Tumgik
#gılgamış
tuzcularisin · 1 year
Text
Tepedeki Mabet
Zümrütten yapılmış bir aynaya benzeyen gökyüzünü, bir örtü gibi beyaz bir bulut kaplamıştı. Güneşin ışınları, kibar ve nazlı bir kadının güzelliğinin parıltıları gibi her yeri aydınlatıyor ama yakmıyordu. Sık yapraklı ağaçların gölgeliklerine yaslanıp uzanan çimenlerin, çevrelerini küçümser gibi bir duruşları vardı… -Abla son durak… Kitaptan başımı kaldırıyorum şaşkın, Üsküdar’dan bindiğim…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
proofhead · 2 days
Text
İnternette İlk Defa: İhsan Oktay Anar'ın İlk Öyküsü - Kafirler İçin Apologya
Dördüncü sayının kapağı Elimde biriken onca yeni materyale karşın, bir süredir yeni bir İhsan Oktay Anar yazısı yazmıyordum. Ancak o kadar kıymetli materyaller buldum ki bunları tek bir yazıda ve bir anda değil de, yavaş yavaş paylaşmaya karar verdim. Ülkedeki ciddi birkaç fanatik Oktay Anar okuru gibi, siz de blogumu takibe alırsanız oldukça nadir durumda olan bu eserler hakkında bilgi…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
barisyildirrimm · 4 months
Note
1-En sevidiğin
2-Hayatının dönüm noktası diyebileceğin
3-Önerdiğin
Yukarıdaki üç başlık adı altında kitap önerebilir misin? (İstersen film de ekleyebilirsin ama kitap mutlaka olsun)
Şimdiden teşekkürler
1- Sabahattin Ali ~ Kürk Mantolu Madonna
2- Grigory Petrov ~ Beyaz Zambaklar Ülkesinde (Atatürk’ün ülkedeki okulların, özellikle askeri okulların müfredatına dahil edilmesini emrettiği bir kitap.)
3- Sabahattin Ali - Kürk Mantolu Madonna
Sabahattin Ali - İçimizdeki Şeytan
Grigoriy Petrov - Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Amin Maalouf - Semerkant
Mithat Cemal Kuntay - Üç İstanbul ( Ağır ama sürükleyici)
Homeros - İlyada Destanı ( Fazlasıyla ağır sayfaları tekrar tekrar okuman gerekli anlaman için ve büyük fikir adamalarının okuduğu bir kitapmış.)
Peyami Safa - Yalnızız
Gılgamış Destanı ( Tek okumada bitirilecek bir kitap)
11 notes · View notes
doriangray1789 · 10 months
Text
BÜYÜK TUFAN
genellikle bir deitenin veya deitelerin, ilahi bir intikam biçimi olarak insanoğlunu temizlemek ve günahlardan arındırmak için medeniyetleri yıkmak için kullandığı iddia edilen bir araçtır. çoğumuzun bildiği en yaygın hali nuh tufanıdır, semavi dinlerinin üçünün de kabul ettiği bir olaydır. mezopotamya'da bir çok farklı kültürde rastlanılsa da mezopotamya dışındaki uygarlıkların kültürlerinde de yer alması sebebiyle bu tufan felaketinin ortadoğuda gerçekleşmiş yerel bir olaydan ziyade bütün dünyayı etkilemiş olarak küresel bir felaket olabileceği ihtimali söz konusu. ancak günümüzdeki bilim bütün dünyayı etkileyebilecek küresel bir tufan felatinin çok da mümkün olmadığı görüşünde. bu yüzden bu tufan hikayelerinin küresel tek bir tufandan ziyade görece yerel tufanlardan esinlenilmiş olması daha güçlü bir ihtimal.
nuh'un yaradılış tufanı dışında yunan mitolojisinde deucalion ve pyrrha, hinduizm'de manu, çin mitolojisinde gun-yu, iskandinav mitolojisinde bergelmir, maya mitolojisinde k'iche', kuzey amerika'da lac courte oreilles ojibwa kabilesinde, yine güney amerika'da muisca ve canari kabilelerinde ve son olarak avustralya'nın aborjinlerinde bile yer alan bir motiftir. nuh, manu, gun-yu, bergelmir ve diğerleri de hikayenin kahramanları oluyor, tufandan sağ çıkıp insanlığı devam ettirmekle görevli tanrıların seçtiği elçiler olarak düşünülüyor. bizim aşina olduğumuz nuh tufanının ise nuh öncesi üç farklı versiyonu mevcut, bunlar sümer mitolojisinden ziusundra destanı ve babil dönemlerinden kalma gılmamış destanı ile atrahasis destanı olarak geçiyor. içlerinden en eskisi olan ziusundra destanının bilinen en eski yazıtı milattan önce 1600'lü yıllara dayanıyor.
