Tumgik
#dalga konusu
alperen1emre · 1 year
Text
Herhangi bir konuda dalga geçilmesi gerekince benim aldığım minimum keyif
34 notes · View notes
kosmazsankosamazsin · 5 months
Text
Silemez o beni {kendi isteğiyle Karadenizde Karadeniz şivesiyle benim için Berdan Mardini- Nesrine şarkısını ezberleyip söylemişti
10 notes · View notes
bozusuruz · 10 months
Text
İnsnalarin hadsiz davranmasi o kadar sinirimi bozuyo ki ozellikle bunu iliskimw yaptiklarinda asiri sinirleniyoeum
4 notes · View notes
Text
Ulann gecen yil 2023u aysegul ve ikballe kutlamistim simdi aklima geldi kaajsbbwbdhwbdw cok sevgili sennurcugum (okul muduru,) pasta kestirmisti falan o zamandan kalan kucuk cam agacimi bukdum da aklima geldi skdhwkfghwbfhe ozledim be o zamanlari (evet seni de ajcbwdghegdw) evet psikolojik acidan hic iyi olmadigim ve bundan dolayi cevremdekilere zarar veridigimi dusundugum bunda dolayi herkesi kendimden uzaklastirdigim donemlerdi ama iste ne bileyim ksbdjwbgshfbhwbdw ne kadar cok bundan dolayi sozunu kullandim. Ben yeni yila bugun girmis gibi hissediyorum nedensiz. İcimi dokmek istedim bundan dolayi. 2023te kirdigim insanlar oldu bunun farkindayim ama sununda farkindayim o an kirmasaydim devaminda daha cok kiracaktim(vicdan yapmiiyorum devaminda yasadiklarim bunun kaniti niteligindeydi). Komik oluyorum sanirkm sjgdnsgfhsgfha. Her neyse umarim 2024 size daha iyi arkadasliklar getirir ve mutlu olursunuz. Ne kadar arkamdan kirginliklar birakmis olsamda size deger verdim bunu bilmenizi istedim. Kendinize iyi bakin cunku sizi sizden baska kimse kurtarmayacak. Mutlu yillariniz olsun 💌💌
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
1 note · View note
Text
kizlara dalga konusu ciksin diye takildiklarimin ahi tuttu sanirim
45 notes · View notes
birtekhayalimsensin · 2 months
Text
Tek bir kişiye bağlı kalmanın dalga konusu olduğu bir devirde yaşıyoruz. Siz keyfinize bakın, ben eski kafalıyım.
27 notes · View notes
sillagen · 10 days
Text
Azeri bir Halk Edebiyatı hocam vardı. Her derse girdiğinde ders anlatırken yanıma gelip "çok yahşısan" derdi. Arkadaşlarımın dalga konusu oluyordum sana aşık oldu bu diye ama o günleri özledim ya.
22 notes · View notes
japonyamesken · 5 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
..
We did it guyss 🙃
Dün Belçika’ya gittik bisikletle ama farklı bir Belçika’ya.
Bu Belçika, Hollanda’nın içinde yer alıyor.
Dünya üzerinde böyle olan kaç yer var? (Kendi kendime yazdığım “Kim Milyoner Olmak İster?” sorularındanflflf)
Gittiğimiz şehir, Baarle Nassau; Belçika ve Hollanda bölgelerinden oluşuyor, parça parça. Ama şehri Hollanda çevrelemiş.
Üstteki wiki sayfasındaki sarı yerler Belçika, beyaz yerler Hollanda. Mesela iki şeritli yolun 100 metresinde Belçika’dasınız, sonraki 400 metre Hollanda, karşıdaki şerit ise tamamen Hollanda’ya ait.
Bildiğimiz gibi bir sınır yok yani, yapboz gibi.
Alkol satış saatleri Hollanda bölgesinde yer alan dükkanlarda daha erken sona eriyorken, sokağın karşısındaki Belçika dükkanı satışa devam edebiliyormuş.
Bu karışık durum ise çok eski zamanlara burada Lordlar varken sahip oldukları toprak uyuşmazlıklarına dayanıyormuş.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
..
Gidiş yolu hiç yormadı ama dönerken bir ara rüzgar başladı ve bizi korkuttu çünkü buranın rüzgarı bazen bisikleti hareket ettirmemize bile engel oluyor.
Yol manzaraları çok güzel olsa da kaç kere saçlarımın içine koca sinekler girdi, kaç kere üstüme tırtıl düştü bilmiyorum. Arkadaşımın g��zünün içine girip ölen sineği çıkarma molası gibi molalar vermek zorunda kaldık. Bir ara önde iki kişi konuşarak gittik uzun bir süre ve arkadaki arkadaşım yanımıza yaklaşıp aramızda örümce ağı olduğunu söyledikglgl. Böyle bi şey mümkün olabilir mi bilmiyorum.
..
