tsuyoiji
tsuyoiji
suji
5 posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
tsuyoiji · 9 months ago
Text
gece geç saatlerdi. tahminen 2 buçuk 3 arası. herkes derin uykusunda uyuyordu, ta ki carlisle o rahatsız edici sesi duyana kadar.
"siktiğim bu saatte ne kuş sesi bu..." yerinden söylenerek kalktı.
aeri'ye çaktırmamaya ve onu rahatsız etmemeye dikkat etmişti. kalktı, etrafa bakındı fakat tek kuş dahi ortada yoktu. meraklandı tabii. biraz ilerledi sesin kaynağını bulmak için ama hiçbir yerde ses seda yoktu. bu onu daha çok meraklandırırken çalıların yanına doğru yürümeye başladı, ordan da ormana doğru yürüyordu.
"iyi oldu ya aslında gecenin bir vakti böyle yalnız takılıp biraz hav almak. kampa geldiğimiz günden beri yalnız bir dakikam bile olmamıştı."
biraz daha kendi kendine söylenerek yürürken karşısına küçük kulübemsi bir ev çıkıverdi. sesler çok yüksek geliyordu. "oha bir parti sanırım, görünüşe göre sese bakılırsa fazla eğleniyorlar. ben de mi katılsam... ama öyle tek başına da sarmaz ki yanıma birilerini alsam iyi olur." oradan ayrılarak heyecanlı bir şekilde kamp alanına geri döndü. o saatte kimse uyanmazdı. zolitayı yanına seçmeye kara verdi.
"kalk, kalk, gitmemiz lazım."
"nereye be neyden bahsediyorsun?" yerinden yavaşça kalktı o da rudye çaktırmadan.
"eğlenmek istediğini söylemiştin sanki bi ara hatırlıyor musun? gel hadi parti buldum."
"carl emin misin kimsenin haberi yok diğerleri öğrenirse azar yeriz."
"eee! kim öğrenecek gel hadi."
carl'ın ikna edici sözlerinden sonra zolita ile birlikte o konuma doğru tekrardan yol aldılar. ikisi de oldukça heyecanlıydı.
"az kaldı, geldik sayılır bak sen de şok olacaksın." carl halen bir şeyler demeye devam ediyordu.
geldiklerinde carl "bura!" diye bağırdı. zolita etrafa bakıyordu fakat bir ses duyamıyordu.
"carl emin misin bura olduğuna ses falan yok."
"eminim, duymuyor musun aşırı gürültülü ben bile seni zor duyuyorum."
zolita, carl'e tuhaf bakışlar atmaya ve arka arka yürüyerek yavaşça uzaklaşmaya baladı.
carl, zolita'nın bileğinden tuttu. "hiçbir yere gitmiyorsun zolita, beni yalnız mı bırakacaksın?" zolita daha da korkmaya başlamıştı.
ardından küçük kulübemsi evin kapısı açıldı yavaşça, fakat kapıyı açan kimse görünmüyordu. ve üstüne üstlük içerisi boştu. zolita arkasından bir şeylerin geçtiğini hissediyordu, korkudan konuşamıyor, öylece duruyordu, gözleri dolmuştu. "carl, bu ne..."
carlis şoke olmuştu, korkuyordu ve şimdi ikisi bir ne yapacaklarını düşünüp duruyorlardı. "eğlenceme kalmayacak mısınız?" carlis kulağına duyduğu fısıltı ile çığlık atarak kaçmaya başladı. zolita da arkasından koşuyordu fakat neye çığlık attığını anlamamıştı. kamp alanına vardıklarında herkes carlis'in yanına gelmişti, saat sabah 5'e geliyordu.
"gerçekten duydum, gerçekten diyorum. ince bir kız sesiydi, nefesini hissettim." carlis titreyerek anlatmaya başladı.
"peki sen zolita?" diğerleri soruyordu.
