Tumgik
#baklagiller nasıl saklanır
yedi-degirmen · 1 year
Text
Bakliyatlar Nasıl Saklanır?
Bakliyatlar Nasıl Saklanır? Bakliyatlar nasıl saklanır, bakliyatlar mutfakta sıkça kullanılan besinlerdir ve sağlıklı bir beslenmenin önemli bir parçasıdır. Bakliyatları taze ve kaliteli tutmak için doğru şekilde saklanmaları gerekmektedir. Aşağıda bakliyatların nasıl saklanacağı hakkında bazı ipuçları bulabilirsiniz: Nasıl Saklanır? Serin ve Kuru Yerler: Bakliyatları serin, kuru ve…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
priitikana · 5 years
Text
Yoga ve Beslenme / Melda Nacar
YOGA VE BESLENME
DERLEYEN: MELDA NAÇAR
SUNUŞ
Medeniyet geliştikçe maalesef dünyamız da kirlendi. Modern hayat bize GDO’lu sebzeler, hazır yiyecekler ile dolu marketler, yarım metre kare alanda yaşayıp şişirilmiş hayvanlar, klorlu içme suyu, florürlü diş macunları ve bol bol ilaç verdi. Havamız, suyumuz, besinlerimiz kirlenirken bedenlerimiz de kirlendi. Bu çevresel faktörler, yanlış beslenme ve yaşam şeklimizde bedenlerde toksinlerin artmasına ve aşırı asidik olmasına yol açtı. Bu da sağlığımızı olumsuz etkiledi. Gezegenimizde çevre kirliliği hususunda radikal kararlar alınmadığı sürece bireysel olarak sadece kendi bedenimizi arındırarak, sağlığımızı korumak konusunda bilinçlenerek çaba harcayabiliriz. Yoga, fiziksel bedenin geliştirilmesi ve arındırılması ile başlar; elimizdeki bu kadim bilgilerin ışığında beslenmemize de özen göstererek beden, zihin ve ruh bütünlüğünü, sağlığını sağlayabiliriz. Bu atölye çalışmamızda kısaca sindirim sistemimiz, duyarlı besinler, alkali vücut, vejetaryen beslenme gibi konuları ele alacağız. Tüm yaşamımız boyunca bedenimizle, diğer canlılarla uyum içinde olduğumuz zaman sağlık, huzur ve dünyaya sevgi gelecektir.
Tumblr media
Fotoğraf:https://www.samyakyoga.org/yogic-food-during-yoga-teacher-training/
1) Sindirim Sistemi Nedir?
Aldığımız gıdaların vücut hücrelerini beslemesi, lenf ve kan dolaşım sistemine karışması için en küçük parçalara ayrılması işlemine sindirim denir. Bu olayı gerçekleştiren sisteme de sindirim sistemi adı verilir. Sindirim sistemi besinlerdeki yağ, su, protein, karbonhidrat gibi molekülleri ayrıştırır. Sindirim ilk önce ağızda başlar tükürük salgısı ile. Yutak sayesinde yemek borusundan mideye ulaşır. Mide hem kasılıp gevşeyerek mekanik sindirim yapar hem de salgıladığı özsu ile besinleri kimyasal olarak parçalayarak sindirimi gerçekleştirir. Daha sonra ince bağırsağa geçen besinlerin burada karbonhidrat, yağlar ve proteinleri iyice sindirerek kana karışması sağlanır. Kalan posa kalın bağırsağa ulaşır burada su ve mineraller emilir. Son kalan posa vücut tarafından artık kullanılmayan kısım anüsten dışarı atılır. Burada tabi ki sindirime destek olan karaciğer ve pankreas da çok önemlidir. Pankreasın sindirim enzimleri dışındaki diğer görevlerinden en önemlisi; kan şekerinin hücreler tarafından alınmasını sağlayan insülin hormonunu üretmektir. Karaciğer ise salgıladığı safra ile yağların emilebilmesini sağlar. Ayrıca karaciğerin diğer görevleri;
-          Yağların kanda taşınmasını sağlayan lipoproteinleri üretir
-          Kanın pıhtılaşmasını sağlar
-          Hücre duvarlarının ve pek çok hormonun yapısında bulunan kolesterolü üretir
-          Kanın, kan damarları içerisinde kalmasını sağlayan albumin adındaki proteini üretir
-          Ayrıca birçok ilacın parçalanması ve vücuttan atılmasını sağlar.
 2)Alkali Vücut – Asitlenme
İnsan bedeni milyarlarca hücrenin bir araya gelmesinden oluşmuş benzersiz bir organizmadır. Bu organizmanın sağlıklı kalması hücrelerimizin alkalik olmasına bağlıdır. Beslenme şeklimiz vücut alkalisini doğrudan etkileyen bir unsurdur. Hücre içindeki asit artıkların arındırılması gerekmektedir. Vücutta asitlenme başladıysa sağlık sirenleri de çalmaya başlamıştır.
Hastalıklardaki ortak nokta, vücudun toksikasyonu yani asitlenmesidir. Asitler alkali ile yok olur kısaca alkali olmak için alkali – duyarlı besinlerle beslenmemiz gerekli.
Vücuttaki asitlenme nasıl meydana geliyor?
Bedenimizdeki hücrelerin enerjiye ihtiyaçları vardır. Bu enerji oksijenden ve yiyeceklerden gelir. Hücrede bir tür yanma işlemi ile enerji oluşur. Bu yanmanın sonunda ortaya kül artık çıkar bunlar asit artıklardır. Temizlenmezler ise beden asitlenmeye başlar.