sümer tarihinde tufan öncesi kralların çok uzun yaşadıkları görülüyor, tufan sonrası krallar ise çok daha kısa ömürlere sahip olmuşlar. ki burada çok uzundan kastım 20 ile 45 bin yıl arası bir zamana tekabul ediyor. nuh peygamber için de tufandan sonra 350 yıl civarı, toplamda 950 yıl civarı yaşadığı öne sürülüyor. tufan sonrası sümer kralları çok nadiren bin yıl yaşayabilmiş, çoğunluğu 100 yılın altında bir ömre sahip olabilmiş. adem 900 yıl, ibrahim 175 yıl, musa 120 yıl yaşamış deniliyor. tufandan önce neden insanların bu kadar uzun yaşadığının söylenildiğiyle alakalı çok bir fikre sahip değilim, dinlerin yazılış tarihlerindeki insanların hesaplarıyla alakalı olabilir veya kullanılan takvim sistemleriyle. ne yazık ki bu konuda araştırma yaparken tanrıdan bağımsız bir cevap bulamadığım için işin bu kısmını detaylıca açıklayamıyorum. çünkü "tanrı öyle istemiş" benim gibi biri için pek tatmin edici bir cevap sayılmaz. ama günümüzde insanın biyolojik ömrünü düşününce bu sayıların büyük ihtimalle uydurma veya mantıksız bir hesaba dayandığını söyleyebiliriz. çünkü sırf tufan sonrası yaşamış sümer krallarının hüküm sürdükleri süreleri topladığın zaman milattan sonra 10,000 küsürlü yıllara karşılık geliyor. tufan öncesinde hüküm sürmüş olan 8 kralın toplam 240 bin yıl kadar bir süre hükmetmiş olduğu söyleniyor ki insanlığın tarım devrimi ve yerleşik hayata geçişi yaklaşık 10 bin yıl önce gerçekleştiğinden bu sürelerin mantıksız olduğu görülebiliyor.
destanın sümer halinde ziusundra tanrıların insanlığı yok etme planlarını duyar ve bir gemi inşa eder. yahudi incilinden gelen yaradılış destanında ise yehova nuh'a gemi yapmasını emreder ve tufandan sonra insanlığı bir daha asla bir tufan ile yargılamayacağını buyurur. nuh destanına içerik olarak en yakın bilinen tufan destanı m.ö. 700'lere dayanan, gılgamış destanının babilli bir kopyasında yer alıyor. gılgamış destanında bahsi geçen gılgamış döneminin sümerlere bağlı şehir devleti olan uruk'un kralıdır bu arada, gılgamış destanında tanrı ea tarafından gemi yapmakla yükümlendirilen kişi utnapishtim'dir.
bu kadar genel kültür yeterlidir herhalde, tanrıları ve 45 bin yıl yaşayan kralları bir kenara bırakıp bütün bu destanların arkasında yatan olaya bakmak istiyorum. çünkü amerika'dan avustralya'ya, iskandinavya'dan çin'e kadar uzanan geniş bir coğrafyada yer alan bu destanların nasıl bir felaket sonucu ortaya çıkmış olabileceği işin literatür kısmından daha çok ilgimi çekiyor. ilk olarak bu tufanlara neyin yol açtığını düşünmek gerekiyor. ortada bir çok senaryo söz konusu. sümer tufanı veya nuh tufanı olarak bildiğimiz olayın aynı olaya karşılık geldikleri düşünülünce, eski sümer şehirlerinin kalıntılarından bir tufanın gerçekleşmiş olduğu kesinlikle gözlenebiliyor.
ilk olarak sümer uygarlığının şehirlerinin ve basra körfezinin bir kısmının mevcut olduğu haritayı eklemek isterdim
eğer ki sümer uygarlığı bu tufanı yaşadılarsa, tufan çok büyük ihtimal ile bu bölgede gerçekleşti. haritada fırat ve dicle nehirleri de mevcut.