"hayır... hayır hiçbir şekilde hiçbir ses duymadım. sadece gördüklerimdi. belki kapıyı hava açmıştır-"
carl yüksek sesle bağırmaya başladı, "YALAN SÖYLÜYORSUN, SEN DE GÖRDÜN NELER OLDUĞUNU SEN DE DUYDUN TÜM BU SESLERİ!"
herkes carlis'in kafayı yediğini düşünüyordu son yaşanan şeylerden sonra. aeri carlisi alarak içeri soktu ve onu biraz sakinleştirdi. uyuması için onu biraz yalnız bıraktı.
"bak, o evde her ne yaşadınız her biriniz bilmiyorum ama, sanırım psikolojinizi çok kötü etkiledi..." aeri üzülerek yere baktı. diğerleri de onaylar derecede kafasını aşağı eğdi. gerçekten hiçbiri halen düzelememişti korkuyorlardı.
rudy bu gece zolita'ya, aeeri ise carlis'e bakacağına söz vermişti. ama bu daha başlangıç bile olabilirdi.
"yaptığım yemeği neden yemediniz..!" ash bi sus lütfen.
6 notes · View notes
tsuyoiji · 10 months ago
Text
"sürekli yemeği soğutuyorsunuz!" ash yine deli sikmiş gibi bağırmaya başladı. asla yemekleri zamanında yediremiyordu gruba.
"bu ne ses ya..." zolita kafasını kaldırdı ve çadırdan dışarı baktı, ash'i gören zolita 'yine bu' diyerek uyumaya devam etti.
herkes masanın başına oturdu, kuş cıvıltıları eşliğinde yemek yiyorlardı. "ben bu kuşları yiyeceğim, daha rahatsız edici bir şey olmamazdı." mavi mutsuz bir şekilde söylendi.
"ne?" rudy ona döndü.
"yok bir şey, üşüdüm resmen sıcak hava da, ryo bütün battaniyeyi kendi aldı." mavi, ryo'ya baktı.
"ne var be? hasta olsan da ben iyileştireceğim zaten."
"ne boş yaptınız..." soul göz devirdi.
"herkes çok gergin..." suji, carlis'in kulağına fısıldadı.
"suji biraz ormanı mı keşfetsek, olduğumuz yerde kalmayalım." ash meraklı bir şekilde suji'ye döndü.
"tabii ki! bizle gelmek isteyen var mı?" suji sofraya döndü.
soul ve ryo el kaldırmış beklerken diğerleri ilgisiz bir şekilde yemek yemeye devam ediyordu. kimin gitmek isteyip istemediği anlaşılmıştı. yemekler bittikten sonra sofrayı hep beraber kaldırdılar. mavi resim çiziyor, zolita uyuyor, rudy ve carlisle oyun oynuyor, aeri diğerlerinin adının olduğu bir liste hazırlayıp onları tanımaya çalışıyordu.
"suji ne diyorsun şunları toplasak ev falan yapar mıyız?" ash gülerek suji'ye baktı.
"ash hadi ama, minecraft'ta değiliz!" suji, ash'ın omzuna hafifçe vurdu. sohbet ederek yollarına devam ediyorlardı. soul ve ryo ise arkada kendi kendilerine bir şeyler konuşuyorlardı. ryo, ash'in koluna girdi.
"sevgilimmm, bugün de çok yakışıklısın."
"sen daha çok ryo'm."
"aşığım sana ash'im, çok özlemişim, bir gece ayrı kalmıştım sadece."
"sensiz bir gece çok kötüydü ryo... emin ol bende aynılarını düşündüm."
"minecraft oynamadığın için isyan etmedin yani? beni düşündün.. vay be."
"hep seni düşünürüm ki prenses."
"eehh yeter be, ne bu mıç mıç hareketler gidin köşe de yaşayın ilişkinizi." suji iğrenerek baktı çifte.
"eee neden soul'la kol kola değilsiniz siz de, hem ayrılmamış olursunuz." ash yan gözle baktı.
suji arkasını döndü. arkasında soul'u göremediğinde telaşlanmıştı. yoktu.
"soul... soul, soul nerde?"
