Tumgik
#mitoloji ve tanrılar
oguzatayinruhu · 5 months
Text
Tumblr media
#29
Kayıp Tanrılar Ülkesi, Ahmet Ümit
Uzundur Ümit okumuyorum, evereste geçip hızlı hızlı sipariş kitaplar yazdığı için küsmüştüm, bir Beyoğlu rapsodisi bir patasanadan sonra yavan geliyordu
Ama yky ye geçince yine eski haline dönmüş, keyifli mitoloji, tarih, polisiye ve psikoloji birbiriyle güzel bir örüntü oluşturmuş
8 notes · View notes
doriangray1789 · 2 years
Text
CHAPTER ONE ( uzun sürecek bir özet olacak)  ____ DORIAN GRAY’İN PORTRESİ ____BİR NARSİST TÜKENİŞ’İN ANALİZİ Yazıldığı yıl 1891’den beri okuyan herkes yaşlandı, bir tek bu roman ilk yazıldığı zamanki gibi hep genç kaldı. Her gelen yeni neslin hayranlıkla okuduğu roman – Dorian Gray’in Portresi. Oscar Wilde’ın 1891 yılında yayımlanan felsefi romanıdır. An itibari ile tam 132 yıl geçmiş. Öyle bir roman okudum ki kitabın kapağını kapattıktan sonra bana “vay be ne yazmış” dedirtti. ve sosyal platformlarındaki adımı belirledi... İçinde neler yok ki…Narsizm, Mitoloji, Sanat Felsefesi, Ahlâk (Etik) Felsefesi, Estetik, Psikanalitik, Hedonizm, Hristiyanlıktaki Dualizm, Sembolik/Gotik roman özellikleri…vs. İçine girince adeta bir derya deniz sizi bekliyor olacak. Daha önce bu kadar adını duyduğum halde bu kadar derin bir eser okuyacağımı beklemiyordum açıkçası. Kitabın kapağını derin bir nefes alarak kapattım. Everest Yayınları adeta bitirme tezi titizliğiyle kitabın başından sonuna kadar detaylı ve özel bir şekilde Dorian Gray’in Portesi’ni işlemiş olduğunu öğrendim. Hem de sansürsüz hali ile. Kesinlikle özel bir çalışma yapılmayı hakeden bir roman. Konusu basit bir ifadeyle; Kendisi yerine tuvaldeki portresinin yaşlanması dileyen ve bu dileği gerçekleşince yoldan çıkıp yozlaşan haz ve güzellik tutkunu çok yakışıklı bir adamı konu alır. Bu çok yakışıklı genç adam, Basil isminde ünlü bir ressamı dost edinir. Basil de kendisini portresini yapmak üzere evine davet eder. Dorian, tuvalin karşısına geçer ve poz verir. Ancak o anda evde başka bir misafir daha vardır; Lord Henry Wotton. Misafirliğin kısa olanı makbul olsa da Lord Henry, Dorian’ı tanımak için misafirliğini kastiyen uzatıkça uzatır. Lord Henry’nin baldan tatlı sohbeti esnasında Dorian gençlik adına ondan çok etkileyici bir söz duyar. O sözü duyana kadar tertemiz saf, gerçek bir beyefendi gibi yaşayan, dünyanın çarpık düzeninden habersiz, mütevazı bir hayat süren Dorian’ın kimyasını bir söz aniden değiştiriverir; ‘’yaşamaya değer tek şey; gençliktir.’’ Portresi tamamlanan Dorian Gray, portresini gördüğünde kafasında şimşek gibi bir düşünce çakar; ben yaşlanırken portrem aynı kalacak bunun tam tersi olsa ne olur diye temenni eder; ‘’Ne kadar acı!’’... diye mırıldandı Dorian Gray, gözlerini portresinden ayırmadan. ‘’Ne kadar acı ! Yaşlanacağım...İğrenç ve korkunç bir yaratık haline geleceğim ama bu resimdeki kişi her zaman genç kalacak. Şu haziran gününde olduğundan bir gün bile daha yaşlı olmayacak o...Keşke bunun tersi olsaydı! Keşke sonsuza dek genç kalacak olan kişi ben olsaydım da bu portre yaşlansaydı! Her şeyimi verirdim bunun için! Evet, bütün dünyada bunun için vermeyeceğim tek bir şey bile yok! Ruhumu bile verirdim!’’ - sy 46 …ve bu dileği gerçekleşir… Romanın kurgusu, Dorian’ın fiziksel güzelliği, her geçen gün daha da güzelleşirken; ruhunun tam tersi şekilde çirkinleşmesini konu edinir. Kötülüğü yayan, ruhu bir bataklığa dönüşen bir adamın hikâyesini/portresini okursunuz
Tumblr media
CHAPTER TWO ____ DORIAN GRAY’İN PORTRESİ ____BİR NARSİST TÜKENİŞ’İN ANALİZİ Her şekilde zaten büyük kült eserlerinin okunması gerekir. Sonunun veya bir bölümünün önceden bilinmesi o eseri değersizleştirmez/okumaktan soğutmaz. Teknik bir analiz için bazı yerlerin kitaptan analiz yapılarak aktarılması okuyucunun zihninde kalmasına yardımcı oluyor.. kitaba dönersek: Narsizm, Estetik, Psikanalitik, Hristiyanlıktaki Dualizm, Sembolik/Gotik roman özellikleri, Sanat Felsefesi, Etik Felsefe…vs. bunlar bilinmeden yapılacak olan bir Dorian Gray’in Portresinin okuması sığ ve eksik kalacaktır. NARSİZM EKSENİNDE DORIAN GRAY İNCELEMESİ: Narsizm kavramını anlamak için, kökenine yani mitolojiye yüzümüzü çevirmemiz gerekir; ‘’Narkissos’’ (narsizmin çıkış noktası olan güzellik tanrısı) Narkissos hikâyesinde üç ana karakter vardır: Narkissos, Ekho ve cezalandırıcı tanrılar. Narkissos, nehir tanrısı ile su perisinin oğludur. Narkissos'a kendisine hiç bakmaması halinde uzun bir hayat süreceği söylenir. İkinci ana karakter olan Echo, su ve orman perisidir. Ormanlarda dağlarda gezinen bir peri kızıdır. Echo, günlerden birinde yine kırlarda gezinirken aniden hayatının aşkı olan Narkissos ile karşılaşır. Echo, Narkissos’u görür görmez aşık olur. Aşktan gözü kör olan bu prenses hemen etrafa haber gönderir ve Narkissos hakkında bilgi edinmeye başlar. Diğer su perileri Echo'nun Narkissos'tan bahsettiklerini anladıklarında prensesi bir konuda uyarmak isterler. Lakin Narkissos, ölümlü prenslerin en yakışıklısıdır. Tüm tanrılar, tanrıçalar ve faniler onun peşinde koşarlar ancak o kimseye bakmaz. Sen de bu umutsuz aşk ile sakın ha vaktini kaybetmeyesin diye tembihlerler. Narkissos’un Echo’ya olan tavırları ise Aşk Tanrısı Afrodit’in hiç hoşuna gitmemiş ve Narkissos ‘un kendine olan hayranlığından hiç hoşlanmamıştır. Afrodit en sonunda karşısına çıkan her kıza aynı tavırla karşılık veren Narkissos’ı cezalandırmak ister. Bu cezayı ise oğlu Eros kesecektir. Narkissos’u en çirkin ölümlüye aşık edecek şekilde okunu atmasını ister. Ancak Narkissos bir av sonrası gölde suyunu içerken ok yanlışlıkla fırlar ve tam da sudaki kendi aksine/yansımasına bakarken Eros’un oku Ona isabet eder. Bundan sonra Narkissos suda yansıyan kendi görüntüsüne aşık olur. Başkasına aşık olamaz, başkasını sevemez. Tek sevdiği, tek aşkı kendisidir. Gözü kendinden başka kimseyi görmez. Obsesif bir vaka halini alır, kendi aksini izler durur. Bu takıntı sonucu yine bir gün sudaki aksine bakarken suyun içine düşer ve boğularak ölür. Narkissos’u sevenler bu ölüme çok üzülür ve Afrodit’e Onu ölümsüz yapması için yalvarırlar. Afrodit, suya düşüp boğulduğu yerde onun bedeninden nergis çiçeklerini yaratır. Hem Narsizm hem de nergis çiçeklerinin ortaya çıkış hikayesi budur.
Tumblr media
5 notes · View notes
paganizmturkiye · 1 month
Text
Eski Yunanlıların tanrıları asla ortadan kaybolmadı. Modern dünyada hala etrafımızı sarıyorlar. Samhain'de bizi sevgili ölülerimizle yeniden buluşturmaları için Hekate ve Persephone'yi çağırıyoruz. Derinleşen bir aşkı düşünürken kalplerimiz biraz daha hızlı attığında Afrodit'in dokunuşunu hissederiz. Cadılar olarak, mükemmel büyüyü yapmak için uğraşır, çabalarımız başarılı olduğunda Athena'nın el emeğinin tadını çıkarırız. Ve bir athame veya kılıçla bir büyü çemberi oluşturduğumuzda, Hephaistos'un dehasının sonucunu ellerimizde hissederiz.
