Tumgik
#kuruluyor
korkutkalkan · 2 years
Text
Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladı: Kültür ve Cemevi Başkanlığı kuruluyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladı: Kültür ve Cemevi Başkanlığı kuruluyor
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cemevleri Temel Atma ve Toplu Açılış Töreni’nde konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:*Elazığ Karakoçan, Ankara Altındağ, Erzurum ve Erzincan Kemah’ta hizmete açacağımız 4 cemevinin, kullanacak vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum. *Kütahya ve Kayseri’de inşası süren, Burdur Çavdır, Denizli Ardıçlı, Bilecik Bozüyük, Aydın…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
cokuntu · 8 months
Text
evlenmek istediğimiz erkeğin soyadını almak istemiyoruz diye o kişiye saygı duymuyor oluyormuşuz
10 notes · View notes
birtekhayalimsensin · 2 months
Text
Günümüzün ilişkileri sevmek üzerine değil elde etmek üzerine kuruluyor
91 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 6 months
Text
NELER OLUYOR?
TÜRKİYE’YE NASIL BİR TUZAK KURULUYOR?
Şuan Türkiye’de;
1-Van DEM Parti adayı Abdullah Zeydan’ın mazbatasının verilmemesinden çok daha öte şeyler yaşanıyor.
2- Van’da başlayıp Siirt, Batman, Diyarbakır, Adana, İstanbul ve daha bir çok il ve ilçelerde başlayan olayların, seçimden sadece iki gün sonra bu kadar yayılmasının başka sebepleri de var. Bence bunların acilen dikkate alınması lazım.
3- PKK’nın direk sokak çağrıları, Kobani olaylarının ilk anlarını andıran protestolar daha da yayılabilir, Çok ciddi güvenlik krizine hatta İstanbul dahil, bir çok yerde sokak terörüne dönüşebilir.
4- 31 Mart yerel seçimlerinde CHP-HDP ortaklığının kazandığı moral üstünlük Türkiye’yi çok ciddi iç bölünmelere, çatışmalara hatta bölgesel krizlere sürükleyebilir. Bunun işaret fişeği ateşlendi. Bu ortaklık sadece demokratik tercihler için kurulmadı.
5- Aslında bu olayların başlayacağını zaten biliniyordu, bekleniyordu. Abartmıyorum, bekleniyordu. Neden? Anlatalım:
6- Türkiye’den Basra Körfezi’ne uzanan, bölge ülkelerini ekonomik, güvenlik hatta siyasi yakınlık olarak birbirine bağlayacak Güney Koridoru inşa ediliyor. Türkiye ve Irak, gecikmeli de olsa, bu konuda anlaştı.
7- Bu Koridor, Çin’den Londra’ya uzanan, Türkiye’yi ana eksenlerden biri yapan Orta Koridor’un benzeri. Sadece ekonomik değil, coğrafya inşasının da önemli bir parçası.
8- Bu kapsamda, Irak’ın Kuzeyi’nde tarihin en büyük operasyonlarından birine hazırlık yapılıyordu. Koridorun güvenliğini tehdit eden ne varsa bölgeden temizlenecek.
9- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bu yaz Irak’ın kuzeyinde PKK’nı kalıcı olarak bitireceğiz. Ölümcül darbe indireceğiz” cümlesi bunun açık ilanıydı. O bölgede PKK tamamen temizlenecekti.
10- Türkiye ve Irak yönetimi, Koridor güzergahının güvenliğinin kalıcı olarak çözülmesi için kapsamlı anlaşmaları yaptı. Sadece ne zaman başlayacağı tam tarih olarak bilinmiyor. Ancak Nisan sonu-Mayıs ayı içinde bekleniyor.
11- Seçimlerden sonra, işte bu büyük operasyonun engellenmesi için Türkiye içinde, PKK’nın öncülüğünde, CHP’nin koruması altında çok büyük kitlesel hareketlerin, tepkilerin örgütleneceği hatta şehir terörünün yeniden devreye alınabileceği zaten biliniyordu.
12- PKK bu tepkiyi Van’daki “Mazbata olayı” ile başlatmış oldu. O olmasa da başlayacaktı, belki biraz daha geç başlayacaktı. Aslında bu olayla, güvenlik krizi erkene alınmış oldu.
