Tumgik
#balık zirvesi
baliktv · 4 years
Photo
Tumblr media
Balık TV Youtube’da yayında
www.Balik.TV
0 notes
altinolta · 4 years
Photo
Tumblr media
Türkiye Altın Olta Ödülleri, Türkiye Balık Kulübü tarafından yapılan anketlerle Balık zirvesi’nde yapılacak görkemli bir törenle sahiplerini buluyor.
0 notes
altilta · 4 years
Photo
Tumblr media
Türkiye Altın Olta Ödülleri, Türkiye Balık Kulübü tarafından yapılan anketlerle Balık zirvesi’nde yapılacak görkemli bir törenle sahiplerini buluyor.
0 notes
balikzirvesi · 4 years
Photo
Tumblr media
Balık Zirvesi
İstanbul’da toplanıyor
Balık Kulübü
0 notes
kanalmalatya · 3 years
Text
40 bin yıllık balık kılçığından Anadolu mutfağına yemek yolculuğu
40 bin yıllık balık kılçığından Anadolu mutfağına yemek yolculuğu
Şef, seyyah ve araştırmacı Ömür Akkor’un hazırladığı ve Ketebe Yayınları’ndan çıkan “Türkiye Gastronomi Atlası” seyahat ve yemek severlerin büyük beğenisini topladı. Kitap bir günde 6 bin 500’lük bir satış rakamı yakaladı.Antalya’da düzenlenen “1. Uluslararası Turizm Gastronomisi ve Ağırlama Zirvesi”ne katılan Ömür Akkor, Türkiye Gastronomi Atlası, pandeminin mutfağa faydaları ve yeni projeleri…
View On WordPress
1 note · View note
enbabaradyo · 3 years
Text
Aşırı balık avı nedeniyle müsilaj oluşumu hızlandı
Aşırı balık avı nedeniyle müsilaj oluşumu hızlandı
Prof. Dr. Neslihan Özdelice, bizlerin balıkları aşırı avlayarak, müsilajın oluşum sürecine de katkıda bulunmuş olduğumuzu ifade etti. İstanbul Planlama Ajansı ile Marmara Belediyeler Birliği tarafından Marmara Denizi Zirvesi düzenlendi. Zirveye çok sayıda akademisyen ve sektör temsilcileri katıldı. Zirvede Marmara Denizi farklı boyutlarıyla değerlendirdi. Etkinlikte Marmara’nın ekosistem ve…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
mehmetkali · 4 years
Text
Soğuk zincir lojistiği pandemide artış gösterdi https://ift.tt/3jfHUqw
5. Ekonomi ve Lojistik Zirvesi kapsamında yapılan Soğuk Zincir Paneli’nde, Covid-19 pandemisinin soğuk zincir lojistiğine etkileri ve bu noktada kuruluşların çalışmaları konuşuldu.  
Etkisini sürdüren Covid-19 pandemisi koşullarında maske kullanımı, sosyal mesafe ve hijyen kurallarına dikkat edilerek düzenlenen 5. Ekonomi ve Lojistik Zirvesi’nde çeşitli konularda sektörel oturumlar gerçekleştirildi. Bunlardan biri de moderatörlüğünü Lojistik Derneği (LODER) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Tanyaş’ın yaptığı Soğuk Zincir Paneli oldu.
Türkiye’de Covid-19 pandemisi sürecinde soğuk zincir lojistiği ve izlenebilirlik uygulamaları, ATP konvansiyonu ve soğuk zincir taşımacılığına yansımaları, şirketlerin soğuk zincir yönetim stratejileri ve beklentileri, soğuk zincir lojistiğindeki zorluklar ve çözümler gibi konuların gündeme geldiği panele, Türk Hava Yolları (THY) Özel Kargolar Müdürü Abdullah Bahadır Büyükkaymaz ve McDonald’s Türkiye Tedarik Zinciri Müdürü Sertaç Hamza konuşması olarak katıldı. 
Hava kargoda süreç nasıl işliyor?
Panelin ilk konuşmacısı olan THY Özel Kargolar Müdürü Abdullah Bahadır Büyükkaymaz, hava kargoda soğuk zincir lojistiğinin ısı, nem ve zaman gibi faktörlere hassasiyet gösteren ürünleri kapsadığını söyledi. Hava kargoda yoğunluklu olarak bozulabilen ürün gruplarının taşındığını anlatan Büyükkaymaz, bunları taze sebze ve meyveler, kesme çiçekler, taze balık, ilaç ve tıbbi malzemeler olarak sıraladı. Turkish Cargo’da taşınacak kargoların işleyiş süreçleriyle ilgili bilgi veren Büyükkaymaz, “Taşınacak kargolar için ilk olarak rezervasyon sürecimiz var. Bu aşamadan sonrada kargolar evrak kabul ve kargo kabul departmanlarımıza geliyor. Hava kargo ciddi bir regülasyona tabi olduğu için ürünlerin etiketlenmesi, işaretlenmesi ve paketlemesini biz yapıyoruz. Bunların uygun şekilde yapılması çok önemli. Kargo kabul edildikten sonra müşterinin talebi doğrultusunda uygun iklimlendirilmiş dolaplarımıza, depomuza, tesisimize alınıyor. Daha sonra yükleme dediğimiz aşamaya geçiyoruz ve kargolar uçağın altına doğru yükleniyor. Uçağın havalanmasıyla bu süreç sona eriyor” dedi. 