Yağmurlu gecelerde Zeus'un fırtınaları başımızın üzerinde kopar ve okyanus kıyılarında Poseidon'un gücünü çarpan dalgalarda hissederiz. Şarabın her yudumunda Dionysos'un sarhoş edici özünü hissederiz ve her hatada Eris'in varlığından haberdar oluruz. Demeter her sonbaharda büyüsünü örer, hasadın cömertliğini ve Gaia'nın, Toprak Ana'nın gücünü bizimle paylaşır. Apollon'un müziği bizi büyüler, Artemis ve Pan'ın ormanları bizi çağırır. Hayatlarımızın çarkı dönerken, bu dünyaya yeni bir hayat getirdiğimizde veya yeni bir birlikteliğe girdiğimizde Hera bize yardım eder. Ve son nefesimiz dudaklarımızdan döküldüğünde, Hermes bizi selamlayacak ve ölüler diyarı Hades'e götürecektir.
Tanrılar nasıl yorumlanırsa yorumlansın, her zaman mevcutturlar. Bazıları için onlar antropomorfik güçlerdir: doğal dünyada bulunan güce şiirsel göndermelerdir. Diğerleri içinse majikal alanların sık ziyaretçileri ve Cadılar olarak ördüğümüz büyülerdeki ortaklarımızdır.
Bazıları onları daha büyük bir bütünün parçaları olarak görürken, diğerleri bireyselliklerini tanımlayıcı bir özellik olarak görür. Olimpos Dağı'nın tanrıları dört bin yılı aşkın bir süredir şu ya da bu şekilde bizimle birlikteler ve antik Atina ya da Roma İmparatorluğu günlerinde olduğu kadar bugün de hayati önem taşıyorlar.
Mitoloji kitapları tanrıların hikayesinin sona erdiği izlenimini vermektedir, ancak hiçbir şey gerçeklerden daha farklı olamaz.
Tanrılar her zaman değişmiş ve adapte olmuşlardır ve olmaya da devam edeceklerdir. Sanata, şiire ve bağlılığa ilham verdikleri sürece hikayeleri de devam edecektir. Tanrılar kehribar içinde muhafaza edilen varlıklar değildir; onlar sürekli evrim geçiren güçlerdir ve değişme kabiliyetine sahiptirler. Geçmişi anlamak önemlidir, ancak şimdiki anı ve geleceği kucaklamak da aynı derecede önemlidir.
Bir yazarın üstlendiği her kitap bir yolculuktur. İfşaatlar ve keşifler vardır ve bazen beklenmedik şeyleri ortaya çıkarırsınız. Bu kitabı yazarken edindiğimiz bilgiler ikimizi de (Astrea ve Jason) çok sevdiğimiz tanrılara daha da yakınlaştırdı. Ancak antik Yunan tanrılarıyla yaşadığımız en değerli anları hiçbir zaman okuduğumuz bir kitabın sayfalarında bulmadık. Onlar, biz çalışırken ve kendimizden çok daha büyük güçlerle etkileşime girerken ortaya çıktılar.
Tanrıların çağrısını hissediyorsanız, bu kitabın yolculuğunuzda size yardımcı olacağını umuyoruz, ancak belki de daha da önemlisi, onlarla maji veya adanmışlık yapmanıza yol açmasını umuyoruz. Bu kitapta profili çizilen tanrıların çoğu yüce Olimpos'ta yaşarken, tanrılar sunaklarımızda ve ritüel alanlarımızda da yaşamaktadır. Bir sabbat kutladığınızda onları çağırın. Bir büyü yaparken onları çağırın. Ve belki de en önemlisi, koşullar böyle şeyler gerektirdiğinde onlarla konuşun.
Bazen tanrılar bizi seçmez, biz onları seçeriz ve bu sorun değildir. Eğer bir tanrıyı tanımak istiyorsanız, onlara adaklar ve libasyonlar bırakın, onlar için şiirler yazın ve onlara övgüler sunun. Tanrılar pohpohlanmayı severler ve isimleri söylendiğinde dinlerler. Tanrılara verilen hediyelerin maddi şeyler olması gerekmez; çoğu zaman samimi bir kalp yeter de artar bile.
Bu kitaptaki amacımız Antik Yunan tanrılarını dürüst ve düşünceli bir şekilde sunmak, geçmişlerini ve kökenlerini paylaşmak ve ayrıca günümüz Cadılığında etkilerini nasıl hissettirdiklerini anlatmaktı. Antik Yunan tanrıları çok uzun zamandır insanlıkla yeni ilişkiler geliştiriyor ve bu muhtemelen biz yok olduktan sonra da devam edecek. İnsanlık ve tanrılar arasında yeni bağlar kurulmaya devam ettiği sürece, hepimizin yürüyeceği yeni yollar olacaktır.
Tanrılara selam olsun!
Jason Mankey
Ağustos 2021
Modern Witchcraft with the Greek Gods: History, Insights & Magickal Practice - Jason Mankey and Astrea Taylor.
Tumblr media
0 notes
birpaylass · 5 months
Text
Adıyaman'ın Gizemli Tacı Nemrut Dağı
BirPaylaş Paylaşım Platformu https://birpaylas.com/adiyamanin-gizemli-taci-nemrut-dagi.html
Adıyaman'ın Gizemli Tacı Nemrut Dağı
Tumblr media
Nemrut Dağı’nın Gizemi: Medeniyetlerin Buluşma Noktası
Nemrut Dağı’nın Gizemli Hikayesi
Adıyaman’ın Gizemli Tacı Nemrut Dağı, Adıyaman’ın büyüleyici doğal güzellikleri arasında yer alan Nemrut Dağı, tarihin en ilgi çekici anıtlarından biri olarak kabul edilmektedir. Antik dönemlere uzanan bu gizemli yapının, medeniyetlerin buluşma noktası olduğu düşünülmektedir.
Reklam
Adıyaman’ın Gizemli Tacı Nemrut Dağı
Cennet Köyü Slovenya’nın Zümrüt Nehri
Yatırımcılar için Şirketlerin Halka Arz Stratejileri
Sosyal Medya Dili Nedir: Olumlu ve Etkili İletişim Yolları
Elektronik Çeklerle Dijital Dönüşümü Hızlandırın
Antik Dönemin Anıtsal Kalıntıları
Nemrut Dağı’nın zirvesindeki dev heykeller ve anıtsal kalıntılar, ziyaretçileri tarih boyunca büyülemektedir. Bu yapılar, Kommagene Krallığı’nın hükümdarı Antiochos I Theos tarafından M.Ö. 1. yüzyılda inşa edilmiştir. Burada yer alan dev heykellerle bezeli terraslar, bölgenin önemli dinî ve kültürel merkezi olduğunu göstermektedir.
Gizem Dolu Bir Mekan
Nemrut Dağı’nın zirvesindeki anıtlar, binlerce yıllık bir geçmişe sahip olup, medeniyetlerin kesişim noktasını temsil etmektedir. Bu gizemli mekân, arkeologlar ve tarihçiler için hala pek çok soru işareti barındırmaktadır.
Büyüleyici Güneş Doğumu
Nemrut Dağı’nın en büyüleyici özelliklerinden biri de, güneş doğumu sırasında yaşanan eşsiz manzaradır. Ziyaretçiler, dağın zirvesinde toplanarak bu muhteşem görüntüyü izleme fırsatı bulurlar.
Adıyaman’ın Simgesi Haline Gelen Nemrut Dağı
Tarihi Değeri ve Arkeolojik Önemi
Güneş Doğumu İzleme Deneyimi
Medeniyetlerin Buluşma Noktası
Tanrıların Taht Yaptığı Yer: Nemrut Dağı’nın Eşsiz Güzelliği
Nemrut Dağı: Tarih, Mitoloji ve Doğanın Muhteşem Birleşimi
Adıyaman’ın ihtişamlı tacı Nemrut Dağı, dünyanın en ilgi çekici ve gizemli yerlerinden biridir. Bu eşsiz bölge, tarih, mitoloji ve doğanın görkemli bir birleşimini sunar. Yüzyıllar boyunca Kommagene Krallığı’nın hükümdarlarının taht yaptığı Nemrut Dağı, ziyaretçilerini büyüleyici bir maceraya davet eder.
Eşsiz Manzaralar ve Görkemli Heykeller
Nemrut Dağı’nın en etkileyici özellikleri, gökyüzüyle buluşan devasa heykeller ve muhteşem manzaralardır. Dağın zirvesinde, Kommagene Kralı Antiochos I‘in dev heykellerinin yer aldığı bir anıt kompleksi bulunur. Bu heykeller, Tanrılar ve krallar arasındaki ilişkiyi sembolize eder ve ziyaretçileri geçmişin büyüleyici dünyasına davet eder.
Nemrut Dağı’nın Eşsiz Doğası
Nemrut Dağı, sadece tarihi ve mitolojik önemiyle değil, eşsiz doğal güzellikleriyle de dikkat çeker. Dağın zirvesinden, sonsuz ufuklara uzanan manzaralar gözler önüne serilir. Tüm bu görkemin içinde, ziyaretçiler huzur ve dinginlik bulur.