peki ama bu kadar su nereden geldi, bu sorunun birkaç farklı cevabı var ortada. ilk ve belki de en basit olan cevabı, m.ö. 3000'li yıllarda hint okyanusuna düşen yaklaşık 30 kilometre çapa sahip bir meteor olabileceği düşünülüyor. meteorun yarattığı kratere bugün burckle krateri deniliyor, görselden de bakıldığında bu meteorun sümer, çin ve avustralya'da gerçekleşebilecek bir tufanı açıklayabileceği aşikar. ama çin tufanının sümer tufanıyla alakasız oluşu ve aborjinlerin tufanı hakkında pek bilgi sahibi olmamamız bu meteorun sadece sümer tufanına yol açmış olabileceğini gösteriyor. zaten amerikan tufanları düşünülünce bu meteorun küresel bir tufana yol açmış olması ihtimali düşük gözüküyor. ama sümerler dönemindeki nuh'un gemisinin güneydoğu ırak'tan ağrı dağı'na ulaşmasını mantıklı bir şekilde açıklayabiliyor. görselde ağrı dağıyla fırat ve dicle nehirleri de mevcut. günümüzden 5 bin yıl önce gerçekleşmiş ve meteordan kaynaklı bir tufan deniz seviyelerindeki yükselmelere ihtiyaç duymadan gerçekleşebilir, çünkü 5 bin yıl önce deniz seviyeleri günümüzdekinden çok daha farklı değildi. ki sümerlerin geç neolitik çağdan bronz çağının ortalarına kadar yaşadıkları, tufan felaketinin de neolitik çağdan bronz çağına geçiş esnasında gerçekleşmiş olabileceği de düşünülünce mantıklı bir teori gibi geliyor. sümerlerin m.ö. 4500'den m.ö. 1900'lere kadar yaşamış olduklarını da düşününce bu meteorun yaratabileceği bir tufana maruz kalmış olma ihtimalleri çok güçlü. keza sümerlerin yaşadıkları dönemlerde de deniz seviyelerinde ciddi bir yükselme mevcut değil.  yine sümer/nuh tufanı için bir başka fikir de tufanın Basra körfezinin
dolumundan kaynaklı olabileceği görüşü. daha sonra detaylarına gireceğim, ancak son buzul döneminin sona erişiyle yükselen su seviyelerinin hürmüz boğazını aşmasıyla bölgeye tufan etkisi yaratacak bir tsunamiye sebep olmuş olabilir. bunu bir barajın yarılmasıyla barajın tuttuğu bütün suyun bir vadiye boşalması gibi düşünebilirsiniz. su seviyeleri hürmüz boğazını aşamıyorken boğaz, doğal bir baraj görevi görmüş olabilir. ki benzer bir olayın aden körfeziyle kızıldenizde olmasının hz. musa'yı kovalayan firavunun su altında kalmasını da açıklayabileceği düşünülüyor. her ne kadar kızıldeniz bu olaydan çok daha eski bir deniz olsa da su seviyesindeki ani bir yükselme böyle bir efsaneyi destekleyebilir.
hint denizine düşen meteorun tektonik levhalarda ve fay hatlarında yaratacağı stres ile oluşan bir deprem, hürmüz boğazında bir yarılmaya ve dolayısıyla basra körfezine ciddi bir su akışı olmasına sebep olabilir. basra köfezinin oluşumu 15 bin yıl öncesine dayandırılıyor. avrasya ile arabistan tektonik levhalarının çarpışması sonucu oluştuğu düşünülüyor, ki bölgedeki zagros dağları da bu teoriyi destekler nitelikte. kızıldenizin sürekli açılmasıyla (yatay olarak genişliyor) arap levhası afrika levhasından her yıl kuzey ile kuzey-doğu arası bir istikamette 1.2cm civarı uzaklaşıyor. bu ayrılma ile arap levhası iran'da bulunan fayları sıkıştırıyor ve bu etki kuzey anadolu fay hatlarında meydana gelen depremlere dahi yol açabiliyor. meteor teorisinin böyle bir yanı da mevcut, özellikle meteorun yarattığı bir tsunami dalgasından ziyade yol açabileceği bir deprem de tufana sebep olmuş olabilir.
9 notes · View notes
venusunruhu · 1 year
Text
Lilith’in ilk izi 5000 yıl önceki Sümer Mitolojisine kadar uzanmaktadır. Gılgamış destanı, Kabala, Talmud, Tevrat gibi dini ve mitolojik metinlerde Lilith hakkında oldukça fazla efsane ve öykü bulunmaktadır. Musevi inanışına göre Lilith, Âdem’in ilk karısıdır ve Âdem’le birlikte çamurdan yaratıldığından onunla eşit olduğu görüşündedir. Âdem’e tabi olmaya karşı çıkınca cennetten kovulur. Karanlıklara karışan Lilith şeytanla birleşerek günde yüz çocuk doğurur ve hızla yeryüzünde kötülüklerin yayılmasını sağlar. Cennette tek başına kalan Âdem çok sıkılır ve eşini geri vermesi için tanrıya yalvarır. Tanrı sürgündeki Lilith’e üç melek göndererek geri dön çağrısı yapar. Lilith bu çağrıyı kabul etmeyince elçi melekler “günde yüz çocuğunu öldürürüz” tehdidini gerçekleştirirler. Lilith duyduğu derin acı nedeniyle bundan böyle âdemoğullarından doğacak her çocuğu öldürmeye yemin eder. Hamile ve Loğusa kadınlara dadanır, bebeklerin baş düşmanı kesilir. Sadece yakınında üç meleğin ismi ya da sureti bulunan çocuklara zarar veremez. Günümüzde bebeklere nazarlık ve muska takılmasının tarihçesi de Lilith kültüne bağlanır. Musevi dininde erkek çocukların doğduktan sekiz gün sonra sünnet edilmesinde de gene bu kültün izi vardır. Zira Lilith her doğan erkek çocuğun ilk sekiz gün içinde, kız çocuğun ise yirmi gün içinde canını alacağına yemin eder. Ayrıca yalnız yatan erkekleri erotik düşlerle baştan çıkarıp güçten düşürür, aynalara fazla düşkün olan kadınları da kötülüğün safına çeker. Kısacası insanoğlunun başına gelen tüm felaketlerin sorumlusu olarak görülen Lilith adeta bir “günah keçisi” ilan edilerek lanetlenir. Bu arada Tanrı Âdem’in yalnızlığını gidermek için kaburga kemiğinden Havva’yı yaratır. Erkeğin kaburga kemiğinden doğan Havva, Âdem’e tabii olur.
