Issız rihtimlarda el sallamakla geçirmek taraftarıyım günlerimi bu aralar
Daha önce hiç gitmediğim bir yere gidip,
İnce belli bardakta çay içmek tek düşüncem
Seyrine doyamadığım denize uzanmak, koşmak istiyorum.
Yıldızlar kadar uzak hayalinle örülü yalnızlığım
Kafası hafif dumanlı kaldırımlarına yıkılıyorum İstanbulun
Pek yakıştırmazlar ya hemcinslerimin eline kalemi,
Ben elimden bırakmıyorum ne hikmetse
Mevcut tüm bedenlerini deniyorum yazar kişi olmanin.
Beğendiğim olursa çıkarmıyorum.
Gene böyle puslu bir gündü hatırlıyorum.
Gene kasvetliydi gökyüzü, deniz gene somurtkan.
Bükülmüş dudaklarıyla bir şehir duruyor karşımda tüm asaletiyle
Memnuniyetsiz bir adamın ifadesini anımsatan
Bilmem ki neden böyleyim?
Neden ödüm kopuyor yalnız kalmaktan
Ve neden en çok yalnızken mutluyum?
Sesim neden en çok yalnızken bu kadar güzel?
Neden en uzun yalnızken yazabiliyorum?!
Bardağı boşalttığım vakit,
Bu sorularıma da cevap bulmak istiyorum.
Seyirlik alemdeyiz yahu!
Bak hiç tükeniyor mu görünme çabaları …
Eksiliyor mu seyredilenler, seyre dalanlar azizim.
Yalnizlik insani eksiltiyor dedimse, içini canim!
Dışından ne eksiltsin?
Saçların seyrelir, gülüşün bulanır amenna,,
Ama halen iki gözlüsün be cancağızım!
Aksamüstü güzeldir sahil yolları,
Günes güzel batar mesela, güzeldir günü bitiren çigligi.
Horoz ötmedi diye bakmadığını bilir en basitinden güneş …
Yaprak dökümüne denk gelmez ki hep ayrılıklar!
Sırnaşın sarmasiklarin en işveli olduğu çağda gelir kimi zamanlar.
Güz bitimlerine diş bilemem ben,
Bilirim beyhude değildir yüreğimin çalkantısı.
Bu şehirde deniz kenarında yasanir ayrılıklar.
Hatırlıyorum gene öyle bir gündü.
Gene elde bir mendil, gene yalan dolan.
Ağlayıp sizlamisti gene bir kız,
Göz yaşını ziyan etmemişti oğlan …
Ben de oradaydım, ben de gördüm.
Günes tanık olmak istemediğinden gidiyordu.
Yakamozlar küskün…
Seyreden bir ben.,
Görülmeye deger bir ayrılık değildi vesselam!
İlle de dersen hazanda ayrılır yollar…
Düşmeli yapraklar…
Bir düşün hele..
Hep var olacak mı su ağaçlar?
Hem hatırlamaz mısın, biz ayrılırken yemyeşildi zeytin ağaçları
Hep izlemezler ayrılığı,
Bizde var bu yol kesen bakışlar.
Bir noktam vardı evvelden
El yordamıyla yollar çıkarırdım içinden…
Çıkmaz sokaklara çıkmış ne gam,
Meylimiz en başından beri çıkmazlara sapmak yönünde zaten!
Dört yol ağızları bize göre değildir mesela,
Şug kadın kahkahaları..
Mahremiyet, masumiyetti güya tek dert!
Ünlem parantez içinde mi bilmem..
Biteviye ağlasın deniz kenarında oğlan,
Biteviye umursamasin kadın.
Ne yöne eseceğini şaşırsın rüzgar,
Yanlış yönde dönsün akreple yelkovan..
Mecbualar katlar gibi katladığımız günler halen çıkıyor ceplerimden
Yarım kalmış, insanlığa sığmamıs..
Siluetin kalmış o günlerde.
Avare bir serseri
Alnındaki hüsnühat..
Yaşamıyor zavallı
Olanca canı arada vurur yüzüne,,
Kalmış öyle akşamdan..
Biraz da yağ çekilirmis sanki o zamanlar
Söylediğine göre öncesizmis aşklar, ölümsüzmüş aşıklar..
Hatırlıyorum gene bugünkü gibi bir gündü,
İskelede sarmaş dolaş çifte kumrular..
Sonra ne oldu da ayrıldılar?
Ne vakit ayrıldı noktadan türeyen yollar..?
Çay bitmis meğer, çok olmuş besbelli biteli..
Çok olmuş ki ters ters bakıyor kadının teki..
Ne düşündüm ne yazdım bilmiyorum.
Bir sen kalmışsın
Bir deniz
Güneş
Ve kiz,,
Bir de oğlan …
134 notes
·
View notes