Nemrut Dağı’nı Keşfetmek
Gün batımı ve gün doğumu izlemek için dağın zirvesine çıkın.
Devasa heykellerle fotoğraf çektirin ve bu eşsiz anları ölümsüzleştirin.
Dağın eteklerindeki antik kalıntıları ve kaya mezarlarını keşfedin.
Bölgenin zengin flora ve faunasını gözlemleyin.
Nemrut Dağı, Adıyaman’ın ve Türkiye’nin en görkemli doğal ve tarihi hazinelerinden biridir. Bu eşsiz yerin büyüsüne kapılmak için, bir an önce buraya gelip keşfetmeye başlamanız gerekir.
Adıyaman’ın Görkemli Mirası: Nemrut Dağı’nın Büyüleyici Kalıntıları
Nemrut Dağı: Antik Dünyanın Büyüleyici Anıtları
Adıyaman’ın muhteşem doğal güzelliklerinden biri olan Nemrut Dağı, tarihin en etkileyici anıtlarından biri olarak öne çıkıyor. Bu eşsiz dağ, Kommagene Krallığı’nın görkemli mirasını yansıtan kalıntılarıyla ziyaretçilerini büyülüyor. Dağın zirvesinde yer alan dev heykeller ve antik tapınak kalıntıları, insanlığın inanılmaz başarılarını sergilemektedir.
Güneş Tanrı’nın Gölgesinde: Nemrut Dağı’nın Eşsiz Manzarası
Dağın muhteşem konumu, ziyaretçilere eşsiz güneş batımı manzaraları sunar. Gün batımında, dev heykellerin gölgeleri dağın üzerinde dans eder ve ziyaretçileri büyüler. Bu görüntü, Kommagene Krallığı’nın güneş tanrısına olan derin bağlılığını yansıtır.
Arkeolojik Hazineler: Nemrut Dağı’nın Gizemli Geçmişi
Dağın zirvesindeki kalıntılar, antik dönemin en önemli arkeolojik buluntularından biridir. Burada yer alan dev heykeller, yazıtlar ve anıtlar, Kommagene Krallığı’nın görkemli kültürü hakkında çok değerli bilgiler sunmaktadır. Ziyaretçiler, dünyanın en eski medeniyetlerinden birinin izlerini takip etme fırsatı bulur.
Doğa ve Tarih Arasında: Nemrut Dağı’nın Büyüleyici Deneyimi
Nemrut Dağı, doğa ve tarihin muhteşem bir birleşimini sunar. Ziyaretçiler, dağın etkileyici manzarası, antik kalıntıları ve gizemli atmosferi arasında kendilerini kaybeder. Bu eşsiz deneyim, Adıyaman’ın en önemli turizm destinasyonlarından birini oluşturuyor.
Nemrut Dağı, Adıyaman’ın en önemli turistik çekiciliği
Dağın zirvesindeki dev heykeller ve antik tapınak kalıntıları, görkemli bir mirasın izlerini taşıyor
Güneş batımı manzaraları, ziyaretçileri büyüleyici bir deneyime götürüyor
Nemrut Dağı, doğa ve tarih arasındaki eşsiz bir bağlantıyı temsil ediyor
Nemrut Dağı’nın Görülmeye Değer Antik Heykelleri
Nemrut Dağı’nın Görkemli Antik Heykelleri
Adıyaman’ın göz kamaştırıcı doğa harikası Nemrut Dağı, sadece yüksek zirvesiyle değil, görkemli antik heykelleriyle de ziyaretçilerini büyülemektedir. Bu eşsiz tarihi miras, Kommagene Krallığı’nın hükümdarı Antiochus I tarafından M.Ö. 1. yüzyılda inşa edilmiştir.
Dağın zirvesinde, dev boyutlardaki tanrı ve kral heykellerinin bulunduğu tören alanı, görenleri adeta büyüler. Burada, hükümdar Antiochus I’in kendi heykelinin yanı sıra, Yunan ve Pers tanrılarının devasa heykelleri de yer almaktadır.
Şaşırtıcı boyutlardaki bu antik eserler, Kommagene Krallığı’nın görkemli tarihini gözler önüne sermektedir.
Heykellerin kusursuz işçiliği ve görkemli duruşu, ziyaretçileri adeta hipnotize etmektedir.
Güneşin farklı açılardan vurduğu heykeller, gün içinde değişen gölge ve ışık oyunlarıyla büyüleyici bir görsel şölen sunar.
Nemrut Dağı’nın antik heykelleri, tüm dünyanın ilgisini çeken eşsiz bir kültürel mirastır. Bu görkemli eserleri görmek için, Adıyaman’ın bu gizem dolu dağına mutlaka bir gezi planlamalısınız.
Nemrut Dağı: Adıyaman’ın Gizemli Tacı ve Tarihsel Hazinesi
Nemrut Dağı: Tarihsel Bir Harika
Antik Çağ’ın göz kamaştırıcı anıtsal kalıntılarından biri olan Nemrut Dağı, Adıyaman‘ın en önemli turistik destinasyonlarından biridir. Bu etkileyici dağ, Doğu Anadolu Bölgesi’nin görülmeye değer doğal ve arkeolojik hazinelerinden biri olarak öne çıkmaktadır.
Gizemli Kral Kuruluşu ve Eşsiz Anıtlar
Dağın zirvesinde, Kommagene Krallığı’nın kurucusu Antiochus I tarafından yaptırılan anıtsal heykel ve kabartmalar, ziyaretçileri büyülemektedir. Bu görkemli yapılar, dünyanın en önemli arkeolojik alanlarından biri olarak kabul edilmektedir.
Eşsiz Manzara ve Doğal Güzellikler
Nemrut Dağı’nın zirvesinden açılan panoramik manzara, Adıyaman ve çevre bölgelerin büyüleyici doğal güzelliklerini sergilemektedir. Gün batımı ve gün doğumu saatleri, bu eşsiz manzarayı deneyimlemek için en ideal zamanlar olarak öne çıkmaktadır.
Kültürel Mirasın Korunması
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Nemrut Dağı, tarihsel ve kültürel değerinin korunması için önemli çabalar harcanmaktadır. Ziyaretçiler, bu eşsiz alan hakkında bilgi edinirken, koruma çalışmalarına da destek olmaktadır.
Dünyanın en önemli arkeolojik alanlarından biri
Kommagene Krallığı’nın görkemli anıtsal kalıntıları
Eşsiz manzara ve doğal güzellikler
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bir değer
0 notes
pahali · 8 months
Text
Fikrim Var: Din ve Mitoloji Harmanında Bilgi Dolu Bir Dünya
Fikrimvar, içerikleriyle din ve mitoloji meraklılarının zihninde yeni ufuklar açan bir bilgi sitemidir. Bu platform, eşsiz bir içerik zenginliği sunarak okuyucularına dinler tarihi ve mitolojik hikayeler aracılığıyla derinlemesine bir öğrenme deneyimi vaat eder.
Din ve mitoloji, insanlık tarihini şekillendiren önemli unsurlardır ve Fikrim Var, bu konularda bilgi arayışında olan herkes için bir rehber niteliği taşır. Sitemiz, farklı kültürlerin inanç sistemlerini, mitolojik öyküleri ve tarihsel dokularını anlamak isteyenler için kapsamlı bir kaynak sunar.
Fikrim ar'ın içeriği, özenle seçilmiş ve uzmanlar tarafından incelenmiş bilgilerle doludur. Din ve mitoloji ile ilgili derinlemesine analizler, öykülerin kökenleri ve kültürel etkileşimler konusundaki makaleler, okuyuculara geniş bir perspektif sunar.
Din, insanlık tarihinde derin izler bırakan, kültürleri şekillendiren ve toplumları bir araya getiren bir olgudur. Fikrim Var, dinin çeşitli yönlerini ele alarak, farklı inanç sistemlerini anlama ve saygıyla yaklaşma amacını taşır. Bu bağlamda, dinlerin kökenleri, inanç sistemleri ve kültürel etkileşimleri üzerine ilginç yazılarla dolu bir içerik sunuyoruz.
Aynı şekilde, mitoloji de insanlığın kolektif bilincini derinden etkileyen bir unsur olmuştur. Tanrılar, kahramanlar ve efsanelerle dolu bu dünya, "Fikrim Var" platformunda detaylı bir şekilde ele alınıyor. Mitolojinin insanların düşünce yapısına nasıl şekil verdiği ve kültürel bağlamdaki önemi konularında yazılmış içeriklerle, mitolojik dünyaya keyifli bir yolculuk vaat ediyoruz.
Bu bilgi sitemizi takip edenler, antik mitlerin gizemini çözmek, farklı dinlerin benzersiz öğretilerini keşfetmek ve tarihin derinliklerine inmek için bir fırsat bulacaklar. Fikrim Var, bilgiye aç bir zihni besleyen, düşündüren ve ilham veren bir kaynaktır. Din ve mitoloji merakınızı doyuracak, sizi farklı kültürlerin büyüleyici dünyasına davet eden Fikrim Var, bilgi arayışınıza eşlik etmek için burada!