Büyükkaymaz: “2021’de operasyonlarımızı İstanbul Havalimanı’ndan yürüteceğiz”
Turkish Cargo olarak yaklaşık 2-2,5 yıl önce İstanbul Havalimanı’na taşındıklarını ancak oradaki Turkish Cargo Mega Hub projesinin henüz tamamlanmadığını dile getiren Büyükkaymaz, “Bu sebeple şu an itibariyle iki havalimanından da operasyonlarımızı sürdürüyoruz. Yeni havalimanında yolcu uçaklarıyla kargo taşıyoruz, Atatürk Havalimanı’nda ise kargo uçaklarımızla faaliyet gösteriyoruz. Normal gönderi varsa iki havaalanı arasındaki taşımaları tırlar ve kamyonlarla gerçekleştiriyoruz. Bu süreç 1 yıl daha devam edecek. 2021 yılı içinde Turkish Cargo Mega Hub yeni havalimanında açılacak. Böylelikle operasyonlarımızı eskiden olduğu gibi tek yerden yöneteceğiz” diye konuştu. 
Bozulabilir kargolarda zaman ve sıcaklık olarak iki önemli parametre olduğunu hatırlatan Abdullah Bahadır Büyükkaymaz, bu süreçlerin iyi yönetilmesi durumunda en iyi operasyonun elde edileceğini belirtti. Sahada 7/24 çalışan kalite ekipleriyle soğuk hava depolarındaki ürünleri takip ettiklerini anlatan Büyükkaymaz, “Ürünlerin dolaplardan erken çıkaralması durumu varsa bu ürünler yeniden dolaplara geri gönderiliyor. Her bir soğuk hava depomuz hem internet üzerinden hem de alarm sistemiyle takip ediliyor. Örneğin +2/ +8 derece deposunun kapısı belli bir süre açık kalırsa alarm veriyor, ısı 10 dereceye çıktığında kontrol ekiplerimize uyarı veriyor. Soğuk zincirde en önemli husus sıcaklığı kontrol edemediğiniz alanlarda yani soğuk hava depolarının dışındaki alanlarda çok hızlı bir şekilde hareket etmemiz gerekiyor. Bizim kendimize göre prosedürlerimiz var. Bunlarda bir kargonun ne zaman dolaba girmesi ve ne zaman çıkması gibi kurallar yazıyor. Eğer bir sapma söz konusuysa kalite ekiplerimiz bunlarla ilgili düzenleyici, önleyici faaliyet raporlarını tutuyorlar ve bunu iyileştirme fırsatı olarak ele alıyorlar. Bunu yanı sıra ekiplerimizi her yıl önemli eğitimlere tabi tutuyoruz. Özellikle ilaç konusunda bu eğitimler çok önemli. Bunların yanı sıra bazı ilaç firmaları ve bazı müşterilerimiz bizleri düzenli olarak denetliyorlar. Bunlar da doğrularımızı ve eksiklerimizi görmemizi sağlıyor” ifadelerini kullandı.  
“İlaç ve medikal taşımalarımız %50 arttı”
Pandemi döneminde yolcu taşımacılığında kısıtlamalar olmasına rağmen kendileri açısından ilaçların ve tıbbi malzemelerin taşınmasının olmazsa olmaz değerde olduğunu kaydeden Büyükkaymaz, “Biz de hem kargo uçaklarımızla hem de yerde park halinde bulunan yolcu uçaklarımızı kargo uçağı gibi değerlendirerek Uzak Doğu Asya’dan Amerika’ya, Afrika’dan Avrupa’ya kadar uzanan coğrafyaya ciddi taşımalar yaptık. Pandeminin etkisiyle 2020’nin ilk 7 aylık döneminde ilaç ve medikal taşımalarında yüzde 50 büyüme kaydettik. Sektöre baktığımızda ise dünyada hava kargo ilaç taşımacılığı sadece yüzde 7 oranında büyüdü. Bu dönemde dünya genelinde hava kargo pazarı yüzde 18 daralırken buna karşın biz yüzde 7 oranında büyüme elde ettik. Şu anda Turkish Cargo dünyadaki 5 büyük kargo taşıyıcısından biri konumunda. 2023 yılında ise dünyada ilk 3 içinde yer almayı hedefliyoruz” dedi. 
Turkish Cargo 330 noktaya kargo taşıyor
THY’nin network’ü hakkında bilgi veren THY Özel Kargolar Müdürü Abdullah Bahadır Büyükkaymaz, “THY dünyada hala birinci sıradadır bunu büyük bir gururla söylemek isterim. 272 adet yurt dışı noktaya uçuş gerçekleştiriyoruz. Bazı ülkelerde birden fazla noktaya olmak üzere 127 ülkeye uçuyoruz. Türkiye’deki 2 noktayı da dahil edersek THY 324 farklı noktaya uçuş gerçekleştiriyor. Tabii pandeminin ilk 3-4 ayında hava taşımacılığı durduğu için bu noktaların sayısı biraz azalmıştı ama her geçen gün sayının arttığını söylemek isterim. THY olarak 324 yolcu uçağına, 28 tane de kargo uçağına sahibiz. 40, 65 ve 100 tonluk 3 farklı tipte kargo uçağımız mevcut. Toplamda 330 noktaya kargo taşımacılığı yapıyoruz. Hem ihracat kargolarını hem de ithalat kargolarını; bununla birlikte de dünyanın herhangi bir A noktasından B noktasına transit dediğimiz İstanbul üzerinden de kargoları ulaştırıyoruz” diye konuştu.   
