Tumgik
#babam artık uzak
tarkankurdu · 7 months
Text
İstediğin kadar kendini geliştir, istediğin kadar elit olmaya uğraş, çevren ve ailen neyse o çukurdan çıkamıyorsun. Ben tv izlemiyorum babam sabah akşam haber dinliyor sanki benim oda da çalıyo o televizyon bütün o saçma salak haberleri duyuyorum mecburen. Eski arkadaşı geliyo adamın iki kelimesinden biri küfür. Aile mi var, kadın mı var, çocuk mu var hiç umurlarında değil. Çocukluğum da böyle geçti. Sadece salonda soba olduğu için mecbur salonda sigara dumanı altında ve tv, küfür eşliğinde ders çalışmaya çalışıyordum. Çok fazla kitap okudum, yazılar yazdım, şiir yazdım ama kurtulamıyorum o çukurdan. Hâlâ o küfürbaz herif geliyor misafirliğe, hâlâ her gün sabah akşam haber dinliyorum. Artık nefret etme sınırlarını da aştım. Ünlülerin ve başarılı insanların biyografilerini okuyorum bi yerlerden destekleri var. Ya ailelerinde ya çevrelerinde bir şekilde elit insanlar oluyor, ona yardım veya destek olan, fikir veren insanlar oluyor. Bende yok. Ben Türkiye'nin en tehlikeli mahallerinden birinde doğdum büyüdüm. Hayatımda bir kere bile içki veya sigara içmedim. Kendimi hep uzak tutmaya çalıştım ama çok klasik bir şey " coğrafya kaderdir ". Çok doğru bir söz. Benim çevremde arkadaşlarım bile okunacak bir şeyi heceleyerek okuyan insanlardı. Kitap aldığım zaman sen mal mısın kitaba para veriyon diye salak salak sırıtan insanlardı. Ama çıkamıyorsun işte, hayat şartları, pahalılık, sağlık şu bu yani bi şekilde kurtulamıyorsun şu pis düzenden. Duvara tırmanıyosun ama duvar kaygan. Geri aşağı düşüyorsun. Köyde hem çobanlık yapıp hem okuyan insanlar örnek verilir ya, emin olun onlara da en azından fikren destek olan, sevgiyle yaklaşan insanlar olduğu içindir. Yoksa insan kendi kendine bir bok başaramıyor. Çok zorladım, çok denedim, gece gündüz metinler hazırladım, podcastlar yaptım, sayfalar yönettim, dijital kitaplar yazdım, şiirler yazdım, seslendirdim, dublajlar yaptım, mizah sayfaları yaptım. Ya hesaplarım kapandı ya tutmadı. Ama ne yaptıysam emek harcadım kaliteli şeyler yapmaya uğraştım. Gece uyumadım sabahlara kadar bir şeyler yaptım. Sonuç ? Tiktokta götünü sallayan bi kız kadar kimse umursamadı. Gerçekten çok iyi bildiğim bir şey var ki, bu dünyada gerçekten emek veren, gerçekten hakeden insanlar değersiz oluyor. İnsanlar nerde polemik var, nerde ahlaksızlık var onları seviyorlar. Veya sen emek veriyosun vakit harcıyosun ama senden çalıp paylaşan birinin sayfasında daha çok beğeni alıyor içeriğin. Yani hırsız daha değerli. Nefret ediyorum ya herşeyden iliklerime kemiklerime kadar nefret ediyorum. Son olarak bu sitemi yapmama sebep taştığım olay, Twitter da bi hesap çıktı karşıma beni takip etmiş. Sayfanın adı Orospu çocuğuyum. Merak ettim niye kendine böyle diyo diye bi tıkladım herif annesine, kız kardeşine karşı neler neler yazmış, gizlice fotolarını çekip paylaşmış ve takipçi sayısı 38 bin. 38 bin !
Sende salak gibi geceni gündüzüne kat bişeyler üretecem diye ugraş. Gerçekten kendimi çok çaresiz ve salak hissediyorum. Bu pis düzende bu lanet çağda iyi kalmak o kadar zor ki, tarih öncesinde yaşasak bu kadar zorlanmazdım. 2024 değil 2104 de olsa insanlıktan bi bok olmaz..
35 notes · View notes
gercekhikayem · 1 year
Text
ERKEKSİZLİK BAŞA BELA 2
ilk bölüm linki fotoda
Kıbrıs macerası üzerinden aylar geçti. Orada yaşadıklarım plan dışı ve delice idi. Gelen telefon aramalarına cevap vermeyince bana inanılmaz bir hafta sonu geçiren erkekler de aramayı kestiler. Arada bir iki tane mesaj otel müdüründen geldi. Bir hafta sonu için iki erkek on bin teklif ediyorlar, yirmi bin teklif ediyorlar gibi mesajlar. Üç adam tarafından orospu gibi sikilmiştim gelen mesajlara kızsam da haklılık payları vardı. Ben bile kendime inanmakta uzun süre zorluk çekmişken adam beni niye orospu sanmasın. Bir erkek ile sevişir uzun süredir unuttuğum zevkleri yaşar, açlığımı gideririm derken, üç erkeğin oyuncağı olmuştum. Olmuştum da sonunda bundan hiç şikayetçi olmamıştım. Üzerinden zaman geçip düşününce kendimden utanıyordum ama o an siklerin üstünde zıplarken hadi daha fazla sikin beni durmayın diye bağıracak kadar kendimi kaptırmıştım. İçimde iki erkek varken bayılacak gibi bir boşalma yaşadığımı nasıl unuturum. Kendi sınırlarımı keşfetmiştim. Orada üç erkeğin dölleri ile kaplı kadın bendim. Geceleri yalnız kaldığımda o gece artık birer uzak anı veya bir porno filmden akılda kalan bir sahne gibiydi. Gerçekte ise o porno filmin başrol oyuncusu ben olmuştum. Hiç bir sahnesinden de pişman değildim.
Hayatım ise aynı sıkıcılıkta devam ediyordu. Değil seks, düzgün bir erkek arkadaş bile yoktu İş, ev işleri, annemin yakın kontrolü altında günler geçiyordu. Arada annemin arkadaşlarının veya doğrudan annemin bulduğu damat adaylarının isimleri uçuşuyordu.
- Abla bari yarım bıraktığın yüksek lisansını tamamla diye erkek kardeşim akıl verdi bir gün.
- Vakit mi var?
- Neden olmasın üç kuruş para veriyorlar okuldan. Bas istifanı. Hazır bekarken bitir yüksek lisansını daha düzgün bir işe geç. Üniversitede dersler online değil mi zaten.
Hak verdim. Dersleri online dinler biraz da eve kapandım mı kış döneminde bile bitiririm bahara kalmaz. Ama daha ikinci haftada planladığım gibi gitmedi. Annem yine öğrenci mi oldun, hocaya gideceğine kocaya gitseydin demeye ve ev işlerine koşturmaya başladı. Kardeşim ve babam araya girdiler, annemi ikna ettiler. Biraz da evdeki bağırış azalsın diye kardeşimin önerisi ile hemen çözüm de buldular. Hafta sonu ailece yazlığa gidip temizledik, babam iki gün daha kalıp yıllardır açtırmadığı doğalgazı açtırdı. Hafta sonları biz de geliriz temiz hava alırız iyi olur kızım diyerek döndüler. 
İyi de oldu. Umduğumdan daha verimli çalıştım. Gündüz dersler, akşama kadar ödevler derken tezimin bile ana hatları ortaya çıkmıştı. Sınıfın parlak öğrencisi olmuştum bir anda. Cuma sabahından annemler de geliyor pazar gecesi dönüyorlardı. Bu yeni hayatı sevmiştim de. Hafta içinde neredeyse hiç yemek yapmıyor annemin hazırladıkları ile idare ediyordum. Sabahları uzun yürüyüşler, sitedeki emekliler grubu ile kahvaltılar. Normalde yazın bir iki hafta kaldığım için pek samimi olmadığım komşu ekibi için de bir değişiklik olmuştu. Sitede yaz kış kalan dört beş aile birbirinden sıkılmış olmalı ki sık sık beni çaylara çağırıyordu. Hemen hemen hepsi Ankara veya İstanbul'daki işlerini devretmiş küçük kasabada bir iki gün takıldıkları bir muayene veya ofis tutmuş malları mülkleri yerinde tiplerdi. Tam emekli gözükmemek için yarı emekli olarak arada işe gidiyormuş görüntüsündeydiler.
Gündüzleri bitmez tükenmez bir huzur içindeydi. Geceleri ise en güzeli idi benim için. Boş, sıcak ve sessiz bir ev. Tezimi yazarken uyuyakalmamışsam site dışındaki marketten aldığım ve eve gizlediğim şarabımı açıyordum. Biraz netflix sonra biraz erotik sonra porno filmler. Bire bir duygusal sevişmeler olan pornolardı başta seyrettiklerim. Sonra git gide genç bir kadını siken birden fazla erkeğin olduğu filmlere merak sarmıştım. Annemin evindeki gibi sessiz değil rahat rahat yüksek sesli izliyordum filmleri. Parmaklarım içimdeydi. İki parmak amımda kalın bir yarak, ağzımda emdiğim baş parmağım da ağzıma patlayan bir sikti benim için. En güzeli de hiç toparlanmaya uğraşmadan o halde yatakta uyuyakalmak. Rüyamda Kıbrıs'taki otel odasına ziyaretler.
Küçük yaramazlıklarım ve sonra da içimdeki açlığa teslim olmaya başlamam da böyle bir gecenin sabahında oldu. Telefonun alarmı ikinci veya üçüncü tekrarında çaldığında panikle yataktan fırladım. Derse iki dakika kalmıştı. Üstümde bir gecelik vardı sadece. Dün amımı parmaklarken çamaşırlarımı kim bilir nereye fırlatmıştım. Üzerime bir penye geçirip saçlarımı topuz yapıp ekran karşısına oturdum.
Dersin yazışma kısmından dersin hocası hasta mısın diye mesaj atmış. Yok dedim hocam sabaha kadar teze takılmışım yeni kalkabildim. Alıştırdın bizi ışıl ışıl olmana böyle yorgun görünce tedirgin oldum. Ellili yaşlarda klasik akademisyen bir erkekti. Bu ufak iltifat bile hoşuma gitti. Demek derslerde bana dikkat ediyordu. Amımda dün geceden kalma bir karıncalanma devam ediyordu. Kendi mikrofonumu kapadım. Telefondan porno video aramaya başladım. Yaşlı hoca öğrencisini sikiyor araması içinde bulduklarımı eledim. Sikilen kadının bana en çok benzediği bir film bulup açtım. Bir yandan bilgisayarın sesinde hocanın ders anlatmasını dinlerken telefonumdaki görüntüde kır saçlı bir adam minik etekli bir öğrencisinin amını yalıyordu. Hocam ben biraz ekranımı kapatsam mı iyi değilim yazmama tamam kendine dikkat yarın yine ışıldamanı istiyorum yazmış. Fiziki ders ortamı olsa daha net asılır mıydı düşüncesi kapladı içimi. Kalktım bacaklarımı ayırarak dersi izlemeye bir yandan da telefon ekranındaki sikişi takip etmeye başladım. Amımda bir dil dolaşması ne güzel olurdu. Parmaklarımı iyice ıslatıp amımın üzerinde bir dil gibi dolaştırdım. Ah hocam tam orası diliniz orada kalsın diye inledim. Pornodaki kadının göğüsleri benimkinden bir beden küçüktü ve kır saçlı erkek o memeleri sikiyordu. Kalın siki amına sokmak için kadının bacaklarını havaya diktiğinde ben de aynısını yapıp daha dün gece parmakladığım amıma parmaklarımı tekrar soktum. Kulağımda hem pornodan gelen inlemeler hem de ekrandaki hocanın ders anlatma sesleri. Hocam hafta sonunda bir şekilde buraya gelmiş olsaydı diye düşündüm. Amına giren kalın sik için çığlıklar atan kadın gibi beni de böyle sikse hocam. Siktikçe nasıl renk geldi mi yüzüme ışıldıyor muyum desem. Evet dese yüz verdim sana sikiş dersinden. Siki güzel midir filmdeki adamınki gibi kalın mıdır? Şimdi kadının yaptığı gibi önüne diz çöksem, dersten A sözü alana kadar sikini emsem. Filmdeki adam döllerini kadının suratına attırmaya başlamıştı bile. Ben içimde isterdim hocamı içimi yaksın dölleri. İki parmağımı kullanma konusunda çok ustalaştım artık. Elimin içini bızırıma bastıra bastıra parmaklarım içimdeyken boşalmada çok iyiyim artık. Ders çoktan bitmişti. Ben belimi yukarı kaldıra kaldıra titreyerek boşaldığımda da bedenimdeki tüm enerji bitmişti. 