13- PKK’nın burada iki amacı var: Birincisi; Irak’ın kuzeyinde başlayacak büyük operasyonu içeride büyük krizleri hatta terörü ateşleyerek durdurmak. İkincisi; Güney Koridoru’nun inşasını engellemek.
14- İkinci madde tamamen bölgesel ve küresel güç denklemleri bağlantısını ortaya koyuyor. Hangi ülkelerse (bir çoğunu tahmin edersiniz) bu projeyi baltalamak için harekete geçmiş görünüyor.
15- Bu ülke ve çevreler, PKK’yı en etkin ve en kirli bir şekilde kullanacak. Her şeye hazır olunmalı. Yine bu ülke ve çevreler, CHP’yi en etkin bir şekilde kullanacak, buna da hazır olunmalı. Seçim sonuçları 2 gün içinde güvenlik şantajı olarak Türkiye’nin önüne sürülmüştür!
16- Bu iş, Kobani olaylarının bile ötesine geçebilir. Çok daha yaygın bir krize dönebilir. Türkiye içeride ağır bir bunalıma sokulabilir. Bölgesel etkinlik alanının daraltılması için harekete geçilmiş olabilir.
17- Peki Türkiye tedirgin olup geri adım atar mı? “Terörle terbiye” gibi geleneksel yaptırıma boyun eğer mi? “İçeriden vurup dışarıda durdurma” silahı bu sefer işler mi?
18- Eğer boyun eğerse, “Türkiye’nin bölünebilirliği”, uzun bir aradan sonra yeniden tartışma alanına taşınacak. Bölgesel nüfuz alanındaki genişlemede gerileme dönemi başlatılmış olacak. Bunlar olursa zaten “iç güvenlik” diye bir şey artık bir daha asla mümkün olmayacak.
19- Türkiye boyun eğmemeli. Dışarıda birileri “Türkiye’de iç savaş çıkar” söylemlerini yeniden servis etmeye başladı bile. Bu bile aslında neler olduğunun, olabileceğinin bir göstergesi.
20- Seçim sonuçları ne olursa olsun, “Dirayetli Ülke, Güçlü Devlet” pozisyonu asla terkedilmemeli. İçeride, bunun tam tersi “mantıklı gerekçe” sunanların bu oyunun bir parçası olabileceği asla akıldan çıkarılmamalı. Kim olursa olsun…
21- Önümüzdeki 1, 2, 3 yıl içinde bütün bölge, Doğu Avrupa, Rusya, Pasifik, Doğu Afrika savaş bölgesine dönebilir. Bütün ülkeler buna hazırlık yapıyor ve bu gerçekten de bekleniyor.
22- Böyle bir dönemde her devletin öncelikleri değişmiştir. Bu değişikliği yakında Avrupa ülkelerinde göreceksiniz. Kimse kimsenin gözünün yaşına bakmayacak. Her devlet ayakta kalmak için olağanüstü tedbirlere gidecek.
23- Böyle bir atmosferde Türkiye asla “zayıf ülke, zaaflar devleti” olamaz. Terörle, siyasi şantajlarla, “iyi niyetli nasihatlerle” hizaya sokulursak, küresel bunalımda biz de ayakta kalamayız.
24- Türkiye’nin üstünde hiçbir siyasi önceliğin meşruiyeti yoktur!
İbrahim KARAGÜL
62 notes · View notes
derya-deniz · 4 months
Text
Tumblr media
💙🕊️🥀___Bir kuşun kanadını taşıyacak gücüm bile yok bugün.
Öyleyse hayat niye inatla, boş bulduğu tek yer benmişim gibi, gelip ruhuma kuruluyor?___🕊️🥀💙
Tumblr media
#Ali Ayçil #alıntı #güzelsözler #derya #deniz
36 notes · View notes
yasemin87 · 6 months
Text
BOŞANMAK
Ben 20 yıldır eşinden ayrılmış bir bayanım.
Neden mi ayrıldım?
İşte sorun burada...
Ben bunu ne eşime, ne aileme 20 yıldır anlatamadım.
Sanılıyor ki boşanmak için dayak yemem lazım.
Kafam gözüm yarılmalı elim kolum kırılmalı.