Ve herkes bisikletle biniyordu, herkesss... Yapyaşlı bi grupla da karşılaştık, pro kıyafetler giymiş kafilelerle de, tek pro sürücülerle de, çocuklu ailelerle de. Çok güvende ve huzurlu hissettim.
..
Eve girdiğimde öyle bir öfori halindeydim ki anlatamam, vücudum iyi hissetmeye dair bütün hormonları ve nörottansmitterları harekete geçirdi sanırımflflfl. Spor bağımlısı insanları anlayabiliyorum şu an.
...
Tumblr media Tumblr media
Yolda, savaşta Almanların İngilizleri kandırmak için sahte uçak ve sığınakla hazırladıkları bir üssü de ziyaret ettik. Hikayesi uzun ama ilginç..
Velhasıl, buraya da bir zamanlar bombalar düşmüş. Bırakın sınırları aşıp savaşmayı bu insanlar kendi insanlarını öldürmüşler mezhep savaşları yüzünden. O yüzden kim ne derse desin Avrupa Birliğini çok büyük bir barış projesi olarak görüyorum hala. Dalga dalga farklı alanlara yayılan bir entegrasyon, bakalım yükselen sağcılık ve milliyetçilikle nereye evrilecek işler?
Spoiler alert: 9 Haziran’da AB parlamentosu seçimleri var, katılım hep çok düşük oluyor mlsf.
..
Ve son olarak, golden hour’da şöyle bir an yaşandı. Videoyu izlerken fark ettim kuş sesleri çok güzelmiş ama herkes biraz kendi halinde yol almaya karar verince kulaklıklarımı takmıştım, ve o sırada mor ve ötesinden “sultan-ı yegah” çalıyordu, o da çok güzeldi ❣️
İşte dün de böylece gelip geçti, anısı kaldı 🌸
..
Bunları yazarken bir yandan da Kızıl Goncaları izliyorum, Karamavoz Kardeşlere bi gönderme varmış sanırım, izlemem konusunda iki mesaj aldım. Cüneyd Efendiyle ilgisi yok konunun tamamen Dostoyevskidkddkdk. Şaka bi yana, hastalıklı erkekleri düzeltmeye çekilme konusu kollektif bir bilinçdışı meselesi mi düşünmeye başladım Cüneyd Efendi yüzünden.
Mesela, yeni rota hayalim Vincent Van Gogh’un doğduğu yer. Bu da mı kolektif bilinçdışı yoksa sevgili Jung? Jung efendi?
Mayıs 2024
Kuzey Brabant
40 notes · View notes
maavimsi · 11 months
Text
Tumblr media
Bütün yıl arkadaşlarımın dalga konusu olduğum o olay
65 notes · View notes
cicekbozugu · 6 months
Text
Tumblr media Tumblr media
söyle dalga konusu olacaksin iste ✌🏻💖✌🏻💖✌🏻💖✌🏻
8 notes · View notes
kosmazsankosamazsin · 2 months
Text
Pul biberisine pul biber, serona serum, barkona balkon, eşortmana eşofman ve doğum günüsüne dogum günü demeyi öğrenmem gerek yoksa her ortamda dalga konusu olmaya devam edicem 😭
27 notes · View notes
Text
Ailem ve çevremdeki diğer insanlar beni ömrüm boyunca karanlık bir yalnızlığa mahkum ettiler. Ailem evden dışarı çıkmam ve sosyalleşmem konusunda hep korumacıydı. Beni hep baskıladılar ve bu baskı o kadar yoğundu ki zaten zor elde ettiğim arkadaşlıklarım bir de onların onayından geçmeliydi. Senelerce dışarı çıkıp sokakta oynayamadım. Çocukluğumda bisiklet sürmeyi bile öğrenemedim. Tek sosyal ortamım okuldu. Okuldaki arkadaşlarım ise ilk günden beri benimle dalga geçmek, zorbalamak ve dışlamak konusunda bir hayli heveslilerdi. Tehditlerle korkutarak ödev yaptırırlardı. Neredeyse her gün eve ağlayarak gelen ve ''Neden böyle yapıyorlar ki? Ben onları seviyorum, arkadaş olmak istiyorum.'' diye ağlayan bir çocuk düşünün. Bu yapılanlar insanlarla iletişime geçmek ve yeni insanlar tanımaya çok hevesli, hayatın daha çok başında olan o küçük çocuğu iyice içine kapattı. Kaçışı kitaplarda buldu o çocuk. Bu sefer de her farklının yaşadığı gibi o da arkadaşları tarafından küçük yaşına rağmen kalın kitaplar okuduğu için dalgalara maruz kaldı. Bunlarla da kalmadı ve bu çocuk büyüdükçe bu sefer de dış görünüşü ve fiziksel özellikleri sebebiyle arkadaş ortamlarından dışlandı, dalga konusu oldu. Tabi bu durum sınav zamanlarında geçerli değildi. Sınav zamanı çocuk kraldı. Ders anlatır, kopya verirdi. Sınavlar bitince ise aynı tarife devam. Çocuğu yalnızlığa mahkum edenler ise hiç utanmadan olmayan vicdanlarını rahatlatmak için bir yalana inandılar. ''O zaten yalnızlığı seviyor, yalnızlığa alışkın, bunu kendisi istiyor.'' dediler. Bir de üstüne beni asosyal ve soğuk olmakla suçladılar. Oysa ben hep sıcakkanlı ve sosyal biri olmaya çalıştım. Bir insanı dipsiz bir kuyuya atıp sonra da ''Tamam biz yaptık bir hata. Seni kuyuya attık ama sonrasında sorumluluğumuz yok. Sen çıkmak istemedin kuyudan. Aslında sevdin de orayı.'' demek ne kadar doğru? Evet aileme beni neden bu kadar baskıladınız dediğimde aldığım cevap buydu. Hayatım boyunca en büyük korkum yalnız kalmaktı. Hala da öyle. Beni önce yalnızlığa mahkum ettiler sonra da yalnızım diye suçladılar. Hep suçlandığım, yargılandığım, baskılandığım, ciddiye alınmadığım için kendi yalnızlığıma çekilmekten başka çarem olmadığını anlamadılar. Aslında anladılar ama anlamazdan gelmek her zaman daha kolaydı. Ben insanlar tarafından yalnızlığa mahkum edilen milyonlardan sadece biriyim. Ben yalnızlığa mahkum edilen adamım.