Dersteki kızlardan biri mesaj atmış dün gece zorlu geçti galiba diye sonuna gülücük koymuş. Yok dedim hastaydım toparlanamadım bir türlü. Kamerayı kapatman iyi oldu diye cevap yazmış, göğüs şov yapıyordun. Başımdan aşağı ter boşandı. Öyle ya sutyen de yoktu içimde göğüs uçlarım kim bilir nasıl fırladı ekrana. Açtım okulun sitesinden dersin tekrarını izledim. Acele ile topuz yapılmış saçlarım ve uçları ekrandaki ufak görüntümde bile belli göğüslerim ile üzerimden silindir geçmiş gibi görünüyordum. Hastadan çok sabaha kadar sikilmiş gibiydi görüntüm. Hele hoca ile konuşurken ekrandaki görüntüm büyüyünce göğüs uçlarım penyeyi delecek gibiydi. En dersi dinlemeyen erkeklerin bile bakışları ekrana kilitlenmişti. Utanmak için çok geçti. Eminim bu görüntüleri bir çok erkek tekrar seyredecekti. Büyük göğüs uçlarının bir diğer yan etkisi işte.
Serin bir öğleden sonra duşumu yapmış tezime bir iki cümle eklemişken karşıki evdeki Betül Abla kek yemeye çağırdı. Kocası Mustafa en az muhabbet ettiğim komşu idi, belki en yaşlıları olmasından belki de kısa boylu kel kafalı göbekli esnaf tipli olmasından. Tam kadro idiler yine her öğleden sonra ikindi çayı farklı bir evde idi. Dört emekli aile bir de karısı geçen sene vefat etmiş Caner Abi. Caner Abi'nin ve Yeşim Abla'nın eşi Sedat'ın daha ilk günden her yerimi süzüşleri hiç bir zaman rahatsız edici bir ısrar taşımıyordu. Göz ucu ile bir yoklama sadece. Caner Abi yoktu bugün ama Sedat Abi yine şöyle bir süzmüştü günlük kıyafetlerimi. Diğer erkekler spor, iç siyaset ve bulmaca derdindeyken bir onunla Netflix muhabbeti yapabiliyordum. Bir iki gün muayenesine giden bir diş doktoru idi, Caner abi ile altlı üstlü imiş muayeneleri. 
- Akşam rakı var gelecek misin?
- Annemlere söylemezseniz tamam dedim.
İlk rakı teklifini daha geldiğim ikinci hafta almıştım. Haftada iki gün içiyorlardı Cuma ve Salı geceleri. Sadece bir aile o da babam ile aynı kafada olanı bu rakı masalarında yer almıyordu, Saime Teyze ve Bayram abi. Bayram abi en gençleri idi ama seneye bunların hepsini hacca götüreceğim diyordu her defasında, Badem bıyıklı, kumaş pantolon, kısa kol gömlek ve içine atlet giyen tam muhafazakar profil. Cuma akşamları annemler geldiği için davet edilmiyordum. İlk rakı akşamı güzel ve eğlenceli geçmişti. Sonlara doğru dört erkek, iki eş ve ben şarkılar türküler. Site içi olmasına rağmen kızı yalnız bırakmayın bekçinin köpeği geziyordur uyarısı ile Caner ve Mustafa ayaklanmış, Caner'in bariz dirseği ile Mustafa yerine oturunca Caner Abi beni evime kadar geçirmişti.
- Dersler bitince dışarda bir rakıya gidelim. Felekten bir gece çalarız demiş sonra da hoş bir sevecen komşu sarılması ile iyi geceler demişti. İşte ilk o gece, 50 yaşını geçmiş olsa bile aylar sonra bir erkeğe sarılmanın ve alkolün etkisi ile içimdeki parmağı Caner Abi'nin siki olarak düşünmüştüm. Babamın arkadaşı olmasa idi, kolundan içeri çekseydim. Bir yıldır kadınsız olan adamın kafasını amıma bastırsaydım. O bir doksanlık adam beni aniden çevirip domaltsa ve aylardır sik görmeyen amıma sokarken kalçalarımı sıksa. Duşun altında amıma ılık su tutup bızırımı okşarken içimdeki parmak Caner Abi'nin siki idi o gece. 
Her çay saatinde veya aralardaki havuz başı kahve buluşmalarında ise seksi gerilim git gide yükseliyordu sanki veya ben yaşadığım açlık ve okul stresi ile hayaller kuruyordum. Caner Abi daha çok benimle konuşmaya özen gösteriyordu. Hava biraz açılırsa kıyafetlerim inceliyor erkeklerin bakışları da değişiyordu. ,Güneşli bir gün beş çayına giderken üzerimdeki hırkayı attım ve özenle giyindim. Bilerek uzun kollu dar penye giydiğim gündü unutmuyorum. İçimdeki ince sutyen ile göğüslerim buradayım diye bağırıyordu. Ben kadınlar ile yemek muhabbeti yaparken karşı köşeden Caner, Mustafa ve daima takım elbise kravat gezen emekli banka müdürü Salim Abi beni izleyerek kıkırdıyordu. Kadınlar salonun bir kenarında erkekler ellerinde sigara salona açılan balkon tarafında idi. Gözler hep üstümdeydi ve arada birbirlerini bir şeyler fısıldayıp yine bana bakıp gülüyorlardı. Kadınların muhabbeti yine yerli dizilere kayınca bir sigara içeyim sonra ders yapmaya kaçayım diye izin istedim.
Üç erkeğin karşında normal boydaki kot eteğim ve dar penyem ile otururken kaçamak gözlerini yakalamak çok zevkli idi.
- Akşam içiyoruz değil mi diye atladı Caner Abi
- Olur olur dedim ama ben fazla kalamam. 
- Tamam o zaman dedi Mustafa Abi akşam yedide bizdesiniz, hanım doldurmuş yine dolabı..
- Sedat sekiz gibi gelecek diye seslendi Yeşim abla biz o saatte geliriz.
- Zorlu bir hastası var onun işi ancak biter deyince Caner Abi, diğerleri gevrek gevrek güldü.
- Bu yaştan sonra üst üste iki diş çekmek zor dinlene dinlene çekiyordur deyince Salim Abi, hepsi kahkahayı patlattı. 
Bu kart çapkınların cinsel göndermelerini anlamıyormuş gibi evin yolunu tuttum. Diş çekmeyi filmlerdeki öpüşme sahneleri için annem kullanırdı. Bunların neyi ima ettikleri belli. Aklıma git gide bu adamların da karıların dışında bir cinsel hayatı olduğu kazınıyordu veya benim açlığım git gide aklımı ele geçiriyordu. O gece rakı sofrası kalkıp masada iki kadın üç erkek kaldığında konu önce eşimden ayrılmış olmama ne kadar üzüldüklerine ve sonrasındaki planlarıma gelmişti. Tecrübeliyim bu konuda. Hayatımda kimse yok dediğim anda bana koca bulmak için atılacak anne arkadaşlarından başım çok ağrıdı.
- Yüksek lisans bitsin aileler tanışacak diye hep kullandığım yalanımı salladım
- Ne şanslı bir adam getir de tanışalım diye atıldı Sedat Abi.
- Ne şansı ya dedi Caner Abi, bu kadar güzel bir kadının sevgilisi adam. Kızın yüzünü gördüğü yok. Ben kapısından ayrılmazdım
- Otuz sene önce idi onlar Canerciğim, şimdi erkenden alırsın ilaçlarını uyursun.
- Bizim kullandıklarımız uyku hapı kardeşim. Söyletme beni kimler ne için ne haplar kullanıyor diye. Yine kahkahalar patladı. Yanımdaki üç erkeğin de iri göğüslerime kaçan bakışları. 57 oldum diyen Mustafa Abi'nin gözlük takarak bakması, yine takım elbise kravat giymiş Salim Abinin çaktırmadan süzüşü, Caner Abi'nin her fırsatta yanıma oturması ufak ufak bacağıma koluma değmeye çalışması. Alkol arttıkça muhabbetlerdeki cinsel gönderme dozu artıyor. Kadın kadına otursak bile uzaktan üzerimde gezen erkek gözlerinden kaçamıyordum. O akşam eve yine Caner Abi bırakmıştı. Çok içmiştik ikimiz de. 
- Yirmi yaş genç olsam seni o adama bırakmazdım valla demişti.
- Sana uygun biri de vardır Caner Abi, gençsin daha
- Senin gibisi varsa hemen tanıştır diye akşam sarılmasında rakı kokusuna karışık erkek parfümü kokusunu içime çektim iyice. O da göğüslerimi hissetmek ister gibi daha da sıkı sarıldı sanki.
- Sağol abi diye yavaşça ayrıldım kollarından. Geniş omuzları geniş bir gövdesi vardı. Elime değil bir erkeğin ağırlığı altında boşalmak istiyordum.
O gece de mastürbasyonunda aklıma Caner Abi gelmişti doğal olarak. Kendi gibi iri midir siki de? 52 yaşındaydı. İlaç dediği viagra türü şeyler olmalı. Kullanmıyormuş demek ki ihtiyacı yok. Ne kadar sikebilirdi ki beni? Kıbrıstaki sikilmem aklıma gelmişti. En ummadığım adam da en güzel yarak çıkmıştı. Ben de o koca yarağı zorlansam da almış sonra içimde hep kalsın istemiştim. Mustafa Abi en sevimsizi idi. Hayalimde Caner Abi bacaklarımı omzuma almışken Mustafa Abi'nin kalın uzun bir yarak çıkarıp ağzıma soktuğu gözümde canlandı. O çirkin adamda kocaman damarlı bir yarak olabilir miydi? O zaman gözüme daha mı yakışıklı görünürdü? İki parmağım içimde iken diğer elim göğüs uçlarımı sıktı. Gözlerimi kapadım, geçenlerde Sedat'ın bir kadını dinlene dinlene iki kere siktiğini ima etmeleri aklıma geldi. Üç erkeğin elleri ve sikleri üzerimde gezinirken nasıl ağlayarak patlamıştım Kıbrıs'ta. Parmaklarım bızırımı ezdi önce. Amım ıslanmaya hep hazır gibi bugünlerde. Tek parmak hiç yetmiyor. Tek parmak iyice ıslatırsam arka deliğim için ideal. İki parmağım amımda bir parmağım arka deliğimde iken bacaklarımı sıkıştırarak boşaldım. Parmaklarım boşalma kasılmalarım bitene kadar içimde kaldı. 
O günden sonra sanki derslere kendimi fazla kaptırmış kılığıma kıyafetime önem vermiyormuş gibi davranmaya başlamıştım. Az evvel sevişmiş gibi dağınık saçlarıma bir topuz yapıyordum, altıma evde girmekten bollanmış kıçımın şeklini almış bir eşofman, üzerime göğüslerimi ortaya seren bir gömlek veya dar bir bluz. Sadece alt dudağıma ufak bir kalem çekip daha kalın gözükmesini sağlıyordum. Hava iyiyse kapının önündeki küçük terasta ders çalışırken, hepsi birer birer kendi kapılarının önüne dökülüyordu. Kıbrıs'ta üç aygırı idare etmiştim ben taşra emeklilerini parmağımda oynatmak ne ki.