Peki, vücuda fazla asit girerse bunu dengelemek için vücut ne yapar? Vücut kanın asitli olmasına asla izin vermez. Ya böbrekler bu dengeyi sağlamak için çok çalışır ya da böbreklerin yetişemediği noktada fazla asit yağ hücrelerinde saklanır. Vücut arıtamadığı asidi ( ter-idrar-nefes );
-          Yağ hücresi olarak depolar bu da şişmanlayan ve yağlanan bir beden oluşturur.
-          Kolestrol olarak saklanabilir, damarları tıkayabilir.
-          Ürik asit olarak eklemlerde birikebilir.
-          Böbrek taşı olarak böbreklere yerleşebilir.
 1 Bardak kolanın vücuttan arındırılması için, içilen 32 bardak su boşa gitmiş olur.
Aslında bedenimiz kendisine zararlı olan toksinleri böbrekler, karaciğer, bağırsaklar, solunum yolu ve ter ile atarak temizler. Fakat artan toksinler, bedenin aşırı asitlenmesi sebebi ile vücudumuz artık kendi kendini temizleyemez duruma gelmiştir.
 PH Skalası
Ph, sıvıdaki hidrojen ve iyon miktarını gösterir. Her sıvının bir Ph değeri vardır, asit veya alkali derecesi ölçülebilir. Alkali sıvılarda Ph 7-14 arasındadır. Rakam büyüdükçe alkalidir, 7’nin altına düştükçe asidiktir. 7 ise nötrdür.
 Vücudumuzdaki tüm sıvıların Ph değerleri vardır. Kanın ideal Ph’ı 7.35 -7.45 arasındadır. Kanın Ph’ı vücut tarafından pek değişmez, esas değişken olan idrar, ter ve tükürük sıvılarıdır. Vücut hayati önemi olan kanın Ph’ını sabit tutmak için diğer sıvıların asit oranını arttırır.
Vücudumuzda hormonların çalışması, hücrelerin enerji ihtiyacı, besinlerin sindirimi, saçların tırnakların uzaması gibi tüm metabolik olaylar için her dakika, her saniye vücut asit atıklar üretir. Duyarlı besinler ile beslenerek, aldığımız nefes, içtiğimiz su ile de atıkları atabiliriz. Bu sebeple alkali beslenme ve suyumuzu alkalik içmek burada çok önem taşımaktadır, bedenin bu doğal döngüsünü fazla yormayacak duyarlı gıdalar alınmalıdır.
Bedenin Asitlenmesi Sonucu Oluşan Hastalıklar:
-          Kanser: Bedende yüksek asitlenme sonucunda oksijen azalır. Hücreler de besin ve oksijen ile yaşayabildiği için hücrelerde bozulma başlar. Ölen hücreler önemli değildir. Yerine yenisi üretilebilir fakat bazı hücreler ölmek yerine adaptasyona uğrar. Bu değişen, oksijensiz hücreler çoğalarak kanser hücresini oluşturur. Maalesef bu hücrenin hasar görmesine yol çan kendimiziz, o hücre sadece diğerlerinden daha akıllıdır hepsi bu.
Kanser hücreleri yüksek asit, düşük oksijene bayılır.
 -          Kolesterol: Eğer kanımız asitlenmeye başlarsa PH bölümünde gördüğümüz gibi beden buna hemen önlem almaya ve kanın asitlenmesini engellemeye başlar. Fazla asit kan damarlarındaki çepere zarar verir. Bu yüzden karaciğer hemen kolesterol üretir (vücut için gerekli olandan fazlasını), ve zarar gören damarlara yama yapmak için de yanına kalsiyumu alır. Bu sefer kalsiyum da damarlarda plak yaparak tıkanmalara sebep olur. Sonuç olarak tansiyon, damar tıkanıklığı gibi hastalıklar ortaya çıkar.
 -          Osteoporoz: Vücutta fazla asitlenme olunca bunları yok etmek için beden kalsiyum mineralini çok kullanır. Kalsiyum ve magnezyum en çok kemiklerde bulunduğu için, zaman içinde kemikler sünger gibi olur. Bize süt ve süt ürünlerinin iyi bir kalsiyum kaynağı olduğu öğretildi. Gelişmiş ülkelerde bu tüketimin artmasına rağmen osteoporoz da artmıştır. Çünkü süt asitlenmeyi arttırdığı için vücut o asidi eritmek için kemikteki kalsiyumu kullanır.
 -          Diş Çürümeleri: Tükürükteki asitlenme diş çürümelerini arttırır. Özellikle çok şeker tüketilmesi hızlı çürümeye yol açar.
 -          Eklemler ve Cilt Esnekliği Kaybı: Asitlenme sebebi ile ciltte hızlı yaşlanma olur.
 -          Enfeksiyonlar: Oksijensiz, asidik ortam sebebi ile vücutta mantar ve bakteri enfeksiyonu artar.
 -          Uykusuzluk, Depresyon, Hafıza Kaybı
 -          Böbrek Taşı: Yüksek asit idrar yolu enfeksiyonu ve böbrek taşına sebep olur.
 -          Sindirim sorunları, kanıksanmış kronik ağrılar vb.
 Peki, besinler fizik bedenimizi ve psikolojimizi nasıl etkiliyor?