19 notes · View notes
w1hiteswan · 6 months
Text
Gülen sözler hancer gibi çarpıyor yüze.
Ardında saklanan dalga konusu, ne komik.
Gerçek korkular eser misali vuruyor ruha.
Küçümsenen acılar laf konusu, ne komik.
9 notes · View notes
delitay · 1 year
Text
Kimseyle dalga geçme, alay etme. Başkalarıyla alay etmek ciddi derecede zekâ geriliğine işaret eder.
Gün gelir alay konusu olursun, maskaraya dönersin...🙂
20 notes · View notes
kucukhayaller · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
İznini bitirip tüm yoğunluğuyla işe döndüğü halde tatil fotoğraflarını açıp iç geçiren yoldaşlarım başta olmak üzere herkese selamlar arkadaşlar!
Kırklareli sınırlarından geçen hafta gece 3 sularında başlayan maceramız ilk durak Muğla olacak şekilde mükemmele yakın geçen 4 gün sonrasında arkadaş grubundan birinin ortaya attığı “ee buraya kadar gelmişken size bi Burdur turu yaptırmayayım mı?” cümlesiyle yönünü değiştirdi ve kendimizi bir anda burdur şiş yerken bulduk. Herhalde Burdur ve Isparta sınırları içinde Salda gölünden, Lavanta Köyüne kadar gezelim görelim programı misalı uğranmadık yer bırakmamışızdır. Doğma büyüme bir Trakyalı olarak yolculuk boyu gördüğüm her dağı tepeyi ağzım açık izlediğim için dalga konusu olsam da arkadaşlar siz nasıl yerlerde yaşıyormuşsunuz ya..
Bu tatil macerasını da böyle bitirdiğimize göre standart bir vatandaş olarak yine tüm yıl çalışıp kazandığım paradan zar zor kenara attığım kadarıyla bir sonraki sene için hayaller kurmaya başlarım başka türlüsü güç…
20 notes · View notes
cwcthzl · 3 months
Text
let me kiss you
containing: young-adult stanley uris x richie tozier, swearing, sex/suicide jokes, derogatory language (affectionate), coming to the realization you like your best friend, it's valentines day.
word count: 2.543
language: turkish
Richie her zaman Sevgililer Günü'nü sevmişti.
Küçükken babasıyla beraber erken kalkar ve annesine yatakta yemesi için mutfağı batıra batıra kahvaltı hazırlarlardı. Richie komşulardan arakladığı çiçekleri, sırf o güne ayrılmış olan küçük vazoyla beraber tepsinin üzerine koyardı. Babası gülerek saçlarını karıştırır ve onu bira parası için çiçekçi dükkânına çırak vermekten bahsederdi. Richie babasına saçındaki kel noktalarla ilgili bir şaka yapar ve radyodan annesinin o sıralar en sevdiği şarkıyı açmak için radyoyu getirirdi. Annesi uyanır, 'iki yakışıklı erkeğinin' ona hazırladığı kahvaltıyı yedikten sonra hepsi giyinir ve kasabada o gün Sevgililer Günü için kurulmuş özel dükkânları gezmeye başlarlardı.