Bir cuma günü idi yine her cuma olduğu gibi Bayram abi namaza, Sedat abinin büyük jeepine doldurduğu kadınları da  kasabanın pazarına indirmişti. Bu cuma farklı idi. Dersim bittikten yarım saat sonra telefonum çaldı. Sedat abi idi arayan.
- Atla bize gel hemen, Caner çok güzel şaraplar getirmiş Fransa'dan, Mustafa da peynir tabağı yaptı.
Caner, Mustafa, Sedat ve Salim masayı kurmuş içmeye başlamışlardı bile. Üzerime yine önem vermemiş gibi geçirdiğim ince eşofman ve gömlek dört yaşlı adamın bakışlarını toplamıştı üzerimde. Sarı dar gömlek içine seçtiğim sadece bir ton koyu sutyen göğüslerimin şeklini anlamalarını sağlayacaktı.  İkinci şişe dibine yaklaşırken
- Annemler gelecek akşam ben daha içmeyeyim kokmayayım bir de tezi kontrole göndermem gerek yarın dedim.
- Bitiyor mu yani gidecek misin diye ağlama numarası yapıp dizime kapandı Salim abi. 
- Öyle valla geri dönme zamanı. Dizimdeki traşlı yüzünü okşadım. Gülümseyerek doğruldu doğrulurken bacağımı sıkıca tutup bıraktı.
- Hayatımıza renk katmıştın. Sensiz zorlanacağız.
- Caner yıkılacak diye güldü Sedat abi. Adam genç olsa babandan isteyecek nerede ise? Hepsi yine kahkahalar attı. 
- Valla karılarınızdan korkmasanız hepiniz yakardınız abayı diye atıldı Mustafa abi. Böyle güzel bir kız girdi mi hiç hayatınıza.
- Sağol ya utandırdın beni Mustafa Abi diye güldüm
- Abi deme lazım olur deyince Mustafa Abi hepimiz güldük yine. Sonra tedirgin bir sessizlik oldu. 
- Ben kalkayım deyince hepsi birden ayaklandı. Komik bir şekilde hep beraber benim kapıma kadar yürüdük. 
- Valla kahveye çağıramayacağım dedim içeri girerken. Annemler gelene kadar ortalığı toplamam lazım.
- O zaman bu ekip başka bir akşam sana veda yemeği verelim ne dersin? Sofrayı biz kurarız sen uğraşmazsın, sofranın gülü ol yeter.
- Bakarız Mustafa abiiiiii dedim üstüne basarak tekrar güldüler. 
Önce Caner abi veda sarılması yaptı, sonra hepsi teker teker. Hepsi ayrı parfümler mi sürmüşlerdi o gün? Kokuları aklıma kazındı. Eve girdim dışardaki fısıldaşmaları sürüyordu. Mutfak camından baktığımda hala bahçenin önünde dört erkek birbirlerine sarılarak gülüyordu. Kim bilir neler geçiyor akıllarından. Mustafa Abi en yaşı eli ile pantolonun önün düzeltti. Siki mi kalkmıştı? Neler geçiyor aklımdan. Uzun iri yarı Caner, kısa bodur göbekli Mustafa, ince uzun bankacı görünümlü Salim ve sarışın açık tenli renkli gözlü Sedat. Beni konuşuyorlardır kesin ve bana ne yapacaklarını. Gidip kapıyı açıp üst kata yürüsem peşim sıra gelir mi hepsi. Dört aslan bir ceylana saldırır mı? Hiç tecrübem yokken tecrübeli üç sikin önünde diz çöküp üçünü de titretmiştim ağzımda, dördünü de titretirim. Neler düşünüyorum böyle. Mutfak masasının kenarına bacaklarımı kaldırarak sandalyeye çöktüm, parmaklarım ile okşamam yeterli gelmedi. Am sularım koyu koyu. Parmaklarım birbirine yapışıyor. Sutyen göğüslerimi acıttı. Çıkartıp attım. Ağaç tokmak gözüme geldi. Bir sik gibi emdim. Amıma girmesinden korkarak girişine bastırdım. Diğer elim ile bızırımı hızlı hızlı ezdim. Amımda kalın bir baskı işimi hızlandırdı. Bu evde tek boşalmadığım yer mutfaktı. Bacaklarımı kasa kasa sandalyeden yere kaydım. Nefesim düzelene kadar bekledim, içimde erkek sıcaklığına ihtiyacım var artık.
Her rakı veya ikindi çayı sofrasında çevremdeki çember daralıyordu sanki. Aslanlar daireler çizerek daha çok yaklaşıyorlardı. Dokunmaları bedenime övgülerimi birer adım artıyordu her buluşmada. Ben de onlara daha fazla taze et gösteriyordum. Tayt giyerek yürüyüşe çıkıyordum. Sabah erkenden göğüslerimi sallaya sallaya site içinde koşuyordum. Pencere arkasında birer ikişer gölgeleri görünüyordu. Whatsapp gruplarında neler yazıyorlardır hakkımda? Yemeklerde alkol arttıkça ufak dokunuşlar uzun süreli bacak üstüne veya bele el koymalara dönüşmüştü. Benden çekinmeden cinsel imalar havada uçuyordu, beni de dahil ettikleri okey partilerindeki bekarken yapıldığını iddia ettikleri çapkınlık anıları. Çevremdeki çemberi onlar daralttıkça benim içimdeki kadınlık da çemberi kırmaya çalışıyordu. Kolu yakası bol gömlekler giyiyordum mesela, normal otururken hanım hanımcık olan. Kek tabağına eğilince kol altımdan sutyenin saramadığı göğüslerime kilitleniyordu yan taraftakiler. Okey taşı için uzanırken önden açılan dekolteme takılıyorlar kısa sessizlikler oluyordu aralarında. Sonra hepsi çaktırmadan bir şeyler yazıyorlardı telefonlarına. Büyük ihtimal neler gördüklerini, o gördüklerine neler yapacaklarını. Diz üstü kot eteğimi giyip karıları ile aynı masaya oturuyor, yan dönüp bacak bacak üstüne attığımda açılan yerlerimi görmek için birbirlerini itekliyorlardı. Ellili yaşlarda dört ergen gibiydiler. Bir Yeşim Abla fark etmişti bu salak hallerini.
- Adamlar senin yüzünden düzgün giyinir oldular. Sen gidince yine at cambazına dönerler.
- Niye öyle diyorsun abla, rahatsız oldum şimdi.
- Senlik bir şey yok kızım, erkek değil mi bunlar. Ahları gitmiş vahları kalmış hala kendilerini erkek sanıyorlar.
Artık geceleri hepsini yatağıma kabul ediyordum kendimi ellerken. Dört erkek de içimdeydi. Biri amımda biri götümde iki elimdeki iki siki sıra ile yalıyordum. Sonra seyrettiğim o filmlerdeki gibi dördü birden üzerime yanan döllerini akıtıyordu. Göğüslerim saçlarım yüzüm dölleri ile kaplanıyordu hayallerimde.  Sabahları ise mutlaka birisi kapımda oluyordu, marketten bir şey lazım mı, aman ders çalış alışverişini biz yaparız yalanları ile. Önceleri kalın sabahlığımı veya uzun yeleğimi giyerek açıyordum kapıyı. Ama sanki yeni uyanmış farkında değilmişim gibi diz üstü gecelik veya önden birden fazla düğmesi açık pijama ile kapıyı açtığımda ise iki dakika geçmeden bir diğeri bir isteğim var mı diye kapıda oluyordu.
Tez savunmasını yapmak için İstanbul'a gidip gelirken annemlerde kaldım. Düzeltmeler için verilen iki haftalık süreyi değerlendirmek için geri geldiğim gece tüm aileler toplanarak bir kutlama yemeği verdiler. Geri gelmemin bir diğer önemli sebebi rahat rahat yaptığım mastürbasyonlarımı özlememdi. Yemekte Bayram abiler de olduğundan rakı şişesi çıkmadı birer kadeh viski yuvarladılar sadece. Beni ne kadar özlediklerini anlattı tüm erkekler. Sigara içmek için balkona çıktığımız anlarda karılarına fark etmeden ellerini belime koyarak konuşmaları alışkanlıktı artık. Kahvelerimizi içerken,
- Sana bir teklifimiz var dedi Betül abla ama ret etmek yok.
- Neymiş bu ret edilmeyecek teklif bakalım.
- Biz tüm kızlar üç yıldır Afyon'a kaplıcaya gidiyoruz her sene, masaj filan. Bu heriflersiz üç dört gün kafa dinliyoruz. Bu sene senin de gelmeni istiyoruz. Bizim misafirimizsin. Hayır demek yok. 
- İşlerimi toparlarsam gelirim abla da yük olmayayım size
- Ne yükü Sedat'ın araba 7 kişilik rahat rahat sığarız, bunların da yüzünü görmeyiz üç beş gece kafa dinleriz. Bir de misafirimizsin dedik elini cebine atmak yok.
- Ya olur mu abla dedim ama dinlemediler. Yarım saat sürdü ısrarları.
Gece evime dönerken Caner abi eşlik etti yine.
- Afyon seyahatine seni de eklemek Salim'in fikriydi. Planlı zeki adamdır.
- Sağolsun 
- Ama planı tezin dolayısıyla hayır demendi. Orada patladı salak.
- Hayır mı niye?
- Bayram sever kaplıca gibi muhafazakar yerleri. Karıları da genelde o götürür, biz de sen ve çocuklar kimseler yokken daha eğlenceli vakit geçiririz diye düşünmüştük.
Kapımın önüne gelmiştik. Yine gelenek olan iyi geceleri sarılmasını yaptı. Eli sırtımı sıvazladı daha çok okşadı gibi.
- Düşün yine. Bize kalacak her yer. Sabahlara kadar içeriz eğleniriz. Sabahlara kadar istediğimizi yaparız, kimse bize durun sessiz olun diyemez. Geçen sene ne yaramazlıklar yaptık bir bilsen. Yanağımı okşadı geri adım atmasam dudaklarıma eğileceği çok belli idi.
Kollarından sıyrılıp kapımı kapattım. Neler oluyor? Çember daraldı ip boynuma geçti artık. Kendimi bu kadar sergilersem aslanlar zincirlerini kıracağını düşünmemiştim. Karılarını gönderirlerse ceylana saldırmak için durun diyen olmayacak. Sitedeki on evin yarısı kış günü boş. Diğer yarısı da karılarını gönderip benim ile yalnız kalmayı planlamış. O planı yaparken neler hayal etmişlerdir kim bilir. Caner, Sedat, Mustafa ve hiç ummadığım Salim. Yüzünü dizlerime koyarken ki parlak bakımlı cildini düşünme sırası değil şimdi. Bayram abi bir de o var. O bunlara uymaz, o yüzden onu gönderiyorlar kadınlar ile. Bu kabus olmalı dört yaşlı erkek benim ile dört gece için planlar mı yaptılar? Niye kabus olsun ki üç ayı geçti buradayım. Onlarca gece ya birinin ya da ikisinin sikini düşünerek kendimi boşaltmadım mı? Evet bazen hepsini içimde istedim. Sadece sadece eğlence için de olabilir planları, rakı sofraları, okey masaları, gülmek eğlenmek.
Ertesi sabah Betül abla aradı.
- Kız TC kimlik numaranı söyle de otele kaydını yaptırayım.
- Abla bilemiyorum. Hem gelmek istiyorum hem de tez yetişmeyecek gibi.
- Orada yapamaz mısın? Acil bir şey olursa Sedat abin geri getirir seni. 
Bu sene Sedat götürecek demek ki niye böyle bir değişiklik oldu ki. Belli ki beni tehlikeli dörtlü ile bırakmak istemediler. Bayram abi güvencem olur içim rahatladı biraz. Bir de ne olacak ki bir kaç gün üniversite günlerindeki gibi sabaha kadar içmenin nesi kötü olabilir ki?