0 notes
kerimustacom · 10 months
Photo
Tumblr media
Eski Mısır Dini: Tanrılar, Mabetler ve Ayinler
Eski Mısır’ın dinî inançları, Tanrı kavramı, mitoloji, dini inançlar ve ayinler üzerine kurulmuş zengin bir sistem içerir. Hiyerogliflerle yazılmış dini metinler, mabet duvarlarındaki tasvirler ve klasik tarihçilerin yazıları, Mısır’ın eski dini hakkında önemli bilgiler sunar.
0 notes
nekadarhaber · 1 year
Text
Sirius'un laneti ve Cehennem sıcakları: Sedat Kaya yazdı
Tumblr media Tumblr media
SEDAT KAYA / YENİÇAĞ Sirius'un laneti ve Cehennem sıcakları: Sedat Kaya yazdı. Sirius, gökyüzündeki en parlak yıldızlardan biridir ve Antik Yunanlılar tarafından bu isim verilmiştir. Sirius kelimesi "kavurucu" anlamına gelir ve Türkler ona Akyıldız adını verirken Araplar Şir'a demiştir. Tarih boyunca, neredeyse tüm kültürlerde, Sirius kutsal sayılmıştır. Bazı bölgelerde Tanrı olarak kabul edilirken, bazı bölgelerde ise cehennemin bekçisi olarak anılır. Binlerce yıldır Sirius, kuzey yarım kürede Temmuz ayında doğmaktadır. Dolayısıyla, şu an bu dönemdeyiz. Sirius'un doğuşu, aşırı sıcaklar ve yangınların başladığı anlamına gelir. Romalılar, Sirius'un Köpek Takımyıldızı'nda olması nedeniyle "Dies Caniculares" adını vererek bu dönemi "köpekyıldızının günleri" olarak adlandırmışlardır. Binlerce yıl boyunca, sıcaklardan ve yangınlardan kurtulmak için yüzlerce kahverengi köpek kurban edilmiştir. Ancak MS 64'te Roma'nın tarihi yangınına engel olamayan Romalılar gibi, Efesliler de M.Ö. 356 yılının 21 Temmuzunda, dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı'nın tamamen yanmasını önleyememişlerdir. Sirius'un Temmuz ayında doğmasıyla başlayan bu aşırı sıcak dönem, diğer Avrupa kültürlerini de etkilemiştir. İngilizler "Dogdays", Almanlar "Hundstage", İspanyollar "Dia de Perros", Amerikalılar ise 'Dog Day Afternoon' olarak adlandırmışlardır. Araplar da "eyyâmu’l-kelb” olarak anmıştır. Osmanlılar ise bu döneme, çok sıcak günler anlamına gelen "Eyyam-ı Bahur" adını vermişlerdir. Çin kültüründe de Sirius sevilmezdi, çünkü cehennemi hatırlatırdı ve Antik Çinlilerin köpekleri katlettikleri festival yine Sirius ile ilişkiliydi. - . *. * - Bu ay, Temmuz adını Dumuzi'den alır. Dumuzi Sümerler'in Çoban Tanrısı'dır ve Sümer mitolojisine göre Bereket Tanrıçası İnnana ile yaşadığı aşk gerekçesiyle diğer tanrılar tarafından cezalandırılmış ve yeraltına cehenneme gönderilmiştir. Sümerlilere göre Dumuzi, her yıl bu dönemde yeryüzüne çıkar ve beraberinde cehennem sıcağını ve ateşini getirirdi. Dumuzi ismi zamanla Mezopotamya ve Ortadoğu kültürlerinde Dumuzid, Tammuz, Tamuz ve Temmuz olarak benimsendi. - . *. * - Bugünlerde Temmuz'un ortasındayız ve Sirius gökyüzünde doğdu. Dumuzi de yeraltından çıktı. Binlerce yıllık döngü devam ediyor ve aşırı sıcaklar ve yangınlar dünyayı sarmış durumda. Meteoroloji, Türkiye'nin bu hafta aşırı sıcaklardan kavrulacağı konusunda uyardı. Özellikle Antalya, Aydın ve Manisa bölgelerinde termometreler 45 derecenin üzerine çıkacak. Eski kültürler, bize önemli mesajlar bırakmıştır ve bu mesajları "aman canım mitoloji" diyerek küçümsemek yerine dikkate almamız gerektiğini düşünüyorum. Bu aşırı sıcaklara ve yangınlara karşı tedbirli olalım.
Tumblr media Tumblr media
Read the full article
0 notes
paranormalhaber · 1 year
Link
Gılgamış Destanı, dünyanın en eski edebiyat eserlerinden biridir. Antik Mezopotamya’da yaşamış olan Gılgamış’ın hayatını, maceralarını ve ölümsüzlük arayışını anlatan bu destan, hem tarihi hem de mitolojik bir değere sahiptir. Gılgamış, yarı tanrı yarı insan olan bir kraldır. Tanrıların ve insanların arasında bir köprü görevi görür. Ancak bu durum onun hem tanrılarla hem de insanlarla çatışmasına neden olur. Bu makalede, Gılgamış Destanı’nın konusunu, ana karakterlerini, tanrılarla ve insanlarla olan ilişkisini ve insanlık tarihine bıraktığı mirası inceleyeceğiz.
1 note · View note
teknobist · 2 years
Link
0 notes
falcibaba · 2 years
Text
Paganizm hakkında bilmediğiniz şeyler
Tumblr media
Paganizm Nedir?
Tumblr media
Paganizm Kökeni, dünyanın doğa dinlerine uzanan bir yaşam tarzı olmakla beraber inanç ve sahip olunan değerlerin korunmasıyla sürekliliğini korumaktadır. Genel olarak ilahi dinler dışındaki diğer inanış şekilleri için kullanılan paganizm, dünyanın birçok yerindeki mitoloji ve farklı inanışların tamamıdır. Yapılan sınıflandırmada karşınıza çıkan öz paganizm kavramı ise bir tanrıçaya ibadet söz konusudur. Bu yüzden sınıflandırılmalar farklı olabilir. 19.yüzyıl sonlarında ‘Neopaganizm’ olarak adlandırılan ve eski pagan dinlerinin yeniden gündeme gelmesiyle başlayan anlayışı kapsayan inanış türü, kendi içinde farklı dallara ayrılmıştır. Görülen bu ayrımlar teolojik anlamda farklı yorumlanabilir. Bazı paganlar politeist inançlara sahiptir ve farklı Tanrı figürleriyle hareket etmektedir. Bazıları ise Tanrı figürleri yerine cinsiyeti belli olmayan ve sadece tek bir yaratıcının varlığından söz etmektedir. Buna ise monoteist paganizm adı verilmiştir. Duoist inancı kabul eden toplumlarda ise Tanrı ve Tanrıça gibi çiftleştirme yapılmıştır.
Sembolleri
Tumblr media
Paganizm Sembolü Paganizm sembolleri çok çeşitlidir ve her birinin farklı bir anlamı vardır. Bu sembolleri sizlere sunuyor ve tüm ayrıntılarını da belirtmeye devam ediyoruz. Ankh: Mısır sembolüdür. Cadı tanrıça İsis ile bağlantısı vardır. Bilgeliğin sembolüdür ve kadınlar tarafından kısırlığa karşı bir tılsım olarak kullanılmıştır. Batı toplumlarında bir ölümsüzlük sembolü olarak günümüzde de kullanılır.
Tumblr media
Ankh Sembolü Güneş: Güneşi simgeleyen bu sembol, var olan her şeyi temsil etmektedir. En kutsal sembollerden biri sayılır.
Tumblr media
Paganizmde Güneş sembolü Dreamcatcher: Bir alet olarak sembol haline getirilmiştir. Kızılderili inancıdır ve bu inanca göre kötü kâbusları evden içeri sokmamak için kullanılmaktadır.
Tumblr media
Dreamcatcher Sembolü Elven Star: 7 köşeli yıldız olarak bilinir. Bu sembole göre her şeyin uyumu 7 rakamına göredir. 7 harika, 7 katman, cennet ve cehennemin 7 seviyesi ve 7 çakra şeklinde yorumlanabilir.
Tumblr media
Elven Star Sembolü Hecate’nin Çarkı: Karanlık bir yunan tanrıçası olan Hecate’yi temsil eder.
Tumblr media
Hecate’nin Çarkı Lucifer’in Sigili: Modern satanistlerin figürüdür.
Tumblr media
Lucifer’in Sigili Mano Fico: Kem gözlerden koruduğuna inanılır ve cinsel birleşmeyi temsil eder.
Tumblr media
Mano Fico Sembolü Pentacl: Cadılar tarafından sıkça kullanılır ve koruma amaçlı bir semboldür.
