Tumgik
#malatyamilletvekili
Text
Bu İktidar Kendi Çiftçisine Düşman
Tumblr media
“Bu İktidar Kendi Çiftçisine Düşman”
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Malatya Milletvekili Aday Adayı Aydın Yazlak, yaşanan depremler sonrası en fazla hasarı alan illerin başında gelen Malatya’da her şeyin normalmiş gibi gösterilmesinin ihanet olduğunu belirterek başta konteyner olmak üzere çadır, su ve sorunun halen çözülemediğini söyledi.
Yazlak, “İktidarın doğru yaptığı tek bir iş bile yok Millet İttifakı olarak Tarım politikalarına tamamen yeni bir düzenleme getirerek çiftçinin karşısında değil yanında olacağız.” dedi. Berkman Dulcan ile Manşet Malatya’da soruları cevaplandıran Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Malatya Milletvekili Aday Adayı Elektrik Başmühendisi Aydın Yazlak şunları söyledi; https://youtu.be/gJW5S15BRIA “Seçim Deprem Gündemini Sarstı" “Gündemimizin deprem olması gerekiyordu ama seçim var. Seçim deprem gündemini sarstı. Malatya'yı aldı, bir tarafa bıraktı. Biz seçimi konuşuyoruz Malatya'da şu anda hayatın normale gelmediğini biz biliyoruz. Malatya'da çoksa az sayıda insan yaşıyor. Şu anda Malatya'nın dışında yaşayan hemşerilerimiz buradan haberdar değil yani suların kirli aktığından, konteynır ve çadır sorunu olduğundan, hijyen sorunu olduğundan, gıdayla ilgili ciddi problemler olduğundan haberdar değil. Malatya nüfus olarak normalleşmiş olsaydı çok büyük bir isyan olacaktı. Çok büyük bir feryat olacaktı. Öncelikle bunu belirteyim. Gurbetteki hemşerilerimizin haberi olsun Malatya artık öyle gelinip yaşanacak bir durumda değil. Siyasilerin çok büyük ihmalleri var. Bürokratların çok büyük beceriksizlikleri var.” “Gıda Enflasyonunda İnanılmaz Artışlar Var” Seçimden dolayı gıdayı konuşmamız lazım. Tarımı konuşmamız lazım. Depremi daha önce konuşmuştuk, yine konuşmaya devam edeceğiz. Takipçisi olmaya devam edeceğiz ama son dönemlerde gıda enflasyonunda inanılmaz artışlar var. Bunun temel sebebi üretimin kısıtlı olması, ihmaller bunları konuşacağız. Bu nedenden dolayı tarım gündemini ele almak istiyorum. Öncelikle şunu söyleyeyim, Türkiye kendi kendine yetebilir bir ülke olmaktan bugüne nasıl geldi? Parti hükümetlerinin yapmış olduğu yanlış politikalar nelerdi onu anlatayım. Yani 50.000.000 nüfusa yeten bir gıdamız vardı. Nüfus arttıkça gıda üretiminin artması lazım. Buna paralel olarak siz çiftçiyi alıp bir tarafa bırakırsanız ilgilenmezseniz, girdi maliyetlerinin altında ezilmesine müsaade ederseniz, dünyanın öbür ucundaki ülkelerle rekabet etme olanağını tanımazsınız çiftçimize, çiftçimiz tarımı terk eder ekilebilir alan azalır, tarım arazilerini imara açarsanız tarım arazi miktarı azalır. Ekilebilir alan miktarı azalır ve bunun sonucunda nüfusun da artmasına paralel olarak gıda enflasyonu olur. Üretimden yana olmayan, çiftçiden yana olmayan bir iktidar var. Şimdi tarım dediğiniz zaman sadece akla çiftçi geliyor, öyle değil. Hani Pazar, market, manav, kasap yangın yerine dönüyorsa temel sebebi tarladaki üretimin düşüklüğüdür. Bu sebeplerin sonucunda gıda enflasyonu ortaya çıkıyor. Bu iktidar kendi çiftçisine düşman o gıdayı tüketen ve düşman milli ve yerlim slogan haline getirmiş, milli ve yerli bir iktidar yok. Bunu biliyoruz. Dünyanın öbür ucundan aldığımızı getiriyoruz. Bakın 80.000.000 nüfus mülteciyle birlikte 100.000.000 olmuş. Yani üretimin neredeyse 1.5 katına çıkması gerekirdi. Üretim geriye doğru gitmiş, bundan dolayı tabii ki de gıda enflasyonu olur. Az olanın fiyatı her zaman yüksektir. Patates az olduğu zaman fiyatı yüksektir. Domates az olduğu zaman fiyatı yüksektir, o zaman tüketici mağdur oluyor. Bazen da dengesiz yani plansız yapılan tarımın sonucunda bir bakıyorsunuz mevcuttaki ihtiyacımızın çok daha fazlası üretilmiş. Örneği yine patatesten verelim. Patates çok olduğu zaman depoda kalır. Tarlada çürür olan çiftçiye olur. Yani bir şekilde bunun dengesinin gözetilmesi lazım. Yani çiftçi de mağdur olmayacak, tüketici de mağdur olmayacak. Bunun yolu dengeli planlı tarım politikalarından geçer. Aslında çok çok uzun bir konu yani örneğin size şunu söyleyeyim, planlamaya geleceğim ama. Bizim mevcutta bir ekilebilir alanımız var. Bu alanların ne kadarı ekiliyor? Ve bilimsel temelli yapılıyor mu? Bakın şunu söyleyebilirim, şu ana kadar yapılmış bütün tespitler neler biliyor musunuz? Mazot pahalı, gübre pahalı, ilaç pahalı, tohum pahalı, mahsul para etmiyor. Çiftçinin feryadı bu çözüm, bunları indireceğiz. Şimdi biz Millet İttifakı olarak yapmış olduğumuz mutabakat metninde şunu söyledik, dedik ki, çiftçiye destek vereceğiz ama nasıl? Eğer ki siz çiftçiye desteği hasattan sonra verirseniz bir anlamı kalmıyor, yani ben bir çiftçi çocuğu olarak Tarım Bakanlığı'nın iç yapısını bilen, orada çalışmış bir insan olarak söylüyorum. Çiftçi tarlanın başına gittiği zaman mazot alacak, gübre alacak, tohum alacak, ilaç alacak parası var mı? Parası yoksa ekmem diyor ama biz Millet İttifakı olarak çiftçi tarlanın başına gelmeden mazotun parasını, gübresinin parasını, ona çıkartıp ödemiş olacağız ki o ekebilsin. Maalesef kendi tasarrufu olmayan ve hatta borç içerisinde yüzen çiftçi, tohuma, gübreye, ilaca mazota para bulamadığı için ekim yapmıyor. O çiftçi ekim yapmadığı için mutfakta yangın var. Enflasyon var, gıda enflasyonu var. Bu sorunu çözebilmek için biz ne yaptık? Dedik ki iktidar olduğumuzda millet ittifakı olarak iktidar olduğumuzda çiftçiye peşin ödeme yapacağız ki ekebilsin. Hani biz her soruna çözüm üretiyoruz diyoruz. O sorunun çözümü çiftçiye destektir. Yani ekebilirsin kardeşim parayı dert etme biz veriyoruz. Devlet olarak görevimiz, biz veriyoruz, gıda üretimini arttıracağız, ekilebilir alan sayısını arttıracağız. Ekilebilir alan sayısının artmasına paralel olarak da gıda enflasyonu düşecektir. “ “Atadan, Babadan Gördüğümüz Yol Yöntemleri Terk Etmemiz Lazım” “Bir kere şunu söyleyelim. Bizim şu ana kadarki bütün tarım politikalarımız atadan babadan gördüğümüz yol yöntemlerle yansıyor. Atadan babadan gördüğümüz yol yöntemleri terk etmemiz lazım. Vatandaş gidiyor babası buğday ekmiş, kendisi de buğday ekiyor. Ya senin baban orada toprak analizi yaptırdı mı? En iyi yetişen ürün orada buğday, mısır, arpa mıdır biliyor musun? Hayır, babam bunu ekiyordu? Babasına gidip sormuş olsaydık o da dedesinden bahsedecekti. Daha sonuç itibariyle bugün baktığımız zaman dünyada bilimsel tarım yapan ülkeler, Hollanda, Fransa, Amerika yani biz onların sanayi ülkesi olduğunu zannediyoruz ama onlar en başta tarım ülkesi, neden tarım ülkesi? Çünkü biliyorlar ki o nüfusu doyurabilmeleri gerekir. Adamlar sanayi ülkesi oldukları halde tarımda yaptıkları üretimle hem kendilerini doyurabiliyorlar hem de ihraç ürünü olarak dünya pazarına çıkmış durumdalar. Ama biz, tarım ülkesi olan Türkiye tarımı terk etmiş durumda. Verim meselesini bilimsellik temelinde ele almamışız. Yani Ziraat mühendisi mezun evinde işsiz, veteriner mezun evinde işsiz, gıda mühendisi mezun olmuş, evinde işsiz gıda denetimini zabıtaya yaptırıyoruz. Böyle bir şey olabilir mi? Ziraat mühendisi en şanslı olan gitmiş uzman çavuş olmuş. Hani üretim yaptırsın, verimli işler yaptırsın diye mezun olmuş olan mühendisi veterineri biz Uzman Çavuş yapıyoruz. Omuzuna silahı koyuyoruz, karakol önünde nöbet tutturuyoruz. Bu olmaz. Yani bizim burada yapmamız gereken sahaya inmektir. Tarım Bakanlığında bununla ilgili çok ciddi sıkıntılar var. Tarım bakanlığı teknik bir yapıya dönüşmek zorunda. Sahaya inmek zorunda, takım elbisesini giyip orada veterineri oturtursanız Ziraat mühendisini oturtursanız, çiftçiyi tarım Bakanlığına tarım il ilçe müdürlüklerine çağırırsanız orada