kalbimin içinde,
Beni aşksız ve nefessiz bıraktı,
Yaşanacak hiçbir şey kalmadı,
Huzur içinde uyu şimdi,
Bensiz ve aşksız,
Yaşa! Sadece Yaşa!
4 notes · View notes
doriangray1789 · 2 years
Text
kendimi yalnız bırakmamak için bütün gece aynanın karşısında oturdum...
Her okuduğum yeni bir kitap; bir diğerinin üstüne çıkması ve bunun bana yaşattığı hazzı anlatmam ne kadar mümkün bilmiyorum ama naçizane; bir nebze de olsa bu eseri okumanıza vesile olacaksa yazdıklarım, ince detaylarına özen göstermemin daha etkili olacağını düşünüyorum. Yolculuk başlasın o zaman. ;)) Sonuçta bu kitap sona varmış olan bir yazarın yolculuk güncesi... Her satırını benimsediğim ve neredeyse alıntılamamak için kendimi dizginlediğim bir kitap oldu. Aforizmaların yoğun olduğu, edebiyatın, sanatın, şiirin ve eserlerinin de bulunduğu enfes bir kitaptı. Fakat size çok şeylerin katacağını inandığım lakin okuma zahmetinde bulunacağınızı düşünmediğimden uzun alıntılar yapmaktan kaçındım hep. Ama o satırlar işte bu satırlara yansıyor. Şayet okunulduğunda kimsenin kayıtsız kalamayacağına inanıyorum. İntihara meyilli ve bunu yaşamı boyunca her anda yaşamış birisi için yaşamak ne kadar da zor değil mi?! Emil Michel Cioran gibi "intihar fikrini cebinde muhafaza ederek yaşama bağlanmak."¶¶Kendini bunaltının zevklerine kaptırmamış; düşüncelerinde, sönüp gitme tehlikesinin lezzetine bakmamış, zalim ve yumuşak yok oluşların tadını almamış kişideki ölüm saplantısı hiç iyileşmeyecektir: Bunun ıstırabını çekecektir, çünkü buna direnmiş olacaktır. ¶¶( çürümenin kitabı )
Virginia Woolf gibi yaşadığı hem ruhsal hem fiziksel rahatsızlığından dolayı artık intiharı çıkış yolu olarak görmesi. ¶¶ben artık savaşamayacağım. ¶¶
Stefan Zweig de Pavese gibi savaş dönemine şahitlik ederek yaşama eşiyle beraber son vermesi. ¶¶benim gücüm yıllar süren vatansız yolculuklardan sonra iyice tükendi. Bu nedenle hayatımı doğru zamanda ve doğru bir şekilde sonlandırmamın iyi olacağına inanıyorum.¶¶
Albert Camus ise , ¶¶ Boyun eğmezliğimi, yeni ve korkunç özgürlüğümü kesinlemek için öldüreceğim kendimi ¶¶demiştir. Ama uzun uzun intiharı düşündüğünü itiraf etmekle beraber, ona göre hayat yaşanmalıydı. vs. vs. vs. (Camus intihar etmemiştir.) Birçok şaheseri olan yazarlarımız ve onların intiharı; Pavese 'ninki kadar etkili ne yazık ki!.. Hem 1.Dünya hem de 2. Dünya Savaşı' na tanıklık etmiş olan biri kitabında intiharına sürükleyen kişisel nedenleri aktarması hayli ironik bir durum olsa da, ben bunu tam olarak şöyle tanımlıyorum: malumunuz yaşam sürdüğünüz ülkede birçok olaylar süregeliyor. Yangın, deprem, sel gibi doğal afetlerin azizliğine uğrayışlarımız ; bundan ülkece çokça etkileniyor oluşumuz bizim yaşamış olduğumuz çekirdek ailedeki sorunları gözardı etmemize etken değil! Aşık olduğumuz adam/kadın tarafından hüsrana uğramış olmamızda buna bir örnektir aslında. Demem o ki Paseve yer yer dirense de onu ölüme daha çabuk kavuşturacak intiharı aklından bir türlü çıkaramıyor ve bununla yaşamak zorunda bırakıyor, engelleyemediği düşünceleri... ¶¶İnsan bir şeye istek duyunca, her yerde onu görüyordu. ¶¶
Cesare Pavese Kitabının edebi yönünü, kaleminin hem sert, güçlü, net, samimi ve hem de akıcı oluşu elinizden bırakmanıza engel olacaktır diye düşünüyorum. Adı üstünde Yaşama Uğraşı'nda hali hazırda yaşadığımız hayatın içerisinde olan tüm olgulara değinmiştir kendisi. Sonuç olarak yıllarca yazılan bir güncenin insanın hayatındaki her noktada yaşamış olduğu tüm olumsuz ve tatsız olaylara karşı verdiği mücadeleyi yazması ve dahi bunlarla bu kadar zor şartlar altında katlanması hiç de kolay olmasa gerek. Savaş yaşamış bir adamın kadınlara olan nefreti, lakin onlar olmadan da yaşamın işleyişinde sekteye uğranılacağını o kadar nahif ama bazen de sert sözlerle aktarması acı bir tebessüme sebebiyet veriyor doğrusu. :))
10 notes · View notes
nerviio · 1 year
Note
*Ben birine bağlanmak istemiyorum, bilmiyorum sanki herhangi birine karşı ufacık sevgi beslesem o da gidecekmiş gibi. O yüzden yalnız kalmak en iyisi. Senin hayatın nasıl gidiyor?