Tumblr media
Pentakl Sembolü
Tanrıları
Asatru inancı paganlar arasında en çok saygı görenidir ve tanrılarını da bu inanca göre seçmişlerdir. İzlandaca olan bu kelimedeki tanrılar topluluğunda birçok kavram bulunur. İnanç olarak aşağıdaki tanrıları benimsemişlerdir. The Aesir: Düzeni ve zanaatları temsil eden tanrılar topluluğudur. The Vanir: Doğanın gücünü ve bereketini temsil eden tanrılardır. The Jotnar: Aesir tanrılar klanıyla sürekli savaş halindedir ve yıkımı temsil ederler. Diğer tanrılara ise; Thor: Yıldırım tanrısıdır ve paganların kutsal çekici Mjolnir’i kullanır. Gökyüzünde gezinirken yıldırımların ortaya çıktığı söylenir. Odin: Tek gözlü bir tanrıdır gözünün birinden bilgelik pınarından su içmek için vazgeçmiştir. Tanrıların içinde en bilge olanı olarak kabul edilmiştir. Frey Yule: Bereket ve başarı tanrısı olarak kabul edilir. Freya: Aşk ve güzellik tanrıçasıdır. Savaş alanlarında ölen ruhları saraya götürdüğüne inanılır. Frigg: Odin’in eşi olarak bilinir ve sekste soğukluğu belirten bir isim almıştır. Ayrıca evli kadınların koruyucusu olarak bilinir. Skadi Özgürlük ve ölüm tanrıçasıdır. Ostara: Bir bereket tanrıçası olarak kabul edilir. Sembolleri ise yabani tavşanlar ve yumurtalardır.
Dini (Pagan İnancı)
Doğanın kutsallığını kutlayan ve her şeyde ilahi terimlere saygı duyan paganlar Avrupa’nın en eski dinsel inanışlarıdır. Tabiatın ormanlarıyla beslenirler. Ayrıca bireysel olarak ruhani deneyimin öneminden de sürekli bahsedilir. Bu özellikleriyle pagan inancı doğal dünya ile iletişim kurmaya çalışır. Doğayı sevmek ve onu kendilerinden bir parça olarak görmek için her şeye saygı duydukları bir gerçektir. Dünya, pagan inancında kutsaldır. İyilik ve kötülüğü birbirinden ayırmaz ve kadın-erkek eşitliği kavramı vardır. Tanrıça ve tanrıların da birbirlerinden üstünlüğü yoktur. Genel anlamda doğa ve insanlar bir ahenk içinde olmalıdır. Temel anlayış olarak ise tek bir tanrının birer sıfatı olarak Tanrıları benimsemişlerdir. Evrenden tanrıdan başka bir şeyin olmadığını ve yaratılan her şeyin Tanrı olduğu ifade edilir. Evreni bir bütün içinde kabul ederek tutarlılık ilkesine bağlı kalırlar. Değişken bir düşünce sisteminin varlığıyla beraber Tek Tanrı’ya inanan paganlar taşları kutsal sayar. Çünkü negatif enerjiden korunmanın en iyi yolu olarak kabul edilir. Tüm varlıklar arasında bir enerji alışverişi olduğu ve cansız bir nesneye enerji yüklenerek yine enerji çekilebileceğine inanırlar. Yani negatif enerjili varlıklara pozitif enerji yüklendiğinde o nesne kişilere fayda sağlar. Pagan inancı sürekli olarak gelişmeye ve ilerlemeye açık bir özelliktedir. Mantığı kendinde değil, kendini mantığa uyarlayarak yaşarlar. Elbette dogmatik esasları da bulunur ve bu özelliğiyle beraber eklektik yapıya da müsait bir inançtır. Pagan toplumlarında ayrıca güçlü bir aile birliği vardır. Tutuculuk ve imece usulü gelişmiştir.
Kültürü
Pagan kültüründe inançların temeline inme unsuru vardır. Pagan inancı sürekli olarak gelişmeye ve ilerlemeye açık bir özelliktedir. Mantığı kendinde değil, kendini mantığa uyarlayarak yaşarlar. Elbette dogmatik esasları da bulunur ve bu özelliğiyle beraber eklektik yapıya da müsait bir inançtır. Pagan toplumlarında ayrıca güçlü bir aile birliği vardır. Tutuculuk ve imece usulü gelişmiştir. Hayatın tüm unsurlarıyla hareket eden ve tabiatı yorumlamaya yönelik olarak ortaya çıkan düşüncelerle kültürel konulara az ilgi duymuşlardır ancak var oluş, kök bulma ve töre gibi unsurlara da sahip çıkmışlardır. Kültürel özellik olarak milletler küçükten büyüğe doğru aile, sülale, boy ve bodun şeklinde örgütlenmiştir. En büyük yapı ise millet olarak bilinir. Din adamlarının tekelinde olmadan kişisel gelişim söz konusudur.
Pagan Büyüleri
Zamanla pagan büyüleri de etkisini bu dine inanan kişiler üzerinde göstermiştir. En çok tercih edilen eril mıknatısı büyüsü bir pagan büyüsüdür ve bir nesneyi ya da kişiyi kendine doğru getirme büyüsü olarak bilinir. Papaz büyülerinde de eski pagan yöntemlerinin kullanıldığı bilinir. Daha çok Süryani büyüleri de pagan büyüleri arasında yerini almıştır. Paganlarda cadılık inancı da yer aldığı için tütsücülük faaliyetleri de tercih edilmiştir. Sevgiliyi döndürme büyüsü de paganlar tarafından evde kalmış kızlar için oluşturulmuş büyüler arasındadır. Adet kanı büyüleri ise yine pagan döneminde tercih edilen ve kadının hayız kanı ile hazırlanan büyüler arasında yerini almıştır. Pagan toplumlarında cadıcılık önemli bir faaliyet olduğu için bu inanca sahip olan toplumlarda büyüye olan ilgi artmış ve sizlerle paylaştığımız ve günümüzde halâ tercih edilen bu büyüler eski pagan toplumlarında kullanılmıştır. Read the full article
1 note · View note
aklingolgesi · 4 years
Text
MİTOLOJİ NEDİR? l AhaliSözlük
MİTOLOJİ NEDİR? l AhaliSözlük
Dilimize Fransızca mythoogie, Fransızcaya ise Yunanca mythologia sözcüğünden geçen ve Larousse Sözlüğü’nde: Antikçağ tanrıları, tarı tanrıları ve kahramanlarının masalsı tarihi Bir halka ait mitlerin tümü Mitlerin, kökenlerinin ve anlamlarının sistemli incelenmesi, Anlamlarına geldiği belirtilen mitoloji sözcüğü, mythos ve  logos kelimelerinin birleşmesiyle ortaya çıkmıştır. Mythos’un Türkçe…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
mantikutayr · 2 years
Photo
Tumblr media
"gündelik hayattaki hiperkenizi, aşırı hareketlilik, insan yaşamındaki tefekkür unsurunu, durma becerisini ortadan kaldırıyor. dünyanın ve zamanın kaybına yol açıyor." 
‘‘mitoloji dünyası anlamla doludur. tanrılar ölümsüz anlam taşıyıcılarından başka bir şey değildir. dünyaya mana, anlam verir, onu insanlar için anlamlı kılarlar. şeyler ve olaylar arasındaki bağlantıyı anlatırlar..’‘ 
‘‘..hiçbir şey salt olmak (ist) durumunda değildir. her şey oluş (werden) durumundadır.’‘ 
"..zaman bütün derin yapısından veya anlamından koparıldığında, atomlaştığında, düzleştiğinde, cılızlaştığında veya kısaldığında kokusunu kaybeder." 
"daha hızlı yaşamaya çalışan herkes nihayetinde daha hızlı ölecektir. hayatı daha doyurucu hale getiren şey olayların toplam miktarı değil, sürem deneyimidir. bir olayın diğerinin hemen ardından geldiği yerde, kalıcı hiçbir şey meydana gelmez." 
'’içine bir parça madlen atılmış çaydan bir kaşık alıp ağzına götüren marcel proust yoğun bir mutlulukla sarsılır: “sebebi hakkında en ufak bir fikre bile sahip olmadığım, soyutlanmış, harikulade bir haz, benliğimi sarmıştı. bir anda, hayatın dertlerini önemsiz, felaketlerini zararsız, kısalığını boş kılmış, aşkla aynı yöntemi izleyerek, benliğimi değerli bir özle doldurmuştu; daha doğrusu, bu öz, benliğimde değildi, benliğimin ta kendisiydi. kendimi vasat, sıradan ve ölümlü hissetmiyordum artık. bu yoğun mutluluk nereden gelmiş olabilirdi bana?” 
‘’tek bir koku, çoktan kaybedildiğine inanılan koca bir çocukluk evrenini diriltir.’’ 
"dolaysız haz" güzel şeyleri deneyimleyemez çünkü bir şeyin güzelliği "çok daha sonra", bir başka şeyin ışığında, anımsamanın anlamlılığında görünür olur. güzelliği bir süreme, derin düşünen bir bir-araya toplamaya borçluyuz. anlık görkem veya cazibe değil, şeylerin son parıltısı veya ışıldamasıdır güzel olan.’’ 
'’neden hiç za­manımız yok? ne açıdan zaman kaybetmek istemiyoruz? çünkü zamana ihtiyacımız var ve onu kullanmak istiyoruz. ne için? epeydir kölesi olduğumuz gündelik meşguliyetlerimiz için.’’  