Ortaokula kadar Sevgililer Günü böyleydi. Ortaokuldaysa arkadaşlarıyla beraber toplanır ve birbirlerine 'Sevgililer Günü adetince' aptal aptal hediyeler verirlerdi. Örneğin Ben'e porno dergisi (Richie'den), Richie'ye üstünde sıçanlar olan bir Hawaii gömleği (Stanley'den), Eddie'ye üstünde 'People That Has Asthma Are So Fucking Dramatic, Bitch Just Breath?' yazılı bir tişört (Bev'den) gelirdi ve bunlar günün kazancı sayılırdı. Fikir 5. sınıfta Richie'den çıkmıştı ve Bev'in desteğiyle gerçekleşmişti. Günü iğrenç romantik-komedi sinemalarında en ufak olaya katıla katıla gülerek ve dalga geçerek geçirir, 'Sevgililer Günü Özel' olarak adlandırılmış sikim sonik atıştırmalıklar yer ve havai fişekleri izlemek için bir tepeye çıkarlardı.
Lisede ise iş çok farklıydı. Koskoca gün koridorlarda yiyişen çiftlerden sıyrılmaya çalışarak, "Sen ne kadar çikolata aldın?" sorularına ne cevap verse daha az dalga konusu olacağını hesaplamaya çalışarak, öğretmenlerin bile Sevgililer Günü'ne uygun kıyafetlerle gelmesine ve edebiyatta aşk üzerine romanlar üzerine konuşmasına göz devirerek ve kendisine yöneltilen "Bu yıl da mı yalnızız?" şakalarına çok da içten olmayan bir şekilde gülerek geçiyordu. Bir de bunun akşamı vardı. Nedense Derry Lisesi Sevgililer Günü akşamı partilemeyi adet hâline getirmişti ve o günler Richie'nin en çok halka açık alanda grup seks gördüğü zamanlardı. Sevgililer günü yalnızlığını tek geceliklerle geçirmeyi denemişti ama gecenin sonunda vardığı yer yine eziklerin yanı ve birkaç vodka şişesi olmuştu. O gecelerde eve nasıl döndüğünü bile hatırlamıyordu.
Üniversite ise tüm bunlara kıyasla çok ama çok sıkıcıydı. Çünkü hiçbir şey yoktu. Tek değişiklik bu günde sevgililerin birbirlerine daha rahatça yakın davranmasıydı (50 yaşlarındaki boşanmış profesörleri o gün pis pis bakmak yerine yanlarından geçip gidiyordu) ve onun dışında en ufak bir değişiklik yoktu. Hatta Richie o günlerde önemli projeleri son dakika yetiştirmek için bilgisayar başında göt çürüttüğünü hatırlıyordu. Richie'nin büyümekten nefret ettiği zamanlara örnek göstereceği yegâne günlerdi.
Ve komik olan, önceden birkaç ilişkisi olmasına rağmen tüm Sevgililer Günlerine Facebook'undaki 'yalnız' statüsüyle girmesiydi.
Ve bugün Sevgililer Günü'ydü.
"Richie, Tanrı şahidim olsun eğer beş dakika içinde evi terk etmezsen öldürürüm seni." Ve Stanley Uris dolu burnu, zayıf ve boğuk sesiyle bir kez daha tehdit ediyordu; Richie elindeki ilacın üstündeki yazıları okuyarak odaya girerken. Richie gözlerini ufacık yazılar üzerinde gezdirirken neden her seferinde bu kadar küçük yazmak zorunda olduklarını düşünüyordu. "Başımın çaresine bakarım. Siktir git artık."
"Ağzını çalıştıracağın kadar bağışıklığını çalıştırsaydın şu an hasta olmazdın amına koyayım, iki dakika nefes al konuşmak yerine." Richie, gözlerini ilaç kutusundan çekmeden dalgınca cevap verirken Stanley'in -Richie'nin daha birkaç dakika önce odanın öteki ucuna fırlattığı- battaniyeler içinde yattığı yatağa yaklaştı. Kafasını ilaç kutularından kaldırıp yataktaki kumrala baktığında Stan'in o düz, yargılayıcı bakışıyla yine ona dik dik baktığını gördü. Gerçi bu sefer yanakları (ve dudakları) ve burnu (ve dudakları) deli gibi kızarmış olduğu (ve dudakları) ve normalde tuhaf bir şekilde mükemmel duran bukleleri darmadağın olduğu için onu ciddiye almak zordu.
Yine de sırtını dikleştirdi ve absürt bir taklit için dudaklarını abartılı şekilde büzdü. "Mr. Uris," Felaket bir Alman aksanıyla lafa başladı. "Hastanemiz sağlıksal durumunuz için büyük bir endişe içinde! Orospuluğu bırakıp bizimle iş birliği yapsanız çok makb-"
"Tanrı aşkına, kes sesini."
"Gayet iyi gidiyordum."
"En son bu cümleyi kurduğunda karakolda sikin kalkmıştı."
"Küçük Richie'nin firarda olduğu dönemler için beni suçlayamazsın."
"Şuna Küçük Richie demeyi bırak."
Richie sırıttı. "Neden? Büyük olduğu için m-"
"Şu amına koyduğumun ilaçlarını ver de siktir git artık." diye Richie'nin lafını böldü Stan, dirseğinden destek alıp doğrulur ve Richie'nin tuttuğu ilaçlara uzanırken. Sesi hırıltılı ve dengesizdi.