Hamza: “Pandemiye Ocak ayında hazırlanmaya başladık”
McDonald’s Türkiye Tedarik Zinciri Müdürü Sertaç Hamza ise konuşmasında, Türkiye’de soğuk zincir uygulamaları konusunda bilincin yükseldiğini, bunda sağlık faktörünün ana belirleyici olduğunu söyledi. Buna karşın sebze ve meyve taşımacılığının hala üstü açık kamyonlarda yapıldığını, bir kısım bozulabilir ürünlerde merdiven altı olarak tanımlanan üretimin devam ettiğini ifade eden Hamza, “Ancak gıda güvenliği standartlarına aşırı önem veren ve çok kaliteli üretim yapan tedarikçiler var. Bunların sayıca artmasıyla sektörün çok iyi bir yöne evrileceğini düşünüyorum” dedi. McDonald’s’ın dünya genelinde bütün lojistik süreçlerinin yüzde 97’lik bölümünün 2 şirket tarafından yürütüldüğünü açıklayan Sertaç Hamza, zor coğrafyalarda ise buraları çok iyi bilen lojistik sağlacılardan destek alındığını anlattı. Büyük lojistik sağlayıcılarla yapılan iş birliklerinin önemli inovasyon süreçleri yarattığını vurgulayan Hamza, McDonald’s’ın bütün tedarikçileriyle olan ilişkilerinin de benzer şekilde yönetildiğini aktardı. 
McDonald’s olarak Covid-19’un Çin’de görülmeye başlamasından sonra geçtiğimiz Ocak ayında hazırlıklara başladıklarını dile getiren Sertaç Hamza, “Pandemiden dolayı tam kapanma olduğunda nasıl hareket edeceğimiz veya tedarik zincirindeki aksamaların nasıl çözüleceği konusunda alternatifli planlar yapıldı. Mart ayına çok büyük bir stokla girdik. Haziran ayında tüm restoranlarımız açıldı. Temmuz ile birlikte pandeminin muhtemel ikinci dalgası için hazırlanmaya başladık, olası senaryolar üzerinde durduk” diye konuştu.    
Bu dönemde dünya genelinde hava kargo pazarı yüzde 18 daralırken buna karşın biz yüzde 7 oranında büyüme elde ettik. Şu anda Turkish Cargo dünyadaki 5 büyük kargo taşıyıcısından biri konumunda. 2023 yılında ise dünyada ilk 3 içinde yer almayı hedefliyoruz” dedi. pic.twitter.com/ddLd21lrE1
— AirportIST (@AirportIST) October 21, 2020
Haber: Özgür Ç[email protected]@GidaTeknolojisi – @zgrilek1http://www.gidateknolojisi.com.tr/
The post Soğuk zincir lojistiği pandemide artış gösterdi first appeared on Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri.
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/2Hn2cRM via IFTTT
0 notes
balikfuari · 4 years
Photo
Tumblr media Tumblr media
Balık Fuarı
Balık Fuarı etkinliği, Türkiye Balık Kulübü'nün desteği ile İstanbul'da düzenlenmektedir.
Yurtiçi ve yurt dışından çok sayıda katılımcı ve ziyaretçinin yer aldığı Balık Fuarı, konusunun tamamen balık olması dolayısı ile de ülkemizde bir ilk olma özelliği taşımaktadır.
Halka açık icra edilen Balık Fuarı ile birlikte eş zamanlı olarak Balık Zirvesi de düzenlenlenmektedir. Ancak Balık Zirvesi'ne, sadece Balık Kulübü üyeleri ile birlikte belli ve öngörülmüş kişiler katılabilmektedir.
Gelişmeleri www.balikfuari.com adresinden takip edebilirsiniz.
Balık Fuarı
Adnan KASAPCI
0 notes
baliktv · 4 years
Photo
Tumblr media
Balık TV Youtube’da yayında
www.Balik.TV
0 notes
altinolta · 4 years
Photo
Tumblr media
Türkiye Altın Olta Ödülleri, Türkiye Balık Kulübü tarafından yapılan anketlerle Balık zirvesi’nde yapılacak görkemli bir törenle sahiplerini buluyor.
0 notes
altilta · 4 years
Photo
Tumblr media
Türkiye Altın Olta Ödülleri, Türkiye Balık Kulübü tarafından yapılan anketlerle Balık zirvesi’nde yapılacak görkemli bir törenle sahiplerini buluyor.
0 notes
silehaberleri · 5 years
Text
Şile bezinden sonra İstanbul lüferine coğrafi işaret başvurusu
Tumblr media
İstanbul'da Şile bezinden sonra başvurusu yapılan 2’nci Coğrafi İşaret ürünü lüfer oldu. Boğaz lüferi için hazırlanan ‘Coğrafi İşaret’ başvuru dosyası bakanlığa gönderildi.  Coğrafi işaret, tüketiciler için ürünün kaynağını, karakteristik özelliklerini ve ürünün söz konusu karakteristik özellikleri ile coğrafi alan arasındaki bağlantıyı gösteren ve garanti eden kalite simgesi olarak biliniyor TÜRKPATENT, TOBB ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın destek ve katılımıyla 2'nci İstanbul Coğrafi İşaret Zirvesi düzenlendi. Güneşli’deki Gastronometro’da düzenlenen zirveye Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Mehmet Fatih Kacır, MEB Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürü Prof. Dr. Kemal Varın Numanoğlu,  İtalya’nın Türkiye Büyükelçisi Massimo Gaiani, Türk Patent ve Marka Kurumu Başkanı Prof. Dr. Habip Asan, TOBB ve İTO yetkilileri katıldı. Coğrafi İşaretler, Uluslararası ve Yerel Uygulamalar’ın ele alındığı zirvede patent başvuruları ve bunun sağladığı yararlar öne çıkarılırken, İstanbul’un bu konuda oldukça geride kaldığı vurgulandı. Zirvede ‘İstanbul’un Coğrafi İşaretleri’ konulu bölümünü yöneten İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi ve Türk Deniz Araştırmaları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, giderek azalan Boğaz lüferini ticari kaygıların ötesinde coğrafi işaret zirvesine neden taşıdıklarını anlattı. Prof. Dr. Öztürk, İstanbul’un 1-2 yıl önce coğrafi işaret alan tek ürününün Şile bezi olduğunu hatırlatarak, şunları söyledi: "Artık bunun yanında deniz ürünü olarak da lüfer olacak. Genetik analizler yaptık. Lüferin Akdeniz, Karadeniz, Boğaz’da, Marmara’da yaşayanları farklı popülasyona sahip. Coğrafik işarette biz de farklılığı arıyoruz. Boğaz lüferi Marmara Denizi’nden, farklı popülasyona sahip ve genetik olarak birbirlerinden farklı. O zaman bu balığın üzerinde durmalı. Asi balık olarak bilinen lüferin bir de göçmen tarafı var. Mayıs ayında çıkar, Karadeniz’e geçer, Eylül-Ekim ayında döner. Lüfer için geç uyandık. Büyük bir kampanya başlatmamız lazım. İstanbul, bir özelliğini, kültürünü kaybediyor. Bu konuda bir şeyler yapmamız lazım. İstanbul; 'İçinden okyanus geçen' bir şehir. 