“noksan zaman” kokusu olmayan zamandır. uzun süreler boyunca sağlam bağlantılar üreten bir süremin eksikliğini çeker. aşırı ölçüde kullanır heidegger “uzun” veya “yavaş” ifadelerini. “gelecektekiler”, “hesaplanamaz olanın yavaş emarelerini”, “beklenti dolu bir sabır kararlılığı” içinde, “yavaş ilerleme cesareti gösteren”, “yavaş, bağlılık içindeki” hakikat kurucularıdır.’’ 
‘’insan derin düşünme yetisini tamamen kaybederse, yozlaşarak bir çalışan hayvana dönüşür.’’ 
'’insanın salt bir animal'den, hayvansal canlıdan fazlası olmasının nedeni , sürem sahibi olan ama bir tür teşkil etmeyen şeylerle iletişim kurma yetisine sahip olmasıdır.’’ 
8 notes · View notes
hbkultursanat · 3 years
Photo
Tumblr media
Ağrı dağının eteğinde bulunan IĞDIR ovasının şu anki ismiyle melekli beldesi civarında yaşayan genç bir avcı günün birinde ovada ava çıkarken bir kuyuya düşer. Kuyuda bulunan yılanlar avcı gencin gözlerini bağlayıp genci yılanların şahı olan,şahları Şahmaranın bulunduğu büyük kuyuya götürüp Şahmaranın huzuruna çıkarırlar. Yine söylenenlere göre yılanların bulundukları o kuyuya düşüp Şahmaranın huzuruna çıkarılan hiç bir canlı sağ kalmazmış. Avcı gencin yakışıklılığını gören Şahmaran avcı gence aşık olur. KÜRT MİTOLOJİSİNDE KADIN BAŞLI YILAN ŞAHMARAN ziman Mitolojilerde tanrılar, tanrıçalar ve kralların yaratılış ve yaşayış öykülerini ölüler diyarı ve tufan mitlerinin tarihteki ilk bütünlüklü örneğini içinde barındırır. Bununla birlikte her şey maddi bir gerçekliğe dayandığından, maddi gerçekliği olmayan hiçbir şey yoktur. Mitolojide her ne kadar günümüzde söylence olarak tabir edilse de, esasında maddi gerçekliğin destansı, masalsı hali anlatımıdır. Köleci uygarlığa ve daha öncesine kökleri dayanmakla birlikte, daha çok köleci dönemde bir insan yaratımı olarak gerçeklik mitoloji ile bu dönemin egemen koşullarına uygun maskelenip insanlara bu tarz maskelenmiş bir yaşam sunulmuştur. Bununla mevcut yaşam koşulları, çoğu zaman meşrulaştırılmak istenmiştir. Maskenin arkasında dünyevi olan sosyal, siyasal çatışmalar ve iktidar olgusu vardır. Yunan mitolojisindeki evrenin ve insanın yaratılış öyküsü Sümer Mısır ve Babil mitolojilerinin bir versiyonudur. Yunan mitolojisinde olduğu gibi Batı mitleri çoğunlukla kaynağını Ortadoğu’dan alırlar. Kadın damgalı Neolitik Tanrıça kültünün kültürel yayılmayla Batıya kadar gitmesiyle, Sümer Rahiplerince oluşturulan Mitolojik erkek Tanrılarda köleci uygarlıkla birlikte buna eş bir yayılım gösterirler. Bunun için Yunan mitolojisindeki Tanrılar ve Tanrıçalar Sümer, Babil mitinin bir türevidir. Animizmin başat olduğu çok Tanrılıda diyebileceğimiz dinler döneminde Ana Tanrıçalar tarafından bir çok canlı varlık simgeleştirilip bunlara toplumsal değerler atfedilmiş ve anlamsal kılınmışlardır. Bunlardan genellikle Ana Tanrıçanın başında ve elinde taşıdığı yılan figürü anlamsal bazda “baştan çıkarmayı” simgelemektedir. Yine antın hilal kaynaklı Kürt mitolojisinde içerdiği dikkat çekici figürler ile birçok yeryüzüne yayılmış mitolojik figürün ana kaynağını teşkil eder niteliktedir. Örneğin Kürt mitolojisinde başında taç, kulağında küpe, gerdanına kolye takılı olan ve güzelliği ile göz kamaştıran kadın başlı yılan çağlardan bu yana tabletlere kazılmış bir figür olarak Şahmaranı simgelemektedir. Bu motif Mezopotamya’da yaygın olmakla birlikte Kürdistanda Şahmaranı simgeleyen bir tablo olarak hemen hemen her evde bulunur. Kürt halkının Şahmaranı bu denli sahiplenmesi de Anatanrıça kültürünün kendilerinde halen yaygın bir şekilde bulunmasından ötürüdür. O dönemden edindiği birçok toplumsal değeri-özelliği halen kendinde taşımaktadır. Kürt mitolojisi isimli kitabında yazar Cemşit Bender Toros-Zagros havzasına Tanrıçaların ellerinde taşıdığı yılan motifi,yılan mitosundaki iyilik-kötülük dualizminin bir zenginlik göstergesi olduğunu belirtir. Yılanın sürekli gömlek değiştirmesi, sürekli genç kalmayı işaret etmektedir inanca göre. Kürt toplumunda inanç ritüellerinde bile yılanın varlığı ve önemi bilinmektedir. Mesela Ezidi insanların merkezi olan Laleşteki Şeyh Adiy türbesinin duvarında bulunan yılan motifi hac döneminde öpülmektedir. Yine ayn şekilde Batmanın Beşiri/Qubînê ilçesine bağlı birçok Ezidi köylerinde ev kapılarının sağ kısmında siyah yılan figürü bulunmaktadır. Yine Ezidilikte yılan adeta bir şifa kaynağıdır. Kutsallığı bu yüzdendir. Özcesi Ararat (Ağrı) dağı eteklerinde medeniyete beşiklik eden Aras nehrinin (Çeme Erez) öte tarafı olan Ermenistanın Erivanı bu tarafında kalan Kars ile Iğdır ovasında Şahmaran efsanesi bu yörelerde bir semboldür. Şahmaranın önemi ve özelliği doğurganlık sembolü olmaktadır. Pek çok Kürt yerleşim merkezinde halen evlenecek genç kızlar el emekleriyle işleyip hazırladıkları Şahmaran resminin, bu mitolojik efsanenin bereket ve mutluluk getireceğine inanılır. Yine söylenenlere göre Ağrı dağının eteğinde bulunan IĞDIR ovasının şu anki ismiyle melekli beldesi civarında yaşayan genç bir avcı günün birinde ovada ava çıkarken bir kuyuya düşer. Kuyuda bulunan yılanlar avcı gencin gözlerini bağlayıp genci yılanların şahı olan,şahları Şahmaranın bulunduğu büyük kuyuya götürüp Şahmaranın huzuruna çıkarırlar. Yine söylenenlere göre yılanların bulundukları o kuyuya düşüp Şahmaranın huzuruna çıkarılan hiç bir canlı sağ kalmazmış. Avcı gencin yakışıklılığını gören Şahmaran avcı gence aşık olur. Genci öldürtmeye kıyamaz. Gence der bugüne kadar yerimizi gören, sırrımızı öğrenen kim olduysa hiç birinin canını bağışlamadık. Fakat senin canını bağışlayacağım ama seni bırakmayacağım da.Benim yanımda kalıp benimle birlikte yaşamanı istiyorum der.Bunun üzerine genç avcı,çaresiz Şahmaranın bu şartını kabul etmek zorunda kalır ve Şahmaranla birlikte yaşamaya başlarlar. Aradan uzunca bir zaman geçer. Aradan geçen zaman içinde genç avcı ailesini, dostlarını özlemeye başlar. Bu özlemi genç avcıyı hasta düşürür. Genç avcının her gün biraz daha mutsuz olduğunu fark eden Şahmaran genç avcını haline epeyce üzülür. Bu duruma dayanamayan Şahmaran bir gün gence der “seni bırakacağım, azad edeceğim fakat benim ve kabilemin yerini, sırrımızı başta bu yörenin gaddar ve acımasız beyi olan mirza beye ve başkalarına söylememen şartıyla. Sırrımızı ve yerimizi duyup öğrenirseler, bizleri bu topraklarda yaşatmazlar. Avcı genç bu duruma çok sevinir ve Şahmarana, Şahmaranın ona beslediği sevgi üzerine sırlarını kimselere söylemiyeceğine dair yemin eder. Şahmaran yılanlarına emreder gencin gözlerini tekrar bağlayıp ovaya bırakırlar. Gencin uzun bir zaman ortadan kaybolup tekrar ortaya çıktığını öğrenen acımasız mirza bey genç avcıyı yanına çağırır. Kayıp olmasını nedenini sorar, fakat ne kadar uğraşsada genç avcının ağzından tek bir laf alamaz. Durumdan şüphelenen mirza bey adamlarına genç avcının sürekli takip edilmesini emreder. Çünkü mirza bey yaşlı ve hasta biridir. Hastalığından kurtulmak ve tekrar genç olmak için mirza beyin Rahipleri Şahmaranın beynini kaynatıp yerse hastalığının iyileşeceğini ve ebediyen genç kalacağını söylemişler. Bu mirza bey Şahmaranı arayıp