15 notes · View notes
choirubyy · 2 years
Text
Lilith kimdir ?
Lilith, Âdem ile aynı zamanda ve aynı anda yaratıldığından Âdem'in kendisine eşit olduğu görüşündedir. Âdem'le birlikte olmayı şiddetle reddeder. Adem ısrar ettiğinde ise büyü ile kaçar ve onu terk eder. Melekler geri getirmek için Lilith'i bulur ama kendisi Kızıldeniz ile birlikte olduğundan 100 den fazla cin çocuğu olduğunu, bu nedenle artık Adem'e sadık olamayacağını bildirir. Bu arada Tanrı Lilith’i durdurmak için üç melek gönderir. Melekler Lilith’e eğer geri dönmezse 2 günde bir çocuğunu öldüreceklerini söylerler ve geri dönmediği, Tanrıya ve Adem’e itaat etmediği her bir gün için bir çocuğunu öldürürler. Bunun üzerine Lilith, Adem ile Havva’nın soyundan gelenlerin çocuklarını öldürmeye başlar. Rivayete göre, erkekleri doğduktan 8 gün, kızları ise 20 gün içinde öldürmeye çalışır. Bugün dünyada var olduğuna inanılan cinler Adem ile Lilith'in ve Tuval Kabil eşi Naama'ın birlikteliğinden meydana gelmiştir. Adem ile Havva'nın sınırlı hayat ile lanetlenmeden önce, cenneti terk ettiğinden ölümsüzdür. Lilith'den sonra Tanrı, ismi bilinmeyen bir başka eş daha yaratır ve Adem'de bu yaratılışı seyreder. Gördüklerinden çok etkilenir, yeni eşi kabul etmez. Üçüncü olarak, Daha sonra Âdem'i uyutur ve kaburga kemiğinden Havva'yı yaratır. Havva, Adem’in bir parçasından yaratıldığından ona tabi olur. Lilith’in gizemli bir varlık olması onu birçok efsaneye ve mitolojiye malzeme yapmıştır. Lilith ile ilk olarak, Gılgamış Destanı’nda gecelere ve yeraltının karanlıklarına hükmeden kötü bir dişi karakter olarak karşılaşırız. Sümer, Babil ve Pers mitolojilerinde ise Lilith; vampir kadın, baykuş ve yılan olarak tasvir edilir. Ayrıca eklemek istediğim bir diğer inanışa göre; Lilith geceleri Adem ve Havva’nın soyundan gelen erkeklerin rüyasına girer. Onlara erotik rüyalar göstererek spermlerini çalar. Daha sonra bu spermleri vampir, kurtadam, şeytan ve cin gibi kötü yaratıklar doğurmak için kullanır.Bu paragrafi arastirmalarim sonucunda yazdim <3
Eklemek istediklerim : Lilith cok guclu bir kadin olduguna inaniyormus ve bu yuzden ademin ustun oldugu bir cinsel iliski yasamak istememis diye biliyorum adem de bu duruma sinirlenmis sonra lilith gitmis ve tanri lilith’e benzeyen bir kadin yaratmis adem onu da istememis en sonunda tanri ademin kaburga kemiginden havvayi yaratmis havva ademin bir parcasi olarak yaratildigi icin ona itaat etmis ve sozunu dinlemis lilith bu ikiliyi gorunce kiskanmis ve soylarindan gelen cocuklari kacirip oldurmeye baslamis ayrica adem ve havvanin cennetten kovulmasini istedigi icin yasakli elmayi yemelerini saglamis
Tumblr media
Okuduysaniz begenmeyi ve yorum yapmayi unutmayin lutfen <3
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
21 notes · View notes
thelxiiepia · 1 year
Text
Tumblr media
Mayıs’ın yasına.
