Tumgik
#baba beni okuldan al
Dördünce sadece final haftalarında okula gittim, soranlara ise ' Psikolojik sorunlarım var.' diyip geçiştirdim, sonuçta herkesle mesafeli olduğum için hiç biri altını deşmek istemiyordu. O sene sadece özel ders verdiğim öğrencilerime odaklandım, zaten iki tanecikti.
İlk öğrencim sıradan ergenlik döneminde bir kız, yani ergenlik halleri var bir şekilde yardımcı olmaya çalışıp, insan ilişkileri, hayattan beklenti, okumanın önemi vb konularda fikir sahibi olması üzerine çabalayıp, bilgilerimi aktarıyordum ve tabi ki tecrübelerimi. Haftanın dört günü ders veriyordum, babası tütüncüydü, verdiğim dersler karşılığında sigara masrafım sıfır oluyordu. Al gülüm ver gülüm hesabı, ve beni seviyorlardı ( evlat, kardeş, arkadaş gibi ) Çok tutucu insanlardı, öyle kii öğrencimin babannesi, ' seni kardeşi gibi görüyor, yoksa evine bir erkeğin tek başına girmesine asla müsade etmez.' söylemi en azından kendi adıma, iyi , onurlu ve dürüst bir insan olduğumu düşünmem için yeterliydi.
İkinci öğrencim ise farklı idi. Annesi veli toplantısında ilk öğrencimin ders notlarında artış olduğunu farketip onun velisine sormuş ve benim adımı numaramı almış. Beni aradığında ' Hocam sen bizim son çaremizsin, sen de yapamazsan kızı psikoloğa götüreceğiz, okuldan alacağuz vb. tarzı söylemlerle' kadını sakinleştirdim ve akşam evlerine geleceğimi hem onlarla hem de çocukla tanışacağımı belirttim. Akşam evlerine gittiğimde aile tablosu şu şekilde idi. Anne baba fabrika işçisi, abisi ergenlik çağında asarım keserim modunda atarlı bir veled ve içine kapanık bir öğrenci adayı. Anne-baba doğal olarak kızlarının onlar gibi işçi-amele olmasını istemiyorlar bu yüzden okumasını aşırı istiyorlar, ama sorun şu ki kızlarına karşı çok yanlış üslup ve hareketlerde bulunuyorlar. Bu yüzden kız herhangi bir şey yapmıyor, şöyle ki ismini sorduğumda dakikalarca yüzüme bakıp en son annesinin ' söylesene hocaya ismini ' söylemi üzerine tedirgin bir şekilde söylemesi. Kızı alıp odasına geçtik, seviyesini ölçmek adına. Çarpım tablosu, toplama-çıkarma, artılar eksiler... kız daha bunları bilmiyordu, ilk önce çekindiği için cevap vermediğini düşünmüştüm, sabırla beklemiştim ama yok gerçekten bilmiyormuş. O gün çarpım tablosunu ezberle dedim ve çıktım, aynı şekilde haftada dört gün evlerine gidip ders veriyordum, ailesinin maddi durumundan kaynaklı ücret almıyordum onun yerine akşam yemeğinde onlarla yemek yiyor ve kadının yaptığı erişte gibi erzakları alıp evime gidiyordum. Bu sürede kzıın annesi ve babası kıza yanlış üslupla konuştuğunda ' bak Nazarya, baban-annen sana şunu diyor ama bu şekilde söylediği için yapmak istemiyorsun peki ya sana şu şekilde söyleseler yapar mıydın' dediğimde kızın beni onaylaması ve babanın adeta kim bu veled bana babalığı öğretiyor bakışı gibi bir çok olaylar yaşandı, ailenin çocuğa karşı yanlışını gördüğüm anda müdahele ediyordum. Kız benden güç alıp artık konuşuyordu ailesiyle sorunlarını ve düşüncelerini, ailede bana o eski Türkiyedeki saygı duyulan öğretmen gözüyle bakıyordu( eğitimci ). Beni çocukları bellemişlerdi. Bir dönem boyunca o çarpım tablosunu bilmeyen çocukla dönem sonunda limiti tartışıyorduk. Eğer ikinci dönem İstanbul a dönmemiş olsaydım kesinlikle analiz 1 analiz 2 bitirirdik herhangi bir üniversite öğrencisinden daha bilgili olurdu konularda. Bu konuda iddialıyım, çünkü olimpiyatlara hazırlanan ve yüksek zekalı öğrencilere ders anlatıyordum geçmiş yıllarda. Ve güzel olanı ise hiç bir şeyi ezberletmiyor, neden ihtiyaç duyulmuş, hangi düşünce ile eksikliği farkedilmiş , felsefi olarak hangi düşünceden çıkmış ,yani ilk insan olup ilk kez keşfediyorduk matematiği ve bunu yazarken bile içim eriyor kendime.
