Tumgik
#hep aynı boşluk
yorgunherakles · 10 months
Text
çalmak, servet yığmak onlara yetmezdi. yoksulun alkışı, duası ve gözyaşı da lazımdı.
tanpınar - hep aynı boşluk
22 notes · View notes
layezalll · 9 months
Text
Her fidan vaktinden önce kuruyup gider
Her deniz kendi ufkunda yiter..
Kırılan ayna olmak için hep çok gençtir ümitler ve her gün daha geç bitmeyi hak eder…
Gözbebeğime ilişen bu sızı neden mütevellit, orası muamma..
Umulmadık anlarda bir gölge oluveriyorum akşamüstü alacasında, rengi utancından kırmızıya çalmış gökyüzünde.
biliyorum ki şiirler uzayıp gittikçe biter ve üzerine titrendikçe güzelleşir manalı deliliklerim..
İki dudak arası mesafeyi on günde kateden bir üşengeç, bir tembellik abidesi,bir vurgun simgesiyim
Yani ben,, yani biraz da sen.
Biliyorum Her kuyu bir Yusuf için
Her Züleyha bir sınav için…
Ademle Havva’nın tohumundan vücuda gelenler için yasak elmalar.
Her gece bir masal için ve her pervane ateş için…
Ben o yüzden her gün satırlar dolusu kelime yoğuruyorum, kelimelerin oyuncağı oluyorum hayalhanem de
Bir harf çarpıntısı yüreğimde,,, sen de havadan, ben diyeyim aşktan..
Biraz hasret gelsin.
Yani ben,, biz yani. Ve en çok da sen!
Salkım saçak rüyalar aman vermez ki zulmetimin selametine!!
Hep aynı duaya amin demeler külfetten kurtarmaz ki sızım sızım sızlayan benliğimi..!
Pürtelaş meftuniyetim perdeleyebilir belki gamlarımı…
Yorgun değilim aslında.
Hamuruma karışan iki damla gözyaşı, tek katre alev yüzünden oluyor her ne oluyorsa!
Bundandır baharı hazan sanmalarım, samanlıkta iğne aramalarım…
Hala merak ediyorum.
Meftuniyetim diyorum,hani şöyle en pürtelaşından olsa..
Yahut pervasız,,? Tıpkı benim gibi,  biraz da sen, ve gene sen,  aldığı kadar da biz…
Haddi hesabı olmayan bu erteleyişlerle nereye kadar gidilir ki!!
Hep aynı kapıyı zorlamalar önleyemez ki sonunda havlu atmaları..!
Şu halde kesinkes inanmış bulunmaktayım hamuruma gözyaşı karıştığına, gözyaşının da alevle karıldığına…
Yoksa nereden gelsin bu aşinalık, bu yakınlık?
Nasıl oluyorsa ne alev tutuşturmuş suyu, ne su söndürmüş alevi..
Ruhum gidip geliyor ikisi arasında. Yanıyorum, kâh ağlıyorum.
Can tutulması yaşıyorum, cankurtaran arıyorum.
Gökte kaç yıldız var, onu saymaya giriştim gene bu akşam.
Bir yerden sonra sayıların aklıma oyun oynayacağını bile bile…
Ve okyanuslara bıraktım kendimi, arınayım diye.
Irmağın da benimle beraber kaynağında boğulacağını bile bile.
Senden sonra başka omuzlar aramadım ağlamak için, tek damla gözyaşımın dokunmadığı omzunun yerini doldursun diye..,
Nasıl olsa dolmaz o boşluk diye diye, söz yaşı döke döke,mehtaba diş bileye bileye, gelmeyeceğini bile bile!
Bünyesinde son çare ayrılıklarla bilmecburi aykırılıkların el ele verdiği kalbim, tüm bitişlere hak veren aklımla daimi savaş halinde.
Mühimmat yetersiz, menzil belirsiz…
Ölüme nazır terk edişler yaşamaya hazır, ölüme daha fazla, buna yaşamak da denemez esasında.
Uzun savaşlar hep böyle biter.
Kaybedilenler candan bir parça, can kimi zamansa..
Oysa kazanılanlar hiçten bile az, esire muhalefet boşluklardan daha boş,,..
Ama bu kez yerle gök çarpışıyor sol yanımda.
Ummanlar taşıyor, bulutlar semaya fedai… Şimşekler bir an bile susmuyor, gök gürlüyor.
Yer altında ne kadar su varsa coşmuş, öfkeden köpürüyor.
Gayzer demek haksızlık olur bu ihtişama… Bir aşk kalıyor işte,,, kıyıda köşede.
Günü gelince savaştan sıyrılıp her zerreme sirayet etmek üzere…
186 notes · View notes
siinaniyorum · 3 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
nereye gitsem ne yana baksam içimde hep aynı boşluk hissi
51 notes · View notes
orendast · 6 months
Text
Sevgili D, bugün yine terk edildim. Uzun zaman geçti biliyorum, alışmam gerektiğini biliyorum ama yine de canım ne zaman o kadar çok yansa hâlâ sen oradasın sanıyorum. Başımı kaldırıyorum, canım o kadar çok acıyor ki o an düşünemiyorum, sadece aklıma sen geliyorsun, gözlerim etrafta seni arıyor. Her defasında bulacağımı sanıyorum. İstediğim tek şey koşmak, koşup sana sarılmak. İyi hissetmeyi hatırlamak istiyorum. Ya da daha kötü hissetmeme yardım etmeni. Sadece tüm bunlarla baş edemiyorum ama bunu kimseye söyleyemem. Onların beni gördüğü gibi iyi olmalıyım ama iyi değilim. Birinin bunu görmesine ihtiyacım var. Sevildiğim bir ana ihtiyacım var. Sevildiğimi hatırladığım bir ana. Bunu ne zaman istesem aklımda sadece senin gözlerin beliriyor. Birbirimizi sevmek milyonda bir olan bir başarısızlıktı. Şimdi anlıyorum. Neden artık bir arada olamadığımızı. Havai fişekler gibi, bir anda büyük bir patlama ve parlama. Sonra sönüyor. Tehlikeli. Bir anda olan bir şey. Şimdi hatırlıyorum, o köprünün altında bir anda sevmeye başladığımızı birbirimizi. İşte bu yüzden yanlıştı. Benim o saatte o köprünün orada olmamam gerekiyordu. Senin o köprüde o çocuklar sana saldırdığında belki de ölmen gerekiyordu. Her şey yanlış ve bir anda başlamıştı. İlahi kuralları çiğnediğimize emindim. O gece orada bulunmak büyük bir günahtı. Hiç yaşanmaması gereken bir anda göz göze geldik, gökyüzüne fırlatılan bir havai fişek patladı ve biz birbirimizi sevdik.