sorun çözülmez. Yani biz vatandaş olarak devlete hani ben nehrin 2 tarafında bulunmuş birisiyim. Hem tarımı bilen çiftçi çocuğuyum hem de tarım Bakanlığında çalışmışım. Devletin çiftçiye ne verdiğini biliyorum. Çiftçinin devletten ne beklediğini de bilen bir insan olarak söylüyorum. Maalesef ki arada bir uyumsuzluk var. Bu uyumsuzluğu çözecek olan da Aydın Yazlak’tır. Bunu da söyleyebilirim. Çünkü bir Ziraat mühendisinin oradaki görevi onun aldığı eğitimle alakalı değil. Yani çiftçi kayıt sistemini sıradan bir insan da yapabilir, bilgisayarı kullanabilir. Oysa ki o Ziraat mühendisliği, Veteriner mesleğini yapmak istiyor. Yani ben Ziraat mühendisiyim diyor ama Ziraat mühendisliği yapmıyor. Ben veterinerin diyor ama veterinerlik yapmıyor. Bizim veterinerimizi, gıda mühendisimizi, Ziraat mühendisimizi sahaya çıkartmamız lazım. Bu alanların teknisyen ve teknikerlerinin de sahada olması lazım. Çiftçiyle omuz omuza bu işi çözmemiz lazım. Bunun yanı sıra hem bilimsel bir tarım politikası ortaya çıkacaktır hem de aynı zamanda tarımda planlamayı da bu şekilde yönetmiş olacağız. Yani bugün bu bir araziniz var, gidiyorsunuz kafanıza göre ekiyorsunuz. Esrar hariç her şeyi ekebilirsiniz. Türkiye'nin bu ekeceğiniz ürüne ne kadar ihtiyacı var bununla ilgili bir müdahale yok. Acaba bu ekeceğiniz ürün. Bu arazide olur mu, uygun mu verimli olur mu? Bunu da bilmiyor. Yani çiftçiye bazen soruyorsun işte, ne ektin domates para edecek mi? Allah bilir ya bir hafta sonra yağmur yağacak mı? Diye bir soru sormuyorum para edecek mi? Çiftçi de haklı, ne bilsin o anda Türkiye’nin neresinde ne kadar domates ekildiğini bilmiyor. Şimdi kumar oynuyor çiftçimiz maalesef çiftçiye kumar oynatılıyor, deneme tahtasına dönmüş vatandaşın tarlası yani bu yıl bunu ektim olmadı, seneye kabak ekerim, diğer yıl biber, patlıcan ekerim. Vatandaş bir ürünü ektiğinde, alın teri döktüğünde, o işin sonunda para kazanacağının garantisini vatandaşa vermemiz lazım. Biz eğer vatandaşa bunun garantisini verirsek insanların iştahı olur. Üretmek için iştahı olur. Memleketi terk etmez, büyük şehirlere gitmez. Bakın Berkman bey biz kırsalı tamamen boşaltmış durumdayız. Dün ben Arguvan’daydım, Arapgir’deydim. Kıraç araziler, hani o arazilerin kıraç olması bu zamanda bu çağda bence Türkiye'nin ayıbıdır. Bu iktidarın en büyük ayıbıdır. Yani teknoloji gelişmiş güneş enerjisi, rüzgar enerjisi diye sistem ortaya çıkmış. Orada baraj var, arazi burada kıraç.”   “En Büyük Terör Benim Gözümde Gıda Terörüdür” “Hani en büyük terör nedir biliyor musunuz? Benim gözümde gıda terörüdür. Gıda terörü yani mutfağımızdadır, buzdolabındadır, markette manavdadır gıda denetimi yapılıyor mu? Bu ülkede gıda denetimi? Tezgahlar da yapılmaz, tarlada, bağda, bahçede yapılır. Yani o insanlar ilacı nasıl kullandığını bilmiyor. O nedenden dolayı ihanetin bir boyutu da budur. Yani bu gıdanın kaliteli hale getirilmesi zararsız hale getirilmesinin yolu yine az önce dediğim gibi bilimsel olarak tarımı yapacağız. Ziraat mühendisimiz, veterinerimiz sahada olduğu zaman gıda terörüyle de mücadele etmiş oluruz” “Çiftçi Kazanacak, Tüketici Kazanacak, Türkiye Kazanacak” “Tarımın en önemli sorunu kırsal bölgede genç nüfusun kalmamış olması. Neden yani babası çıkmış İstanbul’a gitmiş, çocuk İstanbul’da doğmuş büyümüş, şimdi atadan babadan kalma topraklar var. Tarımı bilmiyorum diyor. Şimdi şu ana kadarki tarım atadan, babadan gördüğü yol yöntemlerle yapıldı. Haklı olarak diyor ki, ben babamdan tarımı, hayvancılığı görmedim ki. O nedenden dolayı tekrar köyüne dönüş yapmıyor ve işsiz bir şekilde büyük şehirlerde eziliyor. Yani tek umudum. Bu büyükşehirde bir iş sahibi olmak diyor. Oysaki dedesinin, atasının, babasının toprakları köyünde boş bekliyor. Şimdi işte bilimsel tarım bunu çözecektir. Neden biliyor musunuz? Artık atadan, babadan gördüğümüz yol yöntemleri terk ediyoruz. Sen babandan tarım namına hiçbir şey görmemiş olabilirsin, zaten o artık çöp olmuştur, orada terk edeceğiz. O çocuk gelecek kırsala, yani atasının, babasının toprağına ekebilecek. Nasıl ekecek? Şimdi bunu bilimsel olarak yaptığı için hani biliyorsunuz? Özellikle de Z kuşağının dijitale arası iyidir. Sonuç itibariyle bu eğitimi verdiğiniz zaman tarımda makinenin kullanımını sadece öğretmeniz onun için yeterlidir. Ondan sonra ne kadar gübre atacağını, ne kadar mazot yakacağını, araziyi işlediği zaman bunları bilen bir kişi bunları rahatlıkla yapabilir. İlacı hangi oranda kullanacak, ne kadar kullanacak, hangi ürünü nereye atacak? Toprak analizinin kıymetini bilen, değerini bilen insan olacak. Bakın biz Millet İttifakı olarak bütün toprakların analizini yaptıracağız. Bu ülkede ne kadar havza varsa hangi ürün, nerede en iyi yetişiyorsa biz oralarda muhakkak ki o ürünleri yetiştireceğiz. Bununla beraber aynı zamanda üretim planlaması da yapmış olacağız. Örneğin basit bir yöntem söyleyeyim, size gittik vatandaşa toprak analizini yapmışız. Hacı dayı dedik. Senin arazisinde sen buğday ekmişsin ama burada domates, biber, patlıcan çok daha iyi olur. Adam bilmiyor yani sonuçta o ana kadar atadan, babadan gördüğü yöntem, buğday, arpa. Peki diyecek ne ekeyim, sistem bakacak. Yani bu ülkenin o anda oraya, domates, biber, patlıcan ekildiği zaman onun hasatı olduğu dönemde sistem ne kadar domatese ihtiyaç var? Bibere, patlıcana ihtiyaç var, sistem bakacak diyecek ki bak domates kotası dolmuş ama patlıcan açık var. Gel patlıcan ek tamam, patlıcan ekerse senin mazot ilaç, gübre, fide neyse hangi tür destek veriyorsa bunları vereceğiz. Yani çiftçiyi bir nevi kazanmış olacağız. Çiftçiyle devlet ortak çalışmış olacak. Biz sosyal devlet olarak çiftçinin yanında durmamız lazım. Eğer gıda enflasyonundan şikayetçi isek bilimsel çalışma yapacağız. Çiftçiye hiçbir zaman tarlada ürünüm kaldı demeyecek depoda çürüdü demeyecek, para etmedi demeyecek. Çünkü insanlar cebindeki tasarrufu tarlada batırdığı zaman ekmek istemiyor ve bu insanlar çıkıp büyük şehirlere gidiyor. Büyükşehirlere gelen nüfus bizden ne istiyor? Metro istiyor, hava alanı istiyor, üst geçit alt geçit istiyor, okul istiyor, hastane istiyor, park istiyor, tiyatro istiyor, sinema istiyor. Biz bunların hiçbirini büyük şehirlerde bu şekilde karşılayamayız. Sürekli kırsaldan kente olan bir göç vardı artık depremin de etkisiyle artık orada bir boşalma bekliyoruz ve yaptığımız yanlışlar depremde maalesef acı bir tecrübe ama vesile oldu. Hem kırsala doğru bir göç olacak hem de kırsala gittiğimde atamın, babamın toprağını nasıl işleyeceğim diye dert etmeyecek genç. Çünkü onun başında Ziraat mühendisi, veteriner olacak. Onun görevidir, gidecek ona tarımı öğretecek. Nasıl ekeceğini, nasıl hasat edeceğini, nasıl depolanacağını hepsini göstermiş olacak. Devletin de desteği ürün bazlı olacak. Bakın Millet İttifakı mutabakatında bunu açık ve net bir şekilde söyledik. Biz ürün bazlı takip ediyoruz. Yani ne ürettin, ne üreteceksin domates üreteceksin. Mazotu, gübre desteğini, ilaç desteğini peşin vereceğiz. Çiftçi parayı dert etmeyecek. Ekilebilir yerimiz zaten var yeterli. Ondan sonra çiftçiyi memnun olacak, domates de ayarında yetiştiği için yani tam da işte tüketim + ihracatımızı karşılayacak nitelikte olduğu zaman pahalı da yemeyeceğiz. Çiftçi kazanacak, tüketici kazanacak, Türkiye kazanacak. Türkiye yerli ve milli hale gerçekten gelmiş olacak. Öyle kuru sloganlarla milli yerli olunmaz. Bunu net bir şekilde ifade edeyim.” Read the full article
0 notes
Text
Uçkan Aday Adaylığını Açıkladı
Tumblr media
Gelecek Partisi Malatya İl Başkanı Ahmet Ercan Uçkan görevinden istifa ederek Gelecek Partisi’nden Milletvekili aday adaylığı başvurusunda bulundu.