Bazı şeyleri “canım yanar, olmaz ,kötü hissederim.” Gibi bahaneler sunarak belirsizliğe gömüp hayatınızdan çıkaracağınıza bırakında dibine kadar yaşansın olumsuzluklar.. bizim en büyük hatamız bu hayata mutlu olmak için geldiğimizi sanıyoruz ama bununla bir ilgisi yok ister sindirin ister sindiremeyin bu söylediğimi. Bu hayat acılarla, olumsuzluklarla, stresle dolu bir hayat ama şu da var ki her şeye rağmen 100 olaydan 1 tanesi çok olumlu olacak ve kalan 99 olumsuz durumu silip atacak kadar huzura kavuşturacak insanı. O 1 ihtimali ise yalnızca olumsuzlukların tamamını dibine kadar yaşayıp yola devam edenler görebilecek.. kişisel görüşüm değil bu evrensel bir yargı tamamen. Katılıp katılmamak size kalmış.
2 notes · View notes
theantidotesworld · 2 years
Text
İçimi dökmek istiyorum bugün sizlere. Sizlere dediğime bakmayın çok okuyan hatta hiç okuyan yok biliyorum ama umrumda değil yazmak iyi geliyor bana. Bazen çok haksızlığa uğradığını düşünür ya insan şu aralar tam öyleyim. Ben ne kadar insanlara değer versem en yakınım desem o kişi hep bana haksızlık yapıyor, belki de kuruntu yapıyorumdur ama bu aralar gerçekten hissediyorum bunu. Etrafımda kimse yok kendi kabuğuna çekilir ya insan ben de kendi kabuğundayım bugünlerde. Uzaklaştım, sanki herkesten kaçıyorum ama öyle tam anlamıyla kaçmak değil bu... Nasıl söylesem içime biriktiriyorum içime kaçıyorum oraya sığınıyorum ama dışardan bakıldığında çok mutlu herkese kahkahalarla karşılık veren o kız... Kimse farkında değil içinde olan, kopan fırtınalardan. O kız çok hasar aldı 16 yılda sadece 16 yılda... O kız 19 Eylülü 20 eylüle bağlayan gecede hissetti hala yalnız başına bir denizin ortasında eski bir kayıkla o fırtınaya karşı tek başına yalnızlık içinde savaştığını. O kız bı kez daha kırıldı o gece, o gece gökyüzünde bir şimşek daha çaktı kız daha çok korktu daha çok çekildi kabuğuna o kız, o kız ağlamayı unuttuğu için mi -ya da göz pınarları kuruduğu için mi - bilinmez hiç göz yaşı dökmedi. Sığındı tekrar kitaplarına, sığındı tekrar şarkılarına, sığındı tekrar biri tarafından aldığı güzel sözlere. Bir gün demişti ki kıza biri; kız tekrardan yüzünde kocaman gülümsemesiyle kimse bana kal demedi derken arkadan biri demişti ki ona ben diyorum işte gitme kal demişti aslında kız buna bağlanmak istememişti sadece bir sohbette gerçekliği bile sorgulanır bir cümleye tutunmak istememişti. Ama kız biliyordu zaten o kişiye bağlı olduğunu o gün kız sadece biraz daha bağlanmıştı o kadar.
6 notes · View notes
seytanvemaval · 2 years
Text
kafamı dağıtmak için bir yerlere yazmama ya da saçmalığına bağırıp çağırmama gerek yok. acınası bir aptaldan farkın yok. asla tahammül edemiyorum artık bu davranışına. "olur da bir gün birine bağlanmak istersen o kişi ben olayım" dediğin günden bir adım öteye gidememişsin. kendin için bir hiçsin sen. benim için ne olmayı bekliyorsun ki? Hloupé.
3 notes · View notes
sanlad · 21 days
Note
105-?
Hangi markalara takıntılısın?
Markalara bağlanmak çok sıkıntılı bişey ya eskiden vardı baya bende şuan yok fakat parfümde az takıntım var tom ford ve burberry nin her kokusunu severim orada bir marka bağımlılığım var.
Teknolojik ürünlerde özellikle bağımlılığım olmaz bir dönem vardı maalesef ki.Yaşadığım ülkede müşteri olarak bana değer veren markaları tercih ediyorum mesela örneğin;
Piyasada bilinen genelde içerik üreticilerin kullandığı gereksiz pahalı logitech in mx serisi bir klavyesini sırf tipinden ve markasından ötürü belkide bazı özelliklerinden ötürü aldım.
Karşısında Monster ın bir ofis klavyesi vardı baya ucuzdu ve alan çevremde insanlar vardı baya memnunlardı.Ben mal gibi logitech aldım.