Bana söylemiştin, bunun frenleri tutmayan bir arabanın içinde olmak demek olduğunu ve ben de buna bayılmıştım. Ben seni o arabanın içinden attım. Çünkü çarpacaktım. Frenleri tutmuyor dediğinde sana inanmıştım. Sağ çıkamayacağımı biliyordum. Frene basmayı denemedim. Çünkü sana inanmamak ölmekten daha korkutucuydu.
Sana ilk kez git dediğimde ve sen gittiğinde kalbimin nasıl lime lime olduğunu hatırlıyorum. İlk zamanlar kolaydı. Gün geçtikçe yokluğun ağırlaştı. Boşluk büyüdü. Sen gelmedin. Bir katil ortaya çıkana, sorgu yapılana ve sen çağrılana kadar, Gelmemeyi başardin. Dönmemeyi başardın. Ben olmadan da devam etmeyi başardin. Sadece, aynısını yapabilmek istiyorum. Benim de bir şansım olsun istiyorum.
İnsanlar bana neden bir arada olamayacağımızı soruyor. Onlara anlatamıyorum. Bunun sevmekle alakalı olmadığını. Bunun hiç olmaması gereken bir şey olduğunu anlatamıyorum. Birbirimizi sevmenin bir ölüyü sevmek demek olduğunu nasıl açıklayabilirim? Bana ortada bir ceset olmadığını söylerler ama ben onlara sevmeyi sürdürürsek ortada bir ceset olacağını söyleyemem. Çok fazla insan vardı D. Etrafımda her zaman çok fazla insan vardı. Hep kalabalıkta yenildim ama elimde hep bir kupa vardı. İnsanlar kazanmakla kaybetmek arasındaki benzerliği anlamadılar. Çok kalabalıklardı, beni sevebilecek onlarca insan vardı ama bunu sen seçtin ve şimdi de bir katil kollarını etrafıma dolamak istiyor.
Benim suç ortağımdın. Biz geçecektik bu dünyanın üzerinden, sen ve ben. Yaşam bizim oyunumuz olacaktı. Köşe başındaki bir tehlike gibiydin sen. Ben köşe başını aldım senden. Şimdi ikimizin de kalbi ucu kırılmış bir bıçak gibi. Körelmiş ve pas tutmuş. Ve son kez aynı sigaradan içimize duman çekiyoruz. Her zaman mağlup olduğumuzu biliyorduk, birbirimize kalışımızdan belki. Birbirimizin zaferi olsaydık eğer, sen de biliyorsun, diğerleriyle yarışmak zorunda kalmazdık. Her öpüşümüz ve sarmaş dolaş uykularımız birbirimize açtığımız başka kurşun yaralarıydı. En çok kanatan kazanır sandık. Kan kaybederken birbirimize aşkla bakıyorduk bunun bir hastalık olduğundan habersizce. Beni hep birbirimize uzun uzun baktığımız o sıcak nemli günlerdeki gibi hatırla, iskelede otururken, ayaklarımızı sallarken ve bir bardak buzlu çay içerken. Ve iskeleden birlikte atlayacak birini sev kendine, bu defa ölmek için olmasın. Veya öldürmek.
Vazgeçmiyorum, korkma. Tökezleyerek de olsa sözümü tu tuyorum. Kapına kadar koştuğum anlar olmuyor değil ama kapıyı çalmadan geri dönüyorum. Sadece, bazen, saatlerce o kapının önünde oturuyorum.
36 notes · View notes
sonsuzamanlar · 4 months
Text
Tam bir facia yine keşkelerle dolu yeni bir yıla girdim. Yeni yıl insana Umut getirir ama bana hiç de umut getirdiği söylenemez. sürekli yanlış yapıyorum ve sürekli keşke diyorum. uyuşturucudan kurtulmaya çalışıyorum derken son bir yıldır ama şimdi kumar illeti ile savaşıyorum ve o kadar pişmanlık hissediyorum ki oynadıktan sonra elime o kadar güzel şanslar geçmişken Ben sürekli kumar oynayarak bunları kaybediyorum Allah'ım ne yapacağım bilmiyorum oynamamak için çaba gösteriyorum Olmuyor yine kendimi oynarken buluyorum elime o kadar güzel şanslar geçmişken Ben sürekli kumar oynayarak bunları kaybediyorum. şimdi bunu okuyanlar diyecek ki irade işi oynama ama irade işi değil ��şte bu bir beyin hastalığı gibi ben bunu uyuşturucudan çok iyi biliyorum beyin engel olamıyor Ve sizin iradenize bağlı olmuyor oynayıp oynamamak. bunları neden yazıyorum şu an onu da bilmiyorum belki bir iç döküş belki kurtulmak için bir istek bir yakarış. işin en kötü yanı da çok güzel bir para kazanıyorsunuz mesela ama o parayı harcayamadan aynı şekilde yine Kumarda yitiriyorsunuz kaybediyorsunuz. ve bunu bile yine oynuyorsunuz. Geleceğe dair hiçbir plan yapamıyorsunuz kazandığınız parayla diyelim mesela bunu yaparım şunu alırım şuraya giderim gibi çünkü çünkü birazdan başka bir sitede bu kazandığınızı kaybediyorsunuz bu sefer. en zorunu başarmışken 1 yıl 7 aydır ağzıma hiçbir şekilde uyuşturucu koymamışken bu kumar illetinden kurtulamamak Benim o kadar canımı acıtıyor ki. Belki de Yalnızlık yüzünden kurtulamıyorum bu kumar olayından insanlar yılbaşında birbirleriyle sevgiyle kucaklaşırken yılbaşını kutlarken Ben elimde telefon kumar oynama peşinde Yeni yıla girdim ve bu o kadar acı ki o kadar yalnız hissettiğimi düşündüm ki kendimi. zaten bu Kumar illetine de uyuşturucu ile birlikte düşmüştüm uyuşturucu bulabilmek için kumar oynamaya başlamıştım. uyuşturucudan kurtulmaya çalışırken bu sefer kendimi daha çok kumara ettim kafam dağılsın diye ama bu sefer Şimdi de kumar illetinden kurtulamıyorum o kadar çok şey gidiyor ki elimden. hayattan hiç zevk almıyorum hiçbir şekilde zaten uyuşturucunun verdiği boşluk yüzünden yapayalnız kaldım bu hayatta ve Şimdi bir de kumarla hayatıma idam ettirmeye çalışıyorum ama olmuyor elimde avucumda ne varsa sıfıra Sıfır Elde var sıfırım. hala zaten uyuşturucu tedavisi görüyorum içmemek için. uyuşturucudan kurtulabilmek bu kadar kolay bir olay değil ve bir de kumar olayıyla savaşmak hiç kolay değil. Burada olay aileyi suçlamak değil tamamen ama insan kötü ne yaşarsa ailesindeki sevgisizlik ve Yalnızlık yüzünden yaşıyor ne yazıkki örnek olarak ben ailemdeki hissettiğim sevgisizlik ve kendimi yapayalnız hissettiğim için başladım uyuşturucuya. Herşeyimi ama herşeyimi eleştiren ve sürekli ön yargı ile yaklaşan bir aileye sahibim ve böyle yaşamak o kadar zor ki. Size burdan ne kadar anlatsamda anlayamazsınız gerçekten yaşamanız lazım dediğimi anlayabilmeniz için. Temizlik hastası sevgisiz ön yargılı bir anne, hayatım boyunca beni bir kere öpmemiş sevgisiz bir baba, hiçbir zaman arkadaş gibi olamadığım sürekli açık arayan bir kardeş. Ben sütten çıkma ak kaşık değilim fakat ben çabalasamda onlar bana açmaya çalıştığım kapılarını hiç aralamaya bile yeltenmediler hep pis yanlış kötü haketmeyen benim onlara göre. Durum böyle olunca bende çabalamaktan yoruldum ve kendimi odamın dört duvarının arasına sakladım onlardan uzak durmaya çalışarak. Yaşadığım Yalnızlıkda beni uyuşturucu ve kumar illetine sürükledi yanlış insanlarda sevgi arayışına sebep oldu.
10 notes · View notes
doriangray1789 · 7 months
Text
"hiç bir şey kitle kültüründeki yozlaşma kadar çabuk bulaşmaz"
Jose Ortega y Gasset
ilgilenenler için:
kütlelerin isyanı, gasset' in en önemli eseri olup 20'inci asrın yüz büyük fikir ve felsefe kitabı içinde sayılacak çaptadır. demokrasinin yaygınlaşmasıyla birlikte insanlık gittikçe bayağılaşmakta, bir yığın-adamı diktatörülüğüne doğru gitmektedir. ortega bu gidişin karşısına seçkinciliği, fikir ve aksiyon soyluluğunu, koruyucu hiyerarşiyi koymak istemektedir. Bununla birlikte
1930'da yayinladigi kitlelerin isyani yavas yavas gelismekte olan kitle toplumunun ve demokrasinin handikaplarini sergiledigi calismasidir. ilk bakista elitist vurgusu can sikici olsa da 1930'larda birbiri ardina zuhur eden fasist rejimler arkadasin calismasinin degerini gostermistir. 
bu calismasinin yanisira okunmasinda fayda olan eserleri sevgi ustune ve universitenin misyonudur.
akilda tutulmasinda fayda olan mottosu kitlelerin isyaninda zikrettigi: "iki tur insan vardir: bir, kendilerini findik kabugu gibi kader dalgalarina birakanlar; ikincisi kendi yasamlarinin cizgisini cizenler"dir.
20.yy. geçiş yazarlarından, mühim ispanyol feylesofu. "kavşak noktasındaki adam" seçme yazıları "tarihsel bunalım ve insan" adıyla 1992'de metis seçkileri'nden yayımlanmıştır. "sevgi üstüne" ve "avcılık üstüne" adlı denemeleri de önemlidir….
görenek ve davranışlarlar insanların yaşamın değişik olayları karşısındaki alışılmış tepki biçimleridir ve o tepki halkın karakterine uygun olarak kendini gösterir.görenek yasayla düzeltilmez, reform ancak bireysel karaktere uygulanabilir, ona uygulanmalıdır. bu da olsa olsa eğitim ve kültür yoluyla yapılabilir; ama hazır davranış modelleri ve kültür kalıpları sunarak ya da dayatarak değil, bireyi kendi ortamından kaynaklanan yazgısı doğrultusunda, kendi özgün içsel gerçeğini geliştirmeye yönelterek." -her şeyden ve kendinden uzak, yıl içinde yapılan kıtalararası yolculukların en çok sekizincisinden sonra bıkkınlık veren boşluk ve yalnızlık duygusu ortaya çıkıyor. global olduğu doğru, ama sürekli uçak yolculuğu yapan kişinin üzerinde dinlendiği ve alıştığı koltuğun, sonuçta tekdüze ve katlanılamaz olduğu da bir gerçek. yeryüzünün her yerinde bulunan, güvenli ama sevimsiz, karşılaştırıldıklarında birbirlerine benzeyen havaalanlarına, otellere ve restoran zincirlerine kilitleniyorlar, ya da havalandırması iyi, ama itici otel odalarında benzer video-kaset çeşitleriyle uyuşuyorlar.
hızlı yaşayanların ruhu, vücutları kadar çabuk dolaşmıyor, aynı şekilde bir başka şeye çabucak uyum sağlamak da kolay olmuyor. bilinmeyen, gerçekten yeni olan bir şeyle hiç karşılaşılmıyor ya da görülenler de hemen unutuluyor.
böylelikle insan her yerde olabiliyor, ya da aksine hep aynı yerde kalıyor, her şeyi görmüş oluyor ya da çoktandır bilinen bir şeyi görüyor ve uçak yolculuklarında ücreti ödenmiş mesafeleri biriktiriyor.
tıpkı evinde oturanların telefon kartı, pul, bira şişesi altlığı biriktirmesi gibi.
11 notes · View notes
kirlisiyah · 12 days
Text
Sözcükler, artık onları bulamayacağımı sandığım anda geliyor aklıma. Onları bir daha kullanabileceğimden umudumu kestiğim anda. Her gün aynı çaba, aynı boşluk, hep aynı unutmak - ve hemen ardından - unutmamak isteği. Başladığım zaman, kalemim başka bir yerden değil, o sınırdan başlıyor yazmaya. Hikâye başlıyor, duruyor, biraz ilerliyor, sonra yolunu kaybediyor. Her iki sözcüğün arasında boşluklar, sessizlikler var. Kaçıp kaybolan, bir daha görünmeyen sözcükler de.
Son Şeyler Ülkesinde, Paul Auster
5 notes · View notes
siyahhyldz · 10 months
Text
Bir insan boşlukta ve yorulmuş hissettiğinde hep aynı cümleleri duyar etrafından, tek başına vakit geçir tatile çık, 1 ay boyunca her şeyi bırak kendini toparla ve geri dön yalnız kalmak iyi gelecektir..
Bunu sıklıkla yapıyorum tek başımayım bir anda her şeyden uzaklaştım aslında bu iyi geliyor mu bilmiyorum belki de kendimizi kandırıyoruzdur, bulunduğumuz yeri çevremizi hissettiklerimizle ruhumuzla karıştırıyoruzdur ve çareyi kısa süreliğine kaçmakta buluyoruz.
Ruhumuzu iyileştiren aslında düşüncelerimizdir bunu anlamak istemiyoruz korkuyoruz biz aslında kendimizden içimizden hislerimizden kaçmak istiyoruz, bulunduğumuz ortam çevre sadece bir bahane bunu kabullenmek istemiyoruz, yalnız kalınca da bu hislerimizin farkına varıyoruz kimisine iyi geliyor kimisine kötü bu sürede içimizde halledemediklerimiz yüzleşmekten korktuğumuz düşüncelerimiz pişmanlıklarımız gün yüzüne çıkıyor ya da bu düşünceleri susturmak için farklı yerlere kafa dağıtmaya geliyoruz sanki hepsini halletmişiz de umurumuzda değilmiş gibi davranıyoruz. Ve tekrardan döndüğümüzde o düşüncelerin hepsi tekrardan kendini gösteriyor korku, kaygı, koca bir boşluk. Ve günler geçtikçe kafayı yemeye başlıyoruz, bir mucize olmasını bekliyoruz bir mucize olsun da bütün her şeyi unutayım o an kaygı bütün bedenimizi sarıyor halledemeyeceğim korkusu, ve zamanla artık hisslerimizi kaybetmeye başlıyoruz artık istesek de umurumuzda olmuyor sonra bu soruyu soruyoruz kendimize; neden artık bir şeyler hissedemiyorum?
Çünkü biz kendimizi hiç anlamak istemedik ruhumuzu, hislerimizi dinlemedik sürekli kaçtık uzaklaşmaya çalıştık bunun iyi geleceğini zannettik sürekli içimizi susturarak devam etmeye çalıştık ve artık ruhumuz kendini hatırlatmayı bıraktı anlaşılmayı bekledi düşüncelerinden kaçılmamasını bekledi, ve artık mutluluğu, sevinci üzüntüyü bile hissedemez hale geldik her şey normal gelmeye başladı hiç bir şeyden zevk alamamaya başladık ruhumuz her geçen gün unutulup öldü.
Biz içimizdekileri halledemedik daha kendimizi bile anlamazken başkalarının bizi anlamasını bekledik iyi gelir diye. Anlaşılmayan insan hislerini umursamayan insanın ölüden farkı yoktur, biz ölü gibi yaşamaya alıştırıyoruz kendimizi bir boşvermişlik var ve bu hayatımızı hep olumsuz etkiliyor hep de etkilemeye devam edecek.
Önce ruhumuzu dinleyeceğiz hislerimizi umursayacağız yüzleşmek zorundayız ne kadar zor olursa olsun kaçmayacağız bir çok karar alacağız bunlardan korkmamalıyız, ilk önce kendimizi anlamalıyız içimizdekileri halletmeliyiz kendimizi her geçen gün öldürmemeliyiz buna alışamayız, biz sadece kendimize lazımız başkalarından çok bir beklentiye girmemeliyiz başkalarını değil kendimizi kaybetmekten korkmalıyız, biz kendimizin pusulasıyız yolumuzu şaşırmamalıyız.
"İnsan kendini anlamadığı zaman ölür"
10 notes · View notes
layezalll · 8 months
Text
Her fidan vaktinden önce kuruyup gider Her deniz kendi ufkunda yiter..
Kırılan ayna olmak için hep çok gençtir ümitler ve her gün daha geç bitmeyi hak eder…
Gözbebeğime ilişen bu sızı neden mütevellit, orası muamma..
Umulmadık anlarda bir gölge oluveriyorum akşamüstü alacasında, rengi utancından kırmızıya çalmış gökyüzünde.
Biliyorum ki şiirler uzayıp gittikçe biter ve üzerine titrendikçe güzelleşir manalı deliliklerim..
İki dudak arası mesafeyi on günde kateden bir üşengeç, bir tembellik abidesi,bir vurgun simgesiyim yani ben,, yani biraz da sen.
Biliyorum Her kuyu bir Yusuf için Her Züleyha bir sınav için…
Ademle Havva’nın tohumundan vücuda gelenler için yasak elmalar.
Her gece bir masal için ve her pervane ateş için…
Ben o yüzden her gün satırlar dolusu kelime yoğuruyorum, kelimelerin oyuncağı oluyorum hayalhanemin tozlu raflarında,
Bir harf çarpıntısı yüreğimde,,, sen de havadan, ben diyeyim aşktan..
Biraz hasret gelsin.
Yani ben,, biz yani.
Ve en çok da sen!
Salkım saçak rüyalar aman vermez ki zulmetimin selametine!!
Hep aynı duaya amin demeler külfetten kurtarmaz ki sızım sızım sızlayan benliğimi..!
Pürtelaş meftuniyetim perdeleyebilir belki gamlarımı…Yorgun değilim aslında.
Hamuruma karışan iki damla gözyaşı, tek katre alev yüzünden oluyor her ne oluyorsa!
Bundandır baharı hazan sanmalarım, samanlıkta iğne aramalarım…
Hala merak ediyorum.
Meftuniyetim diyorum,hani şöyle en pürtelaşından olsa..
Yahut pervasız,,?
Tıpkı benim gibi,  biraz da sen, ve gene sen,  aldığı kadar da biz…
Haddi hesabı olmayan bu erteleyişlerle nereye kadar gidilir ki!!
Hep aynı kapıyı zorlamalar önleyemez ki sonunda havlu atmaları..!
Şu halde kesinkes inanmış bulunmaktayım hamuruma gözyaşı karıştığına, gözyaşının da alevle karıldığına…Yoksa nereden gelsin bu aşinalık, bu yakınlık?
Nasıl oluyorsa ne alev tutuşturmuş suyu, ne su söndürmüş alevi..
Ruhum gidip geliyor ikisi arasında.
Yanıyorum, kâh ağlıyorum.
Can tutulması yaşıyorum, cankurtaran arıyorum.
Gökte kaç yıldız var, onu saymaya giriştim gene bu akşam.
Bir yerden sonra sayıların aklıma oyun oynayacağını bile bile…
Ve okyanuslara bıraktım kendimi, arınayım diye.
Irmağın da benimle beraber kaynağında boğulacağını bile bile.
Senden sonra başka omuzlar aramadım ağlamak için, tek damla gözyaşımın dokunmadığı omzunun yerini doldursun diye..,Nasıl olsa dolmaz o boşluk diye diye, söz yaşı döke döke,mehtaba diş bileye bileye, gelmeyeceğini bile bile!
Bünyesinde son çare ayrılıklarla bilmecburi aykırılıkların el ele verdiği kalbim, tüm bitişlere hak veren aklımla daimi savaş halinde.
Mühimmat yetersiz, menzil belirsiz…
Ölüme nazır terk edişler yaşamaya hazır, ölüme daha fazla, buna yaşamak da denemez esasında.
Uzun savaşlar hep böyle biter.
Kaybedilenler candan bir parça, can kimi zamansa..
Oysa kazanılanlar hiçten bile az, esire muhalefet boşluklardan daha boş,,..
Ama bu kez yerle gök çarpışıyor sol yanımda.Ummanlar taşıyor, bulutlar semaya fedai…
Şimşekler bir an bile susmuyor, gök gürlüyor.
Yer altında ne kadar su varsa coşmuş, öfkeden köpürüyor.
Gayzer demek haksızlık olur bu ihtişama…
Bir aşk kalıyor işte,,, kıyıda köşede.
Günü gelince savaştan sıyrılıp her zerreme sirayet etmek üzere…
150 notes · View notes
Text
bende bir hal var.. içimde, tam yüreğimin orta yerinde, hiç dolmayacakmış gibi duran bir boşluk var. uyuyorum, uyanıyorum, o boşluk orda.. ailemle, dostlarımla vakit geçiriyorum, espiriler yapıyorum, kahkahalar atıyorum, kendimi çok iyi hissediyorum; o boşluk gelip bir anda aramıza oturuveriyor.. çok sevdiğim bir yemeği, tatlıyı iştahla yiyorum, aşırı mutluyum ama o benimle, aynı yerde duruyor öyle. önümdeki uçsuz bucaksız maviliğe, denize bakıyorum, özlediğim kokusunu içime çekiyorum, yine o boşluk ‘unutma beni ’der gibi, maviliğin ortasından göz kırpıyor. çam kokulu yollardan geçiyorum, içime çekiyorum kokusunu; bir bakıyorum o boşluk kupkuru bir dal kılığına girmiş, karşımda duruyor. güzel kitaplar okuyorum, bazen gülüp bazen doluyorum. bi bakıyorum yine o boşluk, bu kez de sayfaların arasına karışmış, siyaha boyamış bütün hikayeyi. hiçbir anımı kaçırmıyor, hep benimle. o boşluk şu an yatağımın başucunda.
11 notes · View notes
ritassass · 1 year
Text
bunu kimin okuyacağını düşünerek yazıyorum, bilmiyorum. bugün 21. yaşımın ilk günü. bunu aslında dün yazmak isterdim ama bazı yaşamsal kaygilardan ancak şimdi fırsat bulabildim. 20 bana iyi mi gelmişti bilmiyorum. kendimi daha büyümüş hissettiğim, bir şeylerin sorumluluğunu aldığım, söylediğim lafların arkasında durdugum ve işime gelmeyen bir şey olduğunda her zaman kacip gidemeyecegimi, gitmemem gerektiğini öğrendim. ilk kez kendi parami kazandım, bu insana bir yandan güçlü ve özgürlügümsü bi his veriyormuş. bir şeyleri daha az kafama takmaya başladım, kendim için bir şeyleri harcamaktan korkmuyorum. kendimi o harcanan şeye değer olarak görmem gerektiğini öğrendim. değersizlik duygusu öyle işlemişti ki içime aşması zor ama güzel oldu. öyle ya da böyle insan 20'den sonra bi noktada ister istemez büyüdüğünü hissetmeye basliyor. artik 15 yasinda degilsin, ergen değilsin, ergenliğinin ortasında değilsin. yaptigin hareketlerin söylediğin sözlerin arkasına siginabilecegin bir şeye sahip değilsin. 20. yaşımda çok tuhaf tesadüfler beni buldu. geçmişte bırakmayı istediğim şeyler hiç ummadığım yerlerde karsima cikti. garip hissettim ama uzun sürmedi. insan gerçekten ölene kadar sorumluymuş gönül bağı kurduğu her şeyden, her temastan. bunları da kabul ederek yasamayi öğrenmek gerekiyor. bazı eski fotoğraflarıma bakarken bakmak istemediğimi, o beni görmek istemedigimi fark ediyorum. özellikle de kirpiklerimin olmadığı fotoğrafları. o halimden utanıyor muyum bilmiyorum ama o fotoğraflar bunun yaşanmış olduğunu her defasında gösteriyor. ben o hale geldim, o raddeyi gördüm, tahammülüm bitti, tükendim. hâlâ düşününce boğazımda bir düğüm olusmasina neden oluyor ya buna üzülüyorum. geçti demek bana hep erkenmis gibi gelir, ama geçti. geçti. bir şeyi istiyorsan, bir şeyi arıyorsan direkt aradığın şey olarak veya daha başka bir şekilde karşına çıkıyormuş bunu gördüm. insan ne istediğine, ne umduğuna gerçekten özen göstermeli. hicbir şey lutfedilerek çıkmıyor karsimiza. niyetler, istekler, inançlar, ihtiyaçlar. hiçbir şeyin yeri boş kalmıyor, evren boşluk kabul etmiyor. bir insanla ilişkin bittiyse bitmiştir, geri dönüşler, tekrar aramalar, mesajlar, düzeltmeye çalışmalar yersizdir. bir şey olacaksa zaten olacaktır sen ne dersen de ne yaparsan yap bu sonucu değiştirmeyecektir. sevgi, sevilmek elbette çok güzel şeyler ama her zaman seni bulmayacak. hayatta hep olmasını umduğun o müthiş arkadaş grubunu da bulamayabilirsin ama bunlar senin hep alışkın oldugun şeylerdi. sen aynı yolu her gün aynı saatte aynı şarkıları yürüyerek dinlemiş insansın. sen tek başına yillarini, günlerini geçirmis insansın. yıllarca doğum günün kimse tarafından hatırlanmadi tıpkı bu doğum gününde olduğu gibi. sen bunlara alışıksın. o yüzden yorma daha fazla kendini böyle şeylere. günün sonunda yine sen, yol ve sarkilar kalacak zaten. umarım 21 güzel gelir, umarım bu yıl hissettigin başarı hissinin kat ve katını bu yıl hissedersin. umarım bu kadar yalnız kalmazsın demek isterdim ama ne fark eder ki. bu yıl geride bırakmayı düşündüğün her şeyi geride birak ve yeni insanlar için alan aç kendine lütfen. lütfen bir daha yıllarca konustugun ama hayatına hicbir katkisi olmayan o insanlara yazma. onlar hayatında değil, olmayacak. olsalardı zaten olurlardı ama bak yoklar. anla. geride kaldı, bitti. kendine saygın olsun ve bırak. lütfen iyi gel 21. lütfen.
15 notes · View notes
mylittlejournals · 8 months
Text
Gece gece tekrar ıssız adam izledim de,bu sefer daha iyi anladım bazı şeyleri. Aslında ıssız olmak sadece ilişkilerde değil,hayatın tamamında geçerli. Alper sadece bir kadına değil,hayata,düzene bağlanamayan birisi. Kaygılı bağlanma ya da manik depresif karakteri belki de geçmişinde travmalar yaşadığını gösteriyor,artık ona o kadar da "pislik adam" gözüyle bakmıyorum. Her Müzeyyen'i bir müzeyyen yapan erkek varsa,ıssız adamı ıssız adam yapan insanlar da vardır.
Tumblr media Tumblr media
Bana göre hayat stili çok ters. Konfor alanından çıkmak istemiyor Alper. Ama bir yandan da ilişkilerinin tekrarlamasından yorulmuş ve içinde bir yerlerde sevilmek istiyor. Ama sevilmenin ağırlığını kaldıramayacağını biliyor içten içe,yine de denemek istiyor. Bana göre Alper gerçekten Ada'yı sevdi ama korkuları ve korkaklığı Ada'ya olan sevgisinden üstün geldi.
Ada gerçekten Alpere dönseydi alper yine aynı alper olurdu. Zaten son sahnede Adayı görünce çocuğa verdiği film sözünü bile unutuyor,sözünde duramıyor.
Bazı insanlar da böyle,hayati boyunca sevilememiş olmalarının acılarını onu seven insandan çıkarırlar değersizlik hissiyle. Ancak kaybedince bazı şeyler anlaşılır,değerli olur. Bazıları robot olmayı sever,kaçmayı sever kendinden kaçtığını bilmeden.
Her neyse,Ada üzümlü kekim Alper'in kişiliğini ve ondan ayrılacağını bilmesine rağmen ona bir şans verdi ve içindeki sevgi ışığını gördü. Bu yüzden o sarma yeme sahnesinde nefes almadan konuşuyor,bir şeyleri engellemeye çalışıyor. Alper eminim sarma da bitsin istememiştir bir yandan o kadar takıntılı ajdhdhsjsj
Ada da kaçmak istedi,ama monotonluktan, hayatının tekduzeliginden. Alper ile yeni heyecan yakalar sandı ama olmadı. O ilk tanışma sahnelerinden çapkın,hovarda birisi olduğunu biliyordu,Türk kızının tipik sorunu olan "Ben onu duzeltirim" sendromuna yakalandı ama sonu hüsran.
Beni en çok etkileyen sahnelerden bir tanesi de Alper'in Ada'ya çiçek götürdükten sonra bile içinde oluşan boşluk hissi,çok zor demesi ve annesinin ne zor oğlum soruna cevap verememesi...
Alpere sinirlenmek yerine artık acıyorum. Ada bence de en doğru kararı verdi ondan kurtularak,ama aklında başka birisi varken evlenmek de etik değil. Alper'den bir farkı olmamış oluyor.
Saçma bana göre, birisi omur boyunca diğer adamı düşleyerek çocuklarını büyütüyor,eşiyle yaşıyor,diğeri başkalarının hayatlarını,bedenlerini ödünç alarak kaçmaya çalışıyor.
Film aslında kaçışı anlatıyor,kaçışın ne kadar az süreli olduğunu ve insanı yıprattığını.
Velhasılkelam,bu film romantik değil gayet derinlikli bir filmdir ve insanların asıl ağladığı şey kendileriyle bağdaşlaştırmalarıdır. Ben hep adayı haklı bulurdum,hala haklı bulurum ama daha çok acidigim kişi Alper,çünkü ada kendi ayakları üzerinde durabilecek kadar güçlü bir karakter ama Alper hem bir şeyi kaybedip hem de kendisiyle yüzleşemeyecek kadar aciz. Biraz da tanıdık geliyor bana bu,ıssız adam,ıssız olunmadan anlaşılmıyor. Belki de ben bu ara ıssızlığa meylettiğim içindir.
Alper'i bu yalnızlığa ve ozguvensizlige neyin ittiğini aşırı merak ediyorum,travması olmayan birisi behlül olabilir ama issizlik bambaşka bir kavram. Böyle insanlar bence kendilerine denk kişilerle mutlu olmalı. Issız adamlar müzeyyenlerle olsun,aşk adamlar aşk kadınlarla olsun,dünya güzelleşsin ne bu melodram?
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku Müzeyyen ve Issız Adam Alper muazzam çift olurlardı bu arada.
4 notes · View notes
vesa1re · 6 months
Note
Sevgili A;
Sen hep hatalı, kusurlu ve eksik olandın. Sen hep yanlışı seçendin, yanlış olandın. Bilirsin, her hikayede kalp kıran bir taraf vardır ve o sendin. Sen sevmeyi ve sevilmeyi bilmeyen yegane bir yeteneksizliğe sahipsin. Sen hep Buse olmak istedin A, ama içindeki Nazlı'dan nasıl kurtulacaksın? Kurtulamazsın. Özündeki Buse öldü. Sende ölen taraf hep Buse'ydi ve sen onun ölü bedenine bakıp duran Nazlı gibisin. İçinde bir cesetle yaşıyorsun A. Bir pastane gibi kokuyor o ceset, kırmızı bir şarap gibi, her yediğinde aynı şeyleri hatırladığın browniler gibi... Geçmişinden kaçamıyorsun A, geçmişinde yaşamaya devam ediyorsun. Buse'ye bir mezar kazmalısın, kazıp onu gömmelisin ve Nazlı ile devam etmelisin. Ölen birine yaşam veremezsin, durmuş bir kalbi yeniden attıramazsın. Deneme. Boşuna yorulma. Daha iyi biri olmaya çalışma. Biliyorsun, bildiğini biliyorum. Hikayeye kötü bir kahraman lazımdı ve sevgili tanrı, seni yarattı. Hikayenin kötü kahramanı sen oldun, buna itildin ya da zorunda kaldın, fark eder mi? Etmez. Kötü olan sensin. İstenmeyen, seçilmeyen, terk edilen sen değilsin. İstemeyen, seçmeyen, terk edensin. Mahvedensin. Zehirli bir sevgin yok senin çünkü bir sevgiye sahip değilsin. Senin kendini bile sevmekte zorlanan simsiyah bir kalbin var, ruhunun yerinde bir boşluk var. Deneme, A. Başaramazsın, artık o mezarın başında dikilmeyi kes. Eline bir kürek veriyorum şimdi, o mezarı kaz ve Buse'yi içine göm. Ya da kendini içine at ve artık tüm bu her şeyi bitir.
Sevgilerimle; E.
Sevgili E;
Benim de bileklerimi kesmeme yardım edecek bir Dylan'ım olsun isterdim. Biliyorum E, her şeyi biliyorum. Az kaldığına emin olabilirsin, o çukuru kazmaya başladım. Bittiğinde, Gökçe'nin savunduğunun aksine, bir mezara iki ceset sığdıracağım.
Söyleyebileceklerim bu kadar çünkü sen bu sefer o kadar haklısın ki ben, diyecek tek bir şey bile bilmiyorum.
Utançlarımla; A.
3 notes · View notes
kalbimdenbirine · 3 months
Text
Sana kızamıyorum,
Senden nefret edemiyorum,
Seni sevemiyorum.
İçimde bir boşluk bıraktın,
Adını koyamıyorum.
Geride biraz gözyaşı bıraktın,
Bir süre hep ağladım.
Çocukluğumla sırt sırta verdim,
İkimizde birbririmize tek teselli sözcük edemedik,
Tüm gece ağladık,
Birbirimize sarıldık.
Ağladık.
İçimizdeki ağırlığı atamadık,
Duyguları anlatmaya yeten sözcükleri,
Hislerimi, anılarımı koparttım
Bana bağlanan yerlerinden..
Senden kalan her şeyle çöpe attım.
Kanlar içinde kaldım da,
İçim biraz olsun hafiflemedi.
Götürdüğün her şey,
Kalbimde derin bir oyuk bıraktı.
Şiirler, şarkılar, yeni insanlarla doldurdum.
Sigaraya başladım, paketleri tükettim
Acımı almadı.
Büyüdü de büyüdü uçurum.
Artık yetemez oldum.
Düşündük,
Yapabildiğimiz tek şey olana kadar,
Yaşamımız bundan ibaretmiş gibi düşündük.
Yemedik,
Yiyemedik,
Bir mide bulantısı,
Hayattan alıkoydu bizi.
Adımlarımı sayar oldum,
Günleri fark etmez oldum,
Her ince detay,
Beni o âna aldı götürdü.
Kalbimi parçaladı yeniden.
Yeniden sıkıştım o zamanda.
Çıkamadım o dumurdan..
Çiçeklerim kurudu, biraz kilo verdim,
İnsanlarda uzak durdum uzun bir süre,
Şarkı dinlemedim, şiir okumadım.
Sevdiğim her şeyden uzaklaştım.
Mutlu olduğum her şey acıdı,
Anılar tatsızlaştı.
Güzelleşir diye beklettiğim her şey küflendi.
İçimdeki, bahçeler kurudu,
Kuşlarım sustu, fırtınan evimi aldı uçurdu.
Sonra birden tek bir göz yaşı dahi dökemez oldum.
Senin yokluğunda zaman durdu.
Nehirler akmaz, kuşlar uçmaz oldu.
Ben durdum,
Sadece durdum.
Bir şey acımı alsın diye bekledim.
Ama o tatlı nadir anlar da,
Uğramaz oldu bana.
Gökyüzü bir insanı üzer mi?
Güneşe bile küser mi insan,
Ben küstüm,
Denize baktım uzun süre,
İçimdeki denizle arkadaşlık kursun diye,
Denizden bile nefret edilir mi?
Ben ettim,
Seni düşündüren,
Seni hissettiren,
Bir zamanlar bakıp seni duşündüğüm,
Her şeyden nefret ettim,
Senden nefret edemezken..
Aynaya dahi bakamadım bir süre,
Gözlerim değmedi o kişiye,
Ben bile, yüzümdeki şu ben bile,
Seni anımsattı bana.
Alnımdaki iz, dudağımdaki yara,
Senin sözündü, izindi sanki.
Ben seni sevmektem vazgeçmedim.
İlk kendimden vazgeçtim.
Kalbime söz dinletemedim,
Kalbime düşman kesildim.
Seni unutamadım,
Hayatıma küstüm.
Uyku uyuyamadım.
Uyumaktan nefret ettiğim günler oldu.
Gözümü açamadığım,
Günlerce uyuduğum zamanlarda...
Her şeyin bir kabustan ibaret olduğunu düşündüm.
Yeniden uyudum gerçekten uyanabileyim diye.
Sonra bir gün aniden uyandım ya ama
Yeni bir gerçekliğe..
Boşluk yine aynı boşluk
Ağırlık da yerinde
Ama uyuşmuşum...
Hiçbir şey eskisi gibi olmadı,
Bir daha hiç böyle üzülmedim.
Aynaya bakabildim.
Ama gözleri ışıl ışıl o kıza rastlamadım bir daha.
Çiçeklerim yine açtı,
Ama içimde hissetmedim kokusunu.
Deniz aynı deniz değil,
Baktığım gökyüzü değil.
Gördüğüm sen de değilsin.
Her şeye unutmak yakıştı biraz
Kendime de zorla yakıştırdım.
Her şey senden sonra rengini yitirdi,
Ben bir daha o renkleri aramadım.
İçimde ne sevgi ne nefret,
Kocaman bir uçurum bıraktın.
Yerine köprüler kurdum,
Vazgeçmedim kendimden...
Denedim, olana kadar.
Bıkmadan usanmadan
Atlattım da sonunda
O bitmez dediğim günlerden, aydınlanmaz dediğim karanlıklardan çıktım.
Çıktım çıkmasına,
Ama çok değiştim.
Baksan bana aynı kişi değilim.
Bilmezsin sen ne demek bu,
Hiç bilmedin.
Ondan bu savrukluğun...
Kalbinin en ücra köşesinde dahi hissetmedin yasımı,
Günlerin kararmadı,
Suskunluk yakana yapışmadı,
Kalbinden utanmadın.
Ayrılığı, acıyı,
Belki aşkı bile hissetmedin zamanında.
Şu boğazımdaki düğümü,
Yutkunsan geçmez,
Ağlasan çözülmez,
Bu şeyi..
Hiç hissetmedin.
"Adil değil."
Yüreğimde kalan yarım ve kırık tek bir söz...
Her şeyi unutsamda,
Bu hissi unutmayacağım.
Ve işte seni o noktada,
Hiç affetmeyeceğim.
1 note · View note
faraciel · 7 months
Text
Durgun hissetmek;
Tüm o günler ve geceler için,
Görünen ve görünmeyenler için.
Tüm o sokak lambaları ve bitmeyen gecelerde,
Sesimin yankılandığı odalarda ve duyulmayan hecelerde,
Ağızdan çıkmayan çığlıklar ve başımı yiyen dertlerde,
Biliyorsun tüm bunlar,
Genelde böyle hep sertlerdir, benim aksime.
Hak etmek veya etmemek mevzusu çoktan geçti.
Görünen hep boşluk;
Ya da boşluk olamayacak kadar hiç.
Kokunu aldım odamda,
Zamanın dışından boşluğun içinden beni kurtaran
Sürekli çalan aynı şarkı:
“Gülün olayı biraz da dikeninde”
Biraz daha demlendikçe satırlar
Güzelliğin birkaç mısra edemediğini fark eden adımlar,
Sızmışlıklar ve bitmeyen çınlamalarla,
Kalbindeki tüm kırıklar ve ışığı parıldayan gözlerimle,
Bugün ve asla durdurulamayacak yarınlara kaldırılan kadehlercesine
Kendini durgun hissetmek.
En temizinden derinlere bırakırcasına
Dingin ve dinlenmiş.
3 notes · View notes
simgearc · 1 year
Text
Gitmenden korkuyorum ben, yarım kalacak her şey diye bu korkum. Beni sevmemenden, seni sevmemekten korkuyorum. Kıskanıyorum, kendimden, evrenden, evrendeki en küçük canlıdan bile kıskanıyorum. Seni paylaşmak fikri, benim içimde boşluk yaratıyor, böyle çok severken gitmenden korkuyorum işte. Çünkü gidersen yarım kalacak her şey, kurduğumuz hayaller, konuşmalarımız, sana dair her şey, ben. Yarım kalacağım sen gidince. Yarım kalmak değil aslında, kalmayacağım. Özleyeceğim hemde çok özleyeceğim bu özlem beni kül edene kadar özleyeceğim. Gitmenden korkuyorum işte, gitme diyorum ya sana. Hep kal diyorum ya. Hep kal. Hiç gitme. Sen gidersen eğer gökyüzünü anlamını yitirir benim için. Ne açan güneşin, ne yağan yağmurun anlamı kalır. Sen gittiğin zaman tek başına gitmezsin ki,anlamlarımı da alıp götürürsün benden. Sabırlarımı, sevgimi, huzurumu. Yani sevgilim sen hiç gitme,yokluğun sadece zarar verir. Biz hiç bitmeyelim,sen hiç gitme.Hayatımın en güzel günlerini seninle geçiriyorum. Seni gördüğüm her gün en güzel gün aslında benim için. Hiç sıkılmıyorum,senin yanındayken hep güvende hissediyorum. Mesela bugün okula gittik beraber. O kadar tuhaf geldi ki seninle beraber okulda o şekilde olmak. Okuldayken seninle zor konuştuğum,gizlice izlediğim yerlerde bugün beraber yürüdük. Senin için ağladığım yerde öptün mesela beni. Bunu bilmiyor olabilirsin,öğrenmiş oldun. Her anımızı doya doya yaşamak istiyorum ben. İlerde gülerek,"aaa neler yapmışız ya" diyerek hatırlayacağımız bir ton anımız olsun istiyorum. 
"anısı biz olalım tüm sokakların, seninle öpüşmediğimiz yer kalmasın , el ele yürüyemediğimiz yollar kaldırımlar utansın"..
Beni üzmüyorsun. O kadar üzmüyorsun ve bir kadar da mutlu ediyorsun ki bazen bütün bunların,geçirdiğimiz günlerin,anılarımızın,masal olduğunu ve yakında bu masalın biteceğini düşünüyorum. Beni üzmüyorsun. Üzmemek için elinden ne gelirse yapıyorsun. Bütün takıntılarıma,şımarıklıklarıma,kıskançlıklarıma katlanıyorsun. Mutlu olmam için,mutlu olmamız için her şeyi yapıyorsun. Mutluluğumuz bu kadar önemli mi gerçekten? Gün gelecek belki çok mutsuz olacağız,ama fark eder mi? Biz böyle sevdikçe fark etmez elbette. "Ben seninle mutsuzluğa da varım." Ben seninle bütün olumsuz eylemlere de varım. Sen olduğun sürece en olumsuz eylemde bile bir mutluluk buluruz biz. "Biz" oldukça,hep içimizde bir parça mutluluk olur. Birbirimizin mutluluğu oluruz. Hiç olmadı birbirimize sarılıp mutluluğumuzu yaratırız. Fena mı olur?
Gözlerimi sımsıkı kapattım, yanımda olduğunu düşünüyorum  yanımda olduğunu bana öyle sımsıkı sarıldığını hayal ediyorum maviş gözlerini, kirpiklerinin birbirine değişini, dudaklarını, yüzümde dolaşan ellerini, bana sarılışını, ses tonunu, kokunu düşünüyorum Derin bir nefes alıp kendimi hayaline bırakıyorum, dudağımda yarım yamalak bir şarkıyla…
Sözlerini düşünüyorum sevgilim… Başımı göğsüne dayadığımda dudaklarından dökülen sözlerini anımsıyorum, gözlerime uzun uzun bakışlarını düşünüyorum yüzüne kondurduğun o cenneti müjdeleyen gülümsemeyi anımsayıp gülümsüyorum…
Kokunu hayal ediyorum derin bir iç çekerek… Başımı döndüren, beni benden alan o kokunu Ben ara ara dolabımı açıp parfümünü kokluyorum biliyor musun? Bazı geceler uyku tutmuyor, dolabıma koşup kokunu alıyorum yanımda… Böyle uyuyabiliyorum ben seninle, gözlerini hayal ediyorum… Özledim sevgilim Seninle gülmeyi, sana dokunmayı,seninle susmayı, seninle konuşmayı, sadece sarılıp 10 dk'da olsa oturmayı, başını göğsüme koyup uyuyuşunu,Kapat gözlerini sevgilim, biliyorum aynı anıya koşucaz ikimiz de kim bilir bu gece aynı rüyaya yolculuk ederiz belki ikimiz de <3
iyi geceler sarmasık :)
külkedin..
9 notes · View notes