Yanda aç kalmalıyım, açıkta kalmalıyım
üstüm başım perişan olmalı.
Aldatılmalıyım, ortada kalmalıyım.
Bende öyle değildi...
Ben babasız büyüdüm.
Annemi gördüm.
Bizi nasıl baktı büyüttü, nelerle baş etmek zorunda kaldı.
Bir evin hem anası, hem babası nasıl olunur ondan öğrendim ben.
Evliliğimin 8. yılında farkettiğim şey ben de annem gibiydim.
Bir evin hem erkeği hem kadını. Oysa evlilik müştereklikti.
Bunu eşimle konuştuğumda kızdı dalga geçti, anlamadı.
Ona göre o görevlerini eksiksiz yapıyordu, ben de yapmalıydım.
İşte burada benim için uykusuz geceler başladı.
İlk düşündüğüm, madem bu kadar şeyi tek başıma yapıyorum, o zaman benim bir erkeğe ihtiyacım yok dedim.
Bu da eşime olan saygımı kaybetmeme sebep oldu.
Saymadığınız birisini sevemiyorsunuz.
Bambaşka biri oluverdim.
Bir yere mi gitmek istiyorum, gidiyorum.
Bir şey mi almak istiyorum, alıyorum.
Konuşmak mı istiyorum, konuşuyorum.
Bunun için kimseden izin istemiyorum.
Bu eşimi deli ediyor.
Ona göre ona sormalı, izin istemeliyim.
Doğrusu bence de bu, ama bir kadın her şeyi tek başına yapıyorsa bunları da yapabilir.
İşe gidip geliyorum.
Gecenin bir köründe metrolarda, otübüslerde sarhoşlarla baş etmek zorunda kalıyorum.
Eve geliyorum yemek bulaşık tam bitiyor,
bir de kocanın keyfi.
Kadınım ya!
Ama yan komşumda bir akşam 10’a kadar oturamıyorum çünkü kocası var, ama metro otübüs duraklarında elin serhoşlarıyla oturabilir, yolculuk yapabilirim.
Evde aynı filmi bile birlikte bakamıyoruz.
Aynı şarkıyı birlikte söyleyemiyoruz.
Ya biz dans bile edemiyoruz.
Ya belimi incitiyor, ya ayağıma basıyor.
Ya da sadece sağa sola dönüp duruyoruz.
Az kıvırsam sen dansöz müsün?
Gülsen o ne o***pu musun?
Ciddi olsan kadın kadın değil, 12 ayak buzdolabı.
Ulan ben ne olacağımı şaştım.
Eşimin istediği gibi olayım yuvamda huzur olsun derken bir de baktım ben yittim.
Öyle ruhsuz kişiliksiz bir ucube oldum çıktım.
Hayır dedim, ben ben olmalıyım.
Ben oldum ama eşim beni istemedi.
Ben de onun istediği gibi olamadım.
O da benim istediğim gibi olamadı.
Boşandık...
Şimdi ben kötü müyüm?
Ya da eşim mi kötüydü?
Boşanmak için birinin kötü mü olması gerekiyor?
Ya da evlilik için iyimi olmak gerekiyor?
Hani uyum?
Hani paylaşmak?
İnsanlar vardır balık ruhlu maviyi sever,
derinliği sever, sessizliği sakinliği sever...
İnsanlar vardır kartal ruhlu, uçmayı sever, yüksekliği sever, gücü sever...
İnsanlar vardır kurt gibi sürüyü sever, geceyi sever...
İnsanlar vardır her biri bir başka renk,
bir başka şarkı, nota...
Düşünsenize kalabalığı ve şamatayı seven biriyle sesizliği yalnızlığı suskunluğu seven nasıl bir araya gelir, nasıl mutlu olur?
Eş demek bir ömür demek, bir hayat birlikte yürümek demek.
Yanlış insanla doğru yolda gidilmez.
Şimdi dönüp geriye baktığımda bir suçlu aramıyorum, kimseye kızgın ya da kırgın değilim.
Biz sadece farklı insanlardık.
Hem de çok farklı.
Bunu söylediğimde sen kocanı hala seviyorsun belki bir gün gene barışırsınız diyorlar.
Gülüyorum...
Evet kızgın değilim, ama bu onu seviyorum demek değildir.
Ben kendimi seviyorum.
