Bana ait tek odanın penceresi hep karanlığa bakar. O yüzden geçmişimi de göremem geleceğimi de. Zifirî bir hayatın içinde hem kalabalık, hem yalnızlık.
Ben deliyim galiba. Bi bakmışım efkarın dibine vuruyorum ulan, çok özlüyorum , o an şiir yazıyorum ağlıyorum vs vs bi bakmışım Aykut elmas izleyip kankamı arıyorum saatlerce gülüyoruz.
Merhaba canımın içleri. Uzun bir aradan sonra okuyup aşık olduğum kitap hakkında konuşayım diye geldim. Sanırım "En sevdiğin kitap ne?" sorusunun cevabı bu kitaptan sonra değişti. Yer edinmiş bir kitap oldu benim için.
Mine Söğüt okumayı hali hazırda çok seviyorum. Bundan önce "Deli Kadın Hikayeleri"ni okumuştum. "Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey" kitabını da hayatımın bir döneminde okumuştum ama bilen biliyor, hatırlamıyorum çoğu zaman okuduğum kitapları. Psikolojimi bozuyor Mine Söğüt'ün kitapları bir tık ama zaten her iyi kitap biraz psikolojiyi bozmalı, haksız mıyım?
!! Kitaptan çok fazla alıntı yapacağım.
Kitaptan genel olarak bahsetmem gerekirse, tek kişinin olarak başlayıp biten ancak beş kişinin hikayesi bu. Kendi monoton ve zorla yaşatılan hayatından vazgeçip kendini sokaklara atmış, ölmeyi planlayan bir adamla başlıyor hikaye. Sonra yaşlı bir kadın hayatına giriyor. Ölmesine izin vermiyor kadın. "Aşığım ben bu kadına. Öl dese ölürüm. Öldür dese öldürürüm. Ölme dedi ölmedim. Öldür dedi öldürdüm."
Birkaç deliyi anlatıyor her zamanki gibi Mine Söğüt. Kendi hayatından ve ailesinden vazgeçmiş bir adam, sevdiği için bacaklarından vazgeçmiş bir kadın, kendini unutmuş bir adam, çöpte bulunan küçük bir çocuk, bir de... Hülya var işte. Kendileri olma çabasında hepsi. Bıraksalar da kendimiz olsak derdinde... "Kim her şeyden arınıp da sadece kendisi olmak istemez?"
Özetle hem kendi zihinleriyle hem de sokakla savaşıyorlar. O savaşın arasında bir şekilde bir aile oluveriyorlar. Geçmişleri kendileri ve etrafla savaşmakla geçmiş bu insanlar, tek dertleri beraber olmak olan bir aileye dönüşüyor. Güzel bir yıkım, aşk, savaş hikayesi yani. Bir şiirin içinde yaşayıp gidiyorlar. "Şiiri sadece yazılır bir şey sanıyor Efsun Abla. Yaşanabileceğinden habersiz. Oysa kendisi bir şiirin içinde yaşıyor."