"Êzîdî Kürtlerin mezarlıklarına gittiğinizde mezarların başına kesilip asılmış çok saç görürsünüz. Mezarlıkların taşlarına bağlanmış saç demetlerinin anlamı şudur: Yaşamımda bundan daha büyük bir acı görmedim, seninle kadınlığımı, güzelliğimi ve tüm çekiciliğimi toprağa gömüyorum' demektir. Onun içindir ki genç bir kız mezar başına saçlarını kesip bıraktığında bileceksin ki onun için acının daha büyüğü olamaz. Ve o uzun bir süre yas tutacak ta ki onun değer verdiği biri gelip, 'Yeter artık yas tutmaktan vazgeç, gidenle gidilmez' dediği vakte kadar bu durum devam edecek. İşte Êzîdî Kürt kadınları sevdiklerine bu derece bağlıdırlar."
Aslında Dicle ile Fırat nehirleri arasında yeşeren Mezopotamya kültürüne tarihsel süreç içinde bakıldığında denilen o ki, 3500 yıllık Eski Gılgamış Destanında da saç kesme eylemi her daim "keder" ve "umutsuzluk" temalarıyla birlikte var olmuş. Aynı bugün İranlı kadınlar ayağa kalkacak güçleri kalmadığında kendilerini motive etmek için saçlarını kestikleri gibi, saç kesme eyleminin yüzyıllar boyunca "tarihi bir anlamı" olmuş, isyanın, başkaldırının ve kavga başlatmanın sembolü olarak acıyı, kederi ve umutsuzluğu anlatmış.
Saçını kesip, Yas tutan kadına Kürtçede ‘’porkur’’ (saçı Kesik/kısa) denir. Günümüzde de Kürtlerde çok büyük acılar yaşamış olan kadına ‘porkur’ saçları kesilmiş yani yas tutan kadın denir. Bu ifade tarihte Kürt kadınlarının saça ne kadar değer verdiğinin göstergesidir. Bazen ise aynı söz bedduaların en büyüğü olarak dile getirilir.
4 notes · View notes
justgrayjohn · 1 year
Text
Abla ne anlatıyon gılgamış destanı gibi post atmışsın kim okucak onu aq
3 notes · View notes
hbedebiyatsanat · 2 years
Photo
Tumblr media
Lübnan'daki Balamand Üniversitesi'nde Bilgiye giden adımlar. Bu 21 kitap alttan yukarıya kronolojik sırayla şu şekilde: Gılgamış Destanı; Platon Cumhuriyeti; Divan Ebu el-Kayyib el-Mutanbi; Gufran Peygamberi / Abi Al-Allah Al-Maarri; İlahi Komedya (Dante Alighieri); Muqaddimah İbni Khaldun; Prens ve Discourses (Niccol ò Machiavelli); Yöntem üzerine danışma (René Descartes); Saf Mantığın Eleştirisi (Immanuel Kant); FAUST (Goethe); Türlerin Kökeni (Charles Darwin); Karamazov Kardeşler (Fyodor Dostoyevski); Zerathustra'yı Böyle Konuştu (Friedrich Nietzsche); Göreliliğin Anlamı (Albert Einstein); Hz. Peygamber (Halil Gebran); Günler / Kaha Husayn; Tarih Çalışması (Arnold Toynbee); Kozmos (Carl Sagan); Zamanın Kısa Tarihi (Stephen Hawking); Kafası karışık (Amin Maalouf); Önümüzde Yol (Bill Gates)
(Alıntı)
19 notes · View notes
onderkaracay · 28 days
Text
Tumblr media
🎯 Türkler ve Efsaneler 🎯
Oğuz Kağan ilk olarak tarih sahnesine Türkler ve insanlık adına çıktı
Bir efsane oldu efsane
Bir efsaneydi Türkler bir efsane
Dede Korkut hikayelerinde bir efsaneydi
Ergenekonda demiri eritirken başka bir efsane
Gılgamış destanın da neydi?