- Yok ben rahat etmeyeceğim abla siz gidin seneye hep beraber kısmetse. 
erken erişim için adres aşağıda :))
152 notes · View notes
sonsuzamanlar · 1 year
Text
Ni Hao & Merhaba
Merhaba ben Kardelen insan kalbinden geçenleri yazarken yalan yazamazmış kalemi hiç kaldırmadan yazıyorsa gerçekten içinden geçenleri yazıyor demekmiş bende yeni öğrendim. Bu aralar içim bomboş mutlu olma yetimi ve duygumu kaybettim sanırım ne olursa olsun tam olamıyorum hep bir yanım eksik kalıyor. Yeni ve mesleğim olan bir işe girdim 1 martta iş başı yapacağım bunda bile tam mutlu olamıyorum birşeyler eksik ruhumda tamamlayamadığım Barışın yokluğu mu yoksa gerçekten yapayalnız oluşum mu geçen sene bu zamanlarda uyuşturucu ile boğuşuyordum şükretmem gerekir halime biliyorum Allah'a şükür 10 aydır temizim ama daha öncede 10 ay temizdim ve 12 ayda yani 1 yıl temizdim ve yine başlamıştım. Korkuyorum yine öyle olmaktan kaybederim yeni gireceğim işi ve asla iş bulamam bundan sonra yaş olmuş 15 gün sonra 42 olacağım ve artık bu işide kaybedersem hayatımı toparlayamam ne olur bana yardım et Allah'ım beni koru uyuşturucudan sen bana uzak durmak için sonsuz güçlü bir irade ver Rabbim. Yeni yepyeni bir defter yeni sayfalar bu sayfaları güzellikler huzurlu mutlu duygularla doldurmamı nasip et Allah'ım.... Belki uğurlu gelir uğur getirir bu tarih bana babamın doğum günüydü bugün ve bugünün bitmesine son 3 dakika babacım doğum günün kutlu olsun seni çok seviyorum nice güzel huzurlu sağlıklı nice doğum günlerini kutlamak dualarımla..... İyisi varsın kötü olan herşeyi varlığınla desteğinle aştığım canın babam umarım benimle kıvanacağın günler yaşatırım sana en büyük dileğimdir bu.....
Tumblr media
79 notes · View notes
kahvemsogumadan · 5 months
Text
Eşim beni istemeye gelmeden önce babam bu duruma sıcak bakmadı hatta olmaz ben askere kız vermem dedi. Ama sonra baktı ben ciddiyim araya birini soktu sorup soruşturdu hakkında kötü bişey de duymayınca tamam dedi. Tam nişanımın olacağı gün eşim yoldayken onun açığa alındığını duyduk. Hepimiz perişan olduk tabi. Babam zaten kendinin haklı çıktığını düşünerek bana çok ağır sözler söyledi. Başkası olsa belki bir daha yüzüne bile bakmazdı ama ben sustum. Aslında o zaman tüm bu olanlara dayanamayıp sözü bozacaktım ama annem "öyle bişey yaparsan hayatının eskisi gibi olacağını sakın düşünme" diye tehdit edince bende hiç ağzımı açmadım. Olayların o sıcaklığıyla çok ağır şeyler işittim, kim nişanlın ne iş yapıyor dese odalara kaçıp ağlayasım gelirdi. Atıldığını bilerek ne iş yapıyor diye soranlar, suçu olmasa atılmazdı diye yüzüme yorum yapanlar öyle şeyler duydum ki. Hayatımın en güzel günleri hep bir sınavla, mücadeleyle geçti. Eşim de çok bocaladı tabi. Onun için daha zordu belki. Hatta şimdi nasıl nişanı bozup kaçıp gitmedin diye soruyorum. Çünkü sevdiği işinden, sevdiği şehirden bir anda kendini hiç istemediği bir yerde ve büyük bir sorumluluk içinde buldu.
Sonra biz evlendik. Ben ailesiyle aynı şehirde yaşamak istemesem de ona tamam dedim ama evlerimiz uzak olsun dedim ama o da olmadı aynı mahallede oturduk. O da yetmedi eşim gitti ortak araba aldı onlarla. Eşim o sıralar markette çalışıyordu. Market dediysem bakkaldan biraz büyük bir yer. Sonra orayı satın almak için bilezikleri altınları bozdurduk. Ama adam satmaktan vazgeçti. Eşim aldı tüm altınları arabaya yatırdı. Geri yapıcam dedi yapmadı. Altınlarım boşu boşuna gitti yani. Sonra o işten de çıktı ve bir süre işsiz kaldı. Sonra şimdi çalıştığı işi buldu. Bu işinde eşimi yıllardır (bence) kandırıyorlar şef olacaksın diye. Önce 4 yıllık okulu bitir dediler bitirdi, sonra derslerimiz var onları online gir dediler girdi ama devamı yok. Kapat bu defteri başka işlere bak diyorum yok bugün böyle dediler diye geliyor her gün eve. Seni şef yapıp buradan göndermezler çünkü işlerine yarıyorsun diyorum ama yok. Ama beklemekten sabretmekten yoruldum artık. Ekime kadar bekle diyor ekim de geçiyor, kasım da aralıkta geçiyor. Tamam 2 ay sonra bekle olacak diyor, 2 ay geçiyor, söyle oldu da böyle oldu da olacak da bitecek de bunların sonu hiç gelmiyor. Aramızın açılmasının en büyük nedeni eşim bana bir umut verdi ve bunun gerisi gelmedi bir de üstüne kendini kandırdığı gibi beni de kandırmaya çalışıyor. Ama ben artık sabretmek istemiyorum. Kiramı ailemden alırken bugün olmadı yarın şef olursun diye beklemek canımı yakıyor. Yıllardır aynı işte çalışıyor asgari ücret aldığını söyleyince kuzenlerim inanmıyor. Bir de her akşam eve şef bana bugün böyle dedi diye geliyor. Hayaller kuruyor, bana da kurduruyor ama olmadığını kabullenmiyor. Hep olmayacak şeylerin peşinde ama anlamadığı kiramızı başkası verirken kendimizi kandırıp hayallere dalma lüksümüzün olmadığı.
9 notes · View notes
hisboslugu · 1 year
Text
ne sen dolup taşarsın, ne benden nuh olur. sevgilim, hâlâ düzeltemedim kalbimi, her şey daha da kötüye gidiyor fakat mutlu rolünü çok iyi oynuyorum. hiç itirazım kalmadı hayata, dargın bile değilim, kendime bile aldırmıyorum artık. nelerden uzaklaşıyorum, nelerden uzaklaştık, neler uzak böyle... görsen nasıl; biz bile, kendimize. kalbi kesip geçenin bıraktığı kesik kabuk bağlamaz. insan bir vakit sonra katılaşır, acılara da ağlamaz. anlamı var ama bunun da. dilersen hiç bakma, inan umrumda değil. aklıma dolanma, karşıma çıkma, beni arama, şarjım yüzde bir. kanımda yürüyen öfke ordusu sen çarpı ikidir. tabii ki o mükemmel şiirlerden sonra, bu sikik bir şiirdir, sen de öylesindir belki. ben fazla büyütmüşümdür gözümde seni, senin de gözünde fazla büyüttüğün başkaları gibi... sanki her şey naylondan idi. sana kandığım için kendime öyle öfkeliyim ki, kurşunlara dizdireyim istiyorum kendimi. öyle hemen yerini arama, konu sen değilsin tabii ki. konu ne zaman senden geçerse oradan koşar adım kaçacağım. çünkü yakışıklı bu benim kaçmağım, çünkü ben hep bir şeylerden yoksundum. şiirlerim bile kalmamıştı, ellerim bile yokluk içindeydi. param yoktu, babam yoktu, tüm dünya üzerime geliyordu ama o kahrolası gözlerim hâlâ seni arıyordu. hani bilirsin, sevdiğin kişiyle asla karşı karşıya gelmek istemezsin. o değil de, ona olan sevgin korkutur içini, öyle bir şey... ama tabii sen bunlardan anlamazsın. bu yaz instagram'dan geçmez, senden de geçmez artık. çünkü öyle yazıyordu sokaklarda. hoş, günümüz yalansa yalan, boş günümüzde harcarız. ne büyük laf ama... harcanan ve sürekli harcanan çocukların cevabı, bir cevap niteliğinde hayata. hiç unutmuyorum bir sokakta da "trilyon olsanız bir gecede harcarım." yazıyordu. kim bilir hangi para babası yaktı canını... alçak dağlarında yalandan yaşama öyle, sokaklar yalan söylemez, aslında sokaklar artık bir şey söylemiyor. tamam, ben de bir şey söylemek istemiyorum, tamam. şekilciliğine kandığımız dünyada, dertler bir şekilde hep derya. bu ekranlara yansımayacak ama. sevdamızda gözü kalmış hayat deryası ve ah ama sevin bir gün herkesten vazgeçişimi, senin nasıl kutlayamadığımın şiirini de yazacağım. kıyıya vuran gemilerden nasıl jilet yapıldığını, ş harfine tam olarak basamayan ağzını, karanlığın dibini, ölülerin adını, türkülerin tadını, dibe bile vuramamanın ağrısını anlatacağım. konu yine senden geçmeyecek. sana neden olmaz diyemediğimi de anlatacağım. çünkü kavmime senden iyi bir felaket bulamam fakat ne hikmetse sende bir efsunluk varmış, seni efsunlu gören galiba kendi içimdi. inandığım o sevgin hiçbir şeyi iyi etmedi. son olarak, lütfen bir bekleyiş içine girme. beni itilmiş bir köpek gibi hissettiren her şey beni iyi etti. sana olan her şeyimi tükettim, biraz da senin sayende. bunun için teşekkür ederim. bu kaydı bir belge diye saklı tutuyorum. belki bir kanıt... bir yerlerde, bir gün böyle hissetmiştim derim belki. sana gelince, hâlâ bir yerde bir şeyler beklediğini biliyorum. belki de bekleme listende adım geçmez, umursamıyorum. seni şaşırtmak istemem ama büyük bir hayal kırıklığı olabilirim. bir müddet kendi yağımda kavrulmayı deneyeceğim. belki şiirleri de yanıma alırım. çok güzel dostlarım var, birkaç gün onlarda kalırım ama beklenenin ağırlığı altında ezilirim. yine sana eğmem yüreğimi. beni sana bekletmezler gerçi, doğru. dilediğin bir hayata, dilediğin arabaya, yanında olana, birlikte kafelerde dolaştığına, ve Allah'a emanet ol. ekmek bölmeyi bilmeyen ellerini, kendime dert etmekten caydığımı bir selam gibi iletirim. ben yalan aşkın renklerine kanacak adam değilim. her şeye rağmen, hoşça kal.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
21 notes · View notes
a-y-i-s-i-g-i · 2 months
Text
İstemeden büyümüş bir
ağaçtan bahsediyorum.
İstemeye istemeye büyüyen ağaçlardan.
Toprağı, güneşi ve suyu istemeden
Ve kuşu ve rüzgârı.
Bazı yerleri hiç olmayan bir ağaç,
Bazı yerleri olması gerektiğinden fazla.
Doğrusu
bir yerine kadar güzeldi hayatım.
Ne zaman kötü bir şey olsa,
Allah büyüktür diyordu babam
Ve genişliyordu her şey.
Bir ovadaydı aklım.
Kalbim bir dağı küçültüyordu.
Kalbim bir dağı kırıp kırıp
içime atıyordu.
Zaten giderim diye bakıyorken
her şeye,
uğurlanıyorken
...Veda ettiğim her şeyin
tam ortasında kaldım
Sana bakarken sözcük demeyi de,
İki tane aynı harfin yan yana geldiği
sözcükleri de seviyordum.
Allah tenezzül ve tereddüt
Ve şehrin dışında ki evleri …
Seni o yüzden
O kadar ve öyle seveceğimi
o zaman anladım.
Bir gün dedim ki kendime bir gün
Bir gün dedim ki babama,
Kendimin ağacı oldum ben.
Kendi kendine bir ağaç nasıl oluyorsa
Öyle…
Allah zaten büyüktü
Ama babam Allah büyüktür dedikçe
Yalnızız sözcüğü geliyordu
gözlerimin önüne.
Evimiz eğimliydi.
Kavmimiz eğimliydi.