100 sene önce Cebelitarık Boğazı’ndan başlayan bir alt akıntı, 100 yıl sonra burada. Bu akıntı buradan Karadeniz’e hayat veriyor.  Bu balık, bu nedenledir ki bu tuzlulukta bu oksijen seviyesinde yaşıyor. Ama lüfer zor durumda. Onun için bir şey yapmamız gerekiyor.” 6 İSMİ VAR Prof. Dr. Bayram Öztürk, lüferin boyu değiştikçe, ‘Defne yaprağı’, ‘çinekop’, ‘sarı kanat’, ‘lüfer’, ‘kofana’ ve artık hiç görülmeyen ‘sırtı kapkara’ isimlerini aldığını hatırlatırken, “Lüferin korunması ve bunun için coğrafi işaretler içerisine alınması gerekir. Elbette bu lüferin bütün sorunlarını çözmeyecek. Lüferin devamlılığı için başka şeyler de yapmak gerek. Suyun kirlenmemesi, habibatın ve Marmara Denizi, İstanbul Boğazı’nın korunması lazım. Yaşam alanlarındaki, İstanbul Boğazı’ndaki gürültü denizdeki canlılar için akustik travmaya neden oluyor.  Bu konuda son 10 yılda çalışmaya başladık. Coğrafik işaretlerin bize birçok faydası var. Kaçak avcılık, Marmara ve Boğazların kirletilmesinin önlenmesi paydaşların eğitilmesi genetik araştırmalar farkındalık ve pazarda denetim gerekli” diye ekledi. İTO: İSTANBUL İÇİN 17 ÜRÜN BELİRLENDİ İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Özer de, İstanbul’un coğrafi konumu bakımından dünyanın önemli merkezlerinden biri olduğunu, megakent için coğrafik işaret alabilecek 17 ürün belirleyebildiklerini anlatırken, “Ne kadarı üzerinde başarılı olacağız bilemiyorum ama İTO ve yönetim olarak ısrarla bu işin üzerine gidip elimizden geleni yapacağız” dedi. “BAŞVURUYU İMZALADIM” İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürü Ahmet Yavuz Karaca da İstanbul’da 661 kilometre kıyı şeridi bulunduğunu, bu kentin aynı zamanda Türkiye’nin en büyük balıkçı filosuna sahip olduğunu, 7/24 esasına dayalı olarak sürekli denetim yaptıklarını söyledi. Karaca, İstanbul lüferine coğrafi işaret alınması için 1 yıldan bu yana sürdürdükleri çalışmaların tamamlandığını, 2 gün önce başvuru evrakını imzalayarak, Türk Patent ve Marka Kurumu'na iletilmek üzere ilgili bakanlığa gönderdiklerini açıkladı. Karaca, şu bilgileri verdi: “İnşallah İstanbul için 2’nci coğrafik işareti alacağız. Şanlıurfa ve Gaziantep’e coğrafik işaret alanında yetişmek için size söz veriyorum. İstanbul’u sadece sanayi kenti ve binalardan ibaret zannetmeyin. İstanbul’un yüzde 35’i yerleşim alanı şu anda. Yüzde 44’ü orman. Yüzde 16’sı yani 100 bin hektar alan tarım arazisi. İstanbul manda varlığı bakımından Türkiye ikincisi. Bununla ilgili iki coğrafi işaret hazırlıklarımızı tamamladık. Manda yoğurdu ve manda kaymağı ile ilgili coğrafi işaret hazırlığımız başladı. Ayrıca kimse bilmez belki çeltik üretimi de var. Ormanlı’da pirincimiz var. Ormanlı pirinci başvurusu ile ilgili bayağı mesafe aldık. Yalıköy çalı bezelyesi gibi birçok ürün var. Birçoğunu söylemiyoruz. Çünkü rekabet var. Biz il müdürlüğü olarak elimizden geleni yapıyoruz.” KAÇAK AVLANANLARIN TEKNESİNE EL KONULABİLECEK Karaca, Marmara Denizi’ndeki bazı bölgelerde kirlenme ve balık stoklarındaki av baskısının had safhaya ulaştığını, kaçak troller ve bilinçsiz avcılık nedeniyle yer yer denizin dibinin çöl haline geldiğini, bu alanları kurtarmak için başlatılan çalışmalarda önemli mesafe kat edildiğini vurguladı. Karaca, “Denizde 5 milyon metrekare alanı taradıktan sonra 170 bin metrekare denizde avlanmaya devam eden terk edilmiş ağları topladık. Yeni yılda kaçak avcılıkta teknelere el koyma yetkisi valiliklere geçiyor. Daha önce Kabahatler Kanunu ile çeliştiği için sıkıntı oluşuyordu. Elimiz çok güçlenecek. 100 tonu geçti bu yıl küçük boy avlanan balığa el koyduk. Geleneksel balıkçılığı desteklemeye devam edeceğiz” dedi. COĞRAFİ İŞARET NEDİR? Coğrafi işaret, tüketiciler için ürünün kaynağını, karakteristik özelliklerini ve ürünün söz konusu karakteristik özellikleri ile coğrafi alan arasındaki bağlantıyı gösteren ve garanti eden kalite simgesi olarak biliniyor. Coğrafi işaret tescili ile kalitesi, gelenekselliği, yöreden elde edilen hammaddesi ile yerel niteliklere bağlı olarak belli bir üne kavuşmuş ürünlerin korunması sağlanıyor. Coğrafi işaret, 6 bin 769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun 34 üncü maddesinde "Belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri bakımından kökenin bulunduğu yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş ürünü gösteren işaret olarak tanımlanıyor. Coğrafi işaretler, menşe adı ya da mahreç işareti olarak tescil ediliyor.. Gıda, tarım, maden, el sanatları, sanayi ürünleri coğrafi işaret tesciline konu olabiliyor. Read the full article
0 notes
balikfuari · 4 years
Text
Balık Fuarı
Balık Fuarı
Balık Fuarı etkinliği, Türkiye Balık Kulübü'nün desteği ile İstanbul'da düzenlenmektedir.