Bir efsaneydi Türkler bir efsane
Kaşgarlı Mahmut'un divanında
Sümer tabletlerinde
İlham kaynağı olup Türklerin efsanenelerini anlatan din kitaplarında
Bir efsaneydi Türkler bir efsane
Nuh tufanında
Fatih Sultan Mehmet'in gemisini karadan yürüterek düşmanı yenip çağ açıp çağ kapattığında
Bir efsaneydi Türkler bir efsane
19 Mayıs 1919'da Samsun'dan Anadolu'ya çıkan Mustafa Kemal Atatürk
Emperyalizm karşısında onları ilk yenilgiye uğratan Türk ulusunun dahi insanlık devrimcisi Mustafa Kemal Atatürk yönetiminde
Bir efsaneydi Türkler bir efsane
Susuz şer denizinde kitapla gemi yüzdüren bir Türk
Ona desteğe gelen ve tarihe nam salmış dört büyük Türk ile
Mahşer tufanı efsanesi ile insanlığa son ibreti bir sır ile Atatürk'ün yarım kalan devrinlerini yapmak için devrimin ve Türk ulusunun düşmanlarına canlı ölü ibreti ile son efsaneyi yaşatan Türkler
Son efsaneydi, son efsane
Önder Karaçay
1 note · View note
pohotocolors · 2 months
Text
ŞAMHAT VE ENKİDU
Yatağımda uyuyordum.
Ay Tanrısı Sin; gülümseyen çehresiyle perdeleri geri çekerek içeri geldi, yatağımın ucuna oturarak bana dokundu “ Şamhat uyan. Zalim Gılgamış’ı alt edecek bir canlı var. O bir ormanda yaşıyor. Yarı adam yarı yabani bir hayvan. Muazzam kuvvette bir canlı. Adı Enkidu. Sana ihtiyacımız var. Bu muazzam kuvvetteki adamı sen ehlileştireceksin”.
Sin beni onore etmişti.
Bu adam kimdi? Ve nasıl bulacaktım...
Ben size kendimi anlatmadım.
Ben Şamhat;
İştar tapınağının fahişesi.
Adım; bitkiler ile ilgili hızlı büyümek, verimli, olağanüstü bir endam ve güzelliğe sahip anlamlarına gelen “Samahu” kelimesinden gelmektedir.
İnsanlar ve tanrılar benden övgü ile bahseder...
Danslarım ve erkekler üzerindeki etkim tüm Sümer şehir devletlerinde konuşulmaktadır.
Zalim Kral Gılgamış; başedilemez bir kuvvette idi ve şehrimizden kimse onu durduramıyordu.
Uruk acı içindeydi,
Kral gücünü kötüye kullanıyordu.
Enkidu belki şehrimiz için bir umuttu.
Enkidu’yu bulup şehre getirmem ve Gılgamış’ın karşısına çıkarmam gerekiyordu.
Biz Sümerliler için; tanrıların her sözü bir emirdir.
Kalkıp hazırlandım ve yola çıktım.
Çok yol gittim.
Bir gün bir nehrin kenarında onu gördüm.
Gösterişli ve geniş muazzam bir göğsü vardı.
Uzun ve güçlü bacaklara sahipti.
Yüzü insandı fakat vücudunda normal insandan çok tüy bulunuyordu.
Konuşabiliyor muydu bilmiyorum ve korkmanın sırası da değildi.
Adım adım ona doğru yaklaştım.
Beni fark eder etmez kızgınlıkla baktı.
Başta varlığım onu rahatsız etmiş olmalıydı. Fikri yakında değişecekti.
Vücudumun yuvarlak hatları sadece ince tülden bir kıyafet ile örtülüydü.
Bereketli ve yuvarlak göğüslerim tülün üzerinden taşıyordu.
Birkaç dakika sonra; ilk kızgınlığı geçmişti.
Yaklaşıp ona dokundum.
Sıcak parmaklarım onu etkilemişti.
Bakışları yumuşadı.
Ona dokunmaya devam ediyordum ve onu okşamaya başladım.
Hoşlanmıştı.
Bu benim yıllardır en ustası olduğum konu idi.
Rahatladı ve o da bana dokunmaya başladı.
Birbirimize karşı tehlikeli olmadığımız anlaşılınca; ikimizde rahatlamıştık.
Onu en şefkatli okşayışlarım ile okşadım, en şehvetli öpücüklerim ile öptüm.
Bedenim bedeninin üzerinde kayıyordu.
Artık bedenimle bütünleşme zamanı gelmişti ve onu içime aldım.
6 gece, 7 gündüz seviştik.
Onu traş ettim ve kokulu yağlar ile ovdum.
Saçlarını taradım ve ona yeni güzel giysiler giydirdim.
Artık ehlileşmeye hazırdı ve şehre götürebilirdim.
Yeni kendine; inanamıyordu.
Şehre doğru beraber yola çıktık.
Yolda ona zalim kral Gılgamış’ı alt etmesi gerektiğini anlattım.
Halkım acı çekiyordu ve Enkidu bizi bu büyük zalimden kurtaracaktı.
Tekrar görüşme kararı alarak onu saraya yolladım.
Gözlerimizin içinden; birbirimizin ruhunun içine bakmıştık.
“Beni bırakma “ diyordu.