Klavye ilk günden beri hem windows cihazımda hemde mac cihazımda hemde ipad imde geçişlerde problemler yaratıyor.Mevcutta bir yazılımı var windowsta görev yöneticisinde baktım inanılmaz kaynak tüketiyor boş yere bir b*ka yaramıyor.
Dosya aktarımı ile ilgili bir yazılımı var oda adam akıllı çalışmıyor.
İki nedenle bu ürünü tercih etmiştim üç cihazımla aynı anda kullanabilmek için fakat bu vaatlerinin hiçbirini gerçekleştiremedi.
Alan herkes özelliklerinde yaşadıkları problemler ile alakalı yüzlerce forumlarda bir sürü yazı var.Ama her nedense kimse markaya sövmüyor onca reklam yaptınız ürün bumu amk diye.
Neyse dedim napalım gidip bir logitech orjinal mx destekli bir usb alıcı alırım aynı wifi versiyonunda.Sonra logitech tarafından gine düzüldüm.
Amazondan aldım bir tane iş güçten ötürü kenara attım 20 gün sonra açtım ürünü o arada cayma hakkımıda kaybettim.Bir baktım usb alıcısı klavyeyi görmüyor!(*****küfürler)
Herşeyi denedim amazon cayma tarihi dolduğu için iade kabul etmedi ürünün sıkıntılı olduğunu söyledim,logitech ten servis kağıdı almam lazımmış, sonra logitech in internet sitesine girdim maduriyetimi yazdım adamlar bana ingilizce döndüler amk Türkiyeyi iplemiyorlar.
Resmi sayfalarına her türlü tehtit içeren bir küfür romanı yazıp gönderdim onlara..
Hiçbir markaya bağımlı olmayın sonra size üç sorunlu ürün gönderip cebinizi skerler heleki yabancı firmalara.
0 notes
lovelyyfluff · 1 month
Text
Natsume Sakasaki
"Geleceğe şekil veren büyücü"
Tumblr media
İyi akşamLAR, KediCİK. Ben Natsume Sakasaki. Switch'in lideriYİM, ve New Dimension'da çalışıyorUM. Switch, üç farklı büyücünün bir araya geldiği bir gruP. Sahnelerimizi ve kullandığımız sihri öğrenmek ister miSİN? İlgini çekmesine sevinirİM. Sana bir mutluluk büyüsü yapacaĞIM...♪ Nasıl olsa benim amacım BU. Hahaha, beklentini düşük tutMA.
- Natsume
Ünlü bir falcının oğlu, Natsume idol işiyle uğraşırken aynı zamanda falcılık ile ilgileniyor. Gizemli davranış ve konuşma şekline rağmen işinde ciddi ve kararlıdır. Sesi, şaka yapar gibi afacan çıkar ve hareketleri keskindir.
Natsumr, New Dimension'ın altında çalışan Switch'in lideridir.
Karakterin tanıtımını kendi ağzından dinlemek için idol hikayesini okuyabilirsiniz.
Tumblr media
Yaş: 17-18
Okul: Yumenosaki Özel Lisesi
Sınıf: 3-B
Kulüp: Oyun Araştırma Kulübü (Başkan)
Boy: 170 cm
Kilo: 53 kg
Doğum günü: 4 Şubat
Hoşlandığı şey:
Hoşlanmadığı şey: Bağlanmak/kapana kısılmak
Sevdiği yiyecek: Birden fazla tadı olan yiyecekler
Hobi: Yok
Uzmanlık alanı: Parmaklarını şıklatmak
Aile: Ebeveynleri, iki evcil kedisi
Diğer bazı bilgiler:
Normalde diyaloglarında cümlelerini Katakana ile bitirmektedir.* Bunu iyi şans getirdiğine inandığı için yapıyor.
* ç.n. Türkçe çeviride Katakana ekleyemeyeceğim için İngilizce versiyonundaki gibi bunu büyük harflerle temsil etmeye karar verdim.
Bazen söylediği şeyler farklı şekilde yazılabilir (𝐵𝑢𝑛𝑢𝑛 𝑔𝑖𝑏𝑖). Böyle konuştuğu zaman bir tür büyü yapmaya çalışır, kısacası gerçek hislerini söyler.
Tsumugi'nin dediğine göre Natsume, bir gelenek nedeniyle çocukluğunda bir kız gibi giyiniyordu. Natsume bu durumdan hoşlanmadığı için Tsumugi her konuyu açtığında genelde onu tehdit eder.
Size (yani Anzu'ya) "Kedicik" demesinin nedeni, Anzu'nun yüzünün sözde bir kediye benzemesi.
Konuları çabuk öğrendiği için bazen derslerden kaçıyor.
Yüzme bilmiyor.
Tatlı yapabiliyor.
Okula giderken parfüm sıkıyor.
0 notes
olmasigerekenbuymus · 3 months
Text
Bazı kişilere bağlanmamak gerekir. Bunu bilirsin bağlanmak istemezsin ama yine de kendini o düğümden kurtaramazsın ya işte o senin hayatının hatası bile olabilir. Bekleme, kes at yok et o ilişkiyi
1 note · View note