#7
0 notes
solumukaybettim · 6 years
Text
Tumblr media
Muhittinnnn????
30 notes · View notes
sonsuzkar · 6 years
Text
3 günde bitirebileceğim makaleyi 2 haftadır canım istemediği için bitiremedim. Bu olay beni bir miktar geriyor.
1 note · View note
cicekbozugu · 4 years
Text
baba beni okuldan al kampanyası başlatmam an meselesi
9 notes · View notes
melancholiak · 5 years
Text
ne iftardan önce ne de sonrasında ders yapamıyorum baba beni okuldan al
3 notes · View notes
orosbuseyhan · 6 years
Photo
Tumblr media
İlk Aşkım
Hayatım oldukça karmaşıktı, hala daha öyle. Asıl karmaşıklığın kaynağı duygusal geçişler ve kendimi keşfetmeye olan heyecanımdı. Daha ilkokul 1. sınıfa giderken, pipimi sadece işemek için kullandığım dönemlerde sınıfta Miray diye bir kız vardı. Saçları çok güzeldi. Yüzü saçlarına göre o kadarda güzel değildi. Daha o yaşta sivilceleri vardı ama sempatik bir kızdı. 5 yaşından itibaren ileride yaşayacağım evlilik ve yetiştireceğim çocukların planlarını yapıyordum. Ne zaman ne öğreteceğimi ve nasıl bir baba olacağım konusunda sürekli bir şeyler düşünüyordum. Hayalimdeki eşe Miray çok yakındı. Fakat ne varki sınıfın popüler kızıydı ve benim gibi bir yavru ayıyla ilgilenmezdi. Bir önceki yazıda anlattığım gibi onlar doğaları gereği müptezel ve it kopuklarla ilgilenirdi.
3. sınıfa kadar kız beni pek siklemedi. Hoş bende peşinden koşmuyordum. Sadece göz göze geldiğimizde "Akşam gelirken ne alayım?" gibi babamdan kalma cümleler aklımdan geçiyordu. 3. sınıftan sonrada pek değişen bir şey olmamıştı aslında. Fakat benimle daha çok konuşmaya başlamıştı. Aptal aşık modunda değil, büyümüşte küçülmüş modundaydım.
5. sınıftan sonra sınıflarımız dağıtılmadan okulun içerisindeki başka bir binada orta okulu okumaya devam ettik. 7. sınıfta iletişimimiz biraz daha gelişti. Yanımda osuruyordu mesela. Tamam böyle pek romantik gibi durmuyor ama yanlışlıkla kaçırdığında ağzından osuruğa benzer ses çıkartıyordu. Hani "ben osurmadım salak ağzımla yapıyorum o sesi" gibi bir algı operasyonu. Yer mi bunu anadolu çocuuu...
Miray Nil Karaibrahimgil'in küçük haliydi. Hayır o bir ayı değildi. İnşallah ilk çocuktan sonra kilo almazdı. (Almış) Neyse işte siz hayal edin. Kalçası çok güzeldi. Ne gariptir ki kalçasına bakmak gerçekten çok geç aklıma gelmişti. Sanırım 6. sınıfa kadar götüne bakmamıştım kızın. 31 çekerken onu hayal edersem ayıp olacağı düşüncesiyle porno izlemeye başlamıştım. Aşkımıza zarar gelmesin maksat işte.
8. sınıfın sonuna doğru bizim sınıfın en eziği Zübeyir'den bir atak geldi. Miray ortalık malı değildi. Onu ne sınıftan nede okuldan biriyle ne gördüm nede duydum. Bir beden dersi için soyunurken Zübeyir salağı (varyemez oç hiç sevmem) "size bir şey söyleyeceğim beyler bi dinleyin" dedi o çatlak ciyak çiyan ses tonuyla. (Mahallede sürekli dayak yiyip en ince sesiyle "ne vuruyon ogluum" diyen bastı bacaklar vardır ya. Sesi aynı öyleydi. Hala daha öyle, bizim mahallede taklılıyor. Millet buna baktı tabi "ne söyleyecek acaba bu mal" edasıyla. "Ben Miraya aşığım olm hepiniz bilin ondan uzak durun" dedi. Millet güldü tabi. Bense sinirliydim. Daha kimse bir şey demeden "sen önce boklu donunu temizle amk ne aşkı sikerim senin aşkını" dedim. Ben de kendimden böyle bir şey beklemiyordum aslen ama teknik olarak yanlış bir şey söylemedim. Evet, beden dersi için soyunduğunda donunda hep bi bok lekesi vardı. (Götçülüğüm daha küçük yaştan belliymiş) Evet, sikerdim onun aşkısını.