Kendime olan saygımı korumaya çalışıyorum.
Sevgi geçmişin acıları ile değil geleceğe
olan umut ve güvenle yaşar.
Bu gün bakıyorumda evlilikler hala aynı
temeller üzerine kuruluyor.
Ve aynı yanlışlardan dolayı yürümüyor.
Beyler, Hanımlar...
Artık 21 yüzyılda yaşıyoruz.
Kimse kimseye ne muhtaç, ne köle.
Hayat yolunuzu çizin ve çizdiğiniz yola girenlerle devam edin.
Başka yoldakilere göz atmayın, yolundan etmeye kalkmayın.
Bir gün, bilemedin üç beş gün gider o yolu sizinle, sonra sıkılır kendi yoluna döner.
Hanımlar hiç kimse sizi doyurmak, taşımak korumak kollamak zorunda değil.
Bundan vazgeçin artık.
Kocam değil mi? mecbur demeyi bırakın artık.
Beyler hiç bir kadın sizin özel zevklerinizin hizmetçisi egolarınızın hamalı değil.
Karım değil mi görevi, yapacak! ayaklarını bırakın artık.
Önce insan olarak sayın birbirinizi.
Sevgi zaten saygıyla gelir.
Sahip değil yoldaş olun.
Hepinize iyi günde, kötü günde bir ömür mutluluklar diler sevgi ve saygılarımı sunarım.!
Güzide Güleç
Tumblr media
41 notes · View notes
mcanylm34 · 1 year
Text
Tumblr media
Gözlerinden şehirler
Gözlerinden nehirler
Gözlerinden gençliğim, geçiyor senin
Göğsüne yağıp
Göğsünde duruluyor
Kırk ikindi yağmurları
Geçip giden mevsimleri sayarken
Takvimlerden birer birer
Sende birikiyor en güzel günler
Bir ağlamak
Bir ağıt tutunuyor sonra
Nedense kirpiklerime
Direncimin duvarlarından aşıyor
Avuçlarından azad olan kuşlar
Heybetli bir sınanmışlık kuruluyor bahtıma
Ucunda teğellenen
Tövbeler silsilesi
Parmak uçlarından
Ufalanıp dökülüyor zaman
Yanağında bir güvercin kanadı
Gözlerinde bir örümcek ağı
Ahh
Hira'mıyım ben diyorum
Hülyana dalarak
Ben sana Hira'(mı)yım
83 notes · View notes
tsuyoiji · 1 month
Text
sonunda sabah olmuştu, herkes hazırladıkları çantaları ile aşağı inmişti, saat 04.30'da yola başlayacaklardı. tahminen 11 gibi orada olacaklardı. birden kapı çaldı. ash kapıya doğru yöneldi, 'sonunda gelmiş olmalı'.
kapıyı açtığında karşıdaki çocuğa sarıldı ve hoş geldin diyerek onu içeri aldı. herkes meraklı gözlerle onun kim olduğunu anlamaya çalışıyordu. ash yanındaki çocuğu tanıtmaya başladı. 'bu benim sınıftan bir arkadaşım, adı aeri veya andie ne demek istiyorsanız, bu gezileri falan çok iyi biliyor kendisi, gideceğimiz ormanı da aynı şekilde. o da bizimle gelecek, kabul ederseniz tabii.'
herkes onaylarcasına kafa salladı, tabii ki bir rehber çok iyi olacaktı. onu da aldıktan sonra bir karavan ile gitmeye karar verdiler. fakat sürücü bir başkası olacaktı.
'hoş geldiniz çocuklar, namhae pyeonbaek ormanına gidecekler siz olmalısınız. merak etmeyin karavanı orada size bırakacağım. ama dikkat edin olur mu?'
aeri oturduğu yerden kalktı. 'iyi de, sürücü olarak bay jaewoo'nun geleceği söylenmişti?'