Richie ilaçları Stanley'in erişim alanından çekerken onaylamaz bir şekilde 'cık cık cık' sesi çıkardı. "Babacığına izin ver halletsin."
"İyileştiğim zaman halledeceğin tek şey hastane masrafların olacak."
"Son kullanma tarihi geçmiş ilaç vermem ve intihar teşebbüsüne yardım etmem için yalvarıyor gibisin," Richie elindeki iki ilaç tabletini yatağın yanındaki komodine yerleştirdikten sonra elindeki şişenin kapağını açtı. İlaç kutularından çıkan o şeffaf kaşığa tam bir kaşık olacak şekilde ilacı dökerken Stan'in gözlerini üzerinde hissedebiliyordu.
Tam dolduğunda içi şurup dolu kaşığı Stan'in ağzına doğru uzattı. Stanley'in dudaklarını hâlâ kapalı tuttuğunu farkedince bakışlarını ela gözlere çevirdi. Stan'in bu inadıyla daha ne kadar uğraşmak zorunda olduğunu düşündü.
Büyük ihtimalle ikisinden biri ölene kadar.
"Hasta olmak seni azdırıyor mu da bu kadar ısrar ediyorsun?" Richie kaşlarıyla Stan'in ağzını işaret etti. "Aç şu ağzını."
"Şunu verdikten sonra gideceğine söz verirsen."
"Sevgililer Günü'nü yalnız geçirmeyi bu kadar istemenden şüphelenmeli miyim?" Sonra Richie'nin gözleri Stan'in nerdeyse içinde yüzdüğü kat kat battaniyelere kaydı. Kaşlarını çattı. "Ayrıca şunları üstünden at artık amına koyayım, kendi kendine havale geçirmeye ve hastanede seni kontrol etmek için üstüne eğilen hemşirelerin memelerini kesmeye mi çalışıyorsun? Sapık."
Stan suratını buruşturdu. "Ne- R- Hay-" Bir saniye durup cümlelerini toparladı ve devam etti. "Birincisi, asıl sen neden Sevgililer Günü'nü sevgilin yerine başka biriyle geçirmek için bu kadar ısrarcısın? İkincisi, bu ne tür bir porno senaryosu?"
Kaşığı havada tutmaktan Richie'nin eli ağrımaya başlamıştı. "Birincisi, benim sevgilim yok. İkincis-"
"Dur dur dur dur," Stan lafını böldü. Kaşlarını çattı. "Ne demek sevgilim yok? Connor şu durumda ne sayılıyor, odun falan mı?"
Richie bıkkınca nefes verdi. "Aynen. Artık iç şu ilacı. Mastürbasyon elimi bu genç yaşımda kaybetmek istemiyorum."
"Richie." dedi Stan, ciddi olmasına uğraştığı bir ses tonuyla. Tıkanmış burnu ve hırıltılı sesiyse bu uğraşında büyük bir engel yaratıyordu. "Açıkla."
"Şu ilacı içersen açıklayacağım orospu çocuğu. Elimi hissetmiyorum."
Stanley birkaç saniye tereddütle bir Richie'nin suratına doğru tuttuğu kaşığa, bir Richie'nin yüzüne baktı.
Sonra bir çırpıda kaşıktaki şurubu içip yuttu, sırtını iyice yatağa yaslayıp beklentiyle Richie'ye baktı. Dudaklarında kalan artığı yaladı.
"Dinliyorum."
Richie, Stanley'e pis pis baktıktan sonra kaşığı komodinin üstüne koydu ve diğer ilaçları kutularından çıkarmak için kucağına aldı. "Neyi açıklamamı istiyorsun anlamıyorum. Artık sevgili değiliz işte? Anlatacak bir şey yok."
Stanley ise olayın peşini bu kadar çabuk bırakacak değildi. "Ne zamandan beri sevgili değilsiniz?"
Richie'nin ilaç paketiyle uğraşan elleri bir anlık bir sekteye uğradı. Başını utanmış gibi iyice eğdi ve yüzünü uzun, siyah perçemler ardına sakladı. Kızarmıştı. "Dünden beri," diye mırıldandı sessizce.
Birkaç saniyelik bir sessizlik oldu.
Sonra Stanley büyük bir kahkaha patlattı.
Richie hızla kafasını kaldırdı ve suçlu bir çocuk gibi hızlı kelimelerle kendini savunmaya başladı. Daha doğrusu çalıştı.
"İnsanların ayrılması komik mi? Ha? Neye gülüyorsun? Babanıza bu fiyaskoyu anlatmaktan çekinmem Küçük Bey! Zavallı Donald. Sizin gibi etik davranışlardan yoksun bir oğlana sahip olmak... İnsanların kendi hayatlarıyla yaptığı şeyler size neden bu kadar komik geli- STAN, TAMAM, GÜLME ARTIK."