Uçkan sosyal medya adresinden yaptığı paylaşımda “3 yıldır büyük bir onurla yürüttüğümüz yolculuğumuzda şimdi yeni hedeflere yelken açma vakti. Bir ideal uğruna çıktığımız bu yolda Allah’ın izniyle, liderimiz Ahmet Davutoğlu ve kadrolarımızla birlikte mücadelemizi büyüteceğiz. KABLEN REFİK, BA’DEN TARİK.” dedi. Read the full article
0 notes
Text
Kahtalı: "Kayısıya Çok Önemli Destekler Verdik"
Tumblr media
-"Hayvancılık OSB'de ilk etapta 600 kişi istihdam edilecek" AK Parti Malatya Milletvekili Hakan Kahtalı, kayısıya önemli destekler verdiklerini dile getirerek, "2022 yılında 76 bin 355 ton kayısı ihraç ederek 402 milyon dolar gibi bugüne kadar hiç görmediğimiz bir gelir elde ettik. Tüm bu yaptığımız yatırımlar ihracat rakamının artmasını ve ürünün gerçek değerini bulmasını sağlıyor" dedi. AK Parti Malatya Milletvekili Hakan Kahtalı, AK Parti İl Başkan Yardımcısı Mahmut Boyraz ve partilerle birlikte Malatya Ticaret Borsası Başkanı Ramazan Özcan'ı ziyaret ederek çalışmalar hakkında bilgiler aldı. Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Ticaret Borsası Başkanı Ramazan Özcan, "Ekim ayında gerçekleştirdiğimiz Ticaret Borsası seçimlerinin ardından Sayın Milletvekilimizle sık sık telefonla görüşüyorduk. Bugün de bizleri ziyaret ederek şereflendirdiler. Malatya'nın tarımı ve hayvancılığı ile ilgili kendileri ile istişare halindeyiz. Ben tarım ve hayvancılığa vermiş oldukları katkılardan dolayı kendilerine teşekkür ediyorum" şeklinde konuştu. Milletvekili Hakan Kahtalı ise, Ticaret Borsası'nın Malatya için önemli bir değer olduğunu ifade ederek, "Malatya'da 35 bine yakın ÇKS'ye kayıtlı kayısı üreticimiz var. Dolayısıyla MTB kayısı üreticilerimizin tamamını ilgilendiren bir kurum. Kurumumuzda son 3-4 yıl içerisinde önemli bir başarı sağlandı. Bu başarının mimarı da Başkanım ve Yönetim Kuruludur. Bizler de siyasiler olarak böyle bir kuruma destek vermekten büyük bir onur duyuyoruz" diye konuştu.
Tumblr media
Kayısıya ve kayısı üreticisine büyük destek verdiklerini belirten Kahtalı, "Malatya'ya 2 tane lisanslı depo kazandırdık. Bu lisanslı depoların varlığı üreticiler açısından bir güvence oluşturdu. Bu güvenceyi de taçlandırmamız gerekiyordu bunu da TMO'nun alım yapmasıyla sağladık. Şu anda lisanslı depolarda 5 bin ton kayısı emaneten bekletiliyor. Bu kayısının orada durması aslında ürünün değerini arttırıyor. 2022 yılında 76 bin 355 ton kayısı ihraç ederek 402 milyon dolar gibi bugüne kadar hiç görmediğimiz bir gelir elde ettik. Tüm bu yaptığımız yatırımlar ihracat rakamının artmasını ve ürünün gerçek değerini bulmasını sağlıyor. Çekirdekle beraber bu rakam 500 milyon dolar civarlarına geldi. Bu bizim için sevindirici bir şey. Bundan sonraki hedefimiz kayısı çeşitlendirerek mamül haline getirmek ve daha fazla ciro elde etmek. Gayretlerimiz bu noktada devam ediyor. Bunun için de güzel projelerimiz var. Tabii bununla beraber Malatya'da hayvancılık alanında da iyi bir ivme yakalamamız gerekiyor. Bunun için de hayvancılıkla ilgili tarıma dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi projemiz vardı. Allah'a şükürler olsun bunun altyapı ve diğer işlerle ilgili ihalesi kasım ayında 61 milyon 962 bin TL bedelle yapıldı. Yer teslimi de müteahhit firmaya yapılmış oldu. İnşallah nasip olursa buraya 16 bin 750 hayvan kapasiteli bir bir Organize Sanayi Bölgesi kuruyoruz. Bu daha sonra daha da geliştirilecek, buradan da ilimize bir katma değer üreteceğiz. Burada ilk başta 600 kişilik bir istihdam sağlanacak, daha sonra da bunu büyütmek için gayret edeceğiz. Yine balıkçılıkla ilgili bizim burada bir altyapımız var. Bu konuda da OSB ile ilgili bir çalışmamız var. 2 ay önce Tarım Bakanımıza gitmiştik. Bakanımıza da ilettik. Balıkçılıkla ilgili Malatya'mıza bir OSB kuracağız" ifadelerini kullandı. Hayvancılığa destek olmak açısından nisan ayı sonuna kadar yem fiyatlarının sabitlendiğini hatırlatan Kahtalı, "Bugüne kadar üreticilerimizi desteklemek adına ofisten arpa, yem desteği gibi destekler veriyorduk. Bunu arttırarak devam ettireceğiz. Amacımız her alanda üreten ve ihracatını artıran bir Türkiye inşa etmek. Türkiye'nin büyüyen bir ihracat yapısı var. Geçen yıl 12.9 büyüme ile 254 milyar ihracat gerçekleşti. Şu anda 31 milyon çalışanımız var ülkede. İhracat ve üretim yapan firmalara önemli destekler verdik, esnaflara aynı şekilde önemli destekler sağladık. Allah'a şükür bugün geldiğimiz noktada ekonomik olarak iyi noktaya gidiyoruz. Enerjide yeni keşifler yaparak dışa bağımlılığı azaltıyoruz. Savunma sanayinde önemli yatırımlar yapıyoruz. Biz bunlarla gurur duyuyoruz. Ülkemizi kalkındırmak ve geliştirmek için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz ve milletimizin refahını arttıracağız" diye konuştu. Read the full article
0 notes
Text
Ağbaba ; İşçiler Aç Kaldı İşten Atıldı Üstüne Katledildiler
Tumblr media
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VELİ AĞBABA 6 BAŞLIKTA 2022 YILININ EMEK VE ÇALIŞMA YAŞAMINI DEĞERLENDİRDİ. AĞBABA’’İŞÇİLER AÇ KALDI, İŞTEN ATILDI, ÜSTÜNE KATLEDİLDİLER’’. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili  Veli Ağbaba 2022 yılında emek ve çalışma yaşamını 6 başlıkta değerlendirdi. Ağbaba "İşçiler 2022 yılında aç kaldılar, işten atıldılar, örgütlenme hakkında mahrum bırakıldılar ve iş cinayetlerinde katledildiler’’ dedi. 1 Milyon 538 bin 646 kişi işten atıldı Bu yılın ilk 11 ayında çalışırken işten atılan ve işsizlik ödeneğine başvuran kişi 1 milyon 538 bin 646 kişi oldu. Erdoğan ve saray sözcüleri her ne kadar, ‘işsizlere iş var iş beğenmiyorlar’ dese de bu yılın 11 ayında ortalama her ay 139 bin 876 her gün ise 4 bin 662 kişi işten atıldı. İşten atılmaların en çok yaşandığı il ise 338 bin 845 kişi ile İstanbul olurken, Ankara’da ise işten atılanların sayısı bu yıl bitmeden 103 bin 60 kişi oldu. İşsizlik fonu;  işsizce cimri işverene cömert 2022 yılının son ayında açıklanan kasım ayı işsizlik sigortası verilerine göre fondan aslan payını yine işverenler almaya devam etti. Bu yıl fondan işsizlik ödeneği alan işsiz sayısı Ocak ayında 482 bin kişi iken Kasım ayı itibariyle bu sayı 408 bine düştü. Ayrıca; bu yıl Ocak-Kasım ayları arasında işsizlere fondan verilen ödenek miktarı toplamda 11,2 milyar TL iken, Bu aylar arasında işverenlere verilen destek toplamı tamı tamına 25 milyar 52 milyon TL’ye yükseldi. Yani işverenler işsizlerden fondan tam iki kat daha fazla para kullanmış oldu.  Resmi verilerde dahi 3 milyon 5 yüz bin işsizin olduğu ülkede kasım ayı itibariyle işsizlik ödeneği alan işsiz sayısı resmi verilere göre 408 bin kişi ile sınırlı kaldı. 