'evlat jaewoo'nun şehir dışında acil bir işi çıktı, merak etmeyin bende güzelce sizi götürüp getirebilirim!' tuhaf bir gülümseme vermişti.
herkes sabah erken saatlerde olduğu için uyuyakalmıştı. saat 6'ya yaklaşıyordu. karavan birdenbire durdu. herkes ne olduğunu anlamaya çalışıp ayılmaya çalışıyordu. 'SÜRÜCÜ YOK!' ash'in bağırması ile herkes ayaklandı. ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. ıssız bir yerde durmuşlardı. sürücü kapısı açıktı fakat etrafta kimse görünmüyordu.
birkaç kişi karavandan inip dışarda bağırmaya başladı. 'abi! neredesin?!'
zolita, mavi'ye döndü 'çok üşüyorum bu böyle olmayacak, biz sürelim bari.'
mavi, 'e adam burada kalacak?'
zolita, 'herifi 10 dakikadır çağırıyoruz ama ortada yok, bizi getirdiği yere de bi bak. of.'
herkes toplandı, çalıştırmadan önce konuşmaya başladılar.
carlisle, 'ben haritadan bakabilirdim fakat internet burda çekmiyor, çok saçma!'
aeri, 'ben yolu biliyordum ama şu an uzun yola sapmışız ve bura hakkında hiçbir fikrim yok, üzgünüm.'
rudy, 'üzgün olmana gerek yok, herifin yaptığı tam bi şerefsizlik, halen de gelmiyor.'
soul, 'peki biz neyi bekliyoruz?'
aeri, 'durun.'
herkes kafasını aeri'ye çevirdi, ne diyeceğini merakla bekliyordu.
'şoförle konuşmuştum, hatırlıyor musunuz? ben o zaman bir şey gördüm ama sizi korkutmak için söylemek istemedim, yanlış görmüşümdür diye düşündüm.'
herkes daha da meraklanmıştı.
'o herifin ayakları tersti.'
herkes korkuyla birbirine bakıyordu, şaşırmış ve gerçekten korkmuşlardı.
suji, 'o yüzden hava açılmadan kayboldu. doğru ya...'
ryo, 'aeri şu senin diğer şoförü arar mısın?'
aeri, 'hemen.'
aeri telefonunu eline aldığı gibi aramaya çalıştı.
'alo, jaewoo ile mi görüşüyorum?'
karşı taraftan ağlamaklı bir ses geliyordu.
'bugün gece saatlerinde yatağında ölü bulundu. onu kaybettik.'
aeri telefonu kulağından çekip kapattı. aslında şehir dışında işi yokmuş, ölmüş.
herkes korkudan titriyor gibiydi. suji ayağa kalkıp karavanın başına geçti.
'uyuyun, daha çok yolumuz var, ash yan koltukta dur. uyuyacaksan yanımda uyu.'
herkes başını koyup uyumaya çalışıyordu yaşadığı şoklardan sonra. pek mümkün olmasa da suji'ye güvenebilirlerdi en azından.
saatler 12'yi gösteriyordu. 'kalkın!'.
suji'nin sesi ile herkes ayıkmıştı. yine kötü bir şey oldu sanıp paniğe kapılmışlardı. ama sonunda geldiklerini öğrendikten sonra hepsi bir güzel oh çekebilmişti. '1 saat yolu bulmaya çalıştım. fakat sonunda geldik. hadi malzemeleri indirelim ve çadırları kuralım.'
ash aşağı inerken 'bugün yemekler aeri'den!' bıkmış gibiydi. herkes el birliği ile çalışmaya başladı. çadırlar kuruluyor, bir yandan da kahvaltı hazırlanıyordu. herkes güle eğlene yapıyordu işini. şimdiden bazılarının kafası dağılmış gibiydi, bazıları da düşünüyordu.
10 notes · View notes
dokuntuler · 3 months
Text
Özellikle sevgili kız kardeşlerim. Size kimsenin söylemeyeceği bir gerçeği söyleyeyim ebeveyn olduğunuzda hayatınız bütünüyle değişiyor. Sorumluluklardan bahsetmiyorum. Bir kere tanıdığını kadına veda edin. Artık yeni birisiniz. Çocuğunuzla beraber anneliğinizi de büyütüyorsunuz. Yeni biri olarak hayatınıza, kendinize, çocuğunuza ve çocuğunuzla sizin geleceğinize alışmanız-uyumlanmanız gerekiyor. İnanın bu çok zor. Sanılıyor ki doğurduğunda gökten zembille analık yükleniyor… aslında emek verdikçe bağ kuruluyor. Yani insan buraya kadar geldik devam edelim diyor bir yerde. Bir arkadaşım annelik nasıl gidiyor dediğinde “hayatımın bittiğini kabul ettim artık daha iyi” demiştim. Çok şaşırmıştı ve şaka yaptığımı sanmıştı. Ama çok ciddiydim. En azından bendeki karşılığı böyle.