Stanley'in gülmesi boğazını tıkayan öksürükler yüzünden yavaş yavaş durulmaya başlarken Richie yardımcı oluyor gibi hafif hafif kumralın sırtına vurdu. Stan öksürükleri arasından bile kıkır kıkır kıkırdıyordu.
"Stan." Richie ciddi, yapmacık bir baba tonuyla lafa girdi. "Komik bulmanı anlıyorum evlat ama komedinin öz babası olarak diyorum ki komik değil. Biraz daha gülersen hasta masta demem ağzını yüzünü sikerim."
Stan gülmesini bastırmak ister gibi derin bir nefes aldı. Dudaklarından kaçan kıkırtıya mani olamadı tabii. "Her yıl Sevgililer Günü'ne yalnız girme geleneğini bu kadar istikrarla devam ettirmen bir ritüelin parçası falan da bizim mi haberimiz yok?"
"Birincisi, gelenek değil sadece tesadüf. İkincisi, sadece birkaç yıl sevgilinle girdin diye götün mü kalktı orospu evladı şu an benim kadar yalnızsın, ayr-"
"Neden ayrıldınız?" Stan umursamazca lafını böldü iyice yastığa yaslanırken. Yüzünde hâlâ bir gülümseme vardı, kahkahasının yarım bir yansıması gibi.
Richie ona yan bir bakış attı. Paketlerden çıkarttığı iki hapı Stan'in eline bıraktı ve komodinin üzerindeki yarısı su dolu bardağı ona uzattı. Stan ilaçları içerken, konuştu. "Bir aydır düşünüyordum zaten. Sınav haftasına denk geldi, bu yüzden moralinin içine sıçıp bir de akademik hayatını etkilemek yerine biraz daha beklemek istedim." Dramatikçe iç çekti ve dertli bir film sahnesiymiş gibi abartılı bir kafa döndürüşüyle camdan dışarı baktı. "Kaderde yokmuş."
"Bu hâlâ neden ayrıldığınızı açıklamıyor?" Stan bardağı tekrar komodine koyarken konuştu. Sesi daha yorgun çıkıyordu.
Richie kafasını tekrar Stan'e çevirirken omuz silkti. "Aynı hisler yoktu. Uzun zamandır. Geri gelmesi için daha fazla beklemek de haksızlık gibi geldi. Bu yüzden bitirdim."
Stanley burnundan güldü. "Sevgililer Günü'nden önceki gün?"
Richie gözlerini kocaman açarak abartıyla ellerini suçsuzum dercesine havaya kaldırdı. "Denk geldi?!"
"Evet, orospu çocukluğuna."
"Annen öyle düşünmüyor."
"Babam mı söyledi?" Stan'in ifadesi duvar kadar düzdü. "Anneni sikerken."
Richie sırıttı ve Stan'in saçlarını karıştırdı. "Stanley Uris skor yapıyor!" Sonra ellerini üst üste binmiş battaniyelere attı ve hepsini tek seferde kumralın üstünden çekip odanın öteki ucuna attı. "Ödül buz göt."
"RICHIE!"
Stan odanın diğer tarafına uçan battaniyeleri havada kapmak için atak yaptıysa da Richie yarı yolda kumralın ellerini tuttu ve onu ittirerek geri yatırdı. Tüm bunları yaparken de kulaklarına kadar sırıtıyordu.
"Hayır, hayır, hayır- Yaramazlık yok Küçük Bey!" Zenci uşak sesiyle lafa girerken Stan hâlâ ellerini Richie'nin hapsinden kurtarmak için uğraşıyordu. Richie pis pis güldü. Normalde Stan ellerini tek bir çekişte alırdı ama hasta olduğundan onun tutuşuna karşın güçsüzdü, parmakları bile hafif hafif titriyordu.
"Üşüyorum orospu herif," Stan kısık sesle şikayet ederken Richie iyice Stan'in üstüne yükleniyordu. Stan hâlâ Richie'yi üstünden ittirmeye uğraşırken pis pis baktı üstündeki adama. "Richie kalk üstümden."
"Üstünde değilim."
"Üstümdesin."
"Üst ve alt kavramları illüzyon."
"Richie."
Richie kocaman sırıttı. Bu işle fazla eğleniyordu. "Stanley."
"Kalk üstümden."
"Hayır."
"Normal orospu çocukluğunu kenara alıyorum, bari hastaya saygın olsun it herif!" Stan bu sefer Richie'nin geri kalan vücudunu tekmeleye başladığında Richie'nin elleri ister istemez gevşemişti.
"Auv- Vurma amına koyayım tama-"
Stan ani bir hamleyle Richie'yi üstünden attığında Richie'nin ağzından çıkan tek şey kısa bi 'ah'tı.
Richie'nin sırtı Stan'in ani hareketiyle yatağa vurdu ve hemen sonrasında bileklerini kavrayan o parmakları hissetti: bir saniye daha geçti ve bir bakmıştı ki karnında Stan oturuyor, ellerini yatağa bastırıyordu.