"yanımızdaydı ama..." ryo etrafa bakarak cevap verdi.
suji, ryo ve ash'in yanından ayrılarak koşmaya başladı. "soul, soul! nerde bu çocuk çıldıracağım." halen koşarak bağırmaya devam ediyordu. yer yarılmış içine girmiş gibiydi. ardından sislerin arasında bir beden gördü. "soul, soul!" koşa koşa yanına gitti. bileğinden tutarak onu kendine çevirdi. "soul, ağladın mı, nereye gidiyorsun?". soul hemen tekrardan arkasına baktı.
"suji.. o gitmiş, ağlayacağım."
"kim soul kim?"
"bir çocuk geldi yanıma, ağaçların arasından 'bana yardım eder misin lütfen' dedi. onun peşine takıldım. hızlanmaya başladı. halen giderken yardım et diyordu. kötü gözüküyordu. gitti suji, sen gelirken yavaşlamıştı ama birdenbire gözlerimin önünden kayboldu. bir şey mi oldu?.." gözleri dolmuştu esmer çocuğun. suji yüzünü elleri arasına aldı soul'un. gözlerine baktı, sıkıca sarıldı karşısındaki bedene. soul oldukça korkmuş gözüküyordu, titriyordu. "soul beni çok korkuttun... bize de söyleseydin.". "suji çocuk birdenbire gidince ne yapacağımı bilemedim üzgünüm...".
"peki, biz nasıl duymadık bu çocuğu?"
"bilmiyorum.. oldukça sesliydi aslında, tek ben duymuş olamam ya?"
"ash ve ryo yüzünden duymamış olmalıyım... bir daha yanımdan ayrılma, çok korktum gerçekten.."
"aptal!" soul, suji'nin yanağına minik bir öpücük kondurduğunda ash ve ryo oraya varmıştı.
"nerdesiniz siz? soul iyi misin?" ash merakla soul'un yanına geldi.
"iyiyim merak etmeyin, suji beni bulmasaydı daha da gidebilirdim..."
"bir yerini yaraladın mı soul?" ryo bir anne edasıyla sordu.
soul gülümseyerek cevap verdi, "endişelenme ryo! çok tatlısın."
suji, "hadi gidelim. soul elimi bırakmayacaksın. biz de çok gezdik sanırım, kamp yerinden baya uzaklaşmış gibiyiz, varmamız da uzun sürer, akşam olmadan gidelim."
hep beraber ayrılmadan kamp alanına varmaya başarmışlardı. diğerleri onları görünce merak etmiş ve yanlarına gelmişlerdi.
"acıktık nerdesiniz ya!" evet, bu yüzden merak etmişlerdi.
"biraz yakacak aldık, biraz da ormanı turladık. aeri ile hallederiz yarım saate geçin masaya siz." ash bıkmış bir şekilde cevap verdi. carlisle, suji'ye sarıldı. "kanka nerde kaldın, rudy'i yenmek hiç eğlenceli değildi seni yenmek daha iyi olabilirdi." ve ikisi kavga etmeye başladı. 5 dakika süreceğini ikisi de biliyordu.
zolita, aeri'ye baktı. uzun uzun baktı, daha uzun baktı... aeri kafasını çevirdiği an zolita oturduğu yerden kalkıp biraz nefeslenmek istedi. "ah, tuhaf hissediyorum... muhtemelen fazla uyumaktan. bu gece az uyusam iyi olacak."