13 notes · View notes
ertan2618 · 10 months
Text
Tumblr media
1964 yılında bisikletiyle Hacca gitmek istiyor fakat gideceğini kimseye ilan etmiyor.
Cebinde sadece 66 lirası var. Yollarda paraya çok ihtiyacı olmuyor. Vaaz verdiği yerlerde önüne sofralar kuruluyor.
Cilvegözü Sınır Kapısı'na varıyor. 1952 yılına ait pasaportunu gösteriyor. Fakat 5.000 lira döviz alması gerektiği söyleniyor, parası olmadığından geçemiyor.
Yolundan vazgeçmiyor. Tel örgülerden bisikletini atıyor. Ardından kendisi de atlıyor. Bu kez bisikletini kucağına alıyor. Mayın tarlasından geçip Suriye asfaltına çıkıyor. Bisikletine binerek hızla ilerliyor. Amman’a varıp mola verdiği sırada tanıdıkları ile karşılaşıyor.
'Buradan öteye zorlanırsın, bizimle gel' diyorlar. Başta kabul etmiyor ama zorla ikna ediyorlar. Bisikletini Amman’da birisine emanet edip tanıdıklarıyla yola devam ediyor. Otobüsle Mekke’ye varıp Hac vazifesini tamamlıyor.
Dönüş yolunda (bir aksilik yüzünden) otobüsü kaçırıyor.
Arabadan arabaya aktarma yaparak Amman’a varıyor ve bisikletine kavuşuyor.
(Ürdün ve Suriye'yi geçtikten sonra) 'Nasılsa memleketime gidiyorum' diyerek bisikletiyle Türk hududuna geliyor. İşte orada, 5.000 liralık döviz almadığı ve kaçak geçtiği için tutuklanıyor.
(Savcılığa çıkarılan) Mehmet Neşet amca, 'Bu suçsa ben Beytullah’ı görmeye gittim. Gavur olmaya gitmedim ya, ne yaparsanız yapın' diyor, cezasına razı oluyor.
Mehmet Neşet Öz’ün bisiklet yolculuğu savcının çok dikkatini çekmiş. Savcının talebiyle bisikletli fotoğrafı çekiliyor.
Ve o fotoğrafı Hürriyet Gazetesi basıp haber yapıyor. Ailesi olayı gazeteden görüp öğreniyor, yanına gidiyorlar fakat alıp gelmek mümkün olmuyor.
Mehmet Neşet amca 27 gün cezaevinde yattıktan sonra beraat ediyor. Yol arkadaşı bisikletiyle otobüs bindirilip evine gönderiliyor.
Uzak akrabaları ve köylüleri Hacı Mehmet Neşet Öz için hep 'Yollarda ölecek, ölüm haberi gelecek' dermiş. Fakat vefatı söyledikleri gibi olmamış.
Vefatından bir gece önce köyündeki dört kahveye de girerek herkese çaylar ısmarlamış, 'Yarın benim bayramım var' demiş.
Ertesi gün, 19 Şubat 1976'da sabah saatlerinde yatağında huzur içinde vefat etmiş. Nur içinde yatsın. Allah rahmet eylesin."
21 notes · View notes
yalnzardc · 5 months
Text
Bir mükerrer acı bu
Yerine aşina
Rahatsız etmeden
Gelip kuruluyor köşesine
İçin için tütüyor.
14 notes · View notes
s-o-n · 6 months
Text
dargınlığım büyüyor koca bir imparatorluk kuruluyor beynimin afrikasında ölüme aç sana yenik.
7 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 1 day
Text
Tumblr media
Burası İstanbul’a çok yakın doğayla iç içe muhteşem bir yayla 💚
🎬 @cuneytyv
🚘Sakarya Taraklı bölgesinde 20 km uzaklıkta yer alan 1150 metre yüksekliğindeki Karagöl Yaylası hem göleti hem de yürüyüş parkurları ile foto ve gezi sever için harika bir yer.