Tekini kaybetmiş bir şey gibi,
Her yerden bir şey gibi
çıkıyordum dışarıya.
İnsan nasıl en son bir
kere hiç dönmüyorsa,
Öyle…
Babam
Neden bana bakıp Allah büyüktür
diyordu herkese.
Ne istediğini bilmekten
Ve her şeyi isteyerek yapmaktan
bahsediyordu herkes.
Oysa artık hiçbir şeyi
isteyerek yapmayan,
gününü değil,
Kökünden sökülmeyi bekleyen
bir ağaçtım.
Bir ağaçtım ve diyordum
Elbette yalnızlık kapacak
ormandan ayrılanı.
Elbette bitmeyecek hiçbir şey.
Elbette ortasında kalacağız her yerin.
Ama istemeye istemeye büyümüş bir ağaç
daha ağaçtır.
Biri beni bulsun diye
beklemediğim yeryüzü
daha yeryüzü.
Ya yalnızların bazı yerleri hiç yoktu,
Ya bazı yerlerinin bir teki
daha büyüktü diğerlerinden.
Bir gözü diğer gözünden,
bir eli diğer elinden…
Gittikçe yakınlaşan
Hem gidip hem yakınlaşan
şeylerin yalnızlığıyla
Bazen hiç
Bazen günlerce
Bir boy aynasından
Sen bana bakıyormuşsun
gibi baktım kendime.
İstemiyerek kaldım
o pazartesi Salı temmuz günleri.
İstemeyerek baktım o dağ,
deniz, ova yerleri.
Gövdemde bir çağ
değişiyormuş gibi sesler.
Başımı tutup artık geçsin diyordum.
Artık geçsin!
Bu benim seninle gidip
diğerleriyle döndüğüm çağ,
Bu benim sana durup
kendimle yürüdüğüm yeryüzü,
Bu benim seninle uyuyup
başkasıyla uyandığım dünya,
Artık geçsin!
Devam eden bir fotoğrafın içinde,
Olmaya olmaya büyüyen bir ağaçtım.
Eskiden sadece birinin her şeyi,
Şimdi manzaranın herhangi bir yeri…
Atlarla tayların beraber ağladı o sabah,
atların ağlayan yüzü gibi oradaydım.
Ben sana yaşken eğildim dediğim o andan,
Ben sana taş kesildim
dediğim o yere kadar.
İçimde dokundukça dağılan,
Kurcalanırken kırılmış bir
şeyin yepyeni üzüntüsü.
Eskiden her yere uzak evlere benzeyen
bir yüzün vardı.
Bir yüzün
Ama o sabah artık
şehrin ortasında kalmış
diğer evler gibi…
Sanki insan, en son bir kere de
bulamamak için gidiyormuş
gibi bazı yerlere,
görememek için…
Ben de geldim
ben de çok bulamadım Seni.
Ağaçların altında çekilmiş fotoğrafların
dağılma anı gibi…
Sonra herkes gidiyor
ağaçlar kalıyor tek.
Konuşurken kendi sesini duyduğu şeyleri
anlatmamalı insan.
Artık olmasam da olur dediğim o sabah,
Bir ağaç kendini nereden
nereye bırakabilir diye
Herkesin yüzünün tam ortasına baktım.
Yalnızlar ve daha yalnızlar
Bir daha yalnızlar vardı.
Her şey daha az yapmak
Her şey daha az duymak
Her şey daha az görmek için…
Bir ağaç nasıl kendinin olur
Neresinden diye diye…
Kendini omzundan nasıl öperse bir ağaç
Sana öyle uzanıp,
Kendimi omzumdan öptüm.
Tekini kaybetmiş bir şey gibi
Tek ama yepyeni kaldım
Bilmiyordum kime…
Bilmiyordum niye…
Seyyidhan Kömürcü / Kendinin Ağacı
Tumblr media
3 notes · View notes
iinaniiel · 7 months
Text
//////
ne sen dolup taşarsın, ne benden nuh olur. sevgilim, hala düzeltemedim kalbimi. her şey daha da kötüye gidiyor fakat mutlu rolünü çok iyi oynuyorum. hiç itirazım kalmadı hayata, dargın bile değilim. kendime bile aldırmıyorum artık. nelerden uzaklaşıyorum, nelerden uzaklaştık, neler uzak böyle. görsen nasıl, biz bile kendimize. kalbi kesip geçenin bıraktığı kesik kabuk bağlamaz, insan bir vakit sonra katılaşır acılara da ağlamaz. anlam arama bunda, dilersen hiç bakma inan umrumda değil. aklıma dolanma, karşıma çıkma, beni arama, şarjım yüzde bir. kanımda yürüyen öfke ordusu sen çarpı ikidir. tabii ki o mükemmel şiirlerden sonra bu sikik bir şiirdir. sen de öylesindir belki, ben fazla büyütmüşümdür gözümde seni. senin de gözünde fazla büyüttüğün başkaları gibi. sanki her şey naylondan iyiydi. sana kandığım için kendime öyle öfkeliyim ki, kurşunlara dizdireyim istiyorum yüreğimi. öyle hemen yerini arama, konu sen değilsin tabii ki. konu ne zaman senden geçerse oradan koşar adım kaçacağım. çünkü yakışıklı bu benim kaçmam. çünkü ben hep bir şeylerden yoksundum, şiirlerim bile kalmamıştı, ellerim bile yokluk içindeydi param yoktu, babam yoktu tüm dünya üzerime geliyordu ama kahrolası gözlerim hala seni arıyordu. hani bilirsin, sevdiğin kişiyle asla karşı karşıya gelmek istemezsin. o değil de ona olan sevgin korkutur içini, öyle bir şey. ama tabii sen bunlardan anlamazsın. bu yazı instagramdan geçmez, senden de geçmez artık. çünkü öyle yazıyordu sokaklarda hoş günümüzü yalan sayana boş günümüzde harcarız, ne büyük laf ama! harcanan ve sürekli harcanan çocukların cevabı, bir cevap niteliğinde hayata. hiç unutmuyorum bir sokakta da "trilyon olsanız bir gecede harcarım" yazıyordu. kim bilir hangi para babası yaktı canını. alçak dağlarında yalandan yaşama öyle, sokaklar yalan söylemez. aslında sokaklar artık bir şey söylemiyor. tamam, ben de bir şey söylemek istemiyorum. tamam. şekilciliğine kandığımız dünyada, dertler bir şekilde hep derya. bu ekranlara yansımayacak ama, sandalımızda gözü kalm��ş hayat deryası ve ah. ama sevin, bir gün her şeyden vazgeçişimi seninle nasıl kutlayamadığımızın şiirini de yazacağım. kıyıya vuran gemilerden nasıl jilet yapıldığını, ş harfine tam olarak basamayan ağzımı, karanlığın dibini, ölülerin adını, türkülerin tadını, dibe bile vuramamanın ağrısını anlatacağım. konu yine senden geçmeyecek. sana neden olmaz diyemediğimi de anlatacağım, çünkü kavmime senden iyi bir felaket bulamam. fakat ne hikmetse sende bir efsunluk yokmuş, seni efsunlu gören, galiba kendi içimdi. inandığım sevgin, hiçbir şeyi iyi etmedi. son olarak lütfen bir bekleyiş içine girme. beni itilmiş bir köpek gibi hissettiren şey, beni iyi etti. sana olan her şeyimi tükettim, biraz da senin sayende bunun için teşekkür ederim. bu kaydı bir belge diye saklı tutuyorum, belki bir kanıt, bir yerlerde bir gün böyle hissetmiştim derim belki. sana gelince, hala bir şeyler beklediğini biliyorum. belki de bekleme listende adım geçmez bulursam iyi. seni şaşırtmak istemem ama büyük bir hayal kırıklığı olabilirim. bir müddet kendi yağımda kavrulmayı deneyeceğim. belki şiirleri de yanıma alırım, çok güzel dostlarım var birkaç gün onlarda kalırım. ama beklenilmenin ağırlığı altında ezilirim, yine sana eğmem yüreğimi. beni sana bekletmezler gerçi. doğru. dilediğin bir hayata, dilediğin arabaya, yanında olana, birlikte kafelerde dolandığına, ve Allah'a emanet ol. ekmek bölmeyi bilmeyen ellerini kendime dert etmekten caydığımı bir selam gibi iletirim. ben yanan aşkın renklerine kanacak adam değilim. her şeye rağmen hoşçakal...
//////
3 notes · View notes
titreyendizlerim · 2 years
Text
Kırık kaburgamın kırkıncı kez kırılışına şâhit olduk bugün. Kemiklerimin en derinime batışını izledik. Gidişler yitirdi beni. Leylâ, sanrılı ve sancılıyım. Ellerimde sevdiklerimin kânı. Ellerimde kaburgamın kırıkları. Ellerimde annemin toprağı. Ne vardıysa ellerimde. Benim bu ellerim yaşayanı öldürür, öleni taşa çevirir. Benim bu ellerim var ya Leylâ, gitmem diyenin gidişini izletir. Leylâ, sanrılı ve sancılıyım. Sen de tutma diye ellerimden bileklerimi kestim, saçlarımı kestim, yaşlarımı kestim. Bırak düştüğüm kuyuda kalayım. Sen de tutma diye ellerimden, umudumu kestim. Leylâ, sanrılı ve sancılıyım. Ben Yusuf değilim, ölürsem babam arkamdan ağlamaz. Tutma ellerimi, bırak. bırak öleyim. Benim bu ellerim okşadığı çiçeği soldurur artık. Dokunduğu insanı öldürür. Yalan değil, öldürür. Bak ellerimde annemin toprağı. Leylâ, sanrılı ve sancılıyım. Uzak dur ellerimden, sen de tutma. Sen de gitme. Mürekkebim büsbütün ıslak, kalemim kırık. Kaburgam kırık, kaburgam kırk yerinden kırık. Leylâ sen de tutma. Sen de gitme. Leylâ sen hiç gelme.
Tumblr media Tumblr media
47 notes · View notes
karaktersizsurtuk · 7 days
Text
Midem bulanıyor bugün bütün gün yalnız bi odada geçirdim günümü son ses müzik açıp dış dünyayla iletişimi kestim en sonunda dışarı çıkmam gerekince herseyi 100 defa kontrol ettim camlar kapalı mı tüp kapalj mi fişler çekik mi hırsız gelse zorlasa bu kapıyı açar mı ardından 3 defa da fatiha okudum evi korusun diye ama aklım hep evde kaldı gelince buraya sik tepesine bi haller olmuş kimse benle konuşmuyor akşam yemeğini tek başıma yedim beni özlemişler mis mis sıkma samimiyet gece yarısı üst kattan komiser indi kızı 30larinda bugün evlilik teklifi almış aşkım los angeles da kadını arabayla aldılar rakıya gidiyorlar büyük ihtimal ne hayatlar var amk ben kadersiz doğmuşum ne bulduysam yedim midemi karistridm şimdi de midem bulanıyor xikolatali ekmek kızartma yedi.m yeme bozuklugum var düzeltemiuorum kilo aldım yine eski halime dönücem nefret ediyorum bundan of insanlardan da bıktım hepsi değişik davranıyor saçma sapan triplere giriyorlar intihar düşünceleri yükleniyor bana sonbahar gelince babam da kardeşimin okul parası verecekmiş 85 bin bana vermedi o yüzden açıktan yazıldım işte ben buna ayrımcılık derim of çok mutsuzum barışın da amk orospu can da ayrılmış manitasıyla çokta fifi umrumda değilsin artık kendi hayatıma bakıyorum bu senede yks kazanamazsan uzak diyarlara gidicem kendimi uçurumdan aşağı atıcam hayattan keyif alabilicek bi aktifitmw yok tek aktifitem milleti rahatsız etmek ne biliyim arabaların benzin kapaklarını açıp terbiyesiz demeleri orospular malları çok kıymetli gerçeği kimse bilmiyor bu etten bedene hapsolmusuz para uğruna köle olmuşuz hayatta kalmaya çalışıyoruz onu bunu cekistiriyoruz bu aralar çok fazla supernaturel izledim karşıma bi şeytan çıksa onun içindeki şeytanı çıkarabilirim dean çok yakışıklı ya bayılıyorum ona of ananı sikiyim hayat neden böyle çekilmez olmak zorundasın ne zaman gülcen yüzüme kimin gktune carmik soktuk da bunları yaşıyorum offf of of
0 notes
lovelyyfluff · 2 months
Text
Zorlu Zamanlar | 58 - Adalet
Tumblr media
Hiiro: Abimi bulmak için buraya geldim.