5 notes · View notes
tsuyoiji · 10 months ago
Text
aeri ateş yakmaya çalışırken yeterli odunun olmadığını görmüştü, ayağa kalktı ve biraz odun aramaya başladı. yürüdü, yürüdü, yürüdü. en sonunda dal parçaları, odunların olduğu yeri buldu. heyecanla eğildi ve birkaç tane toplamaya başladı. yeterince toplamıştı. omzuna birinin birkaç defa sertçe dokunduğunu hissetti, "tamam ya topluyorum kalkacağım şimdi.". ve bu birkaç kez daha oldu. sürekli ısrar ediyordu sanki, ve aeri'nin canını yakıyordu. "tamam dedim sana canım acıyor?!" ve aeri arkasına döndü. orada kimse yoktu. gözleri büyüdü, ne olduğunu düşünüyordu. etrafa bakındı ama kimse yoktu. arkadaşlarından birinin ona oyun oynadığını düşündü. "her nereye saklandıysan çık, komik değildi şakaların" ama bir ses veya tıkırtı duyamadı. bu onun içini ürpertmişti. topladığı yakacaklarla koşa koşa kamp alanına doğru ilerledi. nefes nefese kalmıştı. odunları birden bıraktı ve nefesini düzeltmeye çalıştı. mavi ona döndü, "iyi misin, neden kaçtın böyle?". aeri nefes nefese cevap vermeye çalıştı. "yaban domuzu gördüm sanırım korkudan biraz.". mavi sorguladı, "burda domuz olması imkansız ama... belki başka bir hayvandır olabilir. gel nefeslen, su ister misin?". aeri kafasını olur dercesine salladı ve suyu kabul etti. beraber toplandılar çadırları ve her şeyi kurduktan sonra, aeri ve ash yemeğin başında yemekle uğraşıyorlardı. carlisle, "kim kimle yatacak?" herkes birbirine baktı. suji, "bilmem, ama bu sefer eşleri değişelim, ne dersiniz?". aeri, "BEN TEK YATMAK İSTEMİYORUM! yani istemiyorum, üzgünüm biraz korkağım." carlisle güldü, "ben senle kalırım aptal, korkma.". carlis'in bu sözünden sonra aeri samimi bir şekilde gülümsedi ona karşı. ash, "ee hadi gelin sofra hazır!" herkes işini bırakıp masaya doğru geçti, yemek hepsine iyi gelecekti. yemekte hepsi güldü eğlendi, kafa dağıtmaya birebir bi masaydı.
ash, "ben tek kalacağım bu arada size uyar mı?".
zolita, "ee o niye tek kalıyor bende kalmak istiyorum belki".
ash, "ağlama lan, ilk ben söyledim."
suji, "bende soul'u alıyorum o zaman?"
rudy, "bakıyorum da hemen de sattın beni."
suji, "değişelim dedim ya, hem carlis yokken korkar o ben kalayım onla."
carlisle kısık bir sesle, "kesin o yüzdendir..."
kalacak çiftler,
rudy-zolita
carlisle-aeri
ryo-mavi
soul-suji
ve ash olarak ayarlanmıştı.
gün boyu oyunlar oynadılar, eğlendiler kendi kendilerine. açık hava çok iyi geliyordu hepsine. yatma vaktine kadar beraber eğlendiler. sonrasında erken uyandıkları için hepsinin erkenden uykusu gelmişti. herkes çadırlara dağıldı. hepsi büyük ihtimalle uyuyacaktı.
ryo-mavi
ryo, "ash'imden uzak kaldım ama ya."
mavi, "ya bi sus sabah akşam berabersiniz 2-3 hafta ayrı yatarsın bir şey olmaz sadece uyumak için burdasın."
ryo, "ama ya..."
mavi, "susacak mısın artık? UYUMAYA ÇALIŞIYORUM BURDA"
ryo, "PİSLİK"
carlisle-aeri
aeri arkası dönükken önüne döndü, gülümsedi. "teşekkür ederim carlisle, benimle hemen kalmayı kabul ettiğin için."
carlis, "ne demek ya, nolacak sanki bak iyi oldu böyle de, bu gece uyumayıp biraz tanışmak ister misin, zaten yenisin."
aeri, "olur!! ash'ten sonra senle tanışmış olmak iyi olabilir."
carlis, "hobilerinden bahset mesela..."
ash
"uff böyle yatmak da sıkıcıymış tek başına. ryo da yok zaten. VE MINECRAFT OYNAYAMIYORUM ŞAKA GİBİ? ben minecraft olmadan ne yapacağım... televizyon da yok, diğer oyunlar da yok... kafayı yiyeceğim, bu teklifi nasıl kabul edebilirsin aptal ash internet bile yok! her neyse, orada kalsaydım beynimi yitirebilirdim buna şükür."
soul-suji
suji yaslanmış tüm başlarından geçen olayları düşünüyordu, kafasını kurcalıyordu hepsi. bir anda hissettiği sıcaklıkla gülümsedi. soul ona sarılmış bir şekilde uyuyordu. çoktan uyuduğunu fark etmişti. suji fark ettirmeden saçlarına öpücük kondurmuştu soul'un. kızardığını hissediyordu. o da aynı şekilde soul'a sarılmıştı ve tüm geceyi bu pozisyonda uyuyarak geçireceklerdi.