Neyse işte orta okul öyle bitti gitti zaten Mirayda taşındı ne oldu bilmiyorum.
Şimdi facebook'tan baktım. "Koleje gidecek, öğretmen olacak" diyorlardı. Koleje gidememiş, öğretmen olamamış, bankacılık okumuş ama çalışmamış. Koca bulmuş Amerigaya gitmiş. Hep "Miray kilo aldı ayı gibi oldu çocuğu var" diye söylentiler oluyordu ara sıra. Hayır, hala fit bir kız, hala götü büyük. (Çocuğuyla kartopu oynamış)
Ameriga büyük atılım. Benle evlense ne olacaktı amk eşini başka erkeklerle paylaşmak zorunda kalmasından iyidir. Mutluluklar Miray...
Liseden
Lisede oldukça aktif bir öğrencilik hayatım vardı. Allah kahretmesin her şeyim aktif. Neyse. Mirayı unutmam çok zor olmadı, hayali bir şeydi neticede. Önüme sevişmek için 4-5 fırsat çıkmıştı o tipime rağmen. Elimin tersiyle itmiştim. İdeolojim var, hayallerim vardı çünkü. (Bkz. önceki blog yazısı)
Lise birin ortalarında eve dönerken yoldaki dükkanın tabelasını asan bir amca gördüm. Merdiveni yaslamışlar duvara pantolonu çatalına kadar inmiş ağızında sigara tipik trucker beardı. Bir kaç saniye o mükemmel göte kitlendim içim eridi. Oha dedim, "sen nabıyon!.." Hemen kafamı çevirip gittim. İlk defa gerçek anlamda bir erkeğe işte bu zamanlarda hallenmiştim. Elimle münasebet yaşadığım ileriki bir vakitte yine birden aklıma o mükemmel göt geldi ve aklıma gelir gelmez boşaldım. Biraz utanmayla "noluyoz amk" dedim. O utançla bir daha böyle bir şey düşünmemeliyim diyerek daha çok hetero pornosuyla zihnimi dolduruyordum.
İlk Fort
Her zamanki gibi bir sabah okula toplu taşımayla gidiyorum ve geç kalıyorum tabi. Allah kahretmesin her şeyim geç. Neyse. Araç tıklım tıklım. Liseye başladığımdan beri o saatte o araç hep sıkışık. Fakat bir taraftanda rahat. Zira hiç tutunmaya gerek kalmadan götümü kapıya yaslayıp gidebiliyorum. "Pardon ya çarptım" derdi yok. Çarpmamak mümkün değil. Önümde taş gibi bi hatun var. Sağda solda her yerde insanlar. Tam o sırada sikimde bir el hissettim. Kadının ellerine baktım göremiyorum. Amk göbek var, üniforma ceket gömlek çanta palto bir sürü şey var. Mememden aşağısını göremiyorum sıkışıklıktan. Bende bu hanımefendinin beni fortladığını düşündüm. Biraz geri kaçmaya çalışamadım bile. Yer yok ki. ¯\_(ツ)_/¯ İneceğim durağa daha 15-16 dakika var. Bende "iyi madem" diyerek bıraktım. Anında erekte oldum. Bu yaşlarda ve bu tarz durumlarda default ereksiyon geliyor bilirsiniz işte. Kadın öyle bir profesyönel ki "Allahım bunu nasıl yapabilir" diyorum. İnmem gereken duraktan 1 durak kadar önce fermuarımı açmaya çalışınca dedim "hüoppp!..". "Sikimi çıkartıp beni orada fortçu durumuna düşürecek zaar." düşüncesiyle elimi fermuarıma götürüp elini ittim. "Allahım bu ne biçim el!.. Bu kadının eli olamaz" diye düşünürken el yukarı doğru çıktı ve bana arkası dönük bir ayı amcanın eli olduğunu anladım. O arada bana gülümseyerek göz kırptı ve inmem gereken duraktan bir durak önce indi. Kapının önünde benim de inmemi bekledi ama yok öyle yağma. Böbreğimi mi çalacak ne yapacak nereden bileyim!!
