Tumgik
#kar mükemmel bir şey ya
sinekkapan · 4 months
Text
7 notes · View notes
guillotineguardd · 9 months
Text
Kendi kendime konuşuyorum. Anlam arama boşver. Bende anlamıyorum. Bir çok tane benden var. İçimde kendi devletim var ve herkes özgür. Geçmişte yazmış işte bir tane çocuk ne tatlı anlamak için yorulmuyorum hep basit çok basit ya. La la la. Karmaşık bir zamandayimm... Kafamda ben uzaydayimmm... Unutmuşum bende olsun rahat en derinde kimsin koscam yollarinda mevzun gecmez ortamimda.. :p niye bana birileri özgürlüğün sadece duvarların arkasından ibaret olmadığını soylemedi ki yıllarca ne çok aglamis zavallim yanima kar kalmamis ki amk cidden hahaha mmm ben bos yapicam kimse okumayinca her şey daha güzel insanlari da bir kac seneye iyice siklemem ya az kaldi ben gidiom ama gelcem çünkü yazmazsam kayboluyorum ya yapamıyorum napim ben buyum ama bir sey diyim mi aşırı güzelim aşırı nadideyim bana sahip olmak mükemmel bisi muhtemelen sizinde öyle düşünmeniz gerekio öptüm😘
1 note · View note
se-a-ser · 2 years
Text
"kar tanelerini melekler indirir" denir. hadislerde de geçmediği için (yanılmıyorsam) abartılı ama iyi niyetli bir rivayet olarak kabul edebiliriz
tamam belki bu şekilde abartılı değilse de her şeyin şaşmayan bir sistem içinde geliştiği kesin. ha kesin derken o kadar da kesin değil tabi. "yemin edebilirim ama ispatlayamam" durumu. bunu inanç sistemiyle, kendi doğru/yanlışlarınla, gözlemlerinle, aklınla, fikrinle ölçerek, tartarak anlayabildiğin bir şey
askerde en tehlikeli tipler ufak tefek, yeni mezun astsubaylardır. kendini ispat için her fırsatta günah keçisi seçip gövde gösterisi yaparlar. ben de bir kere uyduruk sebepten tokat yemiştim. orda herkes aynı durumda olduğu için pek koymuyor aslında ama bu ilk olduğu için bi şaşkınlık yaşamıştım. tokatı yedikten sonra komutana (diyelim hadi yine de) şöyle bir baktım o da bana baktı. 3 saniye falandı belki ama ne yapacağımı bilemedim, ne tepki vereceğimi de bilemedim. sonra komutancık bakışlarını kaçırıp uzaklaştı. yoksa ben bi 10 dakika donuk bir şekilde mal gibi bakardım
sonra akşam çay içerken dalga konusu oluyor, sonra başkalarının yediği dayaklarla birleşip sohbet konusu oluyor, unutuyorsun...
bazen düşünürüm, ya komutan bakışlarını çekmeseydi n'olurdu? bir tane daha vursa n'olurdu? ben de ona mı vururdum? sonra "eğitim zaiyatı" olarak kayıtlara mı geçerdim. şu an bunu yazıyor olur muydum mesela. hayatımın akışı nasıl değişirdi
var öyle bir anlık gafletle hayatı kararan ya da başkalarının hayatını mahvedenler. yani olabilir mi, bir anlık yanlış (belki de doğru) tepki hayatımızın akışını değiştirebilir mi?
cebimde hiç param yok diyelim. 10 sene önce aldığım simiti almasam şimdi cebimde 4 lira fazla mı olurdu? ya da 2 tane alsam birkaç simit için ele güne muhtaç mı olurdum şimdi
kar taneleri gibiyiz işte. birbirimize benzemiyoruz, değmeden yaşıyoruz, sonra birleşip kartopu oluyoruz. kader var elbet ama ondan ziyade mükemmel bir sistem var
kademeler halinde anlaşılabilen ama anlatılamayan
9 notes · View notes
mel-inoe · 1 year
Note
Şehrini ortaya istemeden çıkartarak kötü bi şey yapmamışımdır umarım fwhci ohoo şehrini öğrenmeden önce de ballı hissediyodum bloğunu bulduğum için. Bence de bütün olarak sevmezsen sevmiş olmazsın, arkadaş ya da farklı bir ilişkide iki kişide birbirlerine içlerini açabilirler ve iki taraf da kabullenirse ömür boyu gider bence o ilişki. Bu konudaki eksiklikler yüzünden bir sürü sağlıksız aile var maalesef... Kötü özelliklerim diye saydıkların çok intp gibi geldi nsjcke sivri dil o kadar kötü mü :/ Manipülatif olmak da kötü gelmiyo bana sjfiebd kötü bi insanım galiba. Peki biri bizden kötü yanımızı törpülememizi isterse ve biz de o yanın kötü olduğunu biliyorsak, törpülemeye çalışarak kendimizden uzaklaşır mıyız? Ya da törpülememizi isteyen kişi bizi gerçekten seviyo mudur? Yoksa dediğin kötü yanlarımızı kabullenememiş birisi midir sadece? Sizde de mi maviden var shxjen napıyosunuz mesela kışın orda balkonda mı oturuyosunuz neden var yararı ne tam olarak? Aydınlat beni sjcksn Kayseri'ye gelmeyeli unutmuşum bak gözünün yağını yiyim de diyolar sjdken kendisi de kete seviyosa babaannenle kete buddy olmam gerek kesin. Eh çevremizde olması gereken insanlar konusunda da aynı düşünüyoruz, yaşlanabilirsem geçmişteki birini özlemek zor olabilir o yüzden vefalı olmaya çalışıyorum ( iyi günde pek aramam, kötü günde ilk ben koşarım. Bu da benim kötü huylarımdan). Bunu söylemek için baya erken ama yaşlanabilirsem bloğunu ve seni de unutacağımı sanmıyorum. Hafızam detaylarla değil de hislerle hatırlamakta iyi. Sana anonim olup seninle konuşurken de iyi hissettiğim için unutacağıma imkan ihtimal vermiyorum. Hatırladığım anlarda iyi olman için dua edeceğim mutlaka. Neden veda eder gibi bi hâle geçtiysem shdjeb hayali huzurlu hissettiren, bu durumda-yerde olsam huzurlu hissederdim dediğin bi yer ya da durum var mı? The drums-money şarkısını da bırakayım buraya. İzlediğin şeylerdeki kişilerin kişilik tiplerine bakıyo musun izlerken?
yok sövmeye başlamışlardı söylemiyorum diye iyi oldu ksjdfksdj yahu şımarıyorum 8 yıldır tb kullanıyorum en fav anılarım bu blogda oldu resmen.. fikirlerimizin aynı olmasına sevindim, çoğunlukla eksiklerimizin ve kendimizi aldatmışlıklarımızın olduğu konular bu ilişki meseleleri. intp özellikleri mi gerçekten... ve kötü biri değil kendinsin bence kdjfssk bu huya kötü demiyorum ama hassas birine denk gelirsen karşı taraf için zorlayıcı olabiliyor.. burdan törpüleme mevzusuna bağlayayım, benim enfp bir arkadaşım var ve onunla intj arkadaşımla konuştuğum gibi konuşmam mesela. laf sokmalarımı ve alaycılığımı minimuma indirip gönlünü kırmamaya itina ederim. birinin üzüldüğü için kötü yanlarımızı dile getirmesi ve bizim bu yanlarımızı onun için törpülememiz güzel bir sevgi dili gibi geliyor. biz insanlar olarak birbirine mükemmel uyan yapboz parçaları değiliz illa ki karşıdakine batan yanlarımız olur. önemli olan orta yolu bulup saygı çerçevesinde bunları ortadan kaldırabilmekte ya da uygun düzeye çekebilmekte. kendimizden uzaklaşmayız diye düşünüyorum, o insan için özel bir dil oluşturmak bence bu. enfp arkadaşıma yumuşak ve kelimelerimde seçici davranıyorum diye başka biri olmadım yani. ama bunun suistimal edildiği durumlar hoş değil hatta ilişki bitirir. bunlar zorlamayla değil karşılıklı rızayla olacak düzenlemeler bence.
o mavi şey (ismini bende bilmiyorum çaktırma) kışın balkona kar yağmur dolmasına engel oluyor genelde slkfjs temizlemesi kolay olsun diye yani.. bi de onu ordan alıp balkonda masan falan varsa üstüne seriyosun işlevsel bişey aydınlanmışsındır umarım skjdfks kete buddy mütiş sdlkfjsdlf (çok iyi kete yapar babannem bu arada)
evet özlem katlanılması zor bi duygu. iyi günde aramayıp kötü günde ilk arayan olma huyu bende de var desem..
bende seni unutacağımı düşünmüyorum, itiraf edeyim çok kritik bir dönemde geldin bloguma. yeni yeni düşüncelerimi ve gerçek kişiliğimi saklamamaya karar vermiştim ama nasıl kendimi ifade edeceğimi bilmiyordum, gelip güzel sorular sordun ve ben hayatımda ilk defa korkmadan açık açık ne düşündüğümü ifade ettim. istemeden hayatıma güzel bir dokunuş yaptın bunun için teşekkür ederim. bende sana dua edeceğim. yaşlanırsam (hiç sanmıyorum yaşlanabileceğimi) seni güzel bir tebessümle hatırlayacağımdan emin olabilirsin (veda konuşmasına dönüyo harbiden skdfjs)
önceden olsa kendim gibi olursam huzurlu hissederim derdim, şimdi de öyle. kendim olabildiğim ve kabullenildiğim yer huzur bulduğum yer oluyor genelde. yer olarak mezarlıklar ve yeşilliğin bol olduğu sessiz yerler beni sakinleştirip huzurlu hissettiren mekanlar, öyle bir yerde yaşasam mutlu biri olurdum herhalde. kardeşimle önerdiğin şarkıyı dinliyoruz güzel şarkı :) bende buraya PEAKS!- dead şarkısını bırakayım. evet bakıyorum hatta pdb telefonumda yüklü dflkgfdk
0 notes
namlimedya · 1 year
Text
Ankara Seo Ajansları
Tumblr media
Ankara Seo Ajansları
Ankara Seo ajansları verdikleri hizmetlerle web sitelerinin en çok başvurduğu ajanslardır. Özellikle internetin günlük hayattaki kullanımı yaygınlaşınca reel de olan rekabet sanala taşınmıştır. Reel de firmalar kendilerini öne çıkarmak için birçok reklam ve işlemden destek alırken sanal ortamda bu Seo ajanslarıyla sağlanmaktadır. Günümüzde büyüklü küçüklü her web sitesi mutlaka bir Seo ajansının kapısını çalmaktadır. Özellikle söz konusu daha fazla kitle elde etmek olunca Seo ajanslarının işleri daha da artmaktadır. Büyük bir pazar yeri olan internette her firma ön planda yer almak ister. Daha fazla öne çıkmak daha çok ziyaretçi daha çok kar etmek demektir.  