LENFATİK SİSTEM:
Lenfatik sistem dolaşım sistemimizin bir parçasıdır, hücreler arası sıvı taşır ve bedeni bir ağ gibi kaplar, inanılmaz derecede kompleks bir yapısı vardır. Aldığımız besinler ile sindirimdeki ilk süreç tamamlanınca kalan maddeler lenf sistemine gider. Vücudumuzdaki toksinleri, hücrelerdeki atık maddeleri, ölen hücreleri, fazla proteinleri, yabancı maddeleri, zararlı bakterileri hep lenf sistemi tarafından arındırılır ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Beyin, kemik iliği, timus, dalak ve lenf bezleri lenf sisteminin direk çalıştığı organlardır. Lenf sisteminin tıkanma sebepleri;
-          Hareketsiz yaşam
-          Yeterli oksijen alamamak
-          Hayvansal gıdalar, kaba, durağan gıdalar (aşırı asidik ortamlı beden)
-          Yapay tatlandırıcılar
-          Şeker
-          İşlenmiş tuz
-          Hazır gıdalar
Salgı bezleri salgıladıkları hormonlar ile psikolojik yapımızı, duygularımızı direk etkiler. Lenf sistemi salgı bezlerini beslemede büyük önem taşır. Lenf sistemi sağlıklı olmaz ise öncelikle psikolojimiz doğrudan etkilenir, fiziksel bedende de çeşitli rahatsızlıklar meydana çıkar. Lenf üretiminde gerekli ana maddelerden biri klorofildir. Klorofil lenfin oluşumunda büyük önem taşır. Bu nedenle yeşil yapraklı sebzelerden bol miktarda tüketmek gereklidir. Vejeteryan beslenenlerde beyne taşınan lenfin kalitesi, et ile beslenenlere göre çok farklıdır. Ağırlıklı hayvansal gıda tüketenlerde lenf yetersiz kalır.
3) Yoga Ve Beslenme
Yoga beden, zihin, ruh bütünlüğüdür. Bedenimiz bizi Brahmana götürecek araçtır. Yoga bilimi; bedenimizi nefes, asanalar ve beslenme ile geliştirip sağlığını korumada bize yol gösterir. Hatha yogaya göre beden saflaşmadıkça zihin de saflaşmaz.
Ne yersek o’yuz. Aldığımız besinler fizik bedenimizi etkilediği gibi düşünce biçimimizi de etkiler. Binlerce yıl önce yogiler evrenin sadece titreşimden oluştuğunun bilincindeydiler oysa modern çağda bunu kısa zaman önce Einstein söylemiştir. Besinlerin de titreşimleri frekansları vardır. Bu titreşimler o besini yiyen kişinin bedenini, zihnini doğrudan etkiler. Duyarlı, durağan ve değişken besinler vardır.
Duyarlı Enerji (Satvik)İçeren Besinler: Duyarlı kuvvet, duyarlı enerji bedenimizde etkin olduğu zaman zihnimiz sakinleşir, zihnimiz açılır, kendimizi huzurlu, gevşemiş ve zinde hissederiz. Sevgi, barış, saflık, mutluluk sadece duyarlı enerji ile yükselir. Duyarlı beslenme bilincin yüksek katmanlarına yöneltir. Kısaca duyarlı ürünlerden oluşan beslenme, duyarlı bir beden oluşturur. Duyarlı besinler; tüm meyve ve sebzeler, tüm baklagiller ve tahıllardır.
Değişken Enerji (Rajasik) İçeren Besinler: Değişken enerji bedenimizde baskın olduğu zaman uyarılmış, gergin, sakinleşemeyen, gevşeyemeyen bir durum oluşur. Değişken besinler bedeni, zihni uyarır. Bazı değişken besinler beden için faydalı olup zihin için faydalı olmayabilir. Bu besinlerden mümkün olduğunca az alınmalıdır. Değişken besinler; çay, kahve, kakao, keskin baharatlar, sarımsak, soğan.
Durağan Enerji (Tamasik) İçeren Besinler: Bu frekans kabalığın, sabitliğin, ölümün durağanlığıdır. Durağan enerji bedende baskın olduğunda asitlenme, zihinde uyku ve uyuşukluk hali, isteksizlik, enerji düşüklüğü görülür. Durağan besinler hem zihin hem bedende asitlenmeyi arttırdığı için zararlıdır. Durağan besinler; alkol, et, tavuk, balık, yumurta, mantar.
GUNA
Patanjali; Guna’lara büyük önem verilmesi gerektiğinden bahseder.  4. Bölüm 33. Sutrada şöyle ifade eder; “ Kurtuluşa ulaşıldığı zaman Guna’lar amaçlarını yerine getirmiştir.”
Patanjali, tüm nesneler Guna’lardan oluşmuştur der. Guna’lar görülebilir, elle tutulabilir. Gıdalarımızda, duygularımızda Guna’lar mevcuttur.
Öncelikle Guna’nın kelime anlamı hal demektir, bu maddi enerjinin 3 hali yani 3 Guna  mevcuttur;
1-      Sattva: İdeal, dingin, saf olan her şeyi temsil eder. İlham, karşılıksız sevgi, erdemlik, sessiz neşe, derin bir sakinliktir. Kişi sattvada kalbiyle bağlantıdadır, yaratıcı ve huzurlu bir zihne sahiptir.
2-      Rajas: Hareket ve şiddettedir. Öfke patlamaları, ihtiras hali, şiddetli arzular, huzursuzluk, tatminsizliktir. Aynı zamanda yapıcı faaliyetlerimize enerji veren şevk veren fiziksel cesarettir. Kişi Rajas da değişkendir, eleştirel yaklaşımı vardır, inatçı ve kavgacı bile olabilir.
3-      Tamas: Tek başınalık, direnç, atalettir. Hayatımızda Rajas ve Sattva olmadığı zaman içine girdiğimiz zihinsel bataklıktır. Tembellik, aptallık, karamsarlık, çaresizlik, umutsuzluktur. Kişi tamasda çok karamsardır ve depresif olabilir, yeniliklere kapalıdır.