Hiiro: Şimdiki hükümdar, yani babam geçen sene bir hastalığa yakalandı. İnsanlar onun yerine kimin geçeceğini merak etmeye başladı.
Hiiro: Herkes benim olmamı önerdi, çünkü babamın benden başka kan bağı olan biri kalmadı.
Hiiro: Ama ben hükümdar olmak için değil, hükümdara hizmet etmek için eğitildim.
Hiiro: Bu yüzden taç takma töreni için abimi geri getirmekten başka seçeneğim yok.
Aira: "Hükümdar" ve "taç takma" gibi karmaşık kısımları görmezden geleceğim. Abini eve geri götürmeye çalışıyorsun yani?
Aira: Eğer olay buysa sana biraz hak vermeye başladım.
Hiiro: Kısa zamanda geri dönüp doğru olanı yapacağımı söylediğim için ayrılmama izin verdiler.
Hiiro: Kimse doğru olana karşı gelemez. Gelenler de kötü insanlardır—ve bunları tereddüt etmeden yok edeceğim.
Tatsumi: Hmm. Benim mezhebimde de buna benzer bir öğreti var, fakat yine de fazla eskide kalmış bir düşünce şekli.
Mayoi: Uuu. Benim gibi doğuştan beri "doğru" olmayan acınası yaratıklar için korkunç bir düşünce bu...
Mayoi: Hayat bazı insanlar için çok acımasız—uuuu...
Tumblr media
Hiiro: Lütfen ağlama, Mayoi-senpai. Seni korkutmak istememiştim.
Hiiro: Arkadaşının canını yakmak yanlış bir davranış. Ve ikimiz arkadaşız, Mayoi-senpai, asla senin hoşlanmadığın bir şey yapmam.
Mayoi: Tamam... Haha. Sanırım seni artık daha iyi tanıyorum, Hiiro.
Aira: Ne, gerçekten mi? Hiro her konuştuğunda benim aklımı karıştırıyor genelde.
Hiiro: Benim hatam, özür dilerim. Aptal olduğum için açıklama yapma konusunda iyi değilim.
Tumblr media
Tatsumi: Hehe. Kendini öyle küçük görme. Bir süredir kendini aşağılama alışkanlığın olduğunu farkettim.
Hiiro: Hm, abim de aynısını söylerdi. Kendimi aşağılamıyorum—
Hiiro: Sosyal statüm diğerlerinden daha düşük sadece. Hem abimden, hem de yetişkinlerden aşağıdayım. Ergenim sadece, şehir hayatına yeni olduğum için sizden bile aşağıda sayılırım.
Hiiro: Yani kendimi küçük görmüyorum. Yerimi bilmeyen çalışıyorum o kadar.
Hiiro: Ne kadar doğru yapıyorum bilmem ama deniyorum.
Tatsumi: ...Çünkü sana "doğru" olanın bu olduğunu öğrettiler, öyle mi?
Tumblr media
Hiiro: Evet. Herkes doğru olanı yaparsa insanlık huzur içinde yaşar.
Hiiro: İnsanlar huzur için yaşarsa da kimse üzülmez, kimsenin canı yanmaz.
Hiiro: Çünkü "toplum" kavramı ve yapısı, ona ait olanların huzuru üzerine kurulmuştur.
Hiiro: Bu benim öğrendiğim ve savunduğum düşünce.
Hiiro: Yani yanlış olan her şey benim düşmanım.
Hiiro: Tüm düşmanlarımı yok edeceğim. Abim şu an taç takma töreninden kaçarak bir düşman gibi davranıyor. İmkanım olsaydı onu şimdiye kadar yok ederdim bile.
Hiiro: Fakat fiziksel anlamda yok edersem, abim gelecekteki hükümdarımız olamaz.
Hiiro: Bu da yanlış bir hareket—ben de sonuç olarak abimi yanlış yola sokan şeyleri yok etmeye karar verdim.
Hiiro: Onun eve geri dönmesini engelleyen, onu şehre bağlayan her şey...
Hiiro: Özellikle "idoller" başta olmak üzere, hepsini yok etmeliyim.
Tatsumi: Ah, demek o "idolleri yok edeceğim" lafın oradan geliyor.
Aira: Ne? Dediklerini cidden anlıyorsun musun, Tattsun-senpai?
Tumblr media
Tatsumi: Evet. Aslında tahmin ettiğimden daha mantıklı çıktı. Rahatladım—Kendi duygularına veya saçma düşüncelere göre hareket etseydi kötü olurdu.
Tatsumi: Hiiro, geçmişte gördüğü eğitime—bana kalırsa beyin yıkamaya—göre hareket ettiği için onu doğru yola sürüklemenin bir yolu olmalı.
Tatsumi: Fakat bu biraz uzun sürebilir. Araya girsem mi yoksa bu konudan uzak mı dursam bilemedim.
Mayoi: Bu olay gittikçe ürkütücü oluyor gibi...
Mayoi: Uu. Hiiro tarafından "yanlış" görülmekten korkmaya başladım... yanında saklanıp şüpheli davranmayacağım artık.
Aira: ...? ...?
Tumblr media
Hiiro: Hm. Sadece benim hakkımda konuşmak haksızlık olur. Ben sizleri de tanımak istiyorum.
Hiiro: Artık takım arkadaşları—Şey, arkadaş olduğumuza göre.
Aira: Onu başka zaman yaparız. Şimdi vaktimiz yok... Böyle devam edersek yaz tatilinin sonlarında kovuluruz ve birbirimizi daha göremeyiz.
Aira: Kovulmadan önce yakınlaşırsak ayrılınca daha çok üzülürüz, değil mi?
Hiiro: Hehe. Bir daha konuşamayacağız diye bir şey yok ya. Bence birbirimizi daha iyi tanımaktan zarar gelmez.
← Önceki bölüm ◆ Sonraki bölüm →
0 notes
krycskn · 3 months
Text
Buraya artık ona söyleyemediğim şeyleri yazmak istiyorum
O kadar aptal biriyim ki sevdiğim kızı kendimden soğuttum aşırı güzel giden bir ilişkimizin içine sıçtım yaptığım şeyler yüzünden dağıldık bunların farkındayım yaklaşık 5aydır toparlamaya uğraşıyorum onunla her konuşmamızda toparlamaya çalıştığımı belirtiyorum yeterli gelmiyorum orası ayrı her neyse sevdiğim kızı kendimden uzaklaştırdım ve bunun suçlusu benim bu o kadar çok canımı yakıyor ki acısı tarif edilemez düzeyde onunla toparlamak için elimden geleni yapıyorum istediği düşüncede bir insan olmak için çaba veriyorum kendimi onun için başka birine dönüştürdüm bu zamana kadar benden istediğini yaptım ve karşılığında bana yapmasaydın demek oldu onunla her tartışmamızda agresif hale geldim çünkü ona kendimi senin için düzelttim çaba veriyorum gönlünü almak istiyorum hayatımdan gitme dedikçe her defasında gitmek istediğini ve bi boka yaramadığını söyledi bu kez agresif davrandıkça da değişmediğimi onun istediği şekilde olmamı istediğini söyledi bu belirsizlik ve gelgitler yüzünden aşırı bunaldım artık psikolojimi toparlayamıyorum bu işlerden genelde bahsetmeyen babam beni kenara çekip konuşur oldu gözlerimin içindeki ışığı kaybettiğimi söyledi oturup ağladım fakat bunlardan gram haberi yok sevdiğim kızın çünkü o tamamen benden uzak olmak istiyor bana tartışma esnasında bu zamana kadar ilgin yetmedi çabalamadın dedi oysaki normal konuşurken nede güzel şeyler söylerdi onun için ne kadar çok çaba verdiğimi adı gibi biliyordu her neyse ben aptallık yaptım çok pişman olduğum şeyler yaşattım bu durumu toparlamak için çaba veriyorum vermeye de razıyım her ne olursa olsun onun için elimden gelen her şeyi yapmak istiyorum ben artık bizi toparlamak istiyorum yarın buluşacağız ona göre son buluşma olacak bana göre bitmesin bu hikaye istiyorum ama bilmiyorum onu çok fazla üzdüm aşırı yıprattım hatalarımın hepsinin farkındayım ne kadar haksız olduğumu çok iyi biliyorum ama ondan her zaman izin istedim kendimi düzeltip adam akıllı ilişkimize sahip çıkacağımı söyledim bakalım yarın ne olacak aşırı gerginim hala içimde bir umut ışığı var umarım o ışığı söndürmez çünkü ben onunla son kez buluşmak istemiyorum daha doya doya ona sarılıp öpememişken tamamen kokusundan huzurundan ayrılmak benim tamamen hayata olan inancımı kaybetmemi sağlayacak ben çok aptalım çok aptallıklar yaptım çok pişmanım ben artık onun için bizim için tekrardan çabalamak istiyorum onunla eminim ki yeniden başlarsak daha aynı hatalara düşmeden hatta genel ona karşı hata yapmadan ilişkimizi bir ömür sürmeye yemin ediyorum
Bu yazdığımı bi yandan okumasını isterken bir yandan istemiyorum görürsen bile bana kızmazsın seni çok seviyorum minik kalpli kızım seni kendimden bile çok seviyorum özür dilerim her şey için çok çok pişmanım umarım buluşmamızda tamamen kopmayız
0 notes
saliland · 4 months
Text
insanları sevmiyorum ama insanlara iyi gelmek istiyorum diye bi cümle kurdum geçen gün. sonra bu cümlemi düşündüm. herkese mi iyi gelmek istiyorum? H A Y I R. seçtiklerime. sonra bi tarafım şunu sordu. herkese iyi geleceğinde kendinden vazgeçmek durumunda olmadığın bi dünya mümkün mü salişim? olabilir, evet. yakın ilişki içinde olmadan, bilgini paylaştığın ve iyi geldiğin bi yer. evet. zaten sectiklerime iyi geliyordum. tüm dünyayı kurtarmak istemiyorum ama çocukları evet. yanık annem ve hasta babam öyle bi işlemişler ki inceliği ruhuma ben şaşırıyorum nasıl böyle çıkabildim buradan diye bazen. söylediklerini yapmışım, yaptıklarını yapmamışım gibi. yaptıklarını yapmaya başladığımda da benden tiksinmişler gibi. evet. kabul. geldik mi yine anaya babaya. ah freud.
son seans sonrası utkan’ın gel bezelye yaptım demesiyle keyfim yerine geldi bi daha da. ne kolay bi yaratığım ben öyle. bezelyeyi de pek severim. karnımı doyurdum, saate baktım 17 dakika sonra doğum günümdü. boğazım düğüm oldu. ben kalkayım artık dedim. yürümek istiyorum eve, ağliycam biraz yolda dedim. doğum günüm ya, ağlamazsam olmaz. acıbadem caddesini boylu boyunca geçerken ağladım. validebağ’daki ağaçların sesini duyuyordum biliyo musun önünden geçerken. ağaçlar çok varlar ve burdalar. iyi ki varlar.
evimdeyim. ameliyat gecesini hatırladım. hastanede tek başımayım. gelmek isteyen birkaç arkadaşım oldu refakat için istemedim. neden biliyor musun? güçlü olduğumdan değil, heybemde böyle bi deneyim de olsun istedim. yan yatakta yatan kadın da biriydi sonuçta. pek de önemi yoktu yani başkasının varlığının orda. bi o kadar da vardı aslında. kalbimin pamuksuluğu bana demir kadın olma gücü mü verdi acaba? bilemiyorum. ama gördüm yani dünyanın ne boktan bi yer olduğunu tekrar hastanenin o gecesi. her şey insana değer vermekle başlıyor. bu dünya kaça ayrılıyor bilmiyorum ama insanlara değil de fikirlere, düşüncelere, yaptıkları şeylere, görüntülere ve seslere değer verenler varmış. gözümle gördüm, kulağımla duydum, dilimle tattım ve söyledim, elimle dokundum, burnumla kokladım, kalbimle de hissettim onları. kalbimle hissedince, kalbime dedim ki “bak kalbim bu da okay ama uzak dur öyle insanlardan çen oluğğ muuğğ” 🙂‍↔️ can’a can yani. önce can e bi de sonra canan. canan da dünya oluvermiş bu bebek kadın fatma saliha’nın senselerinde. kikikiki. yani. 31 oldum.
31 oldum diyince de bi güldüm bak şimdi pis pis. evet. kanser değilmişim geçen hafta öğrendim. babama açtığım davanın sonucu bu yüzden zerre sikimde değil. savaşımımız politikti bu dünyada orası kesin. canımın varlığı ve rahmimin isyanı. silin aklınızdan tüm anne ve babaya atfedilmiş genellemeleri ve kutsallıkları pek sevgili okuyucum. evet, ne hayatlar var hem de gözünüzün önünde yaşanan, asla da bilmediğiniz.
vedik astrolog esra hanım dedi haritama bakarken, ya hu sen 30 yaşındasın ama 5 ömürlük şey yaşamışsın diye. gazımı mı alıyordu diycem de doğru olan şeyleri duyunca kendimle alakalı hemen şüpheye düşüyor oluşumu konuşuyoruz bu ara terapistimle. “yok canım ya abartma” diyesim geldi bi. sonra isirdim dilimi. heybeme dönüp baktım. doluydu ağzına kadar hatırlayamadığım bi sürü çöplükle. sonra tuttum heybemi ve döktüm her şeyi toprağa. sol gözüme baktım anne, sağ gözüme baktım baba. kaşımın ortasına baktım ben. sonra sol gözümdeki anneyi çıkardım gözümden canım acıdı baya, sağ gözümdeki babayı çıkardım midem bulandı. gözlerimden akan yaşların tatlarına baksaydım eminim farklıydı. gamzelerime doldular. sildim hemen ve bir nefes dedim ki “canım, bunlar da dert mi? -evet dert.
canım, bunlar için ağlamaya değer mi? -değmez, ancak ağlamak benim ben olduğumu hatırlatıyor, tutunduğum acıyı salıyor içinde kaybolmayıp baktığımda şimdiye sonrasında da bi oh.
canım, vazgeçtin mi? -evet, vazgectim.
31 oldum.
dünyayı seviyorum ama insanları sevmiyorum. yoga sevmiyordum bak onu da sevmeye başladım. belki 60ımda gelir sıra insanlara.
içimde çok acı var ve bu acı beni birkaç seneye prag pole yarışmasına çıkarır mı? mümkün mü hocam.
ne komik ya. annem 5 yaşımdan beri orospu diye dövdü beni. bizim kültürümüzde orospuluğa en yakın mesleği seçtim bak oldum masaj terapisti 😂 hay allah. bi de pole da yapıyorum. falan. komedi saliha yakası.
hayatı seviyorum. hayatımı sevmeye çalışıyorum. son birkaç sene için minnettarım. öncesini pek hatırlamıyorum. benim üstün zekalı beynim (ironi yapmıyorum ciddiyim tescilli bi zeka küpüyüm) nasıl da korumuş beni. mihiiiii.
hayatıma teşekkür ederim ama her şeyiyle. ha bi daha dünyaya gelsem bu kadar zorluk yaşamak ister miyim? ıı-ıh kesinlikle. güçlü olmak sadece kaslı olmak anlamına gelmeli bence. öbür türlüsü faso fiso bi saçmalık.
kimse seksi gelmiyor fiziksel olarak, kendim dışında dedim geçen gün. çünkü içerden hissediyorum kendimi diye de ekledim. yüzüme baktılar. ukala bi kendini beğenmiş miyim? olabilir. yok ya ukala değilim şu an ama olabilirim her an. seksapelite denilen, sistemin bize dayattığı o perspektifi sevgili ellerimin sahip olduğu o bedenler bilgisiyle gözümden çıkardık. çok komik. “seksi, yakışıklı, hot” olarak tabir edilen bedenlere bakınca diyorum ki artık “oha ne kadar disiplinli çalışmış, disiplini çok seksi” yok anacım sapyo da değilim bu başka bişi. kendini içerden hissetmeyenleri hemen anlıyorum. içerden hissetmek çok seksi. evet.
içerden hissettiğimle burdayım. çıplaklığımı görüyorum. çıplaklığınızı da. sadece yüzünüze bakarak ne probleminiz olduğunu, yürüyüşünüzden nelerle uğraştığınızı, hareket halindeliğinizde kim olduğunuzu görebiliyorum insanlar. çok basitiz. bunu seviyorum. bunu çok seviyorum.
31 oldum. sevgili allah, herkesin karşısına onların halinden anlayan, onlara basit gelen insanları çıkar. amin.
31 oldum. sevgili allah, biliyorum burdasın ve varsın. biliyorum benimlesin. ismin allah mı karpuz mu bilemiyorum. çocukken küçük köfte dudaklarım allah dedi diye sana öyle sesleniyorum biliyosun başka ismin varsa paylaşabilirsin benimle.
31 oldum.
31 senedir benimlesin. bendesin. biliyorum. yapabileceğimiz şeylerin sınırlarını zorlamak isterim seninle.
benim sevgili allahım çocukluğum.
canım.
benim elinden tut ve götür beni gitmek istediğin yere.
sana teşekkür ederim.
hayatım.
hayatıma teşekkür ederim.
ağladığıma bakma demiycem, ağladığıma bak ve gör. bunca acı ancak 1.76 boyundaki kas yığınına sığabilirdi. daha küçüğü taşıyamazdı.
iyi ki büyüdük. birlikte. 🌹
0 notes
mezetepsisi · 6 months
Text
Yarın bu blog kendi kendini yok edecek yeni bir bloğa geçeceğim.
Hala aptal gibi okuduğunu düşünerek yazıyordum buraya ama yazma olgusu beni rahatlatıyordu kayıtsız kalamazdım buna.
Okuyamayacağın yeni yerdeyim artık.
Okuyamayacağın yeni twitterdayım aynı zamanda.
Seni sevmek güzeldi keşke kötü zamanımda bir nasılsını eksik etmeseydin.
Sevmediğini o kadar iliklerime kadar hissettim ama düşman değildik.
Dilerim kötü zamanlarında bir nasılsına ihtiyaç duymazsın güzel kızsın çevrende her zaman ilgi gösterecek insanlar olur.
Sende bu sevmesen de yaşayabilme olduktan sonra eğlenceni taştan çıkarırsın çiçek arayıp kendini yorma.
Benim gibi hayatına zor birini alan kaybedince çirkinleşen birine bile 5 gün sabredebilip seviştiysen sınırın yoktur eylemin tadını çıkar duygu koymana gerek yok böyle de başarıyorsun.
Keşke o mektubu yazıp tost yerken ağlamasaydın kafanı karıştıran insan olmak istemezdim içinde bitiremediklerine yelken açacakken terse esen rüzgar gibiydim.
Vicdanlı bir insan olarak tanıdım seni o mektup ve ağlama olayı keşke ali seni bitiremedim bitirdiğimi sandım diye geri dönüş verse.
O kadar çok keşkeye sadece bu yazıda ulaştım kafamın içinde kaç milyon keşkeyle yaşadığımı bir bilsen çiçeğim.
Sevgi ve güç mü istiyorsun her ikiside burda. Kendimi aciz ve güçsüz duruma düşürecek kadar yüksek bir sevgi,bu durumda domuz gibi yaşayacak kadar yüksek bir güç.
Sevdiklerimin başını eğmemek için yaşıyorum bu hayatı sıralamayı biliyorsun 1 annem 2 iş 3 sen idin 2 ve 3 eşit demiştim nerdeyse. Bu üçlünün sorumluluğu 1 ton basıyor bana ama hiç yorulmuyorum.
Yorulmuyordum daha doğrusu. Seni sevmemiş birine gelecek planlarından ve yapılacaklardan bahsetmek. Seni sevmemiş birine 5 gün plan üstüne plan kurmak. Sistemik olarak yapılmış bir eziyet gibi. Beni neden seni öptüm elini tuttum sarıldım diye pişman ediyorsun. Mutlu olduğum her anıdan pişman bir duruma soktun beni. Bunun sebebi %1 bile olmaman. İçinde elektrik olmayan ateş olmayan birine dokundum bunun vicdanı ne kadar zor. Kimbilir neler hissetmişsindir.
Babamın öldüğü gün beni yalnız bırakacak onlarca hatunla seviştim. Babamın öldüğü gün ruhuma dokunan ve seviştiğim hatun beni neden kuru bir nasılsına muhtaç hale getirdi. Ruhuma dokunuyor olman seni bende yerleştirdiğim noktadan ibaret suçlu değilsin. Ama sen bana sana dokunduğumda hissetmeme algısını yerleştirdin. Bu kadar duygusuz olacağını hiç düşünmüyordum.
Bir insan göğüs kafesinin içine alıp bırakmak istemediği birini öptüğü için pişmanlık duyar mı ?
Beni bu duruma getirdiğin için vicdanın hiç sızlar mı ?
Bu kadar kötü birisi olduğunu düşünmüyorum.
Bir nasılsın demek ne kadar zor olabilirdi.
Babam ölmüş lan bugün nasıl bir şeye sığınıp bu kadar uzak kalabiliyorsun.
O kadar çok pişmanım ki güvenli alanına girdiğim için. Böyle bir günde sikime takmayacağım insanın bana sarılmasına izin vermem veremem. Sana sarılarak bu kötülüğü yaptığım için çok pişmanım. Böyle bir gününde yanında olmayacaksam bana sarılmanı asla istemezdim. Ne kadar kötü birisiyim yanımda olmayacaksın ama ben pişkin pişkin sarılcam. Lan bu düpedüz sana yapılmış bir eziyet neden söylemedin neden devam ettim ben ?
Hadi farkında değilim söylesene küçük kızım sana günlerce neden yakın olayım içinde elektrik yoksa.
Mideni durduk yere neden bulandırayım kafanı neden karıştırayım. Uzak dururdum daha erken gönderirdim neden istemediğin bir şeye boyun eğiyorsun.
Aptal kızım benim seni öptüğüm sana sarıldığım için o kadar pişmanım ki.
Kör gözüm sen yorgana sarıldıkça ben sana sarılmaya çalıştım. Çok pişmanım bunları yaptığım için sana.