💚Henüz çok fazla bilinmemesi temiz ve doğal kalmasının en önemli sebebi. Yılın her zamanı gelinebilecek bir yer olan yaylada sonbaharda trekking, ilk baharda kamp ve piknik, yazın ise şenliklere katılabilirsiniz.
🪂Özellikle son yıllarda yamaç paraşütü de çok ön plana çıkmış. Burada kamp yapabilirsiniz. Çadırınızı kurabilir ya da karavanla gelebilirsiniz. Olabilecek ihtiyaçlarınızı ise Taraklı’dan karşılayabilirsiniz.
💦Yaylada su bulunuyor, elektrik mevcut değil. Yaylanın bir ucundan diğerine bir saatte ulaşmanız mümkün.
🏛️Gezerken Roma döneminden kalma kalıntıları da görebilirsiniz.
🥄Yaylada her Cuma günü Pazar kuruluyor. Pazara uğrarsanız geleneksel bir el sanatı olan şimşir ve kayın ağaçlarından yapılmış kaşıklardan almanızı öneririz.
هذه الهضبة الرائعة المحاطة بالطبيعة، قريبة جدًا من إسطنبول 💚
🎬 @cuneytyv
🚘تعد هضبة كاراغول التي يبلغ ارتفاعها 1150 مترًا، وتقع على بعد 20 كم في منطقة ساكاريا تاراكلي، مكانًا رائعًا لمحبي التصوير الفوتوغرافي والسفر مع البركة ومسارات المشي لمسافات طويلة.
💚حقيقة أنها غير معروفة جيدًا حتى الآن هي السبب الأهم لبقائها نظيفة وطبيعية. يمكنك القيام برحلات في الخريف، والتخييم والتنزه في الربيع، وحضور المهرجانات في الصيف في الهضبة، وهو مكان يمكن زيارته في أي وقت من السنة.
🪂في السنوات الأخيرة، برز الطيران الشراعي إلى الواجهة. يمكنك التخييم هنا. يمكنك نصب خيمتك أو القدوم بقافلة. يمكنك تلبية أي من احتياجاتك من Taraklı.
💦يوجد ماء في الهضبة لكن لا يوجد كهرباء. ومن الممكن الوصول من أحد أطراف الهضبة إلى الطرف الآخر خلال ساعة واحدة.
🏛️ أثناء السفر، يمكنك أيضًا رؤية آثار من العصر الروماني.
🥄يقام سوق كل يوم جمعة في الهضبة. وفي حالة زيارتك للسوق ننصحك بشراء الملاعق المصنوعة من خشب البقس وأشجار الزان وهي صناعة يدوية تقليدية في تركيا🇹🇷
This is a magnificent plateau very close to Istanbul and intertwined with nature 💚
🎬 @cuneytyv
🚘Karagöl Plateau, located 20 km away in the Taraklı region of Sakarya, is a great place for photography and travel lovers with its pond and hiking trails at an altitude of 1150 meters.
💚The fact that it is not yet very well known is the most important reason why it remains clean and natural. You can visit the plateau at any time of the year, and you can go trekking in the fall, camping and picnicking in the spring, and attending festivals in the summer.
🪂Paragliding has also come to the forefront, especially in recent years. You can camp here. You can set up your tent or come with a caravan. You can meet your needs from Taraklı.
💦There is water in the plateau, but there is no electricity. It is possible to reach from one end of the plateau to the other in an hour.
🏛️You can also see the ruins from the Roman period while visiting.
🥄There is a market every Friday in the plateau. If you visit the market, we recommend that you buy spoons made of boxwood and beech trees, which is a traditional handicraft. Turkey🇹🇷
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
48 notes · View notes
huu-kusu · 5 months
Text
Misafirlik tuhaf sey... Oradasın, ama oralı değilsin... Önüne sofralar kuruluyor, izzet-ikram görüyorsun ama hic bir sey sana ait değil... Rahatin yerinde de olsa kalkıp gideceksin birgün, gitmek zorundasın... Misafirlik dünya hayatına ne çok benziyor ve dünya hayatı misafirliğe...