Bu üç Guna birbiri ile her zaman etkileşim halindedir. Bir insanın yapması gerektiği tek şey bu 3 Guna’ya hakim olmaktır onları dengede tutmaktır. Öfke hissettiğimiz zaman onu fark etmek ve her şeye sevgi ile, sükunet ile yaklaşabilmeyi öğrenmektir Sattva hali. Kişinin kendisini gözlemleyebilmesi gerekmektedir. Yoga ile sürekli Sattva halinde kalınmak hedeflenir. Günün farklı zaman dilimleri bu 3 Guna’nın etkisi altındadır. Sabah saatleri Sattva, öğlen saatleri Rajas, akşam saatleri Tamastır. Spritüel anlamda ilerlemek istiyorsak sattvik alan içine girebilmek için, tamasik tüm duygu, düşünce, beslenme vb. alışkanlıkların bırakılması gereklidir.
Yediğimiz gıdalar dengeleyici olanlar sattvik besin, uyarıcı olanlar rajasik, çürüyen gıdalar tamasik gıdadır.
Sattvik Besin: Yediğimiz gıdaların beden üzerindeki etkisi büyüktür. Yogada zihni kontrol etmek nihai amaç olduğundan sattvik beslenmeye önem gösterilir. Vegan beslenme türü sattviktir ve yogik yaşam tarzı için gereklidir.
Rajasik Besin: Çok baharatlı besinler, yumurta, acı, alkol, şeker rajasik besinlerdir. Soğan ve sarımsak rajasik besindir, az miktarı fizik bedene iyi gelir fakat zihin için uygun bir besin değildir.
Tamasik Besin: Et ve tüm hayvansal gıdalar, kızartılmış gıdalar. Bu tür bir beslenme bedeni hastalıklardan kolay etkilenir hale getirirken zihinsel olarak da tembelliğe iter. Bu tür beslenme yüksek düşünce ve anlama yeteneğinden zihni uzaklaştırır.
Sadece beslenme olarak bakmayalım Guna’lara. Hızlı yemek yemek de, yediğiniz her ne olursa tamasik beslenme olur. Yukarıda gördüğümüz gibi sindirim, insan bedeninde ilk ağızda başlar. Salgılanan tükürük ile karbonhidratlar ilk ağızda ayrışmaya başlar. Hızlı yutulan gıda etoburlarda vardır ve onların sindirimi midede başlar.
 Duyarlı enerji içeren besinler = Satvik Besin = Alkali Besin
Değişken Enerji İçeren Besinler = Rajasik Besin = Orta Alkali Besin
Durağan Enerji İçeren Besinler = Tamasik Besin = Asitli Besin
 Doğadan doğan değerler olan Sattva, Rajas ve Tamas; ölümsüz ruhu bedene bağlar.
                                                                                                                    (Bhagavad Gita XIV.5)
 AHİMSA VE VEGANLIK
Yoga deyince akla hemen asanalar gelir. Veganlık ile yoganın ya da asanaların ne ilgisi var denilebilir. Yoga birleştirmektir, bireysel öz ile kozmik özün birleşmesidir, onunla bağ kurmaktır, ilişki demektir. İlişki karşılıklıdır, peki hayvan kardeşlerimizi yerken bu ilişki nasıl kurulacak; sorgulamalıyız.
İyengar, yoganın ahlaki, bedensel, zihinsel ve manevi tutumunun benimsenmesi ile gerçekleşebileceğini söyler. Bu yüzden yoganın basamakları vardır. Yoganın derinliklerini anlamadan hakikate ulaşmak mümkün değildir. Patanjali, kadim yazılarında sekiz adımlık özgürleşme yolu sunuyor. Bu atölyede değineceğimiz tek adım Yama’dır ve beş maddeden oluşur;
YAMA: Beş sosyal bölümden oluşur. Kişinin dış dünya ile ilişkisini anlatır, düzenler.
a) AHİMSA: Zarar vermemek. Kasıtlı olarak kendisine, başkalarına ve diğer canlılara; söz, düşünce ya da eylem ile zarar vermemektir.
b) SATYA: Doğruyu söylemektir. Sözcüklerin bile iyilik amaçlı kullanılmasıdır.
C) ASTEYA: Çalmamaktır. Hem fiziksel hem de fikirsel anlamda çalmamaktır.
d) APARİGRAHA: Lüzumsuz lükse kapılmamaktır. Yaşam için gerekli olana sahip olduktan sonra fazlası zihinsel durağanlığa sebep olur.
e) BRAHMACARYA: Nefsi, şehveti kontrol etmektir. Her yaratılmış şey karşısında yaratanı hatırlamaktır.
Sharon Gannon; Patanjali’nin henüz birinci basamağı olan Yama’nın tam manası ile hala kavranamadığını savunmakta. Yama kişinin dış dünya ile olan ilişkisidir. İlki, Ahimsa yani şiddetsizliktir. Bu dünya da şiddet azalırsa acılar da azalacaktır. Patanjali’nin Ahimsa ilkesini yogiler olarak ne kadarını içselleştirebildik düşünmek gerekir. Milyarlarca hayvan sırf insanlar beslensin diye korkunç şekilde yaşatılmakta ve korkunç şekilde öldürülmekte. Ya da inekler süt alabilmek için yavrularından ayrılmakta. Ayrıca et, balık, tavuk ve süt ürünlerinin tüketimi eko sistem bakımından da doğada yıkıcı etkileri büyüktür. Hem başka canlıların ve duyguları, hisleri olan canlıların yaşam hakkını elinden alıp hem de kendi gezenimizi kirleten bir tür olduğumuzu düşünüyorum. Dünya gezegenine yapışmış, gezegenin tüm dengesini bozmuş, doğaya uyum sağlayamamış bir tür insanlık; bana kalırsa. Sadece asana yaparak, sadece bedenimize iyi bakarak, sadece kendi türümüze iyi davranarak karmadan kurtulamayız. Merhametimizi hayvanları da kapsayacak şekilde genişletirsek karmamızı temizleyebiliriz.