Yurtiçi ve yurt dışından çok sayıda katılımcı ve ziyaretçinin yer aldığı Balık Fuarı, konusunun tamamen balık olması dolayısı ile de ülkemizde bir ilk olma özelliği taşımaktadır.
Halka açık icra edilen Balık Fuarı ile birlikte eş zamanlı olarak Balık Zirvesi de düzenlenlenmektedir. Ancak Balık Zirvesi'ne, sadece Balık Kulübü üyeleri ile birlikte belli ve öngörülmüş kişiler katılabilmektedir.
Gelişmeleri www.balikfuari.com adresinden takip edebilirsiniz.
Balık Fuarı
Adnan KASAPCI
0 notes
altinolta · 4 years
Text
Altın Olta Ödülleri
Türkiye Altın Olta Ödülleri, Türkiye Balık Kulübü tarafından yapılan anketlerle Balık zirvesi’nde yapılacak görkemli bir törenle sahiplerini buluyor.
0 notes
Text
OVİT’TEN AYDER’E : ISSIZ PATİKALARDA
Şanslıyız, Ovit geçidi her zamanki sisli kıyafetini soyunup bir kenara atmış bugün. Minibüs şoförüne ‘eyvallah’ dedikten sonra sırt çantalarımızı yükleniyoruz güneşin yedi rengini birden sergilediği pırıl pırıl bir havada. Kazançukuru yaylasındaki günlük telaşeyi geride bırakırken, yükseklerden koşarak gelen dere yatağını takip ediyoruz yavaş yavaş. Her metrede artan rakım ve omuzlarımızda taşıdığımız küçük evimiz, hareketimizi ağırlaştırıyor ilk saatlerde. Rüzgarın uğultusu yüzümüzü okşarken, Çapans dağ sırasının zirvelerinden biri olan Aksu kütlesinin (3434 m.) yamaçlarına yayılan göllere varıyoruz. Lacivert suları rüzgarla birlikte dalgalanan Aksu gölleri, dağın ve karın dili olmuş öyküsünü anlatıyor usul usul. Göl kıyısına çadırlarımızı kurarken, doğanın güzelliği yeniden gülümsetiyor içimdeki hiç büyümeyen çocuğu.
Amacımız Erzurum’un İspir ilçesi sınırlarından başlayıp Rize’nin Çamlıhemşin ilçesine varmak eski patikalardan. İspir-Hemşin arasındaki ticaret yolu, meyve, pestil, cevizli sucuk gibi ürünlerle keçi, koyun, inek gibi hayvanların Karadeniz’e ulaşmasını sağlıyormuş. Bugün büyük bir bölümü Kaçkalar Milli Parkı sınırında kalan bu ıssız yollar, katır kervanlarının nal sesleriyle inlermiş geçmiş yıllarda. Yemyeşil vadileri, yalçın zirveleri, zor aşılan geçitleri, suyun ve nemin yarattığı zengin bitki çeşitliliğini, sayıları üç yüze varan buzul göllerini, bulutlar üstündeki yaylaları, Karadeniz gibi hırçın ve bir o kadar candan insanlar diyarını keşfedeceğiz yürüyerek.
Güneşin, dağ gölgesini göl yüzeyine düşürdüğü sabahın ilk saatlerinde, doğanın imbiğinden geçen taze havayı içimize çekiyoruz gözlerimizi oğuşturarak. Derin vadiler arasında nereye gideceğinizi bilemezseniz eğer, başka bir coğrafyada bulursunuz kendinizi bir anda. Soldaki aşıt, Sefkar gölleri manzarası eşliğinde Serpinovit yaylası üzerinden Cimil vadisine gidiyor. Biz Salaçur vadisine inmek için Kızılgedik’e doğru tırmanıyoruz. Soluk soluğa ulaştığımız aşıt, inanılmaz bir manzara sunuyor bize. Arkamızda üç güzeller Aksu gölleri, önümüzde tüm vadiyi kaplayan Çifte göller, mavinin anlamını keskinleştiriyor usumuzda. Kuytuluklarda erimeden kalmış kar öbeklerinden dikkatle geçerek, göllere doğru iniyoruz. Sürüsünün peşinde dolanan çoban, tüm vadinin sahibi edasıyla karşılıyor bizi. Çay molasının ardından, vadinin tam ortasından sağdaki tepelere doğru yürüyoruz. Bulutlar, altımızdaki Çifte gölleri siyaha boyarken, aştığımız geçidin ardından Kuzu gölüyle karşılaşıyoruz. İleride heybetli gövdesiyle Verçenik dağı ve Yedigöller platosu, olanca güzelliğiyle bizi bekliyor.