durmuş.Yine söylentilere göre Şahmaranı öldürüp yada beynini kaynatıp suyunu içen her kim olursa Şahmaranda bulunan güzelliğini, zenginliğini, aklını ve Şahmaranın zerafetine sahip olurmuş. Bir zaman sonra ovada ava çıkan avcı genç Şahmaranı ziyaret etmek için Şahmaranın bulunduğu kuyuya gider. Genç avcıyı gizlice takip eden mirza beyin adamları kuyunun etrafını sararlar ve yılanların hepsini öldürürler. Şahmaran ile genç avcıyı Mirza beyin huzuruna getirirler. Şahmaran mirza beye genç avcıyı öldürmeme şartıyla aklının, güzelliğinin ve zerafetinin ana kaynağının kafasında değilde kuyruğunda olduğunu https://t.co/YcEtLmllNV dönüp avcı gence ben seni çok sevdim canını bağışladım ama bu topraklarda sevgiyi, güzelliği yaşatmayacaklarını söylemiştim. Şahmaranın kafası kesilir Şahmaranın kuyruğunun suyunu mirza bey ‘Şahmarana ihanet ettiğini düşünen avcı genç te Şahmaranın kafasının suyunu içerler. Zehirli kuyruğun suyunu içen mirza bey oracıkta ölürken ölürken, Şahmaranın kafasının suyunu içen avcı genç te Şahmaranın aklına, ve zerafetine sahip olur. Hikaye her ne kadar Mitolojik olsa bile, insanlık tarihine bakıldığında egemenlerin ezilenlere uygulamış oldukları güce ve ihanete dayalı kar ve politik hırsı günümüze kadar dayanmaktadır. Şahmaranın şahsında Kadını bir yılan gibi görerek saldırmanın amacı doğal toplumsal düzene vurulan bir darbe ve ortaya çıkarmış olduğu toplumsal değerleri talan edilmesi, zenginliğine el konulmasıdır. Kadına aşt olan her şeyi, erkeğin zorbalığına dayanan gayri meşru yollarla tekelleştirilmesi gerçekleşiyor. Günümüzde Kadını hala bir yılan gibi gören gösteren anlayış ve yaklaşımlara fazlaca rastlamaktayız. Fakat günümüzde Kürt Özgürlük hareketi kadının toplumsal yaşam içindeki değerini tekrardan elde edebilmesinin yollarının zeminini ortaya çıkarmış ve egemen erkek zihniyetini, Kadına bakış açısını değiştirmiş özgür eş yaşam anlayışını ortaya çıkarmıştır. Ayrıca mitolojik anlayışın sosyolojik çözümlemesini gerçek anlamıyla ortaya koyarak hakikatin nasıl çarpıtılarak kadına yönetilmiş katliamcı bir silah olduğunu şimdi daha iyi görüyoruz… Erez Serhad
14 notes · View notes
paganizmturkiye · 1 month
Text
Boynuzlu Tanrı ile Tanışma Ritüeli
Boynuzlu Tanrı ile "tanışmanın" doğru veya yanlış bir yolu yoktur ve onu ayinlerimizde ve uygulamalarımızda onurlandıran çoğumuzun kendi bireysel tanışma hikayeleri vardır. Boynuzlu Tanrı'yı tanıyan pek çok kişi özellikle onun "çağrısını" hissetmiştir, yani onun kendilerine uzandığını ve bir ilişki başlattığını hissetmişlerdir. Diğerleri ise kendilerini Boynuzlu Tanrı ile Cadılık veya mitoloji kitaplarında tanıştıktan sonra tanıştırmışlardır. Eminim onunla rüyalarında karşılaşan ya da belki de doğadayken kendilerine fısıldadığını duyanlar da vardır.
Bu ritüel çoğunlukla Boynuzlu Tanrı'yı henüz gerçekten deneyimlememiş olanlar için tasarlanmıştır. Yeni Cadıları Boynuzlu Olan'la tanıştırmanın ve Yaşlı Boynuzlu'nun kendisinden de bir şeyler göstermesinin bir yolu olarak hizmet eder. Eğer deneyimli bir uygulayıcıysanız, bu ritüel size biraz basit veya gereksiz gelebilir ve bu kitaptaki daha kapsamlı ritüellere geçmek istemenizi tamamen anlıyorum. Ancak herkesin bir yerden başlaması gerekir ve bu ritüel bu ihtiyacı karşılamak için tasarlanmıştır ve ayrıca uzun zaman olduysa Boynuzlu Tanrı'nın gizemlerine iyi bir yeniden giriş işlevi görür.
İdeal olarak bu ritüel açık havada tenha bir yerde yapılmalıdır. Bu mümkün değilse, en azından biraz güneş veya ay ışığı alabilmeniz için bir pencerenin yanında yapmanızı tavsiye ederim. Bu ritüel Boynuzlu Tanrı'nın çok çeşitli niteliklerinin tümünü yakalamaya çalıştığından, akşam gibi liminal bir zamanda yapılması idealdir. (Erken kalkan biriyseniz gün doğumu da işe yarayabilir.) Bu ayini park veya ortak yeşil alan gibi halka açık bir yerde uygulamak zorunda kalabilecekler için mümkün olduğunca basit tutmaya çalıştım. Bu kitaptaki pek çok ritüel gibi, bu ayin de karşılıklılık fikri üzerine inşa edilmiştir. Tanrılar, üstesinden gelmemiz gereken bir sorun veya engel olduğunda kullanabileceğimiz bir ATM makinesi değildir; onlarla olan ilişkilerimiz almanın yanı sıra vermemizi de gerektirir. Bir tanrıdan bir şey isteyeceksem, karşılığında ona bir şey vermeye hazır olmalıyım ve ona verdiğim şey benim için bir anlam ifade etmelidir. Eğer tanrıları bilinci olmayan enerjiler veya güçler olarak görüyorsanız, o zaman adaklarınızı bunun yerine dünyanın ve doğal dünyanın gücüne verin.
Adaklar anlamlı olmalı, ancak size yük olmamalı ya da sizi herhangi bir şekilde tehlikeye atmamalıdır. Sizin iyiliğinizi düşünen hiçbir tanrı sizden tüm kira paranızı ya da kedinizi kurban etmenizi istemeyecektir. "Anlamlı" bir sunu, basitçe sizin imkanlarınız dahilinde olan ve değer verdiğiniz bir şeydir. Boynuzlu Tanrı'ya asla içmeyeceğiniz bir şişe ucuz bira vermek anlamlı değildir. Boynuzlu Tanrı'nın onuruna yere yarım bardak iyi şarap dökmek anlamlı bir adaktır!
Bu kitaptaki ritüeller için, her ritüele "açılış çerçevesi" eklememeye karar verdim, yani elementleri çağırma, arındırma, çember açma vb. bu sayfalarda yer almıyor. Bu tür şeyleri arayanlar binlerce başka kitapta ve internette çeşitli yerlerde bulabilirler. Eğer yazdıklarımı beğendiyseniz (ve umarım beğenirsiniz!), Cadı'nın Yıl Çarkı kitabımda ritüel alanınız için düzinelerce farklı kurulum bulabilirsiniz: Çemberler, bireysel çalışanlar (solitary) ve Kovanlar için ritüeller. Bu ritüel bireysel çalışan Cadılar (solitary) için tasarlanmıştır, ancak gruplar için kolayca uyarlanabilir. Sadece katılan herkes için yeterli malzeme aldığınızdan emin olun.
Ritüel Malzemeleri
Bu ritüel için ihtiyacınız olacaklar:
- En az iki meşe palamudu veya diğer büyük tohumlar (Bunları toprağa yerleştireceksiniz, bu nedenle bir bahçe malasına da ihtiyacınız olabilir, ancak büyük bir kaşığın genellikle oldukça iyi çalıştığını görüyorum).
- Küçük bir kâse toprak/toprak (eğer bu ritüeli kapalı alanda yapıyorsanız)
- Bir kadeh şarap ya da başka bir içecek (Burada önemli olan gerçekten keyif aldığınız bir içecek seçmektir. Bu şarap, elma şarabı, bira, viski veya en sevdiğiniz latte olabilir. En önemlisi, değer verdiğiniz bir içecek olmasıdır. Alkollü olmak zorunda değil).
- Bir iskelet veya başka bir süs anahtarı (Anahtar mümkün değilse veya anahtarlardan nefret ediyorsanız, bir taş da burada işe yarayacaktır).
- Bir bardak su
- Kek ve bira (ritüelden sonra topraklama için yiyecek ve içecek)
- Normalde kullandığınız ritüel araçları
Ayin Ritüel alanınızı hazırlayın ve sonra Boynuzlu Tanrı'dan size katılmasını isteyin. Eğer halka açık (ya da yarı halka açık) bir alandaysanız, aşağıdaki sözleri yüksek sesle söylemek zorunda değilsiniz. Bunun yerine, niyetlerini dışarıya yansıtırken sessizce okuyabilirsiniz. Söyleyin veya okuyun:
Bugün Boynuzlu Olan'ı arıyorum! Onu yeryüzünün tanrısı ve vahşi alanların koruyucusu olarak çağırıyorum. Ona aşk, şehvet ve yaşam tanrısı olarak ulaşıyorum; mutlu olmamızı ve tatmin olmamızı isteyen o. Hepimizi ellerinde tutan denge, yaşam ve ölüm tanrısını arıyorum.