İlk fort korkutucuydu. İstediğim bir şey değildi ama hoşuma da gitmedi değildi hani. Alan razı veren razıysa neden olmasındı? Haftada en az 1 kez pipime masaj yapılmasıyla devam eden bir lise hayatım oldu. Artık her akşam boşalmaya çalışıyordum duşta ki yarın ellerlerse falan pantolonuma boşalmayayım. Kaldı ki evet, lise hayatım boyunca 2-3 kere pantolonuma boşalmıştım. Altıma boşaldığım durumlarda çok basit bir yöntemim vardı. Okula gittiğinde arkadaşları bul > kantine git > su al ve yanlışlıkla üstüne dök. Dalga geçen oluyor fakat paltonu çıkarttığında oluşan izi görmelerinden daha çekilir bir durum.
Önemli bir detay vermem lazım ki yaşım olmuş kaç... Bu yaşıma kadar bir kere bile "birinin orasına deydireyim, birinin şurasına sürteyim" gibi bir eylemim asla olmadı, olamaz. Ama isteyen ellesin ben ok'im. Götüme taciz hayatım boyunca hiç başıma gelmedi. Nedeni ise şu; her zaman toplu taşımaya bindiğimde götümü düz bir yere dayarım. Eğer çok sıkışıksa ve kontrol edemiyorsam mutlaka arkamda bir kadın olur. Taciz ederse o etsin straponla sikecek hali yok ya!.. (Sikti ahahafgshs)
Böylelikle ilk eşcinsel deneyimlerimi farkında olarak ya da olmayarak yaşamaya başlamıştım. Artık porno izlerken gruplu hetero videolarda erkeklerin sevişmesine "eh işte normal ne var yani oyuncu bunlar" gözüyle bakabilme yeteneği de geliştirmiştim.
Göktuğ Case
Lise kinci sınıftayken kültür derslerini birlikte aldığımız başka bir sınıfa Göktuğ diye biri gelmişti. İlk arka bahçede karşılaşmıştım. Görür görmez sikim kalkmıştı. Haftada bir zaten erkeğin biri sikimle oynuyor. Erkeğe hallenmek bu fiziksel durum karşısında çokta anormal değildi. Anormal olan yüzlerce insanın içinde sikimin okşanmasıydı. Buna karşın düşünsel olarak asla bir erkekle yatabilmeyi düşünemiyordum. "Erkeğiz biz hamığa" düşüncesiyle değil. Hayallerime tersti. Daha sonra Göktuğ ile muhabbeti ilerlettik. Kafa çocuktu aslında. Konuşmanın ilk 5 dakikası oldukça iyiyken sonrasında zeka seviyesi oldukça belli olduğundan ötürü yanından kaçasın geliyordu. Nedendir bilinmez bu çocuğu kimse lisenin sonuna kadar sevemedi. Evet ayıydı ama ben ayının zeki, çevik, koca götlü ve akıllısını severim. Bunda koca göt dışındakilerin hiçbiri yoktu. Bir süre sonra selamımı kestim. Yapıştımı bırakmıyordu amk. Bide sürekli dokunmalar itmeler ne bileyim. Zekasına uygun hareketler...
Bu olaydan hemen sonra hayatım boyunca kime "oha amk bu süper" diye iç geçirsem ve bir şekilde kader ağlarını örse malın önde gideni çıktı. Şimdiye kadar hiç şaşmadı. Ya da benim beklentim çok farklı. Bilemiyorum altan.
O zamanlar Kanal D'de Yaprak Dökümü var. Halil Ergün ^_^. Nasıl bir chubby. Nasıl maskülen. Nasıl babacan. Oy yerim ben onu. Her salı akşamı mutlaka çekirdek kola eşliğinde "Yeter Hayriye Yeter!!!" demesini izliyorum. Ama sorsanız gay değilim öyle bir kafa. Bu platonik aşkın bitmesi biraz uzun sürdü. Dizinin bitmesine yakın Halil Ergün'ü bir sabah programında okula gitmeden önce görmüştüm. Şu kadar söyleyeyim: Fular, ses tonu ve el hareketleri. :/ :'(
Lise bitti. Ben hala kontrollü olarak bakirim. Flörtöz kızlarla karşılaşıyorum ama olmaz, ben aşk adamıyım bikere taam mı? Toplu taşımadaki olayları saymazsak seks hayatım otuzbirden ibaret. Gayet mutlu ve huzurluyum aslında, kendime yetiyorum daha ne olsun.