“Seni sonsuza kadar bırakmayacağım “ diyordum; ben de...
Bilhan Akkaya
Tumblr media
0 notes
tferyal · 2 months
Text
Tumblr media
Mutluluğun formülünü mü arıyorsunuz?
Mutluluğun formülü beş bin yıl önce, ölümden çok korkan ve bundan dolayı ölümsüzlüğü arayan Sümer kralı Gılgamış'a öğüt veren İçkicibaşı Siduri'nin şu sözlerinde saklı:
"Nereye koşuyorsun böyle Gılgamış?
Eline geçmeyecek aradığın yaşam.
Tanrılar insanoğlunu yarattıklarında
Yalnız ölüm oldu ona verdikleri,
Kendi ellerinde tuttular yaşamı.
Karnın dolu olsun yeter Gılgamış,
Sen ona bak!
Gece gündüz eğlenmene bak,
Gününü gün et, keyif sür.
Çalgılarla gece gündüz gül, oyna,
Hep güzel giysiler olsun üstünde,
Başın temiz olsun,
Bedenin yıkanmış olsun,
Elinden tutan yavruna bak,
Karın mutluluğu tatsın göğsünde,
Budur insanoğlunun tek yapacağı!"
Gılgamış Destanı 10. Tablet
1 note · View note
gamerbulten · 4 months
Link
Eternals yönetmeni Chloé Zhao, orijinal senaryodan iki süper kahramanın kesildiğini açıkladı İki Ebedi kesim yapmadı Yaklaşan Marv...
0 notes
Text
Cosmas Megalommatis, Gilgamesh - World Mythology, 1989
Κοσμάς Μεγαλομμάτης, Γκιλγκαμές: Παγκόσμια Μυθολογία, Ελληνική Εκπαιδευτική Εγκυκλοπαίδεια, 1989
Кузьма Мегаломматис, Гильгамеш: мировая мифология, Греческая педагогическая энциклопедия, 1989
Kosmas Megalommatis, Gilgamesch: Weltmythologie, Griechische Pädagogische Enzyklopädie, 1989
Kosmas Gözübüyükoğlu, Gılgamış: Dünya Mitolojisi, Yunan Pedagoji Ansiklopedisi, 1989
قزمان ميغالوماتيس، گیلگمش : اساطیر جهانی، دایره المعارف آموزشی یونانی، 1989
Côme Megalommatis, Gilgamesh: Mythologie mondiale, Encyclopédie pédagogique grecque, 1989
1989 قزمان ميغالوماتيس، جلجامش: الأساطير العالمية، الموسوعة التربوية اليونانية،
Cosimo Megalommatis, Gilgameš: mitologia mondiale, Enciclopedia pedagogica greca, 1989
Cosimo Megalommatis, Gilgamesh: mitología mundial, Enciclopedia pedagógica griega, 1989
Cosmas Megalommatis, Gilgamesh: World Mythology, Greek Pedagogical Encyclopedia, 1989
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Скачать PDF-файл: / PDF-Datei herunterladen: / Télécharger le fichier PDF : / PDF dosyasını indirin: / :PDF قم بتنزيل ملف / Download PDF file: / : یک فایل دانلود کنید / Κατεβάστε το PDF:
0 notes
doriangray1789 · 2 years
Text
YARATILIŞ BÖLÜM 3-)
gılgamış'ta da yaratılış çamurdan
sıtkı okuyordu, sürekli. bir ara eline gılgamış destanı geçti. daha önce okumuştu. fakat yaratılış açısından hiç incelememişti. "okuyalım bakalım" dedi kendi kendine. 
birden karşısında aruru belirdi sıtkı'nın. bulunmaz fırsattı. "ey yüce aruru," dedi sıtkı, "bir inceleme yapıyorum, tüm tanrılara soruyorum, insanı nasıl yarattınız diye?" aruru, hazırlıklıydı. marduk'tan bilgi almıştı. karşısındakinin kül yutmayacağını biliyordu.
"en iyisi doğruyu anlatmak," dedi ve başladı konuşmaya: "büyük gök tanrısı anu -ki, kendisini ben yarattım- uruk halkının ah ve figanlarını dinlemişti. beni çağırdı. 'sen,' dedi, 'beni yarattın, şimdi de fikrimi yarat.' bunu duyar duymaz, anu'nun fikrini kalbimde yarattım. ellerimi yıkadım. bir parça çamur koparıp yazıya attım. ve bu yazıda, kahraman engidu'yu yarattım. çamurdan yarattığım engidu, demir gibi serttir. bütün gövdesi kıllardan simsiyahtır. kadın gibi uzun saçları vardır."