Bir yatağa sabitlenmiş ellerine bir de üstündeki adama baktı.
Stan'in su yeşili tişörtü belinde hafif sıyrılmıştı ve kalça kemiklerindeki o iki ben görünüyordu. Yakası, Richie'nin bilinçsiz kavramasıyla kaymış ve köprücük kemiklerini daha da göz önüne sermişti. Stan'in buklelerinin tepesinde sallanışı, o ifadesiz kızarmış suratı ve rahatlattığı zaman yarı-kapalı duran ela gözleriyle tam üstünde olması kesinlikle iyi değildi.
Tabii, Stan ve Richie anaokulunda arkadaş oldukları o günden beri sık sık güreşir ve birbirlerini sinir ederlerdi, bunda sıkıntı yoktu. Richie okul koridorlarında Stan'i hoşlandığı kıza itip kaçardı; Stan, Richie topluluk içinde aptalca bir şey söylediğinde elinde ne varsa onla Richie'nin kafasına vururdu; Richie sırf Stan'i sinirlendirmek için ördek gibi dudaklarını uzatıp Stan'i öpecekmiş gibi yapardı ve Stan suratını buruşturup elini Richie'nin dudaklarına kapatır ve suratını itmeye çalışırdı ve Richie sırıtarak tüm ağırlığını Stan'in üstüne verirdi ve Stan vücudunu Richie'nin hapsinden kurtarmaya çalışırdı; eve söyledikleri vakitten geç gittiklerinde kimin bahane işini üstlenmesi gerektiğine karar vermek için kapı önünde birbirlerini iteklerlerdi; film akşamından sonra bulaşıkların yıkanması gerektiğinde çakırkeyif halde halı üstünde güreşirlerdi ve kaybeden bulaşıkları yıkardı; birbirlerinde yatıya kalırlarken hangi şarkıyı açacaklarına karar veremediklerinde kasetçalara ulaşmalarını engellemek için birbirlerine çelme takıp saçlarını çekerlerdi, yerde güreşirlerdi ve kazanan kendi istediğini açardı sonra da güreşirken çıkardıkları gürültüden ebeveynlerinden azar yiyip kıkır kıkır gülerlerdi. Richie, Stan'e eşcinsel olduğunu söyledikten sonra bile Stan Richie'yle olan fiziksel yakınlığını -çoğu kişinin aksine- yanlış anladığı tek bir an bile olmamıştı ve Richie ona bunun için sonsuz kez minnettardı.
Ama şu an uygun değildi. Hayır, hayır, hayır- şu an kesinlikle uygun değildi.
Çünkü artık Stan'i koridorlarda hoşlandığı kızlara itmiyordu. Çünkü artık Stan elindeki kitapla hafifçe kafasına vurup kaşlarını onaylamaz bir şekilde kaldırdığında eskisi gibi sinirlenmiyordu. Çünkü artık Stan'i ördek dudaklarıyla öpmeye çalıştığında ve Stan yüzünü buruşturup eliyle dudaklarını kapattığında midesi o eski boşluğunu korumuyordu. Çünkü artık Richie o bahane uydurma zamanlarını hatırladığında söyledikleri bahanelerin absürtlüğünden dolayı değil gözüne Stan'in o anki görüntüsü ve gülüşünden geldiği için gülüyordu. Çünkü artık Richie bulaşıkları yıkamamak için değil, Stan'le halıda kıkırtılar eşliğinde yuvarlanabilmek için güreş talep ediyordu. Çünkü artık Richie şarkı kavgalarında özellikle Stan'in kazanmasına izin veriyor ve Stan kendi şarkısını açıp sırıttığında yüzündeki o aptal gülümsemeyi silemiyordu. Çünkü artık-
Çünkü artık Richie bazen Stanley'in, dokunuşlarını yanlış anlayabilmesini umuyordu.
Çünkü Stanley böyle çok güzeldi.
Ve Richie sadece yanaklarındaki değil, vücudundaki her bir kan damlasının damarında ısındığını hissediyordu.
"Richie?"
Richie gözlerini tekrar Stan'inkilere çevirdi.
Stan'in kaşları hafif çatıktı.
Richie ise Stan'in parmak izinin şu ana kadar bileklerine kazınıp kazınmadığını merak ediyordu.
"Evet?"
"Daldın gittin?" Stan ellerini Richie'ninkilerden çekerken yüzünde sorgulayıcı bir ifade vardı, ne olup bittiğine anlam bulmaya çalışıyor gibiydi. Stanley'in gölgesi suratından kalkınca Richie bir an temiz ışığın altında boğuluyor gibi hissetti.