Birçok din ve ruhsal öğretiler yaşayan tüm canlıların kutsallığından bahseder ve vejeteryan beslenmeyi önerir. Gerçek insan; hayvanları kendisine köle ve yiyecek olarak görmez.
Dünya global bir krizin içinde. Bu krizi biz yarattık ve birçoğumuz ne yapılabilir konusunu düşünmekteyiz. Bütün kadim bilgilerin son yıllarda ortaya çıkması tesadüf değil diye düşünüyorum. Eski şaman gelenekleri şimdi atölyelerde öğretiliyor, Sümerlerin kadim tarihi ortaya seriliyor, yoga gizli öğreti olmaktan çıkıyor insanlığa sunuluyor. Nedeni dünyamızın gerçekten şifalanmaya ihtiyacı olmasıdır. Eğer dünyamızda yanlış gittiğini düşündüğümüz şeyler varsa önce kendimizi değiştirmekle başlamalıyız.
Patanjali'nin Yama ilkesine (5 madde) Sharon Gannon’un vegan gözü ile bakarsak;
1-      Ahimsa: Zarar vermeme: Tabağımıza koyduğumuz hayvana zarar verdik mi?
2-      Satya: Doğruluk: Tabağımıza koyduğumuz hayvanı kandırdık mı? Deney hayvanları üzerinde yapılan gereksiz çalışmalar ile onları kandırdık mı?
3-      Astaya: Çalmamak: İçtiğimiz sütü ineğin bebeğinden çalıyor muyuz? Isınmak için ya da moda için bir hayvanın kürkünü çalıyor muyuz?
4-      Brahmacharya: Kendini kontrol etme: Hayvanları cinsel olarak istismar ediyor muyuz? Endüstriyel çiftliklerde yapay döllenerek sürekli hamile bırakılan hayvanlara zorla tecavüz edilmiş olunmuyor mu?
5-      Aparigraha: Açgözlü olmamak: Açgözlülük, aşırı tüketim yüzünden hayvanları güçsüzleştiriyor muyuz? Aşırı tüketim yüzünden endüstriyel hayvancılık gelişti mi?
“Dünya her insanı doyurabilir ama her insanın açgözlülüğünü doyuramaz.” (Mahatma Gandi)
Vegan beslenmenin faydalarına şimdide bilimsel olarak kısaca bakalım. Güzin Yasemin Tuncayson’un doktora tezine göre vegan ve vejetaryen beslenen bireylerin sağlığı et yiyen bireylere göre daha iyi durumda. Bu bireylerin kan kolesterol düzeyleri daha düşük, kalp-damar hastalıkları, obezite, şeker hastalığı, damar sertliği, hipertansiyon gibi hastalıklar neredeyse hiç görülmemekte. Karaciğer ve safra kesesi rahattır. Vegan beslenme kandaki asit oranını düşürür ve hastalıklardan uzak sağlıklı hücreler üretir. Ayrıca veganlar; kuru baklagiller, ceviz, meyve, sebze ve tahıl çok tükettiği için kansere yakalanma olasılıkları çok azdır. Vegan beslenme seçildiğinde beden için gerekli vitamin, protein ve minerallerin bilinçli alınması bir planlama yapılması gereklidir. Besinler bilinçli olarak tüketildiğinde bütün yaş grupları rahatlıkla veganlığı hayatına geçirebilir.
Asanalar herkes için olabilir ama yoga herkes için değildir, özgürleşmek isteyenler için bir yoldur yoga. Birçok insan esir olduğunun farkında bile değildir bu yüzden başka canlıların özgürlüğü ve yaşam hakkı konusunda fikir sahibi olamayabilirler. Et yiyen insanlar kötü, vegan insanlar iyidir gibi bir sonuç da tamamen yanlıştır. Birçok insan geçmiş karmaları yüzünden kısıtlanmış bir haldedir. Dünyada hissettiğimiz acıların nedeni başka insanlara ve canlılara çektirdiğimiz acılar ve esarettir. Doğaya saygılı olduğumuzda, hayvanları esir almayı bıraktığımızda esas kendi karmamızı kendi esaretimizi özgürleştirmiş olacağız.
Et Yemenin Zararları;
-          Zehirlenme; kesim evinde diğer hayvanların ümitsizce öldürüldüğünü gören, duyan hayvanlar yüksek düzeyde adrenalin hormonu salgılar. Bu et besin olarak alındığında bedeni direk zehirlediği gibi, hormonlar aracılığı ile tamasik duygulara da sebep verir.
-          Kanser; et yiyenler kansere daha fazla yakalanır. Et kesildikten hemen sonra çürüme başlar, fakat et endüstrisi nitrat gibi pek çok koruyucu kullanarak çürümeyi engeller, bu kimyasallarda bedenimizde kansere yol açar.
-          Kimyasallar; et endüstrisi eti sütü ve yumurtası için beslenen hayvanların hızlı gelişmelerini sağlamak için hormonlar, antibiyotikler enjekte edilmektedir. Bu kimyasallar hayvanlar için olduğu gibi insanlar içinde kanserojen yapıcı işlemlerdir.