Tumblr media
Ankara Seo Ajanslarının Web Sitesi Üzerindeki Etkisi Ankara, Seo ajanslarının en yoğun yer aldığı illerden biridir. Sosyal platformda müşterinin nerede yer aldığının hiç bir önemi yoktur. Çünkü dijital platformda dünyanın iki ayrı ucunda yer alan kişi ve şirketler birbirleriyle dijital platform sayesinde buluşabilirler. Bu yüzden de Ankara Seo ajansları ile çalışmak için Ankara’da ikamet etme zorunluluğu yoktur. Web sitesinin yöneticiliğini yapan yönetici ya da web site sahibi Türkiye’nin neresinde olursa olsun Ankara Seo ajanslarından hizmet alabilirler. Seo ajanslarının web sitesi üzerindeki etkisi oldukça büyüktür. Arama motorlarında sayfanın alt tarafındaki ya da üst tarafındaki konumunuzu Seo ajansları belirlemektedir. Çok mükemmel bir web sitesine sahip olsanız dahi eğer web siteniz Seo uyumlu değilse yüksek muhtemel arama motorlarının en alt sayfalarında yer alacaksınızdır. Bu da daha az ziyaretçiye neden olacaktır.   Ankara Seo Hizmeti Ücretleri Seo hizmetlerinin bir web sitesi için önemi tartışılmayacak kadar büyüktür. Özellikle kurulan web sitesi ticari amaç güdüyorsa Seo hizmeti o web sitesinin vazgeçilmezleri arasında yer alır. Seo hizmetinin belli başlı bir fiyatı bulunmamaktadır. Her ajans kendine has bir fiyat belirlemesi yapar. Aynı zamanda web sitelerinde farklı farlı Seo çalışmaları gerçekleştirilir. Bu da fiyatların yine aynı şekilde değişmesine sebep olur. Aradığınız şey sizi arama motorlarının zirvesine taşıyacak bunu hem profesyonellikle hem de ekonomik fiyatlarla gerçekleştirecek bir adres ise o zaman Namlı Medya’ya hoş geldiniz. Aradığınız Ankara Seo ajansları içerisinde en doğru adrestesiniz. Read the full article
0 notes
gallipoliguide · 1 year
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/cocukla-yola-cikmanin-incelikleri.html
Çocukla yola çıkmanın incelikleri...
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Gezerken öğrensin: Kitaplar
Hem çocuğun ilgi duyduğu hem de gezeceğiniz yerlerle ilgili bilgiler ve kıssalar içeren, yaşına uygun kitaplar seyahatlerde çok yararlı olur. Ayrıyeten Liseye Geçiş Sınavı’na girecek çocuklar motivasyonlarını kaybetmemeleri için yanlarına test kitabı alabilir. Erdoğan Gümüş “Bir ömür üslubu ve hayat ideolojisi açısından yalnızca küçükler için değil, büyüklere dersler veren içeriğiyle çocuklarınızın tatildeyken elinden düşüremeyeceği klasiklerden uyarlamalar seçebilirsiniz. 15-30 lira aralığında çok seçenek var” diyor. Ayrıyeten boyamayı seven çocuklar için mandala kitabı da güzel bir alternatif. Mor Elma’nın hayvanlar ve desenler mandalası 65 lira. Melis Çalapkulu “Sevdiği bir kahramanın çizgi romanını yanınıza alabilirsiniz” diyor ve Marmara Çizgi’nin ‘Muhteşem Örümcek Adam’ romanını öneriyor; 42 lira.
Tumblr media
Eğlence daima yanınızda: Oyunlar
Canan Demiray mıknatıslı bebek giydirme oyununu öneriyor: “Rahat taşınabilir kutusuyla da hayli pratik. Fiyatı 800- 900 lira ortasında. ‘Tahmin Et Bakalım’ oyunu da 6 yaş ve üzeri, yaşları birbirine yakın iki çocuklu aileler için kurgulanmış kestirim etme kutu oyunu… Kolay ruhlu ancak hayal etmeye yönelten mükemmel bir oyun. Fiyatı 160-180 lira.”
Tumblr media
Kâğıt-kalem sıkıntısına son: Çizim Tableti
Yolculukta fotoğraf yapmayı seven çocukların güzeline gidecek tabletler, çocuğunuzun vazgeçilmezi olabilir. Hem yolda sarsıntı olduğunda kalemleri yerlerden toplamanıza pürüz olacak hem de kâğıt-kalem israfını engelleyecek bu panoların renkli dijital ekranlarıyla rengârenk fotoğraflar yapmak mümkün. Wicue 12 Panda LCD çizim tableti, 499 lira.
Tumblr media
Anılarını ölümsüzleştirsin: Fotoğraf makinesi
Çocukların özgün bakış açılarıyla seyahat anılarını biriktirmesi için küçük, kolay bir dijital makine ya da fotoğraf çekme özelliği olan bir telefon tam bir keşif aracı olur. Değişik şeylerin fotoğrafını çekip sonra bunlarla ilgili bilgi toplamak, içindeki kâşifi ortaya çıkarmanın en hoş yollarından biri. Sony Cyber-shot DSC-W800, 5.160 lira.
Tumblr media
Video da izleyebilir…: Tablet
Her ne kadar çocuklar daha çok oyun oynasa da seyahatte boş vakitlerini pahalandırmak üzere görüntü seyretmek, e-kitap okumak için birebir. Canan Demiray “İnternet yokken kullanmak üzere tabletin hafızasına görüntüleri ve oyunları evvelden kaydetmeyi unutmayın” diyor. Samsung Galaxy Tab 3 Lite T113 8GB 7’’ Tablet, 2.999 lira.
Tumblr media
Terlemesin, üşütmesin: İçlikler
Havalar soğuk; kar tatili yapacakların olmazsa olmazlarından biri içlikler. Soğukta uzun müddet kalmayı sağlayan, kar kıyafetleri içine giyilen alt ve üst termal içliklerin ince ve hafif olanlarını seçin. Yalnızca kayakta değil, kışın yürüyüşlü tatillerde de valizin vazgeçilmezlerinden. WEDZE çocuk alt içlik 110- üst içlik 245 lira.
Tumblr media
Tencere peşinde koşmayın: Buharlı pişirici
Bu teklif bebekleriyle seyahat edeceklere… Keyifli Tönbekici “Bunun kadar hayat kurtarıcı bir şey bilmiyorum! Seyahat eden annelerdenseniz benim üzere bunu sürekli yanınızda taşıyabilirsiniz. Böylelikle otellerin mutfaklarına dadanmak, onların dev tencerelerinde iki tane patates-havuç pişirmek zorunda kalmıyorsunuz” diyor. Philips Avent Wasabi, 3.699 lira.
Tumblr media
Bileğindeki güvenlik: Akıllı Saat
Tatillerde biraz daha bağımsızlık isteyen çocuğun güvenliği için akıllı saatinin bileğinde olmasını önemsiyorum. Okuldayken takmasına müsaade verilmese de seyahatler ve tatiller için uygun fiyatlı bir tane edinmekte yarar var. Telefon taşıyacak yaşa gelse de bilekteki olağan saat görünümüyle daha sağlam. Dijikid 4.5G Akıllı çocuk Takip Saati, 2.300 lira.
Tumblr media
Acil durumlar için: Sıhhat seti
İstemeyiz lakin çocuklarımızın tatilde ya da yolda rahatsızlanma mümkünlüğü da aklımızda olmalı… Ateşölçer, hekiminizin önerdiği ateş düşürücü ilaçlar, yara bandı, kolay yanık ya da soğuğa karşı kullanılabilecek nemlendirici kremler tekrar valizinizin bir kenarında olmalı. Dr. Plus Birinci Yardım Çantası Seyahat MiniKit, 43 lira.
Tumblr media
Kışın da gereksinim: Güneş koruyucu
Açık havadaysak kışın da ailece cildimizi korumalıyız. Bilhassa kayak tatiline gidecek olanlar için özel güneş kremleri unutulmamalı. İpek Konutçu “Kış güneşi çok tehlikeli ve yakıcı olabiliyor” diyor. Melis Çalapkulu da Sebamed’in çocuklar için olan kremini öneriyor. Sebamed Sun 50 Spf bebek güneş kremi 75 ml, 165 lira.
0 notes
traveltourstrips · 1 year
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/cocukla-yola-cikmanin-incelikleri.html
Çocukla yola çıkmanın incelikleri...
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Gezerken öğrensin: Kitaplar
Hem çocuğun ilgi duyduğu hem de gezeceğiniz yerlerle ilgili bilgiler ve kıssalar içeren, yaşına uygun kitaplar seyahatlerde çok yararlı olur. Ayrıyeten Liseye Geçiş Sınavı’na girecek çocuklar motivasyonlarını kaybetmemeleri için yanlarına test kitabı alabilir. Erdoğan Gümüş “Bir ömür üslubu ve hayat ideolojisi açısından yalnızca küçükler için değil, büyüklere dersler veren içeriğiyle çocuklarınızın tatildeyken elinden düşüremeyeceği klasiklerden uyarlamalar seçebilirsiniz. 15-30 lira aralığında çok seçenek var” diyor. Ayrıyeten boyamayı seven çocuklar için mandala kitabı da güzel bir alternatif. Mor Elma’nın hayvanlar ve desenler mandalası 65 lira. Melis Çalapkulu “Sevdiği bir kahramanın çizgi romanını yanınıza alabilirsiniz” diyor ve Marmara Çizgi’nin ‘Muhteşem Örümcek Adam’ romanını öneriyor; 42 lira.
Tumblr media
Eğlence daima yanınızda: Oyunlar
Canan Demiray mıknatıslı bebek giydirme oyununu öneriyor: “Rahat taşınabilir kutusuyla da hayli pratik. Fiyatı 800- 900 lira ortasında. ‘Tahmin Et Bakalım’ oyunu da 6 yaş ve üzeri, yaşları birbirine yakın iki çocuklu aileler için kurgulanmış kestirim etme kutu oyunu… Kolay ruhlu ancak hayal etmeye yönelten mükemmel bir oyun. Fiyatı 160-180 lira.”
Tumblr media
Kâğıt-kalem sıkıntısına son: Çizim Tableti
Yolculukta fotoğraf yapmayı seven çocukların güzeline gidecek tabletler, çocuğunuzun vazgeçilmezi olabilir. Hem yolda sarsıntı olduğunda kalemleri yerlerden toplamanıza pürüz olacak hem de kâğıt-kalem israfını engelleyecek bu panoların renkli dijital ekranlarıyla rengârenk fotoğraflar yapmak mümkün. Wicue 12 Panda LCD çizim tableti, 499 lira.
Tumblr media
Anılarını ölümsüzleştirsin: Fotoğraf makinesi
Çocukların özgün bakış açılarıyla seyahat anılarını biriktirmesi için küçük, kolay bir dijital makine ya da fotoğraf çekme özelliği olan bir telefon tam bir keşif aracı olur. Değişik şeylerin fotoğrafını çekip sonra bunlarla ilgili bilgi toplamak, içindeki kâşifi ortaya çıkarmanın en hoş yollarından biri. Sony Cyber-shot DSC-W800, 5.160 lira.
Tumblr media
Video da izleyebilir…: Tablet
Her ne kadar çocuklar daha çok oyun oynasa da seyahatte boş vakitlerini pahalandırmak üzere görüntü seyretmek, e-kitap okumak için birebir. Canan Demiray “İnternet yokken kullanmak üzere tabletin hafızasına görüntüleri ve oyunları evvelden kaydetmeyi unutmayın” diyor. Samsung Galaxy Tab 3 Lite T113 8GB 7’’ Tablet, 2.999 lira.
Tumblr media
Terlemesin, üşütmesin: İçlikler
Havalar soğuk; kar tatili yapacakların olmazsa olmazlarından biri içlikler. Soğukta uzun müddet kalmayı sağlayan, kar kıyafetleri içine giyilen alt ve üst termal içliklerin ince ve hafif olanlarını seçin. Yalnızca kayakta değil, kışın yürüyüşlü tatillerde de valizin vazgeçilmezlerinden. WEDZE çocuk alt içlik 110- üst içlik 245 lira.
Tumblr media
Tencere peşinde koşmayın: Buharlı pişirici
Bu teklif bebekleriyle seyahat edeceklere… Keyifli Tönbekici “Bunun kadar hayat kurtarıcı bir şey bilmiyorum! Seyahat eden annelerdenseniz benim üzere bunu sürekli yanınızda taşıyabilirsiniz. Böylelikle otellerin mutfaklarına dadanmak, onların dev tencerelerinde iki tane patates-havuç pişirmek zorunda kalmıyorsunuz” diyor. Philips Avent Wasabi, 3.699 lira.
Tumblr media
Bileğindeki güvenlik: Akıllı Saat
Tatillerde biraz daha bağımsızlık isteyen çocuğun güvenliği için akıllı saatinin bileğinde olmasını önemsiyorum. Okuldayken takmasına müsaade verilmese de seyahatler ve tatiller için uygun fiyatlı bir tane edinmekte yarar var. Telefon taşıyacak yaşa gelse de bilekteki olağan saat görünümüyle daha sağlam. Dijikid 4.5G Akıllı çocuk Takip Saati, 2.300 lira.
Tumblr media
Acil durumlar için: Sıhhat seti
İstemeyiz lakin çocuklarımızın tatilde ya da yolda rahatsızlanma mümkünlüğü da aklımızda olmalı… Ateşölçer, hekiminizin önerdiği ateş düşürücü ilaçlar, yara bandı, kolay yanık ya da soğuğa karşı kullanılabilecek nemlendirici kremler tekrar valizinizin bir kenarında olmalı. Dr. Plus Birinci Yardım Çantası Seyahat MiniKit, 43 lira.
Tumblr media
Kışın da gereksinim: Güneş koruyucu
Açık havadaysak kışın da ailece cildimizi korumalıyız. Bilhassa kayak tatiline gidecek olanlar için özel güneş kremleri unutulmamalı. İpek Konutçu “Kış güneşi çok tehlikeli ve yakıcı olabiliyor” diyor. Melis Çalapkulu da Sebamed’in çocuklar için olan kremini öneriyor. Sebamed Sun 50 Spf bebek güneş kremi 75 ml, 165 lira.
0 notes
Text
Yeni Ay’da 5. Gün
Yeni Ay’da bir gün daha. Geçmek bilmeyen zamanda aynı evrede kaldım. Yeniay bitmiyor. Halen daha karanlık her yer. Bu karanlığı ben haketmişimdir ama biz haketmedik. Oysa çokça kez beni aramanı söylemiştim. Ama şimdi bir tribün bestesinden öte değilim; “Kendimi esir aldım, çalmadı yine telefonlar” diye mırıldanıyorum öylece. Çaresizlik başka bir şey. Gurur yapamıyorum pek. Ama gururu terk etmemin altında yatan “Onurlu” bir mücadelem var. Bunun ne demek olduğunu herkesin bilmesini beklemiyorum. Çünkü İnsan kendini biliyor ve en basit hatalarının farkına geç olsa da varabiliyor. Bir örnek vererek ilerlemek isterim;
Kıskançlık. Sanırım seni kıskanmak çok ayrı bir olay. Gökyüzünden bulutları kıskanmaktan farksız. Öyle bir ayarı var ki ben bunu tutturamadım. Evet o elbisen sana mükemmel yakıştı, gerçekten melek oldun gözümde ama mezuniyetin zaten en güzel kızı olacaktın. Sadece biraz açık olmasın diye seni kıskanmak istedim ve elime yüzüme bulaştırdım.(Açıkta değildi) Sen bana “Biraz kıskan beni ya” dediğinde ben aslında içimden hep kıskanıyor ama sana belli etmiyordum. Sadece bunun dışavurumunu o kadar kötü yaptım ki seni üzmekten başka hiçbir adım ileri gidemedim. Şimdi aynı fırsatım olsa, emin ol çok daha farklı davranırdım. Ayakkabını beraber alacaktık. Benim sana sınırsız kredim var unutma… Sen kendini güzel ve iyi hisset benden iyisi olmaz. Halen daha ortak olabilirim…
Diğer bir yaptığım hata ise ilişki anlamında kişisel sorumlulukları ikimize mâl ettim. “Bandırmaya senin için geldim” “Senin için kazanıyorum” “Senin için geleceğimizi düşünüyorum” gibi söylemlerin senin üstünde ne denli büyük bir sorumluluk yarattığını düşünemedim. Evet ben ayrılık ihtimalini çok düşünmedim hayatımda. Ama bundan pay edip sana sorumluluklar vermem saçmaydı. Bunu ikimiz karar verip bireysel sorumluluklarımızın bilincinde olarak yapmalıydık.
Senden yaptığım tüm hataların listesini yapmanı beklemiyorum. Ama gerçek anlamda neyden rahatsızlık duyuyorsan bilmek istiyorum. Çünkü bazen bizi düşüneceğim diye inanılmaz bencil biri oldum. Senin yerine oy kullandım, senin yerine karar verdim. Oysa biz japon figürü olan “Ying-Yang” gibiydik. Birbirimizi tamamlıyorduk. Benim eksik olduklarımda sen artıda senin ekside olduklarında ben artıdaydım. Bunu çok güzel ilerletirken verdiğim yanlış kararlar neticesinde yarın 3.5’yılımızı kutlayamayacağız. Hoş ben kutlarım, seni sevmenin ay dönümünü neden boş vereyim ki? Tüm bu hatalarımın bilincinde senden af dileyeceğim tekrar ve tekrar. Ah Kehribar gözlüm, bu satırları okuyorsan elimi saçlarında hisset. Sana motivasyon olsun şu önemli zamanında…
Aslında her şey bu gözlerin yüzünden başlamadı mı? İlk kez burdur dağlarından Antalya’ya inerken tanıştım ben o gözlerinle. Kar görmek istiyordun bir çocuk gibi… Antalya kaleiçinde asansöre binmeden önce ise aşık oldum. Ne güzeldi gözlerin… Gözlerin gözlerime değdiğinde o 3 saniyede beni alıp götürdün bambaşka bir galaksiye. Sadece “Gözlerin çok güzel” diyebildim. Mütevazi oldun, “Teşekkür ederim” dedin bana. Ben o güzel gözlere çok hata yaptım. Kendimi affetmekte zorlanıyorum ama sen beni affet sevgilim. Bağışla beni. Seni üzmek istemedim inan ki. Bize olan düşkünlüğüm bizi bu hale getirdi. Ben o güzel gözlerinden hiç vazgeçmedim. Vazgeçmeyeceğimde. Hüseyin Nihal Atsız’ın Geri Gelen Mektup şiirinden bir dörtlük paylaşmak istiyorum seninle;
“Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın,

Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,

Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;

Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!”
Ah güzelim, konu sen olunca ben de karalamak istiyorum biraz. Şairin oldum hep. Aşk insanı ne denli aptallaştırıyor demiş Cemal Süreya. Benim kalemimin mürekkepi oldu göz yaşlarım. Bırakta yazayım kehribar gözlüm. Bırak ta yazayım;
Kısa zamanda bertaraf oldum
Seni ne çok sevdiğimi bilmez misin?
Uzun saçlarında bedbaht oldum
Kollarımı açsam gelmez misin?
Yol ayrımlarında yanlış yola saptım.
Ne denli pişmanım görmez misin?
Gözlerine düştüm, aklımı sana taktım.
Affetsen beni yine çok sevmez misin?
Bir kum fırtınasında,
Yalnız bir adamım artık.
Ay’ın son tutulmasında
Yalnız bir yıldızım artık.
Gelsen bana,
Yıldızlar sana gelmeyecek mi?
Bir Ayla’nın ışığında
Dünya bizi sevmeyecek mi?
İstemeyecek mi?
Gecenin gündüz olmasını…
İstemeyecek mi?
Hilalin parıltısını…
İlk dördün başlasın artık.
Gözlerim gözlerinden ayrı kalmasın,
Almasın!
Bizi bir kara delik gibi kader,
Yakmasın!
Güneştende beter…
Akmasın!
Göz yaşın yağmurla bir,
Yağmasın!
Dünya, Ayrı kaldığımıza utansın!
Ne yaptıysam seni üzmek için yapmadım.
Şiirlerim iyi geliyorsa bilki;
En güzel sözlerimi ben
Dolunay’a sakladım.
Yıldızlararası bir konumdan galaksinin en güzel kadınına.
Salı 21. Haziranmış gibi ama değil. 2022.
Tumblr media
1 note · View note
huseyinozdemirerk · 5 years
Text
En çok yorulanlar "ya hep ya hiç" düşünce yapısına sahip olanlardır.
"Asla yapmam, her zaman yaparım, hiç sevmem, hep böyle severim..." Oysa hayat kusurlarla doludur, hiçbir şey mükemmel ve tam değildir. Bunu anlayıp esneklik gösterebilmenin adı "kabul"dür.
2 notes · View notes
epifizz · 3 years
Note
umursadığım tek şey verdiğin bilgiler. yaydığın ışıktan ne kadar faydalanacağıma bakıyorum o yüzden gerçekte kim olduğunla ilgilenmiyorum. bilim adamları, filozoflar, yazarlar vs herkesin özel hayatı var kimse mükemmel değil ama beni ilgilendiren onların başarıları olur. özel hayatları tabi kişiden kişiye yorumlanabilir ama bu onların yararlarını örtmez. düşürme-sapıklık konusu da seninle herhangi bir münasebetimiz olmadığı için beni etkilemez. gerçek hayatında pedofili de olsan tek ilgilendiğim burdaki cevapların olur.
Yani gerçek hayatta pedofiliysem ve bunu fark ederseniz polise şikayet edin bence, o kadar da toplum sağlığına risk oluşturan unsurları umursamamazlık etmeyelim :’)
Ama esas noktada haklısın, birbirimizden aldığımız verimi kar sayıp işimize bakalım, verim almadığımız ya sa sevmediğimiz yerde de durmanın anlamı yok zaten. Bu kadar takılmaya gerek yok şahıslara, muhtemelen asla yüz yüze gelmeyeceğiz yani. Burası sanal bir yer, gerçekte hiçbir şeyin önemi yok burada. Her şeyin üzerine bir de internetteki insanlara takılacak olursak işimiz çok yani :D
6 notes · View notes
birkalembirdunya · 4 years
Text
Selamun aleyküm
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
En son hayatımı güncellememin üzerinden üç ay geçmiş. 8 aydır köydeyim. Bütün düzenim bozulmuş durumda. Tonlarca salça yaptık. Hani domates toplarsın ve ellerine yeşil yeşil girer ya resmen o renk ellerimin çiziklerine nüfüz etmiş durumda. Ama genel olarak bakarsak mutluyum. Bazen kırılsam da.
- kardeşim ziraat mühendisliğini kazandı. Hepimizi şoka uğratarak. Sonuçlar açıklandı sisteme girmeye çalışıyoruz. Kardeşim dışarıda telefonlarımızı açmıyor. Kesin dedik kazanamadı ve cevap vermiyor. Annem ben zaten başından biliyordum kazanamayacağını diyerek hayıflanırken bir baktık kazanmış. Şükürler olsun.
- üç aydır yaptığı her hareketiyle bizi güldüren. Mutsuzken mutsuzluğumu unuttuğum biri var. Canım teyzem seni çok seviyorum. Sanırım herkes tarafından çok sevildiğini o da hissediyor. Yadeyse en küçük şeye bile bu kadar abartarak ağlaması normal değil 😂
- artık mezunum. Öğretmenim. KPSS nasıl geçti sorusuna gelecek okursak. Bildiğimiz üzere yılın başında çalışmayı bırakmıştım, babam şehir dışına göndermeyeceği için. Sınavada Sıfır kaygıyla girdim. Ama mükemmel tarih yapıyorum bu kadar kolay olamaz diye triplere girdim. Sınav sonrasında yarısını yanlış yaptığımı gördüm. Kaybedecek neyim vardiki zaten.
- aa babam bana araba aldı biliyor musunuz. Opel astra.
- hayatımda ilk defa kalbimin acıdığını hissettim. Böyle ruhum daralır gibi. Farklı bir his. Böyle atak gibi bir şey ya. İyi oluyorum. Sonra tekrar ediyor. Değişik.
- kayısı ağacının altına halı attık. Ve orası bizim kuran kursumuz oldu. 10 tane öğrencim var. En büyüğü 45, en küçüğü 4 yaşında. 4 ü ile kurana geçtik ve kuran okuyoruz diğer dört yaşında olan üçü ile hala Elif be diye saymadan ileri gidemedik. 😂
- Bizim köyümüze Urfa’dan çalışmaya geliyorlar aileleriyle. Ve bizde onları tarlada çalışmak İçin işçi olarak alıyoruz. Bazen düşünüyorum da bir memurdan daha rahatlar. Yani şu şekilde aylık beş bin TL maaşları var. Sekiz ay bizim köyümüzde kalıyorlar. Ev, elektrik, su aklınıza gelecek her türlü masrafı patronları ödüyor. Yani bir kuruş harcamıyorlar. Bütün kazandıkları kar olarak kalıyor. Bazen diyorum kendime memur olmak İçin neden bu kadar çabalıyoruz. Onlardan vatanından ayrı atanınca bizde. Neyse... linç yemek istemiyorum.
- Asımın nesli okuma grubunda görev aldım. Bir grubun koordinatörüyüm. İnşallah hakkıyla yerine getirebilirim.
Öyle işte ya hayat akıp gidiyor.
43 notes · View notes
birpsikopatinkizi · 3 years
Text
Bir Psikopatın Kızı
Merhaba arkadaşlar,
İlk blog yazımda kısaca kendimi tanıtmak istiyorum, sonrasında her yazımda iliklerinize kadar hissedeceksiniz beni...
Blog adımdan da anlayacağınız üzere bir psikopat babanın kızıyım ben. Nasıl büyüdüm, ne şartlarda nelerle uğraşmak zorunda kaldım, hayat bana neler getirdi bunları gün gün okuyacaksınız.
Ben hiç bir zaman prenses olmadım! Aslında bugün buna şükrediyorum. İyi ki hiçbir zaman bana prenses gibi davranmamışlar diye. Ama bi yanım da ne yalan söyleyeyim çok istiyor birazcık prenses olabilmeyi:) Prenses kızlar mı dönemin kazanını onu hala tam olarak bilmiyorum kazanan taraf olmadığım için. Bunu da ilerleyen yazılarımda ele alabilirim şu an kendimi tanıtıyorum çok sulandırmayayım.
Ben bir anneyim, iki erkek çocuk annesiyim. Acısıyla tatlısıyla bu hayatta 37 yıldır sımsıkı her şeye inat tutunuyorum. Şampanyalar patlatarak kutladığım bir boşanma hikayem var. Bende var da var aslında. Babam ağır psikopattı, annem de bir o kadar sessiz, sakin, ezgin, saf mı desem gerçekten bilemiyorum. Allah dağına göre kar verirmiş dedikleri tam da benim annem ve babam. Babamın o sonu gelmeyen şiddetlerine boyun eğen bir kadın! Annemi babamın elinden çekip aldım. 10 yıldır benimle yaşıyor, benim hayat arkadaşım aslında şu anda annem. Ben işte çalışıyorum annem evde çalışıyor. 2 çocuğum da benimle yaşıyor. Eski kocam boşanmayı kabul etsin diye her şeyi verdim çocuklarımın velayetleri hariç. Çok mükemmel bir anne değilim ama asla yetersiz ve kötü bir anne de olmadım ben.
Ne iş yapıyorum sorusunu şu an açıklayamıyorum blogları okudukça sizin de en az benim kadar ne iş yaptığımla alakalı kafanız karışacak, öncesinde hiç gerek yok :) Biraz yönetici asistanıyım, biraz koordinatörüm, biraz proje müdürüyüm, biraz basın danışmanıyım vs vs vallahi bilmiyorum ne halt olduğumu ortaya karışık bişeyim işte. Hani ne iş olsa yaparım abi modu var ya bana da dayatma ne iş olsa yapsın dayatması oldu sanırım.
Eğitim hayatım en acısı onunla ilgili burada bilgi vermek istemiyorum. Eğitim hayatımı da bloglarımı okurken öğreneceksiniz. "Eğitim hayatım en acısı" yazdığım için diğer bloglarımı okurken içinizden belki bana söveceksiniz. O kadar şey yaşamış neyin kafasını yaşıyorsa hayatının en acı tariflerinden birini eğitim hayatı olarak nitelendiriyor diyebilirsiniz. Benim için bu durum hayatımın en büyük acılarından biri.
Burada çok genel bir tanıtım yaptım kendim ile alakalı. Bu blog yazımdan sonra yavaş yavaş çarpıtmadan tüm psikopatlığıyla babamın neler yaşattığını, sonuçlarını, bana getirdiklerini, götürdüklerini, tüm çıplaklığıyla yaşadığım duygularla okuyacaksınız. Şimdiden gözlerinize sağlık.
Sağlıkla kalın...
Bir Psikopatın Kızı
1 note · View note
tumitutscanlation · 5 years
Text
Heavenly Blessing - 16. Bölüm
Mega // MangaTr
Bölüm 16: Akçaağaçtan Daha Kızıl Kıyafet, Kar Kadar Beyaz Bir Ten
Xie Lian genç adamın her ne kadar ince ve zayıf görünse de, onun koca hurda çantasını sakin ve rahatça taşıdığını görünce şaşırdı. İçindeki suçluluk duygusuna engel olamıyordu. San Lang yürümeye başlamış, çoktan ondan birkaç adım öndeydi. Xie Lian onun takip etmeye karar vermişti ancak aniden aklına yaşlı sürücünün hala bilinçsiz bir şekilde arabada yatmakta olduğu geldi. Geri döndü ve onu tekrar uyandırdı, ardından defalarca bu gece olanları kimseye anlatmaması konusunda uyardı. Onun yeteneklerini kendi gözleriyle görmüş olan bu yaşlı adam ona nasıl karşı çıkardı ki? Hızla başını salladı, asla anlatmayacağını söyledi. Ardından Yaşlı Huang’ın dizginlerine asıldı ve hızla evinin yolunu tuttu.
Arabadan kalan sarılmış bambu hasır, şimdi Xie Lian’ın sırtındaydı. Tekrar arkasına baktığında San Lang’ın tek başına, omzunda taşıdığı hurda çantasıyla, çoktan yavaş yavaş tepeye tırmandığını gördü.
Vardıklarında yıkık Puji Manastırının önünde durdular. San Lang sanki komik bir şey görmüşte gülüyormuş gibi başını eğdi. Xie Lian yaklaştığında onun ‘virane bina, lütfen bağış yapın’ tabelasına baktığını fark etti. Hafifçe öksürdü. “Gördün mü? Bu yüzden alışkın olmayabileceğini söylemiştim zaten.”
San Lang. “Hiç sorun değil.”
Normalde insanlara sürekli ‘sorun değil, sıkıntı yok’ diyen Xie Lian’dı. Bugün ilk kez bu sözlerin kendisine söylendiğini duyuyordu, içi tarif edilemez bir hisle dolmuştu. Puji Manastırının kapısı çürümüştü, bu yüzden Xie Lian kapıyı çıkartmış ve yerine bir perde asmıştı. Perdeyi kaldırarak içeri adım attı ardından gence döndü. “İçeri gel.”
San Lang hemen arkasından içeriye girdi.
Bu küçük ahşap evin içindeki eşyaların tümü tek bakışta görülebiliyordu. Sadece uzun, dikdörtgen bir sunak masası, iki küçük ahşap tabure, bir tane dua hasırı ve bir de bağış kutusu vardı. Xie Lian, San Lang’ın taşıdığı eşyaları alarak satın aldıklarını çıkartmaya başladı: fal kutusu, bir tütsü kabı, hat fırçası, kağıt ve diğer muhtelif eşyalar. Hepsini sunak masasında uygun yerlere koydu. Hurda toplarken birisinin ona attığı kırmızı bir mumu yaktığında oda anında ışıkla aydınlanmıştı. San Lang gelişigüzel bir şekilde fal kabını aldı ve salladıktan sonra tekrar yerine koydu. “Peki yatak var mı?”
Xie Lian ona döndü. Sırtındaki hasırı yere koyduktan sonra ona gösterdi.
San Lang tek kaşını kaldırdı. “Sadece bir tane mi var?”
Xie Lian genç adamla kasabadan dönerken karşılaşmıştı, bu yüzden doğal olarak sadece bir tane hasır almıştı. “Bu gecelik benimle tek hasıra sıkışmayı dert etmezsen, birlikte yatabiliriz?” diye önerdi.
San Lang. “Olur.”
Xie Lian süpürgeyi aldı ve tekrar yerleri süpürmeye başladı, bu sırada San Lang da manastırda dolaşıyordu. “Daozhang Gege, tapınağında büyük bir eksiklik yok mu sence de?”
Xie Lian süpürmeyi bitirmiş ve hasırı sermek için yere çömeliyordu. Hasırı sererken cevapladı. “Bence inananlar dışında eksik bir şey yok.”
San Lang da çömeldi, bir elini çenesinin altına yaslamıştı. “Peki ya tanrının tasviri?”
Şimdi o söyleyince Xie Lian’da aslında en önemli şeyi unuttuğunu fark etmişti – tanrı resmini!
İçinde tanrısının tasviri bulunmayan bir manastıra manastır denmezdi. Buradaki tanrı kendisi de olsa, her gün sunak masasında oturacak hali yoktu sonuçta.
Bir süre kafa yorduktan sonra bir çözüm buldu. “Gelirken hat fırçası ve kağıt almıştım. Yarın asmak için bir portre çizerim.”
Kendi portresinin, kendisi tarafından çizilip, kendisi tarafından, kendi tapınağına asılması… Eğer bu hikaye Cennetin kulağına giderse, muhtemelen gelecek birkaç on yıl boyunca onunla dalga geçeceklerini tahmin ediyordu. Ama düzgün bir heykel yapmak değerli kaynaklarını ve zamanını tüketirdi. Bu yüzden aralarında bir seçim yapması gerekiyorsa, Xie Lian elbette on yıllar boyunca alay konusu olmayı seçecekti.
Beklenmedik bir şekilde San Lang konuştu. “Resim mi? Yardım ister misin?”
İrkilen Xie Lian güldü. “İlk olarak teşekkür ederim. Ama korkarım Xian Le’nin Veliaht Prensini nasıl çizeceğini bilmiyorsundur? Sonuçta neredeyse tüm heykelleri ve portreleri sekiz yüz yıl önce yakıldı. Hala kalan birkaç tane olsa bile, gören çok kişi yok.”
Ancak San Lang’ın cevabı tahmininden farklıydı. “Tabi ki biliyorum. Biraz önce arabada otururken Ekselansları Veliaht Prens’ten bahsetmemiş miydik?”
Xie Lian hatırladı. Sahiden yoldayken ‘Muhtemelen onu hiç duymamışsındır’ demişti, ama San Lang cevap vermemişti. Şimdi böyle söylemesi insanı şaşırtıyordu. Bu sırada Xie Lian hasırı sermişti, doğruldu. “Yoksa sahiden onun kim olduğunu biliyor musun San Lang?”
San Lang hasıra oturdu. “Biliyorum.”
Bu genç adamın hem görünüşü hem konuşurken ki tonu oldukça ilginçti. Sık sık gülümsüyordu ama o gülümsemelerin içten miydi yoksa karşısındakinin entelektüel zaaflarıyla mı dalga geçiyordu, anlamak güçtü. Yolculukları boyunca Xie Lian güneşin altında onun anlattığı her şeyi dinlemişti, bu yüzden de onun görüşlerini merak ediyordu. Genç adamın karşısına oturdu ve sordu. “Xian Le’nin Veliaht Prensi hakkında ne düşünüyorsun San Lang?”
İkisi kırmızı mumun titreyen ışığı altında karşı karşıya oturmuştu. San Lang’ın sırtı ışığa dönüktü, siyah gözlerine gölgeler yansıyor, yüz ifadesinin anlaşılmaz olmasına neden oluyordu. Kısa bir süre sonra cevap verdi. “Bence Jun Wu onu sahiden hiç sevmiyordu.”
Xie Lian böyle bir cevap beklememişti. Biraz gerileyerek sorguladı. “Neden böyle düşünüyorsun?”
San Lang. “Yoksa neden iki kez cennetten kovulsun?”
Bunu duyunca Xie Lian hafifçe gülümsedi, içinden, Gençlere has bir düşünce, diye geçiriyordu.
Başını eğdi, yavaş yavaş belindeki kuşağı çözmeye başlarken konuştu. “Bu olayla birisini sevip sevmemenin hiç alakası yok. Bu dünyada pek çok mesele ‘sevmek’ veya ‘sevmemekle’ basitçe açıklanamaz.”
San Lang. “Ah.”
Xie Lian döndü, beyaz botlarını çıkarttıktan sonra tekrar konuştu. “Ayrıca, eğer birisi yanlış bir şey yaparsa cezasını çekmelidir; Semavi İmparator her iki seferinde de sadece görevini yerine getiriyordu.”
San Lang tarafsız bir şekilde konuştu. “Belki de.”
Xie Lian dış cübbesini çıkarttı ve düzgünce katlanmış kıyafetlerini sunak masasına yerleştirmek için hareketlendi. Aslında bu konuda konuşmaya devam etmek istiyordu, başını tekrar çevirdiğinde ise San Lang’ın gözlerinin ayağına kilitlenmiş olduğunu fark etti.
Bakışları tuhaftı. Buz kadar soğuk denilebilirdi ama aynı zamanda da yakacak kadar deliciydi. Hem ateşle yandığı hem de soğuk bir niyet taşıdığı söylenebilirdi. Xie Lian başını aşağıya eğdiğinde hemen olanları anlamıştı. Genç adam onun sağ ayak bileğine sarılmış olan siyah, lanetli kelepçeye bakıyordu.
İlk lanetli kelepçe boynuna sarılmıştı, ikinci ise el bileğine. Her iki kelepçede oldukça uygunsuz yerlerdeydi, saklamaya imkan yoktu. Geçmişte insanlar sorduğunda Xie Lian bir cevap uydurmuştu, sanatını icra edebilmesi için bunların gerekli olduğunu söylerdi. Ama eğer soran kişi San Lang olursa, bunlara kolay kolay kanmazdı.
Ancak San Lang sadece bir an daha ayak bileğine baktı ama hiç yorum yapmadı. Xie Lian da bu konudan bahsetmek istemiyordu zaten, hasıra uzandı. Genç adam da yanına uzanmıştı, onun kıyafetleri hala üzerindeydi. Xie Lian onun muhtemelen yerde iç giysileriyle yatmaya alışkın olmadığını tahmin etti, sahiden bir yatak alması gerekiyordu. “Hadi uyuyalım.” dedi. Hafif bir esintiyle kırmızı mumun ışığı sönmüştü.
Ertesi sabah Xie Lian gözlerini açtığında San Lang’ın yanında olmadığını fark etti. Başını kaldırarak etrafa baktığında kalbi ansızın durmuştu.
Sunak masasının üzerinde bir resim asılıydı.
Resimde görkemli kıyafetlere bürünmüş ve altın maskeli bir adam, bir elinde kılıç diğer elinde çiçek tutuyordu. Her bir fırça darbesindeki canlılık mükemmeldi ve seçilen renkler zarifti. Bu ‘Tanrıyı Memnun Eden Xian Le’nin Veliaht Prensi’nin portresiydi.
Xie Lian bu resmi en son çok uzun yıllar önce görmüştü, bir süre hareket etmeden izledikten sonra ayağa kalktı. Giyindikten sonra perdeyi açtı. San Lang manastırın dışında oturmuş bir gölgede dinleniyordu. Gökyüzünü izlerken eğlenmek için süpürgenin sapını elleriyle döndürüyor, son derece sıkılmış görünüyordu.
Genç adam güneş ışığını çok sevmiyor gibiydi. Gökyüzüne bakışı göz önünde bulundurulursa sanki güneşi nasıl yere çekeceğini ve üzerinde zıplayıp pelte haline getireceğini planlar gibiydi. Kapının önünde düzgün bir şekilde süpürülüp bir yığın haline getirilmiş yapraklar vardı. Xie Lian dışarı çıktı ve sordu. “Dün gece iyi uyuyabildin mi?”
Hala duvara yaslanmakta olan San Lang başını ona çevirdi. “Fena değildi.”
Xie Lian yanına geldi ve elindeki süpürgeyi aldı. “San Lang, tapınaktaki portreyi sen mi çizdin?”
“Hı hı.”
“Çok güzel çizmişsin.”
Her ne kadar konuşmasa da San Lang’ın dudakları yukarı kıvrıldı. Dün gece uyuduğu yerden mi kaynaklıydı bilinmez ancak saçları bugün daha da eğri ve dağınık görünüyordu, her yerde tokadan kurtulmuş saç telleriyle tam bir karmaşaydı. Ama aslında hala oldukça hoş görünüyordu. Umursamaz bir dağınıklıktı ama bakımsız görünmüyordu, kendine ait bir cazibesi vardı. Xie Lian kendi saçını işaret etti. “Yardım ister misin?”
San Lang başını salladı ve Xie Lian’la birlikte tapınağa girdi. Oturduğunda, Xie Lian onun saçlarını çözdü ve ellerine alarak sakin ve dikkatli bir şekilde incelemeye başladı.
Avuç çizgileri ve parmak izleri mükemmel bir şekilde yeniden yaratılabilse bile hayaletler ve hortlaklar her zaman bir noktada hata yaparlardı. Yaşayan bir insanın sayısız saç teli vardır ve her biri güzel ve belirgindir. Pek çok hayalet ve hortlağın sahte derilerinde siyah bir buluta benzeyen saçları olurdu veya her tel kumaş parçalarıyla birbirine yapıştırılırdı. Veya doğrudan feragat edip… kel bir görünüm almayı tercih ederlerdi.
Dün gece Xie Lian, San Lang’ın parmak izlerinin ve avuç çizgilerinin olduğunu doğrulamış olduğundan rahatlamıştı. Ancak bu sabahki portreyi görünce tekrar şüphelenmekten kendini alamamıştı.
Sıradan bir insan bu portreyi nasıl çizeceğini nereden bilirdi?
Ama parmakları nazikçe San Lang’ın saçlarını okşadığında, genç adamın siyah saçlarının herhangi bir anormallik barındırmadan yumuşak ve upuzun olduğunu fark etti. Bir süre sonra muhtemelen hareketleri nedeniyle gıdıklandığı için San Lang güldü. Hafifçe başını kaldırdı ve göz ucuyla ona baktı. “Gege, saçımı mı topluyorsun yoksa aklında başka bir şey mi var?”
Uzun saçlarının dağınık ve açık olması San Lang’ın güzelliğine gölge düşürmüyordu, aksine ona şeytani bir hava katıyordu. Sorusu kulağa sataşma gibi gelmişti. Xie Lian gülümsedi. “Tamam, tamam.” Ardından hızla saçlarını topladı.
San Lang saçı toplandıktan sonra yansımasını görmek için yakındaki su kabına gitmiş ardından da dönüp, tek kaşını kaldırarak Xie Lian’a bakmıştı. Onun tepkisini görünce Xie Lian tekrar nazikçe öksürdü.
Önceden saçı yamuktu. Tekrar toplandıktan sonra ise hala eğriydi.
Her ne kadar San Lang hiçbir şey söylemeyip sadece ona bakmış olsa da, Xie Lian en azından birkaç yüz yıldır hiç bu kadar utanmamıştı. Ellerini indirdi, tam San Lang’a ‘Gel, tekrar deneyeyim’ diyecekti ki aniden dışarıda bir gürültü koptu. Arada bir duyulan ‘Asil Ölümsüz!’ bağırışlarına her yönden gelen ayak sesleri eşlik ediyordu.
Xie Lian sesleri duyunca irkildi ve hemen dışarı fırladı, manastırın ana girişi insanlarla dolmuştu. Her birinin yüzü heyecandan kıpkırmızıydı. Köyün başkanı ileri çıktı ve elini tuttu. “Asil Ölümsüz, köyümüzde yaşayan bir tanrıyı misafir etmek sahiden büyük bir onur!”
Xie Lian. “???”
Diğer köylüler de çoktan etrafını sarmıştı. “Asil Ölümsüz, Puji Köyümüze hoş geldiniz ve ne iyi ettiniz de yerleştiniz!”
“Asil Ölümsüz! Beni ve karımı kutsar mısınız?!”
“Asil Ölümsüz! Ailemden birisini hemen bir çocuk doğurması için kutsar mısınız!”
“Asil Ölümsüz! Taze su kestanelerim var! Yemek ister misiniz?! Yerken de beni bu sene iyi bir hasatla kutsar mısınız?!”
Köylülerin hepsi çok coşkuluydu. Xie Lian’ı dört bir yanından sarmış, istemsizce gerilemesine neden oluyorlardı. İçten içe kan ağlıyordu. Dün geceki yaşlı adamın ağzında bakla ıslanmıyordu. Tek bir kelime dahi etmemesi gerekirken, şafak vaktinde tüm köy olanları öğrenmişti!
Köylüler en başta manastırın hangi tanrıya ithafen yapıldığını bile bilmiyorlardı ama şimdi hepsi tütsü yakmak için yarışıyordu. Sonuçta hangi tanrı olursa olsun, tanrı tanrıydı ve dua etmekten zarar gelmezdi. Xie Lian aslında kapısına gelen bir avuç insan dahi olmayacağını, manastırın koca bir sene boyunca boş kalacağını, içeriye tek bir ruhun dahi girmeyeceğini düşünmüştü. Bu yüzden de en iyi ihtimali düşünerek sadece küçük bir tomar tütsü almıştı. Tüm stokunun bir anda biteceği nereden aklına gelirdi ki? Küçük tütsü kabı her tarafına sıkı sıkı dizilmiş tütsülerle ağzına kadar dolmuştu. Her yere tütsü kokusu sinmişti ve Xie Lian uzun zamandır böyle bir koku duymadığı için birkaç kez öksürmek durumda kalmıştı.
Bir öksürüğün ardından konuştu. “Öhö, yurttaşlarım, sahiden sizi zenginlikle ve hazinelerle kutsayamam, gerçekten. Öhöö, lütfen, burada zenginlik için dua etmeyin! Beklenmedik sonuçlar doğurabilir… Özür dilerim evlilikle dilemeyin lütfen… Hayır, hayır, sizi gebe kalmanız ve çocuk doğurmanız için de kutsayamam…”
San Lang da dağınık bir şekilde toplanmış saçını boş vermiş ve bağış kutusunun yanına oturarak bir elini çenesine yaslamış, tembel tembel ağzına su kestanesi atıyordu. Köydeki pek çok kadının dikkatini çekmişti, kıpkırmızı yüzleriyle Xie Lian’a soruyorlardı, “Ee…. O, siz….”
Her ne kadar ne soracaklarını anlamamış olsa da Xie Lian tahmin ederek onları anında durdu. “Hayır.”
Müthiş bir zorlukla kalabalık en sonunda dağılmıştı, sunak masası şimdi meyveler, sebzelerle ve hatta pirinç, erişte ve diğer pek çok şeyle doluydu. Öyle ya da böyle, en azından bir sürü adak almıştı. Xie Lian köylülerin dışarıda bıraktıkları çöpleri süpürdü. San Lang da peşinden geldi. “Tütsüler oldukça güzel.”
Xie Lian süpürürken başını iki yana sallıyordu. “Normal şartlar altında on belki on beş gün boyunca kutsanmak için gelen tek bir kişi bile olmazdı.”
San Lang. “Neden?”
Xie Lian ona baktı ve gülümsedi. “Aklıma geldi de, belki de senin şansın benim şanssızlığımı bir parça törpüledi.”
Bunları söylerken kapıdaki perdeyi değiştirmek istediği aklına gelmişti. Bu yüzden de kol yeninden yeni bir perde çıkarttı ve kapıya astı. Görebilmek için iki adım geriledi, bu sırada San Lang’ın aniden durduğunu fark etti. Xie Lian başını çevirdi. “Sorun ne?”
San Lang yüzünde düşünceli bir ifadeyle perdeye odaklanmıştı. Onun bakışlarını takip edince Xie Lian onun perdedeki büyülere baktığını fark etti.
Bu tılsımı uzun zaman önce çizmişti ve birbiri üzerine yerleşmiş, üst üste büyüler işlenmişti. Oldukça güçlü bir savunma sağlıyordu. Amacı ise kötülüğü uzak tutmak ve dışarıdaki kötü varlıkları geri püskürtmekti, içeri girmelerine engel oluyordu.
Ancak Xie Lian’ın kendisi tarafından yapıldığı için aynı zamanda talihsizlikte mi çekecekti? Sadece bekleyip görebilirdi. Sonuçta manastırın bir kapısı olmadığı için büyüler işlenmiş bir perdeyle bir parça güvende olurdu.
Genç adamın hareketsiz bir şekilde perdeye baktığını görünce, Xie Lian’ın içinde bir şeyler harekete geçti. “San Lang?”
Peki ya bu tılsım, genç adamın eşikten geçmesini ve içeri girmesini engelliyorsa?
Çevirmen: Nynaeve
135 notes · View notes
fufuthemad-archive · 5 years
Text
Hayatımdaki her şey bir akşamüstü çöktü. Ailem, sevgilim, kardeşlerim, arkadaşlarım, işim. Kaybedebileceğim ne varsa kaybettim. Yer çekiminin cazibesine kapılmış domino taşları gibi her şeyin bir bir çöküşünü izledim. Önünü kesemediğim bir furyanın arka sıradan izleyicisiydim. Ne sesimi duyurabildim ne de bir şeyleri net anlayabildim. İsimler, müzikler, kırılan küllükler, içilen biralar. Bir Reha Erdem filmi gibi her şey. Flu ve kopuk.  Bayramları hiç sevmedim. Bayram sabahı doğduğum içindir belki. Kendimi suçlamak bana gizli bir haz veriyor. Bunu bazen damarlarımda hissediyorum. Bazen de rüzgar esse yetiyor. - Dostlar güzeldir.  Mükemmel bir baba olmanın hayalini kurup gerçek bir abi bile olamadım. Bencilliğimin sınırlarında gezdiğim yıllar ihmal ettiğim küçük şeyler daha sonrasında insanların hayatını değiştirdi. Bazen geleceği bilmenin o kadar da iyi olmadığını düşünüyorum. Sonu ölümle biten bir yol için fazla iyimser davrandığımız fikri kafamdan çıkmıyor.  Bir şeyleri yazmasam ya çok mutlu olurum ya da birilerini vururum. Benim belaya, belanın bana zaafı var. Ama bunlar hüzünlü konular, özet geçelim. Kış gelsin de nar ayıklarız artık. Çok büyük şeylere gerek yok. Her şeyin yolunda gitmesine de gerek yok. Biraz kar yağsa yeter işte.   
15 notes · View notes
baljaponyada · 5 years
Text
Wong Kar Wai 1 ( Turkish)
Selam. Bugün birazcık bu taraflardan bahsetmek istiyorum. Sinemaya düşkünlüğü olan bir insan değilim. Bir çok insanın severek izlediği diziler ya da filmler beni çok kendine çekemeyebiliyor. Game of Thrones’u seviyorum deyip sezon bittikten sonra 3 sene izlemeyip, sonrasında bi game of thrones vardı hakikaten, izleyip biraz kafa dağıtayım deyip, 3 senelik birikimi bir haftada izleyebiliyorum. 
Dönem dönem gelen bir çeşit değişiklik benim için sinematik şeyler. Ya da bakayım bakalım insanlar neden seviyor bu kadar diyerek içine düştüğüm ve sonra da çıktığım bir batak.
Stressten, boş kalmışlıktan, belli bir takım şeyleri düşünmek istememekten sarabiliyorum.
Ve Kar Wai ile tanışmam da öyle oldu sanırım. 
Canımın bir çok sebepten ötürü sıkkın olduğu bir gün eve gelip, “allahım duvarlar üzerime üzerime geliyor” diye düşündükten sonra, belki de beni anlayan/anlatan ya da beni kendimden biraz uzaklaştıran bir şeyler bulabilirim diye gezinirken, 1 sene önce bir gün ansızın pat diye karşıma çıkan ve ilk dinlemede aşık olduğum bir müziği dinlerken, ofiste “adı neymiş yahu bu şarkının” diye baktığım bir şarkının aslında bir filmin soundtrack i olduğunu hatırlamamla başladı her şey. Şarkıdan yola çıkarak filmi buldum ve başladım izlemeye. 
Filmi ararken tabi “inanılmaz övgüler” aldığını da gördüm. Almasa da izlerdim. Sountrackine o kadar aşıktım ki bir süredir...Ve sanırım geçen seneydi ya da 1.5 sene önce, oturdum izledim “in the mood for love” ı.
Aşk filmi sevmem diyen bir insan olarak, ilk başta “allahım bu nasıl kalitesiz bir yapım bu nasıl ışıklar” diye söylenerek izlemeye başladığım filmi, 5 dakika sonrasında bırakamaz hale geldim. Bitirdiğimde ise uzun süre ekrana baktım kaldım öyle.
Sonra aynı yönetmenin filmlerini kurcalamaya başladım zaman zaman. Sonra bazılarını bir iki kez daha izledim. Öyle detaylar vardı ki, her izleyişimde aynı konu çevresinde dönen farklı şeyler yakalıyordum.
Ve en sevdiğim yazarın seneler önce Japon bir bey olmasının yanı sıra, en sevdiğim yönetmen de zamanla uzak doğulu Shanghai doğumlu bir bey olmuş oldu : Wong Kar-Wai.
Sonra anladım ki aslında ben romantik filmleri severmişim. Sevmediğim, her şeyi günlük güneşlik anlatmaya çalışan, gerçeklerden uzak, duygulardan ziyade çekim kalitesine önem veren birbirinin aynısı batı sineması romantizmi imiş.
Kar wai öyle bir yönetmen ki, detayları seven bir insansanız, insanın duygularının en çiğ yanından en ulvi tarafına minnacık detaylarda hayatın tüm gerçeklerini saklayarak size gösterebiliyor.
Kimse kimseyi batı sinemasında “olması gerektiği” dikte edilen özlemle öpmüyor, ya da kimse benim tabirimle “3. sınıf boğucu avrupa sineması” kıvamında kalp kırıklıkları ile acı çekmiyor. Kar wai dümdüz ama DÜMDÜZ hayatı çeken bir adam. Sokakta her gün yüzüne bakıp da, hiç derdi yok heralde dediğiniz bir çok insanın aslında içinde taşıdığı ağırlığı fotoğraf karelerine döküp bunu akıcı bir film şeridi olarak yansıtabilen bir insan.
İnsanın sırlarının olabileceğini, normal sandığınız bir bakışın neler ifade edebileceğini, hayatın yalnızca aşktan sevgiden ibaret olmadığını, aşkın sevginin de günlük akışın bir parçası olduğunu gösteriyor.
Filmlerinin bu nedenle “romantik” ya da “drama” olarak adlandırılmasını pek doğru bulmuyorum. Kar wainin kategorisi “hayat” olarak adlandırılabilir. Çünkü hiçbir filminde tek bir tema olmuyor. 
Bu nedenledir ki, olmayacak bir sevgiye saplandığınızda kaçamak bir bakışta kendinizi kar wainin herhangi bir filminin herhangi bir sahnesinde bulabiliyorsunuz. Ya da hayatınızın normal akışında tadını çıkarırken aniden kulağınıza filmlerinde ağırlıklı yer alan bir ya da bir iki soundtrack kulağınıza çalınmaya başlayabiliyor ve kendinizi bir anlığına kar wai nin karakterlerinden biri olarak görebiliyorsunuz.
Çok normal uyandığınız bir sabah, pencerenizi açıp dışarı baktığınızda karşınıza kar wai filmlerinden fırlamış sahneler çıkabiliyor.
Hayatı güzel ya da kötü, eğlenceli ya da sıkıcı, olması gerektiği ya da gerekmediği gibi göstermek yerine hayatı HAYAT olarak filmlerine aktarabilen bir yönetmen Kar Wai.
Mutlaka sevilmesi izlenmesi anlaşılması gereken mükemmel bir yetenek.
2 notes · View notes
ozkanoptik-blog · 5 years
Text
Güneş Gözlüğü Seçerken Dikkat Edilmesi Gerekenler
Güneş gözlüğü alırken nelere dikkat ediyorsunuz? Yüz şeklinize uygunluğuna, şıklığına, kalitesine, fiyatına… Peki ya cam kalitesi, güneşe karşı koruma gücü, dayanıklılığı? Gözlerinizi güneşten korumak için güneş gözlüğü alırken dikkat edilmesi gereken en önemli faktörler şunlardır:
Tumblr media
UV koruma
Çerçeve boyutu
Çerçeve malzemesi
Cam malzemesi
Cam Tonları ve Kaplamaları
Cam Teknolojisi
Yüz şekline göre seçim
UV koruma
Güneş,  göremediğiniz veya hissetmediğiniz UV ışınımını verir. Küçük dozlarda, D vitamini artırır. Ancak bunların çoğu güneş yanığı ve cilt kanseri gibi sorunlara neden olabilir. Aynı zamanda gözlerinize zarar verebilir.
Moda aksesuarı olmasının yanı sıra güneş gözlükleri sizi çeşitli ultraviyole ışık formlarından koruyarak, aydınlık koşullarda optik netliğini artırarak gözlerinize zarar gelmesini önler.
Güneş gözlükleri, kar sporları, su sporları ve aydınlık havalarda sürüş gibi aktiviteler sırasında yüksek düzeyde Ultraviyole (UV) ışığına maruz kalan insanlar için önemlidir. Güneş gözlüğü alırken, aranması gereken en önemli şeylerden biri % 100 ultraviyole (UV) korumasıdır. Güneş 93 milyon mil uzakta olmasına rağmen, yaydığı ultraviyole (UV) ışınları, katarakt, makula dejenerasyonu ve kanser de dâhil olmak üzere birçok hastalığa neden olabilir.
Tumblr media
Dikkat etmeniz gereken iki tür UV ışığı vardır:
UVB Işınları
UVB süper yoğundur; güneş yanığı ve kanserin başlıca nedenidir. Gözler için çok tehlikeli olabilir. UVB ışınlarının yıl boyunca yoğunluğu değişir ve yaz aylarında 10 ile 16 saatleri arasında çok daha güçlüdür. Bu, dünyanın eksenel eğiminin güneşe açılı olduğu ve UVB ışınlarının daha odaklanmasına neden olduğu yılın zamanıdır. UVB ışınları yaz aylarında daha yoğun olmasına rağmen, yıl boyunca cildi ve gözleri yakma veya zarar verme kapasitesine sahiptir.
UVA Işınları
UVA, Dünya yüzeyine ulaşan UV radyasyonunun% 95'ini oluşturur. UVA ışınları yıl boyunca yoğunluğu değişmez ve çok daha az yoğun olmalarına rağmen UVB ışınlarından 30-50 kat daha yaygındırlar. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda, UVA ışınlarının cilt kanseri gelişimine katkı sağlayabildiği ve belirli katarakt tiplerinin gelişimiyle bağlantılı olduğu gözlemlenmiştir.
Tumblr media
Çerçeve boyutu
Yeni güneş gözlüklerinizi seçerken ilk bakacağınız şey yüz boyutudur. Güneş gözlüğünün boyutu, yüz boyutunu yakından yansıtmalıdır - küçük çerçeveler daha küçük yüzlerle daha iyi yakışır ve bunun tersi de geçerlidir. Küçük yüzler için büyük boy çerçeveler gölge yapar. Bir çift gözlüğün boyutuna daha spesifik bir bakış için boyutlara bakın. Bu genellikle üç ardışık sayı olarak yazılır: (Göz Ebadı) ​​- (Köprü Ebadı) ​​- (Sap Ebadı).
Göz Büyüklüğü
Bu, bir lensin dış kenarından iç kenarına kadar olan yatay ölçümdür. Tipik genişlikler 40–66 mm'dir.
Köprü Boyutu
Köprü lensler arasındaki mesafedir. Tipik genişlikler 14–24 mm'dir.
Sap Uzunluğu
Bu, kol parçası ya da kulak parçası olarak da bilinen tapınak parçasının uzunluğudur. Tipik uzunluklar 120-150 mm'dir
 Çerçeve Malzemesi
Yeni gözlüklerinizin rahatlığı, güvenliği ve işlevselliğinde çok büyük bir rol oynadığından, amacınıza uygun bir çerçeve malzemesi seçmek çok önemlidir. 
Metal
Metal, ayarlanabilirlik kolaylığı nedeniyle güneş gözlüğü çerçevelerinin imalatında yaygın olarak kullanılan bir malzemedir ve birçok yüz şekli ve çerçeve stiline uyarlanmasını çok kolaylaştırır.
Tumblr media
Titanyum
Genellikle üst sınıf güneş gözlüklerinde ve optiklerde bulunan Titanyum çerçeveler darbelere ve çizilmelere karşı dayanıklıdır, paslanmaz özelliktedir.
 Polikarbon
Bu çok yönlü, sert plastik, ciddi darbe dayanımı sağlar ve birçok spor ve güvenlik camında bulunabilir. Dayanıklılıklarına rağmen sert çerçeveler olma eğilimindedirler ve çok esnek değillerdir. Spor yapan çocuklar için polikarbon bir çerçeve iyi bir seçimdir.
 Asetat
Asetat plastiğin kendisidir, fakat biraz farklıdır. Standart bir plastik çerçeveye kıyasla, Asetat çerçeveler daha güçlü, daha esnektir ve genellikle daha hafiftir. Asetat çerçeveleri çok çeşitli renk ve dokularda gelebilir.
Plastik
Güneş gözlükleri, Akrilikten Poliüretan'a kadar çok çeşitli plastik çerçevelerden yapılabilir. Plastik çerçeveler genellikle mevcut olan en ucuz çerçevelerdir.
 Cam Malzemesi
 Optik Cam
Bozulma olmadan görüş sağlamak için titiz standartlara göre taşlanmış ve parlatılmıştır. Birincil avantajı, yüksek seviyede bozulma ve çizilme direncidir. Ancak olumsuz yönleri, daha pahalı olmaları ve kırılmaları durumunda aktif sporlar için tehlike oluşturabilecek olmalarıdır.
Polikarbon
Sporcular, çerçevesiz gözlük seçiminde bulunanlar için en iyi tercihtir. Polikarbon camlar ışığa ve kırılmaya karşı dayanıklıdır (çizilmeye dayanıklı değildir), yüksek düzeyde optik netlik sunar ve çok güçlü, optik camdan 50 kat daha fazla darbeye dayanıklıdır. Tek dezavantajları, biraz daha düşük bir çizilme direnci ve optik cam veya NXT kadar iyi olmayan optik netlik seviyesidir.
Tumblr media
 NXT Poliüretan
Bu lens malzemesi gerçekten çizginin en üstünde. Optik camın tüm faydalarını, tüm polikarbon performans özellikleriyle birleştirmektedir. NXT lensleri, üstün darbe dayanımı, üstün optik netlik ve ultra hafif ağırlık içeren gelişmiş bir polimer malzeme olan Trivex ile yapılmıştır.
 Akrilik Camlar
Ucuz bir güneş gözlüğü çözümü için uygundur. Rahat ve moda güneş gözlükleri için ideal bir seçimdir. Akriliklerin birincil dezavantajı, bazı dayanıklılık ve optik netlikten ödün vermenizdir.
 Camların Renk Tonları ve Kaplamaları
Farklı mercek renkleri, farklı aydınlatma koşullarında merceğin performansına katkıda bulunur. UV korumasının artmasına katkıda bulunmaz. Farklı cam renkleri bir dizi farklı görünüm sağlar ve gözlerinizin değişen ışığa farklı tepki vermesine neden olur; bu da belirli renkleri belirli etkinlikler ve koşullar için daha uygun hale getirir.
Tumblr media
Gri yeşil
Bu tonlar renk açısından nötrdür ve renkleri değiştirmeden ışığın yoğunluğunu azaltarak net kontrast sağlar. Bu gruptaki koyu renk tonları, ortalama parlaklık durumlarının biraz üzerinde göz yorgunluğunu azaltırken ve derinlik algısını artırarak parlamayı kesmek için yapılır. Bu camlar sürüş gibi rengin önemli olabileceği aktiviteler için iyidir.
Kahverengi
Kahverengi tonlar ışığın kalitesini arttırır, nötr kahverengi tonları keser ve kullanıcıya kontrast ve derinlik algısını arttırır. Renk bozulmasına neden olabilirler.
Sarı / Altın / Kehribar
Bu lensler mükemmel kontrast ve derinlik algısı sağlar. Mevcut ışığı yükseltebilme yeteneklerinden dolayı orta ila düşük ışık koşullarında iyi çalışırlar. Düşük ışık koşullarında, bulutlu havalarda veya karda kontrastı arttırdıkları için, kayak, snowboard ve diğer kar sporları için idealdir.
Gül / Vermilion
Düşük ışıkta mükemmel görüntü çözünürlüğü sağlar ve kontrastı artırır. Renk yelpazesinin “puslu” mavi ucunu bloke ederek çalışırlar ve çoğu faaliyet için iyi bir seçimdir. Gül renkli camlar, zaman içinde çok az göz yorgunluğuna neden oldukları için uzun süre takılabilir.
Mavi mor
Öncelikle kozmetik giyim için, çok fonksiyonel bir değeri yoktur. Bunun gerçekten işlevsel ve kullanışlı olan mavi veya mor bir kroma kıyasla çok farklı olduğunu unutmayın.
Aynalı veya Flaş Kaplama
Bu, parlak ışığa karşı yüksek duyarlılığı olan insanlar için arzu edilen bazı camların dış yüzeylerine uygulanan yansıtıcı bir filmi ifade eder. Ayrıca, insanların gözbebeklerini görmesini istemiyorsan aynalı camlar idealdir. Camların yüzeyine çarpan ışığın çoğunu yansıtarak parlamayı azaltır. 
 Cam Teknolojisi
 Polarize Camlar
Işık su, kar, cam, kum veya kaldırım gibi düz yüzeylerden yansıdığında, o yüzeye dik olarak yansıtılır. Bu yansıtıcı parlama çok yoğundur ve artan göz tahrişine, göz yorgunluğuna ve bazı durumlarda sınırlı görmeye neden olma potansiyeline sahiptir. Polarize lensler, yatay olarak hizalanmış polarize mikro kristaller kullanarak, tüm dikey ışığı engeller ve gözlerinizi bu parlamadan korur. Polarize camlar özellikle yüksek dereceli yansıtıcı parlama olan yerlerde su sporları, bisiklete binme ve sürüş için uygundur, ancak ek UV koruması sunmazlar.
Fotokromik
Tumblr media
Fotokromik mercekler, sizi daha geniş bir koşulda korumak için otomatik olarak değişen ışık yoğunluğuna göre ayarlar. Bu lensler aydınlık günlerde daha fazla koyulaşır(daha fazla ışığı engellemek için) ve koşullar daha karanlık hale geldiğinde ise daha açık olur. Birkaç uyarı: Fotokromik işlem hemen gerçekleşmez ve soğuk koşullarda çalışmak daha uzun sürer. 
Degrade Camlar
  Degrade lensler yukarıdan aşağıya doğru yönlendirilir, böylece lensin üstü en karanlık olur. Bu lensler sürüş için iyidir, çünkü gözlerinizi tepegöz güneş ışığından korurlar ve merceğin alt yarısından daha fazla ışığa izin verirler;
Güneş gözlüğü yüz şekline göre nasıl seçilir
Yüzünüzün boyutunu belirledikten sonra, bir sonraki adım şekli belirlemektir. Aşağıya kategorilerden hangisinin yüzünüze uygun olduğunu belirleyin.
  Yuvarlak
Yuvarlak yüz, belirgin eğrilere ve daha az açılara sahiptir. İdeal gözlük, yüzünüzü uzatacak ve daha ince ve daha net görünmesini sağlayacak keskin açılı çizgileri vurgularken kavisli özelliklere sahip olmamalıdır. Dikdörtgen ve kare gözlükler bu yüz grubunun başarısının anahtarıdır.
 Kare
Kare şekilli yüzler - genellikle yüz boyunca aynı uzunluk ve genişliğe sahip - geniş bir alın ve güçlü bir çene çizgisi ile karakterize edilir. Bu kategorideki kişiler, daha dengeli bir görünüm için özelliklerinin keskinliğini tamamlamaya yardımcı olacak yuvarlak veya oval şekilli lenslere sahip bir çerçeve seçmelidir. Bu yüz için iyi sonuç verebilecek stil örnekleri damla, yuvarlak, oval veya dairesel eğrileri destekleyen herhangi bir çerçeve stilidir.
Oval
Oval yüzler nazikçe yuvarlanmış, oldukça düz özelliklere sahipler ve hemen hemen her renk tonları üzerinde iyi taşırlar. Sadece bu oldukça simetrik özellikleri engelleyen büyük kareler seçmeyin; kaşlardan elmacık kemiklerine kadar yüzünü kaplayan güneş gözlüklerini seçin.
Üçgen
Elmas şeklindeki yüzler, dar bir çene hattı ve yüzün en geniş kısmı olarak elmacık kemikleri ile alın ile karakterize edilir. Oval ve çerçevesiz çerçeveler, geniş veya yüksek elmacık kemiklerine iltifat yardımcı olacaktır. Üçgen yüzler, yumuşak kıvrımlara sahip çerçeveler kullanmalı ve kullanıcının elmacık kemiklerinden daha geniş olmamalıdır.
1 note · View note