zolita-rudy
zolita, "biz sanırım seninle fazla konuşmuyoruz, hm?"
rudy, "biraz öyle... yapacak bir şey yok, konuşuruz bundan sonra."
zolita, "ya konuşuruz tabii... uyu istersen."
rudy, "sen de öyle, geç kalma çok."
zolita, "ne geç kalacağım yatıyorum bende."
rudy, "iyi ya ne kızdın..."
hepsi bir şekilde rahatça uykuya dalmışlardı. o gece hiçbir sorun yaşamadılar ve hepsi deliksiz bir uyku çektiler. sabah geç saate kadar uyanan kimse gözükmüyordu.
10 notes · View notes
tsuyoiji · 10 months ago
Text
sonunda sabah olmuştu, herkes hazırladıkları çantaları ile aşağı inmişti, saat 04.30'da yola başlayacaklardı. tahminen 11 gibi orada olacaklardı. birden kapı çaldı. ash kapıya doğru yöneldi, 'sonunda gelmiş olmalı'.
kapıyı açtığında karşıdaki çocuğa sarıldı ve hoş geldin diyerek onu içeri aldı. herkes meraklı gözlerle onun kim olduğunu anlamaya çalışıyordu. ash yanındaki çocuğu tanıtmaya başladı. 'bu benim sınıftan bir arkadaşım, adı aeri veya andie ne demek istiyorsanız, bu gezileri falan çok iyi biliyor kendisi, gideceğimiz ormanı da aynı şekilde. o da bizimle gelecek, kabul ederseniz tabii.'
herkes onaylarcasına kafa salladı, tabii ki bir rehber çok iyi olacaktı. onu da aldıktan sonra bir karavan ile gitmeye karar verdiler. fakat sürücü bir başkası olacaktı.
'hoş geldiniz çocuklar, namhae pyeonbaek ormanına gidecekler siz olmalısınız. merak etmeyin karavanı orada size bırakacağım. ama dikkat edin olur mu?'
aeri oturduğu yerden kalktı. 'iyi de, sürücü olarak bay jaewoo'nun geleceği söylenmişti?'
'evlat jaewoo'nun şehir dışında acil bir işi çıktı, merak etmeyin bende güzelce sizi götürüp getirebilirim!' tuhaf bir gülümseme vermişti.
herkes sabah erken saatlerde olduğu için uyuyakalmıştı. saat 6'ya yaklaşıyordu. karavan birdenbire durdu. herkes ne olduğunu anlamaya çalışıp ayılmaya çalışıyordu. 'SÜRÜCÜ YOK!' ash'in bağırması ile herkes ayaklandı. ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. ıssız bir yerde durmuşlardı. sürücü kapısı açıktı fakat etrafta kimse görünmüyordu.
birkaç kişi karavandan inip dışarda bağırmaya başladı. 'abi! neredesin?!'
zolita, mavi'ye döndü 'çok üşüyorum bu böyle olmayacak, biz sürelim bari.'
mavi, 'e adam burada kalacak?'
zolita, 'herifi 10 dakikadır çağırıyoruz ama ortada yok, bizi getirdiği yere de bi bak. of.'
herkes toplandı, çalıştırmadan önce konuşmaya başladılar.
carlisle, 'ben haritadan bakabilirdim fakat internet burda çekmiyor, çok saçma!'
aeri, 'ben yolu biliyordum ama şu an uzun yola sapmışız ve bura hakkında hiçbir fikrim yok, üzgünüm.'
rudy, 'üzgün olmana gerek yok, herifin yaptığı tam bi şerefsizlik, halen de gelmiyor.'
soul, 'peki biz neyi bekliyoruz?'
aeri, 'durun.'
herkes kafasını aeri'ye çevirdi, ne diyeceğini merakla bekliyordu.
