Yazdım. Aylardır olan kırgınlığımı ve gitgide açılan mesafemizi yazdım. Yazdıklarımı sabah görecek ve ben bu gece uyuyabilir miyim emin değilim. ÇOK GERİCİYDİ. Söylemeyi düşünmüyordum ama bana o fırsatı sundu ve bende kullandım. Darılan hep benim ama ilk adımları atan da hep benim enayiliğin kaçıncı boyutu bu ya gerçekten akıllanmıyorum. Ya bazı şeyleri halledicez ya da ben bu arladaşlığı bitiricem o yüzden çok gerginim.
Sana çok şeyler öğretecek kedere hoş geldin de... Kederin pencerelerinden içeri tertemiz bir hava girsin, bırak. O hava içimizin gözeneklerinden nüfuz etsin, yeknesaklığın tozlarını havalandırsın ve bizi varoluşun dolu doluluğuyla buluştursun. Bizi can sıkıntısının çölünden diriliğin hüznüne çıkarsın. Dünya yeşerecek tohumları bekliyor. Kimseye kendini göstermek zorunda değilsin. Kimseyle yarışmak zorunda değilsin. Elindeki fidanı dik, gönlündeki tohumu toprağa göm. Senin eylemin bu:
"Erdemli keder. "
Dünyada çok acı var ve sen geçip gidemiyorsun. Bir el seni çiçekleri diriltmeye zorluyor. Onların direncini senin direncine bağlayan bir yol var. Yok, sen usulca yürü, koşma. Fısılda ama bağırma. Kederin garibi ol sen. Görünmeyen kapı sana açılacaktır. Semaya bak.
Kemal Sayar
Dipnot: Yoruma kapalı sadece emoji olabilir, sevgiler ♥️
Merih'i yazarken zorlanmıyordum aslında ama Elif'in dedikleri beni düşündürdü. Yazamıyorum sanırım, bazen böyle bir çukura düşüyor gibi hissediyorum. Kendimi sadece bir karakterin arkasına sığınıp ifade edebiliyorum ve onun da "iyi" olmadığını duyunca takıntı haline getiriyorum "mükemmel" olmayı. Bilmiyorum. Belki de yazmak bana göre değildir, başka şeyler yapmalıyımdır. Kendimi zorlamamın ne anlamı var ki? Ya da en başta paylaşırken ne düşünüyordum ki?
Bir gün mutlaka özle beni. Her şey daha berbat bir duruma girmişken özle. Bir çıkış yolu olmadığında, benim için artık bir önemi kalmadığında özle beni. Sana kıyamadığımı hatırla ve öyle özle. Berbat bir hayat yaşa demiyorum. Ama bana yaşattığın her şey için bir gün pişman ol.