Yağmur, kar, sis ve çiy yüzünden her an suyla kucaklaşan topraklar, zengin bir ekosistem yaratıyor bölgede. Geniş bir çanağa yayılan yedi farklı gölün oluşturduğu vadiye doğru yürüyoruz. Kıyılardaki rengarenk çadırlar yalnız olmadığımızı hatırlatıyor. Moryayla üzerinden gelen araç yolu, Rize ve Erzurum yöresinden balık avcılarını taşıyor çoğunlukla. Doğanın özene bezene yarattığı kırmızı benekli alabalıklar, sorumsuzca avlanıyor göllerde. Dinamit, kömür tozu ve kireç kullanılan avlanma yöntemleri yüzünden, balıkların nesli tükeniyor giderek. Doğa bu ayıp karşısında sis bulutuyla yüzünü kapatırken, balıkçılardan uzağa kamp kuruyoruz biz de.
Ertesi sabah, göllerden çıkan dereleri ve şelaleleri takip ederek Salaçur vadisine iniyoruz. Göz alabildiğine yeşil çayırlıklar ve mavi gökyüzü altında ilerliyoruz Yedigöl köyüne doğru. Yağmurun yıkayıp yeşerttiği otlar, kışlık hayvan yemi olarak biçiliyor sabırla. Koyun ve keçilerden sağılan sütler ise, maharetli ellerde peynire dönüşüyor pazarda satılmak üzere. Terkedilmiş Tivasor yaylasının hüzünlü taş evlerinin yanından, Mal gölüne doğru yükseliyoruz. 3200 metrelerdeki gölün yanına vardığımızda, bedenlerimiz bitkinlikten isyan ediyor adeta. Hemşin aşıtının ardında yükselen Verçenik (3711 m.), ‘yükseklerde ne işiniz var?’ dercesine gülümseyerek seyrediyor halimizi. Uyku tulumumun içine girip, karanlığı bir ışık demeti gibi aydınlatan yıldızları seyrediyorum göz kapaklarım ağırlaşırken.
İspir-Hemşin ticaret yolunun önemli geçitlerinden biri olan Hemşin aşıtının hemen ardında Kapılı Göller bulunuyor. Verçenik’in karlı doruklarının altındaki bu üç göl, eski yol üzerindeki geçidin bir kapı vazifesi görmesi nedeniyle bu isimle anılıyor. Geçen yıl Cimil Vadisi, güler yüzlü insanların yurdu Çirmaniman Yaylası, Cin Gölü, At Gölü, Verçenik Yaylası ve Mocar Gölü üzerinden ulaştığımız Tatos Göllerine, farklı bir rotadan varmayı planlıyoruz bu kez. Aşılmaz gibi görünen sarp Hemşin aşıtı yerine, Mal gölünün sağında kalan geçide yöneliyoruz. Bir an durup nefeslendiğimiz geçidin ardından önümüze serilen manzara anlatılmaz güzellikte; sağımızda Verçenik zirvesi, uzaklarda dağ sıralarının gizlediği Yedigöller ve arkamızda dört gölün yer aldığı derin bir vadi. Gündüz hızla eriyen yumuşak karlar üzerinden Göbekli, Haklı, Poklovit ve Kara göllerin bulunduğu Kurban düzlüğüne yürüyoruz. Çatalkaya ile Ezinkaban tepelerinin arasındaki vadiden, Yedigöl köyüne doğru hızla akan Aktakan deresinin uğultusu geliyor kulaklarımıza. Doğu Karadeniz dağlarının doruklarından doğan bütün derelerin varlık nedeni, sayıları üç yüzü bulan buzul gölleri. Aktakan’ı doğuran, Tatos aşıtının yanı başındaki Deringöl’e yöneliyoruz yorgun adımlarla. Uzaklarda Erzurum bozkırları mavi gök altında ışıldarken, Tatos Dağını kara bulutlar sarmalıyor birden. Yağmur taneleri iri iri düşmeye başlarken, su geçirmez küçük evlerimize sığınıyoruz. Tanık olduğumuz, Karadenizin günlük doğal döngüsü aslında. Sabahları güneşin sıcak yüzü, öğle saatlerinde bulutlanan veya sise bürünen gökyüzü, akşama doğru yağmur veya doluyla ıslanan bir coğrafya... İç içe geçen mevsimleriyle Karadeniz iklimini düşünürken, araladığım çadır kapısından günün son sürprizi olan gökkuşağını izliyorum.
Sabah aynı çelişki, farklı bir şekilde devam ediyor. Aşıtın güney tarafında tertemiz bir hava yeryüzünü aydınlatırken, kuzey tarafında bastıran sis perdesinden dolayı birşey görülmüyor. Birkaç metrelik görüş alanına izin veren bembeyaz bir hayal ülkesine dalıyoruz. Çarşakla dolu dik patikada önümüze çıkan hayvan leşleri, ticaret yolunun hala kullanıldığını kanıtlıyor bize. Üç parlak gölden oluşan Sulak göllerin yanına vardığımızda ise, hava yeniden berraklaşıyor. Masmavi bir gökyüzü ve dost bulutlar altında, bedenlerimizi diriltiyoruz buz gibi sularda. Sis vadiye doğru geri çekilirken Tatos gediğinin ne kadar dik olduğu ortaya çıkıyor ve nasıl inebildiğimize şaşırarak bakıyorum. Şelaleler köpük köpük çağlamaya, ırmaklar coşmaya devam ediyor yeniden. Purpak deresinin çevresi rengarenk çiçeklerin ıslak bedenleriyle kaplı. Hercai menekşeler, mor beyaz ormangülleri, sarı papatyalar, çiğdemler ve turuncu gelincikler... Kaçkarlar Milli Parkı’ndaki bu özel rota, endemik çiçekleri tanımak için de bulunmaz bir fırsat aynı zamanda. Günler sonra, geceyi Başyayla’nın konuksever insanlarının sıcacık evlerinde geçiriyoruz.