Tumblr media
17 notes · View notes
meeddusa · 8 months
Note
Gurup nasıl kuruluyor anlatabilirmisin
Daha önceden kurabiliyorduk ama şu an kurulmuyor sanırım
7 notes · View notes
doriangray1789 · 9 months
Text
Soru sormanın kifayetsiz, uygunsuz, abes, riskli ve nafile görülmesi için ne gerekiyorsa yapılıyor! Siz soru sormayın diye tavşan kaç tazı kovala deniliyor. Siz soru sormayın diye anayasa göz göre göre ihlal ediliyor. Siz soru sormayın diye suçlu olana, koyu bir hareket alanı açılıyor. 'Silivri soğuktur' vari espriler ile bilinçaltınıza hücum ediliyor. Soru sormanın, kıyaslamanın, itiraz etmenin önünü alabilmek için dini argümanlar kullanılıyor. Şeytanın inkarı anlatısı üzerinden, şeytanlaşmanızdan kaygılanmanız isteniyor. Üzerinizde kültür hegemonyası kuruluyor. Bu hegemonyanın temelleri sorular ile değil, cevaplar ile atılmıştır ve atılıyor! Bunun psikolojik bir kökü var. O kök şudur; İnsanlar cevabını bulduklarını, verdiklerini ya da cevabının verildiğine iman ettikleri hususlar üzerine, geriye dönük sorular ve sorgulamalar yapmakta zorlanırlar! Üstelik bu cevaplamış ve ya cevaplanmış olma halini, birileri sizin dimağınızdan alır ve hakikate münkeşif olma davası adı altında yüksek bir gayeye bağlar. Bu noktadan sonra sadece geçmişteki cevaplarınız değil, gelecekte vereceğiniz cevaplarınızı dahi ipotek altına almış olurlar. Böylelikle sistem için sorun çıkartmayan, yönetilmesi kolay, dişe gelmeyen ve yoğrulması zahmetsiz bir insan hali alırsınız. Karşılığında mutlu ölür ve cennetle mükafatlandırılırsınız! Peki ya soru sorar ve bu eylemde ısrarcı olursanız ne olur? Sistem sizi hemen imha etmeyebilir. Önce kategorize edilirsiniz. Sistemin sizi ıslah edebilme kapısını açması, kategorize edilebilmeniz ön şartından geçer. Tüm kurgu, zaten bunun üzerine planlanmıştır. İzlediğiniz kanallar, tıkladığınız haber siteleri, oynadığınız oyunlar, satın almalarınız, hangi uygulamadan fotoğraflarınızı paylaşacağınız, hangi uygulamadan siyasi düşüncelerinizi beyan edeceğiniz ve daha pek çok şey kategori edilebilmeniz için açılmış alanlardır. Bu alanlarda sistemin izin verdiği ölçüde anarşist olabilirsiniz. A'nın anarşizmi, B'nin milliyetçiliği, C'nin komünistliği çok da sorun değildir! Fakat sistem sizi yöntem ya da zekanızdan ötürü tanımlayamazsa; veyahut kategorize edildiğiniz alanın sınırlarını zorlamaya kalkışırsanız, sistemin hedefi haline gelirsiniz. Ve sizi temin ederim, sistem çok iyi nişancıdır! Bu sistemin böceği, doğru bireyselleşmedir! Zordur. Zaman alır. Çetin süreçleri vardır. Devlet ve mekanizmaları açısından ''iyi'' değildir. Fakat sistem, benzer sloganları atan, benzer reaksiyonları veren, benzer yollar ile düşünen ya da düşündüğünü sanan, benzer tepkiselliklere sahip kalabalıkları kolay ayrıştırır! Fakat bireyselleşme sürecinde yol almış, kendine has sözleri olan, kendine özgü düşünceleri olan, itiraz eden, soru soran, kendi kelimeleriyle konuşan, ağızdan dolma olmayan bir düzine insan karşısında zorlanır! Manipüle etmekte tıkanır! Okuyun. Soru sorun. Kendi kelimelerinize yatırım yapın. Daha az emin olun. Cevaplarınızı ameliyat masasına yatırın. Bireyselliğinizi besleyin. Toplum için ne zaman faydalı olacağız peki? Birey olduğumuzda!
Kıyma gibi topluluğa kıyma gibi dahil olduğunuzda, topluma değil kasaba faydalı olursunuz! Sağlıcakla.
10 notes · View notes