-          Hayvan hastalıkları; bu yoğun kimyasallar sebebi ile pek çok besi hayvanı maalesef hastalıklıdır. Kesimhanede hayvanın hastalıklı, tümörlü tarafı kesilerek sucuk-sosis yapımında kullanılır ya da balık yemi olarak kullanılır.
-          Kalp Hastalıkları; ABD., Kanada ve Avrupa gibi et tüketiminin fazla olduğu ülkelerde kalp rahatsızlıkları da yüksektir.
-          Kokuşma; et insan sindirim sisteminden çok yavaş geçer. Etin insan vücudunu tamamen terk etmesi 5 gün sürer. Vegan besinle 1 ya da ½ gün sürer. Sonuçta et ile beslenme tüm vücutta asitlenmeye, zehirlenmeye yol açar ve birçok insan kronik kabızlık çeker.
-          Ürik Asit; 450 gr ette 14 gram ürik asit mevcuttur. Böbrekler bunu temizlemek için kapasitesinden 3 kat daha fazla çalışır. İnsan gençliğinde bu yükü kaldırabilir fakat ileri yaşlarda böbrek hastalığı, gut, artirit ortaya çıkar.
4-      BESİNLER
 SATVİK  BESİNLER             (ALKALİ)
RAJASİK  BESİNLER          (ORTA ALKALİ)
TAMASİK  BESİNLER         (ASİTLİ)
Proteinler
Pek çok insanda vejeteryan beslenirsem yeterince protein alabilecek miyim kuşkusu oluşur. Ancak et yersek proteini tam olarak alırız şeklinde şartlandırılmışız. Oysa fazla protein bedende karbonhidratlara çevrilir ve yağ olarak depolanır. Bu yüzden Amerikalılarda % 50’sinin kilo fazlası ve tansiyon ile kalp hastalığı vardır.
100 gr besin       Protein ( gr )
Soya                                    41.8
Yer Fıstığı                            31.4
Bakliyat                                24.7
Biftek                                    20.3
Tavuk                                   18.6
Kuzu                                    16.8
 Besinlerdeki proteini tam alabilmek için aşağıdaki bileşimleri uygulamamız gerekli;
Bakliyat ile; Pirinç ya da bulgur pilavı ya da kuruyemiş ve mısır tüketilmeli.
Sebzeler ile; Pirinç pilavı ya da başka bir tahıl tüketilmeli.
Soya Fasulyesi ile; Buğday, mısır tüketilmeli.
Süt ile: ( mutlu hayvanın sütü ) Bakliyat, pirinç pilavı, buğday, patates tüketilmeli.
UYGULAMALAR
ORUÇ
Bütün sindirim sitemi zehirli atıklar ile dolu iken onların arındırılması en kolay ve kesin yöntemi oruçtur. Aracınızın motor filtresini temizleyerek uzun ömürlü ve sağlıklı çalışmasını sağlıyorsanız aynı işlem beden içinde gereklidir. Oruç; sürekli besin akışını durdurup bedene kendisini temizleme fırsatı verir. Oruç tutmanın faydaları;
-          Tüm sistemin (kalp, mide, bağırsak, ciğer, böbrek, karaciğer vb.) dinlenmesini ve güç kazanmasını sağlar.
-          Zihni temizler, hafızayı kuvvetlendirir.
-          Hormonların dengeli salgı yapmasında yardımcı olur.
-          Hücreler gençleşir, yaşlanma süreci yavaşlar.
-          Bedendeki toksinlerin atılımını sağlar.
-          Derideki gözeneklerin aşırı yağlı ve toksin artıkları temizleyerek parlak görünmesini sağlar.
-          İçsel enerjiyi koruduğu için daha derin meditasyon sağlar.
-          Sigara ve alkol alışkanlığını yenmeye yardımcı olur.
                                Oruç Doğanın Sakinleştiricisidir.
Oruç ile içsel enerji yükselir, bu enerjiyi boşa harcamamak ve bilinici daha yüksek tabakalara taşımak için meditasyon yapılmalıdır. Hindistan’da oruç tutmanın karşılığı Upavasa’dır, “ Yüce bilincin yanında kalma” anlamındadır. Yogiler çok eski zamanlardan beri hem fiziksel beden hem de zihinsel güçler için uzun oruçlar tutmuşlardır. Oruç saf ve temiz kanın beyne ulaşması ile kişinin ruhsal aşamalarına yardımcı olur.
Nasıl Oruç Tutmalıyız?
Günümüzün yaşam şartları çok farklı. Bu sebeple bedeni ve zihni zorlamayan kısa oruçlar (12 saat) tutulması tavsiye edilir. 1 günlük oruç (iki gün doğumu arasında) ayda 2 veya 4 şekilde uygulanabilir. Oruç boyunca su dahil hiçbir gıda tüketilmeyecektir. Oruç tutarken bol oksijen almak hafif yürüyüş yapmak bedendeki toksinlerin daha hızlı atılımını sağlar. İlk zamanlarda güçsüzlük hissedilebilir fakat beden alışıp atıklar atılmaya başlandığında bedenin enerjisi yükselecek daha sonraki oruçlar kolaylaşacaktır. Oruç tutmak için en uygun zaman yeni ay ve dolunaydan 3 gün öncesidir. Ayın çekim kuvveti, %70’i sudan oluşan insan bedenini de etkiler.
Orucu bozarken aşırı yemek yememeliyiz, yavaş ve hafif besinler ile başlamalıyız. Önce 1 bardak ılık suya yarım limon suyu ile bozulması tavsiye edilir. Bu alkalik içecek son kalan atıkların temizlenmesinde yararlı olacaktır. 10 dakika kadar sonra 1 muz ve yarım saat sonrada hafif kahvaltı yapılabilir. Gün boyu az ve hafif lifli sebzeler alınmalıdır.