Dinlenmiş olarak uyandığımız sabah, Cabuk boğazına çıkıyoruz çobanlarla birlikte. Cabuk gölünün ve Karagöl’ün suları azalmış Ağustos ayının son günlerinde. Karşı tepelerdeki orman kuşağının hemen üstünde, Kito yaylasının çinko damları görülüyor. Çobanın sürüsüne serenad yaptığı tulum sesi rüzgara karışırken, Cabuk aşıtını geçerek Hacıvanak vadisine iniyoruz. Halı gibi serilen yemyeşil otların ortasında yer alan Çiçekli Göl, durgun sularıyla göz kırpıyor yolcularına. Küçük kemer köprüyü geçip, sürülerin çan sesleriyle bir hayat belirtisi gösteren Hacıvanak yaylasına giriyoruz öğlene doğru. Asırlık evleriyle terkedilmişliğin burukluğunu yaşayan Hacıvanak’da, birkaç ocak tütüyor yazları sadece. Bizi gören yaylacılar, eski günlerini yad ederek köy meydanını horon pistine döndürüyorlar coşkuyla. Güzel kızların başındaki puşiler, bağlanma biçimi ve renkleriyle farklı mesajlar veriyor erkeklere.
Bir sonraki gün durmaksızın yağan yağmur, programımızı değiştirmemize neden oluyor. Karmik yaylası üzerinden bir günde gidebileceğimiz Palovit yaylasına, önce üç saatlik bir yürüyüşle Elevit yaylasına ulaşıp, oradan araçla varabiliyoruz ancak. Sabah erkenden Samistal’e doğru yola çıktığımızda, geçen yıl yürüdüğüm eski patikanın yerinde yapılmaya başlanan toprak yolu görüyorum şaşkınlıkla. Yüzyıllardır atla, katırla, eşekle veya yürüyerek ulaşılan yaylalara, yol getirme projesi başlatılmış Kültür Bakanlığı tarafından. Karadeniz’in gözbebeği yaylaların çehresi tamamen değişecek ve yöreye özgü ekosistem yok olacak bu projeyle. Doğaseverlerin karşı çıkmasıyla şimdilik durdurulan yol, yerini eski patikaya bırakıyor bir süre sonra. Suyun sesi, kuş cıvıltısı, çiçeklerin hışırtısı arasında neşeyle yürüyoruz yeniden. Gür bitki örtüsünden etrafa yayılan envai çeşit koku, rüzgarla dans eden çiçekler ve onlara kavalyelik etme peşinde koşan arılar eşliğinde, belki de Doğu Karadeniz yaylalarının en güzeli sayılan Samistal yaylasına varıyoruz. Ahşabın ve işlenmiş taşın güzelliğiyle anıtlaşan yüze yakın yayla evi, birkaçı dışında sessizliğe bürünmüş. Mustafa Amca yorgun dizleriyle Sarıkızın ardından seğirtirken, Beştaş ile Memişefendi tepesinin arasındaki aşıta geliyoruz. Pamuk beyazı bulutlar karşıdaki Kaçkarları ve Kemerli Kaçkar zirvelerini görünmez kılarken, Ayder’den hızla yükselen sis bulutu, Aşağı ve Yukarı Kavron’a koşuyor aceleyle. Aşağı Kavron yaylasına inen patika, sarı komar çiçekleri arasından devam ediyor. Kavron deresinin üzerindeki köprüye vardığımızda, hızla gelen duman beyaz bir çarşaf gibi sarıyor her yanı. Yağmurun ıslak nefesi eşliğinde çamurlu toprak yoldan Ayder’e yürüyoruz türküler söyleyerek.