Üniversite
Üniversite için şehir dışına gittim. Aklımda nasıl şeyler var anlatamam. Hiçbiri cinsellikle değil saf özgürlükle alakalı. Üniversitenin tiyatro topluluğuna giriyorum, basketbol sahasında sabahlıyorum nasıl aktifim nasıl. (Allah kahretmesin yine aktifim) Şehir dışına okumaya aynı sınıftan bir chubby'le gidiyorum. Ailem, şehir dışına taşınan chubby arkadaşımın ailesiyle sikimsonik bir yerde yaşamama hükmettiler. Neyse sorun değil eve uyumadan uyumaya gideceğim nasılsa. O zamanlar hayaller uçakken gerçekler yük kamyonun arkası oldu.
Bu kısım asla heyecanlandıklarım kapsamında değil sadece başıma gelenler kapsamında anlatıyorum. Zira evet chubby severim ama yaşıtım olanları değil. Olgun chubby lav ben. Yüz yuvarlaklığı, sevecenliği, sakalı falan detaylar var sonra anlatırım onlarıda bir ara.
Kamyonun arkasında üçlü koltuk üstünde adını bile zikretmek istemediğim chubby var. Eşcinsel olduğundan %500 eminim. İtici ötesi bir tipi var. İlk başlarda evet sempatik geliyordu ama o da Göktuğ gibi kabak oldu kısa zamanda. Beyin konusunda da Göktuğyla yarışır. Embesil.
Yolculuk kaç saat sürüyordu hatırlamıyorum ama 14-15 saat gibi bir şeydi sanırım. O koltuğun ben fren yapmasam nelere şahit olacağını düşünmek bile istemiyorum. Şu kadarını söyleyeyim: "Şöyle kucağına doğru yatsam sorun olur mu ya?"
İşte böyle gittik üniversiteye. Hayallerimi gerçekleştirdiğim tek dönem sanırım oydu. Kısa sürede "Şişme bebek alıp birlikte sikelim mi?"lerden kurtulup başka bir eve çıktım ve iki sene su gibi okul kulüplerinde aktı geçti. Basketbol yüzünden neredeyse muscle olacaktım. Sokakta bile neredeyse sevişilen bir ilimizde (EVET İZMİR) eşcinsellikle alakalı bir ibare ne gördüm nede aklıma geldi. Aklım fikrim özgürlüğümdeydi.
Konu dışında ama İzmirlilerin kendisini İstanbulla karşılaştırıp durmasından nefret ettiğim kadar başka hiç bir şeyden etmedim. Lafım sana koca götlü kız!.. :/
"Ben Askere Gidecem"
Üniversiteden sonra İstanbula dönünce tabi yapacak ne var diye boşlukta kalıyorsun. Askere mi gitsem? Yok yea napıcam askerde falan derken zaman aktı geçti. Küçüklüğümden beri vatan millet sakarya düşünen biri olarak askere gitmek benim için önemliydi. Gidecektimde. Ama şans eseri mesleğimle hiç alakası olmayan bir işe girdim ve Türkiye'nin sektöründe en bilindik ve en büyük şirketinde çok önemli pozisyonlara kadar yükseldim. Askerlik yalan oldu tabi... Bedelliden de yararlanamadım. Fakirim ya. 15.000 kişi 1 lira verseydi hallederdim halbuki. Neyse.