ALKALİ SU
Alkali su içmek sağlık için yapılacak en basit çözümdür. 1 lt. suya 1 çay kaşığı karbonat eklemek suyun PH seviyesini 8 ve üzerine taşır. Bu alkali suyu her gün içmek bedendeki asitlenmenin azaltılmasına yardımcı olur, yağ hücresinde ki fazla şekerin atılımını kolaylaştırır, bağışıklık sistemini güçlendirir, kilo vermeyi kolaylaştırır.
Alkali Suyu İçerken Dikkat Edilecek Hususlar;
-          Suyu 1-2 saatte bir içmek, gün içinde yayarak içilmesi tavsiye edilir.
-          Her gün 1 çay kaşığı karbonat içilmelidir.
-          Su, yemekler ile içilmemelidir. Su mide asidini azalttığı için sindirimi engeller. Yemeklerden yarım saat önce içilirse açlığı azaltır. Yemekten 2 saat sonra su içilmelidir.
-          Suyu oda sıcaklığında içmek tavsiye edilir.
-          Sabah kalkınca ilk iş limonlu ve karbonatlı su içmek çok faydalıdır.
KABIZLIK
Kabızlık bağırsakların zehirli atıklar ile tıkanmasıdır ve birçok hastalığın temel nedenidir. Asla kabız olmayınız. Sürekli kabız olmak bağırsağın iç duvarında kalınlaşma yaratır, bu sertleşmiş iç duvar hastalıklara sebep olmak ile birlikte besinlerin doğru emilmesini de engeller. Müshillerin sık kullanılması bağırsak yapısını daha da zorlar, bu sebeple doğal yöntemlerin tercih edilmesi tavsiye edilir.
Öneri;
Sabah aç karnına 1 bardak ılık tuzlu (doğal tuz ) su içilir 5 dakika aşağıdaki pozlar yapılır, sonra 1 bardak daha ılık tuzlu su içilir ve 10 dakika daha bu pozlar yapılır. Sabah bu işlemler bağırsak meridyeninin çalışma saati olan 05.00 ile 07.00 arası yapılması önerilir.
Not: Kalp ve yüksek tansiyon hastalarına tuz kullanılmamalıdır.
Pozlar;
                  KATI CHAKRASANA
                  (Bel  Büküm pozu)
 Katı : Bel - Chakra: Tekerlek , dönüş - Asana: Poz yani  belin rotasyonu demektir.
 1-Tadasana da ayaklar kalça genişliğinde açılır
2- Omurga dik, dizler rahat
3- Kollar avuç içleri birbirine bakacak şekilde omuz hizasında kaldırılır
4- Nefes alın ve verirken sağ tarafa doğru belden arkaya doğru dönün, sağ kol geriye açılırken sol kol sağ omuz başına değecek dirsek açık
5-Baş sağ kolu takip edecek ve geriye bakın
6-Bu pozisyonda 4-5 nefes alarak merkeze başlangıç pozisyonuna gelin ve diğer yön ile tekrar edin.
               ARDHA KATİ CHAKRASANA
                (Yarım Bel Büküm Pozu )
 1-      Tadasana duruşunda ayaklar bir araya getirilir,               omurga dik, dizler rahat
2-      Nefes alırken sağ el dikey olarak yükseltilmeli ve           uzatılmalı
3-      Nefes verirken vücut belden sola doğru bükülmeli
4-      Sol el aşağıda serbest
5-      Bu pozda 4-5 nefes alıp vererek kalın sonra       merkeze gelerek sağ kol nazikçe indirilir
6-      Diğer kol ve yön aynı şekilde tekrar edilir.
                UTTANASANA
               (Ayakta Bacaklara Kapanma Pozu )
 1-      Tadasana duruşuna girin
2-      Nefes alırken kollar yukarı uzar ve nefes             verirken kalçadan öne bükülmeye başlanır,       bedenin izin verdiği son noktaya kadar gidin
3-      Kollar önde serbest ve rahat, omuzlar ve boyun              rahatça öne doğru düşmeli
4-      Bu pozda 4-5 nefes alıp verin
5-      Nefes verirken sırtınızı kambur yapmadan düz                 bir şekilde kalkın.
Asanalardan sonra karın bölgesine masaj uygulanır. Sırt üstü uzanarak ya da ayakta yapılabilinir. Avuç içlerini göbek deliğinin üzerine koyarak gevşeyin. Daha sonra merkezden başlayarak saat yönünde friksiyon uygulayın. Önce küçük daireler çizin ve direyi gittikçe genişletin, içinizden 1 den 18’e kadar saymanız süre için yeterlidir. Bu birinci evre bittiğinde el avuçları göğsün altında kalacak ve bu sefer dıştan içe doğru, saat yönünün tersine daire çizerek başlangıç noktası göbek deliğine geri gelinir, hareket bitirilir. 2-3 dakika yapılması tavsiye edilir. Kuvvetli bası uygulamayın hafifçe baskı uygulanması yeterlidir. Bu masajı vaktiniz olduğunca günün farklı saatlerinde de uygulayabilirsiniz. Vücut büyük bir enerji alanı ile doludur, bu bölgede yapılan çalışmanın
1.Bölümü ( saat yönü ) ile iç organları toksinlerden temizlemiş olursunuz, bağırsakların çalışmasını ve sindirimi hızlandırırsınız. Ayrıca her gün düzenli yapılırsa karın bölgesinde ki yağlanmada giderilir.