2023 yılı için belirlenen asgari ücret alım gücü olarak 5500 TL’nin gerisinde kaldı. Yılın ilk 6 ayında yüzde 29,32 ile ikinci kez zam yapılarak 5500 TL’ye çıkartılan asgari ücret, 2023 yılı için belirlenen 8500 TL asgari ücretin alım gücü olarak kat be kat üstünde yer aldı. Daha cebe girmeyen 8500 TL asgari ücret; bulgurda, pirinçte, tavuk etinden, sebzede aralık ayında alım gücü olarak daha şimdiden 5500 TL’nin altında kaldı. ÜRÜN TEMMUZ AYI FİYATI ARALIK AYI FİYATI ARTIŞ YÜZDESİ ALIM FARKI YENİ ASGARİ ÜCRET Pirinç 25,00 45,80 -33,18 kg Bulgur 20,00 35,50 ,5 -35,56 kg Makarna 6,95 12,50 -111 adet Tavuk 27,50 47,25 -21 kg Yumurta 1,35 2,45 -604 adet Beyaz Peynir 65,00 110,00 ,2 -7,3 kg Ayçiçek Yağı 25,50 45,50 ,43 -28,86 litre Kaşar 95,00 159,00 -4,4 kg Süt 15,50 26,70 ,25 -36,47 litre Nohut 26,30 45,50 ,00 -22,67 kg Kuru Fasulye 35,00 59,90 ,00 -15,23 kg Zeytin 53,70 94,25 ,51 -12,234 kg Domates 12,00 21,00 ,00 -53,53 kg Salatalık 8,00 15,00 ,5 -120,33 kg Kuru Soğan 7,50 13,00 ,33 -79,45 kg Patates 5,50 10,00 ,80 -150 kg Emeğin payı azaldı, ücretler açlık ve yoksulluk sınırının altında kaldı. 2022 yılında ücretler yüksek enflasyon karşısında erirken, emekçilerin milli gelirden aldığı payda bir yılda 3,2 puan azaldı. 2021 3. çeyrekte % 29,5 olan işgücü ödemelerinin yurtiçi hâsıla içindeki payı 2022 3. çeyrekte ,3'e geriledi. Emeğin milli gelirden aldığı pay bir yılda 3,2 puan azaldı. Ortalama açlık sınırının 8 bin TL’yi yoksulluk sınırının ise 25 bin TL’yi aştığı 2022 yılında; tüm ücretler açlık ve yoksulluk sınırı altında kaldı. Sendikalaşma yerinde saydı, grev yasakları devam etti. Çalışan işçi sayısındaki artış ile sendika üyesi olan işçi sayısındaki artış arasındaki fark dikkat çekici boyutlara ulaştı. Çalışma Bakanlığı verilerine göre Ocak 2022’den Temmuz 2022’ye kadar çalışan işçi sayısındaki artış 693 bin kişi iken sendika üyeliğindeki 6 aylık artış ise sadece 91 bin kişi ile sınırlı kaldı. 2022 yılında Türkiye'de 15,9 milyon işçinin sadece yüzde 14,26’sı sendika üyesi olarak kayıtlara geçti. İşçilerin 13,7 milyonu sendika hakkından mahrum kalırken, 2022 yılında yasaklanan iki grev ile AKP iktidarında erteleme adıl atında yasaklanan grevlerin sayısı 19’a çıktı. İş yerleri savaş alanına döndü. Denetimsizlik ve ihmal sonucunda, AKP’nin sözde kader dediği düzende işçiler 2022 yılında da iş cinayetlerinde yaşamını yitirmeye devam etti. 2022 yılı henüz bitmeden iş yerlerinde en az 1679 işçi iş cinayetlerinde yaşamını kaybetti.  Yaşların 14 ile 17 arasında değişen 51 çocuk işçi de yaşamını yitirdi.   Read the full article
0 notes
Text
Ağbaba: Yandaşa Gelince Noel Baba Vatandaşa Gelince Davetsiz Misafir Gibisiniz
Tumblr media
AĞBABA “YANDAŞA GELİNCE NOEL BABA, VATANDAŞA GELİNCE GECE 3 TE GELEN DAVETSİZ MİSAFİR GİBİSİNİZ” CUMHUR İTTİFAKI MECLİSE TAKILMIŞ TERS KELEPÇEDİR” ELİTAŞ, ÇÖKELEK HOLDİNGİN PATRONU GİBİSİN FAKİR FUKARAYSAN CEZAEVİNE GİRİYORSUN,FETTAH TAMİNCEYSEN REİSİN UÇAĞINA BİNİYORSUN
Tumblr media
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, mecliste görüşülen Torba kanun teklifiyle ilgili AKP iktidarını eleştirerek, "Yandaşa gelince Noel Baba gibisiniz, vatandaşa gelince gece 3’te gelen davetsiz maskeli gibisiniz. Muhafazakar iktidarsınız ya. Ama yandaşın, çetelerin Noel Baba’sısınız. Yandaş müteahhide vergi affı; ‘Ho ho ho’. Katar'a liman kıyağı jesti; ‘Ho ho ho’. Yandaş sendikaya yüzde 2 baraj kıyağı; ‘Ho ho ho’. Vatandaşa gelince 200 milyarlık yük, OHAL'de mağduriyet, bağımsız sendikalara kilit var" dedi. Cumhuriyet  Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba TBMM Genel Kurulu’nda parti gurubu adına yaptığı konuşmada AKP tarafından getirilen torba yasayla ilgili görüşlerini dile getirdi. Limanların sözleşme sürelerinin uzatılmasıyla ilgili ; “Şeytanın aklına gelmez bunların yaptıkları. Altı ay sonra seçim var,altı ay sonra kurulacak Meclisin kullanacağı yetkiyi hangi hadle siz kullanıyorsunuz? biliyorlar ki seçimi kazanamayacaklar şimdiden limanları; çoluk çocuğumuzun, devletimizin, milletimizin malı olan limanları 3-5 yandaşa peşkeş çekiyorlar.”ifadelerini kullandı. Ağbaba Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı: BUNUN ADI FAŞİZM.ÜLKE TAM BİR POLİS DEVLETİNE DÖNMÜŞ Meclisin önünde,yüzde 2 barajı protesto etmek isteyen memurlar basın açıklaması yapmak istedi. Adeta bir savaş çıkacakmış gibi, Meclis işgal edilecekmiş gibi, binlerce polisin kuşattığı ve bariyerlerle engellediği bir hâl vardı. Bir  milletvekili, bir yurttaş olarak utanç içerisinde olduğumu huzurlarınızda belirtmek istiyorum.Bu gelen insanlar hepinize yıllarca hizmet eden memurlar. Memur Sendikaları Konfederasyonu temsilcileri. Güven Park'tan, Kızılay'dan tedbir alınmaya başlanmış. AKP Grubuna söylüyorum: Bir ülke böyle yönetilir mi, insan kendi vatandaşına böyle muamele yapar mı? Sizi kınıyorum. Orada söyledim, "Gizli falan değil, bugün burada yaşadığımız açık faşizmdir." dedim. Bunun adı faşizm.Ülke tam bir polis devletine dönmüş.Şunu da söyleyeyim bundan polisler de rahatsız. Memurlarla, sendikacılarla, haklarını arayan insanlarla polislerimizin kol kola halay çekeceği günler yakındır. TORBA DENİLEN UCUBE İÇİNDE YOK YOK Bir torba yasa daha Meclis gündemine geldi. "Torba" denilen bir ucube içinde yok yok, buna belki "torba" demek lazım, belki başka bir şey demek lazım. Yandaşa gelince Noel Baba gibisiniz, vatandaşa gelince gece üçte gelen davetsiz maskeli gibisiniz. Muhafazakâr iktidarsınız ya! Ama yandaşın, çetelerin Noel Babasısınız. Yandaş müteahhide vergi "Ho ho ho!" Katar'a liman kıyağı jesti "Ho ho ho!" Yandaş sendikaya yüzde 2 baraj kıyağı "Ho ho ho!" Vatandaşa gelince 200 milyarlık yük, OHAL'de mağduriyet, bağımsız sendikalara kilit var. Öyle bir torba kanun teklifi hazırlanmış ki içinde yok yok. OHAL var, limanları peşkeş var, sendikalara darbe var, 200 milyar borçlanma yetkisinin artırılması var; torba değil çuval, çuval değil çorba. TORBA YASAYI AB KOMİSYONUNA GÖNDERSEYDİNİZ! Bu çorba kanun Sanayi Komisyonunda konuşuluyor.Sanayi Komisyonuyla ne ilgisi var arkadaşlar? Sanayi Komisyonuna da saygısızlık, Meclise de saygısızlık, sizin grubunuza da saygısızlık, bizim gruba da saygısızlık. 200 milyar borçlanmanın konuşulacağı yer Sanayi Komisyonu değil. Ben de dedim ki bunun konuşulması gereken yer Bütçe Komisyonu. Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Sayın Cevdet Yılmaz ibretlik bir cevap verdi, Plan ve Bütçe Komisyonu yorgunmuş, yorulmuşlar fukaralar. Onun için Sanayi Komisyonuna getirmişler. Ya, daha sayenizde açılmayan komisyonlar var, örneğin Avrupa Birliği Komisyonuna gönderseydiniz, Avrupa Birliği Komisyonuna gönderseydiniz. ÇÖKELEK HOLDİNGİN PATRONU GİBİSİN ELİTAŞ Sayın Mustafa Elitaş'a dedim ki: "Sen bir torba kanun için iki gün beklemezsin. Bu kanun sendikalarla ilgili değil, limanlarla ilgili değil, bir hinlik çıkacak." Gece üçte baktım, 200 milyar borçlanma yetkisi geldi. "Elitaş, ben sana demedim mi?" dedim.Plan ve Bütçe Komisyonunda konuşulmuyor, Sanayi Komisyonunda konuşuluyor ve -imzayı atan da fukara birisini bulmuşlar- 1 imzayla getiriyorlar.Şimdi, bu zeytinliklere gelelim. Zeytinlerle alıp veremediğiniz nedir bilmiyorum. Asırlık zeytin ağaçlarını çalacaktınız, zeytini dikenlerin 90 yaşındaki torunları elinizden zor aldı. Geçenlerde bir film izledim, Recep İvedik 7. Orada Çökelek Holding var, aynen. Çökelek Holdingin patronu gibisin Elitaş. Vallahi, fakir fukaranın ormanına, toprağına el koymaya çalışıyor. CUMHUR İTTİFAKI MECLİSE TAKILMIŞ TERS KELEPÇEDİR Gelelim limanlara.Bu limanlar var ya, geliyor, yargı iptal ediyor. Düzenini bozduğunuz kantar artık sizi bile tartamıyor.Devletimize ait limanların işletme süresi kırk dokuz yıl uzatılıyor. Bunu yazarken insanın eli titrer.Allah'tan korkmuyorsunuz; çoluktan çocuktan, analardan utanının ya! Sadece süre uzatma yok, bir de hinlik var. Sözleşme bedelinin yüzde 25'inin peşin ödenmesini düzenliyor. Niye? Seçim var; para var, para. Satmadıkları bir şey kalmadı, şimdi neyi satıyorlar? Geleceği satıyorlar. Bu liman düzenlemesi 4 defa gelmiş; kimi komisyondan çekilmiş, kimi burada kanunlaşmış, Anayasa Mahkemesi iptal etmiş.Şimdi tekrar getiriyorsunuz. Bu kanunu getirenler, Cumhur İttifakı Meclise takılmış ters kelepçedir. Şimdi Anayasa Mahkemesine de kilit vurmaya çalışıyorsunuz; ters kelepçeyi de Anayasa Mahkemesine takılan kilidi de hep birlikte kıracağız. İbretialem için söylüyorum, limanlarla ilgili getirilen kanun teklifinde tarihi değiştirmeyi unutmuşlar. Tarih "1 Ekim 2021." Sonra, Elitaş uyardı, bir önergeyle bunu da düzenlediler. Bunu da Meclisin takdirine bırakıyorum. MİLLETİN MALI LİMANLARI 3-5 YANDAŞA PEŞKEŞ ÇEKİYORLAR Öyle işler var ki, bakın, öyle işler var ki ya, bir yıl, üç yıl, beş yıl değil; 2070, 2052, 2064, 2056 …Allah hepinize uzun ömürler versin; hayırlı, sağlıklı ömürler versin 2070'e kadar kimin garantisi var da siz bunu satıyorsunuz?Torununun torunu olacak, hâlâ işletecek; mirasta bile böyle bir şey yok. 4 nesil sonraya miras bırakılır mı ya? Bunun garantisi olur mu? Burada her zamanki gibi bir Katar sevdası var,bizde Katar'sız bir şey olmaz. Tank Paleti var, Borsa İstanbulu var, Merkez Bankası var, Kanal İstanbul'u var, var da var; şimdi de limanlara göz dikmiş durumda. Bu bir darbedir. Bu ülke çok darbe gördü. Darbe ne zaman yapılır? Darbe o anki bulunan rejime yapılır ya da güce yapılır. Özgür Özel'in Plan ve Bütçede söylediği gibi bunlar geleceğe darbe yapıyorlar;çocuklarımıza, torunlarımıza darbe yapıyorlar.Şeytanın aklına gelmez bunların yaptıkları. Altı ay sonra seçim var,altı ay sonra kurulacak Meclisin kullanacağı yetkiyi hangi hadle siz kullanıyorsunuz? biliyorlar ki seçimi kazanamayacaklar şimdiden limanları; çoluk çocuğumuzun, devletimizin, milletimizin malı limanları 3-5 yandaşa peşkeş çekiyorlar. BURADA HİNLİK VAR, CİNLİK VAR, HİLE VAR, KATAKULLİ VAR Gelelim gece yarısı, daha doğrusu şafak operasyonuyla yaptığınız 200 milyar kaptıkaçtıya. Saat gece 2.28; Normal insan para isteyecekse gündüz gider, akşam karanlıkta gitmez ki yanlış anlaşılmasın. 200 milyar borç limitinin artırılması torba yasada yok, gece biz sendikalarla ilgili konuşurken araya sıkıştırdılar. Burada hinlik var, cinlik var, hile var, katakulli var; herkes biliyor harcamışlar parayı.Geçtiğimiz yıl bütçesi 1 trilyon 750 milyar lira. Bu yıl bu 200 milyar lira, 492 milyar daha borçlanıyorlar. Parayı harcamışlar nereye harcadılarsa, hatta şöyle bir iddia da var: "Seçimde harcayacaklarını şimdiden cebe atıyor." diyorlar, "Seçimde harcayacaklarını şimdiden cebe atıyor." Diyorlar. RÜŞVET SENDİKACILIĞI! "rüşvet sendikacılığı" dediğimiz yüzde 2 barajı var. Geçtiğimiz yıl MEMUR-SEN ile devletin yaptığı toplu sözleşmeyle yüzde 1 baraj şartı konulmuştu. Sendikalar dava açtı, yüzde 1 barajını iptal ettiler. Yeni getirilen bu düzenlemeyle  hükûmet sendika değiştirmek için, yandaş sendikaları güçlendirmek için rüşvet teklif ediyor. Diyorlar ki: Biz memurlara 500 TL bedel biçtik, o 500 TL'yle memurlar sendika değiştirebilir." Bunun özeti bu, bu sendikalarda her siyasi görüşten insanlar var. Düşünün ki Türkiye Büyük Millet Meclisinde danışmanlar örgütleniyor,Meclisin danışmanlarının hepsini aynı sendikaya koysanız, bu barajı geçmeleri mümkün değil. Burada da yargıyı bir dolandırma işi var arkadaşlar, yargıyı dolandırma işi var. Birileri sırtını Hükûmete yaslayarak sendikacılık yapıyor ama birileri de mücadele ederek sendikacılık yapıyor. Geçtiğimiz günlerde Çalışma  Bakanı: "Biz, sendikaları, örgütlenmeyi destekleyeceğiz; hatta örgütlü olan iş yerlerine prim vereceğiz, beyaz bayrak uygulaması yapacağız." Eğer siz baraj yasasını geçirirseniz sendikaların AKP Genel Merkezinin önüne  siyah bayrak asması haktır. DEVLET POLİSE,İNFAZ KORUMA MEMURUNA 707 LİRA VERMEKTEN ACİZ Mİ? Bu yasaya göre sendikalı olamayan insanlar var, yasal olarak sendikaya üye olamayan. Kim? Bizim Murat Bakan'ın gece gündüz dile getirdiği polisler. Kim? Askerler. Kim? İnfaz koruma memurları, ben de yıllarca onları dile getirdim. Kim? Hâkim ve savcılar. Bu meslek mensuplarına toplu sözleşme olmadığı için, sendika olmadığı için para verilmiyor. Koca devlet; infaz koruma memuruna, polisine 707 TL ödemekten aciz mi? Buradan söylüyoruz: Sadece yüzde 2 kaldırılmamalı, ayrıca polisimize, askerimize, infaz koruma memuruna, hâkimlere, savcılara da bu toplu sözleşmeden kaynaklı toplu sözleşme parası verilmelidir. Burada söylüyoruz, siz verdiniz verdiniz, vermezseniz biz vereceğiz. 20 TEMMUZ SİVİL DARBESİ "OHAL" deyince benim aklıma 20 Temmuz sivil darbesi geliyor. Cumhuriyet Halk Partisinin lideri, Genel Başkanı, o gün "Bu bir sivil darbe." dediğinde kimse anlamamıştı ama altı ay sonra, bunun nasıl bir darbe olduğunu herkes gördü. Maalesef hukukun askıya alındığı, muhaliflerle hesaplaşan bir sürece girdi.OHAL'de referanduma gittik, OHAL'de seçime gittik, Cumhurbaşkanı seçildi. FETÖ'nün silahla yapamadığını maalesef OHAL'le insanlarımız ihraç edildi, binlerce insan mağdur oldu. Şimdi "terörist, terörist" diyorsunuz ya ben, burada, size ihbar ediyorum Sayın Başkan. Burada, şu anda gördüğüm 2 terörist var. Kim yaptı bunları? İbrahim Kaboğlu, terörist! Cihangir İslam, terörist! Bunu ben demiyorum, bunu siz dediniz. İbrahim Kaboğlu gibi birisi, Cihangir İslam gibi birisi "terörist" diye ihraç edildi arkadaşlar, ihraç edildi.