Tumgik
#kısmetse olabilir
kabukluvoyvoda · 2 years
Text
Tumblr media
Kanguruculeyşıns sevgili dostlar. Bir sevgililer gününü daha kimseye hediye almadan atlatmayı başardık. Sevgilisiz daha nice yıllara dostlar...
Başlıktan da anlaşıldığı gibi aynen. Kimse bizi sevmiyah a sevgili ponçiktoşlar. Siz kendinizi sevin çünkü size sizi sevdiğini söyleyen insanların ertesi gün "sen kimdin ki ya" dediği bir dünyada yaşıyoruz. Zuzaylılar keşke Amerika taraflarından gelse de şu dünyaya, bizler de artık rahat bir nefes alsak di mi? Nereden çıktı ki şimdi zuzaylılar? Evet ne diyorduk ekonomideki dalgalanmaları duymuş bu zuzaylılar. Amarıkan dolarını bi gecede fifti kuruş yapacaklarmış ve dünya süpersonik bir yer olcakmış. Herşey süpersonik olacak. WOAAA! Zuzaylılar çok dost canlısı varlıklar. Bazen sizlere beklenmedik bir süpriz yapıp, gece sizi yattığınız yerden kaldırıp, "Kalk panpa bi kelle paçaya gidek" deyip, kendi gezegenlerine götürüp, geri getirebiliyorlar. Bu sefer "Ben ısmarlıcam" dedim mesela ve bana "Olmaz sen misafirsin ki" dediler. Amma gezdik ama varya offfff bi görseniz. Hele Mars'ta Mars çukulatalarının yapıldığı ana fabrikanın ordan bile geçtik. Ne acaip şeyler var di mi? Yolculuk çok feci süperliydi. Bi ara uzay gemisine toryum almak için toryumlukta durduk "Ben bi WCye gideyim" dedi. Baktım yok gelmiyo. Bekle bekle çok merak ettim. Gelmicek diye düşündüm filan oldum. Baktım bi geldi kucak dolusu abur cubur cümbür çamur bi sürü şey almış. Neyse yolda gelirken hepsini bi güzel gömdük. Rober Hatemo dinliyormuş onlar da, ben duyunca çok şaşırdım. Bak sana bi müzik aççam şimdi bu süper dedi. Tmm aç bakıyım dedim. WOOOOOOOOW!!!! Yunus Bülbül ve İzzet Altınmeşe düeti. Çok eğlenmeli müziklerden çaldı hep. Neyse geldik eve filan. Ben koltuğa oturdum öyle. Sonrası yok. Böyle bi gözümü dinlendirip açtım hemen gibi oldu. Baktım gece saat yece yarısı ve daha sanki hiç zaman geçmemiş gibi. Not bırakmış. "Uyandırmaya kıyamadım, gezmelere doyamadım bi dahakinede kokoreçe gidek mi?" yazmış deli. Bence bu zuzaylı hatun bana yazıyo. Baksanıza yazmış. Ne demek bu? Besbelli bana yazıyo notu. Bakalım nolcak. Şimdi daha çokta ümitlenmemek lazım di mi? Daha herşey çok yeni filan. Bi de "Kanka" diyo ya, ondan ikilemde kaldım ben de şimdi. Neyse zuzay gemisin büyüklüğü bir Range Rover Vogue 4.4 kadar filan, ama içinde ne arasan var. Bi ekranı vardı acaipli. Tüm galaksiyi filan görüyorsun böyle ışıklı filan. "Woaaa!!!!!" dedim. Güldü ve "Daha önce hiç holografik panel görmedin mi sen bakıyım şeker şey?" dedi. Dedim "Görmedim o holoprofiklerden bilmem ben". Neyse telefonlaşırız sonra yine. Arar beni o, çünkü bir zuzaylı kendisi. Renkli saçlı zuzaylı hem de. Neyse biz kelle paçaya giderken yolda politika, siyaset ve ekonomiden bahsettik. Bana ehe dedi! Omaygard dedim ve ehe diye ekledim. "Kafalar çok karışık ne olacak bu ülkenin hali" dedim, tutamadım kendimi ve bana ne dedi biliyonuz mu a sevgili dostitoşlar? "Bak sana bir sır vercem ama kimseye söyleme bunu söz mü?" dedi. "Tmm, söz pki" dedim. "Biz dünyayı istila etcez yakın zamanda" dedi. Ben şok. "Seni yanıma aldırcam" dedi. "Bizim gezegende hem iş bile bulursun ki sen" dedi. "Woauuw!" dedim ve "Peki maaşlar nasıl orda?" diye sordum. Ev, arsa, uzaygemisi, uçan kaykay, 3 öğün istediğindenli yemek, elentrik, ısınma, iletişim, internet, 500 kontür, kakaolu puding, kokoreç, akbil, bir çift parmak arası terlik, üst baş, zigara, sitresçarkı, peluş anahtarlık, şemşiye filan hep devlet veriyormuş beleşli. Ben şoklardayım ama nasıl şaşırdım inanmazsınız. "Eeeeeeee?" dedim. "Madem herşey bedava filan işe ne gerek var ki?" dedim. Çalışmaz ki dedim kimse. "Olur mu öyle. Herkes çalışıyor" dedi. Bu zuzaylıları anlamak çok zor hakikattende.
Tumblr media
Zaten baya gittik geldik biz gezegene. Nerden baksan kaç sefer gittik yani. Ben zaten demiştim biraz bi gariplik şeysi var burlarda diye ama dedim yani sonuçta yabancı gezegen kültür filan çok farklı. Annesine filan benden bahsetmiş biraz. Annesi daha demiş sen çok gençsin filan, 3000 den önce olmaz demiş. Daha 2453 yaşında filan zuzu. Ben o konuşmayı pek anlamadım ama o olaydan sonra filan çok kanka demeye başladı zaten bi işkillenmedim değil. Neyse işte, ne biliyim ya amaaaaaaaaan... Sonra neyse işte uyandığımda gece yarısıydı. Hani bi güzümü dinlendirir gibi yaptıydım ya. Kalktım hemen. Camdan baktım gitmiş sokakta yoktu uzay gemisi. Dolaba gittim çünkümsü bi anda midem kazınır gibi oldu. İşte o arada. Dolabı bi açtım. OHAAAAA!!! Süper!!!!! En sevdiğimdenli her şeylerden var. Bana jelibonlu lahmacun bile almış. Attım mikroya, hemen ısıttım, nom nom nom yedim. En sevdiğim kahveden de almış. Ziftle 5iBiarada. Neyse işte ben de TVyi açtım hemen öyle atıştırırken. Haberlerde zuzaylılar var. Böyle heryer ışık filan olmuş bi sürü ama sayamazsın. Öyle çok dolu gökyüzü. Neyse işte dünyanın her yerinden görmüşler filan bilim adamları onlar "UFO değil! Meturoloji balonu!" filan filan diyo. Ama!!!!! Ben biliyom yani hep UFO onlar. Mesela ufolar en çok dilek feneri atılan yerlerde geziyorlar çünkü anlaşılmıyor. Hani millet her gördüğü ışığa "Ordan dilek feneri atıyorlar, ondan" diyo. Ne uyanıklar ya. Neyse ki dolapta zuzay birası vardı açtım bitane hemen buz gibi lık lık. İyi geldi. En son bi şarkıcı vardı adı neydi onun ya. Veydidaykeeeen diyordu şarkısında. Dur aklıma gelcek şimdi. Neyse bi yandan düşünürken bi yandan da anlatayım ben olanları. Şimdi bu zuzaylılar dünyaya çok gelip gitmişler eskiden. Antik çağlara filan da gelip gidiyorlarmış. Hatta büyük dedemler filan da anlatırlardı hep. Bi gün tarlada çalışırkene bi zuzaylı gelmiş "Amcam!!!" demiş, "Suyun var mı bi tas?" demiş, "Hele bi Allah rızası için koş getir" demiş. Dedem anlatırdı hep. Sonra büyük dede suyu almış getirmiş adam içmiş suyu "Oh be Dünya varmış" demiş. Büyük dede sormuş "Dünya mı?" demiş. "Tabi ya ne sandın" demiş zuzaylı. "Tenks you amcam benim" demiş ve bi anda ışınlanmış zuzaylı. Hoooooooop kaybolmuş. Yok yani. Bu zuzaylılar çok acaip ya. Mesela biz Marstan geçtik ya o ara ben Elın Maskı sordum zuzuya. Bana "Elın buralardan çok arazi aldı, toplu konut yapacakmış Tokiyle birlikte" dedi. Ben dedim inanmam dedim saçma geldi çünkü. "Bak" dedi, "Bilmediğiniz çok şey var ve eğer bu şeyler insanlar tarafından duyulursa hiç güzel şeyler olmaz" dedi. Dedim "Ne olur ki yani?" "İşte duyulursa hep arazi mafyaları filan çöker buralara" dedi. Vay be dedim bu zuzaylılar hakikattende çok bilgili imiş. Yolculuk çok acaipti zaten yıldızları filanda seyrettik. Uzay gemisinin otomatikli pilotu da varmış. Kadın sesi ile "Yüz metre sonra sağa" diyo "500 metre düz devam" diyo filan. Çok süper vakit geçirdik anlatamam ya. AAA!! whatstan yazmış bi bakıyım hemen döncem. Bi dk. Gitmeyin sakın bi yere geliyom.
Tumblr media
Geldim hehehe. İşte neyse akşam gibi yine buluşcazmışız. Ben hemen uyuyayım çünkü ben hemen uyuyunca beni almaya geliyor. Neyse ben gittim. Kib bye ponçiktoşlar.
1 note · View note
doriangray1789 · 2 years
Text
SESLİ DÜŞÜNCE 
 EROTİZM.. 
 Konuşur gibi yazmak, düşünmeden yazmak, aklına geleni cart diye yazıvermek; cümlelerin tek filtresinin sarf edenin üslubu olması kadar güzel hissettiren bir şey yok. Can Yücelin mahkemede ‘’ bizim köyde göte göt derler’’ temalı savunmasının özüdür bu dediklerim. Fakat toplum olarak çok yorulduk be. Yani markette peynirin fiyatını düşürmeyecek her söz, zamansız söylenmiş gibi. Fakat bu zamansızlığı seviyorum. Zamansızlığa inanıyorum. Cümlelerin pişip dalında olgunlaşmasını beklemek, ‘’aha işte bu konunun sırası geldi’’ cümlesini kurmak için gün saymak manasız. Peyami Safa’nın bir sözü vardır; ‘’Zaman insanları değil armutları olgunlaştırır.’’ Aynı durum cümleler için de geçerli bence. O sebeple biraz erotizm konuşmak istiyorum. Eskiden erotizm biraz arayıp bulunabilen bir şeydi. Her anlamda araman gerekirdi. Saklanan bir şeydi. Gidip dergi aldığımı ve odamda sakladığım dönemleri hatırlıyorum. Erotik video furyasını da hatırlıyorum.  Şimdi her şey porno! Komik bir anımdır; ‘’ Erotik video nedir soruma karşı ‘’eeeee edepli porno işte oğlum ne olacak başka’’ diye cevap veren bir akrabam var. Komik olduğu kadar haklı olabilir! Çünkü yarı çıplak ve sakin bir algı koyuyordu ortaya.( aklıma Danimarkalı yönetmen Lars Fon Trier’in Nynmfomaniac filmi geldi izleyenler bilir Trier, tüm filmi seks bağımlısı Joe’nun kendisine yardım etmek amacıyla onu evine davet eden Seigman adlı bakir bir adama hayat hikayesini anlatması biçiminde kurgulamış.+18 sahnesi çok olduğu için sanki kimse bu işleri bilmiyormuş havasına girenler eleştirir ulan daha önce baldırı çıplak geziyordun tekstilin keşfiyle mi yoksa inançların kabulüyle mi ahlak-ahlaksızlık kavramlarını biliyorsun .. neyse konumuz bu değil )  Hatta biraz okumuş bir erotizm düşkünü, meseleyi ‘’erosçuluktan’’ alıp anam babam usulü felsefe de yapabilirdi. Daha çağrışımcı bir şeydi. Önceden bir neslin TV de öpüşme sahnesine baş çevirmesinin altında işte bu erotizm saklı bence. Çünkü erotizm seni kavram ve fantezi olarak bir noktaya getirir ve sonra efendi gibi geldiğin yolu geri yürütürdü! Şimdi herkes porno ile bir uçuruma çıkıp aşağı atlıyor.(Bu sözlerimi herkesin anlamayacak olması güzel  Geçen instagramda videolara bakıyorum. Alakalı alakasız bir sürü video. Kısmetse olurun yeni görüntüleri, canlı ahtapot yiyenler, acayip arabalar, düşmeler kalkmaklar derken; bir video çıktı ve altında şu yazıyor; ‘’Kırmızı noktaya odaklanın.’’ İyi güzel. Odaklanayım derken, videodaki kız bir anda göğüslerini açtı ve benim dikkatim dağıldı. Videoda ki çıkarım ne şimdi? izlediğim için Sapık(mı) olduğum mu? Bu resmen bir yayın tarafından taciz edilmek. Pornografiyi olağanlaştırmak. Erotizmin bir yeri ve zamanı vardı. Şimdi erotizm ve pornografi her yerde. Zamanlı zamansız bir yayın saldırısı altına tutulabilirsiniz. Şimdi buradan bu yayınların yayına maruz kalanlara karşı açılmış bir biyolojik savaş olduğunu,
bu yayınların çok fazla seyredilmesinin bilinçaltına zerk ettiklerinden filan bahsetmeyeceğim. Konuyu biraz daha inceltmek iyi olurdu ama konuşuyorum nihayetinde. Bu saatte sıkıcı tespitlerle yorulmak istemiyorum.  Bu tek başına da değerlendirilmemeli bence. Yani salt porno değil mesele. Ya da porno kötüdür gibi bir slogan atmıyorum. O ayrı tartışma konusu. Konu teşhirin, ifşanın, hızın ve sürekli olumlanma ihtiyacının zihinde porno ile birleşmesi! **** TEKRAR ETMEM GEREKİRSE-> KİM NEYİ NASIL NE ŞEKİLDE YAYINLADIĞI HAKKINDA ÜZERİNE BİR KONUŞMA DEĞİLDİR BU YAZIM ÜSTELİK  HADDİM DE DEĞİLDİR... İNANÇ BAKIMDAN DA HİÇ BAKMAM OLAYA****
Yani dinamitle tünel mi açıyorsun, gedik mi? Buna benzer bir şey bence. Bu konuyu biraz daha çiğnemek isterdim ama YAZARKEN AKLIMA BAŞKA KONULAR GELİYOR ÖRNEĞİN- AYIP NEDİR? KİMA VE NEYE GÖRE AYIPTIR? bakarsın sonra üzerine düşünür yazarım... 
4 notes · View notes
layezalll · 3 years
Text
Tumblr media
İnternet aşkları
Sizde takdir edersiniz ki son yıllarda birçok sey gibi aşklar da değişti.
Aslında aşkın tarifi ile başlamak var söze.
Ama her ne kadar aşk tarifi yapsam da biliyorum ki bu da göreceli günümüzde. Onun için gerek görmüyorum.
Bizim gençliğimize  kiz veya erkek tavlamak denildiğinde; mahallede, okulda, çarşıda veya bilumum ortamlarda yapılan bir eylem olarak algılanırdi. Günümüzde ise gençler artık kendi aralarında muhabbet ederken ; "Geçen gün bir site keşfettim
(Tik tok)kız kaynıyor. Şimdiden msne 3 tanesini düsürdüm" veya "Kiz biliyon mu? Facebokdan beni hep eski okul ve mahalle arkadaşlarımdan olan erkekler eklemiş. Hele biri var çok şeker. Msnde de görüsüyoruz." gibi ortamlar veya cümleler akla geliyor. (Tavlamak kelimesi çok kaba!)
Velhasil, sosyalleşmek de kablolarla oluyor. Açıyorum bu gençliğe! Gerçek hayat yerine, sanal bir dünyada yaşıyorlar.
Aşk vardır ve güzeldir! Aşkın her çesidi ner zaman güzeldir.
Hele ki bu aşkın içinde hasret ve özlem varsa… Bu konuyu kısmetse bir sonraki yazımda işlemeyi düşünüyor ve hemen internet aşklarına geçiyorum.
Kilometrelerin hiç önemi yok, bağımız fiber optik. Aman Allah fiber-optik kablolara zeval vermesin! Internette tanıştınız, yazistiniz, anlaştınız. Her şey tek kelimeyle süper.
Gerçekten öyle mi acaba? Bu noktada şayet okumadıysanız lütfen Dost-Sevgili-Es Iliskileri başlıklı yazımı okumalarini rica ediyorum alt taraflarda var
Söz konusu yazimda belirttigim kriterlerle, bu internette görüştüğünüz arkadaşınız uyusuyorsa diyecek tek bir şeyim var "Yine de dikkat edin".
Hemen hemen her gün görüştüğünüz sevgiliniz hakkında bile zaman zaman "acaba doğru mu söylüyor?" süphesi içine girdiğiniz olmuştur. Peki hiç görmediğiniz biri için ne düsünürsünüz? Ya da ayda bir kez 1-2 günlügüne görüştüğünüz biri hakkında? Evet her gün msn den veya telefonla düzenli rapor alıp veriyor olabilirsiniz.Bu kez de acaba o raporlar doğru mu? şüphesi 🙂
Içinizi kararttım gibi hissttim bir an. Ama malumunuz aşkın gözü kördür.
Çoğu zaman olumsuzlukları görmeye engel perdelerle kapanmıştır.
Yazışırken düşünmeye fırsat vardır. "Söyle desem daha uygun olur." Aynı sekilde telefonda da… Oysaki Aynı anda ayni yerde, yüz yüze, göz göze olmak başkadır. Mimikler vardır. Kızaran yüzler. Kaçan bakışlar. Ya da gözlerinde kaybolmalar. Pardon duyamadım! Bunları kablolardan dolayı yaşayamıyor musunuz? Hayirlisi olsun 🙂
Peki internetten tanıştığınız birisiyle gerçek aşkı bulamaz miyiz? Gerçekten mutlu olamaz mıyız? Bu ilişki mutlu bir yuva kurmayla sonuçlanamaz mı? Dediğinizi var sayarak, cevap hakkımı kullaniyorum. Elbette bulursunuz, olursunuz, kurarsınız. İmkansız bir şey değil. Ama internet aşklarınız bir çoğunun; hüsranla, hayal kırıklıklarıyla hatta Allah korusun intiharlara kadar varan felaketlerle sonuçlanlamasi işten bile değil. Çok daha fazla dikkatli olmaniz, tabiri caiz ise "havadan nem kapmaniz" gerekir diye düsünüyorum. Özellikle kızlar demeyeceğim. Çünkü günümüzde herkes avcı olmuş, av arıyor. Avlananlarin cinsiyetinin bir önemi yok. Erkekler Selpak (kullan at) arıyor, kizlar yeşillik  ($).
Hayat bu kadar zor ve acımasız mı? Evet! Ama siz yine de umutsuzluğa ve karamsarlığa kapılmayın. Her zamankinden daha fazla dikkatli olun yeterli. Belki bilmeyenleriniz olur diye özellikle avcılığı meslek edinenlerin bazı yöntemlerinden bahsedeyim. Yeni tanistiginiz birisine (cinsiyeti önemli degil [E-E,E-K, K-K] ) asla güven duyana kadar kisisel hiç bir bilgi vermeyin. Şayet güvenmediginiz veya yeni tanıştığınız birinden dosya kabul ederseniz, aşağıdakilere maruz kalabilirsiniz.
• Bastığınız her tuşu görebilir. Dolayısıyla tüm şifrelerinizi ele geçirmis olur.
• Web Kamerası kullaniyorsaniz açık olmasa bile sizi gözetleyebilir.
• Uygunsuz bir vaziyetinizi kayda alarak santaj yapmasa bile video sitelerinde yayinlayabilir.
• Bilgisayarinizdaki istedigi her türlü dosyayi çalabilir.
Bu örnekler daha da çoğaltılabilir. Ama konumuzdan sapmamak babında bu kadarı sizin bilgilerinizi tazelemeye yeterli sanırım. Eklemek istedigim bir şey de bu aldığınız dosya bir resim veya müzik dosyasi bile olabilir. Yani Çok sevdiginiz sanatçinin bir parçasinin içine de bu tip programlar gömülebilir.
Sözün Özü: Internet hayatımıza öyle bir girdi ki; neredeyse tüm saf ve temiz duygulara bile şüphe ile bakmamıza, yasantimizi saran zehirli bir sarmaşık gibi hayatımıza hükmetmeye başladı. Elbette çok büyük bilgiler ve faydalar da içermekte. Ama benim gibi ince eleyip sık dokuyanlari paranoyaklastirmasini da bildi.
Birebir görüştüğümüz kişilerin bile iki yüzlü çıktığını çok yaşadık. Ummadığımız kişilerden de çok kazık yedik. O zaman internet arkadaşlıkları özellikle sevgileri? Zor arkadaşlar çok zor. Kimin kim oldugunu çözmek çok zor. Karpuz misali; dışı yesil, içini açıp baktığında kırmızı. Hadi kırmızı olduğunu zaten biliyorsunuz. Olgun lezzetli diye bakıyorsunuz kabak çıkıyor. Manavdan fiber optiklere geri dönecek olursak; Aynası istir kisinin, msn loguna bakilmaz! diye de bir atasözünü milenyuma uyarlama cüretini de göstermis bulunuyorum. Her süslü söze, webcamden cilveli bakışlara, baby face erkege, kalbinin güzelligi yüzünden belli tipli kizlara hemen kanmayın derim
Sağlıcakla kalın 😉
118 notes · View notes
benmisim · 2 years
Text
çok heyecanlanıyorum. haziran çok acayip geçebilir. haftaya bugün yolda olabilirim mesela. kuvvetle muhtemeldir ki yolda olurum. allah nasip kısmet ederse. sonra yine nasip kısmetse haftaya yarın deli şeyler olabilir. anlamıyosunuz bak, hayatımın switchi olur bu. kafam hâlâ çalışmıyo tabi, abartıyorum. aslında ne olur ne biter çok ayıkamıyorum. yine kuvvetle muhtemeldir tabi hiçbir şey olmaması. aynı devam etmek. ona da eyvallah tabi. hiçbir şey için tutturmuyorum. “ille de” demiyorum. ama DEĞİŞİKLİK fikri çok heyecan verici. 
1 note · View note
aygultopal35 · 3 years
Text
Klasik tepki: "Sıraya geç kardeşim."
Neoklasik tepki: "Şeker kardeşiim sıraya geçiver."
Realist tepki: "Sıra var."
Sürrealist tepki: "Sallandıracaksın bunlardan ikisini Kızılay'da bak bir daha yapabiliyorlar mı?"
Romantik tepki: "Beyefendi galiba sırayı görmediniz."
Modern tepki: "Efendim insanımız eğitimsiz. Halbuki Avrupa da..."
Postmodern tepki: "Sırana geç lan ayı!"
Uzlaşımcı tepki: "Acelesi olmasa öne geçmezdi, üzmeyin garibi..."
Devrimci tepki: "Altyapı sorunları çözülmeden halkımız sıraya geçmez. Devrim olunca herkes hizaya gelecek."
Kaderci tepki: "İki dakika fazla beklesek kıyamet mi kopar? Kısmetse hepimizin işi görülür."
Felsefeci (septik kuşkucu) tepki: "Ön ve arka kavramları görecelidir. O tarafın ön taraf olduğuna kim karar verdi? Öne geçtiğini zanneden, aslında arkaya geçmiş olabilir."
Kantçı tepki: "Efendim, algılanmayan şeyler yok demektir. Bakmayın o tarafa, adam yok olur."
Kötümser varoluşçu tepki: "Herkes bir gün ölecek. Onurlu bir şekilde bekleyin. Bir gün o adam da ölecek."
İyimser varoluşcu tepki: "Sıkmayın canınızı, şu anın tadını çıkarmaya çalışın. Bakın ne güzel hayattasınız ve birileri önünüze geçebiliyor."
Hümanist tepki: "İnsanlık bir bütündür. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için. Dolayısıyla birimiz öne geçince, aslında hepimiz öne geçmiş oluyoruz.
👅
9 notes · View notes
shepnem · 4 years
Text
Bir İş Analistinin Günlüğü
Uzun bir yoldan buralara geldik, ve daha önümüzde çok daha uzun bir yol var. İsterseniz bu yola nasıl başladığımızı analiz edebilmek için şöyle bir çocukluğumuza dönelim.
Herkes gibi çok mütevazi bir ailede doğdum. Herkes diyorum çünkü şanslı kesim göz ardı edilecek kadar küçük bir azınlık ve onların başarı veya başarısızlık hikayesi ile çok da ilgilenmiyorum. Benimki ise ne başarı ne de başarısızlık hikayesi. Tam bir tarihin ortanca çocuğu gibiyim. Ne büyük buhranı gördüm ne de büyük savaşlarla köşeyi dönebildim. Herkes gibi ay sonunu getirebilmek, faturalarımı ve masraflarımı ��deyebilmek varsa lükslerimi (yılda 1 tatil, belki yurtdışı) karşılayabilmek, bir de kısmetse hayalimiz olan emekliliğe ulaşabilmek için eforumuzun üstünde çalışıp hakedişimizin altında kazancımızla hayata tutunan insanlardan sadece biriyim.
Neyse çocukluğumuza dönelim. 9 aylıkken yürümeye ve konuşmaya başlamış, o zamandan beri hem durmamış hem de susmamışım. Ama tabiki söylemek istediklerimi çok kez içime atmış biri olarak bunların nedenine zamanla blogumda yer vereceğim.
Bazen kendimi çok overrated hissediyorum. Çünkü küçükken çok zeki olduğumu düşünen bir kitleye sahibim. Keşke böyle düşünmeselermiş. Sıradan olduğumu düşünseydim daha çok şey başarabilirdim. Yani, çok kişi erken konuşmaya başlayabilir, hazır cevap olabilir, okulda ilk okumayı öğrenen olabilir, bilgi yarışmalarına katılabilir, lise hayatına kadar derecelerle mezun olabilir ve CV’si diplomalar ve sertifikalarla dolu olabilir. Ama inanın özel sektörde, iş hayatında bunların hiçbir işe yaramadığını farkediyorsunuz. Hangi sektörde hangi alanda çalışırsanız çalışın her zaman “Marketing” in önemini bilmelisiniz. Kendinizi tanıtabilmeli, insanları manipule edebilmeli, iyi bir network edinebilmeyi ve en önemlisi boş bir egodan çok dolu bir özgüven sahibi olabilmelisiniz. Diplomalar hepimizi eninde sonunda bir işe sokacaktır fakat iş hayatında kalıcı olabilmek ve de rahat bir kafa ile çalışabilmek için kendinize güvenmeniz ve o güveni sağlamanız çok önemli.
Ben mi? Uzun yıllar önce özgüvenimi kaybetmiştim. Nerde kaybettiğimi inanın ben de bilmiyorum. Bir kaç tahminim elbet var fakat oldukça karmaşık bir geçmişimiz olduğu için kurcalamak ve hesap sormak dahi istemiyorum. Onun yerine değerli vaktimi özgüvenimi kazanmaya adadım. Kısmen başarılıyım. Daha uzun yollar var önümde dediğim gibi.
Nerde kalmıştık çocukluğum. Ezberci sistemin sınav için herşeyi öğretip gelecek için en ufak bilgi vermedikleri dolayısı ile ne olmak istediğimiz hakkında en ufak bilgi sahibi olamadığımız zamanlar.. Fakat daha o zamanlarda okulda kendi kendime dergi çıkartıp satardım. İçeriğini, bulmaca sayfasını, yemek tariflerini, fıkra ve bilmece alanlarını, genel kültür alanları vb. hazırlardım. Güzel de bir fiyat belirlemiştim. Öyle ki en ufak bir kopyası bile bende kalmamış yok satmışım. Umarım sattığım kişilerde bu kopyalar vardır. Ama farklı şehirlere sürüklendiğimiz için bu kişileri Facebook ile bile bulmam mümkün değil. 8 tane okul değiştirmiş biri olarak hayatımdaki çoğu kişinin ismini unuttum..
O zamanlar tahmin edeceğiniz gibi hayalim bir dergi editörlüğüydü, yani yazmayı severdim. Sürekli günlük tutardım. Her ne kadar günlüklerimi kilitlesem de o sıralar üniversiteyi şehir dışından kazanmış ve halası olan annemde geçici olarak kalan süper zeka Tıp öğrencisi “çok sevdiğim!” kuzenimin anneme verdiği müthiş tavsiye ile annem günlüklerimin kilidini kırar, okur hatta arkasına notlar yazardı. O zamanlardan özel hayata saygının olmadığını idrak etmiş bir bireydim kısaca.
Ortaokulda kompozisyon derslerini o kadar severdim ki sınavlarda 30/30 alırdım. Yazmak bir tutkuydu benim için. Şimdi ise kalemi elime almak bile zor geliyor.
Neyse o yaşlarda herkesin - az çok çalışan herkesin - tüm dersleri iyi olabilir, ama bu sizin sayısalcı veya sözelci olduğunuzu göstermezdi, göstermemeliydi. Derken hayat bizi bir seçim yapmaya zorladı. Alanımızı seçmek zorunda kaldık. Tabiki her aile gibi benim ailemin de başarılı çocuğu, doktor, değilse diş hekimi, değilse, eczacı, değilse mühendis, değilse artık ne isterse o olacaktı. Bu nedenle de sayısal bir alan seçmek zorundaydı. O an kafamda bir silah baskısı hissettiğimi söyleyebilirim (ergenler gibi yemin edemem) ama ispatlayamam :)
Lise hayatımda acı bir kahve gibi tatsız tuzsuz geçti. 40 yıl hatrı hala devam ediyor tabi. Yazdığım günlükler rafa kalktı. Denemelerim azaldı. Sınava odaklı bir dönem başladı ve sınav günü geldi çattı.
Ortalamanın üstünde bir puan ile herşey olabilecek gibi ama hiçbir şey de net değil gibi bir durumdaydım. Tıpkı hala değişmeyen şu hayatım gibi. O nedenle tercihlerim sevgili hocalarımın da yardımı ile (bana sorulmadan:) Medical bölümlerden, mühendislik mimarlığa, öğretmenliğe kadar her alanla doldu. Bu kadar karmaşa bile o an ne olmak istediğimi bilemediğimin apaçık göstergesiydi. Bense hayatımda ilk kez o an bir risk aldım ve tercihlerimde bir değişiklik yaparak şuan mezun olduğum bölümü araya ekledim. Ve o bölüme yerleştim :) Yani Matematik Mühendisliği..
Peki ben matematik mühendisi olmak istiyor muydum, neden yazmıştım. Aklımdan neler geçiyordu. İstanbul dışında bir şehirde üniversite sınavlarına hazırlanırken dersanenin verdiği üniversiteler broşüründe o üniversiteyi görüp beğenmiştim. O bölümü incelemiştim. Ne olmak istediğimden asla emin değildim belki fakat ne olmak istemediğimden o kadar emindim ki.. Sağlık sektörüne dahil olan hiçbirşey olmak istemiyordum. Hastanelerin kapısından bile geçmek istemiyordum. E artık sözel veya eşit ağırlık bir bölüme de giremeyecektiysem ne olacaktım. İşte mesleğime dergideki o yazıları okuyarak karar vermiştim. Üstelik de bilgisayarın B’sini bilmezken..
Ben ki başka bir kuzenimle yazın memleketimize geldiğimizde internet cafeye gittiğimizde çalışan kişiye, "bu bilgisayar nasıl açılıyor" diye soran kişiydim. Üniversiteyi kazanana kadar bilgisayarım olmamıştı ve şimdi mesleğim tamamen bununla ilgili olacaktı.
Ve bu mesleği benimle birlikte kazanmış gerçekten farkındalık sahibi kişiler, özellikle erkek olanlar, küçük yaşlarda bilgisayar oyunlarına duydukları merakla hem yazılımsal hem de donanımsal meraklarını kısmen gidermiş üniversitede öğreneceklerine hem aç hem de açık ve + olarak bu oyunlarla ingilizceleri profesyonelleştirmiş kişilerdi. Bir konuda ilgili olan bilgili olabilirdi kısaca. Bense ilgilenmeye çalışıyordum.
Ama #şükür ki derslerimiz sadece bilgisayar, yazılım değildi. Matematiksel analizler, muhasebe, oyunlar teorisi, ve diğer mühendislik alanlarının temel dersleri olan statik, dinamik, mukavemet, yöneylem gibi derslerle disiplinlerarası pek çok konuda bizi eğitebilecek derslerdi. Bu beni mutlu ediyordu çünkü bilgisayarın b’sinden anlamazken yazılımın y’sine ilgi duymakta zorluk çekiyordum ve aldığımız eğitimi de yeterli ve ilgi çekici bulamıyordum. Ben de hayat boyu öğrenci olmayı ve okumayı sevdiğimden akademisyen olmak gibi bir kariyer planı çizmeye başladım.
Üniversiteden mezun olduğumda iyi bir diploma notuna, ayrıca açıköğretimden farklı bir bölümde okuma hakkına sahiptim. Yaz dönemi bitse ve yüksek lisansa başlasam diye dualar etmeye başlamıştım bile. Yaz dönemi geçti ve aynı bölümde yüksek lisansa başvurdum. Derken normalin 3 katı üzerinde bir başvuru ile yurdun 4 bir kesiminden not only "mühendis" but also “matematik” mezunu arkadaşlarımızın da başvurusuyla sadece 10 kişi kabul edileceğinden heycanımız yüksek, gençliğimiz var şeklinde dışarda mülakat sıramızı bekledik.  Mülakat sırasında mülakat notu + Ales + Diploma notu + Dil puanı şeklinde bir ortalama belirlendiğinden sıralamam 11 oldu. Bundan önceki dönemde başvuranların çoğunun aynı ünviversitede başka bölümlere de başvurup kazanmış olabileceği veya başka üniversitelerde başka bölümlere başvurmuş olup oraları da kazanmış olabileceğinden muhakak bu 10 kişinin 10′unun da bu bölüme girmeyip ilk yedek olarak gireceğimi ümit ettim. Nitekim o 10 kişi de o bölüme girdi. Hayattaki şansım :)
Bizim bölüm senede 1 yüksek lisans başvurusu yaptığından akademik kariyerim titanik gemisinin buzdağına ilk o anda çarptı. Sonrasında en az 1 yıl beklemem gerektiğinden bu süreçte iş aramaya karar verdim.
İlginç bir şekilde kısa süren iş aramadan sonra bir bankanın stratejik birimine kabul edildim. Fakat mülakatın başından sonuna kadar bölümümden bir arkadaşımla işe alınıp survivor finallerine kalmış gibi sürekli çarpıştırılmamıza gönlüm razı gelmedi. Ara dönemde bu işimden ayrıldım.
Ara dönemde aynı üniversitemde bu sefer farklı bir bölümün açtığı yüksek lisans bölümüne başvurdum ve kazandım. Tekrar acaba akademisyen olabilir miyim? umudu ile fakir olan ruhumun ekmeğini yemeye başladım.
İlk yıl dersler su gibi akıp geçti. Derslere severek katıldım. Bölümdeki tek matematik mühendisi bendim. Hocalar Matematikçi Hn. diyerek çağırıyorlardı. İçinde matematik geçen (neredeyse tüm) dersleri seviyordum. Hocaların da takdirini kazanmıştım. Güzel bir ortalama yaptım. Derken Akademisyenlik için başvurular başladı. Tüm evraklarımı tamamlayıp ilgili birime ekledim. Ve başvurular içinde yer alan metinde “lisans olarak x, y, z.. bla bla..mühendisliklerinden mezun... bla bla” açıklamasında “matematik mühendisi” geçmediği için, o bölümde yüksek lisans yapıyor olmama rağmen başvurum reddedildi. Yani sadece bir metin ve virgüller arasına bölüm ismim yazmadığı için, bölümdeki tek matematik mühendisi ben olduğum için, o yazıyı oraya yazan kişi bunun farkında olmadığı için, titanik gemim artık batıyordu ve ben kemanımla şarkılar çalmaya başlıyordum, ağlayarak.
Artık gerçek dünyayla tanışma zamanı gelmişti. derslerimi vermiştim, tez aşamasına gelmiştim fakat gençliğim talan olmuş, çok sevdiğim akademisyenlik ise yalan olmuştu. Tam o dönemde sevdiğim bir hocamın Almanya’da 1 yıl çalışma durumu oluşmuştu ve benim de yüksek lisans erasmus başvurum Münih Teknik Üniversitesi için kabul edilmişti. Fakat trikotajla ilgisi olmayan zalim kader ağlarını 2 ters 1 düz örmüştü ve başvurmadığım halde yeni mezun arayan bir banka benimle iletişime geçmiş ve teklif iletmişti. Başa dönersek geldiğim “mütevazi” aile için riskli ve masraflı bir erasmus mu yoksa vahşi iş hayatının pençeleri mi derseniz artık para kazanmak gerekiyordu ve ben batan gemiye son kez el sallayıp bir filikaya binmiştim..
Ve artık İş Analisti hayatım başlayacaktı...
Devamı gelir.
1 note · View note
kitappinarim · 6 years
Text
SIRA TEPKİLERİ :)) * Klasik tepki : Sıraya geç kardeşim.
* Neoklasik tepki : Şeker kardeşiim sıraya geçiver.
* Realist tepki: Sıra var.
* Sürrealist tepki: Sallandıracaksın bunlardan ikisini Kızılay'da bak bir daha yapabiliyorlar mı ?
* Romantik tepki: Beyefendi galiba sırayı görmediniz.
* Modern tepki: Efendim insanımız eğitimsiz. Halbuki Avrupa'da...
* Postmodern tepki : Sırana geç lan ayı..!
* Uzlaşımcı tepki: Acelesi olmasa öne geçmezdi, üzmeyin garibi...
* Devrimci tepki : Altyapı sorunları çözülmeden halkımız sıraya geçmez. Devrim olunca herkes hizaya gelecek.
* Kaderci tepki: İki dakika fazla beklesek kıyamet mi kopar? Kısmetse hepimizin işi görülür.
* Felsefeci (septik kuşkucu) tepki : Ön ve arka kavramları görecelidir. O tarafın ön taraf olduğuna kim karar verdi? Öne geçtiğini zanneden, aslında arkaya geçmiş olabilir.
* Kantçı tepki: Efendim, algılanmayan şeyler yok demektir. Bakmayın o tarafa,adam yok olur.
* Kötümser varoluşçu tepki: Herkes bir gün ölecek. Onurlu bir şekilde bekleyin. Bir gün o adam da ölecek.
* İyimser varoluşçu tepki: Sıkmayın canınızı, şu anın tadını çıkarmaya çalışın. Bakın ne güzel hayattasınız ve birileri önünüze geçebiliyor.
* Hümanist tepki: İnsanlık bir bütündür. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için. Dolayısıyla birimiz öne geçince, aslında hepimiz öne geçmiş oluyoruz.
6 notes · View notes
drcemkece · 4 years
Photo
Tumblr media
🗣 "TEPKİLERİN SINIFLANDIRILMASI..." 🤣😅😇🥰 📌KLASİK: “Sıraya geç kardeşim!” 📌NEOKLASİK: “Şeker kardeşim sıraya geçiver...” 📌REALİST: “Sıra var...” 📌SÜRREALİST: “Sallandıracaksın bunlardan ikisini Taksim’de bak bir daha yapıyorlar mı?” 📌ROMANTİK: “Beyefendi galiba sırayı görmediniz...” 📌MODERN: “Efendim insanımız eğitimsiz. Halbuki Avrupa’da...” 📌POSTMODERN: “Sırana geç lan ayı!” 📌UZLAŞIMCI: “Acelesi olmasa öne geçmezdi. Üzmeyin garibi...” 📌DEVRİMCİ: “Altyapı sorunları çözülmeden halkımız sıraya geçmez. Devrim olunca herkes sıraya girecek...” 📌KADERCİ: “İki dakika fazla beklesek kıyamet mi kopar? Kısmetse hepimizin işi görülür...” 📌FELSEFECİ (Septik kuşkucu): "Ön ve arka kavramları görecelidir. O tarafın ön olduğuna kim karar verdi? Öne geçtiğini zanneden aslında arkaya geçmiş olabilir..." 📌KANTÇI: “Efendim algılanmayan şeyler yok demektir. Bakmayın o tarafa adam yok olur...” 📌KÖTÜMSER VAR OLUŞÇU: “Herkes bir gün ölecek. Onurlu bir şekilde bekleyin. Bir gün o adam da ölecek..." 📌İYİMSER VAR OLUŞÇU: “Sıkmayın canınızı, şu anın tadını çıkarmaya çalışın. Bakın ne güzel hayattasınız ve birileri önünüze geçebiliyor...” 📌HÜMANİST: “İnsanlık bir bütündür. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için. Dolayısıyla birimiz öne geçince, aslında hepimiz öne geçmiş oluyoruz...” (Psikoterapist & Yazar Cem KEÇE) https://www.instagram.com/p/CJ1M1fiJsoX/?igshid=1mqfe9hq2qhkq
0 notes
otadam · 7 years
Text
Klasik tepki: "Sıraya geç kardeşim."
Neoklasik tepki: "Şeker kardeşiim sıraya geçiver."
Realist tepki: "Sıra var."
Sürrealist tepki: "Sallandıracaksın bunlardan ikisini Kızılay'da bak bir daha yapabiliyorlar mı?"
Romantik tepki: "Beyefendi galiba sırayı görmediniz."
Modern tepki: "Efendim insanımız eğitimsiz. Halbuki Avrupa da..."
Postmodern tepki: "Sırana geç lan ayı!"
Uzlaşımcı tepki: "Acelesi olmasa öne geçmezdi, üzmeyin garibi..."
Devrimci tepki: "Altyapı sorunları çözülmeden halkımız sıraya geçmez. Devrim olunca herkes hizaya gelecek."
Kaderci tepki: "İki dakika fazla beklesek kıyamet mi kopar? Kısmetse hepimizin işi görülür."
Felsefeci (septik kuşkucu) tepki: "Ön ve arka kavramları görecelidir. O tarafın ön taraf olduğuna kim karar verdi? Öne geçtiğini zanneden, aslında arkaya geçmiş olabilir."
Kantçı tepki: "Efendim, algılanmayan şeyler yok demektir. Bakmayın o tarafa, adam yok olur."
Kötümser varoluşçu tepki: "Herkes bir gün ölecek. Onurlu bir şekilde bekleyin. Bir gün o adam da ölecek."
İyimser varoluşcu tepki: "Sıkmayın canınızı, şu anın tadını çıkarmaya çalışın. Bakın ne güzel hayattasınız ve birileri önünüze geçebiliyor."
Hümanist tepki: "İnsanlık bir bütündür. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için. Dolayısıyla birimiz öne geçince, aslında hepimiz öne geçmiş oluyoruz.
Tepkim; benim burada ne işim var ?
79 notes · View notes
layezalll · 5 years
Text
Tumblr media
Sanal Aşklar
Son yıllarda birçok şey gibi aşklar da değişti.
Aslında aşkın tarifi ile başlamak var söze.
Ama her ne kadar aşk tarifi yapsam da biliyorum ki bu da göreceli günümüzde. Onun için gerek görmüyorum.
Bizim gençliğimizde kız veya erkek tavlamak denildiğinde; mahallede, okulda, çarşıda veya bilumum ortamlarda yapılan bir eylem olarak algılanırdı.
Günümüzde ise gençler artık kendi aralarında muhabbet ederken ;
“Geçenlerde dikkatimi çekti öyle yazılar yazmışlar ki akıllara zarar
Bilmem bir yer keşfettim kız kaynıyor. Şimdiden msn'e 3 tanesini düşürdüm" veya “Kız biliyon mu?
Feysbuk'dan beni hep eski okul ve mahalle arkadaşlarımdan olan erkekler eklemiş.
Hele biri var çok şeker.
Msn'de de görüşüyoruz.” gibi ortamlar veya cümleler akla geliyor. (Tavlamak kelimesi çok kaba!)
Velhasıl, sosyalleşmek de kablolarla oluyor. Acıyorum bu gençliğe! Gerçek hayat yerine, sanal bir dünyada yaşıyorlar.
Aşk vardır ve güzeldir! Aşkın her çeşidi ner zaman güzeldir.
Hele ki bu aşkın içinde hasret ve özlem varsa…
Bu konuyu kısmetse bir sonraki yazımda işlemeyi düşünüyor ve hemen internet aşklarına geçiyorum.
Kilometrelerin hiç önemi yok, bağımız fiber optik.
Aman Allah fiber-optik kablolara zeval vermesin!
İnternette tanıştınız, yazıştınız, anlaştınız. Her şey tek kelimeyle süper.
Gerçekten öyle mi acaba?
Bu noktada şayet okumadıysanız lütfen Dost-Sevgili-Eş İlişkileri başlıklı yazımı okumalarını rica ediyorum.
Söz konusu yazımda belirttiğim kriterlerle, bu internette görüştüğünüz arkadaşınız uyuşuyorsa diyecek tek bir şeyim var “Yine de dikkat edin”.
Hemen hemen her gün görüştüğünüz sevgiliniz hakkında bile zaman zaman "acaba doğru mu söylüyor?“ şüphesi içine girdiğiniz olmuştur.
Peki hiç görmediğiniz biri için ne düşünürsünüz? Ya da ayda bir kez 1-2 günlüğüne görüştüğünüz biri hakkında?
Evet her gün msn den veya telefonla düzenli rapor alıp veriyor olabilirsiniz.Bu kez de acaba o raporlar doğru mu? şüphesi
İçinizi kararttım gibi hissttim bir an.
Ama malumunuz aşkın gözü kördür.
Çoğu zaman olumsuzlukları görmeye engel perdelerle kaplanmıştır.
Yazışırken düşünmeye fırsat vardır. "Şöyle desem daha uygun olur.” Aynı şekilde telefonda da…
Oysaki aynı anda aynı yerde, yüz yüze, göz göze olmak başkadır.
Mimikler vardır. Kızaran yüzler. Kaçan bakışlar. Ya da gözlerinde kaybolmalar. Pardon duyamadım! Bunları kablolardan dolayı yaşayamıyor musunuz? Hayırlısı olsun
Peki internetten tanıştığınız birisiyle gerçek aşkı bulamaz mıyız?
Bu ilişki mutlu bir yuva kurmayla sonuçlanamaz mı?
Dediğinizi var sayarak, cevap hakkımı kullanıyorum.
Elbette bulursunuz, olursunuz, kurarsınız. İmkansız bir şey değil.
Ama internet aşklarının bir çoğunun; hüsranla, hayal kırıklıklarıyla hatta Allah korusun intiharlara kadar varan felaketlerle sonuçlanlaması işten bile değil.
Ama internet aşklarının bir çoğunun; hüsranla, hayal kırıklıklarıyla hatta Allah korusun intiharlara kadar varan felaketlerle sonuçlanlaması işten bile değil.
Çok daha fazla dikkatli olmanız, tabiri caiz ise “havadan nem kapmanız” gerekir diye düşünüyorum. Özellikle kızlar demeyeceğim.
Çünkü günümüzde herkes avcı olmuş, av arıyor.
Avlananların cinsiyetinin bir önemi yok. Erkekler Selpak (kullan at) arıyor, kızlar yeşillik ($).
Hayat bu kadar zor ve acımasız mı?
Evet! Ama siz yine de umutsuzluğa ve karamsarlığa kapılmayın.
Her zamankinden daha fazla dikkatli olun yeterli.
Belki bilmeyenleriniz olur diye özellikle avcılığı meslek edinenlerin bazı yöntemlerinden bahsedeyim.
Yeni tanıştığınız birisine (cinsiyeti önemli değil [E-E,E-K, K-K] ) asla güven duyana kadar kişisel hiç bir bilgi vermeyin.
Şayet güvenmediğiniz veya yeni tanıştığınız birinden dosya kabul ederseniz, aşağıdakilere maruz kalabilirsiniz.
Bastığınız her tuşu görebilir. Dolayısıyla tüm şifrelerinizi ele geçirmiş olur.
Web Kamerası kullanıyorsanız açık olmasa bile sizi gözetleyebilir.
Uygunsuz bir vaziyetinizi kayda alarak şantaj yapmasa bile video sitelerinde yayınlayabilir.
Bilgisayarınızdaki istediği her türlü dosyayı çalabilir.
Bu örnekler daha da çoğaltılabilir.
Ama konumuzdan sapmamak babında bu kadarı sizin bilgilerinizi tazelemeye yeterli sanırım.
Eklemek istediğim bir şey de bu aldığınız dosya bir resim veya müzik dosyası bile olabilir. Yani Çok sevdiğiniz sanatçının bir parçasının içine de bu tip programlar gömülebilir.
Sözün Özü: İnternet hayatımıza öyle bir girdi ki; neredeyse tüm saf ve temiz duygulara bile şüphe ile bakmamıza, yaşantımızı saran zehirli bir sarmaşık gibi hayatımıza hükmetmeye başladı.
Elbette çok büyük bilgiler ve faydalar da içermekte.
Ama benim gibi ince eleyip sık dokuyanları paranoyaklaştırmasını da bildi.
Birebir görüştüğümüz kişilerin bile iki yüzlü çıktığını çok yaşamadık mı?
Ummadığımız kişilerden de çok kazık yedik.
O zaman internet arkadaşlıkları özellikle sevgileri?
Zor arkadaşlar çok zor.
Kimin kim olduğunu çözmek çok kolay değil.
Karpuz misali; dışı yeşil, içini açıp baktığında kırmızı.
Hadi kırmızı olduğunu zaten biliyorsunuz. Olgun lezzetli diye bakıyorsunuz kabak çıkıyor.
Manavdan fiber optiklere geri dönecek olursak; Aynası iştir kişinin, msn log'una bakılmaz! diye de bir atasözünü milenyuma uyarlama cüretini de göstermiş bulunuyorum.
Her süslü söze, webcam'den cilveli bakışlara, baby face erkeğe, kalbinin güzelliği yüzünden belli tipli kızlara hemen kanmayın.
218 notes · View notes
sabricaglar · 4 years
Photo
Tumblr media
Sıra piskolojisi Klasik tepki: "Sıraya geç kardeşim." Neoklasik tepki: "Şeker kardeşiim sıraya geçiver." Realist tepki: "Sıra var." Sürrealist tepki: "Sallandıracaksın bunlardan ikisini Kızılay'da bak bir daha yapabiliyorlar mı?" Romantik tepki: "Beyefendi galiba sırayı görmediniz." Modern tepki: "Efendim insanımız eğitimsiz. Halbuki Avrupa da..." Postmodern tepki: "Sırana geç lan ayı!" Uzlaşımcı tepki: "Acelesi olmasa öne geçmezdi, üzmeyin garibi..." Devrimci tepki: "Altyapı sorunları çözülmeden halkımız sıraya geçmez. Devrim olunca herkes hizaya gelecek." Kaderci tepki: "İki dakika fazla beklesek kıyamet mi kopar? Kısmetse hepimizin işi görülür." Felsefeci (septik kuşkucu) tepki: "Ön ve arka kavramları görecelidir. O tarafın ön taraf olduğuna kim karar verdi? Öne geçtiğini zanneden, aslında arkaya geçmiş olabilir." Kantçı tepki: "Efendim, algılanmayan şeyler yok demektir. Bakmayın o tarafa, adam yok olur." Kötümser varoluşçu tepki: "Herkes bir gün ölecek. Onurlu bir şekilde bekleyin. Bir gün o adam da ölecek." İyimser varoluşcu tepki: "Sıkmayın canınızı, şu anın tadını çıkarmaya çalışın. Bakın ne güzel hayattasınız ve birileri önünüze geçebiliyor." Hümanist tepki: "İnsanlık bir bütündür. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için. Dolayısıyla birimiz öne geçince, aslında hepimiz öne geçmiş oluyoruz. (RAHMET TURİZM) https://www.instagram.com/p/CEektCYpjtV/?igshid=1174z62n38dgj
0 notes
hasantik · 4 years
Photo
Tumblr media
Sıra piskolojisi Klasik tepki: "Sıraya geç kardeşim." Neoklasik tepki: "Şeker kardeşiim sıraya geçiver." Realist tepki: "Sıra var." Sürrealist tepki: "Sallandıracaksın bunlardan ikisini Kızılay'da bak bir daha yapabiliyorlar mı?" Romantik tepki: "Beyefendi galiba sırayı görmediniz." Modern tepki: "Efendim insanımız eğitimsiz. Halbuki Avrupa da..." Postmodern tepki: "Sırana geç lan ayı!" Uzlaşımcı tepki: "Acelesi olmasa öne geçmezdi, üzmeyin garibi..." Devrimci tepki: "Altyapı sorunları çözülmeden halkımız sıraya geçmez. Devrim olunca herkes hizaya gelecek." Kaderci tepki: "İki dakika fazla beklesek kıyamet mi kopar? Kısmetse hepimizin işi görülür." Felsefeci (septik kuşkucu) tepki: "Ön ve arka kavramları görecelidir. O tarafın ön taraf olduğuna kim karar verdi? Öne geçtiğini zanneden, aslında arkaya geçmiş olabilir." Kantçı tepki: "Efendim, algılanmayan şeyler yok demektir. Bakmayın o tarafa, adam yok olur." Kötümser varoluşçu tepki: "Herkes bir gün ölecek. Onurlu bir şekilde bekleyin. Bir gün o adam da ölecek." İyimser varoluşcu tepki: "Sıkmayın canınızı, şu anın tadını çıkarmaya çalışın. Bakın ne güzel hayattasınız ve birileri önünüze geçebiliyor." Hümanist tepki: "İnsanlık bir bütündür. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için. Dolayısıyla birimiz öne geçince, aslında hepimiz öne geçmiş oluyoruz. https://www.instagram.com/p/CEYbcLCJY4-/?igshid=1lkjdnxtxh894
0 notes
sin-u-san · 7 years
Photo
Tumblr media
Klasik tepki: "Sıraya geç kardeşim." Neoklasik tepki: "Şeker kardeşiim sıraya geçiver." Realist tepki: "Sıra var." Sürrealist tepki: "Sallandıracaksın bunlardan ikisini Kızılay'da bak bir daha yapabiliyorlar mı?" Romantik tepki: "Beyefendi galiba sırayı görmediniz." Modern tepki: "Efendim insanımız eğitimsiz. Halbuki Avrupa da..." Postmodern tepki: "Sırana geç lan ayı!" Uzlaşımcı tepki: "Acelesi olmasa öne geçmezdi, üzmeyin garibi..." Devrimci tepki: "Altyapı sorunları çözülmeden halkımız sıraya geçmez. Devrim olunca herkes hizaya gelecek." Kaderci tepki: "İki dakika fazla beklesek kıyamet mi kopar? Kısmetse hepimizin işi görülür." Felsefeci (septik kuşkucu) tepki: "Ön ve arka kavramları görecelidir. O tarafın ön taraf olduğuna kim karar verdi? Öne geçtiğini zanneden, aslında arkaya geçmiş olabilir." Kantçı tepki: "Efendim, algılanmayan şeyler yok demektir. Bakmayın o tarafa, adam yok olur." Kötümser varoluşçu tepki: "Herkes bir gün ölecek. Onurlu bir şekilde bekleyin. Bir gün o adam da ölecek." İyimser varoluşcu tepki: "Sıkmayın canınızı, şu anın tadını çıkarmaya çalışın. Bakın ne güzel hayattasınız ve birileri önünüze geçebiliyor." Hümanist tepki: "İnsanlık bir bütündür. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için. Dolayısıyla birimiz öne geçince, aslında hepimiz öne geçmiş oluyoruz. (Anonim)
22 notes · View notes
occidendums · 4 years
Text
Tumblr media
#klasik: sıraya geç kardeşim.
#neoklasik: şeker kardeşim, sıraya geç
#realist: sıra var!
#sürrealist: sallandıracaksın bunlardan ikisini kızılayda, bak bir daha yapabiliyorlar mı?
#romantik: beyefendi galiba sırayı görmediniz
#modern: efendim insanımız eğitimsiz, halbu ki avrupa da..
#postmodern: ulan beyefendi, sıraya geçsene
#uzlaşımcı: acelesi olmasa öne geçmezdi, üzmeyin garibi
#devrimci: altyapı sorunları çözülmeden halkımız sıraya geçmez. devrim olunca herkes hizaya gelecek
#yazgıcı: iki dakika fazla beklesek kıyamet mi kopar? kısmetse hepimizin işi görülür.
#rölâtivist: ön ve arka kavramları görecelidir. o tarafın ön taraf olduğuna kim karar verdi? öne geçtiğini zanneden, aslında arkaya geçmiş olabilir.
#berkeleyci: efendim, algılanmayan şeyler yok demektir. bakmayın o tarafa, adam yok olur.
#kötümser varoluşçu: herkes bir gün ölecek. onurlu bir şekilde bekleyin. bir gün o adam da ölecek.
#iyimser varoluşçu: sıkmayın canınızı, şu anın tadını çıkarmaya çalışın. bakın ne güzel hayattasınız ve birileri önünüze geçebiliyor.
#evrensel ilkeci: insanlık bir bütündür. birimiz hepiniz için, hepimiz birimiz için. dolayısıyla birimiz öne geçince, aslında hepimiz öne geçmiş oluyoruz.
kaynak; /anticsophia
0 notes
iyiyimlaben · 5 years
Note
Bakayım deneyeceğim ama ufak bir sorun da var çocuk benden bir iki yaş küçük bdjdbdidnxjd kendimi biraz kötü hissediyorum...çocuk edebiyat çalışıyor belliki sınava hazırlanıyor ben üniye girdim bu yıl ama bilmiyorum artık biraz konuşabilrsem en azından arkadaş olurum rahatlarım sbsjdbsk istediğimi alma konusunda biraz ısrarcıyım 🌊 Aaaa bu arada düğün hazırlığı var mı davetiye isteriz kesinlikle Tumblr halkı olarak
Belki mezuna kalmıştır ya hem küçük olabilir ki bu bir şeyi değiştirmez illa erkek büyük olacak ya da aynı yaşta olacaksınız diye bir durum söz konusu değil 🙂 benim dayım yengemden küçüktü mesela, aşk yaşa bakmıyor yani 🤗 hem düğün hazırlığını nereden çıkardın kız daha var ona dur seneye nişan var kısmetse gel göbek atalım fkshgşsbglsn salon tutulsun davetiyelerde basılınca atarım ben flshfljslfdm
0 notes
fenrees · 4 years
Text
Yeni Arkadaşlıklar Kurmak İsteyenler İçin En İyi Arkadaşlık Siteleri Önerisi
Yeni ilişkilere yelken açmak, yeni arkadaşlıklar edinmek, farklı insanlar tanımak isteyen kişiler için internet aleminde pek çok site ve uygulama seçeneği bulunmaktadır. Bu uygulamalarda ya da sitelerde yeni insanlarla tanışabilir, hoş vakit geçirebilirsiniz. Biz de sizler için sosyalleşebileceğiniz ve yeni arkadaşlıklar kurabileceğiniz en iyi arkadaşlık siteleri ve uygulamaları hakkında bir yazı hazırladık.
Müjjde Arkadaşlık Sitesi
Online arkadaşlık siteleri arasında yerini alan Müjjde Arkadaşlık Sitesi daha çok paylaşım odaklı olan bir site olarak karşımıza çıkar. Bu site üzerinden içeriklerinizi paylaşmanız mümkündür. Ayrıca çektiğimizi ister resimli ister resimsiz olarak paylaşabilirsiniz. İçeriklerinize gelen etkileşimler ile birlikte yeni arkadaşlıklar edinebilirsiniz. Bunun yanı sıra detaylı arama yapmanız da Müjjde arkadaşlık sitesi ile mümkündür. Ayrıca beğenme oyunu oynayarak yeni insanlarla tanışmanız da ihtimaller dahilindedir. Böylece Müjjde aracılığı ile yeni arkadaşlıklar ve yeni ilişkiler kurarak bu tiplerle gerçek zamanlı olarak sohbet edebilir ve ilişkinizi bir sonraki boyutlara taşıyabilirsiniz. Müjjde sitesine ücretsiz üye olarak yeni arkadaşlıklar edinme ve yeni ilişkiler kurmaya başlayabilirsiniz.
En iyi akıllı bileklikler hakkında seçenekleri de inceleyebilirsiniz.
Badoo Arkadaşlık Sitesi
Badoo arkadaşlık sitesi neredeyse 500 milyonluk bir kullanıcı kitlesine sahiptir. Badoo’da hem yurt içi kullanıcılarla hem de yurt dışı kullanıcılar ile iletişime geçmeniz ve arkadaşlık bağı kurmanız mümkündür. Ayrıca Badoo diğer Arkadaşlık sitelerine nazaran çok daha fazla içeriğe sahiptir. Dilerseniz Badoo üzerinden arkadaşlık ettiğiniz insanlarla sesli arama ya da videolu görüşme sağlayabilirsiniz. Bunların yanı sıra Badoo üzerinden çoklu sohbet odaları kurmak ve birden fazla kişiyle aynı anda sohbet gerçekleştirmek mümkündür. Konum olarak yakınınızdaki insanları görüntülemenizi dahi Badoo üzerinden geçerli olmaktadır. Dolayısıyla en kullanışlı ve en yenilikçi arkadaşlık sitelerinin başında Badoo gelmektedir. Fakat neredeyse 500 milyonluk kullanıcı kitlesine sahip olduğu ve bu kullanıcıların dünyanın her yerinden olabileceği düşünüldüğünde ülkemizden Badoo’ya kayıt olan birinin yine ülkemizden başka biriyle eşleşmesi ya da denk gelmesi daha zorlu bir ihtimal barındırmaktadır.
Siberalem
Siberalem sitesine ücretsiz ve çok kolay bir şekilde üye olabilirsiniz. Üye olurken cinsiyetinizi belirtmeniz, kullanıcı adınızı ve şifrenizi belirlemeniz, e-postanız adresinizi, doğum tarihinizi ve bedeni durumunuzu girmeniz yeterli olacaktır. Üye olduktan sonra ise kendi profilinizi daha detaylı ve kapsamlı bir şekilde kişiselleştirip güncelleyebilirsiniz. Ayrıca Facebook üzerinden daha pratik bir şekilde üye olma olanağınız da bulunmaktadır. Siberalem Türkiye üzerinde kurulan ilk tanışma sitelerinden biridir. Bu konuda Türkiye’de kurulan diğer tanışma siteleri ne de öncülük etmiştir. Her ne kadar diğer sitelere göre içerik bakımından gelişmiş sayılmasa da Siberalem üzerinden tanışan, hatta ilişkilerini epey ileri boyuta getiren insanların sayısı da fazladır.
Lavinsta Arkadaşlık Sitesi
Bu site Türkiye’de henüz yeni kurulan bir arkadaşlık sitesidir. Yeni kuruluyor olmasının getirdiği en iyi özelliklerden biri de Türkiye’deki en yenilikçi tanışma sitelerinden biri olma yolunda attığı ilerici adımlardır. Lavinsta arkadaşlık sitesinde ücretsiz bir şekilde kaydolabilir oldukça kullanışlı olan bu siteyi sizde yeni arkadaşlıklar edinmek ve yeni ilişkiler kurmak için kullanmaya başlayabilirsiniz. Lavinsta arkadaşlık sitesini diğer çoğu arkadaşlık sitelerinden ayıran en temel özelliklerden biri de bu sitede yer alan profillerin güvenilir ve gerçek profiller olmasıdır.
Tinder
100 milyondan daha fazla kullanıcıya sahip olan Tinder uygulaması eşleşme sistemi üzerine kuruludur. Oldukça kolay ve kullanışlı bir arayüze sahiptir. Öncelikle Tinder uygulamasını mobil cihazınızı indirmeniz gerekmektedir. Ardından kendi profilinizi oluşturmanıza fotoğraf yüklemeniz lazım. Sonrasında diğer Tinder kullanıcıların profilleri ekranınızda birer birer gösterilir. Bu hususta sizin bir seçim yapmanız gerekir. Eğer profilini gördüğünüz kişiyle ilgileniyorsanız yapmanız gereken kişinin fotoğrafını sağa doğru kaydırmaktır. Eğer profilini gördüğünüz kişi ile ilgileniyorsanız sola kaydırırsınız. Eğer fotoğrafını sağa kaydırdığınız Tinder kullanıcısı da sizin fotoğrafınızı sağa doğru kaydırdıysa aramızda bir eşleşme sağlanır. Yani iki kişi biri birinin profilini sağ kaydırmışa bu iki kişi eşleşir ve konuşmaya başlayabilir. Sizde Tinder uygulamasını cep telefonunuza indirip uygulamaya kayıt olduktan sonra yeni arkadaşlıklar edinme ve yeni ilişkiler kurmaya başlayabilirsiniz. Sahip olduğu kullanıcısı sayısı da Tinder uygulamasının en iyi arkadaşlık siteleri arasında ilk sıralarda yer aldığını ispatlar niteliktedir.
Satın alabileceğiniz en iyi Android TV Box ürünleri hakkında detaylar yazımızdadır.
OKcupid
Bu uygulamada mobil cihazınıza indirdikten sonra kullanabileceğiniz bir arkadaşlık uygulamasıdır. Uygulamayı mobil cihazınıza indirdikten sonra kolayca üye olabilirsiniz. Üye olmak için tek yapmanız gereken e-posta adresinizi, adınızı, soyadınızı, doğum tarihinizi ve konumunuzu girmektir. Ayrıca Facebook üzerinden daha pratik bir şekilde üye olmanız da mümkündür. Üyelik işleminizi tamamladıktan sonra uygulama tarafından kişisel ilgi alanlarımızın belirlenmesi için sorulan birtakım sorulara yanıt vermeniz gerekir. Akabinde bu sorulara verdiğiniz cevaplar dahilinde OKcupid uygulaması içerisinde kendi ilgi alanlarınıza yakın olan insanlarla iletişime geçmeniz de mümkün olacaktır.
Happn
Happn uygulamasıyla şu an bulunduğunuz konumla 250 metre arasında bulunan Happn kullanıcılarına görüntülemenizi mümkündür. Tıpkı Tinder uygulamasında olduğu gibi Hapnn uygulamasında da size en fazla 250 metre uzaklıkta olan bu kullanıcıların profillerini sağa ve sola doğru kaydırarak etkileşim kurarsınız. Eğer kullanıcı sizin ilginizi çektiyse profilini sağa doğru kaydırmanız gerekir. Fakat karşılaştığınız kullanıcı ile ilgilenmiyorsanız okulumuzun profilin sola doğru kaydırmalısınız. Profilini sağa doğru kaydırdığınız kullanıcı da sizinle ilgileniyorsa aranızda eşleşme sağlanır ve bu eşleşme zaman tünelinizde görüntülenir.
Bumble
Bumble uygulamasını da mobil cihazınıza indirerek kullanmanız gerekir. Bu uygulamayı diğer arkadaşlık uygulamalarından ayıran en belirgin özellik bu uygulamada kurulan iletişim tamamıyla kadınların kararına bırakılarak sürdürülmektedir. Dolayısıyla bu uygulamanın kadın kullanıcılar için daha güvenli olduğunu söylemek mümkündür. Uygulamanın işleyişi ise tıpkı Tinder ve Happn uygulamalarında olduğu gibi kaydırma üzerine eşleşme sistemindedir. İlgilendiğiniz kullanıcının profilini sağa kaydırarak bu kişiyle bir eşleşme fırsatı yaratırsınız. Bu kişi de sizinle ilgileniyorsa profilinizi sağa kaydırır. Fakat asıl önemli olan kısım bundan sonra başlar. İki kişi eşleştiğinde mesajı atan taraf daima kadın olmak zorundadır. İlk mesajı erkeklerin atması uygulamada olanaksızdır. Ayrıca kadın mesaj attıktan sonra geçen 24 saat içinde erkek kullanıcı kadının kullanıcının mesajına cevap vermemişse eşleşme de iptal olur.
MeetMe
Bu uygulamayı kullanarak ortak alanlar paylaştığınız ve ortak ilgi alanlarına sahip olduğunuz kişilerle etkileşim sağlayabilir, bu kişilerle arkadaş olabilir ve yeni ilişkiler kurabilirsiniz. MeetMe uygulamasına kayıt olurken herhangi bir şekilde dil, din, ırk ve cinsiyet gibi ayrımlar söz konusu olmamaktadır. Bu uygulamaya kolayca üye olabilir ve ortak ilgi alanlarını paylaştığımız insanlarla eğlenceli vakitler geçirebilirsiniz. Yapmanız gereken yalnızca MeetMe uygulamasına kayıt olmak ve ilgi alanlarınızı belirledikten sonra ortak ilgi alanlarına sahip olduğunuz insanlara ulaşmak.
Muslima – Müslüman Evlilik Uygulaması
Muslima uygulaması ile birlikte Dünya’nın öbür ucundaki Müslüman erkeklerle ya da kadınlarla iletişime geçmeniz mümkündür. Bu uygulamanın asıl amacı da Dünya’nın her yerindeki Müslüman insanların birbiriyle tanışabilmesi ve kısmetse evliliğe dair adımlar atabilmesidir. Kendisine Müslüman bir eş arayan ve niyeti ciddi olan bütün kişilerin uygulamaya üye olup ruh eşine rastlaması mümkündür. Kendisine Müslüman bir eş arayan kişiler için Muslima’nın en iyi arkadaşlık sitesi olacağı muhtemeldir.
Bisiklet almak isteyenlere en iyi 12 marka seçeneklerini de inceleyebilirsiniz.
The post Yeni Arkadaşlıklar Kurmak İsteyenler İçin En İyi Arkadaşlık Siteleri Önerisi appeared first on Zovovo - En İyi Bilgi Sitesi.
Kaynak: https://www.zovovo.com/en-iyi-arkadaslik-siteleri/
0 notes