2.Bölümde ( saat yönü tersine) ise ince bağırsak dengelenir. İnce bağırsak aşırı çalışıyorsa besinlerdeki tüm sıvıyı alarak kalın bağırsak da aşırı katı atık bırakır, kabızlığın bir sebebi de budur. Bu çalışma ile ince bağırsağı sağım faaliyeti uyarılır ve emilim dengeye gelir.
 YOGA ÖĞRENCİSİNİN İZLEMESİ GEREKEN YOLLAR
Yoga bir metottur ve bu metot da yaşam tarzını değiştirmek, bu tarzı ruhsal öğreti içinde eritmektir. Yoga öğrencisi içe ve dışa dönük yaklaşımları aynı anda yaşar. İçsel olarak prana hayat enerjisi, çakralar, zihinsel (Vritti ) eğilimler yaşar. Dışsal olarak aldığımız besinler, soluduğumuz hava, içtiğimiz su, gün ışığı, uyku düzeni, doğru yaşam şekli ile korunur.
Yoga; bireysel bilinci yükseltirken bizim de fiziksel, zihinsel ve ruhsal alanlar arasında bağ ve paralellik kurmamız gereklidir. Varlığımızın tüm katmanları uyum içinde olduğunda sağlık ve sonsuz mutluluğa ulaşabiliriz. Satvik beslenmeyi ve orucu düzenli olarak deneyin ve bedeninizde, zihninizde, ruhunuzda ki değişimi kendiniz deneyimleyin.
-          Sabah erken kalkın dil temizliği ve Neti burun temizliği yapılır. Ardından ılık, alkali, limonlu 1 bardak su ile güne başlanır.
-          Mutlaka banyo yapın, yapamıyorsanız yarım banyo alın.
-          Meditasyon ve yoga pratiklerinizi (Pranayama –Asana ) yapın. Doğru nefes alış veriş ile sabah yürüyüşü de yapılabilinir.
-          Hafif bir kahvaltı yapın.
-          Günde takriben 3-4 Lt. su için ( bunun 1 Lt.’si karbonatlı olabilir ).
-          Öğlen ve akşamları satvik besinler tüketin. Et ve hayvansal ürünler yemekten vazgeçilemiyorsa mutlaka tüketim miktarını azaltın.
-          Akşam yemeğini erken yiyin. Öğünler arası en az 4 saat ara olmalı.
-          Çalışma hayatınız bedenen değilse akşam da mutlaka yoga pratikleri yapın.
-          Erken yatıp kalkın. Bu bedeni sağlıklı tutar, zihni zeki yapar.
-          Ayda en az iki sefer oruç tutun.
 Sonuç;
En uzun yolculuklar bile aslında tek bir adımla başlar. Sağlığımız için vücudu arındırmak adına birkaç öneri dışında asıl olan hayvansal gıdaların tamamen çıkarılmasıdır. Hayvansal proteinler bağırsak duvarında yarattığı yapışkan, artık toksik yağlar kanserin oluşumu için ideal bir ortamdır. Dış çevremizde maalesef kirlilik artarken, içsel kirlenmeyi de kendimiz önleyebiliriz. Yanı başımızda duran güçlü bir yol arkadaşımız yogayı içselleştirdikçe beden, zihin, ruh bütünlüğünü yaşayacağımıza inanıyorum, yeter ki bu yolda korkmadan cesaretle adımları atabilelim.
NOT :
Bu atölye çalışmasında verilen fikirler, bilgiler modern tıp değildir.  Bu atölye de verilen tavsiyeleri doğru kabul edip uygulamaya başlamadan önce doktorunuza danışmanızı tavsiye ederim.
 Kaynakça
Dada Acharya Hiranmayananda Avadhuta – Meditasyon ve Vejeteryan Beslenme
Dada Acharya Hiranmayananda Avadhuta – Yoga Sağlığın Yolu
Dr.Ayşegül Çoruhlu – Alkali Diyet
Dr.Stephen T.Chang – Tedaviye Yönelik Taocu Rejim
Dr.Vedaçarya David Frawley – Yoga ve Ayurveda
Güzin Yasemin Tunçayson –Biyoetik Çerçevesinde Vegan ve Vejetaryenlik (T.C. Ankara Üni., Sosyal                Bilimler Enstitüsü, Sosyal Çevre Bilimleri Anabilim dalı, Doktora Tezi)
Patanjali nin Yoga Sutraları - Swami Prabhavananda – Christopher İsherwood
Prof.Dr. Hülya Uzunismail – Artık Hastalığımla Baş Edebiliyorum, Kocatepe Tıp Dergisi Kocatepe              Medical Journal 2014;15(3): 365-70 (Sindirim)
Sharon Gannon – Yoga ve Vejetaryenlik (Paloma Yayınevi)
 Yrd.Dç.Dr. Aslı Sade Memişoğlu –Hayvanlarda Sindirim Sistemi (kisi.dev.edu.tr/asli.memisoglu )
 https://tvd.org.tr/2015/10/karsilastirmali-anatomi/
1 note · View note
bilgivitrini · 3 years
Text
Meyan Kökü Nasıl Saklanır
Meyan Kökü Nasıl Saklanır
Meyan Kökü nasıl saklanır ? Baklagiller sınıfına ait çok yıllık bir bitki olan meyan kökü nemli ve sulak bölgelerde yabani olarak kendiliğinden yetişir. Bitki boyları 100 cm ile 150 cm arasında değişir, bazen 200 cm’e kadar ulaşabilir. Kanat şeklinde yaprakları ve oval tüylü yaprakçıkları vardır. Çiçekleri mor, pembe ve leylak reginde olabilir. Meyveleri fasülyeye benzer ve içlerinde tohumlarını…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes