#kimyondan;

[kwangseeo]

quando seu golden escapou e correu a toda velocidade no quintal alheio, restou a kwang olhar desesperado. o pelo dourado parecia um rastro de destruição enquanto mantinha um sorriso largo e a língua balançava para fora. apressou-se em ir até o local quando o cão se afastou e tentar colocar as coisas no lugar. infelizmente, nada estava dando certo quando @kimyondan apareceu. — i swear, it's my dog's fault. ele nunca me escuta... — apontou para a rua, mas não havia mais nada ali, o cachorro provavelmente fazia seu caminho de volta para casa.

[psuwan]

[ 📞 ] ‘ i’ll stay on the phone until you fall asleep. ’ ( dan / @kimyondan )

[ 📞 ] é o mínimo, né? inferno.

[ 📞 ] você que quis ver esses filmes tenebrosos e eu que sofro.

[ 📞 ] deveria ter ficado aqui porque eu não sei como vou no banheiro no meio da noite.

[ 📞 ] te amaldiçoo, dan.

[jiyeongbaek]

com seu tom choroso habitual concordou com o outro. — eu achei horrível também. total armadilha pro cidadão medroso tradicional. — não tinha nenhum amor pra abraçar nessas horas. um saco. — e eu que já tava saindo da clínica? só dar meia-volta.

                                   ◜ "eu tava saindo do mercado e, bom, não sei se foi o pierre que colocou e se foi, muito burro da parte dele, mas tinha uma decoração nova na frente." mexeu os braços imitando o monstro que tinha visto. "desses que fala e se mexe quando você chega perto. muito bom que a clínica é do lado ou você já morre ali no susto."

[piri-fani]

"Bir araştırma düşünün ki 75 yıl sürmüş olsun. Tam 75 yıl boyunca 750 kişiyi takip etmişler.

Birbiriyle çok zıt iki grup üstelik.. Bir yarısı Harvard Üniversitesi mezunu, diğer yarısı Boston’un en yoksul mahallerinde yaşayan gençler..

18 yaşında tutmaya başlamışlar kayıtları.

Gençlere sormuşlar, 'Hayatta seni en mutlu kılacak şey nedir?' Çoğunluk ne cevap vermiş tahmin edin...

İki zıt toplumsal kesim, tutmuş aynı yanıtı vermişler : Zenginlik ve şöhret !

Şimdi buraya kadar normal, ee ne olmuş ki diyebilirsiniz..

Ama iş o 750 genci, 70-80 yaşlarına kadar takip etmek olunca enteresan sonuçlar çıkıyor. Hem de öyle böyle detay değil, sağlık raporlarından, banka hesaplarına, aile bireyleri ile görüşmelerden , her yaşta ayrı fotoğraflarına kadar..

Araştırmayı sunan Amerikalı bir Psikiyatr Robert Waldinger. Fotoğrafları gösteriyor, 18 yaşındaki hali-80 yaşındaki hali.. Öyle enteresan ki görmeniz lazım..

O 750 kişiden kaçı ünlü ve zengin olmuştan öte, hedefte şu soru var, 'Kaçı mutlu ve sağlıklı yaşlılar olabilmişler?'

Hani zengin ve ünlü olunca mutlu olacaklardı ya...🙂

Olabilmişler mi?

Sizce....?

Keşke yazı değil de sohbet olabilseydi bu, cidden aklınızdan ne geçtiğini duymak isterdim...

Neyse fazla merakta bırakmayım sizi..

Zengin ve ünlü olmanın, mutlu ve sağlıklı olmakla direkt bir ilgisini ‘kuramamışlar’ efendim.!

Anahtar kelime ne biliyor musunuz?

'Sosyal ilişkiler' !

Onca 750 kişinin içinde, mutlu ve sağlıklı olan kişiler, etrafında dostları, akrabaları, komşularıyla, kısacası sevgi ile çevrili olanlar..

İster Harvard mezunu olsun, ister yoksul bir ailenin çocuğu.. Fark etmiyor.

Bu arada kaç arkadaşınız olduğu da önemli değil. İlişkilerin 'kalitesi' önemli. Güven duygusu , kabullenilme, takdir edilme, aidiyet vesaire..

Yani anlayacağınız 60-70 yaşlarına geldiğinizde, kolesterolünüzün veya tansiyonunuzun kaç bastığı bile bir şekilde ilişkilerinizin güzelliğine bağlı. İyi ilişkiler sadece vücudumuzu değil, beynimizi de koruyor.

İyi bir ilişkinin de baş tacı 'güven' diye vurguluyor adam..

Tam da geçenlerde kızımla bu konuda sohbet etmişken..

‘Dostluk’, dedim, tabakta kalan son patates kızartmasını birbirine ikram etmektir. O üzülünce ona kıyamamak, biri onu hırpalarsa ona siper olup korumak, o başarılı olduysa kendin olmuş gibi sevinmektir. Dost demek güven demektir güzel kızım. Sen önce güvenilir bir insan olacaksın ki etrafına da güvenilir insanlar toplansın. Sen yalancı, sen kıskanç, sen kaba biri olursan etrafında da öyle arkadaşlar olur. Gül bahçesi mi, diken tarlası mı, sen seçeceksin.'

Diyeceğim o ki, günümüz dünyasında tüm mutlulukların maddiyata

endeksli olması bir tesadüf değil.

Bir kurgu. Bir yönlendirme.

Yok mu sayacağız maddiyatı?

Elbette ki hayır.

Ama birinci sıradan indireceğiz.

Çok zengin ve ünlü bile olsa bir insan, sana telefonu teklifsizce açıp, 'Vayy be ..! Helal olsun kardeşim sana..!! Gurur duyuyorum seninle..' diyecek bir gerçek dostun yoksa neye yarar?

İçin katılıp ağladığında, ya da yüreğine kara kara isli bulutlar yürüdüğünde yargılanmayacağından emin olarak dertleşmeyeceksen bir can yoldaşıyla, zehrini nereye akıtabilirsin?

Tabakta kalan son patates kızartmasını yayıla yayıla ağzına atıyor olabilirsin..

Atlar, katlar, yatlar sahibi olabilirsin..

Herkes önünde iki büklüm eğilip ceketini ilikliyor olabilir, ama hayat, sen evinin kapısından içeri girip, o kapıyı kapattığın an başlar..

O kapının ardında, yani senin iç dünyanda kaç tane sevgili varlık var?

Kaçına güvenebilirsin?

Sen kaçı için güvenilir kişisin?

Gözlerin yaşlıyken kaçının kolları sana uzanır?

Kaçı senin hangi yemeği sevdiğini, veya ne bileyim kimyondan nefret ettiğini bilip, ona göre sana yemek pişirir?

Kaçı sen balkonda üşüdüğünde içerden bir pırtıl hırka alıp omuzlarına konduruverir?

Kaçını gecenin kör bir saati teklifsiz arayabilirsin, o seni arayabilir?

Yurdu yuvası olmayan, konacak yer bulamayan kuşlara döner yalnız insanlar...

Neticede Yaşar Kemal de dememiş mi ;

‘İnsan evrende gövdesi kadar değil,

yüreği kadar yer kaplar’ diye...

Yani evrende yakışıklı bir iz bırakmanın yolu zenginlik ve şöhretten değil de, 'insanlık' tan geçiyormuş .

Anlamak için 80 yaşımıza gelmeyi beklemeyelim bence... "

[villapelicanos]

◜» 𝒂 𝒄 𝒆 𝒊 𝒕 𝒐 𝒔

SUNSHINE "SUN' ROWELL, que sempre morou aqui, tem 30 anos e se parece muito com DEREK LUH. Ele trabalha como FAZENDEIRO e faz parte da comunidade muito feliz de St. Johns. (+ skzun )

YON-DAN KIM (kim yon-dan), que sempre morou aqui, tem 26 anos e se parece muito com JEON JUNG-KOOK. Ele trabalha como TATUADOR e faz parte da comunidade muito feliz de St. Johns. (+ kimyondan )

ERWIN ECCLESTON, que sempre morou aqui, tem 25 anos e se parece muito com SKEET ULRICH. Ele trabalha como ILUSTRADOR e faz parte da comunidade muito feliz de St. Johns. (+ erwinecc )

[hypnogaja]

abimle burgerciye gittik. burger king falan da değil buranın sağlam bi burgercisi var kimyon diye. işte paket yaptırıp geldik eve. açtık televizyonu. AMK O KADAR IYI BI BURGERDI KI TELEVIZYONU UNUTTUK SADECE YEMEĞE ODAKLANDIK O KADAR GÜZELDI günün tüm bokluğunu anında nötrledi amına koyayım dehşet iyiydi ya. 90 liraydı benim yediğim menü. abiminki 125 liraydı. gidip sikimsonik burgercilere 70 80 bayacağıma adam akıllı kimyondan burger yerim. olum yemek bu varoluşunu siktiğimin evrenindeki en güzel şey ya. insanları mutlu etmek istiyorsanız gidin aşçı olun ben istatistik yazılım falan beceremezsem sikerler diyip net gastronomi okurum amına koyayım. yazar çizer filozof.. sikerler hiçbir boka yaramıyor gün sonunda bildiğimizle yarrrak gibi kalmıyor muyuz? ben dünyaya oynicam abi. keyifçi olcam amına koyayım. eğlence sektörü mü? ver abi bana bi kilo. yemek sektörü mü? koy amına koyayım bol bol koy. bu saatten sonra böyle.

[gurmeaktar]

Frenk Kimyonu 50 gr

Frenk Kimyonu 50 gr

Frenk Kimyonu 50 gr Keraviye 50 gr Frenk Kimyonu Nadir ve kıymetli bir baharat. Latince ismi: Carum carvi L. normal kimyondan farklı bir türdür. Özellikle öğütüldüğünde ya da ısıya maruz kaldığında hoş aroması açığa çıkar. Ekmek yapımında kullanılır. Çay olarak demlenebilir. Turşu yapımında kullanılır. Lahana yemeğine eklenir. Antioksidanlarca çok zengindir. Menşei: Fas

[ergumuaz]

Halit Çelikbudak yazdı…

Bir süre önce İstanbul’daydık eşimle… Yeditepeli Şehir’de… Divan şairi Hayali’nin ‘O balıklar ki denizde yaşarlar, denizi bilmezler’ dediği gibi İstanbul’da yaşayanların çoğu İstanbul’u bilmez… İstanbul’u tanımak kolay da değil… Önce okumak gerekir… Mesela Ahmet Hamdi Tanpınar‘ın ‘Huzur’unu, Mithat Cemal Kuntay‘ın ‘Üç İstanbul’unu, Edmondo De Amicis‘in ‘İstanbul’unu… Liste uzayıp gidiyor… Sonra Suriçi’nden başlayıp gezmek gerekir…

Sirkeci’ye uğradık eşimle… İlk durağımız Filibe Köfteci’siydi… 1893’den beri Cağaloğlu’na çıkarken solda… Hep aynı yerde… Kurucusu Bulgaristan’ın Filibe kentinden gelmiş. Şimdi ailenin beşinci kuşağı işletiyor. Basit, salaş bir yer… Gurme değilim ama sadece soğan, tuz ve kimyondan olan bol sulu köfte ve piyazı çok lezzetliydi… 1.5’ar porsiyon yedik… Zaten sadece köfte, piyaz, tatlı olarak da revani var… Çalışanlar en az 40 yıldır buradaymış…

Maksadım köftelerin lezzetini anlatmak, köftecinin reklamını yapmak değil tabii… Zaten yeteri kadar ünlü… Amacım çoğu kişinin bilmediği bir konuyu anlatmak… Bu çok az bilinir… Gurmelerin yazılarında görmedim… Halbuki bu köfteci dükkanı bir döneme tanıklık etmiş… 1889’da kurulup 1908-1918 arasında devlet yönetimine egemen olan İttihat ve Terakki’nin önde gelenlerinin buluşma yeridir burası…

Enver ile birlikte İttihat ve Terakki’nin Manastır ve İstanbul Teşkilatları’nı kuran Kazım Karabekir Paşa anılarında anlatır. 2. Baskısı 2011’de Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan anıların 317. sayfasında özetle şöyle anlatıyor. ‘Akşamüstü köfteci Ali Efendi’nin lokantasına gittim. Az sonra Talat ve Erkan-ı Harp Binbaşı Hafız Hakkı beyler geldiler. Hakkı Bey sordu: ‘Kazım… Bil bakalım biz nereden geliyoruz?… Ve arkasından şu sözleri de yetiştirdi. Beyhude düşünme bulamazsın. Hiç kimsenin aklına gelmeyeceği yerden! (Kulağıma eğilerek yavaş sesle) Saraydan! Sultan Hamid’le mülakattan! dedi. ….Akşamları Sirkeci’deki Ali Efendi’nin lokantasında buluşmak üzere ayrıldık..’ …. İnanılmaz gibi değil mi… Ama gerçek… Karabekir Paşa anlatıyor uzun uzun…

Tarihiyle, boğazıyla, şarkılarıyla, şiirleriyle, romanlarıyla, filmleriyle bugün dünyanın en önemli metropollerinden biridir İstanbul… Bir İstanbul var ama herkesin gözünde hep farklı bir İstanbul…

Sirkeci’de gardan başlayan turumuz, köfteci, Tan Matbaası’nın daimi sergisi, Türk basınının az bilinen patronlarından ama cimriliği ile ünlü Halil Lütfü Dördüncü Hanı, Türk Ulusal Mimari Akımı’nın örneklerinden Büyük Postane, yanında Hobyar Mescidi, Art Nouveau tarzının en iyi örneklerinden Vlora Han, Deutsche Orient Bank’ın bulunduğu Germania Han, Hayyam Pasajı gibi mekânları gezerek devam etti. Her birinin hikayesi ayrı…

Bu arada Meserret Kıraathanesi ve Oteli’nin olduğu binanın önünde durup baktık… Filibe Köftecisi’nin biraz ilerisinde… İttihatçı subayların uğrak mekanı olan Meserret 1896’da kurulmuş… 1913’teki Bab-ı Ali Baskını’nını planlandığı ve baskını yapacak İttihat ve Terakki ekibinin de toplandığı yer… Şimdi yok ama bir zamanlar kıraathane aynı zamanda edebiyatın da kalbinin attığı yermiş… Salah Birsel ‘Kahveler Kitabı’nda ‘Burada hiç değilse bir kez oturmamış edebiyatçı da gösterilemez’ diye bahseder. Kıraathane’nin üst katı otel olarak kullanılmış. Atatürk, 1912’de birinci katta köşedeki odada kalmış… Simge olarak buraya bir süre Türk Bayrağı asılmış… Bu ve diğer mekânları bir başka yazıda anlatırım… Eşimle bir güne sığdırabildiğimiz…

Halit ÇELİKBUDAK

İstanbul’da Tarih Turu… Halit Çelikbudak yazdı... Bir süre önce İstanbul’daydık eşimle… Yeditepeli Şehir’de… Divan şairi Hayali’nin ‘O balıklar ki denizde yaşarlar, denizi bilmezler’ …

[rizasizbahcaningulu]

günaydın haşlanmış yumurtanın üzerine kimyondan başka bişey atmıyosunuzdur umarım

[neiyigelirportali-blog]

Kimyonun faydaları nelerdir? Kimyon hangi hastalıklara iyi gelir? Kimyon çayı nasıl yapılır?

Hint mutfağının ana hususu olan kimyon birçok yemeği tatlandırmak hedefi ile kullanılır. Bunun yanı sıra kimyonun insan sıhhatine birçok yararı da vardır. Münhasıran gaz söktürücü ve mide rahatlatıcı tesiri olan kimyon sindirim illetleri için mucize bir baharattır. Tane ve toz halinde kullanılabilir. Pekala kimyonun yararları nelerdir? Kimyon hangi marazlara yeterli gelir? Kimyon çayı nasıl yapılır? Sizler için kimyona ilişkin her şeyi haberin detayına ekledik.

Ufak tohum parçacıkları olan kimyon yemeklere harika bir lezzet verir. Mahsusen etli yemeklerin tadını daha sıklaştıran kimyon Akdeniz devletlerinde sıklıkla kullanılır. Lezzetli olduğu kadar yararı da olan bu tohum, folatlar, niasin, piridoksin riboflavin tiamin, A, C, E ve K vitaminleri bakımından zengindir. Bunun yanı sıra beta karoten deposu olarak da bilinir. Maydanoz ailesine ilişkin olan kimyon, İlkbaharda olgunlaşır ancak en çok sonbahar ve kış aylarında çayı yapılarak tüketilir. Şemsiye üzere açan bitkiden elde edilen tohumlar toplanır. Kurutularak baharat biçiminde tüketilir. Kokusu ile ortamda çabucak kendini ayan eder. Uçucu yağ, tanen ve reçine içeren kimyon sindirim illetleri için sıklıkla alternatif tıpta önerilir. Kebap yemeklerinde ete farklı bir tat vermek için kullanılır. Tadı biraz acı ve serttir.

KİMYONUN YARARLARI NELERDİR?

– Güçlü bir demir deposu olan kimyon anemi illetinde doğal ilaç olarak kullanılır. 

– Ciltte oluşan sivilce akne, dökülme ve tahriş üzere durumları yatıştırmada epeyce tesirlidir. Sirke ile karıştırılıp cilde uygulandığında sivilce ve akne meselelerini hafifletir. E vitamini bakımından varlıklı olan kimyon kırışıklık, yaşlanma ve sarkmaları önler. 

– Saçların daha sağlıklı büyümesini destekler. Kökünü yenileyerek dökülmeyi ve yıpranmayı önleyerek daha parlak ve canlı görünmesini sağlar. Siyah kimyondan elde edilen yağ ve zeytin yağını karıştırıp banyo sonrası saça masaj yaparak uygulandığında dökülmeyi sıfırlar ve bunun yanı sıra yeni saçlar çıkartır. 

– Kandaki şeker seviyesini yeniler ve diyabet rahatsızlığının risklerini azaltır. 

– Homeglobin içeriği sayesinde kansızlığı tedavi eder. Bunun yanı sıra oksijen seviyesini koruyarak vücut içi kan seviyesini istikrarlar. 

– Adet vakitlerini sisteme sokar. 

– Bilhassa kış aylarında yaşanan üst teneffüs rahatsızlıklarını giderir. Metabolizmayı hızlandırır sindirimi kolaylaştırır. Vücuttaki toksinlenmeleri idrar yolu ile atmaya yardımcı olur.

– Çay olarak tüketildiğinde gaz kusma, ishal ve mide rahatsızlıklarına düzgün gelir. Böbreklerin sıhhatini korur.

– Karaciğerdeki iltihaplanma ve toksinleri atar. 

KİMYON ÇAYI NASIL YAPILIR?

10 tane kimyon tohumunu 2 su bardağı su ile kaynatınız. Tatlandırmak için içerisine biraz karabiber ekleyiniz. C vitamini tesiri olan bu çay kış hastalıklarına karşı bünyenizi güçlendirir. 

Kimyonun faydaları nelerdir? Kimyon hangi hastalıklara iyi gelir? Kimyon çayı nasıl yapılır?

[gurmeaktar]

Frenk Kimyonu 50 gr

Frenk Kimyonu 50 gr

Frenk Kimyonu 50 gr Keraviye 50 gr Frenk Kimyonu Nadir ve kıymetli bir baharat. Latince ismi: Carum carvi L. normal kimyondan farklı bir türdür. Özellikle öğütüldüğünde ya da ısıya maruz kaldığında hoş aroması açığa çıkar. Ekmek yapımında kullanılır. Çay olarak demlenebilir. Turşu yapımında kullanılır. Lahana yemeğine eklenir. Antioksidanlarca çok zengindir. Menşei: Fas

[kwangseeo]

avançou preocupado e segurou o braço alheio para ver antes de se tocar que provavelmente não deveria fazer aquilo, então soltou-o. kwang se considerava fácil de esquecer, mas o ex certamente não era. — ah eu vou pagar sim ou nunca mais vou conseguir dormir pensando que estraguei uma coisa que não é minha e não ajudei a arrumar. mesmo que seja da joja. — arrumava os óculos enquanto falava, mesmo que não caíssem pegou por mania quando nervoso. — você pode me passar o número dele? se você ainda tiver o meu número pra me passar o número dele. — acrescentou a última informação rapidamente. — a gente? você também quer correr atrás do meu cachorro? — mais uma vez estava pronto para se iludir.

                                   ◜ olhou-o estranhando a preocupação, aí lembrou que era normal na cidade. "ah, tá tudo bem, é que eu fiz uma tatuagem hoje e bati ali." mostrou o braço com o plástico. "vai pagar? então suave, porque eu não tenho grana sobrando pra arrumar um quintal que nem é meu." ergueu os ombros, era a pessoa mais despreocupada que conhecia. "nem faço ideia de onde isso veio, mas nem duvidaria que é da joja, foi coisa do meu senhorio. eu não sou de decorar nada, ele que achou que ia ficar legal pros moradores. posso perguntar a ele..." nem fazia questão, o verdadeiro dono que trouxera para eles e os colegas de quarto, alugava um quarto ali, toda a 'área' comum era fora da sua responsabilidade a seu ver. "a gente não devia correr atrás do seu cachorro? sei lá, porque se você fingir que não me viu, posso fingir que não te vi e a gente ignora essa bagunça juntos. o mais importante é ele."

[kwangseeo]

largou de imediato o que tinha nas mãos para acudir o rapaz terminando de quebrar o enfeite. — ele te machucou? — aproximou-se como se pudesse analisar alguma coisa. — pelo menos você viu o cachorro! tem vezes que ele apronta e sai correndo e eu falo pras pessoas 'ah foi meu cachorro' e elas ficam 'não tem nenhum cachorro aqui' e eu pareço um maluco. eu vou pagar tudo que ele estragou. — tateou os bolsos, mas não tinha dinheiro. precisaria do cartão de crédito. — eu só... em que loja você comprou? por favor não me diga que é herança de família, algo muito especial que sua falecida avó deu pra você antes de morrer.

                                   ◜ voltou da loja de tatuagens com uma nova no braço. como era ele e o colega na mesma, sempre que estavam entediados, uma nova ideia pra uma surgia e dessa vez, ele foi a cobaia da nova técnica. estava tomando cuidado pra que nada batesse, porque doía, quando o cachorro veio correndo e dan, pra desviar, se esquivou de vez e bateu na cerca de casa. olhou o outro com uma careta de dor. "infelizmente, não teve como não notar ele." olhou em volta, notando a destruição. "tem certeza de que não é um diabo da tasmânia?"

[gwilcy]

"boneco de posto é para atrair?" falou um tanto chocada, até porque nunca se atraiu por eles. quando era criança, sentia um ligeiro medo de ser acertada pelos braços frenéticos, apesar de rir deles também. "viu só? parceria de milhões... e os dois são meio mercenários. não dá para confiar em caras com bigode. acho que por isso que o pierre não tem um, pra não entregar de cara que ele é maluco. ou ele não conseguiu ter um bigode."

                                   ◜ "tudo bem, não me ofendi, mas aí teria que ser um boneco de posto que quer espantar os clientes e não atrair." colocou as mãos dentro dos bolsos do casaco, mas acabou fazendo uma reflexão. "o que também não faz sentido para o pierre, ele é mercenário, jamais ia espantar o pessoal." estreitou os olhos. "pode ser, porque só levei o susto quando saí, agora to com dor de cabeça. detesto esses monstros. deu certo, vou precisar do dr. harvey."

[iludidasempre]

soltou uma risadinha ao escutar a história alheia. "o quão assustador era esse boneco?" resolveu emitir o seu fanatismo por decorações assustadores de halloween, tinha inclusive comprado um animatrônico e colocado em seu jardim. "digamos, de um nível fofo como os filmes de animação do tim burton ou horripilante como nos filmes do exorcista?"

                                   ◜ "eu tava saindo do mercado e, bom, não sei se foi o pierre que colocou e se foi, muito burro da parte dele, mas tinha uma decoração nova na frente." mexeu os braços imitando o monstro que tinha visto. "desses que fala e se mexe quando você chega perto. muito bom que a clínica é do lado ou você já morre ali no susto."

[olivlee]

"que tipo de monstro? tipo... a aparência dele." franziu o nariz, fazia alguns dias que não passava no centro, talvez fosse melhor que continuasse assim. "por que ele não bota isso, sei lá, dentro do mercado dele? credo."

                                   ◜ "eu tava saindo do mercado e, bom, não sei se foi o pierre que colocou e se foi, muito burro da parte dele, mas tinha uma decoração nova na frente." mexeu os braços imitando o monstro que tinha visto. "desses que fala e se mexe quando você chega perto. muito bom que a clínica é do lado ou você já morre ali no susto."