Büyük Boynuzlu, seninle yürümek ve gizemlerini deneyimlemek istiyorum! Bu dünyada ve öbür dünyada hayatımın bir parçası ol. Seni tanıyabilmem ve kutsamalarını alabilmem için yanımda dur. Seni kendi özgür irademle çağırıyorum ve eğer senden hoşnut olursam burada benimle olmanı istiyorum. Boynuzlu Tanrı'ya "Selam ve hoş geldin!" diyorum.
Boynuzlu Tanrı'yı çağırdıktan sonra bir an için gözlerinizi kapatın ve etrafınızdaki dünyaya uyum sağlayın. Her şey sakin mi ya da en azından olması gerektiği gibi mi? Boynuzlu Tanrı'yı çağırdıktan sonra aniden yağmur yağmaya başlarsa veya bir grup insan ritüel alanınıza girerse, bu Boynuzlu Olan'ı aramanın zamanı olmadığına dair bir işaret olabilir. Tanrılar her zaman insanlar gibi kelimelerle iletişim kurmazlar, bu nedenle çevrenize dikkat edin. Esintiye, güneşe veya aya ve etrafınızdaki her şeye dikkat edin.
Eğer her şey olması gerektiği gibiyse, ayine devam edin. Meşe palamutlarınızı (veya tohumlarınızı) alarak ve onları baskın elinizde tutarak başlayın. Enerjilerinin nabzını ve elinizde akışını hissedin ve küçücük bir meşe palamudunun nasıl büyüyüp kudretli bir meşeye dönüştüğünü düşünün. Meşe palamutlarının gücünü elinizde hissettikten sonra onları yere bırakın ve mala ya da kaşık kullanarak yakınınızdaki toprağı biraz kazın. Toprağı çok derin kazmanıza gerek yok; meşe palamutlarınızın toprakta rahatça durmasına yetecek kadar kazın. Ellerinizin kirlenmesinden de endişe etmeyin. Kazdığınız toprağı ve kiri hissetmek için bir dakikanızı ayırın. Şimdi ellerinizi toprağa, meşe palamutlarınızı da kazdığınız yere (ya da ev içindeyseniz toprak kavanozuna) yerleştirin. Topraktan gelen yeryüzü enerjisini fark etmek için bir dakikanızı ayırın. Toprağın gücünü, sıcaklığını ve acısını hissedin. Bu enerjiyi bedeninize, ellerinize, kollarınıza ve oradan da bedeninize çekin. Dışarısı soğuk olsa bile, bu enerji sıcak ve rahatlatıcı hissettirmelidir. Toprağın enerjisi içinize girdiğinde, kendi enerjinizin bir kısmını toprağa ve orada yuva yapan meşe palamutlarına aktarın. Söyleyin ya da okuyun:
Vahşi alanların koruyucusu, toprağın savunucusu, doğanın döngüsünün efendisi, gücünün bana topraktan geldiğini hissettim. Gücünü en küçük tohumda hissettim ve tozların içinde gizemlerine dokundum. Boynuzlu Olan'ın bir takipçisi olarak, ben bu dünyanın bir parçasıyım, ondan ayrı değilim. Sadece kendim üzerinde hâkimiyetim var ve bu dünyanın olabileceğim en iyi kâhyası olmaya yemin ediyorum. Enerjimi yeryüzüne veririm ve yeryüzünden enerji alırım. Bir Cadı olarak, bu her zaman böyle olmuştur ve her zaman böyle olacaktır, çünkü dünyanın kalp atışı Boynuzlu Tanrı'nın nabzıdır! Sana, Yüce Olan'a, bu meşe palamudunu bir sembol ve adak olarak bırakıyorum. Ben ağın bir parçasıyım! Ve bu meşe palamudunu kim ve ne olduğumun ve bu gece verdiğim sözün bir hatırlatıcısı olarak yanıma alıyorum. (Palamutlardan birini yerden alın) Boynuzlu Efendi, bu tohumu kutsa ki senin gücünle titreşsin! Bu gece enerjilerimizi birlikte paylaştığımız gibi, şimdi senin beni tanıdığın gibi ben de seni tanıyayım. Öyle de olsun!
Jason Mankey – The Horned God of the Witches
Tumblr media
0 notes
Photo
Tumblr media
Perseus Ve Medusa: İtalya Floransa’da Signoria medyanında bulunmaktadır. Eser Benvenuto Cellini tarafından 1545 ile 1554 yılları arasında bronzdan yapılmıştır. Eser Yunan mitolojisinde Perseus’un Medusa’yı öldürdüğü anı, zafer ve gurur duygusu olarak Medusa’nın başını havaya kaldırıp sergilediği anı canlandırmaktadır. Heykeli yakından incelediğimizde Perseus’un ayaklarının altında Medusa’nın cansız bedeni bulunmaktadır, Perseus kanatlı ayakkabısı ve dalgalı saçlarını kapatan kanatlı taçı dışında tamamen çıplak tasvir edilmiştir, sağ elinde kılıcı sol elinde ise Medusa’nın başı ile adeta poz vermiştir. Heykelin mitolojide geçen hikayesine ise: Medusayı lanetleyen Athena’nın bu laneti az bulduğu için Danae ve Zeus’un oğlu olan Perseus ile konuşup Medusayı öldürmesini ister, Perseus Zeus’un oğlu olmasından kaynaklı diğer tanrılar tarafından Perseus’a yardım edilir, Hades görünmezlik miğferini, Hermes kanatlı ayakkabılarını, Hephaistos bir kılıç, Athena ise kalkanını verir bu yardımlar ile Medusa’nın karşısına çıkan Perseus kalkanı bir ayna gibi kullanarak Medusa’nın kafasını keser ve Medusa’nın gövdesinden kanatlı at Pegasus ve dev Khrysaor doğar. (🗿) #SanatTarihi #HistoryOfArt #Sanat #Art #Mitoloji #Mythology #Arkeoloji #Archaeology #Tarih #History #Heykel #Statue #HeykelTraş #Sculptor #Anıt #Monument #İtalya #Floransa #Signoria #Perseus #Medusa #BenvenutoCellini #Zeus #Danae #Bronz #Hades #Athena #Hermes #Hephaistos #Pegasus (Loggia dei Lanzi) https://www.instagram.com/p/CMgxSdMAY6h/?igshid=1dzxqrmh4u6ok
8 notes · View notes
sahafsakini · 3 years
Photo
Tumblr media
“TANRILARIN HIŞMINDAN DAHA DA ÜRKÜTÜCÜ BİR ŞEY YOK SANILIYORDU AMA UNUTULMASIN Kİ DAHA DA TEHLİKELİSİ, KENDİNİ TANRI ADDEDEN BİR MAHLUKTU İNSAN.”
Kendilerine bir yaratıcı aradılar ve insanoğlu birçok doğa olayını kendi inanışlarıyla vücut bulan tanrılarla ilişkilendirdi  geçmişten beri. Bir bitki nasıl kökleriyle hayata tutunuyorsa onlar da yarattıkları mitolojik karakterlere adaklar sunarak, onlara yakararak belirsiz yaşamlarını anlamlandırma çabası içine girmişlerdi. Tapınaklar inşa ettiler yeryüzüne, Olimpos Dağı’ndaki sarayından kulak versin tanrıları kendilerine diye. Hatta onlara en değerli hayvanlarını sunmak için görkemli sunaklar. Zaman içinde toprağın altında kalan tarihi hazineler, gün yüzüne çıkmayı beklese de kim bilebilirdi ki bir ailenin yok oluşu sebebiyet vereceği.
Ahmet Ümit’in ‘Kayıp Tanrılar Ülkesi’  adlı son romanı da  mitoloji ve arkeolojiden beslenen kurgusuyla Bergama’nın tüm görkemini gözler önüne seriyor. Zeus Altarı’nın arkeolojik kazılar sonucu gün yüzüne çıkarılışından Berlin Pergamon Müzesi’ne taşınması ve bir aileye ne kadar tesir edebileceği… Elbette psikolojik rahatsızlıkların da kuşaklar arasında aktarımının neticelerini de yadsımamak gerekir. Pehlivan Efendi’nin grandiyöz paranoya ve Bergama’ya olan tutkusu, ailesine bıraktığı mirastı. Şüphesiz ki sonraki nesillerde de arkeolojiye olan ilgi, apaçık ortadaydı.
Olay akışı, karakterleri ve  mitolojiyi kurguyla harmanlayışı, okuma serüvenimi zevkli kıldı.  Hikayenin bu denli akıcı olmasında yazarın yıllar süren araştırmasın büyük payı olduğu kanaatindeyim. Her ne kadar romanı bitirsem de zihin evimdeki bir köşede yerlerini aldılar. Günümüzde kaidesi kalsa da Zeus Altarı’nın o uçsuz bucaksız deniz manzarasını görme isteğim ve mitolojik hikayelere olan ilgim tekrar canlandı
Ve İstanbul Hatırası kitabıyla başlayan takdir duygum bu romanıyla da perçinlendi.
3 notes · View notes