http://www.macaheltur.com
0 notes
sozlukemeklisi-blog · 8 years
Text
17 / 02 / 2016 ANKARA SALDIRISI
Söze; saldırıda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır dileyerek başlayalım. Ankara’da öyle bir operasyon yapıldı ki; Türk halkının yarısı “Suriye davetiyesi” diğer yarısı ise “Suriye’ye girme uyarısı” şeklinde arafta bırakıldı. Organizasyon / zamanlama / hedeflenen nihai kaos ve belirsizlik.. Her detayı ile örgüt etiketiyle yapılmış bir istihbarat servisi operasyonu olduğu belli. Saldırıyı okurken atlanan ayrıntılardan biriyse, yapılacak olan “güvenlik zirvesi” http://www.ahaber.com.tr/…/2016/02/17/kulliyede-guvenlik-zi… Zirve rutin programda yer almıyor / gece duyuruluyor. Yani herkes için sürpriz bir gelişme. 18:00’de başlaması gerekirken o da sarkıyor ve ardından eşzamanlı saldırı. Hazırlığı / organizasyonu en az 2-3 hafta alacak bu operasyon 11-12 saatte gerçekleştirilemeyeceğine göre, adında “güvenlik” geçen bu toplantı sadece basına ve kamuoyuna sürpriz olup bünyesinde ikinci bir istihbarat skandalı daha ihtiva eder. Yani operasyonu gerçekleştiren güç, devletin en üst kademesini / tepesini ayrıca dinlemiş ve hali hazırda dinliyor demektir. warum ist es für uns schwer, eine richtige frage zu stellen? İyi bir soru asla “kim” kelimesini içermez. Bu akşam biz “neden” sorusunu sorarak, “kim” sorusunun cevabına ulaşacağız. 1) Saldırıyı neden YPG / PKK yap(a)maz? a) Bu sıralar “uluslararası meşruiyet” peşinde koşan bir örgüt için “intihar” olur. b) PKK’nın kırsaldaki eylemleri dahi neredeyse durma noktasında ve örgütün tüm konsantrasyonu “Cizre ve Sur” üzerinde.. Velev ki yapmış olsa, eylem için tercih edeceği yer “Ankara” olmaz. (alıcı – mesaj) c) Saldırı sonrası, örgüt ile mücadelenin sadece ülke sınırları ile kalmayıp Suriye’ye taşınarak örgüte yeni cephe açılacağı ve türk halkının birbirine daha fazla kenetleceği öngörülebilir olduğundan mantık dışı. d) Ankara’da genelkurmay hedefli bir saldırı örgütü fazlasıyla aşar! Tüm bunlara örgütün saldırıyı üstlenmediğini de ekleyelim.. 2) Suriye’de ortak ve nihai hedef / çıkarlarının neredeyse aynı olan ABD & Rusya saldırıyı neden yap(a)maz? a) ABD Haseke’de, Rusya Kamışlı’da PYD ile birlikte üs kuruyor iken Türkiye’yi bölgeye sokmak akıl / mantık dışı. b) Türkiye’ye infial yaratacak bir eylem ile mesaj vermek isteselerdi; Musul / Başika’yı hedef alıp, eş zamanlı olarak medya / muhalefet kullanılarak, Türk kamuoyunda “bataklıktan çıkalım” baskısı yaratmaları daha olası olurdu. c) “PYD terör örgütü değildir” açıklaması yapan ABD’nin kendi ayağına sıkması / kendi kendini yalanlaması olur. 3) Saldırıyı neden MİT yap(a)maz? a) Hakan Fidan, AKP’nin istekli olduğu “Suriye Operasyonu”na zemin hazırlamak için böyle bir örtülü faaliyete girişirse, teşkilat içindeki karşıt grubun bunu sızdırma ihtimali son derece yüksek. Böyle bir durumda bedeli ödeyecek tek kişi vardır! b) MİT / Fidan’ın genelkurmay’ın kalbini hedef alması, Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlığı’nın elindeki “MİT & Kandil görüşmelerinin belge / kayıtlarını” servislemesi ile son bulur. c) Hakan Fidan’ın daha önce söylediği üzere “Suriye’ye 4 adam gönderip, sınır birliklerine 8 tane füze fırlat(tırıl)ması” yolu tercih edilirdi. d) Eylem hem MİT (istihbarat zafiyeti) aynı zamanda iktidar / AKP üzerinde baskı / tepki doğurur. 4) Saldırıyı neden MOSSAD / İsrail yap(a)maz? a) Karşılıklı “eylemsizlik” mutabakatı. b) Yeniden yapılandırılan ilişkiler ve Akdeniz petrolleri ortaklığı. c) Türkiye’nin Suriye’ye / bölgeye girmesi İsrail için menfaat oluşturmaz. O halde saldırıyı kim yaptı? Bir kızıldereli atasözünün dediği gibi: “bir suda iki balık kavga ediyorsa oradan beş dk. önce uzun bacaklı bir İngiliz geçmiştir.” 4) Saldırıyı neden İngiltere / MI6 yapar? a) Suriye’de mevcut ABD & Rusya Konsorsiyumu’nun bir hedefi de Sykes-Picot / İngiliz egemenliğinin sonlandırılmasıdır. b) Türkiye’nin Suriye’ye girip ABD & Rusya & PYD ile karşı karşıya gelmesi veya çatışması İngiltere için deyim yerindeyse “bir taşla iki kuş vurmaktır.” c) Konjönktür itibariyle “ortada / görünür” olmadıkları için şartlar böyle bir operasyon için son derece müsait. d) Türkiye’nin bölgeye girmesi devamında çıkabilecek kontrolsüz çatışma sonrası, Suriye’ye ortak bir NATO / BM gücünün yerleşmesi, İngilizlerin üs kurması ile sonuçlan(dırıl)abilir. e) ABD Dış İşleri Bakanlığı'nın açıklamasında: “YPG’nin farklı bölümleri var ve bizim desteklediğimiz YPG grupları aslında bunlar değil” sözü ile esasında üçüncü bir ülkeyi / İngiltere’yi işaret etmektedir. Malumunuz İngiliz paramiliterleri YPG / Rojava’da son derece etkin. d) Ankara’da meydana gelen saldırıya ilk dış tepkinin İngiltere’den gelmesini ve başta Guardian olmak üzere İngiliz gazetelerinin ağız birliği etmişçesine “terör saldırısında şüphelerin PKK üzerinde yoğunlaştığını” yazmalarını ayrıca not edin. e) Bir önceki “Ankara Saldırısı”nı da MI6 yapmış / organize etmişti. Eylem talimatını ileten, Jacqueline Sutton adlı köprü personelleri Atatürk Havalimanı'nda infaz edilerek MI6’ya cevap verilmişti. f) YPG’ye en fazla paramiliter / ajan yerleştiren ülke İngiltere’dir ve YPG üzerinden böyle bir operasyonu yapacak kabiliyet ve yeterliliğe fazlasıyla sahiptir.
0 notes