Filmlerle Aram Hep İyi Olmuştur
Gerçek yaşantılar dışında mental yaşantılarıma da kısacık bir giriş yapayım istiyorum. İlk okul döneminde Ghost Busters'a televizyonda ilk denk geldiğimde kilitlenip kalmıştım. Tabelacı ayıcık olayından sonra olduğuna eminim sadece. Oldukça fazla film izleyen birisiyimdir ama Bill Murray gibisini görmedim. Bir dönem sürekli bu film oynatıldı. Belki 20 belki 30 kere izlemişimdir. Film hakkında bir şey sorsanız hiç bir şey hatırlamıyorum. Hayalet kovalıyorlar falan. Ama Bill'e kitaplar yazabilirim. '_'
Konumuzdan ufak bir sapmayla Hulusi Kentmen dedemize büyük büyük kalpler gönderiyorum. ^_^
2000'lerin başında yayınlanmaya başlamış ve sonradan bir kült olmuş 7 numara ekibine de buradan büyük selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Volkan Girgin (Recep) dizide oldukça itici bir tipe sahipken günümüz Volkanı açılmış saçılmış güzel bir ayı olmuş. Sevgiler kendisine. Ama asıl oskar goz tu Engin Alkan. Engin Alkan'ı bir kenara bırakırsak dizi gerçekten en başarılı TRT dizilerinden biri. Fakat Engini kenara bırakamıyorum. O hep ortada olsun galp galp.
Fatih Terim Galatasaray camiasına kazandırdığı başarılar nedeniyle kalplerimize taht kurmuştur shshs.
Ümit sana noolmuş yağ? galp.
Ahmet Mümtaz Taylan çok sevdiğimiz bir oyuncudur oldukça başarılı diğ miy? (:
Fikret Kuşkan'ın son hali de oldukça başarılı bir oyunc... Bi dakka ya ne orosbuymuşum böyle ben. Konuyu kapatıyorum. Resmen orosbuluğum tuttu.
Büyük Şirketteki Ayla
Evet, şimdi kafalardaki büyük soru işaretini kaldırıyorum. "Bu biseksüel mi yoksa götünden mi sallıyo?" diye sorularınızı hissedebiliyorum. Ben de bu konuyu çok ama çok düşündüm. Hatta ne olduğum ve ne olmadığımla alakalı geceleri gözüme uyku girmedi. En sonunda huzurun cehalette olduğuna karar verdim ve içinden çıkamadığım sorulara "neyse odur işte" demeyi öğrendim.
Bu şirkete girdiğimin birinci senesi henüz dolmak üzereydi ki hiç görülmemiş, tamamen torpilsiz şekilde şirketin çok ciddi bir noktasına terfi ettim. Bu pozisyon gereği çok ciddi sayıda çalışanla muhattap olup herkesin derdini dinliyordum. İşe alımları da bana kitlemişlerdi. Bir gün Ayla diye bir kızı işe aldım. Çok sevecen çıtı pıtı kendi halinde paraya ihtiyacı olan bir üniversite öğrencisiydi. Yine tamamen işim gereği Ayla'yla 1 hafta boyunca ilgilenmem gerekiyordu. Her işe giren personelle bu şekilde zaman geçirmek görev tanımımda vardı. Zaman geçirdikçe çok sevdim, çok sevdikçe daha çok vakit geçirdim. Ama bu bir aşk değildi. "Olsa çok güzel olur be"ydi. Ama kendi koyduğum kuralı çiğneyemez, aynı şirkette olduğum birisiyle ne cinsel ne duygusal nede ikisi birden bir ilişkim olabilirdi. Her yaz 3'er ay bizim şirkette çalıştı. Ona hiç bir zaman bir şey söyleyemedim. İletişimimiz daha sonra çok güzel bir arkadaşlığa döndü. Fakat bende şirketten ayrıldıktan sonra bir ilişkisi başladı ve bana hiç bir neden yokken "tacizci" tavırları sergiledi. Engelledim. :/
Şirkette 4 yıl kadar çalıştıktan sonra kendi mesleğime geri döndüm. Ve asıl meselede zaten bundan sonra başlıyor.
Alın cipsleri, kapatın Growlr'ı, Tekyöne gitmeyiverin, Paşam (Durak) zaten ölü... Hayatınızın en karmaşık ilişkiler dizisine hazırlanın.
Yazıyı hazırlayana kadar beğenin, paylaşın, yorum yapın ve beni özleyin anacım...