"doğru söylüyor," diye düşündü sıtkı. gılgamış destanı'nı hatırlamıştı. fakat şimdiye kadar çamur meselesi ilgisini çekmemişti. şimdi, herşey kafasında yerli yerine oturuyordu. bereketli toprakların efsanelerinde ilk harç, çamurdu.
önce böcekten, olmayınca çamurdan: 
acaba uzak diyarların tanrıları da insanı çamurdan mı yaratmıştı? "çinliler ilginçtir," diye düşündü sıtkı. "bir de onlara bakalım." kitapları okumaya devam etti. çin efsaneleri bölümünü buldu. tanrı pen-gu'dan bahsediliyordu. "pen-gu" iye seslendi. zümrüdü anka'nın kanadına binerek geldi pen-gu.
"anlat bana yüce pen-gu," diye sordu sıtkı. "sen nasıl yarattın insanı?"
"ben çok kuvvetliydim," dedi pen-gu. "havayı toprak ve yeryüzü olarak ikiye böldüm. sonra öldüm. nefesimden rüzgarlar, sesimden gökgürültüsü, gözlerimden güneş ve ay, vücudumdan dağlar, kanımdan ırmaklar ve denizler, saçlarımdan yıldızlar, terimden de yağmur meydana gelmiş. daha sonra çürüyen bedenimde kaynaşan böceklerden insanlar oluşmuş."
"hah!" diye bağırdı sıtkı. "işte şimdi değişik bir öykü buldum. demek çinliler böcekten geliyorlar."
"daha bitmedi, sabırlı ol," diye seslendi yüce pen-gu, bilge bir tavırla. ve devam etti.
"zamanla gökyüzünün bir bölümü denizlere düşerek insanlığı yok etti. bunun üzerine tanrıça ngüho, yengeç elleriyle gökyüzünü yukarıya kaldırdı, denizleri yeniden sınırlarına itti ve çamurdan yeni bir insan türü yarattı."
"hayret," dedi sıtkı. "demek çin tanrıları da insanı çamurdan yaratmışlar." pen-gu'ya teşekkür etti.
tevrattan kur'an'a:
nereye al atmışsa, önüne çamurdan yaratılış çıkmıştı. evet, hepsi birbirinden "kopya çekmiş"ti.
acaba, tevrat ne diyordu? işte bulmuştu, okudu:
"ve allah dedi: 'suretimizde, benzeyişimize göre insan yapalım/ve allah insanı kendi suretinde yarattı, onu allah'ın suretinde yarattı./ve rab allah yerin toprağından adam'ı yaptı ve onun burnuna hayat nefesini üfledi ve adam yaşayan can oldu./fakat adam için kendisine uygun yardımcı bulunmadı./ve rab allah adam'ın üzerine derin bir uyku getirdi ve o uyudu ve onun kaburga kemiklerinden birini aldı ve yerini etle kapladı./ve rab allah adam'dan aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaptı ve onu adam'a getirdi.."
adem ile havva'nın ilk günahları ve cennetten kovuluşları ile devam eden bu yaratılış öyküsü, hemen hemen aynen kur'an'a geçmişti.
neden çamur?
"neden çamur?" diye düşüdü sıtkı. kimbilir, belki de atalarımız, kendilerine son derece gerekli olan, tüm ihtiyaçlarını karşılayan su ve toprağa özel bir önem vermişlerdi. su ve toprak birlrşince çamur oluyordu. zaten günümüze değin gelen büyük efsaneler, soyut düşünce sistemleri, dicle'nin, fırat'ın, nil'in, indus'un, sulak ve bol çamurlu topraklarından yeşermişti. büyük uygarlıklar yaratan bu topraklar, zengin efsanelere de yataklık etmişti. bin yıllar öncesi insanlarının su ve toprağa olan bu şükran borçlarını anlamamak mümkün değildir.
ortadoğu tanrılarının etimolojik gelişimi:
ortadoğu'da çeşitli dönemlerde yaşayan halkların tanrılarının adları ilginç bir evrim gösterir:
ibraniler'de kah "yehova" kah "elohim" olur. tevrat'taki bu iki tanrı adı yehova ve eloha'nın geçtiği satırlara dayanılarak metin ayrılıkları saptanmış. aramice "elah" kelimesi ile tevrat'taki bu "eloha" kelimesi, incil'de isa'nın ağzından, "eloi, eloi, lama sabachtani" (tanrım, tanrım. beni niçin bıraktın) biçiminde görülür. islam öncesi araplar'da erkek tanrı için kullanılmış olan "ilah" kelimesi de islamiyet'ten sonra ufak bir gramer türetilmesi ile "allah" olur. kur'an'ın bazı surelerinde yer yer "ilah" kelimesine de rastlanır.
12 notes · View notes
sektorellfirmalar · 7 months
Link
0 notes