0 notes
tataescobarblog-blog · 8 months
Text
Çocuk yaşta(15) kaptırdım kendimi onu sevmeye, Herkesler uzak dur zor olur bak bela olur dediler, Bu adamdan sana yar olmaz bu adam iyi biri değil dedileer, inanmadım. Bana öyle değil bana karşı duruşu tutumu sizin söz ettiğiniz gibi değil dedim inatla. Ve çok sevdim. O hayatıma gireli bir kaç ay oldu bir kere tek yüz yüze birbirimizi görmüştük kapılmıştım bir hayale kalbim onun aşkıyla dolup taşıyordu. Bi gün bi anda tutuklandı ve cezaevine girdi korktum aslında biraz ama deli cesareti vardı tabi o zamanlar bende bana beni sevdiğini benimle evlenmek istediğini söyleyen adama şimdi hayatın düzgün değil diyip bi tekmede ben mi atayım diye düşüncelerle boğuşurken, O sıralar hasta olan babam hayata gözlerini yumdu. Derin bir acıya sahiptim ve ölümün ne demek olduğunu yeni anlayabildim çünkü televizyonlarda hergün ölüm haberleri görmeme rağmen ölümün böyle bişey olduğunu bilmiyordum insanın evinden olmayıncaya kadar anlamakta zor bence her gün eve geldiğinde kapıda duran ayakkabıları olmuyor artık askıda duran ceketi olmuyor hiç kapı kilitli mi diye düşünmemiştim insanın babası ölünce kanatları yaralanmış bir kuş gibi oluveriyor insan bi anda velhasıl kelam Allah düşmanıma vermesin böyle acılar. Sonra ben sevdiğim adamı düşünüyorum bi yandan sonra o kırıklığın verdiği etkimiydi yada adama olan o aşkmı bilmiyorum ölüm değil ya insanız herkesin başına gelebilir diye düşünmeye başladım ve onu bekledim Hayatıma kimseyi almadım ona ihanet etmek bana göre değildi. Kendime bunu yakıştıramıyordum. Ailesiyle tanışmak zorunda kaldım mektuplaşmaya başladım onunla sonra görüş günlerinde onu görmeye gittim beni görünce şaşkındı bir kere gördüğün adamın peşinden gider mi insan diye düşündürdüm birçok insanı. Ama öyle böyle derken 1 sene 10 ay cezaevinde kaldı ve sonra çıktı tabi ben o sıra yeni 18 yaşıma basmıştım güzel günlerimiz olacağına inanmıştım
Sonra bu ilişki hep beklemekle geçti hapisteyken bekledim, Ailesiyle arasına bozukluk girdi bi dönem başka şehire gitti o zaman bekledim, Askere gitti bekledim, Askerlikten sonra hiç gelmeden olduğu şehirde iş kurup orda kaldı üç buçuk yıl onu görmedim sadece telefonla görüşerek uzak mesafe ilişkisi yaşadık yani bu böyle 7 seneyi buldu ve sonra evlenmeye and içtik artık her sene evlenecez dedikçe hep bi engel çıkıyordu defalarca ayrılıp barışıyorduk bizimkisi artık alışkanlık meselesi olmuştu ben onu deli gibi seviyordum onunda beni sevdiğine inanıyordum ta bi o benim kadar sadık değildi yakaladım bi kaç kere ama yine bilmiyorum nasıl birlikte kalabildik sonra iyice toksik bi ilişki haline gelmişti elinde kuklası olmuştum sürekli kendimi ona ispatlamaya çalılmaktan yoruldum artık zorlamalı kısıtlamalı aşırı dozda kıskanmalı bi ilişkimiz vardı ın işleride çıkışlarıda sertti bizim ilişkinin 7 yıl 13 gündem sonra evlendik ve evlendikten sonra herşey çok daha ağırlaştı o beni seven bem için deli olan adam gitti hevesini almıştı amacına ulaşmıtı sanki üçüncü günden başladı şiddetli geçimsizliğimiz anlaşamıyorduk ben aşk istedikçe o daha kaba saba bi adama dönüştü kölesi ymiş ı'm gibi ona muhtaç ve mecburmuşum gibi davranmaya başladı o sevdiğim adam yoktu artık karşımda onu tanıyamıyordum artık ve bi gece işten eve geldi abuk sabuk konular hakkında tartışmıştık gündüzden onun suratsızlığı üstünde ayrıca ben o zaman hamileyim tabi yaklalık 4 aydır evliydik tahminimce bir aylık falan hamileydim sonra üstüne gitmedim bilmiyorum hamilelik hormonlarımıydı bilmiyorum ilgi istiyordum gerçekten sevilmek istiyordum böyle isteklerim yerine getirilsin senin için desin istiyordum sevdiğim adam tarafından şımartılmak istiyordum ve bence bu en doğal hakkım sadece sarılıp seni çok seviyorum sen benim herşeyimsin demesini istiyordum ama yapmadı gece 12-1 olmuş hala doğru dürüst konuşamıştık geç oldu uyumalısın dedim yatağa geçtik benimle konuşmamaya ant içmişti sanki üzüldüm neden benimle konuşmuyorsun dedim seninle konuşmak istemiyorum dedi bende haklısın dedim kızdım hata bende dedim sen konuşamyı hak etmiyorsun dedim çektim yastığımı yorganımı yan odaya geçtim onunla uyumak istemedim çok gereksiz konular üzerine benimle tartışmıştı ve bu beni kahrediyordu . Sonra gelip başımda durdu neden burdasın dedi git dedim beni yanlız bırak desim laf dalaşına girdi benimle git dedi bana yarın terk et git babanın evine dedi. Tamam dedim durmadı yada yok şimdi git dedi tabi gece olmuş artık saat 2 kimsecikler uyanık değil ve ben hamileyim yani bu tabi onun umrunda bile değildi .
O beni de bebeğimizi de düşünmedi hazırlandım tabi laf atmaya devam etti sonra evin kapıdına kadar peşimden geldi kapıyı açtı tam asansör kapısında eğer gidersen geri gelemezsin gibi cümleler kurmaya başladı tabi ben kırılmışım bir kere kalbimi almaktan sa hala göz dağı veriyor bu değil doğru olan biliyorum bişeyler ters gidiyordu biliyorum. Sonra indim dışarda yağmur deli gibi yağıyor kimsecikler yok . Babasını aradım gel al beni dedim gel al beni Aileme götür dedim tamam dedi bekledim eşim geldi karşıma dikildi neden babamı aradın kendi aileni ara dedi kendin git dedi. Gitmek istedim bu sefer engel olmaya başladı gel yukarı hadi çık eve diyip zorladı neden dedim sen git dedin şimdi niye çağırıyorsun beni dedim. Cevap vermedi verecek bir cevap bulamadı gururundan gitme özür dilerim de demiyor. Çekiştirip durdu sonunda o il tokadı attı tabi ben ağlamaya başladım o daha fazla vurmaya başladı
Döve döve eve çıkardı beni zorla evde de şiddetin âlasını uyguladı babası gelip engel olacak sözde tuvalete kitledim kendimi bir ara aileme mesaj attım ulaşamadım. Çünkü aylardır telefonuma paket yapmıyordu evde internet var gerek yok diyordu. Ne yazıkki aileme ulaşamadım. Aklıma Kades uygulaması geldi mecburdum artık tuvaletin kapısını kırdı ben iki dk'da bir kaçıp elimi yüzümü yıkıyayım diyip kaçıyordum bastım sonunda o butona hemen beni aramaya başladılar ama açamıyorum ki telefonun titreşim sesi gidecek diye ödüm kopuyor adam bana cehennemi yaşatıeken kaşla göz arasında açtım gelen çağrılardan birini öksüre öksüre ses ver demelerine cevap vermiş oldum. Sonra babası geldi bana çay yaptırdı o halime beye efendilere çay ikram ettim babası hiçbirşey yapmadı oğluna kızmadı bile halbuki beni sevdiklerini sanıyordum ama yalan hep günün sonunda herkes kendi çocuğunun yanında duruyor bu aptal gibi sevdiğim adamın beni soktuğu son halde acınası durumdaydım artık neyse daha fazla yazmak istemiyorum aklıma geldikçe o geceyi teker teker yine yaşıyorum ve canım acıyor bu olayın sonunda polisler geldi ben şikayetçi olmadım korktum o anki ruh haliyle sonra sabahına babası ailemin evine bıraktı beni .
bebeğimi düşürdüm acılar içinde kaldım. Şimdi kolum kanadım kırık. Ailemi karşıma almıştım bu adam için, herkesten geçmiştim bu adam için peki o ne yaptı tabiri caizse ağzıma sıçtı yarı yolda bıraktı şimdi Aile evinde 18. Günümdeyim bunları yazmak benim için zordu boşanmak istiyorum Ailesi sözde arayı düzeltiyorlar gelip gidiyorlar arıyorlar ve her gelişlerinde her arayışlarında beni eleştirip beni eziyorlar o geldi o sevdi o tanıyordu sevdiğim için bunları hak ediyormuşum sözün bittiği yerdeyim şikayetçi olacağmı duyan ailesi etekleri tutuşmuş olsa gerek, aramızı düzeltmeye çalışıyorlar şuan o günden sonra sesini bile duymadım, görmedim onu her yerden engelledim ama bana ulaşmak isteseydi pişman olsaydı bi yolunu bulurdu oda boşanmak istiyor Ailesi zorluyor gereksiz bir şekilde bu işin sonu nereye varacak bilmiyorum umarım tez zamanda artık biter çünkü ben çok yoruldum...
1 note · View note
yasemiincelk · 10 months
Text
babam niye yanımıza gelmiyorsun niye saatlerdir odandan çıkmıyorsun diye azarladı.
"çünkü sizden nefret ediyorum baba,sizin yanınızdayken boğulacak gibi oluyorum yaptığın her hareket batıyor çünkü,annemin düşüncesizce söylediği bütün kelimeler içimde bir yere saplanıyor çünkü. o unutuyor baba ama ben unutamıyorum öyle bir kalıyor öyle bir yaralıyor ki. o yüzden; ben sizden ne kadar uzak olursam o kadar iyiyim baba. siz bana artık fayda değil zarar veriyorsunuz üstelik en çok zararı sizin verdiğinizin henüz farkında bile değilsiniz.. umarım farkettiğiniz zaman çok geç olmaz da beni kaybetmiş olmazsınız"
diyemedim..
"ders çalışıyordum.." diyebildim :)
1 note · View note
Bir kalp kaç defa kırılır Gölge? Bir kalp birisini daha kaç defa affedebilir? Bir kalp en fazla ne kadar ağırlığa katlanabilir?
Ben kaldıramıyorum artık Gölge, canım çok yanıyor ve ben fazlasıyla yorgunum. İnsanları anlamıyorum Gölge, insanlar da beni anlamıyor. Kimseye güven vermiyorum, kimse tarafından sevilmiyorum ve kimseyi haketmiyorum. Ben iğrenç bir insanım Gölge, kusurun kendisiyim. Bedeninin kiri zihnine sıçramış birisiyim ben.
Daha dün babam dediğim adam sırf başkalarının yaptığı bir şeyi yapabilme ihtimalim yüzünden tehdit ederken beni, ben hiçbir şey olmamış gibi gülmeye devam ettim. Kimse anlamasın istedim, kimse bana acımasın istedim. Bugün tekrar aradığında hiçbir şey olmamış gibi davrandım, sanki dün hiç kırılmamış gibi konuştum onunla. Saniyeler uzadı, hâlâ kırık kalbim Gölge, babam sanki dünü unutturacakmış gibi seni seviyorum dedi, inanabiliyor musun? Ben bir özür beklerken o, sanki hiç suçlu değilmiş gibi üste çıkardı kendini.
Bugünse sırf arkadaşımı düşünüp ona kendini bu kadar mahvetme dediğim için azar yedim resmen. Motivasyonunu düşüyormuşum, oysa ben ona yapabileceğine dair bir güven vermeye çalışıyordum. Eğer strese girerse yapamayacağını, sağlığına da dikkat etmesi gerektiğini söylemiştim sadece. O ise... Neyse, bir insanı düşünmek de suç olmuş.
Yine de, olaya onun tarafından da bakmaya çalışıyorum. Onunla konuşurken yanlış sözcükler kullanmış olabileceğimi düşünüyorum ama... Benim sözlerimin altında yatan manayı anlamayacak kadar uzak mı bana? Onu önemsediğimi göremeyecek kadar, onu düşündüğümü anlamayacak kadar tanımıyor mu beni?
O da haklı tabii, ben kimim ki birisi tanımak istesin beni? Öylesine birisiyim ben, keşke ölsem diyorum şu zamanlarda. Zaten hiçbir şey başardığım yok, en azından erkenden göçeyim istiyorum şu dünyadan. Kimse hatırlamasa da olur beni, kimse arkamdan ağlamasa da olur. Ufacık da olsa bir izim kalmasın şu dünyada...
Aldığım nefesler yetmiyor artık Gölge, kendimden nefret ediyorum artık. Berbat bir insanım, bencil bir insanım, geveze bir insanım, belki de hırlı bir insanım? Sırf insanların motivasyonunu düşürmek adına dakikalarca konuşurum onlarla. Dakikalarca açıklarım ona düşüncelerimi. Kendine dikkat etmesini söylerim falan.
Evet, aptalın tekiyim.
0 notes