baaaaayyyy
3 notes · View notes
kitaphocasi · 5 years
Photo
Tumblr media
Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz: Gelmişiz dünyâya milliyyet nedir öğretmişiz!               MEHMET AKIF ERSOY "Siz iyiliği emreyler, kötülükten nehyeder, Allah’a inanır olduğunuzdan, insanların hayrı için meydana çıkarılmış en hayırlı bir milletsiniz...”                       KUR’AN, ÂL-İ İMRÂN, 110.  Sunay Akın yazmış, buyrun: "Kız meslek liselerine alınacak dikiş makineleri için görevlendirilir.. Açılan ihaleyi kazanan firma temsilcisi Hulusi Samim Bey'e ev adresini vermesini ister. "Neden ?" siye sorduğunda, hediye olarak o yıllarda çok zor satın alınan bir televizyon gönderecekleri yanıtını alır. O an, elindeki tüm belgeleri yırtar ve ihalenin iptal edildiğini söyler.. Gazi Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümünde öğrenci olan kızı Feray, bardaktan boşanırcasına yağmurun yağdığı bir akşam vakti okuldan çıkar.. Önünden geçen arabaların yağmur sularını üstüne sıçratması yetmediği gibi, belediye otobüsü de durağa gelmekte gecikmiştir. Babasının arabasının geldiğini görünce rahat bir nefes alır.. Sıkıntısı sona erecek, ıslanmak bir yana, soğuk kış günü üşümekten de kurtulacaktır. Otobüs durağına yanaşan araba yavaşlayarak durur ve arka camı usulca aşağı doğru açılır. Pencerede bir şemsiye görünür !.. Şemsiyeyi uzatan Samim Bey, "Al kızım," diye seslenir, sonra da camı kapanan araba uzaklaşır duraktan.. Eve uzun bir süre sonra, sırılsıklam dönen Feray, masasına oturmuş yazdığı yeni ders kitabı için çalışmakta olan babasına dargın ve kızgın bir dille seslenir : "Baba, ne yaptın sen bu akşam ?" "-Ne yaptım kızım ?" "Yağmur altında ıslandığımı gördüğün hâlde beni arabana almadın.." "-O araba benim değil ki kızım, devletin.. Benim olan şemsiyeydi ve yağmurdan korunman için onu sana verdim!“ https://www.instagram.com/p/Bym4RurpIcE/?igshid=136b5rassuddi
0 notes
flankesss · 8 years
Text
Ben istediğim için çıktı bütün yollar sana.
Sene 2006 lise 2.sınıftayım hani herkesinde dediği gibi gittiğim lise berbat.
Bence şehrin ismini almış her lise berbattır.
Öyle tembel falan değilim lise 1.sınıfta teşekkür almışım orta okul desen belgeler havada uçuşuyor umut var yani biiiraaz. :) Orta gelirli bir ailenin ortanca çocuklarından okuyacağı umut edilen bir ailenin bireyiyim.
Hani umut dediğim öyle sahipsiz bir umut değil yani kendi boğazlarından kısıp dershaneye falan gönderiyorlar.
Ben mi ?
Kahvehanedeki bütün oyunları öğreniyorum bu yolda yapilmayacak ne varsa yapıyorum
cuigarana içiyorum,kahveye gidiyorum,kavgalara karışıyorum,internet cafelere gidiyorum. Kamp varmış deyip başka şehirlere gidiyorum.
Kahvedeki şefle ahbapligimizi anlatayım size ilkin yoklamayi orda aldırırdık.
Çok borcumuz var kahveye ne yapalım diye düşünüyoruz bende o zamanlarin gözde telefonu yanlış hatirlamiyorsam 1110 var o hani tuşları yapışık olanlar varya ondan şeftede o modelden daha düşük hatırlamadığım bir telefon kalkıyoruz şefle takasa giriyoruz al bunu elindeki telefonu ver bide bizim borcumuzu sil ödeşelim diyoruz arkadaşlarla sef kabul ediyor neyse aldi verdi yapiyoruz borcu kapatiyoruz.
Borcumuz kalmadigina göre bi oyun atalim diyoruz sabahı akşam edip masadan kalkiyoruz.
Hesaba bakıyoruz yine aynı borcun altina girmişiz benim telefon piç olmuş.
Öyle müptezelleriz.
Zaman bu bildiğimiz gibi akıyor
hızlı hızlı o sene okul sıralarına dair hatırladığım tek şey.
Edebiyat öğretmenimin bana karneyi verirken; oğlum senin derslerin iyiydi sen nasıl bu kadar devamsızlık yaptın kendini bu duruma nasıl getirdin demesiydi.
Benim ergence hareketlerle artist cevap vermem olmuştur.
Severdim edebiyat hocamı belki o sene okuldan 96 gün kaçmamış olsaydım edebiyatla daha erken ve daha derince bir tanışmışlığım olurdu.
Aldım elime karneyi tabi buna göre planlar yapmışız arkadaşlarla maatbadan karne kağıdı ayarlamışız internet cafenin sahibi bilo'yu kafaya almışız bize uyarlama bir karne yapacak.