'şoförle konuşmuştum, hatırlıyor musunuz? ben o zaman bir şey gördüm ama sizi korkutmak için söylemek istemedim, yanlış görmüşümdür diye düşündüm.'
herkes daha da meraklanmıştı.
'o herifin ayakları tersti.'
herkes korkuyla birbirine bakıyordu, şaşırmış ve gerçekten korkmuşlardı.
suji, 'o yüzden hava açılmadan kayboldu. doğru ya...'
ryo, 'aeri şu senin diğer şoförü arar mısın?'
aeri, 'hemen.'
aeri telefonunu eline aldığı gibi aramaya çalıştı.
'alo, jaewoo ile mi görüşüyorum?'
karşı taraftan ağlamaklı bir ses geliyordu.
'bugün gece saatlerinde yatağında ölü bulundu. onu kaybettik.'
aeri telefonu kulağından çekip kapattı. aslında şehir dışında işi yokmuş, ölmüş.
herkes korkudan titriyor gibiydi. suji ayağa kalkıp karavanın başına geçti.
'uyuyun, daha çok yolumuz var, ash yan koltukta dur. uyuyacaksan yanımda uyu.'
herkes başını koyup uyumaya çalışıyordu yaşadığı şoklardan sonra. pek mümkün olmasa da suji'ye güvenebilirlerdi en azından.
saatler 12'yi gösteriyordu. 'kalkın!'.
suji'nin sesi ile herkes ayıkmıştı. yine kötü bir şey oldu sanıp paniğe kapılmışlardı. ama sonunda geldiklerini öğrendikten sonra hepsi bir güzel oh çekebilmişti. '1 saat yolu bulmaya çalıştım. fakat sonunda geldik. hadi malzemeleri indirelim ve çadırları kuralım.'
ash aşağı inerken 'bugün yemekler aeri'den!' bıkmış gibiydi. herkes el birliği ile çalışmaya başladı. çadırlar kuruluyor, bir yandan da kahvaltı hazırlanıyordu. herkes güle eğlene yapıyordu işini. şimdiden bazılarının kafası dağılmış gibiydi, bazıları da düşünüyordu.
10 notes · View notes
tsuyoiji · 11 months ago
Text
"merhaba!" suji içeri iyi bir şekilde girmişti. bir gününü orada geçirmek zorunda kalmıştı.
"kusura bakmayın size de haber veremedim ama-" sözü yarıda kesilmişti. zolita kafasını kaldırmadan oturduğu yerden sordu.
"neden bu kadar mutlusun?", suji'nin kafası karışmıştı. herkese bakıyor ama bir türlü anlayamıyordu. ryo ayağa kalktı ardından, suji'nin üzerine yürümeye başladı. suji geri geri giderken anlamlandırmaya çalışıyordu hala.
"ryo ne oluyor?"
"ne olduğu mu var suji, sen yaptın değil mi? sen öldürdün onu? ve sen sakladın, şimdi hepimize acı çektiren zalim sensin!"
"ryo ne dediğinin farkında mısın? aptal aptal konuşamazsın."
suji durdu ve ryo'nun da durmasını sağladı.
"artık resmi olarak bir polisim, bu iftirayı bana atmanız sizi şüpheli ve suçlu yapar. ki polis olmak için çalışan birine böyle bir yargıda bulunmak zaten oldukça saçma, siz hep böyle mi kalacaksınız gerçekten?"
suji sessiz sessiz gülmeye başladı, "gerçekten aklınızı dahi kullanamıyorsunuz çocuklar. mantık bile yürütemiyorsunuz. birbirinize suç atmaktan başka bir şey yapamıyorsunuz. çünkü suç kendi üstünüze kalsın istemiyorsunuz, bu yüzden aramızdan birini çıkarmalıyız, değil mi? tahmin etmiştim, eminim hepiniz böyle düşünüyorsunuzdur. ha ryo, suç atmak gibi algılama istiyorum sadece senin bana yaptığını bende sana yapacağım. nasıl güzel bayıltıp ayıltılmayacağını çok iyi biliyorsun, çürümüş bir bedenin nasıl en iyi muhafaza edileceğini de çok iyi biliyorsun, neden sen yapmayasın? değil mi? başkalarına suç atmadan önce kendi durumunu düşüneceksin, yoksa her an vurulabilirsin. bu evde birbirinize suç atmayı kesmelisiniz. kesmezseniz, birbirinizi keseceksiniz."