İbrahim Kaboğlu, sadece Türkiye'nin değil, sadece Avrupa'nın değil dünyanın en önemli anayasa profesörü, anayasa hukukçusu.Bu insan ihraç edildi, Fransa üniversitelerinden teklif aldı "Ders vermek istiyorum." dedi -ibretiâlem için anlatıyorum- İbrahim Kaboğlu'na yurt dışı yasağı koydunuz. İbrahim Kaboğlu sizin gibi zengin değil, akademisyenlikten kazandığı parayla geçimini sağlamaya çalışıyor ve geçtiğimiz gün -grubumuz olarak da onur duyuyorum,Fransa'nın en önemli nişanını İbrahim Kaboğlu'nun göğsüne taktılar. PARASI OLAN REİSİN UÇAĞINA, OLMAYAN CEZAEVİNE FETÖ borsası var.Fakir fukaraysan,cezaevine giriyorsun, paran varsa Fettah Taminceysen Reisin uçağına biniyorsun.İzmir'de bir eski AKP İl Başkan Yardımcısı öldürüldü mü? Öldürüldü. Niye? İtirafçı olacaktı, geldiler, vurdular; faili meçhul. Bir başka olay Antep'te bir trafik kazası, Susurluk'tan beter; Cumhurbaşkanının avukatları var, başsavcı var, avukat var. FETÖ borsası kurulmuş iş adamlarının malına çöküyorlar. FETÖ'den, zengin olan çok; FETÖ'den para alan çok; FETÖ'den tehditle mala çöken çok. ÖLDÜKTEN SONRA GÖREVLERİNE İADE EDİLDİLER 2 tane mağduriyet anlatayım, Biri Kazım Ünlü; EĞİTİM-SEN Tekirdağ Şube Sekreteriyken 2017 yılında kanun hükmünde kararnameyle ihraç edildi, üzüntüden kalp krizi geçirdi, öldü, ölümünden dört yıl iki ay sonra idari karar verildi, görevine döndü ama ölmüştü.Yine, yoklukla, büyük mağduriyet çekerek yetimhanelerde büyümüş bir hemşehrimiz var; SES Malatya eski Şube Başkanı Bülent Uçar, cenazesine ben de ağlayarak katıldım, 29 Ekim 2016'da yayınlanan KHK'yle ihraç edildi, dört aylık ihraç sürecine, haksızlığa daha fazla dayamadı, 2017 yılının Şubat ayında 43 yaşında kalp krizi geçirerek hayata veda etti. OHAL İnceleme Komisyonu, öldükten iki buçuk yıl sonra Bülent Uçar'ın işe dönmesine karar verdi. OHAL'de bütün mağduriyetlerin nabalı günahı sizin boynunuza.Bugün hâlâ o mağduriyetler yaşanmaya devam ediyor.Malatya'da hâlâ EĞİTİM SEN, SES'ten üye olup mesleğe dönemeyen arkadaşlar var, bunu da sizlerle paylaşmış olayım; bu mağduriyetlere son verilsin.. Read the full article
0 notes
Text
AK Partili Çalık: 6. Bölge teşvik süresi 2 yıl daha uzatıldı
Tumblr media
AK Parti Merkez Karar Yönetim Kurulu Üyesi ve Malatya Milletvekili Öznur Çalık, Malatya’nın da içerisinde bulunduğu Cazibe merkezlerine yönelik 6.Bölge devlet teşviklerinin 2024 yılı sonuna kadar uzatıldığını ve böylece yeni yatırımların artarak devam edeceğini belirtti.
Milletvekili Çalık, Malatya dahil bölgedeki illerin ekonomisi için büyük önem arz eden cazibe merkezleri programı desteklerinden yararlanma süresinin 31 Aralık 2024 tarihine kadar Cumhurbaşkanlığı kararıyla uzatıldığını belirterek, programın bölgede istihdamın arttırılması ve göçün azaltılmasında önemli rol oynadığını kaydetti. Çalık, Cazibe Merkezleri Programı kapsamında 6. Bölge Teşviklerinden yararlanması süresinin 2 yıl daha uzatılmasından dolayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’a ve emeği geçen tüm bürokratlara teşekkür etti. Read the full article
0 notes
Text
Ağbaba; Yüzlerce Kişi Halen Dışarda Bakan Hayal Satıyor
Tumblr media
BIRAKIN TÜM AFETZEDELERE EV TESLİMİNİ HENÜZ HAK SAHİPLİĞİ BİTİRİLMEYEN DEPREMZEDELER VAR
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Bakan Kurum’un “Malatya'da tek bir afetzedeyi evsiz bırakmadık” sözlerini eleştirerek “İlçeleri geçtik, şehir merkezindeki Saray Apartmanı’nda 30 depremzede 3 yıldır evlerinin yapılmasını bekliyor. Bakan hayal satıyor.” dedi.
Sosyal medya hesabından “Afeti yaşayan Malatya’mızda el birliğiyle zor günlerin üstesinden geldik.Yaraları sarmakla kalmadık, benzersiz bir dönüşümü başlattık. Yeni binalar inşa ettik, tek bir afetzede kardeşimizi evsiz bırakmadık.Söz verdik,sözümüzü tuttuk” ifadelerini kullanan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, 24 Ocak Elazığ-Malatya merkezli 6.8 büyüklüğündeki depremden sonra Malatya’da tek bir afetzedenin evsiz kalmadığını iddia etti. AFAD “1 AY ÖNCE KONUT YAPIMI DEVAM EDİYOR” DEDİ. Konuyla ilgili yazılı bir açıklama yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, “24 Ocak depreminin üzerinden yaklaşık 3 yıl geçmesine rağmen Malatya genelinde evleri yapılmayan/teslim edilmeyen/hak sahipliği işlemleri devam eden depremzedeler var. 30 Ekim 2022 tarihinde AFAD tarafından yapılan yazılı açıklamada Malatya’da 24 Ocak 2020 depremi sonrası 6 bin 31 konut inşa edildiği, 3 bin 918’i hak sahibi olan depremzedelere teslim edildiği,Bin 597 konutun teslim sürecinde olduğu, 516 konutun ise yapım sürecinin ise devam ettiği açıklanmıştı. Bu veriler, Bakanın ‘Malatya'da tek bir afetzedeyi evsiz bırakmadık’ cümlesinin doğru olmadığının göstergesidir.En az 2 bin ev teslim  bile edilmemişken, nasıl oluyor da tüm depremzedeler evlerine yerleştirilmiş oluyor?” ifadelerini kullandı. SARAY APARTMANI SAKİNLERİ 3 YILDIR KİRADA Ağbaba,  “Sayın Bakana sormak lazım madem Malatya’da tek bir depremzedeyi evsiz bırakmadınız,Malatya merkezinde Saray Mahallesinde bulunan 30 daireli Saray apartmanına 24 Ocak depreminin ardından ağır hasarlı raporu verilmiş,apartman tahliye edilmiş, hak sahibi olan depremzedelere 11 bin lira ödeme yapılmıştır.30 daireli Saray apartmanı sakinleri 3 yıldır kendilerine yeni evlerinin yapılmasını beklemektedir. 3 yıldır kirada oturmakta, devlet tarafından kira yardımı da almamaktadır. Saray Apartmanı sakinleri yıllardır mücadele ediyor, verilen sözlerin tutulmasını bekliyor” dedi. HEKİMHAN VE KULUNCAK 7 YILDIR TOPLU KONUT BEKLİYOR! CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, açıklamasının devamında; “2015 Yılı depreminden dolayı Hekimhan merkez ve yakın mahalleleri için yapılacak toplu konut için henüz kazma dahi vurulmadı. Hekimhan ve Kuluncak’taki depremzedeler toplam depremzede sayısının yüzde 30-40’ı civarında. Yani  hem Hekimhan hem Kuluncak’taki afetzedelerin, hak sahiplerinin neredeyse tamamı 7 yıldır halen açıkta. Bakan Kurum, “Söz verdik, sözümüzü tuttuk” diyor ama verilen sözler askıda kaldı. 2020 Elazığ depreminden dolayı bırakın tüm afetzedelere konut teslimini henüz hak sahipliği neticelendirilmeyen yüzlerce depremzede var.Malatyalılar ‘1 yılda evleriniz teslim’ diyip kendilerini yüzüstü bırakanları çok iyi biliyor” dedi. Read the full article
0 notes
Text
Kabul Etseniz de Etmeseniz de Cemeevleri İbadethanedir
Tumblr media
AĞBABA: KABUL ETSENİZ DE ETMESENİZ DE CEMEVLERİ İBADETHANEDİR
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Cemevlerine yönelik düzenlemelerin de yer aldığı torba kanun teklifine ilişkin yaptığı konuşmada Cemevleriyle ilgili düzenlemeyi sert sözlerle eleştirdi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı konuşmada, teklifin Aleviliğin tarihsel ve kültürel birikimini hedef aldığını belirten Ağbaba, şunları söyledi: Teklif hazırlanırken Alevi Bektaşi kurumlarının hiçbirinin görüşü alınmadı! Bu Torba Yasa hazırlanış itibarıyla diğer yasa tekliflerine benziyor. Burada Torba Yasa görüşülüyor ve Cemevleriyle ilgili bazı maddeler var. Tarihsel önemi olan bu kadar ciddi bir konuyu Torba Yasada birkaç maddeyle görüşmek bu sorunu geçiştirmektir. Burada da konunun muhatapları yok. Örneğin yıllardan beri Alevilerin haklarını almak için ya da Aleviliği bugün Türkiye'nin gündemine getiren maalesef Alevi Bektaşi kurumlarının hiçbirinin görüşü alınmış değil. "Bu, tarihî adım." deniliyor ama maalesef hem o inanca hem o inancı temsil eden kurumlara büyük bir saygısızlık olarak gördüğümü söylemek istiyorum. Biraz önce AKP Grubunda arkadaşlar tarafından "Alevilik konuşuluyor ilk kez." dendi. Kusura bakmayın, bu sizin sayenizde değil, bu Alevi kurumlarının sayesinde Alevilerin bedel ödemesi sayesinde bugün Alevilik konuşulmaya başladı. Hem Avrupa'daki Alevi dernekleri hem bugün Türkiye'deki Alevi derneklerinin büyük mücadelesi sonucunda bugün gündeme gelmiş durumda. Teklifte Aleviliğin hiçbir talebi karşılanmıyor Aleviliğin konuşulması sizin sayenizde değil. Maalesef zaman zaman Alevilik olumsuz bir anlamda da konuşuluyor. Şimdi, bir Cumhurbaşkanı ile Adalet Bakanının konuşmasını hatırlayın, bir hâkimle ilgili değerlendirme yapılıyor "Hâkim Alevi." deniliyor. İsmini de ben size söyleyeyim, rahmetli oldu Abuzer Karahan isminde Malatya Doğanşehirli bir Alevi. Şimdi Alevilerin örgütlerinin en temel talebi -onlar da ifade ettiler ve yıllardan beri ifade ediyorlar- eşit yurttaşlık talebidir ve bunun için yıllardır uğraş veriyorlar. Bu getirilen teklifte aslında Aleviliğin hiçbir talebi karşılanmıyor. Cemevleri ibadethane oluyor mu? Hayır. Ayrıca, bir insan ya da bir toplum, bir kişi bile "Burası benim ibadethanem." diyorsa hiç kimse kusura bakmasın buna kimse bir şey diyemez, bizim için de sözün bittiği noktadır. Aleviler de yıllardan beri cemevlerinde ibadetlerini yapmaya çalışıyorlar. Belki bilmeyebilirsiniz, örneğin Malatya Arapgir ilçesinde Onar köyünde tam dokuz yüz yıllık bir cemevi var ve orada insanlar yüzyıllardan beri bazen gizli bazen açık ibadetlerini yerine getirmeye çalışıyorlar. Cemevlerini kültür alanına sıkıştırmak Alevilere saygısızlıktır Bu teklifle Alevilik sorunu sadece imar sorunu, elektrik su faturası sorunu gibi görülüyor.  Alevilik meselesi elektrik ve suyla da değerlendirilemez. Bir kez daha burada söylüyoruz -Alevi kurumları var, muhataplar var, yıllardan beri Alevi haklarını arayan dernekler var- Allah aşkına bu teklifler getirilirken bu arkadaşlarımızdan ya da derneklerden bir tek görüş aldınız mı bilemiyorum, almadığınızı da biliyorum. Cemevleri Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlanıyor. Cemevlerinde tiyatro oynanmayacak ya da konser verilmeyecek, bu insanlar yüzyıllardan beri yaptıkları gibi cemevlerinde ibadetlerini yapacak ki Türkiye'de cemevlerinin tarihinin çok eski olduğunu hep beraber biliyoruz. İbadet yapılan bir yeri kültür alanına sıkıştırmak o inancın sahiplerine saygısızlık ve o inanca saygısızlıktır. Kültür ve Turizm Bakanlığı aracılığıyla Aleviliği kontrol altına alacak, dedelerin maaşı verilecek. Allah aşkına kime soracaksınız buraya bir dede atarken? Yine, kendinize her zaman yaptığınız gibi, bütün devlet kademelerinde örgütlendiğimiz gibi aynı şeyleri yapacaksınız. Burada hiç kimse kusura bakmasın, bu, hiçbir devletin, hiçbir kurumun da haddi değil. Aleviliğin en temel sorunu eşit yurttaşlık sorunudur! Aleviliğin sorunu hâlâ çözülmeyen eşit yurttaşlıktır. Burada kritik konu, cemevleri otomatik olarak kültür evine dönüştürülmeye çalışılıyor ve Alevi kimliği tarihsel ve kültürel birikimi hedef alınıyor. Mutlaka Alevilik meselesi çözülürken siyasi partilerin de bulunduğu bir komisyon kurulmalı ve o komisyon aracılığıyla çözülmeli ve olmazsa olmaz Alevi kurumlarının söylemiş olduğu sözler önemli, Alevi temsilcilerinin söylemiş olduğu şeyler önemli. Örneğin Aleviler birçok katliam yaşamıştır, birçok acı çekmiştir. Örneğin Sivas Madımak'la da ilgili bir şey yok. Maalesef daha önce katille kurban aynı mekânda sergileniyordu, onunla da ilgili bir gelişme yok. Bu teklifle Aleviliğin bu tarihsel mücadelesi yok sayılıyor. Kabul etseniz de etmeseniz de cemevleri ibadethanedir Bir yasa ya da değişiklikler yapılırken en azından muhataplarının içine sinmesi lazım. Bizim köyde bir laf vardı, çocukken ilk onu öğrendik: "Rızasız lokma haramdır." Eğer bu, Alevi kurumlarının ya da Alevilerin içine sinmiyorsa burada bir problem vardır. Şimdi, Dernek Başkanımız da söyledi, burada hep yasada geçen, "Alevi-Bektaşi kültürü, erkan hizmet" diye geçiyor, bu bir kültür olarak dayatılmaya çalışılıyor ama hepiniz de biliyorsunuz, kabul etseniz de etmeseniz de; cemevleri ibadethanedir, yıllardan beri bazen gizli, bazen açık, bazen bedel ödeyerek Aleviler cemevlerinde hizmetlerini yapmaya devam etmektedir. Ya siz başka ülkede yaşıyorsunuz ya biz başka ülkede yaşıyoruz Kanun Teklifindeki birkaç problemi de söylemek istiyorum: Öncelikle bir tapu meselesi var. Alevilerin cemevlerinin, belediye ve hazine arazilerindeki cemevlerinin yeri, tapuları hâlâ ya belediyelere ait ya hazineye ait. Bu da ciddi problem olarak görünüyor, bunun çözülmesi lazım. Biraz önce İbrahim Aydemir ve diğer vekiller birkaç şey söyledi, ayrımcılığın olmadığını iddia etti, onunla ilgili bir iki düşüncemi paylaşmak istiyorum. Ya siz başka ülkede yaşıyorsunuz ya biz başka ülkede yaşıyoruz. Sanki burada, Aleviliğe ayrımcılık, Alevi inancından mensup olan insanlara ayrımcılık yokmuş gibi diyorsunuz ama bu, Türkiye'nin yaşamıyla uyumlu bir şey değil, hatta daha ileriye gideyim; ya, sizin Genel Başkanınız, bir siyasi partinin genel başkanının mezhebini yuhalatmadı mı miting meydanlarında, hâlâ o konu edilmiyor mu? Ya, bunun hem siyasette hem toplumda yok olması lazım. Read the full article
0 notes
Text
AĞBABA, “TÜRKİYE TUHAF ÖLÜMLER ÜLKESİ”
Tumblr media
“YAŞAM SUDAN UCUZ, ÖLÜM EN KOLAY YOL” “KAZANCI BEDİH’İ SOBADAN SIZAN GAZDAN KAYBETTİK. BU UTANÇ HEPİMİZİN” CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, örneklerle “Ucuz Ölümler Ülkesi:Türkiye’yi” anlattı. Ağbaba; “Yaz gelince insanlarımız serinlemek için kış gelince ısınmak için ölüyor.Türkiye'de hayat ucuz, ölüm kolay. Trafikte, sokakta, kaldırımda, balkonda ölüm kol geziyor. Yaşam sudan ucuz, ölüm en kolay yol” dedi. Ağbaba; “Dünyanın hiçbir ülkesinde yılda 800 kişi boğularak ölmez Dünyanın hiçbir ülkesinde şofbenden sızan gazla ya da çadırda uyurken insanlar yanarak ölmez. Dünyanın hiçbir ülkesinde yılda 500 kişi sahte alkolden dolayı ölmez” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, tuhaf ve ucuz ölümleri sıraladı.Ağbaba konuşmasında; “Türkiye dünyanın hiçbir coğrafyasında yaşanmayan ölümler ülkesi, farklı ölümler ülkesi. Dünyanın hiçbir ülkesinde 21'inci yüzyılda soba gazından insanlar zehirlenerek ölmez. Dünyanın hiçbir ülkesinde yılda 800 kişi boğularak ölmez tuhaf ölümler ülkesinde olur. Dünyanın hiçbir ülkesinde şofbenden sızan gazla ya da dünyanın hiçbir ülkesinde çadırda uyurken insanlar yanarak ölmez. Dünyanın hiçbir ülkesinde yılda 500 kişi sahte alkolden dolayı ölmez. Dünyanın hiçbir ülkesinde insanlar Erzurum'un göbeğinde, gündüz salda donarak ölmez ama tuhaf ölümler ülkesinde bunların hepsi olur. Yine, dünyanın hiçbir ülkesinde minibüsün içinde insanlar boğulmaz. Göçük altında insanlar unutulmaz. Bugün hâlâ Elbistan'da madenin altında, göçüğün altında 9 kişi cesetleri çıkarılmamış durumda. TÜRKİYE'DE YAŞAM SUDAN UCUZ, ÖLÜM KOLAY Bir ülkenin gelişmişliği o ülkedeki AVM sayılarıyla, yollarla, köprülerle ölçülmez. Bir ülkenin gelişmişliği o ülkedeki insanların nasıl öldüğüyle ölçülür. Bir ülkenin gelişmişliği insanın yaşamına verilen değerle ölçülür. Gelişmişlik "Kazara elektrik direği düşer ölürüm." diye korkmamaktır. Gelişmişlik, rögar kapağından düşüp ölüm akla gelmemesidir. Gelişmişlik balkonda otururken bir maganda kurşunuyla ölümün olmamasıdır. Trafikte, sokakta, kaldırımda, yatakta, balkonda ölüm kol geziyor. Yaşam sudan ucuz, ölüm en kolay yol.Dünyanın hiçbir ülkesinde dere yatağına bina yapıldığı için yüzlerce insan ölmez.Dünyanın hiçbir ülkesinde yüzlerce insan ölmesine rağmen Türkiye ‘deki gibi bir tek kişi cezasız kalmaz. Bu saydığım olaylardan geçtiğimiz yıl yaşanan Kastamonu ve Sinop'taki ölümlerden dolayı da bir tek kişi cezalandırılmadı.Dünyanın hiçbir ülkesinde insanlar evde otururken sel basarak ölmez. Hatırlayın, Samsun'da 2011 yılında TOKİ konut yapmış, insanlar evde otururken sel basıyor ve 9 kişi ölüyor evin içinde, 9 kişi ölüyor. İstanbul'un göbeğinde yıllarca yönettiğiniz, rantını yediğiniz İstanbul'da, ihanet ettiğiniz İstanbul'da bir sel baskını oluyor, içindeki kadın emekçilerle birlikte tam 31 kişi ölüyor. Nerede ölüyor? Servis aracının içinde, selin içerisinde ölüyor. HER YIL YÜZLERCE ÇOCUK VE GENÇ BOĞULUYOR. DEFALARCA OKULLARA YÜZME DERSİ KONULMASI İÇİN TEKLİF VERDİK. Her yıl insanlar boğularak ölüyor. Yaz mevsimi gelince gençlerimiz, çocuklarımız ölüyor ülkeyi yönetenler her yıl bu ölümleri izlemeye devam ediyor. Bu yıl sadece Adana'da 28 gencimiz boğularak ölmüş, geçen yıl 90 kişi boğularak ölmüş.Niye? İnsanlar dünyanın diğer ülkelerinde niye boğularak ölmüyor? Çünkü diğer ülkeler tedbir alıyor. Ne yapıyor? Milletvekili olduğum günden beri kanun teklifi veriyorum, okullarda yüzme dersi mecbur kılınsın diye ama bu görmezden geliniyor ve maalesef bu yüzme kursları verilmediği için gençlerimiz ölüyor. Şunu söyleyeyim gelecek yıl da ölmeye devam edecek ama bilin ki gelecek yıl ilkokullarda yüzme dersi mecbur olacak. Nasıl olsa sizin çocuklarınızı  havuzlu villada oturuyor, nasıl olsa sizinkiler havuzun karşısında pudra şekeri çekerek oturuyorlar, fakir fukara sizin umurunuzda değil. 6 YILDA 104 KİŞİ MAGANDA KURŞUNUYLA HAYATINI KAYBETTİ Her yıl maganda kurşunuyla insanlar katlediliyor.Son  altı yılda 104 insan katledilmiş. Ya bu dünyanın herhangi bir ülkesinde olsa bir cezalandırılır; bu işe tedbir almayan, o silaha ruhsat veren ya da vermeyen insan cezalandırılır ama bizde ne tedbir var ne ceza var. Yine yeri gelmişken söyleyeyim, bu bireysel silahlanmaya karşı toplum olarak, Türkiye olarak hep birlikte karşı durmalıyız ve bu bireysel silahlanma konusuna hep beraber tedbir almalıyız.Düğünlerde, maçlarda silah havaya sıkılıyor, balkonda çayını içen genç ölüyor. KAZANCI BEDİH’İ SOBADAN SIZAN GAZDAN KAYBETTİK. BU HEPİMİZİN UTANCIDIR Siz hiç dünyanın hiçbir ülkesinde yoksulluktan doğal gaz bağlatamadığı için soba gazından, sobadan zehirlenip ölen insan duydunuz mu ya? Bakın, öyle bir ülke düşünün ki, Kazancı Bedih, Türkiye'nin en önemli seslerinden birisi. Kazancı Bedih ve eşi nasıl öldü biliyor musunuz? Kazancı Bedih ve eşi sobadan sızan gazla, karbondioksitle öldü. Bu da hepimizin, herkesin utancıdır, en çok da ülkeyi yönetenlerin utancıdır . Yaz gelince insanlarımız serinlemek için ölüyor, kış gelince insanlarımız ısınmak için ölüyor. 12 KIZ ÇOCUĞU YANARAK CAN VERDİ Öyle bir ülke yarattınız ki bir taraftan bir grup zenginleşiyor, diğer taraftan toplumun geniş kesimleri yoksullaşmaya devam ediyor. Öyle bir insan tipi yarattınız ki maalesef sonradan zengin olan, hızlı zengin olan, pudra şekeri çeken, lüks arabalara binen bir gençlik yarattınız.Bu ülkede maalesef fakir fukara çocukları okusun diye yurda verilir, 21'inci yüzyılda 12 fakir fukara çocuğu cayır cayır yanarak ölüyor. Maalesef ne ceza var ne tedbir var; bir de olmayan bir şey daha var: Ülkeyi yönetenlerde vicdan yok. TÜİK’E GÖRE NEDENİ BİLİNMEYEN 25 BİN ÖLÜM VAR Sirkeci'de arabalı vapurdan denize düşen araçtan 6,5 yaşındaki Ece ile anneannesi öldü. Kütahya'da suçu sadece yolda yürümek olan elektrik çarpmasında sonucunda 17 yaşında Resul Pekuslu ölüyor,  Sahte içki nedeniyle yılda 500 insan ölüyor. Ali Şeker'le birlikte 2015 yılında Samatya Hastanesine gittik,  inanamadık; aynı anda 45 kişi ölmüş. TÜİK diyor ki: "Nedeni bilinmeyen 25.541 ölüm var, 25.541; kaza sonucu zehirlenme nedeniyle ölen kişi sayısı 689, kaza sonucu düşme nedeniyle ölen kişi sayısı 3.220." Sahte alkolden 500 kişi ölüyor. Soylu'nun önergeye verdiği yanıta göre 2015-2022 yılları arasında 108.905 vatandaş zehirlenmiş. TÜRKİYE'NİN ADI "TUHAF ÖLÜMLER ÜLKESİ" BUNUN DA YÖNETİCİSİ RECEP TAYYİP ERDOĞAN. İstanbul'un başarılı Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun yönettiği İstanbul'da, bir tane metrobüs çarpışınca sizin yandaş medya ne yapıyor? "İmamoğlu kaza yaptı." diyor. Peki bu saydığım ölümlerin sorumlusu kim? Sizsiniz.Siz yeni suçlu bulabilirsiniz: "Bizim günahımız yok, Azrail yaptı."diyebilirsiniz. Maşallah, manipülasyonda, algıda sizin elinize su dökecek bir siyasi hareket gelmiş değil. Bir ülkenin kalitesi, gelişmişliği insanların ölümüyle ölçülür ve maalesef, yirmi yıldan beri ülkeyi getirdiğiniz durum bu. Türkiye'nin adı "tuhaf ölümler ülkesi" bunun da yöneticisi Recep Tayyip Erdoğan. Ek alanı Read the full article
0 notes