DOKSANALTI GÜN birbirimize bakıp okul kaç gün zaten diye dalga geçiyoruz.
Soluğu cafede alıyoruz bilo olum hazır mi herşey simdi hatırlamadığım birşeylerden dolayı karneyi çıkaramıyoruz.
3 arkadaşız biri İstanbul'a amcasının yanına gidiyor diğeri ben aileme söylerim zaten anlıyorlardı diyor.
Ve akşama yakın gidiyorlar.
…işte o an ensemin örsünde bir demir balyoz…
Kalıyorum kalıyorum kalıyorum.
Karneyi alıyorum elime
96 gün devamsızlık ve iki tane zayıfım olduğunu görüyorum.
Bakmıyorum yani görüyorum.
Karnımdan,mideme,ciğerlerime ve kalbime acı bırakan
BEN NE YAPTIM ULAN!
Cümlesi dökülüyor.
Karnemi alıyorum ve kardeşimin eline tutuşturup eve götür diyerek uzaklaşıyorum.
Aklımca babam onu görecek sinirlenecek belli bir zaman geçtikten sonra siniri yatışacak ve ben o zamanlar eve geri döneceğim tahminim 10-15 gün arası.
Peki nerde kalacağım?
3 5 gün arkadaşlarda kaldım ama bu durum beni rahatsız etmeye başladı ve dışarda kalmaya karar verdim.
Hava sıcak zaten idare ederim diye düşünüyorum.
Öyle değilmiş o sabahın ayazı var ya yaz kış dinlemiyormuş hele uykuya yenik düşüp bi çimenin üzerine uyuyakalmişsaniz soğuğu iliklerinize kadar hissediyorsunuz.
Ama benim hakkım buydu böyle olmalıydı diyerek acımiyorum kendime.
1 hafta dışarılarda uyudum.
Evde neler olmuştur diye düşünüyorum.
İçim içimi yiyor ama evin yakınından bile geçemiyorum.
Artık yeter ne olacaksa olsun diyip evin yolunu tutuyorum.
Herşey o kadar yabancı geliyor ki sanki evden uzak yıllarım geçmiş gibi binaya giriyorum,merdivenleri çıkıyorum ve
kapıyı çalıyorum.
(Allahım ne olur bişey olmasın diye diye)
Abim kapıyı açıyor daha birşey söylemesine fırsat vermeden tuvalete koşturuyorum.
Babamın sesi geliyor
Kadir geldi mi arkadaşının bağ evinden
Abim: geldi baba
Babam: karnesi nasılmış.
Abim: baba kadir devamsizliktan sınıfta kalmış!
Babam: yok yav!! şaka yapıyorsunuz.
!!!! Milyonlarca ünlem koymam lazım buraya evdekiler babama sınıfta kaldığımı söyleyememişler.
Bir insan ömür boyu tuvaletten çıkmamak ister mi?
Ben istedim.
Tuvalletten çıkıyorum mecburi ve babamla yüz yüze geliyoruz.
Kadir oğlum ne yaptın doğru mu ?
Doğru baba sınıfta kaldım.
Yok yav!yok yav! vaah! vah!
Niye oğlum?
Baba bi kaç arkadaşa takıldım.
Babam bu sözü duyunca
ÇAAAAAAAAT! Şarteller attı.
Öyle bir vuruyor ki anlatamam benim ellerim yanlarda korunma ihtiyacı duymadan gelen herşeye eyivallah diyorum.
Babam: sen belki hatani sahiplenseydin yaptığın hatanın arkasında duracak bir cevap verseydin vurmazdım diye diye vurmaya devam ediyor.
Bir müddet sonra babamın zorlanınca mide kanaması geçireceğinden korkup kendine zarar vereceğini düşünüp kafamı duvara vurmaya başlıyorum.
Sonra bayılmışım. Kafamda yeni bir armağan olan 4 tane dikişle uyandım.
Ben yaptığım ne varsa arkasında durmam gerektiğini kolay öğrenmedim.
5 notes · View notes
yantekerlek · 4 years
Text
maske ter kokusu almayı önlemiyor.
15 notes · View notes
solumukaybettim · 6 years
Text
Tumblr media
Matematik git başımdan, ben sana göre değilim...
16 notes · View notes
solumukaybettim · 7 years
Text
"baba beni okuldan al" kampanyası başlatıcam, kampanyaya katılanlar rb
27 notes · View notes