suji son sözlerinden sonra oradan ayrıldı. bir şeyler biliyor gibiydi, ama bilmediğine herkes emindi. herkes birbirine bakıyor, anlamlandırmaya çalışıyordu. herkesin kafası karışık ve herkes üzgündü. mateo'nun kaybı herkesi çok kötü vurmuştu.
o günden sonra suç atmalar bitmiş, herkes sakinleşmişti. yavaş yavaş eski hayatlarına dönüyorlardı. mateo halen bulunamamıştı, fakat suji ve ekip arkadaşları aramayı sürdürüyordu.
mateo'nun kaybının üzerinden 1 aydan uzun bir süre geçmişti. gerçekten uzundu.
banyodan bir çığlık sesi yükseldi, "AAAAAAA!!"
herkes ona doğru koşmaya başladı. bu ses carlis'e aitti. hep beraber içeri girince carlis'i çıplak görmeden de edemediler.
titriyordu, küvette oturmuş öylece titriyordu. ash ve mavi hemen kollarından tutup kaldırdılar ve suyu kapattılar. ardından onu sakinleştirmek için biraz şekerli su içirdiler. kurulandıktan sonra bir güzel oturtturup ne olduğunu sormaya başladı herkes.
"ister inanın ister inanmayın, mateo'nun sesini duydum, onu gerçekten duydum! kulağıma doğru çığlık attı, önce bir nefes geldi kulağımın dibinden. buhardır diye pek takılmadım, ardından bu çığlık... korkuyorum çok korkuyorum."
ash sıkıca sardı kollarını carlis'e. gerçekten ürkmüş gözüküyordu ki ilk defa herkes onu böyle görmüştü. halen titriyordu.
herkes son zamanlarda olanlar yüzünden psikolojimizin altüst olduğunu ve bu yüzden bu hayal görmeler, ses duymalar yaşandığını düşündü. gerçekten korkunçtu. aylar sonra böyle bir şeyin yaşanması herkese "yine mi?" dedirtmişti.
ondan sonraki sabah herkes yine uyanmıştı, bazıları derslerine gitmiş, bazıları ise halen uyuyordu. ash mutfaktaydı yine, yemeklerini bir güzel pişiriyor, ev halkını doyurmayı amaçlıyordu. suji yaklaştı yanına.
"nasılsın karde��im?"
"iyi suji, sen?"
"iyi, güzel yemek kokuları alınca gelmeden edemedim yine yapmışsın yapacağını."
"tabii, işe gitmiyor musun?"
"bugün öğlen gideceğim karakola, pek bir şeyin olmadığını öğrendim, sadece bilgileri öğrenip geleceğim, şimdi başlamıyorum işe. bu arada, biraz konuşalım mı?"
"tabii suji, sorun ne?"
"herhangi bir sorun yok, sadece bir fikrim var."
"dinliyorum."
"herkesin kafası çok dolu şu an. carlis'in yaşadığını gördün. psikolojisi bozuldu çocuğun, ki hepimizin. bizimkileri de alıp kampa mı gitsek? belki herkesin kafası dağılır, rahatlarız. eğleniriz belki, hm?"
"gerçekten çok iyi bir fikir... yapalım. o zaman bugün çadırları falan ayarlarız, yarın da kampa gideriz, güzel bir orman biliyorum, çok ıssız, sakin de olur. hem buralara çok uzak, yaklaşık 6 saat olması lazım."
"olur ash, gidelim. o zaman bugünden söyleyelim bizimkilere hazırlık yaparlar. sende biraz yemek yap, yolda yemek için. 1-2 hafta veya istediğimiz kadar kalırız."
"eğlenceli olacak!"
anlaşma yapıldıktan sonra bu tüm ev halkına sunuldu. herkes onay vermişti çünkü herkesin biraz da olsa rahatlamaya ihtiyacı vardı, hem ara tatile de gireceklerdi. bu en iyisi olurdu.
10 notes · View notes