"Aklıma şey geldi," dedi düşünmeden. Birkaç saniye sonra aklına gelen şeyle sırıttı. "Kaç kişiyi daha böyle vücut kafesine alıp s-"
"Tanrı aşkına!" Stan konunun nereye bağlanacağını anladığında sesini yükselterek Richie'nin cümlesini yarıda kesti ve kendini Richie'nin yanına attı. Richie onun bu tepkisine güldü.
"Daha bitirmedim bile!"
"Ne diyeceğini bilmiyorum sanki!" Stan hırıltılı sesiyle sitem etti. Stan onaylamaz gibi başını salladı hafifçe ve mırıldandı. "Sapık herif."
Richie sırıttı. "Öyle deme, annen çok seviyor."
"O kadar yorgunum ki gözlerimi bile deviremiyorum. Bence bu susman için bir işaret."
"Susmamı o kadar çok isteseydin çoktan şu suyu kafama boca etmiştin, masal okuma."
"O kavanoz gözlüklerle bu detayı nasıl yakaladın, hayret doğrusu." Stan mırıldanırken sol omzuna doğru yattı, şimdi yüzü tam olarak Richie'ye dönüktü. Yan profili mitolojik tanrıların heykellerini andırmasına rağmen Richie, Stan'in tüm yüzünü izlemeyi çok daha fazla seviyordu.
"Kör olmanın da getirdiği bazı yetenekler var."
"Diğerlerine ne getiriyor bilmiyorum ama seninkinin ağır orospu çocukluğu olduğu kesin." Richie başını çevirdiğinde Stan'in gözlerini kapattığı gördü. Kirpikleri titreşmiyordu bile: Richie gerçekten Stan'in uyumak üzere olduğunu farketti.
"Gören de annem babanı sikip annenle boşanmalarına sebep oldu sanacak. Dünyalar güzeli Maggie'me laf söylerken hiç mi canın yanmıyor?"
"Senin orospu çocukluğu akraba bağlarından değil tamamen kafa yapısından olduğu için yanmıyor."
Richie kulaktan kulağa sırıtıyordu. Hafifçe Stan'e yanaştı; dirseğini yatağa, yanağını omzuna yasladı. Gözleri hâlâ Stan'in yüzündeydi.
"Aşıksın galiba bana."
Stan kısaca güldü. Tonundan bile uykuya adım adım yaklaştığını anlaşılıyordu.
"Ancak rüyanda."
Bunun üstüne Richie bir şey söylemedi. Birkaç dakika sessiz kaldılar. Stan'in nefesleri belli bir düzene girmişti. Richie uyuduğunu düşündü.
Richie hafifçe eğildi. Sonra durdu. Biraz daha eğildi ve Stan'in dudağının kenarını öptü.
Geri çekildi ve Stan ne tepki verecek diye birkaç saniye bekledi. Kalbi deli gibi atıyordu. Tanrı aşkına, bunu neden yapmıştı ki? Amacı neydi? Daha dün sevgilisiyle ayrılmıştı ve şimdi büyük ihtimalle son üç yıldır aşık olduğu ama iki hafta önce bunu farkettiği en yakın arkadaşının kollarına mı koşuyordu? Orospu muydu acaba? Stan bundan sonra ne derdi ki? Arkadaşlıkları biter miydi? Net biterdi. Yani, niye bitmesindi ki? Nerdeyse öpmüştü. Yani, tamam, öpmek o kadar büyük bir şey değildi sonuçta sikmemişti ama yine de- öpmüştü? Stan'e ayrılıktan kafasının iyi olmadığını söylese inandırabilir miydi ki? Evet evet, duygusal boşluğa düştüğünü ve bunun bir anlamı olmadığını söylerdi, hepsi bu! Stan de hatasını affederdi ve eski hallerine dönerlerdi. Kopkolay! Değil mi? Ama ya öyle olmazsa? Yani- Ya Stan arkadaşlıklarını bitirmek ve bir daha görüşmemek isterse? O zaman? Richie bunu planlamamıştı ki! İş görüşmesine gittiğinde ve 10 yıl sonrasını sorduklarında bile hayatında Stan vardı! Yok muydu yani şimdi? Peki apartmanları? Hangisi taşınacaktı? Sonuçta arkadaş olmazlarsa araları epey tuhaf olurdu. Richie taşınırdı. Sonuçta kabahat onundu, değil mi? Stan'i yormanın alemi y-
Yakasını güçsüzce kavrayan el onu düşünce balonundan çekip çıkarırken ağzı bir şey demek için hafifçe açılmıştı.
Dudaklarının üstünü örten sıcacık dudaklarsa dilinin ucundaki tüm kelime olasılıklarını yutturmuştu Richie'ye.
Richie'nin gözleri fal taşı gibi açıldı.
Birkaç saniyelik bir öpücükten sonra Stan geri çekildi ve yarı açık, uykulu gözlerle Richie'ye baktı. Güldü ve başını geri yastığa bıraktı. Richie'nin yakasındaki eli gevşedi ve yatağa düştü.
"Sevgililer günün kutlu olsun, Tozier."
3 notes · View notes